Hacerülesved
- Bu madde Hacerülesved hakkındadır. Hacerülesved Rüknü ve Hacerülesved İstilamı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için ayrıca “Hacerülesved Rüknü” ve “İstilamü’l Hacer” başlıklı maddelere bakınız.

Hacerülesved veya Hacer-ü'l Esved (Arapca: الحَجَرُ الْاَسْوَد), Kabe’nin doğu köşesinde bulunan ve Kabe’nin dış duvarına yerleştirilmiş siyah renkli kutsal bir taştır. Bu taş, İslami rivayetlere göre yeryüzünde yapılmış olan ilk ibadethaneden günümüze ulaşan tek parçadır ve bu özelliğiyle büyük bir önem taşımaktadır. İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) nakledilen sahih bir rivayete göre Hacerülesved, yeryüzüne indirilmiş üç cennet taşından birisidir ve diğer ikisi bugün mevcut değildir.
Hz. Peygamber (s.a.a), Hacerülesved’e dokunmayı ve onunla temas kurmayı tavsiye etmiştir. Müslüman fakihler de Hacerülesved’i istilam etmeyi, yani onu sağ elle tutup öpmeyi veya en azından ona işaret etmeyi müstehap kabul etmişlerdir. Kabe’nin tavafı, mutlaka Hacerülesved’in hizasından başlar ve yine aynı noktada tamamlanır. Hem farz tavaflarda hem de nafile tavaflarda, kişinin sağ eliyle bu taşa dokunması, onu öpmesi, eğer buna güç yetiremezse eliyle işaret ederek yönelmesi, aynı zamanda da onun yanında Allah’a verdiği ahit ve misakını yenilemesi tavsiye edilmiştir.
Bazı önde gelen Şii alimlerinin rivayet ettiğine göre, Muhammed b. Hanefiyye ile İmam Seccad (a.s) arasında imamet meselesinde meydana gelen anlaşmazlıkta, İmam Zeynelabidin Seccad (a.s) Hacerülesved’i hakem tayin etmiştir. Rivayete göre Hacerülesved bu davada konuşmuş ve İmam Seccad’ın imametine açıkça şehadet etmiştir. Bu olay, Şii gelenekte Hacerülesved’in şahitliği açısından çok önemli bir delil kabul edilmektedir.
Tarih boyunca Hacerülesved birçok defa saldırıya maruz kalmış, farklı dönemlerde çeşitli gruplar ve kişiler bu taşı parçalamak, yerinden sökmek ya da tamamen çalmak istemişlerdir. Hatta bu teşebbüslerin bazılarında amaçlarına ulaşıp taşı kırmış veya yerinden koparmışlardır. Buna rağmen Müslümanlar her defasında onu korumaya çalışmış ve tekrar yerine yerleştirmişlerdir. Böylece Hacerülesved, İslam tarihinde hem kutsallığı hem de uğradığı saldırılarla birlikte sürekli gündemde kalmıştır.
Tanıtım ve Konumu
İmam Ca‘fer Sadık (a.s):
Allah, Hacerülesved’i yarattı ve sonra kullarından ahit aldı. Daha sonra taşa şöyle buyurdu: “Bu ahdi kendi içinde muhafaza et.” Müminler de Hacerülesved’i istilam ederek (dokunarak) ahitlerine bağlılıklarını ilan ederler.[1]
Hacerülesved, Kabe’nin doğu köşesinde[2] duvara yerleştirilmiş siyah renkli bir taştır.[3] Bu taş, Müslümanlar arasında çok yüksek manevi değere sahiptir.[4] Kabe’nin doğu köşesi, içinde Hacerülesved’in bulunmasından dolayı “Rüknü Hacerilesved” adıyla da anılmaktadır.[5]
Bu taşın Mescidü’l Haram zemininden yüksekliği bir buçuk metredir.[6] Hacerülesved gümüşten yapılmış bir mahfazanın içinde muhafaza edilmektedir. Günümüzde bu taştan sadece sekiz küçük parça kalmış olup, bunların en büyüğü bir hurma tanesi kadardır.[7]
İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) nakledilen bir rivayete göre, cennetten yeryüzüne indirilen üç taş vardır ve bunlardan biri Hacerülesved’dir.[8]
Kur’an-ı Kerim’de Hacerülesved’in adı açıkça geçmemektedir. Bununla birlikte Al-i İmran Suresi’nde Allah’ın evi için “ayatun beyyinatun” yani “apaçık deliller ve işaretler” bulunduğu ifade edilmiştir.[9] Müfessirler, bu ayette geçen açık işaretlerden birinin de Hacerülesved olduğunu belirtmişlerdir.[10]
İkinci halife, Hacerülesved’in insanlar için fayda ve zarar vermeyen sıradan bir taş olduğunu söylemiş, onu sevmenin sebebini yalnızca Hz. Peygamber’i (s.a.a) sevme gerekçesine dayandırmıştır. Buna karşılık Hz. Ali (a.s), bu görüşe itiraz ederek şöyle buyurmuştur: Allah Teala bu taşı kıyamet günü diriltecek; onun dili ve iki dudağı olacak ve kendi ahitlerine sadık kalanlara şahitlik edecektir. Hacerülesved, Allah’ın sağ eli gibidir; kullar onun aracılığıyla Allah ile biat etmektedirler.[11]
Hz. Peygamber (s.a.a), Umretü’l Kaza esnasında deve üzerinde iken Kabe’yi tavaf etmiş[12] ve Hacerülesved’i asasıyla istilam etmiştir.
Fazilet
Ali Şeriati:
Öncelikle Hacerülesved’e dokunmalısın. Sağ elinle… Bu taş, bir elin sembolüdür; sağ el, Allah’ın kudretli ve kutsal sağ elidir! Şu anda Allah, kendi sağ elini senin önüne getirmiştir. Sen de sağ elini uzat, O’nunla biat et, O’nunla ahitleş, geçmişteki bütün antlaşmalarını ve bağlarını tamamen çöz, onları geçersiz kıl ve kendini O’na adamak için bütün önceden yapılmış sözleşmeleri iptal et.”
[13]
İslam Peygamberi (s.a.a), Hacerülesved’e dokunmayı ve onu istilam etmeyi tavsiye etmiş, bu taşı Allah’ın sağ eli olarak nitelendirmiştir; böylece insanlar bu kutsal taşa dokunarak Onunla irtibat kurmuş olurlar.[14] Şii alimlerinden Ayetullah Cevadi Amoli (d. 1312 h.ş), Hacerülesved’in istilamını, Müslümanların doğrudan İlahi Zat ile biat etmelerine eşdeğer bir eylem olarak kabul etmiştir.[15] Bazı alimler, Peygamber’in bu sözünü, Hacerülesved aracılığıyla insanın mutluluğa, saadete ve rızaya erişebileceği anlamında yorumlamışlardır.[16] Ayrıca bir rivayette, Mehdi yani İmam Zaman (a.s) zuhur ettikten sonra Hacerülesved’e dayanacak ve insanlar onunla biat ederek Allah’a ve İmam’a bağlılıklarını göstereceklerdir.[17]
Tefsir-i Nemune’de bu taşın fazileti şöyle açıklanmıştır: Hacerülesved, bir ibadet merkezi için inşaat malzemesi olarak kullanılan en eski ve en köklü taş parçasıdır. Çünkü dünya üzerindeki bütün mabetler, hatta Kabe dahi, zaman içinde defalarca yeniden inşa edilmiş, kullanılan malzemeler değiştirilmiştir. Fakat yalnızca bu taş parçası, binlerce yıl boyunca değişmeden, aynı kutsal mabedin sabit ve değişmez bir parçası olarak kalmayı başarmıştır.[18]
Şii kaynaklarda, Hacerülesved’in yanında okunacak özel dualar tavsiye edilmiştir.[19] Kabe’nin tavafı bu taşla başlar ve yine bu taşla sona erer.[20] Her farz ve nafile tavafta, müminlerin sağ eliyle bu kutsal taşa dokunmaları, onu öpmeleri; eğer mümkün olmazsa eliyle işaret etmeleri ve onun yanında Allah’a verdikleri ahitleri, biat ve sözleşmeleri yenilemeleri tavsiye edilmiştir.[21]
Tarih boyunca Hacerülesved hiçbir zaman, hatta Cahiliye devrinde bile, putlaştırılmamış ve putlar arasında sayılmamıştır. Aksine, bu taş daima saf tevhidin simgesi olmuş ve şirk ile ortaklık kabul etmemeyi temsil etmiştir.[22]
İstilamü’l Hacer
İstilam-ı Hacer, Hacerülesved’e dokunmak ve bereket kazanmak amacıyla onu öpmek anlamına gelir.[23] Rivayetlerde Hacerülesved’in mutlaka dokunulup öpülmesi tavsiye edilmiştir.[24] Şii ve Sünni fakihler, istilamı müstehap kabul etmişlerdir.[25]
Allame Tabatabai, el-Mizan tefsirinde Hacerülesved’e dokunma ve öpme eylemini şöyle değerlendirmiştir: Bu uygulama, ilahi şeairin, Peygamber’in (s.a.a) yüceltilmesinin, onun ve Ehl-i Beyt’inin sevilmesinin ve buna benzer diğer emirlerin sahih ve doğru olduğunu gösterir. Bu tavsiyelerde hiçbir sakınca yoktur ve bunlar şirke dahil edilemez.[26]
Kökeni ve Rengi

Hacerülesved, cennetten bir taş olarak kabul edilmektedir.[27] Bazı rivayetlere göre, Hacerülesved aslında bir melek idi; diğer tüm meleklerden önce Allah’ın ahidine bağlılık göstermiş ve Allah onu bütün yaratılmışlar üzerinde emanetçi olarak tayin etmiştir.[28]
Bazı nakillere göre, Adem (a.s) bu cennet taşını Kabe’nin inşasında kullanmıştır.[29] Hz. İbrahim’in Kabe’yi yeniden inşa ettiği dönemde, bu taş Ebukebis Dağı’nda bulunuyordu ve İbrahim onu Kabe’nin yerine yerleştirmiştir.[30]
Bazı rivayetlere göre, taş başlangıçta bembeyazdı; ancak insanlığın günahları[31] ve kafirlerin dokunuşları, suç işleyenler ile münafıkların eline geçmesi nedeniyle taş siyahlaşmış ve koyulaşmıştır.[32] Ayrıca taşın bu koyu siyah renginin, Kabe’nin çeşitli dönemlerde birkaç kez yanmasından kaynaklandığı da belirtilmiştir.[33]
Muhammed Cevad Maghniye (d. 1322 h.k.), Şii tefsircilerinden olarak, Hacerülesved’in cennet kökeni ve başlangıçta beyaz olup sonra siyahlaşması konusunun, tekil rivayetler veya hikayeler olarak değerlendirildiğini ve Müslümanların bunları kabul etmekle yükümlü olmadığını ifade etmiştir.[34]
Tarihi Olaylar
Kabe’nin yeniden inşasında, İslam Peygamberi’nin bi‘setından (peygamberliğe gönderilişinden) beş yıl önce, her kabile Hacerülesved’i yerine koymak istiyordu. İhtilaf şiddetlendi ve sonunda Hz. Muhammed’in (s.a.a) teklifiyle taş bir örtünün (bez parçasının) içine konuldu, etrafı Kureyş reislerine tutturuldu ve yerine ulaştığında Peygamber taşı kendi eliyle kaldırıp özel yerine yerleştirdi.[35]
Altıncı yüzyılın Şii alimi İbn Hamze Tusi’nin[36] ve diğerlerinin[37] rivayetine göre Muhammed b. Hanefiyye, İmam Seccad (a.s) ile imamet konusunda çekişmeye girdi. İmam Seccad (a.s) onunla konuştu, fakat o kabul etmedi. Sonunda İmam, Hacerülesved’i hakem kıldı. Allah’ın izniyle Hacerülesved, İmam Seccad’ın (a.s) imametine şehadet etti. Kutb Ravendi’nin el-Harâic adlı eserinde belirttiğine göre bu olaydan sonra Muhammed b. Hanefiyye, İmam Seccad’ın (a.s) ayağını öperek imametin ona ait olduğunu itiraf etti. Ravendi ayrıca, bu olayın İmam ile Muhammed b. Hanefiyye arasında halk arasındaki şüphe ve tereddütleri gidermek için gerçekleştiğinin söylendiğini nakletmiştir.[38]
Hacerülesved tarih boyunca birçok saldırıya uğramış ve pek çok kimse onu tahrip etmek veya çalmak istemiştir.[39] Hicri 317 yılı Zilhicce ayında Karmatiler Mekke’ye hücum ederek Hacerülesved’i Kabe’den söküp çıkardılar ve kendi başkentlerine götürdüler. Daha sonra Hicri 339 yılında, yüksek bir miktar mal ve para karşılığında Hacerülesved’i tekrar Kabe’ye iade ettiler.[40]
Kaynakça
- ↑ Meclisî, Bihârü’l Envâr, 1403 h.k., c.96, s.221.
- ↑ Saferî Forûşânî, Mekke der Bester-i Târîh, 1386 h.ş., s.92.
- ↑ Dehhodâ, “Hacerülesved”, Vâje-yâb sitesi.
- ↑ Hâc Menûçehrî, “Hacerülesved”, 1391 h.ş., c.20, s.189.
- ↑ Furkanî, Sarzamîn-i Yâdhâ ve Nişânhâ, 1379 h.ş., s.59.
- ↑ “Hacerü’l Esved”, Riyâset-i Âmme li-Şuûni’l Mescidil-Harâm ve’l Mescidin-Nebevî sitesi.
- ↑ Tabersî, Mecma‘u’l Beyân, 1372 h.ş., c.1, s.383.
- ↑ Ali İmran Suresi, 97. ayet.
- ↑ Feyz-i Kâşânî, Tefsîrü’s Sâfî, 1415 h.k., c.1, s.358.
- ↑ Şeyh Hurr el-Âmilî, Vesâilü’ş Şîa, 1409 h.k., c.13, s.320–321.
- ↑ Vâkıdî, el-Meğâzî, 1409 h.k., c.2, s.736.
- ↑ Vâkıdî, el-Meğâzî, 1409 h.k., c.2, s.735.
- ↑ Şeriatî, Hac, Dr. Ali Şeriatî sitesi.
- ↑ Şeyh Sadûk, İlelü’ş Şerâi‘, 1385 h.ş., c.2, s.424.
- ↑ “Âyetullâh Cevâdî Âmelî’nin Hacılar İçin Mesajı”, ISNA sitesi.
- ↑ Râgıb İsfahânî, el-Müfredât fî Garîbi’l Kur’ân, 1423 h.k., s.894.
- ↑ Küleynî, el-Kâfî, 1407 h.k., c.4, s.185.
- ↑ Mekârim Şîrâzî, Tefsîr-i Nemûne, 1374 h.ş., c.3, s.10.
- ↑ Hurr el-Âmilî, Vesâilü’ş Şîa, 1409 h.k., c.13, s.313.
- ↑ “Hacerü’l Esved”, Riyâset-i Âmme li-Şuûni’l Mescidil-Harâm ve’l Mescidin-Nebevî sitesi.
- ↑ Hurr el-Âmilî, Vesâilü’ş Şîa, 1409 h.k., c.13, s.316.
- ↑ Pervâzî Îzedî, “Hacerülesved”, c.12, s.676.
- ↑ Müessese-i Dâiretu’l Ma‘ârif-i Fıkh-ı İslâmî, Ferheng-i Fıkh, 1390 h.ş., c.1, s.482.
- ↑ Küleynî, el-Kâfî, 1407 h.k., c.4, s.403.
- ↑ Hâc Menûçehrî, “Hacerülesved”, 1391 h.ş., c.20, s.189–190.
- ↑ Tabâtabâî, el-Mîzân, 1374 h.ş., c.10, s.296.
- ↑ Eyâşî, Tefsîrü’l Eyâşî, 1380 h.k., c.1, s.60.
- ↑ Küleynî, el-Kâfî, 1407 h.k., c.4, s.185.
- ↑ Küleynî, el-Kâfî, 1407 h.k., c.4, s.186.
- ↑ Behrânî, el-Burhân, 1416 h.k., c.1, s.330.
- ↑ Kummî, Tefsîrü’l Kummî, 1404 h.k., c.1, s.62.
- ↑ Meclisî, Bihârü’l Envâr, 1403 h.k., c.96, s.220.
- ↑ Pervâzî Îzedî, “Hacerülesved”, c.12, s.675.
- ↑ Mağnîye, Tefsîrü’l Kâşif, 1424 h.k., c.1, s.203–204.
- ↑ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n Nihâye, 1997, c.3, s.487.
- ↑ İbn Hamze Tûsî, el-Sâkıb fî’l Menâkıb, 1419 h.k., s.349.
- ↑ İbn Abdülvehhâb, İyûnü’l Mücizzât, Kum, s.71.
- ↑ Ravendi, el-Harâiğ ve’l Cerâiḥ, 1409 h.k., c.1, s.258.
- ↑ Sabrî Paşa, Müessüetü Mırâtu’l Harameyn ve Cezîretü’l Arab, 2004, c.2, s.841.
- ↑ Dafterî, Târîh ve A‘kâid-i İsmâilîye, 1376 h.ş., s.190–192.
Bibliyografi
- İbn Hamze Tusî, Muhammed b. Ali, el-Sâkıb fi’l Menâkıb, tahkik ve tashih: Nebil Rıza Alvan, Kum, Ensariyan Yayınları, üçüncü baskı, 1419 h.k.
- İbn Abdülvehhab, Hüseyin b. Abdülvehhab, Uyûnü’l Mu‘cizât, Kum, Mektebetü’d-Dâverî, birinci baskı, ts.
- İbn Kesîr Dımaşkî, İsmail b. Ömer, el-Bidâye ve’n Nihâye, Beyrut, Darü’l Fikr, 1407 h.k.
- Bahrânî, Seyyid Hâşim, el-Burhân fi Tefsîri’l Kur’ân, Tahran, Bîsât Vakfı, birinci baskı, 1416 h.k.
- Pervâzî İzedî, Nergis, «حجرالأسود», Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran, İslâmî Ansiklopedi Vakfı, 1387 h.ş.
- «پیام آیت الله جوادی آملی به حجاج بیت الله الحرام», ISNA sitesi, yayımlanma tarihi: 29 Mordad 1397 h.ş., erişim tarihi: 31 Mordad 1401 h.ş.
- Hâc-Menuçehrî, Feramerz, «حجرالاسود», Büyük İslâm Ansiklopedisi, Tahran, Büyük İslâm Ansiklopedisi Merkezi, 1391 h.ş.
- «حجر الأسود», el-Riyâsetü’l Âmme li-Şuûni’l Mescidi’l Harâm ve’l Mescidi’n Nebevî sitesi, erişim tarihi: 31 Mordad 1401 h.ş.
- Hurr Âmilî, Vesâilü’ş Şîa, Kum, Âl-i Beyt Kurumu, 1409 h.k.
- Defterî, Ferhâd, İsmailîlerin Tarihi ve İnançları, çev. Ferîdun Bedreî, Tahran, Ferzân Ruz, 1376 h.ş.
- Dehhodâ, «حجرالأسود», Vajehyab sitesi, erişim tarihi: 31 Mordad 1401 h.ş.
- Râğib İsfahânî, Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredât fî Garîbi’l Kur’ân, tahkik: Safvân Adnân Dâvudî, Dımaşk – Beyrut, Darü’l Kalem, ed-Dârü’ş Şâmiyye, birinci baskı, 1412 h.k.
- Râvendî, Kutbüddîn, el-Harâic ve’l Cerâih, yay.: İmam Mehdi (a.f) Enstitüsü, Kum, birinci baskı, 1409 h.k.
- Şeriatî, Ali, «حج», Dr. Ali Şeriatî sitesi, erişim tarihi: 31 Mordad 1401 h.ş.
- Şeyh Sadûk, ‘İlelü’ş Şerâyi‘, Kum, Dâverî Kitabevi, birinci baskı, 1385 h.ş.
- Sabri Paşa, Eyüb, Mevsûat Mir’âtü’l Harameyni’ş Şerîfeyn ve Cezîretü’l Arab, çev. Mâcide Ma‘rûf, Hüseyin Mücîb el-Mısrî, Abdülaziz Avad, Kahire, Dârü’l Âfâk el-Arabiyye, 2004.
- Sefrî Ferûşânî, Nimetullah, Mekke Tarihin Beşiğinde, Kum, Dünya İnsani Bilimler Merkezi, 1386 h.ş.
- Tabâtabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mîzân fî Tefsîri’l Kur’ân, Kum, İslâmî Neşriyat Bürosu, 1374 h.ş.
- Tabersî, Fazl b. Hasan, Mecma‘u’l Beyân fî Tefsîri’l Kur’ân, mukaddime: Muhammed Cevâd Belâğî, Tahran, Nasır Hüsrev, üçüncü baskı, 1372 h.ş.
- Ayyâşî, Muhammed b. Mes‘ûd, et-Tefsîr, tahkik: Hâşim Resûlî Muhallâtî, Tahran, el-Matbaatü’l İlmiyye, 1380 h.k.
- Ferkânî, Muhammed, Hatıralar ve İşaretler Diyarı, Tahran, Meş‘ar Yayınları, 1379 h.ş.
- Feyz Kaşânî, Molla Muhsin, Tefsîrü’s Sâfî, tahkik: Hüseyin A‘lemî, Tahran, es-Sadr Yayınları, ikinci baskı, 1415 h.k.
- Kummî, Ali b. İbrahim, Tefsîrü’l Kummî, tahkik: Seyyid Tâlib Mûsevî Cezâirî, Kum, Dârü’l Kitâb, üçüncü baskı, 1404 h.k.
- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kâfî, tahkik: Ali Ekber Gaffârî, Muhammed Ahundî, Tahran, Dârü’l Kütübi’l İslâmiyye, 1407 h.k.
- Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihârü’l Envâr, Beyrut, Dâr İhyâü’t-Türâsi’l Arabî, ikinci baskı, 1403 h.k.
- Mağniyye, Muhammed Cevâd, Tefsîrü’l Kâşif, Tahran, Dârü’l Kütübi’l İslâmiyye, birinci baskı, 1424 h.k.
- Mekârim Şîrâzî, Nâsır, Tefsîr-i Numûne, Tahran, Dârü’l Kütübi’l İslâmiyye, birinci baskı, 1374 h.ş.
- Vâkıdî, Muhammed b. Ömer, el-Meğâzî, tahkik: Marsden Jones, Beyrut, Müessesetü’l A‘lemî, üçüncü baskı, 1409 h.k.
- İslâm Fıkhı Ansiklopedisi Kurumu, Fıkıh Kültürü, Ehl-i Beyt Mezhebine Göre Fıkıh Kültürü, Kum, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi Kurumu, 1390 h.ş.