Erkek Sünneti

Öncelik: b, kalite: c
linksiz
kategorisiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden

Sünnet (Arapça: ختنة ; Hitan), erkeklerde penis başını örten ve koruyan üst derinin (prepus) kesilip atılmasına denir. İslam şeriatında da kabul gören ve semavi dinlerde eski zamanlardan beri süregelen bir gelenektir. Bazı Şia fakihlerine göre, erkeklerin sünnet olması mezhep ve dinin zorunluluklarındandır. İmamiye fıkhında erkeklerin sünnetten kaçınması caiz değildir. Hatta bir kimse ileri bir yaşta bile Müslüman olursa, yine sünnet olması farzdır. Sünnet törenleri İslam ülkelerinde farklı gelenek ve adetlerde düzenlenmektedir.

Etimoloji

Arapça’da "hitan" sözcüğü ile anılan sünnet, “h-t-n” kelimesinden türemiş ve "kesmek" anlamına gelir. Genel anlamı itibari ile erkeklerde erkeklik aletinin başını örten ve koruyan üst derinin kesilip atılmasına denir. Arapça ve dini metinlerde daha çok "hitan" kelimesi ile anılmaktadır.[1] Aynı şekilde “i’zar” kelimesi erkek ve kadınların sünneti ve “hafd” (خفض) kelimesi özellikle kadınların sünnet edilmesi konusunda kullanılmaktadır. Sünnet olmayan kişilere "eklaf/eglaf" (اَقْلَف/ اَغْلَف) denir.[2]

Erkeklerin sünnet ve hitan edilmelerinin hadis ve fıkhi metinlerdeki yeri şöyledir: Erkeklerde erkeklik aleti (penis) başını örten ve koruyan üst derinin (prepus) bir kısmının veya tamamının kesilip atılması. Kadınlarda ise kadın cinsel organının idrar çıkış yerinin üst kısmındaki derinin alınması (Prepusla birlikte klitorisin bir kısmının veya tamamının kesilmesi).[3] Sünnet ve hitan, dini ve toplumsal sünnet olarak, Müslümanlar arasında çeşitli dönemlerde yaygındı. Ancak çeşitli milletlerin gelenekleriyle karıştığından, ayrıntılarında bazı farklı formlar ortaya çıkmıştır.[4]

Semavi Dinlerde Hitan

Sünnet semavi dinlerde ve kadim toplumlarda da yaygın olarak görülmektedir. Dolayısıyla Tevrat’ın[5] naklettiğine göre, Hz. İbrahim (a.s) 99 yaşında ilahî hitapla karşılaşmış ve kendisi, erkek evlatları ve neslinden olanların Allah’a ahitlerinin bir sembolü olarak sünnet olması istenmiştir. Bu sünnet Yahudilerde de yaygın olarak görülmekte ve sünnet olmamanın çok çirkin bir durum olduğuna inanmaktadırlar. Yahudilikte görülen sünnetle İslam şeriatında görülen sünnet arasında oldukça benzerlikler görülmektedir. Hristiyanlıkta Allah’a iman ve vaftiz töreni, sünnet ve hitan yerine ilahî ahidleşme olarak algılanmaktadır.[6] Yahudiler sünnet olmayanları necis bilmekte ve bir çok haklardan mahrum saymaktadırlar.[7]

İslam’da Sünnet

Kur’an

Kur’an’da açıkça sünnet belirtilmemiştir. Ancak hadisler ve tefsir kaynakları bazı ayetlerin sünnete işaret ettiğini ileri sürmüştür. Örneğin Bakara suresinin 124. ayetindeki “kelimat/kelimeler” “sünneti İbrahim” hitanın mısdaklarından, Nisa suresinin 125. ayetindeki “Millete İbrahim’e Hanifen”deki “hanifen”, Beyyine suresinin 5. ayetindeki “hünefa”[8] Aynı şekilde Bakara suresinin 138. ayetindeki “Sıbgatallah”tan maksat bazı müfessirlere göre hitan hakkındaki ilahî şeriatı ortaya koymaktadır.[9]

Hadis

Hadislerde de bu kadim sünnetin geçmişine ve İslam’daki niteliğine değinilmiştir. Bazı hadisler Hz. İbrahim’in (a.s) 80 yaşında sünnet olduğuna işaret etmektedir.[10] Bazı hadislere göre ilk sünnet olan erkek Hz. İbrahim ve ilk sünnet olan kadın Hz. İsmail’in annesi Hz. Hacer’dir.[11] Bazı hadislere göre, Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) dünyaya geldikten sonra Abdulmuttalib ve bazı hadislere göre ise, Cebrail tarafından sünnet edilmiştir. Bazı hadislere göre ise, efendimiz sünnetli olarak dünyaya gelmiştir.[12] Yine bazı hadislere göre, bazı Peygamberler ve İmamlar (a.s) da sünnetli olarak dünyaya gelmişler ve bu imamın özelliklerinden sayılmaktadır.[13] Bu esasa göre, hitan İslam’dan önce yaygın olan bir sünnettir. İslam’dan sonra kendisine has şart ve koşulları ile devam etmiştir. Tüm bunlara rağmen İslam mezheplerinde hükmü hakkında görüş ayrılıkları bulunmaktadır.

İmamiye (Caferilik) Fıkhındaki Yeri

İmamiye fıkhına göre erkeklerin sünnet olması, mezhep ve dinin zaruret ve zorunluluklarındandır. İmamiye fıkhında erkeklerin sünnetten kaçınması caiz değildir. Hatta bir kimse ileri bir yaşta bile Müslüman olursa, yine sünnet olması farzdır.[14] Buna göre, hacda sünnetsiz biri tarafından yapılan tavaf batıldır ve ayrıca cemaat imamı da olamaz.[15] Hatta bazılarına göre, sünnet olmayan birisinin cenaze namazı dahi kılınamaz.[16] Elbette İmamiye fakihleri arasında bazı durumlarda kusurlu ile kusursuz; yine gücü olan ve olmayan kişiler arasında fark konulmuş ve farklılığa göre hareket edilmiştir.[17]

Ehlisünnet Fıkhındaki Yeri

Şafii ve Hanbeliler de sünnet ve hitanın farz olduğuna inanmaktadır.[18] Hanefi ve Malikiler sünnet olmayı farz bilmemektedirler. Dolayısıyla Hanefi ve Malikilerde sünnet olmak müstahaptır. Sünnet olmayan bir kişi cemaat imamı olabilir ve şahitliği kabul edilebilir.[19]

Farz Oluşunun Delilleri

Şii, Şafii ve Hanbeli fakihler erkeklerin sünnet olmalarının farz oluşunu Nahl suresinin 123. ayetine “Doğru yola yönelerek, İbrahim'in dinine uy!” dayandırmaktadırlar. Bu fakihlere göre, hadisler ayette geçen İbrahim’in din ve yolundan maksadın, sünnet olduğunu belirtmektedir. Aynı şekilde hitanın farz oluşu fıkhi kaynaklar, farklı hadisler ve icmaya da dayandırılmıştır.[20]

Hitan’ın Farz Zamanı

İmamiye fakihlerinin meşhur görüşüne göre, hitanın farz oluş zamanı buluğ vaktidir. Her ne kadar bazı fakihler hitanın farz oluşunu çocuğun velisine bağlasalar da bu görüşe muhalif olanlar beraat kaidesine dayanarak, çocuğun velisine farz olmadığını ileri sürmüş ve hadislerde velilerin çocuklarını sünnet ettirmeleri tavsiyesinin bu işin velilere müstahap olduğuna delalet ettiğini savunmuşlardır.[21] Ehlisünnet de buluğa ermemiş çocuğun sünnet olmasının velisine müstahap olduğunu ileri sürmüştür[22]

Sünnetçilerin Şartları

Sünnetçiler (sünnetçi, dellek) yaptıkları işten ücret alabilir ve işlerinde gerekli uzmanlığa sahip olmamaları veya işlerinde ifrat ve tefrit etmeleri durumunda yaptıklarından zamindirler.[23] Bazı fakihlere göre baliğ bir mükellef sünnet olmaktan kaçınırsa, İslam hâkimi onu bu işe zorlamalıdır.[24]

Kadınların Sünnet Olması

Kadının cinsel organından bir kısmının kesilmesi olarak görülen kadın sünneti (Kadın sünneti, klitoris kesimi ya da bızır kesimi, genellikle prepus ve klitorisin kesilerek alınması şeklinde görülen cerrahi uygulama) genel olan inanışa göre bu işin vacip veya müstahap olmasının nedeni, kadınların iffetini korumak için kadınlardaki cinsel arzuların yoğunluğunu azaltma gerekçesi.[25] Kadınların sünnet edilmesi kabile ve yerel halklardan dini sünnete geçmiştir. Her ne kadar semavi olmayan bazı dinlerde görülse de bazı Yahudi, Hristiyan ve Müslümanlarda da yaygınlık kazanmıştır. Hakkında Ahdi Kadim, Ahdi Cedid ve Kur’an’da bir ibare bulunmamaktadır.

Fıkıh mezheplerinin çoğu, kadınların sünnet olmasını farz bilmemekte ve yalnızca müstahap olduğuna inanmaktadır.[26] Bu fakihlerin dayanakları bazı hadisler ve özellikle hitan erkekler için sünnet, kadınlar için fazilet ve keramet hadisi (الخِتانُ سنّةٌ لِلرّجال و مَکْرُمَةٌ للنّساء)[27] Bazı fakihler bu hadisten erkekler için sünnetin farz olduğuna dair istifade etmişlerdir.[28] Buna karşın Şafi fakihleri kadınlar için sünneti farz saymış ve başka hadislere istinat etmişlerdir.[29] Mısır’da kadınların sünnet olmasının yaygınlığı bazı kadın hakları savunucularının tepkisine yol açmıştır. Bundan dolayı bu ülkede kızların sünnet olmasını sınırlayan bazı yasalar çıkarılmıştır.[30]

Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizden (Allah’ın selamı onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) çeşitli şekillerde nakledilen bir hadiste, Efendimiz o dönemde kadınları sünnet eden bir kadına bu işin helal olduğunu, ancak kadın cinsel organından çok az bir kısmının kesilmesini emretmiştir.[31] Nebevi hadiste Efendimizin sünnetçi kadına mütearif olan “Hatine” veya “mubazzire” kelimeleri yerine “mukattiatu’l buzur” kelimesini kullanması muhtemelen bu işin efendimiz tarafından tahkir edilmesi ve hafife alınması anlamına geldiğini ileri sürmüşlerdir.[32]

Müslüman fakihlerin, kadınların sünnet edilmesinin uygun, uygunsuz, farz ve müstahap oluşu hakkındaki fetvaları oldukça farklıdır. Bahsi geçen hadis Buhari ve Müslim kitaplarında zikredilmemiştir. Bundan dolayı bir çok Ehlisünnet aliminin yanında yeteri kadar sağlamlığı yoktur. Farklı mezhep fakihlerinin çoğunda da kadınların sünnet edilmesi farz değil, bilakis keramet sayılmaktadır.[33] Hanbeli fıkhının yaygın olduğu Arabistan ve Suriye’de Maliki mezhebinin yaygın olduğu Fas, Tunus, Cezayir’de ve Şia fıkhının yaygın olduğu İran ve Irak gibi ülkelerde genel olarak kadınların sünnet edilmesi yaygın değildir ve oldukça sınırlı yapıldığı görülmektedir. Ancak Şafii fıkhının yaygın olduğu Mısır’da genellikle yerli geleneklerden kaynaklı olarak, kadınların sünnet edilmesi farz bilinmekte ve bu ülkede kadınların sünneti çok yaygındır.[34]

Sünnetin Müstahapları

Sünnet ve hitanın çeşitli mezheplerdeki farz veya müstahap oluşunu bir kenara bırakacak olursak, fıkıh ve hadis kaynaklarında bazı müstahap adaplarına yer verilmiştir. Örneğin:

  • Şii ve Şafii fakihler hadislere dayanarak, (İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) sünnet edilmesine dair nakledilen hadis gibi) dünyaya gelen bebeğin yedi günlük iken sünnet edilmesini müstahap saymıştır.[35] Ancak Hanefi fıkhında sünnet için farklı yıllar (yedi yaşından on iki yaşına kadar) zikredilmiştir.[36] Bazı Maliki ve Hanbeli fakihleri doğumun yedinci gününde sünneti, Yahudilerin sünnetinde olduğundan mekruh saymışlardır.[37]
  • Şia hadislerinde sünnet için itam (velime) verilmesi ve ayrıca sünnet sırasında kendisine has duanın okunması müstahaptır.[38]
  • Fıkıh kaynaklarının bazılarında, kızların sünnet olduklarına dair açık olarak velime verilmesi müstahap sayılmamış veya yalnızca kadınların davet edilmesi tavsiye edilmiştir.[39] Başka kaynaklarda ise, bu sünnetin Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanında yaygın olmadığından velime verilmesi mekruh sayılmıştır.[40]

Kültürel ve Sosyal Boyutu

Sünnet ve hitan geleneği İslam dünyasında çeşitli adet ve geleneklerle düzenlenmektedir. Eskiden beri erkek çocukların sünneti, kutlama ve şenlikler eşliğinde; kızların sünneti ise, gizli ve sessizce yapılmaktadır.[41] Sünnet törenlerinin görkemi de yine ailenin ekonomik yapısına uygun bir biçimde yapılmakta ve en azından bir velime ile yerine getirilmektedir. Halife ve şehzade çocuklarının sünnet törenlerinin çok görkemli olarak yapıldığı meşhurdur. Örneğin el-Muktedir 302 yılında beş oğlunun sünneti için 300 bin dinar harcamış ve büyük bir tören düzenlemiştir.[42] Fethali Şah’ın (1250) damadı Mahmuthan Deşti ise –ki kaç kız çocuğundan sonra dünyaya gelen- oğlunun sünnet töreninde mutluluğundan oğlunun adına sikke bastırmış ve otoritesi altındaki halka dağıtmıştır. Elbette bu olay onun makamından azledilmesine neden olmuştur.[43]

Zengin aileler genellikle kendi çocuklarının yanında fakir çocuklarını da sünnet ettirmektedirler. İbn-i Kesir’in[44] naklettiğine göre, Melik Zahir Baybors oğlunun sünnet töreninde Melik Said Muhammed Berkehan, çok sayıdaki amir ve adamlarının; ayrıca 1645 “evladu’n nas” (yabancı ülke köleleri) ve 662 başka kişinin de sünnetini yapmıştır.[45]

Sünnetçiler ve Hitan Aletleri

Sünnet ve hitan daha çok sünnetçi ve dellekler tarafından yapılmaktadır. Bu kişiler, farklı bölgelerde çeşitli isimlerle anılmaktadır. Örneğin, Hatin, Hattan, Sünnetçi, Dellek, Hekim ve Üstat. Sünnetin araç gereçleri az çok birbirine yakındır. Dördüncü yüzyılın doktor ve hekimlerinden olan Halef b. Abbas Zahravi kendi zamanındaki sünnet yöntem ve gereçlerini ayrıntılı bir biçimde anlatmıştır.[46] Bu yöntemler bir takım farklılıklarla sonraki yüzyıllarda da kullanılmıştır. Hitan için sünnetçiler dellek jileti, keskin kamış, makas ve bıçak kullanmaktadırlar. Cezayir’de taştan bıçaklar da sünnet için kullanılmakta ve vaat edilen topraklara girişlerinde İsrailoğulları'nın taştan kılıçla sünnetlerini hatırlatmaktadır.[47] Genellikle yaranın iyileşmesi için yanmış pamuğun külünden yararlanmaktaydılar.

Sünnet Olmak İçin Çocuk Yaşı

Çocuklar, ülke ve bölge farklılıklarına göre çeşitli yaşlarda sünnet edilmektedir. Örneğin Arabistan’da ve bilhassa Mekke’de genellikle üç ila yedi yaş arası, Mısır’da çoğunlukla beş ile altı yaşlarında, Kuzey Afrika’da yedi aylıktan on üç yaşına kadar, Türkiye’de genellikle yedi yaşında, Cezayir ve Endonezya gibi ülkelerde bazen on dört-on beş yaşlarında sünnet töreni düzenlenmektedir.[48]

Sünnetteki Gelenek ve Görenekler

Mekke

Mekke’de erkek çocuklarının sünnetleri çok görkemli törenler eşliğinde yapılmakta, ancak kızlar sessiz sedasız sünnet edilmektedir. Sünnet olacak oğlan çocuğu bir gün önceden süslü ve pahalı bir elbise giymekte ve ata bindirilerek halkın arasında gezdirilmektedir. Bu esnada saz çalınmakta ve türküler söylenmektedir. Akşam vakti kutlamalar yapılmakta, güneş doğmadan önce sünnetçi sünnet törenini başlatmakta ve sünnetten sonra konuklarla birlikte oturmaktadır.

Mısır

Mısır’da sünnetler daha çok düğün merasimleri eşliğinde yapılmakta ve bu şekilde masraflar yarıya indirilmeye çalışılmaktadır. Orada da erkek çocuklar sünnet öncesi halk arasında gezdirilmektedir. Oğlan çocuğu kız elbiseleri giyer ve işve ve nazlı bir şekilde insanların arasına gelir. Nazar değmemesi için yüzüne başörtüsü şeklinde bir parça atarlar.

Türkiye

Hitan Türkiye’de “sünnet” tabiri ile anılmakta ve cemaat imamları eşliğinde düzenlenmektedir. Din adamı çocuğun sağlıklı olması için dua etmektedir. Türkiye’de de düzenlenen hitan törenleri az çok Arap geleneklerine benzemektedir.

Kuzey Afrika

Kuzey Afrika’da genellikle birkaç oğlan çocuğu bir araya getirilmekte ve en zengin baba masrafları karşılamaktadır. Bölge bedevileri masrafları azaltmak için iki yılda bir kere toplu sünnet törenleri düzenlemektedirler.[49]

Güneydoğu Cezayir

Cezayir’in güneydoğusunda erkek çocukları iki yaş ila on yaş arası sünnet edilmektedir. Sünnet töreninde sünnet olacak çocuk ve bazen de tüm aile fertleri yeni elbiseler giyer. Çocuğa ipek veya ketenden elbise giydirirler. El ve ayaklarına kına yakar ve üzerini süslerler. Kadınlar sünnet töreni sırasında şarkılar söyler. Sonra kesilen deri parçasını ipe geçirirler ve abat yerde hurmalıklara, badiye yerlerde de deveye asarlar.[50]

İran

İran’da düzenlenen sünnet törenleri Arap ülkelerindeki gibi çok görkemli geçmemektedir.[51] "Henri Masse" adlı seyyah[52] bu konuda ilginç bilgiler vermiştir. Sünnet törenleri İran’ın çeşitli yerlerinde farklılıklar göstermektedir:

Gilan’da uğurlu saat belirlenerek, yakınlar ve dostlar bir araya gelir ve sünnetçiye haber verilir. Sonra ikram hazırlıkları yapılır ve genellikle dört ya da beş yaşında olan erkek çocuğa çocuk diliyle sünnetin faydaları anlatılır. Sünnet sırasında saz ve türküler eşliğinde alkışlar çalınır ve çocuğun dikkati dağıtılır.[53]

Servistan’da oğlan çocukları üç ila on iki yaşları arasında sünnet edilir. Sünnet töreninin bazen iki gün sürdüğü görülmektedir. Birinci gün davul ve tamburlar çalınarak, twig oynanır. Damatlar için düzenlenen törenler gibi, gecesi tören düzenlenir. Şaka ve eğlencelerle çocuklara kına yakılır. Sonraki gün hamama götürülür ve süslenmiş bir ata bindirilir. Başına şeker ve sikkeler atılarak, eve geri getirilir. Sonunda ikindi vakitlerinde mahalle sünnetçisi gelir ve sünnet eder.[54]

Horasan’da çocuk üç yahut yedi günlükken sünnet edilir. Eğer bu süre zarfında sünnet gerçekleşmezse, beş ila yedi yaş arasında çok teferruatlı törenlerle gerçekleşir. Sabah saatlerinde çocuk hamama gönderilir. Hamamda çocuğun başucunda tütsü ve buhur yakılır. Sonra çocuğa yeni elbiseler giydirilir ve kutlamalar eşliğinde çocuk eve geri getirilir. Horasanlılar da Yezidiler[55] gibi çocuğun babasına tören sırasında yardım etmesi için bir kişiyi kerib/kirve unvanı ile seçer (Kirve geleneği Türkiye’de de vardır). Çocuğun kirve ve yakınları çocuğa bayramlık ve sünnet adıyla belli bir miktarda para verir.[56]

Edebiyat ve Avamsal İnançlar

Eklaf veya sünnet olmayan kimseler İslam ülkelerinde halk dilinde kinaye olarak "Namüslüman" ve "kafir" diye anılmaktadır.[57] Arap ülkelerinde şehveti çok olanlar için ”İbn-i Gulefa” terimi kullanılmaktadır.[58] Arapça’da geçen şu zarbülmesel (atasözü) “Bi-elemi ma tuğtenenne” (Türkçe karşılığı zahmetsiz kazanç elde edilmesi)[59] diye meşhurdur. “Sünnet töreni gazidir” sözü de önemli olmayan bir konu için çok büyük bir topluluğun bir araya gelmesinde kullanılır.[60] “Sünnetsizin kestiği helal değildir” sözü de yaygın olarak kullanılır.[61] Türkçe’de de buna benzer sözler bulunmaktadır.[62] Avam halk arasında buna benzer başka gelenekler de bulunmaktadır. Ancak günümüzde bunların bir çoğu itibarını yitirmiştir.[63]

Kaynakça

  1. Halil b. Ahmed, İbn-i Manzur, Firuzabadi, “haten” maddesi.
  2. Bkz. İbn-i Esir, İbn-i Manzur, “haten”, “hafd”, “galf” ve “kalf” maddeleri.
  3. Bzk. İbn-i İdris-i Hilli, c. 3, s. 481; Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 301-302; Hanbeli, c. 1, s. 93.
  4. Bkz. İslam, ikinci baskı, “hatan” maddesi.
  5. Bkz. Seferi Peydayeş’e, 17; 1, 9-13.
  6. Bkz. Seferi Peydayeş’e, 34, 15-18; Rumiyan, 25: 2-29, 3: 4; Cudika, c. 4, s. 730- 734.
  7. Bkz. Zeyyib, s. 52.
  8. Bkz. Taberi, Tusi, et-Tibyan; Tabersi, ayetin zeyli.
  9. Tusi, Tibyan, Tabersi, İbn-i Cevzi, ayetin zeyli.
  10. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 322; Buhari, c. 4, s. 111; Kadı Numan, c. 1, s. 124; Hatib-i Şerbini, c. 4, s. 203; başka yaş gruplarını da nakletmişlerdir.
  11. Bkz. Hürr-ü Amuli, c. 21, s. 443.
  12. Bkz. İbn-i Abdulbirr, c. 23, s. 140; Suyuti, s. 170, Meclisi, c. 15, s. 274, c. 17, s. 299.
  13. Kuleyni, c. 1, s. 388; İbn-i Babeveyh, c. 2, s. 594; Hürr-ü Amuli, c. 21, s. 438.
  14. Cevahiru’l Kelam fi Şerh-i Şeraiu’l İslam, c. 31, s. 260-261: نعم لو بلغ و لم یختن وجب أن یختن نفسه بلا خلاف أجده فیه، بل الإجماع‌ بقسمیه علیه و ذلک لأن الختان واجب فی نفسه بالضرورة من المذهب و الدین التی استغنت بذلک عن تظافر النصوص کغیر‌ها من الضروریات
  15. Müfid, s. 442; Alemu’l Huda, c. 3, s. 39; Tusi, el-Mebsut, c. 1, s. 155; Necefi, c. 31, s. 263.
  16. Örnek olarak Bkz. Garevi Tebrizi, c. 9, s. 13.
  17. Bkz. Allame Hilli, c. 3, s. 57; Şehid-i Evvel, s. 270.
  18. Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 300-301; İbn-i Teymiye, c. 1, s. 243-244; yine diğer Şafii görüşleri için Bkz. Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 300.
  19. Bkz. İbn-i Abdulbirr, s. 612; İbn-i Hacer-i Askalani, c. 10, s. 287; Turi, c. 7, s. 161; Abnazuhra, c. 1, s. 79.
  20. Beyhaki, c. 8, s. 323-325; Tusi, Kitabu’l Hilaf, c. 5, s. 494-495; İbn-i Teymiye, c. 1, s. 244-245; Hatib Şerbini, c. 4, s. 203.
  21. Bahrani, c. 25, s. 49, 54; Necefi, c. 31, s. 261 - 262.
  22. Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 302- 303.
  23. Tusi, Hilaf, c. 3, s. 503; İbn-i Kudame, c. 6, s. 120 - 121; Allame Hilli, c. 12, s. 185.
  24. İbn-i İdris-i Hilli, c. 3, s. 481; Nevevi, Ravzatu’t Talibin, c. 7, s. 387-388.
  25. Cahiz, c. 7, s. 27-29; Belami, s. 142-143; İbn-i Kayyum Cevziye, s. 147-148.
  26. Tusi, en-Nihayet, s. 502; İbn-i Kudame, c. 1, s. 70; Necefi, c. 31, s. 261.
  27. Kuleyni, c. 6, s. 37; Beyhaki, c. 8, s. 325.
  28. İbn-i Kudame, Necefi.
  29. Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 300-301; Hatib Şirbini, c. 4, s. 202.
  30. Bkz. Zeyyib, s. 310, 312.
  31. Bkz. Cahiz, c. 7, s. 28; Kuleyni, c. 6, s. 38; İbn-i Kayyum Cevzi, s. 148; Meclisi, s. 84.
  32. Bkz. İslam.
  33. Bkz. Kuleyni, c. 6, s. 37; İbn-i Ebu Zeyd, s. 103; İbn-i Kudame, c. 1, s. 70-71; İbn-i Kayyum Cevzi, s. 127, 128, 131, 137, 152; Meclisi.
  34. Bkz. İslam, Dairetu’l Maarif-i Zenan ve Ferhenghayi İslami, c. 3, s. 131.
  35. Bkz. Beyhaki, c. 8, s. 324; Nevevi, el-Mecmu, c. 1, s. 303; Şehid-i Sani, c. 8, s. 402- 403.
  36. Bkz. İbn-i Necim, c. 3, s. 359; İbn-i Abidin, c. 7, s. 115.
  37. Bkz. İbn-i Hacer-i Askalani, c. 10, s. 289; Hanbeli, c. 1, s. 93.
  38. İbn-i Babeveyh, c. 1, s. 313; Şehid-i Sani, c. 7, s. 25-26; Hürr-ü Amuli, c. 21, s. 444.
  39. Örnek olarak Bkz. Hatib-i Şirbini, c. 3, s. 245.
  40. Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 217; Desuki, c. 2, s. 337; Şukani, c. 6, s. 186.
  41. İbn-i Hac, c. 3, s. 294; İbn-i Cuzi, s. 214.
  42. İbn-i Kesir, c. 11, s. 138.
  43. Serena, s. 281.
  44. İbn-i Kesir, c. 13, s. 285.
  45. Bkz. A.g.e, c. 13, s. 285, ikinci dipnot.
  46. Bkz. Zeyyib, s. 38.
  47. İslam, “Hatan” maddesi.
  48. İslam, “hatan” maddesi.
  49. Bkz. İslam, aynı yer; yine başka Afrika ülkelerindeki sünnet geleneklerini görmek için Bkz.
  50. Muhammed Ahdar, s. 20-21.
  51. Bkz. Pulak, s. 140.
  52. Henri Masse, c. 1, s. 51-53.
  53. Bkz. Payende, s. 36-37.
  54. Hamayuni, s. 422-423, 489-490.
  55. Hazar Süleyman, s. 115- 118.
  56. Bkz. Şekurzade, s. 160-167; Masse.
  57. Dehhuda, kelimenin zeyli, Ferheng-i Bozorg-u Suğen, “hatne ne kerde” maddesi.
  58. İbn-i Kayyum Cevziye, s. 147.
  59. Mi Dani, c. 1, s. 188.
  60. Dehhuda, Ferheng-i Bozorg-u Suhan, “hatne suran” maddesi.
  61. Şekurzade, s. 159, 3. Dipnot.
  62. Bkz. Telaferi, s. 115.
  63. Bkz. Şekurzade, s. 168-169; Payende, s. 38; Humayuni, s. 423.

Bibliyografi

Fıkıh Kaynakları

  • Kur’an.
  • Kitab-ı Mukaddes.
  • Salih Abdusemi Abi Ezheri, Cevahiru’l Ekil, Beyrut, Daru’l Marifet.
  • İbn-i Esir, en-Nihayet fi Garibi’l Hadis ve’l Eser, Salih b. Muhammed b. Avida baskısı, Beyrut, 1997.
  • İbn-i İdris-i Hilli, Kitabu’s Serair el-Havi Li-Tahriri’l Fetava, Kum, 1411.
  • İbn-i Babeveyh, İlelu’l Şerai, Necef, 1386; Kum ofset baskısı.
  • İbn-i Babeveyh, Kitabu’l Hisal, Ali Ekber Gaffari baskısı, Kum, 1362 h.ş.
  • İbn-i Teymiye, Şerhu’l Umdet fi’l Fıkh, c. 1, Saud b. Salih Ataşiyan baskısı, Riyad, 1993.
  • İbn-i Cevzi, Zadu’l Mesir fi İlmi’t Tefsir, Muhammed b. Abdurrahman Abdullah baskısı, Beyrut, 1987.
  • İbn-i Hacer-i Askalani, Fethu’l Bari, Şerh-i Sahih-i Buhari, Bulak, 1301, Ofset baskısı.
  • İbn-i Abidin (Muhammed b. Muhammed Emin) Haşiye Kurraetu Uyun Ahbari Tekmileti Reddu’l Muhtar ale’d-Durru’l Mutar, Şerh-i Tenvir-i Absar.
  • İbn-i Abdulbirr, et-Temhid, c. 23, Said Ahmed A’rab, Ribat, 1990.
  • Adı geçen yazar, el-Kafi fi Fıkh Ehlen Li-Medine el-Maliki, Beyrut, 1987.
  • İbn-i Kudame, el-Muğni, Beyrut, 1347, Ofset baskısı.
  • İbn-i Manzur.
  • İbn-i Necim, el-Behru’r-Raik Şerh-i Kenzu’d-Dekaik, Beyrut, 1997.
  • Ahmed b. Hanbel, Müsnedu’l İmam Ahmed b. Hanbel, Beyrut, Daru Sadır.
  • Yusuf b. Ahmed Bahrani, el-Hadaiku’n Nadire fi Ahkamu’l İtretu’t Tahire, 1367 h.ş.
  • Muhammed b. İsmail Buhari, Sahih-i Buhari, Muhammed Zihni Efendi baskısı, İstanbul, 1981.
  • Mansur b. Yunus Bahuti Hanbeli, Keşşafu’l Kina an Metni’l İkna, Muhammed Hasan Şafii baskısı, Beyrut, 1997.
  • Ahmed b. Hüseyin Beyhaki, es-Sünnenu’l Kubra, Beyrut, Daru’l Fikr.
  • Hürr-ü Amuli.
  • Muhammed b. Ahmed Hatib Şeribani, Muğni’l Muhtac ila Marifeti Maani’l Elfazi’l Minhac, Kahire, 1958.
  • Halil b. Ahmed, Kitabu’l Ayn, Mehdi Mahzumi ve İbrahim Samurai baskısı, Kum, 1409.
  • Muhammed b. Ahmed Desuki, Haşiye ed-Desuki ale’ş-Şerhi’l Kebir, Beyrut, Daru İhya’l Kutubu’l Arabiye.
  • Sami Zeyyib, Muamiru’s-Samt Hatanu’z-Zukur ve’l İnas İnde’l Yahud ve’l Mesihiyyin ve’l Müslimin el-Cedelu’d Dini ve’t-Tibbi ve’l İctimai ve’l Kanuni, Demeşk, 2003.
  • Abdurrahman b. Ebu Bekir Suyuti, Tenviru’l Havalik Şerh-i ale Muvatta Malik, Muhammed Abdulaziz Halidi, Beyrut, 1997.
  • Muhammed Şukani, Neylu’l Evtar min Ahhadis Seyyidu’l Ahbar, Şerh-i Münteka el-Ahbar, Beyrut, 1992.
  • Muhammed b. Mekki Şehid-i Evvel, Zikra eş-Şia fi Ahkamu’ş-Şeriat, taş baskı, Tahran, 1272.
  • Zeyneddi b. Ali Şehid-i Sani, Mesaliku’l Efham ila Tenkihu Şeraihu’l İslam, Kum, 1413.
  • Tabersi, Taberi, Cami.
  • Muhammed b. Ali Turi, Tekmiletu’l Bahru’r-Raik Şerh-i Kenzu’d Dakaik, İbn-i Necim, el-Bahru’r-Raaik, Beyrut, 1997.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, et-Tibyan fi Tefsiri’l Kur’an, Ahmed Habib Kuseyr Amuli, Beyrut.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, Kitabu’l Hilaf, Muhammed Mehdi Necef, Cevad Şehristani ve Ali Horasani Kazımı baskısı, Kum, 1417.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, el-Mebsut fi Fıkhi’l İmamiye, Tahran, el-Mektebetu’l Murtazaviye, 1388.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, en-Nihayet fi Mücerredu’l Fıkh ve’l Fetava, Beyrut, Daru’l Endulis, Kum ofset baskısı.
  • Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Tezkiretu’l Fukaha, Kum, 1414.
  • Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Muhtelefu’ş-Şia fi Ahkamu’ş-Şeriat, Kum, 1420.
  • Ali b. Hüseyin Alemu’l Hud, Resailu’ş-Şerif el-Murtaza, Mehdi Recai baskısı, Kum, 1410.
  • Ali Garevi Tebrizi, et-Tenkihu fi Şerh-i Urvetu’l Vuska: Kitabu’s Salat, Takrirat-ı Ders-i Ayetullah Hoi, c. 9, Kum, 1410.
  • Muhammed b. Yakub Firuzabadi, el-Kamusu’l Muhit, Beyrut, 1991.
  • Numan b. Muhammed Kadı Numan, Deaimu’l İslam ve Zikru’l Helal ve Haram ve’l Kazaya ve’l Ahkâm, Asif b. Ali Asker Feyzi, Kahire, Ofset baskısı, Kum, 1965.
  • Kuleyni.
  • Meclisi.
  • Muhammed b. Muhammed Müfid, el-Muknia, Kum, 1410.
  • Muhammed Hasan b. Bakır Necefi, Cevahiru’l Kelam fi Şerh-i Şeraiu’l İslam, c. 31, Mahmud Kuçani baskısı, Beyrut, 1981.
  • Yahya b. Şeref Nevevi, Ravzatu’l Talibin ve Umdetu’l Muftenin, Adil Ahmed Abdulmevcut ve Ali Muhammed Muavvaz baskısı, Beyrut
  • Yahya b. Şeref Nevevi, el-Mecmu, Şerhu’l Muhazzab, Beyrut, Daru’l Fikr.

Latin Kaynaklar

  • Encyclopaedia Judaica, 2nd ed, Detroit 2007, s.v. "Circumsion".
  • EI2, s.v."Khitan" (by A. J. Wensinck).

Kültürel-Sosyal Kaynaklar

  • * İbn-i Cuza, Kavaninu’l Ahkamu’ş-Şariat ve Mesailu’l Furuu’l Fıkhiye, Abdulaziz Seyyidu’l Ehl, Beyrut, 1968.
  • İbn-i Hac, el-Medhel, Kahire, 1981.
  • İbn-i Kayyum Cevziye, Tuhfetu’l Mevdud Bi-Ahkamu’l Mevlud, Beyrut, 1983.
  • İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n Nihayet, Ali Şiri baskısı, Beyrut, 1988.
  • Mahmud Payende, Ayinha ve Baverhayı Kil ve Deylem, Tahran, 1355 h.ş.
  • Yakut Edvard Pulak, Sefername-i Pulak, tercüme Kikavus Cihandari, Tahrani, 1361 h.ş.
  • Ali Telaferi, “el-Emsalu’t Turkmaniye fi’l Hatan”, et-Turasu’ş-Şabi, 6. yıl, sayı. 2, 3, 1395.
  • Hazar Süleyman “Merasimu’l Hatan inde’l Yezidiye”, et-Turasu’ş-Şabi, 5. yıl, sayı. 11, 1394.
  • Sami Zeyyib, Hatanu’z-Zukur ve’l ve’l İnas İnde’l Yahud ve’l Mesihiyyin ve’l Müslimin el-Cedelu’d-Dini ve’t-Tibbi ve’l İctimai ve’l Kanuni, Riyad, 2000.
  • Karala Serlana, Sefername-i Madame Karala Serena, Ademha ve Ayinha der İran, Tercüme Ali Asker Saidi, Tahran, 1362 h.ş.
  • İbrahim Şukurzade, Akaid ve Rusum-u Merdum-u Horasan, Tahran, 1363 h.ş.
  • Ferheng-i Bozorg-u Suğen, Hasan Enveri gözetiminde, Tahran, suhen, 1381 h.ş.
  • Muhammed Ahdar, “el-Efraf ve’ Ahzan fi Mantakati Vadi Riğ”, et-Turasu’ş-Şabi, 9. yıl, sayı. 3, 1398.
  • Ahmed b. Muhammed Mi Dani, Mecmeu’l Emsal, Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim baskısı, Beyrut, 1987.
  • Sadık Humayani, Ferheng-i Merdum-u Servistan, Tahran, 1349 h.ş.

Latin Kaynaklar

  • EI2, s.v. "Khitan" (by A. J. Wensinck).
  • Henri Masse, Croyances et coutnmes persanes, suivies de contes et chansons populaires, Paris 1938.

Dış Bağlantılar