Allah

Öncelik: b, kalite: c
linksiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Cenab-ı Hak sayfasından yönlendirildi)

Allah (Arapça: الله), alemlerin yaratıcısı ve en kamil varlık, başta İbrahimî dinler olmak üzere, birçok dinin en temel kavramıdır. Allah hakkında dinlerde, mezheplerde ve insanların zihinlerinde çok farklı kavram ve tanımlar yapılmaktadır. Allah inancı ile dindarlık arasında kaçınılmaz bir irtibat olduğunu düşünmek doğru değildir. Zira dini kabul etmeyen birçok kimse Allah inancına sahiptir.

Allah, Şia terminolojisinde, yegane, tüm kemallerin kaynağı ve tüm varlıkların varoluş nedenidir. Zatı, ezeli ve ebedidir. Hiçbir varlık Onun benzeri değildir. Zatı, sıfatının aynısıdır. Mahiyeti olmayan basit (bileşik ve birleşik olmayan) bir gerçekliğe sahiptir. Ne dünyada ne de ahirette fiziksel gözlerle görülemez. Ancak kalp gözüyle hem dünyada ve hem de ahirette görülebilir. Fakat hiçbir zaman sınırlı olan mahluk sonsuz yaratıcıyı kapsayamayacağı için, kapsamlı bir idrak elde edilemez. Mutlak ilim ve güç sahibidir. Her yerde mahlukları ile tam ve kesintisiz bir şekilde huzuru vardır. Yani daima hazır ve nazırdır. Allah'ın varlığı ve bazı sıfatları his, akıl ve fıtratla ispatlanabilir. Ancak sonsuz olan zatı, sınırlı olan his ve akılla idrak edilemez.

Allah ismine taharetsiz, yani (abdestsiz ve gusülsüz) dokunmak haramdır. Bu kelime tevhit kelimesinde, tevhide şehadette kullanılmakta ve Allah dışında başkaları için kullanmak haramdır.

Allah'a İnancın Tarihçesi

Allah, beşerin zihninde ve felsefe tarihindeki en önemli kavramlardan ve felsefe biliminin en önemli düşünsellerinden biridir. İnsanın yaratılışından, felsefenin ortaya çıktığı tarihten ve hatta Sokrat’tan daha önceki filozoflardan günümüz filozoflarına kadar, Allah hakkında tartışmalar sürmüş ve bu konu hakkında bazen yeni yaklaşımlar ileri sürülmüştür.

Allah'a olan inanç, tüm semavi dinler in alt yapısını oluşturan öğretilerin temel taşı konumundadır. Tarih boyunca bu inanç bazen değişikliğe uğramış ve özellikleri de tahrif edilmiştir; bazen Allah'ın yanında başka tanrıların da varoluşu farz edilmiş (şirk koşulmuş) veya O’nu insanımsı bir tanrı olarak algılamışlardır.

İrfanda, bilhassa İbrahimi dinler in kalbinde yetişen irfanlarda "Allah, temel ve mihveri bir kavramdır ve gerçekte bu dinlerde irfan, Allah'ı tanımak ve O’na ulaşmaktan başka bir uğraşı değildir" diyebiliriz.

Dinlerde ve bilhassa İbrahimi dinlerdeki ilahiyat, Allah, sıfatları ve insanların O'nunla olan ilişkileri hakkındaki tartışmalarının sorumluluğunu üstlenmiş ve bu dinlerde çeşitli Kelami tartışmaların oluşmasına neden olmuştur. Günümüz kelam biliminde de bu konu ciddi bir şekilde takip edilmektedir. Ayrıca bu konu, çeşitli ilahiyat konularının türemesine ve ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Aynı şekilde Allah tecellisini ortaya koyan farklı tahliller çeşitli toplumların sanat ve kültürüne de yansımış; farklı toplumların sanat tarihi ve kutsal sanat analizlerinde de ilginç tartışmalara sahne olmuştur. [1]

İslam’da Allah

İslam dininin tüm odağı ve temel kavramı Allah’tır. Allah’tan başka kimseyi ilah olarak kabul etmeyen kimselere ‘‘Müslüman’’ denir (Eşhedü en la ilahe illallah). Müslümanlar, Hz. Muhammed’i (s.a.a) Allah'ın elçisi olarak kabul ediyorlar. Zira İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) risaleti, yüce Allah'ı tanımaya davet içindir.[2] İslam dininin ortaya çıktığı çağlarda çeşitli tanrı ve putlara tapmalar yaygın olduğu için, Allah'ın varlığını ispatlayan konulara vurgu yapmaktan ziyade, O'nun bazı sıfatlarına, tek ve yegane olduğuna vurgu yapılmaktadır.

Tanrı’nın Kur’an’da defalarca zikredilen özel adı “Allah”tır. Bu sözcük Allah'a delalet eden en meşhur Arapça sözcüğe dönüşmüştür. Nitekim Yahudi ve Hristiyanlar mukaddes kitaplarının tercümelerinde onu "Allah" adıyla kullanmaktadırlar. Kur’an’ın da tasrih ettiği gibi, Allah'ın çok sayıda güzel ismi vardır. [3]

İslami inançlara göre, Allah, sadece İslam'ın has ve özgü yaratıcısı değildir, bilakis Adem’den Hatem'e kadar tüm peygamberlerin de Allah'ıdır. [4] Kur’an’a mutabık olarak [5] Hz. Adem’in yaratılışı, Allah'ı tanımakla başlamış ve şirk de tevhitten sonra oluşarak, beşerin tarih boyunca delalete düşmesine neden olmuştur.

Bazı Bilimlerdeki Yeri

Etimoloji: Allah, aslen Arapça bir kelimedir.[6] Bazıları İbranicedeki “İyl” veya Süryanice ve Kildancadaki “İlaha” kelimelerinden türediğini ileri sürmüşlerdir.[7] Elbette sırf benzerlik, kelimenin Arapça olmadığına ve başka dillerden alındığına delalet etmez.[8]

Sözlük fıkhı: Bu ismin türemesi hakkında görüş sahipleri arasında fikir ayrılığı bulunmaktadır. Bazıları ismin herhangi bir kökten türemediğini ileri sürmüşlerdir. Ancak en meşhur olan görüş ismin türemiş olduğudur. İsmin türediği görüşünde olanlar kökü hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Bu konuda 20 - 30 görüş bulunmaktadır.[9] Bunlardan en doğru olanı, muhtemelen "Allah" isminin “abede” anlamında “elehe, ye’lehu uluheten” maddesinden türeyen “el-İlah” olduğu görüşüdür.[10] Ancak hemzesi tahfif için kaldırılmıştır. [11] Buna göre tüm övgülere müstahak ve ibadete layık olan tanrı anlamındadır. Elbette ilah ve Allah anlamı ve kökeni konusunda farklı görüşler de ileri sürülmüştür. [12]

Edebi tartışmalar: Allah ismi ‘‘Münada’’ olduğunda, bazen nida harfi kalkar ve onun yerine kelimenin sonuna “şeddeli” “mim” getirilerek şu şekilde olur: “Allahumme” (اللهم).[13] Elbette bazı dil bilimciler ‘‘Allahumme’’ hakkında farklı görüşlere sahiptir.[14]

Fıkıh Hükümleri

"Allah" ismi celalesinin, öteki Esma'ül Hüsna (En Güzel İsimler) gibi bazı hükümleri vardır. Örneğin birçok fakih'in görüşüne göre "Allah" ismine abdestsiz dokunmak haramdır.[15]

Özellikleri

Bu ismin, yaratıcının diğer güzel isimleri arasında 10 farklı özelliği vardır ve özellikler şunlardan ibarettir:

  1. İlahî isimlerin en meşhurudur.
  2. Kur’an açısından en yüce makama sahiptir.
  3. Tanrı’ya yakarışta dua ve istekte bulunmak açısından en yüce dereceye sahiptir.
  4. Tüm ilahî isimlerin öncüsüdür.
  5. Tevhit ve ihlas kelimesi O'na özgüdür (La İlahe İllallah).
  6. Şehadet ve tanıklık bu isimle gerçekleşir (Eşhedü Enla İlahe İllallah).
  7. Tanrının kutsal zatına özel bir isimdir ve yalnızca O'na özgüdür. İster hakiki anlamda ve ister mecazi anlamda olsun O'nun dışında hiç kimse için kullanılmaz.
  8. Bu isim, tüm celal ve cemal sıfatlarına sahip ilahın kutsal zatına delalet etmektedir.
  9. Hiçbir isim için sıfat unvanı ile kullanılamaz.
  10. Tüm ilahî isimler, o isimle okunur ve aksi doğru değildir. [16]

Kur’an’daki Sayısı

Bazı kaynaklara göre, Allah kelimesine dönen zamir ve benzeri şeyler hesap edilmeden, Kur’an’da "Allah" ismi 2699 kez geçmiştir. [17] Eğer Kur’an’da 5 kez geçen “Allahumme” kelimesi de ona eklenecek olursa, 2704 kez geçmiş sayılacaktır. Bazıları ise, türevleri ve Bismillah ile birlikte 2807 kez olduğunu ileri sürmüşlerdir. [18]

Allah’ın Kur’an’daki İsimleri

Allah’ın zatına özgü isim olduğu meşhur olan “Allah” dışında Kur’an’da 143[19] başka isimler de zikredilmiştir. Bu isimlerden her biri Allah'ın kemal sıfatlarını vasfetmektedir.

Sarih İsimler

Kur’an’da sarih bir şekilde geçen isimler, alfabetik sıralamaya göre şu şekildedir [20]:

  • “Allah”, “el-İlah”, “el-Ehed”, “el-Evvel”, “el-Ahir”, “el-A’la”, “el-Ekrem”, “el-İlm”, “Erhamerrahimin”, “Ahkeme’l-Hakimin”, “Ahsenu’l-Halikin”, “Esreu'l-Hasibîn”, “Ehlu’t-Takva”, “Ehlu’l-Mağfiret”, “el-Akrab”, “el-Ebka”.
  • “el-Bari”, “el-Batın”, “el-Bedi’”, “el-Berr”, “el-Basir”.
  • “et-Tevvab”.
  • “el-Cabbar” ve “el-Cami”.
  • “el-Hekim”, “el-Halim”, “el-Hayy”, “el-Hakk”, “el-Hamid”, “el-Hasib”, “el-Hafız”, “el-Hafi”, “el-Habir”, “el-Hayr”, “el-Halik”, “Hallak”, “Hayru’l-Makirin”, “Hayru’r-Razikin”, “Hayru’l-Fasilin”, “Hayru’l-Hâkimin”, “Hayru’l-Fatihin”, “Hayru’l-Ğafirin”, “Hayru’l-Varisin”, “Hayru’r-Rahimin”, “Hayru’n-Nasırin”, “Hayru’l-Menzilin”.
  • “Zu’l-Arş”, “Zu’t-Tavl”, “Zu’l-Fazli’l-Azim”, “Zu’r-Rahmet”, “Zu’l-Kuvveti’l-Metin”, “Zu’l-Celali ve’l-İkram”, “Zu’l-Maaric”.
  • “er-Rahman,” “er-Rahîm”, “er-Rauf”, “er-Rabb”, “Rabbu’l-Arş”, “Rafiu’d-Deracat”, “er-Razzak”, “er-Rakib”.
  • “Es-Sami”, “es-Selam”, “Seriu’l-Hisab”, “Seriu’l-İkab”.
  • “eş-Şehid”, “eş-Şakir”, “eş-Şekur”, “Şedidu’l-Azab”, “Şedidu’l İkab”, “Şedidu’l-Mihal”.
  • “es-Samed”.
  • “ez-Zahir”.
  • “el-Âlim”, “el-Aziz”, “el-Afuvv”, “el-Azim”, “Allâmü'l-guyûb”, “Alimu'l-Gaybi ve’ş-Şehadet”.
  • “el-Gani”, “el-Gafur”, “el-Galib”, “Gafiru’z-Zenb”, “el-Gaffar”.
  • “Faliku’l-İsbah”, “Fâliku'l-Habbi Ve'n-Nevâ”, “el-Fatır”, “el-Fettah”.
  • “el-Kavi”, “el-Kuddus”, “el-Kayyum”, “el-Kahir”, “el-Kahhar”, “el-Garib”, “el-Kâdir”, “el-Kadir”, “Kabilu’t-Tevb”, “Kaimun ala külli nefsin bima kesebet”, “el-Kaim”.
  • “el-Kebir”, “el-Kerim”, “el-Kâfi”.
  • “el-Latif”.
  • “el-Melik”, “el-Mümin”, “el-Muheymin”, “el-Mütekebbir”, “el-Musavvir”, “el-Mecid”, “el-Mubin”, “el-Mevla”, “el-Muhit”, “el-Mukim”, “el-Mutaal”, “el-Muhyi”, “el-Metin”, “el-Muktedir”, “el-Mustean”, “el-Mubdi”, “Meliku’l-Mülk”, “el-Muid”.
  • “en-Nesir”, “en-Nur”.
  • “el-Vahhab”, “el-Vahid”, “el-Veli”, “el-Vali”, “el-Vasi”, “el-Vekil”, “el-Vedud”.
  • “el-Hadi”.

Zikredilenlere ilave olarak Kur’an-ı Kerim A’raf, İsra, Taha ve Haşr sureleri gibi surelerde Allah’ın ‘‘Esmâü'l-Hüsnâ’’ya sahip olduğunu belirtmiştir: “Ve lillahi’l-Esmâü’l-Hüsnâ”.

Sarih Olmayan İsimler

Kur’an-ı Kerim’de Allah

Kur’an-ı Kerim’de Allah hakkında çokça konuşulmuş ve çeşitli konulara değinilmiştir. Örneğin:

  • Güzel isim ve sıfatlara sahip olması: «ولِلّهِ الاَسماءُ الحُسنی»[22]
  • Ehediyet ve besatet: «قُل هُوَ اللّهُ اَحَد»[23]
  • Zat, sıfat ve fiillerde tevhit: «اَللّهُ لا اِلهَ اِلاّ هُو»[24]، «... لا اِلهَ اِلاَّ اللّه...»[25]، «فَلَم تَقتُلوهُم ولکنَّ اللّهَ قَتَلَهُم وما رَمَیتَ اِذ رَمَیتَ ولکنَّ اللّهَ رَمی»[26]
  • Samediyet: «الله الصّمد»[27]
  • Baba ve oğulu nefyetmesi: «لَم یلِد و لَم یولَد»[28]
  • Denginin olmaması: «ولَم یکن لَهُ کفُوًا اَحَد»[29]
  • Benzerinin olmaması: «لَیسَ کمِثلِهِ شَیءٌ»[30]
  • Zahiri gözle görülemeyeceği: «لا تُدرِکهُ الاَبصرُ...»[31]
  • Uyku ve ağırlığın yenemeyeceği: «لاتَأخُذُهُ سِنَةٌ ولا نَومٌ»[32]
  • Teşbih ve tenzihin toplamı: «لَیسَ کمِثلِهِ شَیءٌ وهُوَ السَّمیعُ البَصیر»[33]
  • Yaratma ve yoktan var etme: «اَللّهُ خالِقُ کلِّ شَیء»[34]، «اَللّهُ یبدَؤُا الخَلقَ...»[35]
  • Hakiki sahiplik: «ولِلّهِ ما فِی‌السَّماواتِ وما فِی الاَرضِ»[36]
  • Rububiyet: «اِنَّ اللّهَ رَبّی ورَبُّکم»[37]
  • Varlıklara şiddetli yakınlığı ve onlarla birlikteliği: «واعلَموا اَنَّ اللّهَ یحولُ بَینَ المَرءِ وقَلبِهِ»[38]
  • Tüm hayır ve güzelliklerin kaynağı: «بِیدِک الخَیرُ»[39]
  • Gaye ve son oluş: «... و اِلَی اللّهِ تُرجَعُ الاُمور»[40]، «واَنَّ اِلی رَبِّک المُنتَهی»[41]
  • Kürsisinin gökleri ve yeri kapsaması: «وسِعَ کرسِیهُ السَّموتِ والاَرضَ»[42]
  • En yüce sıfatlara sahip oluşu: «ولِلّهِ المَثَلُ الاَعلی»[43]
  • İnsanların hidayeti için elçiler göndermesi: «اَللّهُ یصطَفی مِنَ المَلئِکةِ رُسُلاً ومِنَ النّاسِ»[44]
  • İmam ve önderler belirlemesi: «قالَ اِنّی جاعِلُک لِلنّاسِ اِماما»[45]
  • Tapınmanın farz ve Allah'a özgü oluşu: «واعبُدوا اللّهَ ولا تُشرِکوا بِهِ شیا...»[46]، «اَلاّتَعبُدوا اِلاَّ اللّه...»[47]
  • Allah’tan korkulmasının gerekliliği: «فَلیتَّقوا اللّهَ...»[48]

Teolojinin Farklı Metotları

Allah hakkında Müslüman düşünürlerin düşünce ve görüşleri üç genel kategoriye ayrılmaktadır: Kelami ya da mütekellimlerin görüşleri, felsefi ya da filozofların görüşleri, irfani ya da ariflerin ve sufilerin görüşleri. Elbette bu kategorilerin sınırları kesin ve mutlak değildir; bazen birbirlerinden ayrılmaları da oldukça zordur. Nitekim bazı mutezile mütekellimlerinin görüşlüleri ile meşşai filozoflar ya da irfan ehli kimseler ile işraki filozofların görüşleri birbirlerine oldukça yakındır.

Kelam’da Allah

Genel bir bakış açısıyla Allah hakkında İslam kelamında tartışılan konular şu kategorilere ayrılmaktadır:

  1. Allah'ın varlığı ve varlık delilleri hakkındaki görüşler (Allah'ın ispat delilleri).
  2. Allah’ın tevhidi, tevhidinin ispatı ve genel olarak şirk, saneviyet(ikilik) ve teslisin(üçlük) nefyedilmesi.
  3. Allah'ın sıfatları hakkındaki bahisler (esma ve sıfatlar).

Felsefe’de Allah

Allah hakkındaki felsefi tartışmaların yaygınlık kazanması, belki de bu konuda yeni cevapların bulunması amacına yöneliktir. Allah hakkındaki tartışmalar kesinlikle çok eski çağlara dayanmakta ve eski Hint ve İran kültürlerinde Allah hakkında derin düşünceler bulmak mümkündür. Ancak bilinen anlamıyla bu konu hakkındaki felsefi tartışmalar eski Yunan'a dönmektedir. Bu felsefi tartışmalar, Eflatun ve Aristo’nun düşüncelerinde zirve yapmıştır. Yunanlıların felsefi Allah'ı, alemlere itina etmeyen bir Allah’tır.

Filozofların eserlerinde Allah, alem ötesi olan feyiz kaynağı bir varlık ve tüm varlıkların meydana geliş kaynağıdır. Muharrik, ilk illet, Vacibu'l-Vücut, mutlak vücut, zıt ve benzeri olmayan varlık gibi vasıflarla vasıflandırılmaktadır. Bu bakış açısına göre filozoflar Allah'ın varlığını ispat için, örneğin hudus ve kıdemi bir kenara bırakmakta ve vücub ve imkana yüz çevirmekte ve sonunda Burhan-ı Sıddıkın denilen delil ortaya çıkmaktadır.

Allah, İslam felsefesinde tanımlanamayan bir varlıktır. Çünkü mantıksal olarak "tarif-i bil-had" ve "tarif-i bir-resm" olarak bilinen mantıksal tariflerin hiç biriyle tanımlanamamakta ve mahiyeti yoktur. Yani Allah'ı görmek ve vasfetmek imkansızdır. İslam dininde Allah, yeganedir ve O'ndan başka mabut yoktur. O, göklerin ve yerlerin sahibidir. İnsanı yarattı ve ona akıl verdi. Varlık aleminde bulunan tüm mahlukların yaratıcısıdır; Doğmamış ve doğrulmamıştır; ihtiyaçsızdır ve ondan başka ilah yoktur. [49]

İrfan’da Allah

İrfan ehli tarafından Allah, başkalarından farklı bir şekilde tanıtılmakta ve hatta filozofların tarifinde geçen Allah kavramıyla karşıt anlam ifade etmekte olduğu söylenebilir. Sadr-ı İslam’dan itibaren bu görüşler dikkat çekmiş ve gün geçtikçe daha güzel tabir ve yorumlar ortaya koymuşlardır. İrfani bahislerde, ilkin Allah hakkında akli ve istidlalli bahislere titizlik gösterilmemekte ve buna karşın Allah ve insan arasındaki iki yönlü ilişkilere vurgu yapılmaktadır. İrfanda mefhumlardan ziyade ilişkiler daha çok aşka dayanmaktadır.

Allah'ın hakiki marifeti, irfan ehli tarafından nazari ve istidlalli bir marifet değildir. Bilakis onun ön şartı ameli olan Seyr-u sülûk’tur. Onun sonu şuhud, işrak, keşf-i hicap, nefsanî hevesleri kendisinden uzak tutmak ve def etmek, cüz-i akıldan öteye gitmek, akıl ötesi turlara ulaşmak, Allah'ı vasıtasız tanımak, O'nun visali ve O'nun varlığında yok olmaktır. [50]

Bu perspektife göre, her ne kadar tüm insanlar bir şekilde Allah’a tapınmakta ve ilahî aşkla fıtri olarak yoğrulsalar da vücutlarındaki bu yönü diriltmeli ve Allah’ı yüzeysel olarak tanımaktan (bu tanıma felsefi ve kelami tanıma da olabilir) yüksek dereceli tanımaya geçilmelidir.

Elbette irfani olan bu bakış açısı, kaçınılmaz olarak istidlal yönüne de kaymıştır. Nitekim hadis ve kadimin aşk ve muhabbetinden bahsedilmiş ya da vahdet-i şuhut ve vahdet-i vücuttan bahsedilmiştir. Bu tür irfani bahisler İbn-i Arabi’nin nazarında zirve yapmıştır. Bahisler Eflatuni beyanların etrafında düğümlenmiş ve sudur veya feyiz konusundan bahsedilmiştir. İlahi ilim, yaratılış süreci, a’yan-ı sabite, feyz-i akdes, feyz-i mukaddes ve vahdeti vücut hakkında bahisler olmuştur. [51]

Yahudi ve Hristiyanlıkta Allah

Hristiyanların ahdi cedidinde (dört İncil) Allah'ı, vahit, ezeli ve ortağı olmayan bir mabut olarak bulmaktayız. Nitekim Hz. İsa (a.s) Allah'ı “vahit ve hakiki” olarak tanıtmıştır.[52] Ancak bu tevhidi öğreti, müşrikçe teslis inancı ile –ki kitabı mukaddesin bazı ibaretlerinden kaynaklı yanlış ve abartılı sözlerle- karışarak bir çelişki ve paradoksa dönüşmüştür. Örneğin: “Onu baba, oğul ve Ruhu’l-Kudüs ismiyle vaftiz edin.”[53]

Bu sebeple günümüz Hristiyanları Allah hakkında tevhide inanmanın yanı sıra, teslise de inanmaktadırlar. Bu da hem mantıki açıdan meselenin kabul edilemezliğini ve hem de ilahi tevhidi ortadan kaldırmaktadır.

Yahudilikte de böyle bir mesele vardır. Yahudilerin kutsal kitabı olan Tevrat’ın sıfır bölümünde Allah, ezeli, vahit, sonsuz bir varlık olarak belirtilmiş ve Yahudiliğin temel inançlarından sayılmıştır: “Ey İsrail! Duy: Yehova Allah’ımızdır ve Yehova tektir.”[54] Lakin aynı Tevrat’ta Allah-u Teâlâ öyle bir şekilde tanımlanmıştır ki tevhit inancını temelden sarsmaktadır. Örneğin: Hz. Yakup (a.s) hikayesinden bahsetmekte ve güya Allah’la güreşe tutuşmaktadır. [55]

Başka Dillerde Allah

Çeşitli dillerde Allah'ı tanımlayan bazı kelimeler kullanılmaktadır:

İspanyolca İngilizce Arapça Almanca Fransızca Farsça Yunanca İbranice Keldanice Süryanice İnkaca Sanskritçe Latince Eski Mısırca
dios god Allah (الله) Gott dieu khoda (خدا - ایزد) theos Yahveh nabu ilu yaya deva deus aton

Teoloji Kitapları

  • Gençlere Uygun Kitaplar:

- Murtaza Bezrefşan'ın telif ettiği: Nu Cevanan ve Tevhit.

- Haydar Ebheri'nin telif ettiği: Hudaşinasi-yi Kur'ani-yi Kudekan.

  • Genel Kitaplar:

- Ali Rabbani Gulpeygani'nin telif ettiği: "Akaid-i İstidlali" kitabı.

- Muhammed Saidi Mehr'in telif ettiği: "Amuzeş-i Kelam-ı İslami" kitabı.

- Seyyid Muhammed Hüseyin Tahrani'nin telif ettiği: "Allah Şinasi" kitabı.

- Bir Grup Yazarın telif ettiği: "İspatı vücud-u Huda" kitabı.

- Ayetullah Mekarim Şirazi'nin telif ettiği: "Peyam-ı Kur'an" tefsirinin 2. cildi.

- Ayetullah Misbah Yezdi'nin telif ettiği: "Amuzeş-i Akaid" kitabı ve "Maarif-i Kur'an" kitabının 1. cildi.

  • İhtisas Kitapları

- Ayetullah Cevad Amuli'nin telif ettiği: "Tebyin-i Berahin-i İsbat-ı Huda" kitabı.

- Ayetullah Cevad Amuli'nin telif ettiği: "Tevhit Der Kur'an" kitabı.

Kaynakça

  1. Bkz. Burkharet, Hüner Mukaddes.
  2. «قولوا لا اله الااللّه تفلحوا» Biharu’l Envar, c. 18, s. 202.
  3. A’raf, 180; İsra, 110; Taha, 8; Haşr, 24.
  4. Bakara, 133; Al-i İmran, 84; Nisa, 163.
  5. A’raf, 172.
  6. Fahri Razi, Tefsirü'l-Kebir, c. 1, s. 1363.
  7. Fahri Razi, Tefsirü'l Kebir, c. 1, s. 1363; Sadıki, el-Furkan, c. 1, s. 82, 83.
  8. Muhakkik, Esma ve Sıfatı İlahi, c. 1, s. 31; Subhani, Mefahimu’l-Kur’an, c. 6, s. 110.
  9. Firuzabadi, el-Kamusu’l-Muhit, c. 2, s. 1631, “İlah” maddesi.
  10. Meybudi, Keşfü'l-Esrar, c. 1, s. 6; Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, c. 1, s. 90; Mustafavi, et-Tahkik, c. 1, s. 119.
  11. Eş-Şertuni, Akrebü'l-Mevarid fi Fusahi'l-Arabiyye ve'ş-Şevarid, c. 1, s. 66; İbn-i Manzur, Lisânü’l-Arab, c. 1, s. 188, 190.
  12. Razi, Ravzü’l-Cenan, c. 1, s. 57; Fahri Razi, Tefsir-i Kebir, c. 1, s. 159; Bostani, Dairetü'l-Maarif Bostani, c. 4, s. 286.
  13. İbn-i Manzur, Lisânü’l-Arab, c. 1, s. 188, 191; Razi, Ravzü’l-Cenan, c. 4, s. 251; Kurtubi, Kurtubi Tefsiri, c. 4, s. 35.
  14. Razi, Ravzü’l-Cenan, c. 4, s. 251; Kurtubi, Tefsiri Kurtubi, c. 4, s. 35; Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, c. 2, s. 726; Fahri Razi, Kurtubi Tefsiri, c. 8, s. 3; İbn-i Manzur, Lisanü’l-Arab, c. 1, s. 190.
  15. Necefi, Cevahirü'l-Kelam, c. 3, s. 46.
  16. El-Kef’emi, el-Makamu’l-İsna, s. 25, 26.
  17. Ruhani, el-Mu’cemu’l-İhsai, c. 2, s. 244, 252, 262.
  18. Aştiyani, Tefsiri Sure-i Fatihatu’l-Kitab, s. 63.
  19. Mefahimu’l-Kur’an, c. 6, s. 105.
  20. Dairetü’l Maarifi’l-Kur’an-ı Kerim, c. 3, s. 295, 297.
  21. A’raf, 180.
  22. A’raf, 180.
  23. İhlas, 1.
  24. Al-i İmran, 2.
  25. Muhammed, 19.
  26. Enfal, 17.
  27. İhlas, 2.
  28. İhlâs, 3.
  29. İhlâs, 4.
  30. Şura, 4.
  31. En’am, 103.
  32. Bakara, 255.
  33. Şura, 11.
  34. Zümer, 62.
  35. Rum, 11.
  36. Al-i İmran, 109.
  37. Al-i İmran, 51.
  38. Enfal, 24.
  39. Al-i İmran, 26.
  40. Hadid, 5.
  41. Necm, 42.
  42. Bakara, 255.
  43. Nahl, 60.
  44. Hac, 75.
  45. Bakara, 124.
  46. Nisa, 36.
  47. Hud, 2.
  48. Nisa, 9.
  49. Kur’an-ı Mecid, Tevhit suresi.
  50. Bkz. Aynü'l-Kudat, s. 29, 30.
  51. Bkz. İbn-i Arabi, c. 1, s. 48, 56.
  52. Yuhanna, 17: 3.
  53. Matta İncili son bölüm.
  54. Tesniye, 4: 6.
  55. Tekvin, 32: 24, 32.
  1. اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
  2. وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْيٖى وَنُمٖيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُون
  3. اِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرٖيد
  4. وَإِنَّا لَهُ كَاتِبُون
  5. و إِنَّا كُنَّا فَاعِلِين
  6. وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيت
  7. وَإِن يَمْسَسْكَ اللَّـهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ إِلَّا هُو
  8. لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّـهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيع
  9. قَائِمًا بِالْقِسْطِ
  10. إِنَّا مُنتَقِمُونَ

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim.
  • Pavel Heron, Esas İştikak Farsi, tercüme: Celal Haliki Mutlak, Tahran, ş. 1356.
  • Titus Burkharet, Hüner Mukaddes, Usul ve Reveşha, tercüme: Celal Stari, Tahran, ş. 1369.
  • Daneşname-i Cihan İslam, Huda maddesi.
  • Subhani, Cafer, Mefahimu’l Kur’an, Kum, müessese el-İmam Sadık, k. 1412, birinci baskı.
  • Abdullah bin Muhammed Aynü'l-Kudât, Zubdetu’l Hakaik, metni arabi, tashih: Afif Usiran, tercüme: Farsça Mehdi Tedeyyün.
  • Allame Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin: er-Resailu’t-Tevhidiye, Beyrut, müessese en-Numan, k. 1419.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, Beyrut, k. 1403.
  • Muhsin Ebu’l Kasımi, Rişe Şinasi, Tahran, ş. 1374.
  • Muhammed Hüseyin bin Halef Burhan, Burhan Kati, Muhammed Muyin baskısı, Tahran, ş. 1361.
  • İzet penah, Aşina-i be din-i Zerdüşt, ikinci baskı, intişarat-ı mihver, . 1385.
  • İbn-i Manzur, Lisanu’l Arab, Ali Şiri baskısı, Beyrut, Daru'l-İhya et- Turas el-Arabi, 1408.
  • Aştiyani, Celalettin, Tefsiri Sure Fatihatu’l-Kitab, Kum, defteri tabligat İslami, 1377.
  • el-Bostani, el-Mu’llim Bitres, Dairetu’l-Maarif Bostani, Beyrut, Daru’l Marifet.
  • el-Beyhaki, Ahmed bin Hüseyin, el-Esmau ve Sıfat, Beyrut, Daru'l-İhya et- Turas el-Arabî.
  • eş-Şertuni, el-Lübnani, Akrebü'l-Mevarid fi Fusahi'l-Arabiyye ve'ş-Şevarid, Tahran, Daru Usve, 1416.
  • el-Tabersi, Fazıl bin Hasan, Mecmeu'l Beyan Tefsiri|Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Beyrut, daru’l-marifet, ofset, Tahran, Nasır Husrev, 1406.
  • el-Kurtubi, Muhammed bin Ahmed, Kurtubi Tefsiri, Beyrut, daru’l kutubu’l ilmiye.
  • el-Kef’emi, Takiyuddin İbrahim, el-Makamu’l-İsna fi tefsiri’l esmai’l hüsna, Fars el-Hasun, müessese kaim al-i muhammed.
  • Razi, Ebu’l Futuh, Ravzü'l-Cinan ve Ravhu’l-Cinan, Yahiki ve Nasih baskısı, Meşhed, Astanı Kudsi Razavi, 1375.
  • Ruhani, Mahmut, el-Mu’cemu’l-İhsai li-Elfazi’l-Kur’ani’l-Kerim, Meşhed, Astanı Kudsi Razavi, 1366.
  • Subhani, Cafer, Mefahimu’l-Kur’an fi Mealimi’l-Hukumet, Cafer el-Hadi baskısı, Kum, Müessese İmam Sadık (a.s), dördüncü baskı, 1413.
  • Sadıki, Muhammed, el-Furkan fi Tefsiri’l-Kur’an, Tahran, Ferheng İslami, ikinci baskı, 1365.
  • Fahri Razi, Muhammed Ömer, Et-Tefsiru'l-Kebir, Kum, İntişarat defteri tebligat, dördüncü baskı, 1413.
  • Firuzabadi, Mecuddin, el-Kaumusu’l-Muhit, Muhammed el-Meraşali baskısı, Beyrut, Daru'l-İhya et- Turas el-Arabî, 1417.
  • Muhakkik, Muhammed Bakır, Esma ve Sıfat ilahî der Kur’an, Tahran, İslami, 1372.
  • Mustafavi, Hasan, et-Tahkik fi kelimati’l Kur’ani’l-Kerim, Tahran, vezerat ferheng ve irşad islami, 1374.
  • Meybudi, Reşiduddin, Keşfü'l-Esrâr ve Uddetu'l-Ebrar, Ali Asker Hikmet baskısı, Tahran, Emir Kebir, dördüncü baskı, 1361.
  • Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l Kelam fi Şeraii’l-İslam, Beyrut, Daru'l-İhya et-Turas el-Arabi, yedinci baskı.