Haset

Öncelik: b, kalite: c
linksiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden


Haset veya kıskançlık (Arapça: حَسَد); başkalarının sahip olduğu varlık ve nimetlerin yok olmasını (veya kendisine geçmesini) temenni etmek manasına gelen, kötü huy ve sıfatlardan biridir. Haset ve türevleri Kur’an-ı Kerim'de dört yerde kullanılmıştır. Hasedin kınanması, onun hedef ve belirtileri ile ilgili birçok hadis de nakledilmiştir. Ref hadisine binaen, haset eğer dış âlemde tahakkuk bulmazsa (amele yansımazsa), kınanmaz ve cezası da yoktur.

Etimoloji

"Haset" başkalarının sahip olduğu varlık ve nimetlerin yok olmasını (veya kendisine geçmesini) temenni etme ve arzulama anlamına gelmektedir. Bazı müfessirler hasedi, bir şeyin aşınıncaya kadar başka bir şeye sürtülmesi manasında tefsir etmişlerdir.[1] Bazı lügat yazarları da "haset" kelimesinin aslını, kene anlamına gelen “Hasdel” olarak bilmişlerdir. Zira kene, insanın tenini yara ederek kanını nasıl emiyorsa, haset de kıskancın (haset edenin) can ve ruhunu öyle yaralayıp emmektedir.[2]

Haset, başkalarının mutluluk ve esenliğinden aşırı derecede mustarip ve rahatsız olan kişilerin duygu ve davranışı olarak kabul edilmiştir.[3] Bir tarife göre haset, başkasının sahip olduğu nimet ve imkânların sadece kendinde olmasını istediği için, yok olmasını temenni etmek olarak tanımlanmıştır.[4] Lakin hasedin daha net ve detaylı tanımı şudur: Haset, başkalarında olan nimetlerin zevalini temenni etmek, arzulamak yahut dilemek; ayrıca bu isteğin (nimetlerin zevali) gerçekleşmesi için çaba harcamaktır.[5] Ahlak ilmi âlimlerinin haset için derece ve mertebeler zikrettiğini dikkate alırsak, bu tariflerin hasedin derece ve mertebelerine işaret etmiş olduğu anlaşılır.[6]

"Gıbta" (munafese) ve "haset" kelimeleri arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. "Haset", başkalarının sahip olduğu varlık ve nimetlerin yok olmasını ve onun kendisine geçmesini temenni etme duygusudur. Başkasının sahip olduğu o varlık ve nimetin yok olmasını istemeden, sadece benzerine kendisinin de sahip olmasını arzulamaksa, "gıpta"dır. Türkçe de bunlardan ilki için "kıskanmak", ikincisi için ise, "imrenmek" tabiri kullanılır. Dolayısıyla "gıbta" "hasedin" aksine iyi bir huy ve sıfattır.

Kur’an-ı Kerim’de Haset

"Haset" kelimesi ve türevleri Kur'an-ı Kerim’de 4 defa tekrarlanmıştır:[7] Bakara Suresinin 109. ayetinde, kitap ehlinin[Not 1] içinde olan haset ve çekememezliklerinden dolayı, Müminleri inandıktan sonra tekrar küfre döndürmeyi istedikleri belirtilmiştir. Nisa Suresinin 54. ayetinde de kıskançlık konusuna değinilmiştir. Ayetlerin siyakı ve müfessirlerin tasrihine[8] binaen bu ayet, İslam’ın azametini ve takipçilerinin çokluğunu kıskanan Peygamberimizin (s.a.a) dönemindeki bazı Yahudiler hakkındadır.

Bazı ayetler de haset ve türevleri olmaksızın, haset mefhumunu vermektedir.[9] Örneğin Nisa Suresinin 32. ayetinde müminlere, Allah’ın kendilerine lütfettiği şeylere razı olmaları ve bir kısmın diğer kısma üstün olmasına vesile kıldığı şeyleri de arzu ve talep etmemeleri emredilmiştir. Bu ayetin mefhum ve neticesi şudur: Her kim böyle yapmazsa, kıskançlık ve hasede duçar olur.[10] Al-i İmran Suresinin 120. ayetinde işaret edilen "başkasının mutlu olmasına üzülmek ve mutsuzluğuna sevinmek" konusu da haset mefhumu ile irtibatlıdır.[11] Hz. Yakup’un (a.s) Hz. Yusuf’a (a.s) olan aşırı muhabbet ve ilgisi karşısında, kardeşlerinin onu kıskanmaları ve ondan aşırı derecede nefret etmeleri ve Kur’an’ın da bu davranışı Şeytani olarak nitelemesi, Yusuf Suresinin sekizinci ayetinden anlaşılmaktadır.[12]

Kur’an-ı Kerim’de geçen “bagy” kelimesi bazen haset manasında kullanılmıştır[13] ve Suyuti’nin söylediğine göre[14], "Bagy" kelimesi Temimilerin lehçesinde haset anlamına gelmektedir. Fahr-i Razi de[15] bunların hasetten söz edilen ayetlerden sayılması hasebiyle, bazı Kur’ani kullanımlarını zikretmiştir.

Hadislerde Haset

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Ateşin, odunu yiyip bitirdiği gibi, kıskançlık ve haset de imanı yer bitirir”.

Kâfi, c. 2, s. 306.

Hasedin kınanması, onun hedef ve nişaneleri ile ilgili birçok hadis nakledilmiştir. Meşhur bir hadiste insanın iyiliklerinin boşa gitmesine neden olan bu kötü huyun tesiri, ateşin odunlara yaptığı etkiye benzetilmiştir.[16] Hadis-i Nebevide haset, hiç kimsenin güvende olmadığı kötü huylardan biri sayılmıştır.[17] İmam Sadık’tan (a.s) rivayet edilen başka bir hadiste[18] haset, peygamberlerin ve diğer insanların güvende olmadığı üç şeyden biri sayılmış ve mümin kimsenin hasetten kaynaklanan bir davranışının olmadığı ve ameli olmasına da izin vermeyeceği belirtilmiştir. Diğer bir hadiste ise, İblis’in Adem’i kıskanması “gökte işlenen ilk günah”, Kabil’in Hâbil’i kıskanması “yeryüzünde işlenen ilk günah” olarak tabir edilmiştir.[19]

Haset Hükmünün Müminlerden Kaldırılması

Ref hadisi[Not 2] esasınca, Allah-u Teala’nın müminlere olan lütuf ve ihsanlarından biri, onların haset günahını görmezden gelmesidir. Bu hadisin şerhinde, başta hasedin İslam dininde şiddetle kınandığına değinildikten sonra, bu hadisteki hasetten kastın kalpte olan ve dış âleme yansımayan (başka bir tabirle amele dökülmeyen) ve cezası olmayan haset olduğu belirtilmiştir.

Gıbta’nın Hasetten Farkı

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Mü’min gıpta eder ve haset etmez. Münâfık ise, haset eder ve gıpta etmez”

Kâfi, c. 2, s. 307.

"Gıbta" (munafese) ve "haset" kelimeleri arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.[20] Onların ikisini birbirinden ayıran fark şudur: Gıbta, başkasının sahip olduğu o güzelliğin yok olmasını istemeden, sadece benzerine kendisinin de sahip olmasını arzulamaktır.[21] Gıbta, hasedin aksine iyi bir huy ve sıfattır.[22] Nitekim bir rivayette açıkça gıbta’nın müminin sıfatı olduğu ve hasedin ise, münafığın özelliklerinden olduğu belirtilmiştir.[23] Gazali, iki lafzın her birinin diğerinin yerinde kullanıldığını (yani bazen gıbta’ya haset, hasede de gıbta denmesi) ve manalarının anlaşılmasından sonra isimlerin birinin diğerinin yerinde kullanılmasında herhangi bir sakıncanın olmadığını belirtmiş[24] ve daha sonra bunun bir örneğini getirdiği bir hadiste göstermiştir.[25]

Nazar ile Hasedin İlişkisi

"Nazar" veya "göz değmesi" konusunun hasetle çok yakın bir ilişkisi bulunmaktadır. Bazı rivayetlerde bu yakın ilişkiye değinilmiş[26] ve müfessirler de hasetçilerin kıskançlığına değinilen Felak suresinin 5. ayetinin bu konu hakkında olduğunu bilmişlerdir.[27]

Gazali’nin Perspektifinde Haset

Gazali[28] hasedin sebebinin yedi şey olduğunu belirtmiştir: Düşmanlık ve öfke, Taazzuz, Kibir, Taaccub (ucb), Havf (korku), Riyaset sevgisi, Nefsin Habaseti.[29]

Gazali başka bir yerde şu noktalara da değinmiştir: Hasedin kaynağı kalptir. Dolayısıyla kalbin sıfatıdır. Hasedin üç derecesi vardır. Birinci derecesi, kendi kendine oluşan ve kalpte irade dışında duyulan kıskançlık meylidir. Bu meyil, bazı insanların tabiat ve yaratılışından kaynaklanır. Ancak, sahibi bundan rahatsızdır ve onu duymak istemez. Bu meyil, yaratılıştan geldiği ve iradenin dışında kaldığı, sahibi tarafından da istenmediği için, sorumluluk taşımaz. İkinci derecesi, tabiat ve yaratılıştan gelen kıskançlığın irade ile benimsenip kuvvetlendirilmesidir. Kişi bu derecedeki kıskançlık meylinden rahatsız değildir ve memnundur. Ancak yine de onu fiil hâlinde açığa çıkarmaz. Bu durumda insan sadece kendi ile Allah arasında bir günaha mürtekip olmuştur. Üçüncü derecesi ise, bu hissin dil veya fiil ile ortaya çıkarılmasıdır. Bu durumda insan günah işlemiştir ve yaptığı işten dolayı helallik dilemesi gerekmektedir (Yecibu’l İstihlali minha).

Hasedin Tedavi Yöntemleri

Ahlak ilmi âlimleri, Gazali’den[30] tebaiyetle haset hastalığı için bazı ilmi ve ameli yöntemler zikretmişlerdir.[31] İbn-i Arabi[32] hasedin, yok olması imkânsız olan zati bir huy olduğuna inanmaktadır[33] İmam Sadık’tan (a.s) hasedin insanın kan ve etiyle karıştığına dair rivayet edilen hadiste,[34] bu huyun zati olduğuna işaret edilmiş olabilir.

İrfani görüşe göre, insan kıyamet günü geçeceği on sorgu menzilinden, güzergâhın sekizinci menzili olan haset menzilinde sorgulanır. Eğer hasadet ve kıskançlık etmemişse, dokuzuncu menzile doğru hareket eder ve Allah’a daha da yakınlaşır.[35]

Arapça ve Farsça Özdeyişlerinde Haset

Arapça ve Farsça özdeyişlerin bir bölümünde hasetle ilgili öğretilere rastlanılmaktadır. Örneğin “Eğer haset (veya hasetçi) olmazsa, dünya gülistan olur”, “Haset eden hiçbir zaman rahat yüzü görmemiştir (veya asude olamaz)”,[36] “Haset eden hiçbir zaman kazanamaz.”[37] ve “el-İhsanu ile’l abid mekbetetun li’l hasud”.[38]

Kaynakça

  1. Bakınız: Sa’lebi; Ebu’l Futuh-u Razi, Bakara Suresinin 109. ayetinin tefsirinde.
  2. Bakınız: Ezheri; İbn-i Manzur; Zübeydi, "Haset" kelimesi.
  3. Erestu, s. 71.
  4. Cürcani, s. 92.
  5. Yahya b. Adiy, s. 19; Ragıp İsfahani "Haset" kelimesi.
  6. Örnek olarak bakınız: Gazali, 1417, c. 3, s. 204; Feyz-i Kaşani, c. 5, s. 334; Neraki, c. 2, s. 204 - 205.
  7. Bakara Suresi: 109. ayet; Nisa Suresi: 54. ayet; Fetih Suresi: 15. ayet ve Felak Suresi: 5. ayet.
  8. Bakınız: Taberi; Tusi; Ebu’l Futuh Razi, Fahr-i Razi, ayetin tefsirinde.
  9. Gazali, 1414, c. 3, s. 202; Fahr-i Razi, Bakara Suresi, 109. ayetin tefsiri.
  10. Fahr-i Razi, ayetin tefsiri; Züheyli, ayetin tefsiri.
  11. Fahr-i Razi, Bakara Suresi, 109. ayetin tefsiri.
  12. a.g.e.
  13. Damagani, s. 166; Tiflisi, s. 48.
  14. Suyuti, c. 2, s. 121.
  15. a.g.e.
  16. “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi, haset de iyilikleri mahveder”. İbn-i Mace, c. 2, s. 1408; Ebu Davud, c. 4, s. 276.
  17. Maverdi, s. 266.
  18. Kuleyni, c. 8, s. 108.
  19. Maverdi, s. 261.
  20. Gazali, 1417, c. 3, s. 202 - 203.
  21. Neraki, c. 2, s. 202 – 203.
  22. Maverdi, s. 262.
  23. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mü'min gıbta ve münafık ise, haset eder." Ragıp İsfahani, a.g.e; Meclisi, c. 70, s. 250.
  24. Gazali, 1417, c. 3, s. 202.
  25. Bakınız: 1364, c. 1, s. 127; Fahr-i Razi, a.g.e.
  26. Örneğin bakınız: Meclisi, a.g.e.
  27. Taberi; Tusi; Fahr-i Razi, ayetin tefsiri.
  28. Gazali, 1417, c. 3, s. 202.
  29. Allame Meclisi, c. 70, s. 240; Neraki, c. 2, s. 205 – 208; İmam Humeyni (r.a), Çehel Hadis, s. 107.
  30. Gazali, 1417, c. 3, s. 208 - 212.
  31. Feyz-i Kaşani, c. 5, s. 342 – 348; Neraki, c. 2, s. 212 - 215.
  32. İbn-i Arabi, Sefer 2, s. 344.
  33. Guhereyn, c. 4, s. 213.
  34. Meclisi, c. 70, s. 253.
  35. İbn-i Arabi, Sefer 4, s. 439 - 440.
  36. Dehhuda, c. 1, s. 206, c. 2, s. 696.
  37. Meydani, c. 1, s. 241.
  38. Kullara iyilik etmek, haset edenlerin zillet sebebidir.
  1. Müfessirler bu ayetteki Ehli kitaptan kastın Yahudiler olduğunu söylemişlerdir; bakınız: Ebu’l Futuh-u Razi, Fahr-i Razi, ayetin tefsirinde
  2. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Dokuz şey ümmetimden kaldırılmıştır: Hata, unutkanlık, mecbur olundukları şey, bilmedikleri şey, güçlerinin yetmediği şey, çaresiz kaldıkları şey, haset (dil veya ele: yani amele yansımayan haset), kötüye yorumlamak ve dile getirilmediği müddetçe yaratılış hakkındaki vesvesede tefekkür.”.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim.
  • İbn-i Arabi, el-Futuhatu’l Mekkiyye, tahkik: Osman Yahya, Kahire, Sefer 2, 1405 / 1985, Sefer 4, 1395 / 1975.
  • İbn-i Mace, Sünen-i İbn-i Mace, tahkik: Muhammed Fuad Abdulbaki, Kahire, 1373 / 1954, tahkik: ofset, Beyrut.
  • İbn-i Manzur.
  • Ebu’l Futuh-u Razi, Revzu’l Cenan ve Ruhu’l Cenan fi Tefsiri’l Kur’an, tahkik: Muhammed Cafer Yahki ve Muhammed Mehdi Nasih, Meşhed, 1365 / 1376.
  • Süleyman b. Eş’as Ebu Davud, Sünen-i Ebi Davud, tahkik: Muhammed Muhyuddin Abdulhamid, Kahire, tahkik: ofset, Beyrut.
  • Erestu, Ahlak-ı Nikumahus, Tercüme: Muhammed Hasan Lutfi, Tahran, 1378.
  • Muhammed b. Ahmed Ezheri, Tehzibu’l Lügat, c. 4, tahkik: Abdulkerim Azbavi, Kahire.
  • İmam Humeyni (r.a), Şerh-i Çehel Hadis (Kırk Hadis Şerhi), Tahran, 1373.
  • Habiş b. İbrahim Tiflisi, Vucuh-u Kur’an, tahkik: Mehdi Muhakkık, Tahran, 1359.
  • Ahmed b. Muhammed Sa’lebi, el-Keşfu ve’l Beyan, el-Maruf Tefsiru’s-Sa’lebi, tahkik: Ali Aşur, Beyrut, 1422 / 2002.
  • Ali b. Muhammed Curcani, Kitabu’t-Tarifat, tahkik: Gustav Flügel, Leipzig, 1845, baskı ofset, Beyrut, 1978.
  • Hüseyin b. Muhammed Damgani, el-Vucuh ve’n-Nezair fi’l Kuran, tahkik: Ekber Behruz, Tebriz, 1366.
  • Ali Ekber Dehhuda, Emsal ve Hikem, Tahran, 1363.
  • Hüseyin b. Muhammed Zübeydi, Tacu’l Arus min Cevahiri’l Kamus, tahkik: Ali Şiri, Beyrut, 1414 / 1994.
  • Vehbi Mustafa Züheyli, et-Tefsiru’l Munir fi’l Akideti ve’ş-Şeriati ve’l Menhec, Beyrut, 1418 / 1998.
  • Abdurrahman b. Ebubekr-i Suyuti, el-İtkan fi Ulumi’l Kur’an, tahkik: Muhammed Ebulfazl İbrahim, Kahire, 1967, baskı ofset Kum, 1363.
  • Taberi, Cami’.
  • Tusi.
  • Muhammed b. Muhammed Gazali, İhyau Ulumuddin, Beyrut, 1417 / 1996.
  • Muhammed b. Muhammed Gazali, Kimyayı Saadet, tahkik: Hüseyin Hadivcem, Tahran, 1364.
  • Muhammed Ömer Fahr-i Razi, et-Tefsiru’l Kebir, Beyrut, 1421 / 2000.
  • Muhammed b. Şah Murtaza Feyz-i Kaşani, el-Muheccetu’l Beyza fi Tehzibi’l İhya, tahkik: Ali Ekber Gaffari, Beyrut, 1403 / 1983.
  • Kuleyni.
  • Sadık Govhereyn, Şerh-i Istılahat-ı Tasavvuf, Tahran, 1367 / 1378.
  • Ali b. Muhammed Maverdi, Edebu’d-Dünya ve’d-Din, tahkik: Mustafa Saka, Kahire, 1407 / 1986, baskı ofset, Beyrut.
  • Meclisi.
  • Ahmed b. Muhammed Meydani, Mecmeu’l Emsal, Meşhed, 1366.
  • Muhammed Mehdi b. Ebizer Neraki, Camiu’s-Saadat, tahkik: Muhammed Kelanter, Necef, 1387 / 1967, baskı ofset, Beyrut.
  • Yahya b. Adiy, Tehzibu’l Ahlak, Mukaddime, tashih, tercüme ve talik: Muhammed Damadi, Tahran, 1365.


Dış Bağlantılar