Beni Nadir
Nadir Oğulları (Arapça: بني نضير); Hicretin ilk yıllarında Medine’de ikamet eden Yahudi kabilelerinden birinin ismidir. Nadir oğulları kabilesi İslam’ın zuhurundan önce Yesrib’e yerleşmişlerdi.
Allah Resulünün (s.a.a) Medine’ye hicretinden sonra Ben-i Nadir kabilesi de diğer Yahudiler gibi Müslümanlarla barış imzalayarak, düşmanların Medine’ye saldırmaları durumunda, Müslümanlarla birlikte savunma yapacaklarına, Kureyş kâfirlerine mali ve cani destekte bulunmayacaklarına ve onlarla ticari ilişkiden sakınacaklarına dair taahhütte bulundular. Ancak Nadir oğulları kabilesinin anlaşmayı bozması üzerine, Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) onlarla savaştı ve bu savaşda Nadir oğulları gazvesi olarak meşhur oldu.
Ben-i Nadir Kabilesinin Nesep ve Kökeni
İslam’ın zuhurundan önce Yesrib’e (Medine) yerleşen Ben-i Nadir kabilesinin kökeni hakkında farklı görüşler nakledilmektedir. Yakubi, Nadir dağında ikamet etmeleri nedeniyle o dağın ismiyle anılan ve Yahudi olan Ben-i Nadir’i Cüzam kabilesinin bir taifesi bilmektedir.[1]
Başka bir görüşe göre Harun b. İmran’ın neslinden bilinen bu kabile, Hz. Musa’nın (a.s) vefatından sonra ve Arim seli nedeniyle Evs ve Hazrec kabilelerinin Yesrib’e hicretinden önce o bölgeye yerleşmişlerdi.[2] Bu raporlara göre, Nadir oğulları kabilesi Rumlarla Yahudiler arasında meydana gelen savaşın ardından, diğer Yahudi kabileleri gibi Hicaz’a kaçarak, Medine’nin Buthan nahiyesine yerleşmişlerdir.[3] İbn-i Sa’d[4] onların sükûnet yerini el-Gars nahiyesi (الغَرْس) olarak zikretmiştir.
İslam’dan Önce
Nadir oğulları kabilesi ve Medine’de yaşayan diğer Yahudiler büyük bir servet toplamışlardı. Evs ve Hazrec kabilelerinin Yahudilere galebe çalmak için Kassaniler’den yardım istemesi üzerine, Kassaniler de bir ordu ile Hicaz’a gelerek Yahudilerin çoğunu öldürdü; o zamandan sonra Evs ve Hazrec kabileleri Yahudilere egemen oldular.[5] Nadir oğulları kabilesi daha sonraları Evs ve Hazrec kabileleri arasında vuku bulan çatışmalarda Evs kabilesinden yana olurdu.[6] Görünüşe göre Nadir oğulları kabilesinin İslam’ın zuhuruna yakın günlerde ve Uhud Savaşından önce Ebu Süfyan ile irtibatları vardı.[7]
İslam’dan Sonra
Allah Resulünün (s.a.a) Medine’ye hicretinden sonra, Nadir oğulları kabilesi de diğer Yahudiler gibi Müslümanlarla barış imzalayarak, düşmanların Medine’ye saldırmaları durumunda Müslümanlarla birlikte savunma yapacaklarına, Kureyş kafirlerine mali ve cani destekte bulunmayacaklarına ve onlarla ticari ilişkiden sakınacaklarına dair taahhütte bulundular. [8] Ancak Nadir oğulları kabilesinin anlaşmayı bozması ve Hz. Nebiyi Ekrem’e (s.a.a) suikast düzenleme girişiminde bulunmaları üzerine[9] Hicri kameri 4. yılın Rebiyülevvel ayında[10] Nadir oğulları gazvesi meydana geldi.
Suikast Girişimi
Ömer b. Ümeyye adlı bir Müslüman, Ben-i Amir kabilesinden iki kişiyi öldürdü. Ben-i Amir ve Müslümanlar arasında yaşanan gel-gitlerden ve o kabilenin sorunu uzatması üzerine, Hz. Peygamber (s.a.a) öldürülen iki kişinin diyetini ödemeyi kabul etti. Dolayısıyla bu diyetin toplanması için Nadir oğulları gibi müttefiklerinin yanına gitti. Hz. Resul-ü Ekrem’i (s.a.a) birkaç kişi ile gören Ben-i Nadir kabilesi, suikast planı hazırladı ve onlardan Amr b. Cahhaş (veya Cihaş) adlı kişi kalenin tepesine çıkarak Allah Resulünün (s.a.a) başına büyük bir kaya yuvarlamayı kabul etti. Ancak Allah Teala vahiy yoluyla Hz. Resul-ü Kibriya’yı (s.a.a) onların bu hilesinden haberdar etti ve Hz. Peygamber de (s.a.a) ashabının dahi anlamayacağı şekilde, sanki işi çıkmış bir tavırla, hemen o duvarın yanından ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktı.[11]
Allah Resulü'nün (s.a.a) Tepkisi
Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) kendisini Medine’ye ulaştırdı ve Abdullah b. Mektum’u Medine’de kendi yerine bırakarak, Rebiyülevvel ayında Nadir oğullarını kuşatma altına aldı. Medine münafıklarının başkanı Abdullah b. Übey de kuşatma altındaki Nadir oğullarına yardım talebinde bulundu. Ancak altı gün sonra Abdullah b. Übey’in yardımlarından ümidini kesen Nadir oğulları kabilesi, Hz. Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) silah dışında sadece bir deve yükünün taşıyabileceği mallarla birlikte Medine’den ayrılmaya hazır olduklarını bildirdiler.
Hz. Resul-ü Kibriya (s.a.a) onların bu önerisini kabul etti. Ama onlar güçlerinin yettiği her şeylerini, hatta bazı odaların kapılarını bile söküp develerine yüklediler.
Medine’den çıkarken şarkı ve avazlar okuyan Nadir oğulları, Yahudileri yenilgiye uğramamış (hiçbir şey olmamış) izlenimi vermeye çalışarak Medine'nin merkezinden kibirli bir şekilde geçtiler. İçlerinden Sellam b. Ebi’l Hukayk, Kinane b. Rebi’ ve Huyey b. Ahtab gibi bazıları Hayber’e ve diğerleri de Şam’a göç etti.[12]
Müslüman Olanlar
Nadir oğulları kabilesinden Yamin b. Umeyr (veya Amr) ve Ebu Sa’d b. Veheb Allah Resulü'nün (s.a.a) yanına gelerek Müslüman oldu. Hz. Resulullah'a (s.a.a) suikast düzenlemek isteyen Amr b. Cahhaş da yeni Müslüman Yamin’in eliyle Peygambere (s.a.a) suikast suçundan öldürüldü.[13]
Kur’an’da Nadir Oğulları
سورة الحشر 1-5 | ||
سَبَّحَ لِلَّـهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿١﴾ هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِن دِيَارِهِمْ لِأَوَّلِ الْحَشْرِ ۚ مَا ظَنَنتُمْ أَن يَخْرُجُوا ۖ وَظَنُّوا أَنَّهُم مَّانِعَتُهُمْ حُصُونُهُم مِّنَ اللَّـهِ فَأَتَاهُمُ اللَّـهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا ۖ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ ۚ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُم بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِي الْمُؤْمِنِينَ فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الْأَبْصَارِ ﴿٢﴾ وَلَوْلَا أَن كَتَبَ اللَّـهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ ﴿٣﴾ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّـهَ وَرَسُولَهُ ۖ وَمَن يُشَاقِّ اللَّـهَ فَإِنَّ اللَّـهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ ﴿٤﴾ مَا قَطَعْتُم مِّن لِّينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَىٰ أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ اللَّـهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِقِينَ ﴿٥
|
Ayrıca bakınız
- Ben-i Nadir Gazvesi
- Ben-i Kurayza Gazvesi
- Ben-i Mustalik Gazvesi
- Ben-i Kaynuka Gazvesi
- Hayber Gazvesi
Kaynakça
- ↑ Yakubi, Tarih-i Yakubi, c. 2, s. 49.
- ↑ Ebu’l-Ferec İsfahani, c. 22, s. 343 – 344; İbn-i Esir, c. 1, s. 410.
- ↑ Ebu’l-Ferec İsfahani, c. 22, s. 344; Yakut Hamevi, c. 5, s. 290.
- ↑ İbn-i Sa’d, c. 2, s. 57.
- ↑ Ebu’l-Ferec İsfahani, c. 22, s. 344 – 345.
- ↑ Halebi, c. 2, s. 264.
- ↑ D. İslam, ikinci baskı, “Nadir” ve “Benu” kelimeleri.
- ↑ İbn-i Hişam, c. 2, s. 148 - 150.
- ↑ Es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 2, s. 190.
- ↑ İbn-i Sa’d, a.g.e.
- ↑ Es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 2, s. 190.
- ↑ Es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 2, s. 191.
- ↑ Es-Siretu’n-Nebeviyye, c. 2, s. 192.
Bibliyografi
- İbn-i Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, Beyrut, 1405 / 1985.
- İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut, 1405 / 1985.
- İbn-i Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, tahkik: Mustafa Sakka, İbrahim Ebyari ve Abdulhafiz Şelebi, Mısır, 1936.
- Ali b. Hüseyin Ebu’l-Ferec İsfahani, el-Egani, Beyrut, 1955.
- Ali b. İbrahim Halebi, es-Siretu’l-Halebiyye, Beyrut.
- Yakut Hamevi, Mucemu’l-Buldan, Beyrut, 1399 / 1979.
- Yakubi, Ahmed b. İshak, Tarih-i Yakubi, Beyrut.