Sahife-i Seccadiye’nin 49. Duası

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
kaynaksız
wikishia sitesinden
Sahife-i Seccadiye`nin 49. duası
Dua Bilgileri
KonuDüşmanların hilelerinin uzaklaştırılması ve şerlerinin geri çevrilmesi istemiyle ilgili dua
Me'sur/Me'sur OlmayanMe'sur
Yayınlayanİmam Seccad (a.s)
RavıMütevekkil bin Harun
Şii kaynaklarıSahife-i Seccadiye
Meşhur Dualar ve Ziyaretler
Tevessül DuasıKumeyl DuasıNudbe DuasıSimat DuasıFerec DuasıEbu Hamza Sumali DuasıAşura ZiyaretiCamia Kebire ZiyaretiVaris ZiyaretiErbain Ziyareti


Sahife-i Seccadiye’nin 49. duası; İmam Zeynel Abidin’e (a.s) mensup Sahife-i Seccadiye’de yer alan bu dua, 17 metinden oluşmaktadır. İmam Seccad’ın (a.s) düşmanların hilelerinin uzaklaştırılması ve şerlerinin geri çevrilmesi istemiyle ilgili duasıdır.

Duanın Öğretileri

  • Allah’a ulaşma vesilesi, tevhittir.
  • İmam Seccad (a.s) düşmanları hakkında şöyle buyurmaktadır: “Nice düşmanlar, düşmanlık kılıcını üzerime çekmiş; bana karşı bıçağının ağzını bilemiş; keskin tarafını benim için inceltmiş; öldürücü zehirlerini benim için hazırlamış; hedeften sapmayan oklarını bana doğru yöneltmiş; gözünü benden ayırmayarak bana bir kötülük dokundurmak ve acısını tattırmak için fırsat kollamıştır.”
  • İmam Seccad (a.s) düşmana galip gelmenin ve kılıçlarının etkisinin geçersiz kılınması, onlara galip gelme yolunun Allah’ın yardımı ve O’nun kudretiyle olacağına inanmaktadır.
  • Her kim Allah’ın lütuf ve himaye gölgesine sığınırsa, zulme uğramaz.
  • Kulun kötülüğü, Allah’ın ona olan ihsanına mani olmaz.
  • Allah, yaptığı işlerden dolayı sorgulanmaz.
  • Hz. Muhammed’in (s.a.a) yüce makamı ve Hz. Ali’nin (a.s) açık yoluna sarılmakla, Allah’a yakınlaşılır.

Açıklamalar

Bu dua şu eserlerde açıklanmıştır:

Farsça Açıklamalar

  • Hüseyin Ensariyan’ın kaleme aldığı “Diyar-ı Aşikan” kitabının 7. cildinin, 577. sayfasından 586. sayfasına kadar (detaylı bir şekilde açıklanmıştır).
  • Muhammed Hasan Memduhi Kirmanşahi’nin kaleme aldığı “Şuhut ve Şinaht” kitabının, 4. cilt, 275. sayfası (kısaca).
  • Muhammed Ali Müderrisi Çahardehi’nin yazdığı “Sahife-i Seccadiye’nin açıklaması”.

Arapça Açıklamalar

  • Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah’ın yazdığı “Afaku’r-Ruh” kitabı.
  • Seyyid Alihan Hüseyni’nin yazdığı “Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin” kitabının 7. cildinin, 241. sayfasından 295. sayfasına kadar.
  • Muhammed Cevad Muğniye’nin yazdığı “Fi Zilali’s-Sahifeti’s-Seccadiye” kitabının 625. sayfasından 637. sayfasına kadar.

Lügat İçerikli Açıklamalar

Duaların sözlük anlamını yazıp ve açıklayan eserler:

  • Muhammed b. Murtaza Feyzi Kaşani’nin yazdığı “Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye.
  • Muhammed Bakır Şefii Hüseyni’nin yazdığı “Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye”.
  • İzzettin Cezairi’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye” kitabı.

Arapça ve Türkçesi

Duanın Arapçası

وَ كَانَ مِنْ دُعَائِهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ فِي دِفَاعِ كَيْدِ الْأَعْدَاءِ، وَ رَدِّ بَأْسِهِمْ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

(۱) إِلَهِي هَدَيْتَنِي فَلَهَوْتُ، وَ وَعَظْتَ فَقَسَوْتُ، وَ أَبْلَيْتَ الْجَمِيلَ فَعَصَيْتُ، ثُمَّ عَرَفْتُ مَا أَصْدَرْتَ إِذْ عَرَّفْتَنِيهِ، فَاسْتَغْفَرْتُ فَأَقَلْتَ، فَعُدْتُ فَسَتَرْتَ، فَلَكَ- إِلَهِي- الْحَمْدُ. (۲) تَقَحَّمْتُ أَوْدِيَةَ الْهَلَاكِ، وَ حَلَلْتُ شِعَابَ تَلَفٍ، تَعَرَّضْتُ فِيهَا لِسَطَوَاتِكَ وَ بِحُلُولِهَا عُقُوبَاتِكَ. (۳) وَ وَسِيلَتِي إِلَيْكَ التَّوْحِيدُ، وَ ذَرِيعَتِي أَنِّي لَمْ أُشْرِكْ بِكَ شَيْئاً، وَ لَمْ أَتَّخِذْ مَعَكَ إِلَهاً، وَ قَدْ فَرَرْتُ إِلَيْكَ بِنَفْسِي، وَ إِلَيْكَ مَفَرُّ الْمُسي‏ءِ، وَ مَفْزَعُ الْمُضَيِّعِ لِحَظِّ نَفْسِهِ الْمُلْتَجِئِ. (۴) فَكَمْ مِنْ عَدُوٍّ انْتَضَى عَلَيَّ سَيْفَ عَدَاوَتِهِ، وَ شَحَذَ لِي ظُبَةَ مُدْيَتِهِ، وَ أَرْهَفَ لِي شَبَا حَدِّهِ، وَ دَافَ لِي قَوَاتِلَ سُمُومِهِ، وَ سَدَّدَ نَحْوِي صَوَائِبَ سِهَامِهِ، وَ لَمْ تَنَمْ عَنِّي عَيْنُ حِرَاسَتِهِ، وَ أَضْمَرَ أَنْ يَسُومَنِي الْمَكْرُوهَ، وَ يُجَرِّعَنِي زُعَاقَ مَرَارَتِهِ. (۵) فَنَظَرْتَ- يَا إِلَهِي- إِلَى ضَعْفِي عَنِ احْتِمَالِ الْفَوَادِحِ، وَ عَجْزِي عَنِ الِانْتِصَارِ مِمَّنْ قَصَدَنِي بِمُحَارَبَتِهِ، وَ وَحْدَتِي فِي كَثِيرِ عَدَدِ مَنْ نَاوَانِي، وَ أَرْصَدَ لِي بِالْبَلَاءِ فِيمَا لَمْ أُعْمِلْ فِيهِ فِكْرِي. (۶) فَابْتَدَأْتَنِي بِنَصْرِكَ، وَ شَدَدْتَ أَزْرِي بِقُوَّتِكَ، ثُمَّ فَلَلْتَ لِي حَدَّهُ، وَ صَيَّرْتَهُ مِنْ بَعْدِ جَمْعٍ عَدِيدٍ وَحْدَهُ، وَ أَعْلَيْتَ كَعْبِي عَلَيْهِ، وَ جَعَلْتَ مَا سَدَّدَهُ مَرْدُوداً عَلَيْهِ، فَرَدَدْتَهُ لَمْ يَشْفِ غَيْظَهُ، وَ لَمْ يَسْكُنْ غَلِيلُهُ، قَدْ عَضَّ عَلَى شَوَاهُ وَ أَدْبَرَ مُوَلِّياً قَدْ أَخْلَفَتْ سَرَايَاهُ. (۷) وَ كَمْ مِنْ بَاغٍ بَغَانِي بِمَكَايِدِهِ، وَ نَصَبَ لِي شَرَكَ مَصَايِدِهِ، وَ وَكَّلَ بِي تَفَقُّدَ رِعَايَتِهِ، وَ أَضْبَأَ إِلَيَّ إِضْبَاءَ السَّبُعِ لِطَرِيدَتِهِ انْتِظَاراً لِانْتِهَازِ الْفُرْصَةِ لِفَرِيسَتِهِ، وَ هُوَ يُظْهِرُ لِي بَشَاشَةَ الْمَلَقِ، وَ يَنْظُرُنِي عَلَى شِدَّةِ الْحَنَقِ. (۸) فَلَمَّا رَأَيْتَ- يَا إِلَهِي تَبَاركْتَ وَ تَعَالَيْتَ- دَغَلَ سَرِيرَتِهِ، وَ قُبْحَ مَا انْطَوَى عَلَيهِ، أَرْكَسْتَهُ لِأُمِّ رَأْسِهِ فِي زُبْيَتِهِ، وَ رَدَدْتَهُ فِي مَهْوَى حُفْرَتِهِ، فَانْقَمَعَ بَعْدَ اسْتِطَالَتِهِ ذَلِيلًا فِي رِبَقِ حِبَالَتِهِ الَّتِي كَانَ يُقَدِّرُ أَنْ يَرَانِي فِيهَا، وَ قَدْ كَادَ أَنْ يَحُلَّ بِي لَوْ لَا رَحْمَتُكَ مَا حَلَّ بِسَاحَتِهِ. (۹) وَ كَمْ مِنْ حَاسِدٍ قَدْ شَرِقَ بِي بِغُصَّتِهِ، وَ شَجِيَ مِنِّي بِغَيْظِهِ، وَ سَلَقَنِي بِحَدِّ لِسَانِهِ، وَ وَحَرَنِي بِقَرْفِ عُيُوبِهِ، وَ جَعَلَ عِرْضِي غَرَضاً لِمَرَامِيهِ، وَ قَلَّدَنِي خِلَالًا لَمْ تَزَلْ فِيهِ، وَ وَحَرَنِي بِكَيْدِهِ، وَ قَصَدَنِي بِمَكِيدَتِهِ. (۱۰) فَنَادَيْتُكَ- يَا إِلَهِي- مُسْتَغِيثاً بِكَ، وَاثِقاً بِسُرْعَةِ إِجَابَتِكَ، عَالِماً أَنَّهُ لَا يُضْطَهَدُ مَنْ أَوَى إِلَى ظِلِّ كَنَفِكَ، وَ لَا يَفْزَعُ مَنْ لَجَأَ إِلَى مَعْقِلِ انْتِصَارِكَ، فَحَصَّنْتَنِي مِنْ بَأْسِهِ بِقُدْرَتِكَ. (۱۱) وَ كَمْ مِنْ سَحَائِبِ مَكْرُوهٍ جَلَّيْتَهَا عَنِّي، وَ سَحَائِبِ نِعَمٍ أَمْطَرْتَهَا عَلَيَّ، وَ جَدَاوِلِ رَحْمَةٍ نَشَرْتَهَا، وَ عَافِيَةٍ أَلْبَسْتَهَا، وَ أَعْيُنِ أَحْدَاثٍ طَمَسْتَهَا، وَ غَوَاشِي كُرُبَاتٍ كَشَفْتَهَا. (۱۲) وَ كَمْ مِنْ ظَنٍّ حَسَنٍ حَقَّقْتَ، وَ عَدَمٍ جَبَرْتَ، وَ صَرْعَةٍ أَنْعَشْتَ، وَ مَسْكَنَةٍ حَوَّلْتَ. (۱۳) كُلُّ ذَلِكَ إِنْعَاماً وَ تَطَوُّلًا مِنْكَ، وَ فِي جَمِيعِهِ انْهِمَاكاً مِنِّي عَلَى مَعَاصِيكَ، لَمْ تَمْنَعْكَ إِسَاءَتِي عَنْ إِتْمَامِ إِحْسَانِكَ، وَ لَا حَجَرَنِي ذَلِكَ عَنِ ارْتِكَابِ مَسَاخِطِكَ، لَا تُسْأَلُ عَمَّا تَفْعَلُ. (۱۴) وَ لَقَدْ سُئِلْتَ فَأَعْطَيْتَ، وَ لَمْ تُسْأَلْ فَابْتَدَأْتَ، وَ اسْتُمِيحَ فَضْلُكَ فَمَا أَكْدَيْتَ، أَبَيْتَ- يَا مَوْلَايَ- إِلَّا إِحْسَاناً وَ امْتِنَاناً وَ تَطَوُّلًا وَ إِنْعَاماً، وَ أَبَيْتُ إِلَّا تَقَحُّماً لِحُرُمَاتِكَ، وَ تَعَدِّياً لِحُدُودِكَ، وَ غَفْلَةً عَنْ وَعِيدِكَ، فَلَكَ الْحَمْدُ- إِلَهِي- مِنْ مُقْتَدِرٍ لَا يُغْلَبُ، وَ ذِي أَنَاةٍ لَا يَعْجَلُ. (۱۵) هَذَا مَقَامُ مَنِ اعْتَرَفَ بِسُبُوغِ النِّعَمِ، وَ قَابَلَهَا بِالتَّقْصِيرِ، وَ شَهِدَ عَلَى نَفْسِهِ بِالتَّضْيِيعِ. (۱۶) اللَّهُمَّ فَإِنِّي أَتَقَرَّبُ إِلَيْكَ بِالْمُحَمَّدِيَّةِ الرَّفِيعَةِ، وَ الْعَلَوِيَّةِ الْبَيْضَاءِ، وَ أَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِهِمَا أَنْ تُعِيذَنِي مِنْ شَرِّ كَذَا وَ كَذَا، فَإِنَّ ذَلِكَ لَا يَضِيقُ عَلَيْكَ فِي وُجْدِكَ، وَ لَا يَتَكَأَّدُكَ فِي قُدْرَتِكَ وَ أَنْتَ عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ قَدِيرٌ (۱۷) فَهَبْ لِي- يَا إِلَهِي- مِنْ رَحْمَتِكَ وَ دَوَامِ تَوْفِيقِكَ مَا أَتَّخِذُهُ سُلَّماً أَعْرُجُ بِهِ إِلَى رِضْوَانِكَ، وَ آمَنُ بِهِ مِنْ عِقَابِكَ، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ.


Duanın Türkçe Anlamı

Düşmanların Hilelerinin Uzaklaştırılması ve Şerlerinin Geri Çevrilmesi İstemiyle İlgili Duası

Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla

Allah’ım! Sen bana doğru yolu gösterdin ve ben boş şeylerle uğraştım. Sen bana öğüt verdin ve ben taş yürekli oldum. Sen bana güzel nimetler verdin ve ben sana karşı geldim. Sonra da beni gaflet uykusundan uyandırdığın zaman, çağrını duyup bağışlamanı diledim; bağışladın. Tekrar kötü işlerime geri dönünce de beni rüsva etmedin. Ey Allah’ım! Şu halde hamd sana özgüdür.

Pervasızca kendimi helak vadilerine attım ve yokluk yollarına girdim. O vadilerde kahrınla ve o yollara girmekle, cezalandırmanla karşılaştım. Beni sana yaklaştıracak tek şey ve tevessül edebileceğim tek vesile ise, tevhid inancım ve hiçbir şeyi sana ortak koşmamış, seninle birlikte bir ilah edinmemiş olmamdır. Benliğimle sana kaçmış bulunuyorum. Çünkü günahkârın kaçacak yeri, nasibini zayi edip de iltica peşinde olanın sığınağı sensin.

Nice düşmanlar, düşmanlık kılıcını üzerime çekmiş; bana karşı bıçağının ağzını bilemiş; keskin tarafını benim için inceltmiş; öldürücü zehirlerini benim için hazırlamış; hedeften sapmayan oklarını bana doğru yöneltmiş; gözünü benden ayırmayarak, bana bir kötülük dokundurmak ve acısını tattırmak için fırsat kollamıştır. Ama sen, benim bunlara dayanamayacağımı, benimle savaşmaya niyetlenenlerle baş edemeyeceğimi, bana kötülük etmek isteyenlerin çokluğu karşısındaki yalnızlığımı, aklım ermediği yerlerde bana pusu kurduklarını görünce, bana yardım etmeye başlamış; gücünle beni desteklemiş; düşmanımın keskin kılıcını köreltmiş; kalabalık bir topluluğu varken, onu yalnız bırakmış; beni ona üst etmiş ve beni hedef alan oklarını kendisine geri çevirmiş; böylece öfkesi yatışmamış, kini dinmemiş ve neye uğradığının şaşkınlığı içinde parmaklarını ısırarak, geriye dönünce de ordusunu arkasında bulamamış bir halde onu benden defetmişsin, ey Allah’ım!

Nice zalimler, bana entrikalar hazırlamış; tuzaklar kurmuş; sürekli beni denetlemiş; yırtıcı hayvanın pusuya yatıp avını yakalamak için münasip bir fırsat kollaması gibi, pusumda yatmış ve yüzüme güldüğü halde, bakışlarıyla beni devirmek istemiştir. Ey Allah’ım! Ama sen, ne kadar yüce ve kutlusun, onun içinin hainliğini ve gizlediği şeyin çirkinliğini görünce, kazdığı çukura tepe takla kendisini düşürmüşsün; taşkınlığından sonra zelil bir halde, beni içinde görmek istediği tuzak ilmiğinde kendisini bulmuştur. Oysa senin rahmetin olmasaydı, onun başına gelen neredeyse benim başıma gelecekti.

Nice hasetçiler beni çekemediğinden, tükürüğünü yutamaz hale gelmiş; tükürüğü bir düğüm gibi boğazını tıkamış; bana olan öfkesi bir kemik gibi boğazına takılıp kalmış; keskin diliyle beni incitmiş; kendinde olan ayıplarla beni suçlayarak, bana olan kinini açığa vurmuş; iftira oklarıyla haysiyetimi hedef almış; kendi zaaflarını bana isnat etmiş; hilesiyle bana kin beslemiş ve beni aldatmak istemiştir. Ama imdadını umarak, hemen icabet edeceğine güvenerek, rahmetinin gölgesine sığınanın yenilgiye uğramayacağını, desteğini arkasına alanın korkusu olmayacağını bilerek seni çağırınca, kudretinle beni onun şerrinden korumuşsun, ey Allah’ım!

Nice felaket yüklü bulutları benden uzaklaştırmış; nimet yüklü bulutları üzerime yağdırmış; rahmet ırmaklarını akıtmış; sağlık elbiselerini giydirmiş; musibetlerin gözünü kör etmiş (kaynağını kurutmuş) ve üzüntü perdelerini kaldırmışsın.

Nice iyi zanları gerçekleştirmiş; ihtiyaçları gidermiş; düşenleri kaldırmış ve fakirlikleri zenginliğe dönüştürmüşsün.

Bütün bunlar senin lütfun ve ihsanınla olmuştur. Oysa ben, tüm bu durumlarda sana karşı gelmek istemişim. Fakat bu kötü halim ihsanını tamamlamana engel olmamıştır. Ve bunca ihsanın, beni gazabına sebep olan şeyleri irtikâp etmekten vazgeçirmemiştir. Ancak sen, yaptıklarından dolayı sorgulanmazsın.

Yüceliğine andolsun ki senden bir şey istenildiği zaman vermişsin; istenilmediği zaman da kendin başlamışsın ve lütfun umulduğu zaman cimrilik yapmamışsın. Ey Mevlam! Çünkü sen, ihsan, ikram, lütufta bulunmak ve nimet vermekten başka bir şey istemezsin. Ben ise, hep haramlarına düşmüş, sınırlarını aşmış ve azap vaadinden gaflet etmişim. Allah’ım! Şu halde hamd sana mahsustur. Ey yenilmeyen güçlü ve acele etmeyen mühlet verici!

Bu, nimetlerin bolluğunu itiraf eden, onları kendi kusuruyla karşılaştıran ve kendisi hakkında (ömrünü) zayi etme tanıklığında bulunan kimsenin durumudur.

Allah’ım! Ben, Muhammed’in yüce hakikatini ve Ali’nin parlak gerçekliğini vesile edinerek, sana yakınlık arıyorum; onları vasıta ederek, şu ve şu kötülükten sana sığınıyorum. Zira zenginliğin karşısında bu iş sana zor değil ve kudretin karşısında seni güçlüğe düşürmez. Çünkü sen, her şeye kadirsin.

Allah’ım! Şu halde rahmetin ve tevfikinin devam etmesi sayesinde bana, rızvanına doğru olacağım ve cezandan korunacağım bir vesile ver; ey merhametlilerin en merhametlisi!

Kaynakça

Bibliyografi

  • Ensariyan, Hüseyin, Diyar-ı Aşikan, Tefsir-i Cami-i Sahife-i Seccadiye, ikinci baskı, Tahran, Peyam-ı Azadi baskısı, 1373 h.ş
  • Cezairi, İzzettin, Şerh-i Sahife-i Seccadiye, Beyrut, Daru’t-Taarif lil-Matbuaat, 1402 h.k.
  • Hüseyni Medeni, Seyyid Alihan, Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin, Kum, Müessese en-Neşri İslami, 1409 h.k.
  • Heleci, Muhammed Taki, Esrar-ı Hamuşan, Kum, Pertov-u Horşit yayınları, 1383 h.ş.
  • Şefii Hüseyni, Muhammed Bakır, Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye, Meşhed, Tasua, 1420 h.k.
  • Fazlullah, Seyyid Muhammed Hüseyin, Afaku’r-Ruh, c. 2, Beyrut, Daru’l Malik, 1420 h.k.
  • Fehri, Seyyid Ahmed, Şerh ve Tercüme-i Sahife-i Seccadiye, Tahran, Usve yayınları.
  • Feyzi Kaşani, Muhammed b. Murtaza, Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye, Tahran, Müessese el-Buhus ve’t-Tahkikati’s-Sikafiyet, 1407 h.k.
  • Muğniye, Muhammed Cevad, Fi Zilali’s-Sahife-i Seccadiye, dördüncü baskı, Kum, Daru’l Kitab-ı İslami, 1428 h.k.
  • Memduhi Kirmanşahi, Hasan, Şuhut ve Şinaht, Tercüme ve Şerh-i Sahife-i Saccadiye, Ayetullah Cevadi Amuli’nin mukaddimesi ile, ikinci baskı, Kum, Bostan-ı Kitap, 1385 h.ş.

Dış Bağlantılar