Sahife-i Seccadiye’nin 37. Duası

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
kaynaksız
wikishia sitesinden
(Şükür Hakkındaki Duası sayfasından yönlendirildi)
Sahife-i Seccadiye`nin 37. duası
Dua Bilgileri
KonuAllah’ın şükrünü yerine getirmekten âciz olduğunu itiraf ettiğinde okuduğu dua
Me'sur/Me'sur OlmayanMe'sur
Yayınlayanİmam Seccad (a.s)
RavıMütevekkil bin Harun
Şii kaynaklarıSahife-i Seccadiye
Meşhur Dualar ve Ziyaretler
Tevessül DuasıKumeyl DuasıNudbe DuasıSimat DuasıFerec DuasıEbu Hamza Sumali DuasıAşura ZiyaretiCamia Kebire ZiyaretiVaris ZiyaretiErbain Ziyareti


Sahife-i Seccadiye’nin 37. duası; İmam Zeynel Abidin’e (a.s) mensup Sahife-i Seccadiye’de yer alan bu dua, 16 metinden oluşmaktadır. Temel konusu, Allah’ın şükrünü yerine getirmekten âciz olduğunu itiraf ettiğinde okuduğu duadır.

Duanın Öğretileri

  • Hiç kimse Allah’a şükrünün bir aşamasının sonuna ulaşmaz ki, yeni bir şükrü gerektirecek bir ihsanını elde etmiş olmasın. Yine ne kadar çaba sarf ederse etsin, hiçbir kimse Allah’a itaatte bir merhaleye ulaşmaz ki, lütuf ve ihsanın sebebiyle hakettiğin gibi sana itaat etmiş olsun.
  • En çok şükreden kul bile, Allah’a şükürden âciz ve en çok ibadet eden kul dahi, Allah’a itaatte yetersizdir.
  • Kimseyi, hak ettiği için bağışlaması ve kimseden, layık olduğu için hoşnut olması gerekmez. Bağışladığını lütfuyla bağışlamış ve hoşnut olduğundan fazlıyla hoşnut olmuş olur.
  • Allah, kabul ettiği az şükrü şükranla karşılar ve itaatin azını ödüllendirendir.
  • Allah, şükürlerinden dolayı onları ödüllendirir ve büyük karşılıklar verir.
  • Bütün yaratıklar, Allah’ın cezalandırdığı kimseye zulmetmediğine tanıktır.
  • Şaşılacak şey, Allah’ın rızkıyla beslenip, itaat etmeye gücü yetenden bir şey talep etmemesidir.
  • Allah, işlediği günahı bıraksın diye günahkâr kulunu hemencecik cezalandırmaz.

Açıklamalar

Bu dua, şu eserlerde açıklanmıştır:

Farsça Açıklamalar

  • Hüseyin Ensariyan’ın kaleme aldığı “Diyar-ı Aşikan” kitabının 7. cildinin, 267. sayfasından 285. sayfasına kadar (detaylı bir şekilde açıklanmıştır).
  • Muhammed Hasan Memduhi Kirmanşahi’nin kaleme aldığı “Şuhut ve Şinaht” kitabının, 3. cilt, 210. sayfası (kısaca).
  • Muhammed b. Süleyman Tenkabani’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye.”

Arapça Açıklamalar

  • Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah’ın yazdığı “Afaku’r-Ruh” kitabı.
  • Seyyid Alihan Hüseyni’nin yazdığı “Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin” kitabının 5. cildinin, 219. sayfasından 271. sayfasına kadar.
  • Muhammed Cevad Muğniye’nin yazdığı “Fi Zilali’s-Sahifeti’s-Seccadiye” kitabının 435. sayfasından 445. sayfasına kadar.

Lügat İçerikli Açıklamalar

Duaların sözlük anlamını yazıp ve açıklayan eserler:

  • Muhammed b. Murtaza Feyzi Kaşani’nin yazdığı “Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye”.
  • Muhammed Bakır Şefii Hüseyni’nin yazdığı “Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye”.
  • İzzettin Cezairi’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye” kitabı.

Arapça ve Türkçesi

Duanın Arapçası

وَ كَانَ مِنْ دُعَائِهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ إِذَا اعْتَرَفَ بِالتَّقْصِيرِ عَنْ تَأْدِيَةِ الشُّكْرِ

بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ إِنَّ أَحَداً لَا يَبْلُغُ مِنْ شُكْرِكَ غَايَةً إِلَّا حَصَلَ عَلَيْهِ مِنْ إِحْسَانِكَ مَا يُلْزِمُهُ شُكْراً.

(۲) وَ لَا يَبْلُغُ مَبْلَغاً مِنْ طَاعَتِكَ وَ إِنِ اجْتَهَدَ إِلَّا كَانَ مُقَصِّراً دُونَ اسْتِحْقَاقِكَ بِفَضْلِكَ

(۳) فَأَشْكَرُ عِبَادِكَ عَاجِزٌ عَنْ شُكْرِكَ، وَ أَعْبَدُهُمْ مُقَصِّرٌ عَنْ طَاعَتِكَ

(۴) لَا يَجِبُ لِأَحَدٍ أَنْ تَغْفِرَ لَهُ بِاسْتِحْقَاقِهِ، وَ لَا أَنْ تَرْضَى عَنْهُ بِاسْتِيجَابِهِ

(۵) فَمَنْ غَفَرْتَ لَهُ فَبِطَوْلِكَ، وَ مَنْ رَضِيتَ عَنْهُ فَبِفَضْلِكَ

(۶) تَشْكُرُ يَسِيرَ مَا شَكَرْتَهُ، وَ تُثِيبُ عَلَى قَلِيلِ مَا تُطَاعُ فِيهِ حَتَّى كَأَنَّ شُكْرَ عِبَادِكَ الَّذِي أَوْجَبْتَ عَلَيْهِ ثَوَابَهُمْ وَ أَعْظَمْتَ عَنْهُ جَزَاءَهُمْ أَمْرٌ مَلَكُوا اسْتِطَاعَةَ الِامْتِنَاعِ مِنْهُ دُونَكَ فَكَافَيْتَهُمْ، أَوْ لَمْ يَكُنْ سَبَبُهُ بِيَدِكَ فَجَازَيْتَهُمْ!

(۷) بَلْ مَلَكْتَ- يَا إِلَهِي- أَمْرَهُمْ قَبْلَ أَنْ يَمْلِكُوا عِبَادَتَكَ، وَ أَعْدَدْتَ ثَوَابَهُمْ قَبْلَ أَنْ يُفِيضُوا فِي طَاعَتِكَ، وَ ذَلِكَ أَنَّ سُنَّتَكَ الْإِفْضَالُ، وَ عَادَتَكَ الْإِحْسَانُ، وَ سَبِيلَكَ الْعَفْوُ

(۸) فَكُلُّ الْبَرِيَّةِ مُعْتَرِفَةٌ بِأَنَّكَ غَيْرُ ظَالِمٍ لِمَنْ عَاقَبْتَ، وَ شَاهِدَةٌ بِأَنَّكَ مُتَفَضَّلٌ عَلَى مَنْ عَافَيْتَ، وَ كُلٌّ مُقِرٌّ عَلَى نَفْسِهِ بِالتَّقْصِيرِ عَمَّا اسْتَوْجَبْتَ

(۹) فَلَوْ لَا أَنَّ الشَّيْطَانَ يَخْتَدِعُهُمْ عَنْ طَاعَتِكَ مَا عَصَاكَ عَاصٍ، وَ لَوْ لَا أَنَّهُ صَوَّرَ لَهُمُ الْبَاطِلَ فِي مِثَالِ الْحَقِّ مَا ضَلَّ عَنْ طَرِيقِكَ ضَالٌّ

(۱۰) فَسُبْحَانَكَ! مَا أَبْيَنَ كَرَمَكَ فِي مُعَامَلَةِ مَنْ أَطَاعَكَ أَوْ عَصَاكَ: تَشْكُرُ لِلْمُطِيعِ مَا أَنْتَ تَوَلَّيْتَهُ لَهُ، وَ تُمْلِي لِلْعَاصِي فِيمَا تَمْلِكُ مُعَاجَلَتَهُ فِيهِ.

(۱۱) أَعْطَيْتَ كُلًّا مِنْهُمَا مَا لَمْ يَجِبْ لَهُ، وَ تَفَضَّلْتَ عَلَى كُلٍّ مِنْهُمَا بِمَا يَقْصُرُ عَمَلُهُ عَنْهُ.

(۱۲) وَ لَوْ كَافَأْتَ الْمُطِيعَ عَلَى مَا أَنْتَ تَوَلَّيْتَهُ لَأَوْشَكَ أَنْ يَفْقِدَ ثَوَابَكَ، وَ أَنْ تَزُولَ عَنْهُ نِعْمَتُكَ، وَ لَكِنَّكَ بِكَرَمِكَ جَازَيْتَهُ عَلَى الْمُدَّةِ الْقَصِيرَةِ الْفَانِيَةِ بِالْمُدَّةِ الطَّوِيلَةِ الْخَالِدَةِ، وَ عَلَى الْغَايَةِ الْقَرِيبَةِ الزَّائِلَةِ بِالْغَايَةِ الْمَدِيدَةِ الْبَاقِيَةِ.

(۱۳) ثُمَّ لَمْ تَسُمْهُ الْقِصَاصَ فِيمَا أَكَلَ مِنْ رِزْقِكَ الَّذِي يَقْوَى بِهِ عَلَى طَاعَتِكَ، وَ لَمْ تَحْمِلْهُ عَلَى الْمُنَاقَشَاتِ فِي الْآلَاتِ الَّتِي تَسَبَّبَ بِاسْتِعْمَالِهَا إِلَى مَغْفِرَتِكَ، وَ لَوْ فَعَلْتَ ذَلِكَ بِهِ لَذَهَبَ بِجَمِيعِ مَا كَدَحَ لَهُ وَ جُمْلَةِ مَا سَعَى فِيهِ جَزَاءً لِلصُّغْرَى مِنْ أَيَادِيكَ وَ مِنَنِكَ، وَ لَبَقِيَ رَهِيناً بَيْنَ يَدَيْكَ بِسَائِرِ نِعَمِكَ، فَمَتَى كَانَ يَسْتَحِقُّ شَيْئاً مِنْ ثَوَابِكَ لَا! مَتَى!

(۱۴) هَذَا- يَا إِلَهِي- حَالُ مَنْ أَطَاعَكَ، وَ سَبِيلُ مَنْ تَعَبَّدَ لَكَ، فَأَمَّا الْعَاصِي أَمْرَكَ وَ الْمُوَاقِعُ نَهْيَكَ فَلَمْ تُعَاجِلْهُ بِنَقِمَتِكَ لِكَيْ يَسْتَبْدِلَ بِحَالِهِ فِي مَعْصِيَتِكَ حَالَ الْإِنَابَةِ إِلَى طَاعَتِكَ، وَ لَقَدْ كَانَ يَسْتَحِقُّ فِي أَوَّلِ مَا هَمَّ بِعِصْيَانِكَ كُلَّ مَا أَعْدَدْتَ لِجَمِيعِ خَلْقِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ.

(۱۵) فَجَمِيعُ مَا أَخَّرْتَ عَنْهُ مِنَ الْعَذَابِ وَ أَبْطَأْتَ بِهِ عَلَيْهِ مِنْ سَطَوَاتِ النَّقِمَةِ وَ الْعِقَابِ تَرْكٌ مِنْ حَقِّكَ، وَ رِضًى بِدُونِ وَاجِبِكَ‏

(۱۶) فَمَنْ أَكْرَمُ- يَا إِلَهِي- مِنْكَ، وَ مَنْ أَشْقَى مِمَّنْ هَلَكَ عَلَيْكَ لَا! مَنْ فَتَبَارَكْتَ أَنْ تُوصَفَ إِلَّا بِالْإِحْسَانِ، وَ كَرُمْتَ أَنْ يُخَافَ مِنْكَ إِلَّا الْعَدْلُ، لَا يُخْشَى جَوْرُكَ عَلَى مَنْ عَصَاكَ، وَ لَا يُخَافُ إِغْفَالُكَ ثَوَابَ مَنْ أَرْضَاكَ، فَصَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ هَبْ لِي أَمَلِي، وَ زِدْنِي مِنْ هُدَاكَ مَا أَصِلُ بِهِ إِلَى التَّوْفِيقِ فِي عَمَلِي، إِنَّكَ مَنَّانٌ كَرِيمٌ.

Duanın Türkçe Anlamı

Allah’ın Şükrünü Yerine Getirmekten Âciz Olduğunu İtiraf Ettiğinde Okuduğu Dua

“Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
Allah’ım! Hiçbir kimse şükrünün bir aşamasının sonuna ulaşmaz ki, yeni bir şükrü gerektirecek bir ihsanını elde etmiş olmasın. Yine ne kadar çaba sarf ederse etsin, hiçbir kimse sana itaatte bir merhaleye ulaşmaz ki, lütuf ve ihsanın sebebiyle hakettiğin gibi sana itaat etmiş olsun. Şu halde en çok şükreden kulun bile, şükründen âciz ve en çok ibadet eden kulun dahi, itaatinde yetersizdir.

Kimseyi, hakettiği için bağışlaman ve kimseden, layık olduğu için hoşnut olman gerekmez. Bağışladığını lütfunla bağışlamış ve hoşnut olduğundan fazlınla hoşnut olmuş olursun. Kabul ettiğin az şükrü şükranla karşılar ve itaatin azını ödüllendirirsin. Öyle ki sanki kulların, sensiz, şükürden kaçınma gücüne sahiptirler de veya şükretmelerinin sebebi senin elinde değilmiş de onun için, şükürlerinden dolayı onları ödüllendiriyor ve büyük karşılıklar veriyorsun! Hayır Allah’ım! Onlar, sana ibadet etmeye kadir olmadan önce, sen onların işlerinin malikiydin. Onlar sana itaate yönelmeden önce, sen ödüllerini hazırlamıştın. Çünkü senin sünnetin (geleneğin), lütufta bulunmak; âdetin, iyilik yapmak ve yolun, affetmektir.

Bütün yaratıklar, cezalandırdığın kimseye zulmetmediğine tanıktır; kötülüklerden kurtardığın kimseye lütfetmiş olduğuna şahittir. Hepsi de senin için gerekeni yapamadığını ikrar eder. Bu yüzden eğer şeytan onları aldatarak sana itaatten çıkarmasaydı, kimse sana karşı gelmezdi ve eğer şeytan, batılı hak görünümünde onlara sunmasaydı, kimse senin yolundan sapmazdı.

Sen, her eksiklikten münezzehsin! Sana itaat edene de, karşı gelene de ne kadar cömertçe davranıyorsun! İtaat edeni, ondan taraf kendin üstlendiğin bir iş için ödüllendiriyorsun! Hemen cezalandırabileceğin halde, karşı gelene de mühlet veriyorsun! Her ikisine de haketmediğini vermiş ve ameliyle kazanamayacağını lütfetmişsin. Şayet itaat edene, sadece tarafından üstlendiğin amelin karşılığını vermek isteseydin, neredeyse hiçbir mükâfat alamaz ve nimetini kaybederdi. Fakat sen kereminle geçici kısa süreye, kalıcı uzun süreyle ve zevali yakın olan sona, bekası sürekli olan sonla karşılık verdin. Ayrıca, kendisine sana itaat etme gücünü veren rızkını yediği için, sevabından bir şey eksiltmeye kalkmadın; mağfiretini elde etmek için senin verdiğin araçları kullandığı için, onu bir şey ödeme zorunda bırakmadın. Şayet böyle yapacak olsaydın, bütün zahmetleri, tüm çabaları, nimetlerinin en küçüğü karşısında sıfırlanır ve diğer nimetlerine karşılık rehin alınması gerekirdi. Şu halde sevabından en ufak bir şeyi bile, nasıl hakedebilirdi ki?! Hayır, nasıl?!

Allah’ım! Bu, sana itaat edip, kulluk yolunu tutanın durumu. Emrine karşı gelip yasağını işleyene gelince, “karşı gelme halini, itaate yönelme haline dönüştürsün” diye onu hemen cezalandırmadın. Oysa o, sana karşı gelmeye yeltendiği ilk anda bütün yaratıklarına hazırladığın cezanın tümünü haketmişti. Şu halde hakettiği cezayı vermeyip, azabını geciktirmen, senden taraf bir özveridir ve hakkından geçiştir.

Ey Allah’ım! O halde senden daha kerim olan kim var?! Ve bu keremine rağmen helak olandan daha bedbaht biri bulunur mu?! Hayır, bulunur mu?! Şu halde sen, ihsandan başkasıyla nitelendirilmekten çok daha kutlusun ve adaletinin dışında bir şeyinden korkulmaktan çok daha kerimsin. Emrine karşı gelene cevretmenden korkulmaz ve seni hoşnut edenin mükâfatını vereceğinden endişe edilmez.

O halde Muhammed ve âline salat eyle ve arzu ettiğimi bana ver; işlerimde başarılı olabilmem için hakkımda hidayetini artır. Hiç kuşkusuz sen, çok ihsan eden kerem sahibisin.

Kaynakça

Bibliyografi

  • Ensariyan, Hüseyin, Diyar-ı Aşikan, Tefsir-i Cami-i Sahife-i Seccadiye, ikinci baskı, Tahran, Peyam-ı Azadi baskısı, 1373 h.ş.
  • Cezairi, İzzettin, Şerh-i Sahife-i Seccadiye, Beyrut, Daru’t-Taarif lil-Matbuaat, 1402 h.k.
  • Hüseyni Medeni, Seyyid Alihan, Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin, Kum, Müessese en-Neşri İslami, 1409 h.k.
  • Heleci, Muhammed Taki, Esrar-ı Hamuşan, Kum, Pertov-u Horşit yayınları, 1383 h.ş.
  • Şefii Hüseyni, Muhammed Bakır, Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye, Meşhed, Tasua, 1420 h.k.
  • Fazlullah, Seyyid Muhammed Hüseyin, Afaku’r-Ruh, c. 2, Beyrut, Daru’l Malik, 1420 h.k.
  • Fehri, Seyyid Ahmed, Şerh ve Tercüme-i Sahife-i Seccadiye, Tahran, Usve yayınları.
  • Feyzi Kaşani, Muhammed b. Murtaza, Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye, Tahran, Müessese el-Buhus ve’t-Tahkikati’s-Sikafiyet, 1407 h.k.
  • Muğniye, Muhammed Cevad, Fi Zilali’s-Sahife-i Seccadiye, dördüncü baskı, Kum, Daru’l Kitab-ı İslami, 1428 h.k.
  • Memduhi Kirmanşahi, Hasan, Şuhut ve Şinaht, Tercüme ve Şerh-i Sahife-i Saccadiye, Ayetullah Cevadi Amuli’nin mukaddimesi ile, ikinci baskı, Kum, Bostan-ı Kitap, 1385 h.ş.

Dış Bağlantılar