Anonim kullanıcı
Ebu Bekir: Revizyonlar arasındaki fark
→Medine’ye Hicret
imported>Moghaddami |
imported>Moghaddami |
||
49. satır: | 49. satır: | ||
Ebu Bekir’in [[Mekke]]’deki yaşamında en belirgin hadise, [[Peygamber]] Efendimizle (s.a.a) birlikte [[Medine]]’ye hicret etmesi ve Sevr mağarasında birkaç gün gizlenmesidir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 1, s. 227 228, 233; Mukaddesi, c. 4, s. 177.</ref> Bu hadise, [[Rebiülevvel Ayı|Rebiülevvel ayı]]nın ilk Perşembe gecesi ve [[Bi'set]]'ten 14 yıl sonra gerçekleşmiştir. Meşhur görüşe göre, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[vahiy]] aracılığı ile kendisine yönelik öldürülme komplosundan haberdar olur. Ebu Bekir’le karşılaşan Efendimiz onu da yanına alarak, Mekke’den Medine’ye hicret eder. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) hicretinden ailesi dışında kimsenin haberi yoktur. Ehlisünnet'ten İbn-i Hişam’ın yazdığına göre, hicret Ebu Bekir’in evinden başlamış ve hazırlığını da o yapmıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 2, s. 126, 129; İbn-i Sa’d, c. 1, s. 227, 229.</ref><br /> | Ebu Bekir’in [[Mekke]]’deki yaşamında en belirgin hadise, [[Peygamber]] Efendimizle (s.a.a) birlikte [[Medine]]’ye hicret etmesi ve Sevr mağarasında birkaç gün gizlenmesidir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 1, s. 227 228, 233; Mukaddesi, c. 4, s. 177.</ref> Bu hadise, [[Rebiülevvel Ayı|Rebiülevvel ayı]]nın ilk Perşembe gecesi ve [[Bi'set]]'ten 14 yıl sonra gerçekleşmiştir. Meşhur görüşe göre, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[vahiy]] aracılığı ile kendisine yönelik öldürülme komplosundan haberdar olur. Ebu Bekir’le karşılaşan Efendimiz onu da yanına alarak, Mekke’den Medine’ye hicret eder. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) hicretinden ailesi dışında kimsenin haberi yoktur. Ehlisünnet'ten İbn-i Hişam’ın yazdığına göre, hicret Ebu Bekir’in evinden başlamış ve hazırlığını da o yapmıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 2, s. 126, 129; İbn-i Sa’d, c. 1, s. 227, 229.</ref><br /> | ||
Sünniler, Ebu Bekir’in Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile hicretini ve birkaç gün mağarada kalmasını oldukça önemsemiş ve[[Tövbe Suresi]]'nde geçen “Sani İsneyn” {{ | Sünniler, Ebu Bekir’in Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile hicretini ve birkaç gün mağarada kalmasını oldukça önemsemiş ve[[Tövbe Suresi]]'nde geçen “Sani İsneyn” {{enot|ثَانِيَ اثْنَيْنِ}}, “la tahzen”{{enot|«لاتَحْزَنْ»}} ve “fenzelellahu sekinetehu aleyhi” {{enot|فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ}} gibi tabirleri onun faziletlerinden saymışlardır.<ref>Buhari, c. 5, s. 204; Meybudi, c. 4, s. 134, 138, 139; Nuveyri, c. 9, s. 14, 15; Ebu’l-Futuh, c. 2, s. 592, 593.</ref> Şöyle ki bazı Sünniler: “iki kişinin ikisi de mağaradaydılar” ifadesini Ebu Bekir’in halifeliğe layık olduğuna yormuşlardır.<ref>Bkz. İbn-i Selam, s. 70.</ref> Bazıları, Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) diliyle Ebu Bekir’e hitap edilen “la tahzen” ifadesini, Peygamberimizin kavmi için üzülmesi olarak değerlendirmiş ve: «وَ لاتَحْزَنْ عَلَیهِمْ وَ اخْفِضْ جَناحَکَ لِلْمُؤْمِنینَ», «وَلا یحْزُنُکَ قَوْلُهُمْ»<ref>Maide, 41.</ref> ,«<ref>Yunus, 65.</ref>لایحْزُنُکَ الَّذینَ یسارِعونَ فِی الْکُفْرِ»<ref>Hicr, 88.</ref> ayetlerinde geçen hüzün ve korkaklığın reddedilmesinin hüzün ve korkaklığın [[günah]] ve masiyetine delil sayılmadıkları gibi, Allah’a ibadet addetmişlerdir.<ref>Meybudi, c. 4, s. 139; Ebu’l-Futuh, c. 2, s. 592, 593.</ref> Yine “aleyhi”deki “ha” zamirinin Ebu Bekir’e döndüğünü iddia etmiş ve “Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi” ifadesini Allah’ın onun hakkındaki lütuf ve ihsanı olarak değerlendirmişlerdir.<ref>Meybudi, c. 4, s. 134, 138; Nuveyri, 19, s. 14; Ebu’l-Futuh, c. 2, s. 592, 593; Taberi, Tefsir, c. 10, s. 96.</ref><br /> | ||
Şia müfessirlerle bazı Ehlisünnet ulemaları ise, “'''la tahzen'''” «لاتَحْزَنْ» kelimesinin açıkça “korkma” anlamında olduğunu belirtmiş ve bunun açıklamasında şöyle yazmışlardır: Kureyşliler, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) hicrete çıktığından haberdar olunca, adam izleme ve takip etmede uzman olan Kürz b. Alkame b. Hilâl el-Huzâî aracılığı ile Efendimizin saklandığı mağaranın olduğu yere kadar giderler. Mağara önünde kendi aralarında konuşmaya başlarlar. Konuşmaları duyan Ebu Bekir, korkmaya başlar ve şöyle der: “Eğer ayak izlerine bakacak olurlarsa, bizi bulurlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurur: “Nasıl da zanda bulunuyorsun ki iki kişiden üçüncüsü Allah’tır.”<ref>Tabersi, Fazl, c. 5, s. 48, 49; Tabatabai, el-Mizan, c. 9, s. 279; Ayeti, Tarih, 218; Meybudi, c. 4, s. 137, 138.</ref> Ünlü Ehlisünnet tarihçisi Taberi, Ebu Bekir’in korktuğunu ve paniklediğini açıkça beyan etmiştir.<ref>Taberi, Tarih, c. 10, s. 95.</ref> Onlar, «فَاَنْزِلَ اللّهَ سَکینَتَهُ عَلَیهِ» ayetindeki (علیه) kelimesindeki “ha” (ه) zamirinin de bu ayet ve önceki ayetlerdeki zamirlerin tamamının da Peygamber Efendimiz (s.a.a) hakkında olduğunu ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla nasıl olur da hiçbir delil, kanıt ve açık bir belirti olmadan "aleyhi" kelimesindeki “ha” zamiri, Peygamber Efendimiz (s.a.a) için değil de başka birisi, yani Ebu Bekir hakkında olmuş olur?<br /> | Şia müfessirlerle bazı Ehlisünnet ulemaları ise, “'''la tahzen'''” «لاتَحْزَنْ» kelimesinin açıkça “korkma” anlamında olduğunu belirtmiş ve bunun açıklamasında şöyle yazmışlardır: Kureyşliler, Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) hicrete çıktığından haberdar olunca, adam izleme ve takip etmede uzman olan Kürz b. Alkame b. Hilâl el-Huzâî aracılığı ile Efendimizin saklandığı mağaranın olduğu yere kadar giderler. Mağara önünde kendi aralarında konuşmaya başlarlar. Konuşmaları duyan Ebu Bekir, korkmaya başlar ve şöyle der: “Eğer ayak izlerine bakacak olurlarsa, bizi bulurlar.” Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurur: “Nasıl da zanda bulunuyorsun ki iki kişiden üçüncüsü Allah’tır.”<ref>Tabersi, Fazl, c. 5, s. 48, 49; Tabatabai, el-Mizan, c. 9, s. 279; Ayeti, Tarih, 218; Meybudi, c. 4, s. 137, 138.</ref> Ünlü Ehlisünnet tarihçisi Taberi, Ebu Bekir’in korktuğunu ve paniklediğini açıkça beyan etmiştir.<ref>Taberi, Tarih, c. 10, s. 95.</ref> Onlar, «فَاَنْزِلَ اللّهَ سَکینَتَهُ عَلَیهِ» ayetindeki (علیه) kelimesindeki “ha” (ه) zamirinin de bu ayet ve önceki ayetlerdeki zamirlerin tamamının da Peygamber Efendimiz (s.a.a) hakkında olduğunu ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla nasıl olur da hiçbir delil, kanıt ve açık bir belirti olmadan "aleyhi" kelimesindeki “ha” zamiri, Peygamber Efendimiz (s.a.a) için değil de başka birisi, yani Ebu Bekir hakkında olmuş olur?<br /> |