İçeriğe atla

Nübüvvet: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
imported>Hassanfallah
Değişiklik özeti yok
imported>Husein
Değişiklik özeti yok
19. satır: 19. satır:
== Etimoloji ==
== Etimoloji ==
=== Sözlük Anlamı ===
=== Sözlük Anlamı ===
'''Nübüvvet:''' “n-b-e” veya “n-b-v” kökündendir. Bu sözcük Arapçada birkaç anlamda kullanılmıştır. Haberci<ref>İbn Manzur, c. 1, s. 162.</ref>, yüksek makam<ref>Tureyhi, c. 1, s. 405.</ref>, mekândan çıkış<ref>Feyumi, c. 2, s. 591.</ref>, aydın yol<ref>Halil bin Ahmed, c. 8, s. 382.</ref> ve gizli ses<ref>Cevheri, c. 1, s. 74.</ref> bu manalardandır.<br />
'''Nübüvvet:''' “n-b-e” veya “n-b-v” kökündendir. Bu sözcük Arapçada birkaç anlamda kullanılmıştır. Haberci<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 162.</ref>, yüksek makam<ref>Tureyhi, c. 1, s. 405.</ref>, mekândan çıkış<ref>Feyumi, c. 2, s. 591.</ref>, aydın yol<ref>Halil b. Ahmed, c. 8, s. 382.</ref> ve gizli ses<ref>Cevheri, c. 1, s. 74.</ref> bu manalardandır.<br />


'''Risalet:''' “r-s-l” kökünden ve mesaj, haber, kitap, peygamberlik, memuriyet ve gönderilmiş<ref>İbn Manzur, c. 1, s. 283.</ref> anlamlarına gelen mastar isimdir.<ref>Dehhuda, c. 7, s. 84, 105.</ref> Çoğulu, “resail”<ref>Halil bin Ahmed, c. 7, s. 341.</ref> ve “risalat”tır.<ref>Hatemi, c. 1, s. 121.</ref><br />
'''Risalet:''' “r-s-l” kökünden ve mesaj, haber, kitap, peygamberlik, memuriyet ve gönderilmiş<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 283.</ref> anlamlarına gelen mastar isimdir.<ref>Dehhuda, c. 7, s. 84, 105.</ref> Çoğulu, “resail”<ref>Halil b. Ahmed, c. 7, s. 341.</ref> ve “risalat”tır.<ref>Hatemi, c. 1, s. 121.</ref><br />


'''Resul:''' bu kelime de “r-s-l” maddesinden olup, huzurla kalkmak anlamında bir mastardır. Dini terminolojide [[inanç]] ve [[ahkâm]]<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 49.</ref> tebliği için gönderilmiş, elçi, haberci ve kendisine vahyolunan demektir.<ref>Telif kurulu, s. 159.</ref>
'''Resul:''' bu kelime de “r-s-l” maddesinden olup, huzurla kalkmak anlamında bir mastardır. Dini terminolojide [[inanç]] ve [[ahkâm]]<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 49.</ref> tebliği için gönderilmiş, elçi, haberci ve kendisine vahyolunan demektir.<ref>Telif kurulu, s. 159.</ref>


=== Nebinin Doğru Telaffuzu ===
=== Nebinin Doğru Telaffuzu ===
Sözlük bilimcilerin çoğunun görüşüne göre, nebi kelimesinin telaffuzu, eğer nebi kelimesi “n-b-e” (نبأ) (hamzalı bir şekilde) maddesinden türemiş olursa, nebi kelimesini hamzalı bir şekilde de, nebi olarak (نبیء) telaffuz edebiliriz, ama hamzası olmadan kullanılması daha doğrudur. Ancak eğer nebi kelimesi makam yüceliği ve ululuk anlamına gelen nübüvvet ve nebavet (نباوة و نبوّة) maddelerinden türemiş olursa, nebi kelimesini sadece hamzasız olarak telaffuz etmek gerekir.<ref>Tusi, el-İktisad fiyma Yeteallaku bil-İ’tikad, s. 245.</ref>
Sözlük bilimcilerin çoğunun görüşüne göre, “Nebi” kelimesinin telaffuzu, eğer “nebi” kelimesi “n-b-e” (نبأ) (hamzalı bir şekilde) maddesinden türemiş olursa, “nebi” kelimesini hamzalı bir şekilde de “nebi” olarak (نبیء) telaffuz edebiliriz. Ama hamzası olmadan kullanılması daha doğrudur. Ancak eğer “nebi” kelimesi makam yüceliği ve ululuk anlamına gelen nübüvvet ve nebavet (نباوة و نبوّة) maddelerinden türemiş olursa, “nebi” kelimesini sadece hamzasız olarak telaffuz etmek gerekir.<ref>Tusi, el-İktisad fi ma Yeteallaku bil İ’tikad, s. 245.</ref>


=== Terim Anlamı ===
=== Terim Anlamı ===
Nübüvvet sözcüğünün anlamı hakkında Müslüman düşünürler ve âlimler her görüş ve ideoliji ile nübüvvet için tanımlar ileri sürmüşlerdir. Bazıları nübüvveti, özellik ve gerekleri ile tanımlamış, bazıları ise dakik ve kapsayıcı tanımlar ileri sürmek için çaba sarf etmişlerdir. Tüm bu tanımların ana özelliğinde şu noktalar vardır:
“Nübüvvet” sözcüğünün anlamı hakkında Müslüman düşünürler ve âlimler her görüş ve ideoliji ile nübüvvet için tanımlar ileri sürmüşlerdir. Bazıları “nübüvveti” özellik ve gerekleri ile tanımlamış, bazıları ise, dakik ve kapsayıcı tanımlar ileri sürmek için çaba sarf etmişlerdir. Tüm bu tanımların ana özelliğinde şu noktalar vardır:
* Nebi, kesinlikle insandır.<ref>İbrahim, 11.</ref>
* Nebi, kesinlikle insandır.<ref>İbrahim, 11.</ref>
* Davetin amacı, insanların hidayetidir.<ref>Bahrani, Kavaidu’l-Meram fi ilmi’l-Kelam, s. 122.</ref>
* Davetin amacı, insanların hidayetidir.<ref>Bahrani, Kavaidu’l Meram fi İlmi’l Kelam, s. 122.</ref>
* Davetin içeriği, insanların yaşamındaki nazari ve pratik yönler için ilahî marifet ve bilgilerdir ve aynı zamanda insanları dünya ve [[ahiret]] saadet ve mutluluğuna ulaştırmaya yöneliktir.<ref>Bakara, 129.</ref>
* Davetin içeriği, insanların yaşamındaki nazari ve pratik yönler için ilahî marifet ve bilgilerdir ve aynı zamanda insanları dünya ve [[ahiret]] saadet ve mutluluğuna ulaştırmaya yöneliktir.<ref>Bakara, 129.</ref>
* Haberin kaynağı, Allah Teâlâ’dır.<ref>Fazıl Mikdad, en-Nafiu yevme’l-Haşr, s. 34.</ref>
* Haberin kaynağı, Allah Teâlâ’dır.<ref>Fazıl Mikdad, en-Nafiu Yevme’l Haşr, s. 34.</ref>
* Vahyin ulaştırılması insandan vasıtasız olarak gerçekleşmektedir.<ref>Hilli, Menahicu’l-Yakin fi Usulu’d-Din, s. 403.</ref>
* Vahyin ulaştırılması insandan vasıtasız olarak gerçekleşmektedir.<ref>Hilli, Menahicu’l Yakin fi Usulu’d-Din, s. 403.</ref>
* Allah’ın mesajını insanlara ulaştırmaktadırlar.<ref>Hilli, el-Hadi Aşer, s. 34.</ref>
* Allah’ın mesajını insanlara ulaştırmaktadırlar.<ref>Hilli, el-Hadi Aşer, s. 34.</ref>
Dolayısıyla, peygamber, insanların hidayeti için başka insanların vasıtası olmadan ilahî kaynaktan aldığı marifet ve bilgileri halka iblağ eden insandır.<ref>Sadıki, s. 184.</ref> Bu şekilde birkaç bileşenle nebinin tanımı kısıtlanmaktadır.
Dolayısıyla peygamber, insanların hidayeti için başka insanların vasıtası olmadan ilahî kaynaktan aldığı marifet ve bilgileri halka iblağ eden insandır.<ref>Sadıki, s. 184.</ref> Bu şekilde birkaç bileşenle nebinin tanımı kısıtlanmaktadır.


== Nebi ve Resul ==
== Nebi ve Resul ==
Nebi ve resul kelimesi arasındaki farklar ve ilişkiler konusu kelam ilminin kapsamlı tartışmalarındandır. [[Ahzab suresi]] 40. Ayet gibi Kur’an’ın bazı ayeti kerimelerinde Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) için hem resul ve hem de nebi kelimeleri birlikte kullanılmıştır. [[Müfessir]] ve [[mütekellimler]] arasında bu iki kelime arasındaki farklar ve ilişkiler ayrıntılı bir biçimde tartışılarak ele alınmıştır.<br />
“Nebi” ve “resul” kelimesi arasındaki farklar ve ilişkiler konusu kelam ilminin kapsamlı tartışmalarındandır. [[Ahzab suresi]] 40. ayet gibi, Kur’an’ın bazı ayeti kerimelerinde Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) için hem “resul” ve hem de “nebi” kelimeleri birlikte kullanılmıştır. [[Müfessir]] ve [[mütekellimler]] arasında bu iki kelime arasındaki farklar ve ilişkiler ayrıntılı bir biçimde tartışılarak ele alınmıştır.<br />


Bunlardan bazıları, resul ve nebi kelimelerinin anlam yönünden müteradif, mısdak yönünden de bir olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre nebi, resuldür, resul de nebidir.<ref>Maverdi, s. 184.</ref> Buna karşın ünlü görüşe göre nebi ve resul, mısdak açısından umumi ve hususi mutlaktırlar. Yani her resul, nebidir, ancak her nebi resul değildir. Dolayısıyla bu görüşe göre, nübüvvet makamı insanların ulaşamayacağı derecede yer alan yüce bir makamdır ve bu makam, bazı enbiyaların risalet makamına ulaşmalarına ortam hazırlayıcıdır.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
Bunlardan bazıları “resul” ve “nebi” kelimelerinin anlam yönünden müteradif ve mısdak yönünden de bir olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre nebi, resuldür ve resul de nebidir.<ref>Maverdi, s. 184.</ref> Buna karşın ünlü görüşe göre nebi ve resul, mısdak açısından umumi ve hususi mutlaktırlar. Yani her resul, nebidir; ancak her nebi resul değildir. Dolayısıyla bu görüşe göre, nübüvvet makamı insanların ulaşamayacağı derecede yer alan yüce bir makamdır ve bu makam, bazı enbiyaların risalet makamına ulaşmalarına ortam hazırlayıcıdır.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
=== Benzerlikleri ===
=== Benzerlikleri ===
Risalet de nübüvvet gibi Allah tarafından kulları için gönderilmiş bir [[hilafet]] makamı ve Allah ile kulları arasındaki vasıtadır. Resul, Allah’ın istedikleri dışında bir şeyi istememekte ve risalet görevini yerine getirmek ve Allah’ın emirlerini insanlara ulaştırmak dışında bir amacı yoktur.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 118.</ref>
Risalet de nübüvvet gibi Allah tarafından kulları için gönderilmiş bir [[hilafet]] makamı ve Allah ile kulları arasındaki vasıtadır. Resul, Allah’ın istedikleri dışında bir şeyi istememekte ve risalet görevini yerine getirmek ve Allah’ın emirlerini insanlara ulaştırmak dışında bir amacı yoktur.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 118.</ref>
=== Farkları ===
=== Farkları ===
Resul ve nebi arasındaki farklar, bu ikisi arasında farklılık olduğunu ileri süren teoriye muvafık mütekellimler arasında farklı görüşleri barındırmaktadır.<ref>Maverdi, s. 51.</ref> Bu konudaki en önemli görüşler şunlardan ibarettir:
“Resul” ve “nebi” arasındaki farklar, bu ikisi arasında farklılık olduğunu ileri süren teoriye muvafık mütekellimler arasında farklı görüşleri barındırmaktadır.<ref>Maverdi, s. 51.</ref> Bu konudaki en önemli görüşler şunlardan ibarettir:
* Resul, yeni bir şeriat sahibi peygamberdir veya bir önceki şeriatın bazı hükümlerini geçersiz kılmak ve nesh etmek için görevlendirilmiş bir peygamberdir.<ref>Bağdadi, Usulu’d-Din, s. 154.</ref> Nebi ise, bir önceki şeriatın maarif ve hükümlerini tanıtmak ve açıklamak için gönderilmiş peygamberdir.<ref>Askeri, Mu’cemu’l-Furuku’l-Lügat, s. 531.</ref>
* Resul, yeni bir şeriat sahibi peygamberdir veya bir önceki şeriatın bazı hükümlerini geçersiz kılmak ve nesh etmek için görevlendirilmiş bir peygamberdir.<ref>Bağdad-i, Usulu’d-Din, s. 154.</ref> Nebi ise, bir önceki şeriatın maarif ve hükümlerini tanıtmak ve açıklamak için gönderilmiş peygamberdir.<ref>Askeri, Mu’cemu’l Furuku’l Lügat, s. 531.</ref>
* Resul, uykuda ve uyanıkken kendisine vahiy olunan ve [[vahiy]] meleğini her iki halde de gören kimsedir. Buna karşın nebiye yalnızca uyku halinde vahiy olunmakta ve yalnızca uykuda vahiy meleğini görür.<ref>Askeri, Mu’cemu’l-Furuku’l-Lügat, s. 362.</ref>-<ref>Kuleyni, c. 1, s. 176.</ref>
* Resul, uykuda ve uyanıkken kendisine vahiy olunan ve [[vahiy]] meleğini her iki halde de gören kimsedir. Buna karşın nebiye yalnızca uyku halinde vahiy olunmakta ve yalnızca uykuda vahiy meleğini görür.<ref>Askeri, Mu’cemu’l Furuku’l Lügat, s. 362.</ref>-<ref>Kuleyni, c. 1, s. 176.</ref>
* Resule vahiy, nebiye vahiyden daha yücedir. Resule vahiy, Hz. Cebrail (a.s) eliyle gerçekleşir, buna karşın nebiye vahiy, başka bir melek, kalbi ilham veya sadık rüyalar yoluyla gerçekleşir.<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 105.</ref><br />
* Resule vahiy, nebiye vahiyden daha yücedir. Resule vahiy, Hz. Cebrail (a.s) eliyle gerçekleşir. Buna karşın nebiye vahiy, başka bir melek, kalbi ilham veya sadık rüyalar yoluyla gerçekleşir.<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 105.</ref><br />


Elbette tüm bu farklar, bir delille doğru değildir; zira bu iki sözcük bir peygambere ıtlak olmuştur. Örneğin resul ve nebi kelimeleri Hz. İsa Mesih (a.s) veya Hz. Muhammed Mustafa’ya<ref>Meryem, 51.</ref> (s.a.a) ıtlak olmuştur.<br />
Elbette tüm bu farklar bir delille doğru değildir; zira bu iki sözcük bir peygambere ıtlak olmuştur. Örneğin “resul” ve “nebi” kelimeleri Hz. İsa Mesih (a.s) veya Hz. Muhammed Mustafa’ya<ref>Meryem, 51.</ref> (s.a.a) ıtlak olmuştur.<br />


Bazı hadislerde, bu itirazların yanıtında şöyle denmiştir; peygamberin kişisel meseleleriyle ilintili konularda hitap nebi diye gerçekleşmektedir. Örneğin: '''“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle…”'''<ref>Ahzab, 28.</ref> ve resul hitabı ise risalet yüküyle yüklenmesi ve umumi risaletin içeriği ile ilgili olduğu konulardadır. Örneğin: '''“Ey Resul! tebliğ et.”'''<ref>Maide, 67.</ref>-<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
Bazı hadislerde, bu itirazların yanıtında şöyle denmiştir: Hz. Peygamberin (s.a.a) kişisel meseleleriyle ilintili konularda hitap “nebi” diye gerçekleşmektedir. Örneğin: '''“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle…”'''<ref>Ahzab, 28.</ref> ve “resul” hitabı ise, risalet yüküyle yüklenmesi ve umumi risaletin içeriği ile ilgili olduğu konulardadır. Örneğin: '''“Ey Resul! tebliğ et.”'''<ref>Maide, 67.</ref>-<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>


== Peygamberlerin Gönderilmesinin Gerekliliği ==
== Peygamberlerin Gönderilmesinin Gerekliliği ==
İnsanın dine olan ihtiyacı ve peygamberlerin gerekliliği konusu kelam ilminin en önemli konularındandır ve her zaman mütekellim ve filozofların ilgisini çekmiştir. Bu konu eski zamanlardan beri farklı ekollerdeki düşünürlerin tartışmalarına neden olmuştur. Bu meyanda yalnızca [[Hinduizm]]’de [[Brahmanlar]], ilahî peygamberlerin gönderilişine ve semavi şeriatın nazil olmasını gerekli bilmemektedir. Buna karşın diğer düşünce sahipleri peygamberlik ve nübüvvetin matlup ve istenilen bir şey ve hikmet üzere olduğu, gerekli ve gerekli olmadığı konularında tartışmalar yapmışlardır. Son asırlarda da batılı bazı filozoflar, dinin afyon olduğunu iddia etmiş ve dinler ve ilahî peygamberlerin varlığını gerekli görmedikleri gibi zararlı, gelişmeye engel, insan özgürlüğü ve milletlerin afyonu olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>Rabbani Gulpeygani, s. 19, 20.</ref>  Ve kendilerince bazı deliller ileri sürmüşlerdir.<br />
İnsanın dine olan ihtiyacı ve peygamberlerin gerekliliği konusu kelam ilminin en önemli konularındandır ve her zaman mütekellim ve filozofların ilgisini çekmiştir. Bu konu eski zamanlardan beri farklı ekollerdeki düşünürlerin tartışmalarına neden olmuştur. Bu meyanda yalnızca [[Hinduizm]]’de [[Brahmanlar]], ilahî peygamberlerin gönderilişine ve semavi şeriatın nazil olmasını gerekli bilmemektedir. Buna karşın diğer düşünce sahipleri peygamberlik ve nübüvvetin matlup ve istenilen bir şey ve hikmet üzere olduğu, gerekli ve gerekli olmadığı konularında tartışmalar yapmışlardır. Son asırlarda da batılı bazı filozoflar, dinin afyon olduğunu iddia etmiş ve dinler ve ilahî peygamberlerin varlığını gerekli görmedikleri gibi, zararlı, gelişmeye engel, insan özgürlüğü ve milletlerin afyonu olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>Rabbani Gulpeygani, s. 19, 20.</ref>  Ve kendilerince bazı deliller ileri sürmüşlerdir.<br />


Onlardan bazıları dinin dış yönlerine, bazıları ise yalnızca dini ilke ve tartışmalara yöneliktir.
Onlardan bazıları dinin dış yönlerine, bazıları ise yalnızca dini ilke ve tartışmalara yöneliktir.
64. satır: 64. satır:
# Allah, hekimdir ve yaratmasıyla bir amaç gütmektedir;
# Allah, hekimdir ve yaratmasıyla bir amaç gütmektedir;
# Allah’ın insanları yaratmasındaki amacı, insanların kemale ulaşmasıdır;
# Allah’ın insanları yaratmasındaki amacı, insanların kemale ulaşmasıdır;
# İnsan seçme hakkına sahip bir varlıktır, dolayısıyla;
# İnsan seçme hakkına sahip bir varlıktır, dolayısıyla;
# Kemale ulaşmak, ihtiyari ve isteğe bağlı bazı işlerin yapılmasıyla mümkündür;
# Kemale ulaşmak, ihtiyari ve isteğe bağlı bazı işlerin yapılmasıyla mümkündür;
# İsteğe bağlı işlerin yapılması birkaç şeye bağlıdır: doğru yolu tanımak ve bilmek, o işlerin yapılması için dışsal ortamların sağlanması ve o işlerin yapılabilmesi için bireyde gerekli güç ve kudretin olması, dolayısıyla;
# İsteğe bağlı işlerin yapılması birkaç şeye bağlıdır: Doğru yolu tanımak ve bilmek, o işlerin yapılması için dışsal ortamların sağlanması ve o işlerin yapılabilmesi için bireyde gerekli güç ve kudretin olması, dolayısıyla;
# [[Lütuf kuralı]] ilkesine göre, Allah’ın insana hem seçme gücü ve hem de doğru yolu tanıma ortamını sağlayarak tanıtması gerekir;
# [[Lütuf kuralı]] ilkesine göre, Allah’ın insana hem seçme gücü ve hem de doğru yolu tanıma ortamını sağlayarak tanıtması gerekir;
# Buna karşın insanın tanıma ve kavrayış araçları his, akıl ve vahiydir;
# Buna karşın insanın tanıma ve kavrayış araçları his, akıl ve vahiydir;
# His ve akıl aracı, kişinin ferdi-toplumsal, maddi-manevi ve dünyevi-uhrevi yönlerini kapsayan saadet ve mutluluk yolunu tanımak için yeterli değildir, dolayısıyla;
# His ve akıl aracı, kişinin ferdi-toplumsal, maddi-manevi ve dünyevi-uhrevi yönlerini kapsayan saadet ve mutluluk yolunu tanımak için yeterli değildir, dolayısıyla;
# Hekim ve latif olan Allah Teâlâ’nın, insana, beşerin yaratılışındaki ilahî amaçlarının gerçekleşmesi için his ve akıl dışında başka bir yol daha göstermesi gerekmektedir. Bu yol, vahiyle ve gayb âlemiyle irtibattan başka bir şey değildir.
# Hekim ve latif olan Allah-u Teâlâ’nın insana, beşerin yaratılışındaki ilahî amaçlarının gerçekleşmesi için his ve akıl dışında başka bir yol daha göstermesi gerekmektedir. Bu yol, vahiyle ve gayb âlemiyle irtibattan başka bir şey değildir.
# Gayb âlemiyle irtibat ve vahiy almak, her insanın üstesinden gelebileceği bir şey değildir, dolayısıyla yalnızca bazı insanlar yaptıkları bazı doğru işlerden dolayı bu güç ve kudrete ulaşabilirler.<ref>Misbah Yezdi, Amuzeş Akaid, s. 177, 178; Misbah Yezdi, Rah ve Rahnema Şinasi, s. 16.</ref>
# Gayb âlemiyle irtibat ve vahiy almak, her insanın üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Dolayısıyla yalnızca bazı insanlar yaptıkları bazı doğru işlerden dolayı bu güç ve kudrete ulaşabilirler.<ref>Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s. 177, 178; Misbah Yezdi, Rah ve Rahnema Şinasi, s. 16.</ref>


== Dinin İçsel Yaklaşımı ==
== Dinin İçsel Yaklaşımı ==
Dini öğretilere göre, peygamberlerin gönderilmesinde bazı hikmetler yatmaktadır. Onlardan bazıları şunlardır:
Dini öğretilere göre peygamberlerin gönderilmesinde bazı hikmetler yatmaktadır. Onlardan bazıları şunlardır:
* Fıtri şeyleri zinde etmek ve aklın kapsadığı belirsizlikleri bertaraf etmek<ref>İbn Arabi, c. 2, s. 448.</ref>;
* Fıtri şeyleri canlı tutmak ve aklın kapsadığı belirsizlikleri bertaraf etmek<ref>İbn-i Arabi, c. 2, s. 448.</ref>;
* Kullara olan hüccetin tamamlanması ve onlar için bahane ve özür kapısının kapatılması)<ref>Müderrisi, s. 257.</ref>-<ref>Tabatabai, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 2, s. 141.</ref>;
* Kullara olan hüccetin tamamlanması ve onlar için bahane ve özür kapısının kapatılması)<ref>Müderrisi, s. 257.</ref>-<ref>Tabatabai, el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 2, s. 141.</ref>;
* Şeriatın insanlara iblağ edilmesi ve ilahî hükümlerin onlara ulaştırılarak açıklanması<ref>Sebzevari, Muhammed bin Habib, s. 558.</ref>;
* Şeriatın insanlara iblağ edilmesi ve ilahî hükümlerin onlara ulaştırılarak açıklanması<ref>Sebzivari, Muhammed b. Habib, s. 558.</ref>;
* İnsanları eğitmek ve yetiştirmek<ref>Cuma, 2.</ref>;
* İnsanları eğitmek ve yetiştirmek<ref>Cuma, 2.</ref>;
* Adalet ve eşitliğin sağlanması ve insanların birbirlerine olan zulümlerinin önünü almak<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 3, s. 199.</ref>;
* Adalet ve eşitliğin sağlanması ve insanların birbirlerine olan zulümlerinin önünü almak<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 3, s. 199.</ref>;
* Tağuta olan kulluklardan ve başka insanların zulüm ve zorbalıkları altında inleyen kulların kurtarılarak özgürleştirilmesi.<ref>Kuleyni, c. 8, s. 386.</ref>-<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 12, s. 243.</ref>
* Tağuta olan kulluklardan ve başka insanların zulüm ve zorbalıkları altında inleyen kulların kurtarılarak, özgürleştirilmesi.<ref>Kuleyni, c. 8, s. 386.</ref>-<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 12, s. 243.</ref>
=== Brahmanların Şüphesi ===
=== Brahmanların Şüphesi ===
Bazıları, Allah’ı tanımak ve semavi öğretileri anlamak için nübüvvete ve peygamberlerin gönderilmesine ihtiyaç olmadığını ileri sürmüş ve insanın kendi aklına dayanarak mutluluk yolunu yakalayabileceğini ve Allah’ı tanıyabileceğini iddia etmişlerdir. Eski zamanlarda Brahmanlar<ref>Fahri Razi, Mefatihu’l-Gayb, c. 19, s. 157.</ref>, Sabiin, [[Reenkarnasyon]]a<ref>Curcani, Şerhu’l-Mevakif, c. 8, s. 234.</ref> inananlar ve Sumniyeler<ref>Taftazani, Şerhu’l-Akaidu’n-Nesefiye, s. 85.</ref>, son zamanlarda ise deistler bu görüşe sahiptirler. Onlar bu görüşleri için kendilerince birkaç delil ileri sürmüşlerdir. Bu görüş, Brahmanlar dışında, Ahmed bin Tayyip Sorhi ve Kutbuddin Ravendi gibi Müslüman düşünürlere de atfedilmiştir.<ref>Fahuri ve Halil el-Cer, Tarihi Felsefe der Cihan İslam, s. 343.</ref> Deistlerin ileri sürdükleri en önemli delilleri şunlardan ibarettir:
Bazıları, Allah’ı tanımak ve semavi öğretileri anlamak için nübüvvete ve peygamberlerin gönderilmesine ihtiyaç olmadığını ileri sürmüş ve insanın kendi aklına dayanarak mutluluk yolunu yakalayabileceğini ve Allah’ı tanıyabileceğini iddia etmişlerdir. Eski zamanlarda Brahmanlar<ref>Fahri Razi, Mefatihu’l Gayb, c. 19, s. 157.</ref>, Sabiin, [[Reenkarnasyon]]a<ref>Curcani, Şerhu’l Mevakif, c. 8, s. 234.</ref> inananlar ve Sumniyeler<ref>Taftazani, Şerhu’l Akaidu’n-Nesefiye, s. 85.</ref>, son zamanlarda ise, deistler bu görüşe sahiptirler. Onlar bu görüşleri için kendilerince birkaç delil ileri sürmüşlerdir. Bu görüş, Brahmanlar dışında, Ahmed b. Tayyip Sorhi ve Kutbuddin-i Ravendi gibi Müslüman düşünürlere de atfedilmiştir.<ref>Fahuri ve Halil el-Cer, Tarih-i Felsefe der Cihanİslam, s. 343.</ref> Deistlerin ileri sürdükleri en önemli delilleri şunlardan ibarettir:
:“Peygamberlerin mesajları ya aklın dedikleri ile aynıdır; bu durumda akıl varken peygambere ve onun mesajına ihtiyaç yoktur; ya da akla aykırıdır, bu durumda akıl o mesajı kabul etmekten kaçınmaktadır.<ref>Hilli, Keşfu’l-Murada fi Şerhi Tecridi’l-İ’tikad, s. 345.</ref> Ve dolayısıyla akli ve rasyonel olarak (akıl kabul etmediği için) onu reddetmek gerekir.”<ref>Lahici, Şerhu’l-Usulu’l-Hamse, s. 380.</ref>
:“Peygamberlerin mesajları ya aklın dedikleri ile aynıdır; bu durumda akıl varken peygambere ve onun mesajına ihtiyaç yoktur; ya da akla aykırıdır, bu durumda akıl o mesajı kabul etmekten kaçınmaktadır.<ref>Hilli, Keşfu’l Murada fi Şerh-i Tecridi’l İ’tikad, s. 345.</ref> Ve dolayısıyla akli ve rasyonel olarak (akıl kabul etmediği için) onu reddetmek gerekir.”<ref>Lahici, Şerhu’l Usulu’l Hamse, s. 380.</ref>
Ancak bu iddia doğru değildir, zira:<br />
Ancak bu iddia doğru değildir, zira:<br />


Aklın kabul ettiği ve reddettiği şeyler dışında üçüncü bir şık daha vardır. O da aklın reddetmediği, buna karşın aklın idrak etmekten aciz olduğu bazı öğretilerdir. Şöyle ki: vahyi öğretiler iki türlüdür: ya akıl onları idrak etme gücüne sahiptir (örneğin [[usul-u din]] gibi) ya da o öğretileri doğru bir şekilde idrak etme gücünden acizdir. Böyle bir yerde akıl sessizliğe bürünmekte ve görüş bildirmemektedir.<br />
Aklın kabul ettiği ve reddettiği şeyler dışında üçüncü bir şık daha vardır. O da aklın reddetmediği, buna karşın aklın idrak etmekten aciz olduğu bazı öğretilerdir. Şöyle ki vahyi öğretiler iki türlüdür: Ya akıl onları idrak etme gücüne sahiptir (örneğin [[usul-u din]] gibi) ya da o öğretileri doğru bir şekilde idrak etme gücünden acizdir. Böyle bir yerde akıl sessizliğe bürünmekte ve görüş bildirmemektedir.<br />


Beşer aklının bağımsız olarak idrak etmekten aciz olduğu yerlerde akıl bir şey söylememekte ve sessizliğe bürünmektedir. Örneğin mebde ve [[mead]]’ın bilinmesi, Allah’ın sıfatları, doğru bir yaşamın yolu<ref>Petersun ve Başkaları, s. 48.</ref> ve bunun gibi yerlerde vahiy bize doğru yolu gösterebilir. Ancak aklın tek başına ulaşabileceği ve öğrenebileceği şeylerde vahiy, o konuda tekit konumunda olmakta ve dindar insanların ona olan itimadını ortaya koymaktadır.<ref>Şerif Murtaza, ez-Zehire fi İlmi’l Kelam, s. 324; Hilli, el-Elfeyn, s. 345.</ref>
Beşer aklının bağımsız olarak idrak etmekten aciz olduğu yerlerde akıl bir şey söylememekte ve sessizliğe bürünmektedir. Örneğin mebde ve [[mead]]’ın bilinmesi, Allah’ın sıfatları, doğru bir yaşamın yolu<ref>Petersun ve Başkaları, s. 48.</ref> ve bunun gibi yerlerde vahiy bize doğru yolu gösterebilir. Ancak aklın tek başına ulaşabileceği ve öğrenebileceği şeylerde vahiy, o konuda tekit konumunda olmakta ve dindar insanların ona olan itimadını ortaya koymaktadır.<ref>Şerif Murtaza, ez-Zehire fi İlmi’l Kelam, s. 324; Hilli, el-Elfeyn, s. 345.</ref>
93. satır: 93. satır:
Peygamberlerin gönderilmesinin nedeni, insanın yaratılış amacının tahakkuku ve gerçekleşmesine yöneliktir. Öyleyse peygamberlerin gönderilmesinin temel nedeni, insanın yaratılması hedefi ile aynıdır. Bu ana amacın yanı sıra, bazı ikincil amaçlar da bulunmaktadır. Bunlar, [[Kur’an-ı Kerim]]’in, peygamberlerin ve nübüvvetin ispatı için açıkladığı bazı delillerdir. Bu amaç ve hedeflerden en önemlileri özet olarak şunlardan ibarettir:
Peygamberlerin gönderilmesinin nedeni, insanın yaratılış amacının tahakkuku ve gerçekleşmesine yöneliktir. Öyleyse peygamberlerin gönderilmesinin temel nedeni, insanın yaratılması hedefi ile aynıdır. Bu ana amacın yanı sıra, bazı ikincil amaçlar da bulunmaktadır. Bunlar, [[Kur’an-ı Kerim]]’in, peygamberlerin ve nübüvvetin ispatı için açıkladığı bazı delillerdir. Bu amaç ve hedeflerden en önemlileri özet olarak şunlardan ibarettir:
* '''Toplumda tevhidin tamamlanması ve tekmili'''
* '''Toplumda tevhidin tamamlanması ve tekmili'''
İnsanın yaratılma amaçlarından birisi, insanın seçme hakkına dayalı güzel amelleri yapması ve Allah’ı tanıma doğrultusunda elde ettiği marifetler ışığındaki tekâmülüdür. Allah’ın marifet kemali, [[tevhid]]in idrak edilmesi ve her türlü şerikin Allah Teâlâ’dan uzak tutulmasıyla mümkündür. Bu durum, peygamberlerin yardımıyla mümkündür. Peygamberler, Allah tarafından insanı [[şirk]] ve put perestlik zilletinden kurtarması ve onları Allah’ın birliğine ve tevhide davet etmesi için görevlendirilmiştir. Kur’an-ı Kerim bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: '''“Andolsun ki biz, «Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının» diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.”''' ([[Nahl]], 36)
İnsanın yaratılma amaçlarından birisi, insanın seçme hakkına dayalı güzel amelleri yapması ve Allah’ı tanıma doğrultusunda elde ettiği marifetler ışığındaki tekâmülüdür. Allah’ın marifet kemali, [[tevhid]]in idrak edilmesi ve her türlü şerikin Allah-u Teâlâ’dan uzak tutulmasıyla mümkündür. Bu durum, peygamberlerin yardımıyla mümkündür. Peygamberler, Allah tarafından insanı [[şirk]] ve put perestlik zilletinden kurtarması ve onları Allah’ın birliğine ve tevhide davet etmesi için görevlendirilmiştir. Kur’an-ı Kerim bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: '''“Andolsun ki biz, «Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının» diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.”''' ([[Nahl]], 36)
[[Hz. Ali (a.s)]] da bu konuya benzer bir açıklamada bulunarak şöyle buyurmuştur:
[[Hz. Ali (a.s)]] da bu konuya benzer bir açıklamada bulunarak şöyle buyurmuştur:
:“Allah, peygamberleri, tevhit ve Allah’ın sıfatlarını bilmeleri ve Onun rububiyet ve birliğine iman etmeleri için gönderdi.”<ref>Nehcü’l-Belağa, 143. Hutbe.</ref>
:“Allah, peygamberleri, tevhit ve Allah’ın sıfatlarını bilmeleri ve O’nun rububiyet ve birliğine iman etmeleri için gönderdi.”<ref>Nehcü’l Belağa, 143. Hutbe.</ref>
* '''Eğitim ve Öğretim'''
* '''Eğitim ve Öğretim'''
Nübüvvetin faydalarından biri de insanların öğretim, dini terbiye ve eğitim almalarıdır. Aşağıdaki ayette buna işaret edilmiştir:
Nübüvvetin faydalarından biri de insanların öğretim, dini terbiye ve eğitim almalarıdır. Aşağıdaki ayette buna işaret edilmiştir:
“Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.” ([[Cuma]], 2)
“Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.” ([[Cuma]], 2)
* '''Adalet ve Eşitliğin Sağlanması'''
* '''Adalet ve Eşitliğin Sağlanması'''
104. satır: 104. satır:
'''“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”''' ([[Hadid]], 25)<br />
'''“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”''' ([[Hadid]], 25)<br />


Bu ayeti kerimeye göre, peygamberler mucize ve açık delillerle insanları hakka davet etmek,  aralarında adaleti sağlamak ve zalimler karşısında onları uyandırıp kıyam etmeleri için gönderilmiştir.
Bu ayet-i kerimeye göre, peygamberler mucize ve açık delillerle insanları hakka davet etmek,  aralarında adaleti sağlamak ve zalimler karşısında onları uyandırıp kıyam etmeleri için gönderilmiştir.
* '''İnsanların Özgürlüğü'''
* '''İnsanların Özgürlüğü'''
İnsanın [[şeytan]] ve nefsi emarenin boyunduruğundan kurtularak tekamül ve maneviyata doğru yol alması, hak ve batıl yolu bilmesine bağlıdır. Peygamberler, vahiy yoluyla elde ettikleri hidayet ve saadet programını dünya ve ahiret yönünde ihtiyaç duyulan tüm marifetleri insanlara göstermektedirler. Şu ayeti kerime bu meseleye işaret etmektedir:<br />
İnsanın [[şeytan]] ve nefsi emarenin boyunduruğundan kurtularak, tekamül ve maneviyata doğru yol alması, hak ve batıl yolu bilmesine bağlıdır. Peygamberler, vahiy yoluyla elde ettikleri hidayet ve saadet programını dünya ve ahiret yönünde ihtiyaç duyulan tüm marifetleri insanlara göstermektedirler. Şu ayet-i kerime bu meseleye işaret etmektedir:<br />


'''“Yanlarındaki [[Tevrat]] ve [[İncil]]'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”''' ([[A’raf]], 157)<br />
'''“Yanlarındaki [[Tevrat]] ve [[İncil]]'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”''' ([[A’raf]], 157)<br />
116. satır: 116. satır:
'''“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”''' ([[İbrahim Suresi|İbrahim]], 1)
'''“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”''' ([[İbrahim Suresi|İbrahim]], 1)
* '''Müjdeci ve Uyarıcı'''
* '''Müjdeci ve Uyarıcı'''
Peygamberlerin bir başka faydası da iyi ve salih insanlara müjde vermek ve onları kötü işlerden ve Allah’a itaatsizlikten sakındırmaktır. Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
Peygamberlerin bir başka faydası da iyi ve salih insanlara müjde vermek ve onları kötü işlerden ve Allah’a itaatsizlikten sakındırmaktır. Allah-u Teala, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz.” ([[En’am]], 48)
“Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz.” ([[En’am]], 48)
* '''Hüccetin Tamamlanması'''
* '''Hüccetin Tamamlanması'''
123. satır: 123. satır:
'''“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.”''' ([[Nisa]], 165)
'''“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.”''' ([[Nisa]], 165)
* '''• Anlaşmazlıkların Giderilmesi İçin Hakemlik''
* '''• Anlaşmazlıkların Giderilmesi İçin Hakemlik''
İnsan toplumları her zaman anlaşmazlık ateşinde yanmış ve yanmaktadır. Kendileri de aralarındaki anlaşmazlığın giderilmesinde başarılı olamamaktadırlar. Çünkü bilgi ve bilimleri her yönden sınırlıdır. Öte yandan kendini beğenmişlik ve bencillik genelde başkalarına itaat etmelerine izin vermemektedir, ancak Allah’ın sonsuz ve sınırsız ilim deryasından ve okyanusundan ilimlerini alan peygamberler, diğer insanlardan daha üst bir düzeyde yer almaktadır. Dolayısıyla peygamberler anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli bir role sahiptirler. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır:<br />
İnsan toplumları her zaman anlaşmazlık ateşinde yanmış ve yanmaktadır. Kendileri de aralarındaki anlaşmazlığın giderilmesinde başarılı olamamaktadırlar. Çünkü bilgi ve bilimleri her yönden sınırlıdır. Öte yandan kendini beğenmişlik ve bencillik genelde başkalarına itaat etmelerine izin vermemektedir. Ancak Allah’ın sonsuz ve sınırsız ilim deryasından ve okyanusundan ilimlerini alan peygamberler, diğer insanlardan daha üst bir düzeyde yer almaktadır. Dolayısıyla peygamberler anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli bir role sahiptirler. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır:<br />


'''“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde anlaşmazlığa düştüklerigerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.”''' ([[Bakara]], 213)
'''“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde anlaşmazlığa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.”''' ([[Bakara]], 213)
* '''Tam ve Eksiksiz Yaşam ve Hayata Davet'''
* '''Tam ve Eksiksiz Yaşam ve Hayata Davet'''
'''“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”''' ([[Enfal]], 24)<br />
'''“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”''' ([[Enfal]], 24)<br />


Yukarıdaki ayet, [[bi’set]]in amaçlarından biri olarak; maddi, manevi, kültürel, ekonomik, siyasi, ahlaki ve sosyal yaşam olmak üzere yaşantı ve hayatın tüm yönlerine değinmektedir.<ref>Misbah Yezdi, s. 23, 56.</ref>
Yukarıdaki ayet [[bi’set]]in amaçlarından biri olarak, maddi, manevi, kültürel, ekonomik, siyasi, ahlaki ve sosyal yaşam olmak üzere yaşantı ve hayatın tüm yönlerine değinmektedir.<ref>Misbah Yezdi, s. 23, 56.</ref>


== Peygamberlerin Özellikleri ==
== Peygamberlerin Özellikleri ==
=== Gayp Âlemiyle İlişkileri ===
=== Gayp Âlemiyle İlişkileri ===
Peygamberlerin en önemli ve temel özelliği, gaybi ilimleri ile olan ilişkileri ve vahiy aracılığı ile ilahî mesajları almalarıdır. [[Vahiy]], dini terminolojide özel öğretiler ve kati bilgilerdir ve Allah katında seçilen bazı insanlara indirilmektedir. Bunun sonucunda gayp âleminden bir kapı ve mana âleminden yeni ufuklar enbiyanın üzerine açılır.<ref>Tabatabai, Vahiy y Şuur Merbuz, s. 104.</ref>
Peygamberlerin en önemli ve temel özelliği, gaybi ilimleri ile olan ilişkileri ve vahiy aracılığı ile ilahî mesajları almalarıdır. [[Vahiy]], dini terminolojide özel öğretiler ve kati bilgilerdir; Allah katında seçilen bazı insanlara indirilmektedir. Bunun sonucunda gayp âleminden bir kapı ve mana âleminden yeni ufuklar enbiyanın üzerine açılır.<ref>Tabatabai, Vahiy ya Şuur-u Mermuz, s. 104.</ref>
=== Mucize Kudretine Sahip Olmaları ===
=== Mucize Kudretine Sahip Olmaları ===        
Allah tarafından gönderilen her peygamberin, olağanüstü güç ve kudreti bulunmaktadır. Peygamberler insanoğlunun yapmaktan aciz olduğu ve insanüstü olan bu güçle bir veya birkaç şey yapabilmektedirler. Bu olağanüstü işleri yapmak, onların ilahi yardımlarla donatıldığını ve Ondan yararlandıklarını göstermektedir. Bu olağanüstü işler, peygamberlerin davetlerinin ve sözlerinin ilahî olduğunun bir kanıtıdır.<br />
Allah tarafından gönderilen her peygamberin olağanüstü güç ve kudreti bulunmaktadır. Peygamberler insanoğlunun yapmaktan aciz olduğu ve insanüstü olan bu güçle bir veya birkaç şey yapabilmektedirler. Bu olağanüstü işleri yapmak, onların ilahi yardımlarla donatıldığını ve Ondan yararlandıklarını göstermektedir. Bu olağanüstü işler, peygamberlerin davetlerinin ve sözlerinin ilahî olduğunun bir kanıtıdır.<br />


Bu olağanüstü işleri yapmak [[mucize]] olarak adlandırılmaktadır. Kısacası mucizeden maksat; nübüvvet (peygamberlik) iddiası ve meydan okuma ile birlikte karşısında kimsenin bir şey yapamayacağı ve önünü alamayacağı olağanüstü işlerin yapılmasıdır.<ref>Mufid, en-Nuketu’l-İ’tikadiye, s. 35.</ref>
Bu olağanüstü işleri yapmak [[mucize]] olarak adlandırılmaktadır. Kısacası mucizeden maksat, nübüvvet (peygamberlik) iddiası ve meydan okuma ile birlikte karşısında kimsenin bir şey yapamayacağı ve önünü alamayacağı olağanüstü işlerin yapılmasıdır.<ref>Mufid, en-Nuketu’l İ’tikadiye, s. 35.</ref>
=== İsmet (Masumiyet) ===
=== İsmet (Masumiyet) ===      
Peygamberlerin bir diğer belirgin özelliği de insanların onlara güvensizliğine neden olabilecek işlerden uzak durmaları ve korunmalarıdır. [[İmamiye]] mütekellimlerin görüşüne göre ismetten maksat; Allah’ın lütfu sayesinde insanın [[günah]]tan kendi isteği ile kaçınması ve imtina etmesidir.<ref>Şerif Murtaza, Resilu’ş-Şerif el-Murtaza, s. 326.</ref> Bu özellik, Allah tarafından kuluna verilen nefsani bir meleke ve lütuftur. Şöyle ki her ne kadar günah işleme gücü olsa da artık onda itaatsizlik veya günah işleme motivasyonu bulunmamaktadır.<ref>Hilli, el-Babu el-Hadi Aşer, s. 9.</ref>
Peygamberlerin bir diğer belirgin özelliği de insanların onlara güvensizliğine neden olabilecek işlerden uzak durmaları ve korunmalarıdır. [[İmamiye]] mütekellimlerin görüşüne göre ismetten maksat, Allah’ın lütfu sayesinde insanın [[günah]]tan kendi isteği ile kaçınması ve imtina etmesidir.<ref>Şerif Murtaza, Resilu’ş-Şerif el-Murtaza, s. 326.</ref> Bu özellik, Allah tarafından kuluna verilen nefsani bir meleke ve lütuftur. Şöyle ki her ne kadar günah işleme gücü olsa da artık onda itaatsizlik veya günah işleme motivasyonu bulunmamaktadır.<ref>Hilli, el-Babu el-Hadi Aşer, s. 9.</ref>
Peygamberlerin ismet ve masumiyeti kaç konuyu kapsamaktadır:
Peygamberlerin ismet ve masumiyeti kaç konuyu kapsamaktadır:
* [[Şirk]] ve küfürden (kâfirlikten) ismet
* [[Şirk]] ve küfürden (kâfirlikten) ismet
150. satır: 150. satır:
Velayetten maksat, başka insanlar hakkında bir şekilde tasarrufta bulunmaya ruhsat ve onlara yöneticilik anlamına gelen Allah’a yakınlıktır.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 6, s. 124.</ref> Bu [[velayet]]: tekvini ve teşrii olmak üzere ikiye ayrılır:
Velayetten maksat, başka insanlar hakkında bir şekilde tasarrufta bulunmaya ruhsat ve onlara yöneticilik anlamına gelen Allah’a yakınlıktır.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 6, s. 124.</ref> Bu [[velayet]]: tekvini ve teşrii olmak üzere ikiye ayrılır:
* '''Tekvini velayet ya da Tekvinde velayet'''
* '''Tekvini velayet ya da Tekvinde velayet'''
Bu velayetten maksat; dünya ve dünya ötesindeki varlıklara yöneticilik ve onların durumlarında değişikliği, beraberinde getirecek onlara doğrudan tasarruf hakkıdır. Teşrii velayet de kendi arasında birkaç kısma ayrılmaktadır: tefsiri velayet, içtimai velayet, politik yöneticilik ve şeri hükümlerin teşriinde velayet.
Bu velayetten maksat; dünya ve dünya ötesindeki varlıklara yöneticilik ve onların durumlarında değişikliği beraberinde getirecek onlara doğrudan tasarruf hakkıdır. Teşrii velayet de kendi arasında birkaç kısma ayrılmaktadır: tefsiri velayet, içtimai velayet, politik yöneticilik ve şer’i hükümlerin teşriinde velayet.
** '''Tefsiri velayet:''' Kur’an-ı Kerim’in içinde hata olmayacak şekilde [[tefsir]] ve yorum hakkına sahip olunması.
** '''Tefsiri velayet:''' Kur’an-ı Kerim’in içinde hata olmayacak şekilde [[tefsir]] ve yorum hakkına sahip olunması.
** '''İçtimai velayet:''' Allah tarafından bazı insanlara özel olarak verilen liderlik ve başka insanlara yöneticilik hakkı.
** '''İçtimai velayet:''' Allah tarafından bazı insanlara özel olarak verilen liderlik ve başka insanlara yöneticilik hakkı.
** '''Hükümlerin teşriinde velayet:''' Şeri hükümlerin teşri edilmesi ve kanun koyma hakkıdır.<ref>Cevadi Amuli, Velayeti Fakih, s. 124</ref><br />
** '''Hükümlerin teşriinde velayet:''' Şer’i hükümlerin teşri edilmesi ve kanun koyma hakkıdır.<ref>Cevadi Amuli, Velayet-i Fakih, s. 124</ref><br />


Velayet tüm kısımlarıyla birlikte Allah’a özgüdür. Bazı durumlarda peygamberlere ve bazı insanlara velayet hakkı verilmiştir. Peygamberler, tekvini ve içtimai velayete sahiptirler. Yeni din getirmeyen peygamberlerin tefsiri velayete de sahiptirler.<br />
Velayet tüm kısımlarıyla birlikte Allah’a özgüdür. Bazı durumlarda peygamberlere ve bazı insanlara velayet hakkı verilmiştir. Peygamberler tekvini ve içtimai velayete sahiptirler. Yeni din getirmeyen peygamberler, tefsiri velayete de sahiptir.<br />


Hükümlerin teşrii velayeti konusunda, İmamiyyenin meşhur görüşü şudur: yalnızca İslam Peygamberi [[Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)]] o da yalnızca birkaç özel hükümde, böyle bir hakka sahip olmuştur ve Allah’tan başka hiç kimsenin ilk şeri hükümleri teşri etmeye hakkı yoktur. Bu birkaç özel hüküm şunlardan ibarettir: dört rekâtlı namazlara iki rekât namazın eklenmesi, akşam namazına üçüncü rekâtın eklenmesi, her ay üç gün istihbab ve sarhoş edici her şeyin haram oluşu.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 265.</ref>
Hükümlerin teşrii velayeti konusunda, İmamiyyenin meşhur görüşü şudur: Yalnızca İslam Peygamberi [[Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)]] o da yalnızca birkaç özel hükümde, böyle bir hakka sahip olmuştur ve Allah’tan başka hiç kimsenin ilk şer’i hükümleri teşri etmeye hakkı yoktur. Bu birkaç özel hüküm şunlardan ibarettir: Dört rekâtlı namazlara iki rekât namazın eklenmesi, akşam namazına üçüncü rekâtın eklenmesi, her ay üç gün istihbab ve sarhoş edici her şeyin haram oluşu.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 265.</ref>
=== Sözlerinin Hüccet Oluşu ve İtaatinin Gerekliliği ===
=== Sözlerinin Hüccet Oluşu ve İtaatinin Gerekliliği ===
Peygamberlerin bir diğer özelliği, sözlerinin başka insanlara [[hüccet]] ve kanıt oluşudur. Peygamberlerin günah ve hatadan masumiyet ve velayetlerinden dolayı sahip oldukları bu özellikten maksat, peygamberlerin sözlerindeki delil ve kanıtlardan dolayı değil, resulün zati kişiliği ve kişisel haklarından dolayıdır. Bu onların sözlerinin sıhhatini tazmin etmekte ve halkın onlara bağlılıklarına neden olmaktadır. Yani insanlar, peygamberin nübüvvetini kabul ettikten sonra, artık onların diğer söz ve mesajları için onlardan delil ve kanıt istememektedirler.<ref>Suruş, Best Tecrübei Nebevi, s. 135.</ref><br />
Peygamberlerin bir diğer özelliği, sözlerinin başka insanlara [[hüccet]] ve kanıt oluşudur. Peygamberlerin günah ve hatadan masumiyet ve velayetlerinden dolayı sahip oldukları bu özellikten maksat, peygamberlerin sözlerindeki delil ve kanıtlardan dolayı değil, resulün zati kişiliği ve kişisel haklarından dolayıdır. Bu onların sözlerinin sıhhatini tazmin etmekte ve halkın onlara bağlılıklarına neden olmaktadır. Yani insanlar, peygamberin nübüvvetini kabul ettikten sonra, artık onların diğer söz ve mesajları için onlardan delil ve kanıt istememektedirler.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref><br />


Sözlerinin dayanağı, ortaya koydukları delilden dolayı değil, kendi kişilikleridir. Elbette peygamberlerin sözlerinden maksat onların sözlerinin istidlal içerikli ve makul olmadığı anlamında değildir, bilakis kendi sözleri için delil getirmeye ihtiyaç duyulmamasıdır.<ref>Suruş, Best Tecrübei Nebevi, s. 135.</ref> Bu özellikten dolayı ilahî Peygamberlerin itaatleri, Allah’a itaatle aynı ayardadır ve insanların onlara uymaları lazım ve farzdır.<ref>Nisa, 59.</ref> İnsanlara Allah’a itaat ettikleri gibi peygamberlere itaat etmeleri emredildi.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 4, s. 388, 389.</ref>
Sözlerinin dayanağı, ortaya koydukları delilden dolayı değil, kendi kişilikleridir. Elbette peygamberlerin sözlerinden maksat, onların sözlerinin istidlal içerikli ve makul olmadığı anlamında değildir. Bilakis kendi sözleri için delil getirmeye ihtiyaç duyulmamasıdır.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref> Bu özellikten dolayı ilahî peygamberlerin itaatleri, Allah’a itaatle aynı ayardadır ve insanların onlara uymaları lazım ve farzdır.<ref>Nisa, 59.</ref> İnsanlara Allah’a itaat ettikleri gibi peygamberlere itaat etmeleri emredildi.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 4, s. 388, 389.</ref>


=== Gayb İlmi ===
=== Gayb İlmi ===
İlahî peygamberler, insanları kemale ulaştırmak ve Allah’a yakınlaştırma maksadıyla batıni ve toplumsal velayetle donatılmıştır. Liderlik ve insanların hidayet işini daha iyi yapmaları için hükümlerin teşri nedenini, kriterlerini ve bazı işlerin tekvinini bilmeleri de gerekir. Kur’an-ı Kerim, ilim ve hikmeti peygamberlerin iki özelliği unvanı ile belirtmiş ve peygamberlerin bazı şeylere ilim ve bilgilerinin olduğunu belirtmiştir. Bu ilim aşağıdaki şeyleri kapsamaktadır:
İlahî peygamberler, insanları kemale ulaştırmak ve Allah’a yakınlaştırma maksadıyla batıni ve toplumsal velayetle donatılmıştır. Liderlik ve insanların hidayet işini daha iyi yapmaları için hükümlerin teşri nedenini, kriterlerini ve bazı işlerin tekvinini bilmeleri de gerekir. Kur’an-ı Kerim, “ilim” ve “hikmeti” peygamberlerin iki özelliği unvanı ile belirtmiş ve peygamberlerin bazı şeylere ilim ve bilgilerinin olduğunu belirtmiştir. Bu ilim aşağıdakileri kapsamaktadır:
* Başka kitaplara ilim,
* Başka kitaplara ilim,
* İlahî isimlere ve tekvini işlere ilim,<ref>Ali bin İbrahim, Tefsiri Kummi, c. 1, s. 46.</ref>
* İlahî isimlere ve tekvini işlere ilim,<ref>Ali b. İbrahim, Tefsir-i Kummi, c. 1, s. 46.</ref>
* Başka bilimlere ilim. Örneğin Hz. Davud’un zırh yapımını bilmesi,<ref>Enbiya, 80.</ref> Hz. Süleyman’ın (a.s) kuşların dilini bilmesi ve [[cin]]lere hükümranlığı<ref>Neml, 16.</ref> veya Hz. Yusuf’un sahip olduğu rüya tabirlerini ve gayp ilimlerini bilmesi.<ref>Yusuf, 21.</ref>
* Başka bilimlere ilim. Örneğin Hz. Davud’un (a.s) zırh yapımını bilmesi,<ref>Enbiya, 80.</ref> Hz. Süleyman’ın (a.s) kuşların dilini bilmesi ve [[cin]]lere hükümranlığı<ref>Neml, 16.</ref> veya Hz. Yusuf’un (a.s) sahip olduğu rüya tabirlerini ve gayp ilimlerini bilmesi.<ref>Yusuf, 21.</ref>
Gayp ilminden maksat, duygu ve hislerle idrak edilemeyen gizli şeylerden haberdar olmak demektir. Bu ilim Allah’a mahsustur ve yeterliliği olan ve bu özellikten kötü bir şekilde istifade etmeyen kişilere de Allah kişinin kendi kapasitesi ölçüsünde vermektedir.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 15, s. 393.</ref>
Gayp ilminden maksat, duygu ve hislerle idrak edilemeyen gizli şeylerden haberdar olmak demektir. Bu ilim Allah’a mahsustur ve yeterliliği olan ve bu özellikten kötü bir şekilde istifade etmeyen kişilere de Allah kişinin kendi kapasitesi ölçüsünde vermektedir.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 15, s. 393.</ref>


=== Peygamberlerin Art Arda Gönderilmesinin Hikmeti ===
=== Peygamberlerin Ard-Arda Gönderilmesinin Hikmeti ===
İnsanoğlunun ilk yaratılışından itibaren, hidayet araçlarına olan ihtiyacından dolayı, ilahi peygamberler bulunmaktaydı. Peygamberlerin sayısı ve art arda gönderilmesinin nedeni gibi sorular insanın zihnini kurcalamaktadır. Neden bu kadar peygamber toplumlara geldi? Neden ilk günden din kamil olmadı? Dini kaynaklara baktığımızda peygamberlerin art arda gönderilmesinin felsefesi hakkında birkaç faktör belirtilmiştir:
İnsanoğlunun ilk yaratılışından itibaren, hidayet araçlarına olan ihtiyacından dolayı, ilahi peygamberler bulunmaktaydı. Peygamberlerin sayısı ve ard-arda gönderilmesinin nedeni gibi sorular insanın zihnini kurcalamaktadır. Toplumlara neden bu kadar peygamber geldi? Neden ilk günden din kamil olmadı? Dini kaynaklara baktığımızda peygamberlerin ard-arda gönderilmesinin felsefesi hakkında birkaç faktör belirtilmiştir:
* '''Dinin Temel İlkelerinin Değişmeden ve Unutulmaktan Korunması'''
* '''Dinin Temel İlkelerinin Değişmeden ve Unutulmaktan Korunması'''
Çok sayıda peygamberin gönderilmesinin nedeni, insanoğlunun hidayeti ve dini öğretilerin insanlar tarafından değişikliklere uğramalarından dolayıdır. İnsanlar zamanla yeryüzüne yayıldıktan ve aralarındaki sosyal ilişkiler arttıktan sonra, bir takım anlaşmazlıklar yaşanmaya başladı. Dikta ve zorbalar, zayıf halktan yararlanmak ve onları sömürme peşinde koşmaktaydılar. İdeal bir toplumun kurulması, eşit ve kardeşçe yaşamın sağlanması için mücadele eden peygamberler bu zorbaların karşısında durdular. Bu koşullar altında, bu zorba güçler için peygamberlerle mücadele etmenin en kolay yolu onların öğretilerini, getirdiklerini ve dinin temel ilkelerini değiştirmek ve bozmak yolunu seçmeleri gayet doğaldır.<ref>Mutahhari, Camie ve Tarih, s. 212.</ref> İnanç ve ameli olarak tahrif, örneğin: meleklerin kız olduğunu ileri sürmek, [[Hz. İsa]] ve [[Hz. Üzeyr]]’in Allah’ın çocukları olduğunu iddia etmek, teslis, [[haram]] ve helallerin yer değiştirmesi ve ameli olarak dine bidat bulaştırmaktır.<ref>En’am, 140.</ref>
Çok sayıda peygamberin gönderilmesinin nedeni, insanoğlunun hidayeti ve dini öğretilerin insanlar tarafından değişikliklere uğramalarından dolayıdır. İnsanlar zamanla yeryüzüne yayıldıktan ve aralarındaki sosyal ilişkiler arttıktan sonra, bir takım anlaşmazlıklar yaşanmaya başladı. Dikta ve zorbalar, zayıf halktan yararlanmak ve onları sömürme peşinde koşmaktaydılar. İdeal bir toplumun kurulması, eşit ve kardeşçe yaşamın sağlanması için mücadele eden peygamberler bu zorbaların karşısında durdular. Bu koşullar altında bu zorba güçler için peygamberlerle mücadele etmenin en kolay yolu, onların öğretilerini, getirdiklerini ve dinin temel ilkelerini değiştirmek ve bozmak yolunu seçmeleri gayet doğaldır.<ref>Mutahhari, Camie ve Tarih, s. 212.</ref> İnanç ve ameli olarak tahrif, örneğin, meleklerin kız olduğunu ileri sürmek, [[Hz. İsa]] ve [[Hz. Üzeyr]]’in Allah’ın çocukları olduğunu iddia etmek, teslis, [[haram]] ve helallerin yer değiştirmesi ve ameli olarak dine bidat bulaştırmaktır.<ref>En’am, 140.</ref>
İlahi mesajların halklar arasında kalıcı kalması, unutulmaya yüz tutmaması ve tahriften korunması için tarihin her devresinde bir önceki öğretileri tebliğ edecek veya yeni yeni öğretiler getirerek, dini öğretileri doğru bir şekilde insanlara sunacak kişilere (peygamberlere) ihtiyaç vardır.
İlahi mesajların halklar arasında kalıcı kalması, unutulmaya yüz tutmaması ve tahriften korunması için tarihin her devresinde bir önceki öğretileri tebliğ edecek veya yeni yeni öğretiler getirerek, dini öğretileri doğru bir şekilde insanlara sunacak kişilere (peygamberlere) ihtiyaç vardır.
* '''Semavi kitapların Yok Olması'''
* '''Semavi kitapların Yok Olması'''
[[Hz. Ebu Zer]]’den (r.a), nakledilen bir rivayete göre, çok sayıda kitap insanların hidayeti için Allah tarafından peygamberlere nazil olmuştur. Buna rağmen, farklı din takipçileri fikri ve düşünsel olgunluğa ermediklerinden dolayı, zamanın geçmesiyle birlikte bu kitapları koruyamamış, onlardan bir çoğu ortadan kaybolmuş ve sonraki nesiller onlardan yararlanamamışlardır.<ref>Mutahhari, Vahiy ve Nübüvvet, s. 182.</ref> Dolayısıyla, peygamberlerin gelerek kaybolan kitaplardaki konu ve öğretileri insanlara açıklamaları gerekmekte ya da yeni bir reçete ile insanların hidayet ve saadeti için yeni bir din getirmeleri gerekmektedir.
[[Hz. Ebu Zer]]’den (r.a) nakledilen bir rivayete göre, insanların hidayeti için Allah tarafından peygamberlere çok sayıda kitap nazil olmuştur. Buna rağmen farklı din takipçileri fikri ve düşünsel olgunluğa ermediklerinden dolayı, zamanın geçmesiyle birlikte bu kitapları koruyamamış, onlardan bir çoğu ortadan kaybolmuş ve sonraki nesiller onlardan yararlanamamışlardır.<ref>Mutahhari, Vahiy ve Nübüvvet, s. 182.</ref> Dolayısıyla peygamberlerin gelip kaybolan kitaplardaki konu ve öğretileri insanlara açıklamaları gerekmekte ya da yeni bir reçete ile insanların hidayet ve saadeti için yeni bir din getirmeleri gerekmektedir.  


* '''İhtiyaç ve Koşulların Değişmesi'''
* '''İhtiyaç ve Koşulların Değişmesi'''
Tüm dinlerdeki temel öğretiler müşterek, sabit ve değiştirilemez olsa da bazı dini öğretiler insanların duyduğu ihtiyaçlar, zaman ve çıkarların gerektirdiğine göre belirlenmiştir ve ihtiyaçların, şart ve koşulların değişmesi ile hükümleri de değişkenlik kazanmaktadır.<ref>Kayseri, Şerhu Fususu’l-Hikem, c. 1, s. 136.</ref> Örneğin bazı dini hükümler yaptıkları hatalardan dolayı İsrailoğullarının cezalandırılması, itaatsizlikleri ve ubudiyet ruhiyelerinin güçlendirilmesi için Yahudilerin dininde yer almaktaydı. Açıktır ki bu hususiyetin bertaraf olması veya muhatapların değişmesi ile artık bu maslahatlara gerek kalmamakta ve onların hükümleri nesh edilmektedir.
Tüm dinlerdeki temel öğretiler müşterek, sabit ve değiştirilemez olsa da, bazı dini öğretiler insanların duyduğu ihtiyaçlar, zaman ve çıkarların gerektirdiğine göre belirlenmiştir. İhtiyaçların, şart ve koşulların değişmesi ile hükümleri de değişkenlik kazanmaktadır.<ref>Kayseri, Şerh-i Fususu’l Hikem, c. 1, s. 136.</ref> Örneğin yaptıkları hatalardan dolayı İsrailoğullarının cezalandırılması, itaatsizlikleri ve ubudiyet ruhiyelerinin güçlendirilmesi için Yahudilerin dininde bazı dini hükümler yer almaktaydı. Açıktır ki bu hususiyetin bertaraf olması veya muhatapların değişmesi ile artık bu maslahatlara gerek kalmamakta ve onların hükümleri nesh edilmektedir.  
* '''• İnsanoğlunun Anlayış ve Kabiliyetinin Gelişmesi'''
* '''• İnsanoğlunun Anlayış ve Kabiliyetinin Gelişmesi'''
Beşeriyet, zamanın geçmesi ve yaşam koşulların değişmesi ile toplu ve ferdi akıldan yararlanarak, ilahî peygamberlerin sunduğu öğretilerin yardımı ile yavaş yavaş tekamüle ermekte ilerlemiştir ve insan ömrü uzadıkça, yeni ve tam öğretileri elde etmek için kabiliyeti artmıştır. Bu durumu, dinlerdeki öğretilerin tahakkuk bulması ve onların birbirleriyle karşılaştırılmasıyla ile açıklamak mümkündür. Bundan dolayı, bazı Müslüman filozoflar, [[Hz. Adem]]’den ahir zaman ümmetine kadar insanların yeteneklerini gelişmekte olduğunu ve dolayısıyla peygamberlerin art arda gelerek, ümmetlerinin kendi zamanına özgü kabiliyet ölçüsüne göre saadet ve mutluluk programı yapmaları gerekmektedir.<ref>Sadru’l-Müteellihin, Şerh Usul-u Kafi, kitabu’l-Hüccet, s. 124.</ref>
Beşeriyet, zamanın geçmesi ve yaşam koşulların değişmesi ile toplu ve ferdi akıldan yararlanarak, ilahî peygamberlerin sunduğu öğretilerin yardımı ile yavaş yavaş tekamüle ermekle ilerlemiştir. Ömrü uzadıkça, yeni ve tam öğretileri elde etmek için insanın kabiliyeti artmıştır. Bu durumu, dinlerdeki öğretilerin tahakkuk bulması ve onların birbirleriyle karşılaştırılmasıyla açıklamak mümkündür. Bundan dolayı bazı Müslüman filozoflar, [[Hz. Adem]]’den (a.s) ahir zaman ümmetine kadar insanların yeteneklerinin gelişmekte olduğunu söylemişler. Dolayısıyla peygamberlerin ard-arda gelerek, ümmetlerinin kendi zamanına özgü kabiliyet ölçüsüne göre saadet ve mutluluk programı yapmaları gerekmektedir.<ref>Sadru’l Müteellihin, Şerh-i Usul-u Kafi, Kitabu’l Hüccet, s. 124.</ref>  


== Peygamberlerin Sayısı ==
== Peygamberlerin Sayısı ==
Bazı rivayetler esasına göre peygamberlerin sayısı 124 bindir. Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen bir rivayete göre Allah Teâlâ insanların hidayeti için 124 bin peygamber göndermiştir. Bu konuda Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen güvenilir rivayet şudur:
Bazı rivayetler esasına göre, peygamberlerin sayısı 124 bindir. Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen bir rivayete göre, Allah-u Teâlâ insanların hidayeti için 124 bin peygamber göndermiştir. Bu konuda Hz. Resulullah’tan (s.a.a) nakledilen güvenilir rivayet şudur:
:“Allah, yüz yirmi dört bin peygamber gönderdi. Ben onların en değerlisi ve Allah’a en yakın olanıyım. Ve yine onların sayısı kadar, yani yüz yirmi dört bin vasi yarattı, onların arasında [[Ali b. Hüseyin (a.s)|Ali]], Allah katında en üstünü ve en değerlisidir.”<ref>Meclisi, c. 11, s. 30.</ref>
:“Allah, yüz yirmi dört bin peygamber gönderdi. Ben onların en değerlisi ve Allah’a en yakın olanıyım. Ve yine onların sayısı kadar, yani yüz yirmi dört bin vasi yarattı. Onların arasında [[Ali b. Hüseyin (a.s)|Ali]], Allah katında en üstünü ve en değerlisidir.”<ref>Meclisi, c. 11, s. 30.</ref>


== İlk Peygamber ==
== İlk Peygamber ==
Hz. Âdem (a.s), ilk insan ve tüm insanların babasıdır. Allah, kendi ruhundan ona üflemiş<ref>Hicr, 29.</ref> ve sonra Hz. Âdem’in yaratılışından dolayı kendisini övmüştür.<ref>Muminun, 14.</ref> Meleklere ona secde etmeleri için emredilmiştir.<ref>Bakara, 34.</ref> Hz. Âdem’in (a.s) eşi [[Hz. Havva]]’dır.<ref>Nisa, 1.</ref> Yasaklanmış meyveden yedikleri için cennetten kovulmuşlardır. O, Allah’ın yeryüzündeki ilk halifesi ve ilahî peygamberlerin ilkidir.
Hz. Âdem (a.s), ilk insan ve tüm insanların babasıdır. Allah, kendi ruhundan ona üflemiş<ref>Hicr, 29.</ref> ve sonra Hz. Âdem’in (a.s) yaratılışından dolayı kendisini övmüştür.<ref>Muminun, 14.</ref> Ona secde etmeleri meleklere emredilmiştir.<ref>Bakara, 34.</ref> Hz. Âdem’in (a.s) eşi [[Hz. Havva]]’dır.<ref>Nisa, 1.</ref> Yasaklanmış meyveden yedikleri için cennetten kovulmuşlardır. O, Allah’ın yeryüzündeki ilk halifesi ve ilahî peygamberlerin ilkidir.  
== Son Peygamber ==
== Son Peygamber ==
Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib, (fil yılı/570 m. Mekke – [[Hicrî]] 11/632 m. Medine) İslam Peygamberidir. Ulu’l Azm Peygamberlerinden ve Allah’ın son elçisidir. [[Kur’an]] en önemli mucizesidir. Tek tanrıcılık ([[Tevhit]]) inancının münadisi ve güzel ahlaka davetçi idi. Ayrıca hükümetin başı, yasa koyucu, sosyal reformcu ve savaş komutanı idi. Müşrik Arabistan toplumunda dünyaya gelmesine rağmen, yaşamı boyunca putlara tapmaktan uzak durmuş, toplumda yaygın olan çirkin davranışlardan sakınmıştır. Kırk yaşında Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. En önemli mesajı tevhide davet idi ve gönderilişinin nedenini güzel ahlakı tamamlamak olarak açıklamıştır.<br />
Hz. Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (s.a.a), (fil yılı/570 m. Mekke – [[Hicrî]] 11/632 m. Medine) İslam Peygamberidir. Ulu’l Azm Peygamberlerinden ve Allah’ın son elçisidir. [[Kur’an]] en önemli mucizesidir. Tek tanrıcılık ([[Tevhit]]) inancının münadisi ve güzel ahlaka davetçi idi. Ayrıca hükümetin başı, yasa koyucu, sosyal reformcu ve savaş komutanı idi. Müşrik Arabistan toplumunda dünyaya gelmesine rağmen, yaşamı boyunca putlara tapmaktan uzak durmuş, toplumda yaygın olan çirkin davranışlardan sakınmıştır. Kırk yaşında Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. En önemli mesajı “tevhide davet” idi ve gönderilişinin nedenini “güzel ahlakı tamamlamak” olarak açıklamıştır.<br />


Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanlara kendisinden sonra Kur’an ve [[Ehlibeyt]]e (a.s) sarılmalarını ve onlardan ayrılmamalarını istemiş ve [[Gadir vakası]] gibi çeşitli etkinlik ve ortamlarda İmam Ali’yi (a.s) kendi yerine halef ve ardıl olarak atamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.a) kendisinden sonra Kur’an ve [[Ehlibeyt]]e (a.s) sarılmalarını ve onlardan ayrılmamalarını Müslümanlardan istemiş ve [[Gadir vakası]] gibi, çeşitli etkinlik ve ortamlarda İmam Ali’yi (a.s) kendi yerine halef ve ardıl olarak atamıştır.


== Kitap Sahibi Peygamberler ==
== Kitap Sahibi Peygamberler ==
Bazı peygamberler semavi kitap sahibiydiler. Bu peygamberler tarafından alınan ilahî mesajlar, kitabı kutsal veya semavi kitap adıyla toplanırdı. Bu kitaplar, o din takipçilerinin dini dayanağı, inanç ve amel ölçüsüydü. Nazil olan kitaplar şunlardan ibarettir:
Bazı peygamberler semavi kitap sahibiydiler. Bu peygamberler tarafından alınan ilahî mesajlar, “kutsal kitap” veya “semavi kitap” adıyla toplanırdı. Bu kitaplar, o din takipçilerinin dini dayanağı, inanç ve amel ölçüsüydü. Nazil olan kitaplar şunlardan ibarettir:
* [[Hz. Nuh]]’un kitabı,
* [[Hz. Nuh]]’un (a.s) kitabı,
* [[Hz. İbrahim]]’in suhufu,
* [[Hz. İbrahim]]’in (a.s) suhufu,
* [[Hz. Davud]]’un Zebur’u,
* [[Hz. Davud]]’un (a.s) Zebur’u,
* [[Hz. Musa]]’nın Tevrat’ı,
* [[Hz. Musa]]’nın (a.s) Tevrat’ı,
* [[Hz. İsa]]’nın İncil’i,
* [[Hz. İsa]]’nın (a.s) İncil’i,
* [[Hz. Muhammed]]’in Kur’an-ı Kerim’i.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 240.</ref>
* [[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) Kur’an-ı Kerim’i.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 240.</ref>
== Tebliğ ve Teşri Peygamberleri ==
== Tebliğ ve Teşri Peygamberleri ==    
İnsanların yaşantısı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar sade ve toplumsal yaşamın zorluklarından uzak bir halde seyretmekteydi. Sosyal ihtiyaçlar ve toplu etkileşimler için sosyal hükümler ve yasa koymaya ihtiyaç hissedilmemekteydi. Zorba ve diktalar henüz ortaya çıkmamıştı. Bundan dolayı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar yalnızca vahyani öğretilerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmaktaydı. O döneme kadarki peygamberler arasındaki tek fark, dini talimlerin ölçüsü ve niteliği idi. Hz. Nuh’un (a.s) dönemine kadar süredeki nübüvvet için şöyle demek mümkündür: Hz. Adem’den [[Hz. Şit]] ve [[Hz. İdris]]’e (a.s) kadar olan peygamberlerin peygamberliği, tanıtım amaçlıydı. Tek görevleri Allah’ın varlığı, sıfatları ve [[Mead]] gibi dini inanç öğretilerini tanıtmak ve açıklamaktı.<br />
İnsanların yaşantısı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar sade ve toplumsal yaşamın zorluklarından uzak bir halde seyretmekteydi. Sosyal ihtiyaçlar ve toplu etkileşimler için sosyal hükümler ve yasa koymaya ihtiyaç hissedilmemekteydi. Zorba ve diktalar henüz ortaya çıkmamıştı. Bundan dolayı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar yalnızca vahyani öğretilerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmaktaydı. O döneme kadarki peygamberler arasındaki tek fark, dini talimlerin ölçüsü ve niteliği idi. Hz. Nuh’un (a.s) dönemine kadar süredeki nübüvvet için şöyle demek mümkündür: Hz. Adem’den (a.s) [[Hz. Şit]] (a.s) ve [[Hz. İdris]]’e (a.s) kadar olan peygamberlerin peygamberliği, tanıtım amaçlıydı. Tek görevleri Allah’ın varlığı, sıfatları ve [[Mead]] gibi dini inanç öğretilerini tanıtmak ve açıklamaktı.<br />  


Ancak beşerin ilerleyen çağlarda gelişmesi ve toplumsal bağların teşkil edilerek yayılması ile toplumlar arasında yaşanan çatışma ve çekişmeler, zengin ve zorba tabakanın ortaya çıkması ve dinin konumlarını tehlikeye soktuğu kişilerce her gün saldırıya uğraması ve karşı konulması ile birlikte, o günden sonraki peygamberlerin tanıtım ve tebliğ görevleri dışında vahiyden aldıkları ilham ile ahkamın tebliği, ahlaki öğretilerin insanlar arasında yaygınlaştırılarak, terbiye görmesi, ibadi, siyasi ve sosyal yasa ve kanunlar konulmasını da gerekli kılmıştır. Kısacası Allah tarafından insanlar için yasa ve kanunlar getirmelerini zorunlu kılmıştır.<ref>Sebzevari, Şerhu’l-Esmau’l-Hüsna, s. 552, 553.</ref> Ulu’l-Azm peygamberlerine özgü olan bu tür nübüvvete, teşrii nübüvvet denir.
Ancak beşerin ilerleyen çağlarda gelişmesi ve toplumsal bağların teşkil edilerek yayılması ile toplumlar arasında yaşanan çatışma ve çekişmeler, zengin ve zorba tabakanın ortaya çıkması ve dinin konumlarını tehlikeye soktuğu kişilerce her gün saldırıya uğraması ve karşı konulması ile birlikte, o günden sonraki peygamberlerin tanıtım ve tebliğ görevleri dışında vahiyden aldıkları ilham ile ahkamın tebliği, ahlaki öğretilerin insanlar arasında yaygınlaştırılarak, terbiye görmesi, ibadi, siyasi ve sosyal yasa ve kanunlar konulmasını da gerekli kılmıştır. Kısacası Allah tarafından insanlar için yasa ve kanunlar getirmelerini zorunlu kılmıştır.<ref>Sebzevari, Şerhu’l Esmau’l Hüsna, s. 552, 553.</ref> Ulu’l-Azm peygamberlerine özgü olan bu tür nübüvvete “Teşrii nübüvvet” denir.


== Ulu’l-Azm Peygamberleri ==
== Ulu’l-Azm Peygamberleri ==
Bir kısım peygamberlere Ülü’l-Azm peygamberi denir. Anlamı, kaç tane oldukları, evrensel risalete sahip olup olmadıkları konularında farklı görüşler bulunmaktadır. Meşhur görüşe göre bu peygamberler şeriat sahibi olan peygamberler; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’dir.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 2, s. 141, 142.</ref>
Bir kısım peygamberlere “Ulu’l Azm” peygamberi denir. Anlamı, kaç tane oldukları, evrensel risalete sahip olup olmadıkları konularında farklı görüşler bulunmaktadır. Meşhur görüşe göre bu peygamberler, şeriat sahibi olan peygamberler; Hz. Nuh (a.s), Hz. İbrahim (a.s), Hz. Musa (a.s), Hz. İsa (a.s) ve Hz. Muhammed’dir (s.a.a).<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 2, s. 141, 142.</ref>
== Hatemiyet ==
== Hatemiyet ==
[[Hatemiyet]], kelami bir kavramdır ve tüm Müslümanların ortak bir öğretisidir. Şöyle ki Hz. Muhammed’den (s.a.a) sonra başka bir peygamber ve din gelmeyecektir. Bu kavram Kur’an’ın kendisinden alınmıştır. [[Ahzab suresi]]nin 40. Ayeti kerimesinde Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.a) için “hatemun’n-Nebi” tabi kullanılmıştır. Hatemiyete inanç, hem Peygamber efendimizin (s.a.a) zamanında hem de ondan sonraki dönemlerde kabul edilmiş açık bir emirdir.<ref>Amedi, s. 360.</ref> Bu öğreti, her zaman dinin zaruretlerinden sayılmıştır. Şu anlamda ki her kim Hz. Resuli Kibriya Efendimizin (s.a.a) nübüvvetini kabul ederse, kesinlikle onun son peygamber olduğunu da kabul etmek zorundadır.<ref>Bağdadi, Kitabu Usulu’d-Din, s. 162; Ayrıca Bkz. Fazıl Mikdad, s. 84; Alusi, c. 22, s. 34.</ref> Nübüvvetin sona ermesinin hikmeti konusunda, bir çok faktör sayılmıştır. Örneğin: Kur’an’ın her türlü değişiklikten korunmuş olması, İslam dininin tam ve kapsayıcı olması, beşerin ihtiyaçlarının değişmesi ve muhatapların kemal ve akıllarının olgunluğa ermesi.
[[Hatemiyet]], kelami bir kavramdır ve tüm Müslümanların ortak bir öğretisidir. Şöyle ki Hz. Muhammed’den (s.a.a) sonra başka bir peygamber ve din gelmeyecektir. Bu kavram Kur’an’ın kendisinden alınmıştır. [[Ahzab suresi]]nin 40. Ayet-i kerimesinde Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.a) için “Hatemu’n-Nebi” tabi kullanılmıştır. Hatemiyete inanç, hem Peygamber efendimizin (s.a.a) zamanında ve hem de ondan sonraki dönemlerde kabul edilmiş olan açık bir emirdir.<ref>Amedi, s. 360.</ref> Bu öğreti her zaman dinin zaruretlerinden sayılmıştır. Şu anlamda ki her kim Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) nübüvvetini kabul ederse, kesinlikle onun son peygamber olduğunu da kabul etmek zorundadır.<ref>Bağdadi, Kitabu Usulu’d-Din, s. 162; Ayrıca Bkz. Fazıl Mikdad, s. 84; Alusi, c. 22, s. 34.</ref> Nübüvvetin sona ermesinin hikmeti konusunda bir çok faktör sayılmıştır. Örneğin: Kur’an’ın her türlü değişiklikten korunmuş olması, İslam dininin tam ve kapsayıcı olması, beşerin ihtiyaçlarının değişmesi ve muhatapların kemal ve akıllarının olgunluğa ermesi.
== Umumi ve Has Nübüvvet ==
== Umumi ve Has Nübüvvet ==
Genel bir kategorilendirmede, nübüvvet umumi ve has olmak üzere ikiye ayrılır. Tüm peygamberler hakkındaki konularla ilintili meseleler umumi, yalnızca İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) hakkındaki konularla ilintili meselelere de has nübüvvet denir.<ref>Porsiman Danişcuyi</ref>
Genel bir kategorilendirmede, nübüvvet umumi ve has olmak üzere ikiye ayrılır. Tüm peygamberler hakkındaki konularla ilintili meseleler “umumi” ve yalnızca İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) hakkındaki konularla ilintili meselelere de “has nübüvvet” denir.<ref>PorsimanDanişcuyi</ref>
== Ek Okumalar ==
== Ek Okumalar ==
↓'''Genel Kitaplar'''
↓'''Genel Kitaplar'''
220. satır: 220. satır:
! Kitabın Adı!! Yazar!! Yayınevi
! Kitabın Adı!! Yazar!! Yayınevi
|-
|-
| Amuzeş Kelamı İslami (2.cilt) ||Muhammed Saidimehr || Taha
| Amuzeş-i Kelamı İslami (2.cilt) ||Muhammed Saidi Mehr || Taha
|-
|-
| Rah ve Rahnema Şinasi || [[Muhammed Taki Misbah Yezdi]] || İmam Humeyni
| Rah ve Rahnema Şinasi || [[Muhammed Taki Misbah Yezdi]] || İmam Humeyni
|-
|-
| Ferheng İlmi Kelam || Ahmed Hatemi || Taha
| Ferheng-i İlm-i Kelam || Ahmed Hatemi || Taha
|-
|-
| Amuzeş Akaid|| Muhammed Taki Misbah Yezdi || Sazman Tebligat
| Amuzeş-i Akaid|| Muhammed Taki Misbah Yezdi || SazmanTebligat
|-
|-
| Nübüvvet|| [[Murtaza Mutahhari]] ||Sadra
| Nübüvvet|| [[Murtaza Mutahhari]] ||Sadra
238. satır: 238. satır:
! Kitabın Adı!! Yazar!! Yayınevi
! Kitabın Adı!! Yazar!! Yayınevi
|-
|-
| Pasoh be Şübehati Kelami || Muhammed Hüseyin Kadirdan Karameliki  || Pejuheş Ferheg ve Endişe
| Pasoh be Şübehat-i Kelami || Muhammed Hüseyin Kadirdan Karameliki  || Pejuheş-i Ferheg ve Endişe
|-
|-
| ez-Zehire Fi İlmi Kelam|| Seyyid Murtaza|| Neşri İslami
| ez-Zehire fi İlmi Kelam|| Seyyid Murtaza|| Neşr-i İslami
|-
|-
| Muhazerat Fi İlahiyat|| Ali Rabbani Gulpeygani|| Neşri İslami
| Muhazerat fi İlahiyat|| Ali Rabbani Gulpeygani|| Neşr-i İslami
|}
|}


252. satır: 252. satır:
<div class="reflist4" style="height: 250px; background:#fffdfa; overflow: auto; padding: 3px" >
<div class="reflist4" style="height: 250px; background:#fffdfa; overflow: auto; padding: 3px" >
<div style="{{column-count|3}}">
<div style="{{column-count|3}}">
* İbn Arabi, Muhyiddin Muhammed, Tefsir İbn Arabi, Beyrut, daru ihya et-turas el-Arabi, k. 1422.
* İbn-i Arabi, Muhyiddin Muhammed, Tefsir-i İbn-i Arabi, Beyrut, Daru İhya et-Turas el-Arabi, 1422 h.k.
* İbn Manzur, Muhammed bin Mukrim, Lisanu’l-Arab, Beyrut, daru sadır, m. 2000.
* İbn-i Manzur, Muhammed b. Mukrim, Lisanu’l Arab, Beyrut, Daru Sadır, m. 2000.
* Alusi, Mahmud bin Abdullah, Ruhu’l-Maani, Beyrut, daru ihya et-turas el-Arabi.
* Alusi, Mahmud b. Abdullah, Ruhu’l Maani, Beyrut, Daru İhya et-Turas el-Arabi.
* Amedi, Ali bin Muhammed, Gayetu’l-Meram fi ilmi’l-Kelam, Hasan Mahmut Abdullatif baskısı, Kahire, 1971.
* Amedi, Ali b. Muhammed, Gayetu’l Meram fi İlmi’l Kelam, Hasan Mahmut Abdullatif baskısı, Kahire, 1971.
* Bahrani, İbn Meysem, Kavaidu’l-Meram fi İlmi’l-Kelam, Kum, Ayetullah Necefi Mer’aşi Kütüphanesi, ikinci baskı, k. 1406.
* Bahrani, İbn-i Meysem, Kavaidu’l Meram fi İlmi’l Kelam, Kum, Ayetullah Necefi Mer’aşi Kütüphanesi, ikinci baskı, 1406 h.k.
* Bağdadi, Abdulkahir, Usul-u Din, Beyrut, daru’l-kutubu’l-ilmiye, k. 1401.
* Bağdadi, Abdulkahir, Usul-u Din, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiye, 1401 h.k.
* Perestun Michael ve başkaları, Akıl ve İtikadi Dini, tercüme: Ahmed Neraki ve İbrahim Sultani, Tahran, ş. 1389, yedinci baskı.
* Perestun Michael ve başkaları, Akıl ve İtikadi Dini, tercüme: Ahmed Neraki ve İbrahim Sultani, Tahran, 1389 h.ş, yedinci baskı.
* Taftazani, Saduddin, Şerhu’l-Akaidu’n-Nesefiye, Kahire, mektebet el-kulliyat el-ezheriye, k. 1407.
* Taftazani, Saduddin, Şerhu’l Akaidu’n-Nesefiye, Kahire, Mektebet el-Kulliyat el-Ezheriye, 1407 h.k.
* Curcani, Seyyid Şerif, et-Tarifat, dördüncü baskı, Tahran, Nasır Husrev, k. 1412.
* Curcani, Seyyid Şerif, et-Tarifat, dördüncü baskı, Tahran, Nasır Husrev, 1412 h.k.
* Bir grup yazar, Şerh el-Mustalahatu’l-Kulliye, Meşhed, Astanı Kudsi Razavi, k. 1415.
* Bir grup yazar, Şerh el-Mustalahatu’l Kulliye, Meşhed, Astan-ı Kuds-i Razavi, 1415 h.k.
* Cevadi Amuli, Velayeti Fakih, Velayeti Fekahet ve Adalet, altıncı baskı, Kum, Neşri İsra, ş. 1385.
* Cevadi Amuli, Velayet-i Fakih, Velayet-i Fekahet ve Adalet, altıncı baskı, Kum, Neşr-i İsra, 1385 h.ş.
* Cevheri, Sihahu’l-Lügat, Kelam Nur yazılımı.
* Cevheri, Sihahu’l-Lügat, KelamNur yazılımı.
* Hilli, Hasan bin Yusuf, el-Elfeyn, Kum, Müessese el-İslamiye, k. 1423.
* Hilli, Hasan b. Yusuf, el-Elfeyn, Kum, Müessese el-İslamiye, 1423 h.k.
* Hilli, Hasan bin Yusuf, el-Babu el-Hadi Aşer, Tahran, Müessese mutalaat İslami, ş. 1365.
* Hilli, Hasan b. Yusuf, el-Babu el-Hadi Aşer, Tahran, Müessese-i Mutalaat-ı İslami, 1365 h.ş.
* Hilli, Hasan bin Yusuf, Keşfu’l-Murada fi Şerhi Tecridi’l-İ’tikad, dördüncü baskı, Kum, Neşri İslami, k. 1413.
* Hilli, Hasan b. Yusuf, Keşfu’l Murada fi Şerhi Tecridi’l İ’tikad, dördüncü baskı, Kum, Neşr-i İslami, 1413 h.k.
* Hilli, Hasan bin Yusuf, Minhacu’l-Yakin fi Usulu’d-Din, Tahran, neşru Daru’l-Usvet, k. 1415.
* Hilli, Hasan b. Yusuf, Minhacu’l Yakin fi Usulu’d-Din, Tahran, Neşru Daru’l Usvet, 1415 h.k.
* Hatemi, Ferheng İlmi Kelam, Tahran, Neşri Seba, ş. 1370.
* Hatemi, Ferheng-i İlm-i Kelam, Tahran, Neşr-i Seba, 1370 h.ş.
* Dehhuda, Ali Ekber, Lügat Name, Tahran, Müessese Lügat Name Dehhuda, ş. 1334.
* Dehhuda, Ali Ekber, Lügat Name, Tahran, Müessese Lügat Name Dehhuda, 1334 h.ş.
* Razi, Fahri Razi Muhammed, Mefatihu’l-Gayb, üçüncü baskı, Beyrut, daru ihya et-turas, k. 1420.
* Razi, Fahri Razi Muhammed, Mefatihu’l Gayb, üçüncü baskı, Beyrut, Daru İhya et-Turas, 1420 h.k.
* Rabbani Gulpeygani, Ali , Kelam Tatbiki, Kum, Merkez Cihani Ulumu İslami, ş. 1385.
* Rabbani Gulpeygani, Ali, KelamTatbiki, Kum, Merkez-i Cihan-ı Ulum-u İslami, 1385 h.ş.
* Sebzevari, Muhammed bin Habibullah, İrşadu’l-Ezhan fi tefisiri’l-Kur’an, Beyrut, daru taarif lil-Matbuat, k. 1419.
* Sebzevari, Muhammed b. Habibullah, İrşadu’l Ezhan fi Tefisiri’l Kur’an, Beyrut, Daru Taarif lil-Matbuat, 1419 h.k.
* Sebzevari, Molla Hadi, Şerhu Esmau’l-Hüsna, Tahran, Tahran Üniversitesi, ş. 1372.
* Sebzevari, Molla Hadi, Şerhu Esmau’l Hüsna, Tahran, Tahran Üniversitesi, 1372 h.ş.
* Suruş, Abdulkerim, Best Tecrübe Nebeviye, beşinci baskı, Tahran, müessese Ferheng Sırat, ş. 1385.
* Suruş, Abdulkerim, Best Tecrübe Nebeviye, beşinci baskı, Tahran, Müessese Ferheng-i Sırat, 1385 h.ş.
* Şerif Murtaza, Ali bin Musa, ez-Zehire fi ilmi’l-Kelam, Kum, müessese neşri İslami, k. 1411.
* Şerif Murtaza, Ali b. Musa, ez-Zehire fi İlmi’l Kelam, Kum, Müessese Neşr-i İslami, 1411 h.k.
* Şerif Murtaza, Ali bin Hasan, Resailu’ş-Şerif el-Murtaza, Kum, daru’l-Kur’ani’l-Kerim, k. 1405.
* Şerif Murtaza, Ali b. Hasan, Resailu’ş-Şerif el-Murtaza, Kum, Daru’l Kur’ani’l Kerim, 1405 h.k.
* Sadıki, Hadi, Der Amedi ber Kelami Cedid, Kum, Kitab Taha ve Neşri Maarif, ikinci baskı, ş. 1383.
* Sadıki, Hadi, Der Amedi ber Kelam-i Cedid, Kum, KitabTaha ve Neşr-i Maarif, ikinci baskı, 1383 h.ş.
* Sadru’l-Müteellihin, Muhammed bin İbrahim, Şerhu Usulu’l-Kafi, Kitabu’l-Hüccet, Tashih Muhammed Havacevi, Tahran, müesses mütalaat ve tahkikat ferhengi, ş. 1370.
* Sadru’l Müteellihin, Muhammed b. İbrahim, Şerhu Usulu’l Kafi, Kitabu’l Hüccet, Tashih Muhammed Havacevi, Tahran, Müessese Mütalaat ve Tahkikat-ı Ferhengi, 1370 h.ş.
* Tabatabi, Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, beşinci baskı, Kum, Neşri Camiu Müderrisin, k. 1417.
* Tabatabi, Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an, beşinci baskı, Kum, Neşr-i Camiu Müderrisin, 1417 h.k.
* Tabatabi, Muhammed Hüseyin, Vahiy ya Şuur Merbuz, Merkez Neşr ve Tevzi Kitab, ş. 1337.
* Tabatabi, Muhammed Hüseyin, Vahiy ya Şuur-u Merbuz, Merkez-i Neşr ve Tevz-i Kitab, 1337 h.ş.
* Tureyhi, Fahrettin bin Muhammed, Mecmeu’l-Bahreyn, Defteri Neşr Ferheng İslami, ş. 1387.
* Tureyhi, Fahrettin b. Muhammed, Mecmeu’l Bahreyn, Defter- Neşr-i Ferheng-i İslami, 1387 h.ş.
* Tusi, Muhammed bin Hasan, el-İktisad fiyma Yetaellaku bil-İ’tikad, Beyrut, daru’l-Avda, ikinci baskı, k. 1406.
* Tusi, Muhammed b. Hasan, el-İktisad fi-ma Yetaellaku bil-İ’tikad, Beyrut, Daru’l Avda, ikinci baskı, 1406 h.k.
* Askeri, Hüseyin bin Abdullah, Mu’cemu’l-Furuku’l-Lüğaviyye, Kum, Müessese neşri İslam, üçüncü baskı, ş. 1384.
* Askeri, Hüseyin b. Abdullah, Mu’cemu’l Furuku’l-Lüğaviyye, Kum, Müessese Neşr-i İslam, üçüncü baskı, 1384 h.ş.
* Fahuriyna ve Halil el-Cer, Tarihi Felsefe der Cihan İslam, tercüme: Muhammed Ayeti, Tahran, Sazman İntişarat ve Amuzeş İnkılabı Ferhengi, ikinci baskı, ş. 1385.
* Fahuriyna ve Halil el-Cer, Tarih-i Felsefe der Cihanİslam, tercüme: Muhammed Ayeti, Tahran, Sazmanİntişarat ve Amuzeş-i İnkılab-ı Ferhengi, ikinci baskı, 1385 h.ş.
* Fazıl Mikdad, Muhammed bin Hasan, el-İ’timad fi şerhi Vacibu’l-İ’tikad, Safaaddin Basri baskısı, Meşhed, k. 1412.
* Fazıl Mikdad, Muhammed b. Hasan, el-İ’timad fi Şerh-i Vacibu’l İ’tikad, Safaaddin Basri baskısı, Meşhed, 1412 h.k.
* Fazıl Mikdad, Muhammed bin Hasan, en-Nafiu Yevme’l-Haşr, Şerhu’l-Babu Hadi Aşer, Tahran, müessese mutalaat İslami, ş. 1365.
* Fazıl Mikdad, Muhammed b. Hasan, en-Nafiu Yevme’l Haşr, Şerhu’l Babu Hadi Aşer, Tahran, Müessese Mutalaat-ı İslami, 1365 h.ş.
* Ferahidi, Halil bin Ahmed, el-Ayn, ikinci baskı, Kum, neşri Hicret, k. 1409.
* Ferahidi, Halil b. Ahmed, el-Ayn, ikinci baskı, Kum, Neşr-i Hicret, 1409 h.k.
* Fayumi, Ahmed bin Muhammed, Misbahu’l-Munir Fi Garibi’l-Şerhi’l-Kebir lil-Rafii, ikinci baskı, Kum, neşri Hicret, k. 1414.
* Fayumi, Ahmed b. Muhammed, Misbahu’l Munir fi Garibi’l Şerhi’l Kebir lil-Rafii, ikinci baskı, Kum, Neşr-i Hicret, 1414 h.k.
* Kummi, Ali bin İbrahim, Tefsiri Kummi, daru’l-kummi, Kum, dördüncü baskı, ş. 1367.
* Kummi, Ali b. İbrahim, Tefsir-i Kummi, Daru’l Kummi, Kum, dördüncü baskı, 1367 h.ş.
* Kuleyni, Muhammed bin Yakub, Usulu’l-Kafi, Tahran, daru’l-Kutubu’l-İslamiye, ş. 1365.
* Kuleyni, Muhammed b. Yakub, Usulu’l Kafi, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiye, 1365 h.ş.
* Kayseri, Davud, Şerh Fususu’l-Hikem, Kum, Neşri Envaru’l-Hadim, k. 1416.
* Kayseri, Davud, Şerh-i Fususu’l Hikem, Kum, Neşr-i Envaru’l Hadim, 1416 h.k.
* Lahici, Abdulcabbar, Şerhu’l-Usulu’l-Hamse, beyrur, daru ihya et-turas el-arabi, k. 1422.
* Lahici, Abdulcabbar, Şerhu’l Usulu’l Hamse, Beyrut, Daru İhya et-Turas el-Arabi, 1422 h.k.
* Maverdi, Ali bin Muhammed, İ’lamu’n-Nübüvvet, daru’l-kutubu’l-arabi, k. 1987.
* Maverdi, Ali b. Muhammed, İ’lamu’n-Nübüvvet, Daru’l Kutubu’l Arabi, 1987 h.k.
* Müderrisi, Muhammed Taki, Min Hüde’l-Kur’an, Tahran, neşri daru Muhibi’l-Hüseyin, ş. 1386.
* Müderrisi, Muhammed Taki, Min Hüde’l Kur’an, Tahran, Neşr-i Daru Muhibi’l Hüseyin, 1386 h.ş.
* Misbah Yezdi, Rah ve Rahnema Şinasi, Kum, İntişarat Müesese İmam Humeyni, ş. 1386.
* Misbah Yezdi, Rah ve Rahnema Şinasi, Kum, İntişaratMüesese İmam Humeyni, 1386 h.ş.
* Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş Akaid, on yedinci baskı, Tahran, müessese çap ve neşr beyne’l-milel sazman tebligat, ş. 1384.
* Misbah Yezdi, Muhammed Taki, Amuzeş-i Akaid, on yedinci baskı, Tahran, Müessese Çap ve Neşr-i Beyne’l Milel-i Sazman-ı Tebligat, 1384 h.ş.
* Mustafavi, et-Tahkik fi Kelimati’l-Kur’an, Tahran, tercüme ve neşri kitap bonkah, ş. 1360.
* Mustafavi, et-Tahkik fi Kelimati’l Kur’an, Tahran, Tercüme ve Neşr-i Kitab-ı Bonkah, 1360 h.ş.
* Mutahhari, Murtaza, Camie ve Tarih, Tahran, Neşri Sadra, ş. 1372.
* Mutahhari, Murtaza, Camie ve Tarih, Tahran, Neşr-i Sadra, 1372 h.ş.
* Mutahhari, Murtaza, Vahiy ve Nübüvvet, Tahran, Neşri Sadra, ş. 1385.
* Mutahhari, Murtaza, Vahiy ve Nübüvvet, Tahran, Neşr-i Sadra, 1385 h.ş.
* Müfid, Muhammed bin Muhammed bin Numan, en-Nuketu’l-İ’tikadiye, Kum, Kongre Cihani Şeyh Müfid, k. 1413.
* Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, en-Nuketu’l İ’tikadiye, Kum, Kongre-i Cihan-i Şeyh Müfid, 1413 h.k.
</div>
</div>
</div><br />
</div><br />
Anonim kullanıcı