İçeriğe atla

Ebu Bekir: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
12. satır: 12. satır:
  | seçkin madde =  
  | seçkin madde =  
}}</onlyinclude>
}}</onlyinclude>
{{Infobox sahaba
|Başlık = Ebu Bekir
|Sayım =
|Görüntü =
|Görüntü boyutu =
|Altyazı =
|İsim = Abdullah bin Osman
|Künye = Ebu Bekir
|Lakap =
|Doğum tarihi =
|Doğum yeri =
|Yaşadığı yer = [[Mekke]] ve [[Medine]]
|Muhacir/ Ensar =
|Nesep/kabile = Kureyş, Beni Tim
|Ünlü akrabaları =
|Vefatı = [[Hicri Kameri 13. Yıl]] Medine
|Nasıl şehit olduğu =
|Türbe = Mescid'ün Nebi
|Konum =
|İslam'a geçtiği zaman = İlk müslümanlardan
|Nasıl İslam'a geçti =
|Katıldığı savaşlar = Bir çok gazveler
|Hicret etdiği yerler = [[Medine]]
|Şöhretinin nedeni = Birinci halife
|Özelliği =
|Eserleri =
|Diğer =
}}


{{Kişisel bilgiler}}
'''Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe''' (Arapça: {{Arabic|أبو بكر بن أبي قحافة}}) veya kısa adıyla Ebu Bekir (573–23 Ağustos 634 / [[Hicrî 13]]) Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) [[sahabe]]sidir. [[Hz. Resulullah Efendimiz]]in (s.a.a) vefatından hemen sonra, daha Efendimizin mübarek naaşı yerdeyken ve defnedilmemişken bir grup sahabe ile birlikte [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) [[Hz. Ali]]’nin (a.s) kendisinden sonraki halife olacağına dair vasiyetine ve çok sayıda açıklamalarına rağmen, "Sakife-i Ben-i Saide" denen yere giderek, halife seçimine katılmıştır. Sakife-i Ben-i Saide’de bulunanlar, çeşitli tartışma ve münakaşalar sonunda bir oldu-bitti ile Ebu Bekir’i halife seçerek, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) halifesi unvanı ile ona biat etmişlerdir. Ehlisünnet in bakışına göre Ebu Bekir, Hulefa-i Raşidin’in (dört halifenin) ilkidir. Ünlü tarihçilere göre, Peygamberimizle birlikte hicret e çıkmış ve Sevr dağında gizlenmiştir. Kısa hükûmeti döneminde, "Fedek Vakıası", "Ridde savaşları" ve "Fütuhatlar" gibi [[İslam]] tarihinde kayda değer  birçok önemli gelişme yaşanmıştır.
'''Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe''' (Arapça: أبو بكر بن أبي قحافة) veya kısa adıyla Ebu Bekir (573–23 Ağustos 634 / [[Hicrî 13]]) Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) [[sahabe]]sidir. [[Hz. Resulullah Efendimiz]]in (s.a.a) vefatından hemen sonra, daha Efendimizin mübarek naaşı yerdeyken ve defnedilmemişken bir grup sahabe ile birlikte [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) [[Hz. Ali]]’nin (a.s) kendisinden sonraki halife olacağına dair vasiyetine ve çok sayıda açıklamalarına rağmen, "Sakife-i Ben-i Saide" denen yere giderek, halife seçimine katılmıştır. Sakife-i Ben-i Saide’de bulunanlar, çeşitli tartışma ve münakaşalar sonunda bir oldu-bitti ile Ebu Bekir’i halife seçerek, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) halifesi unvanı ile ona biat etmişlerdir. Ehlisünnet in bakışına göre Ebu Bekir, Hulefa-i Raşidin’in (dört halifenin) ilkidir. Ünlü tarihçilere göre, Peygamberimizle birlikte hicret e çıkmış ve Sevr dağında gizlenmiştir. Kısa hükûmeti döneminde, "Fedek Vakıası", "Ridde savaşları" ve "Fütuhatlar" gibi [[İslam]] tarihinde kayda değer  birçok önemli gelişme yaşanmıştır.
== Doğumu, Soyu, Künye ve Lakapları ==
== Doğumu, Soyu, Künye ve Lakapları ==
Ebu Bekir, bazı rivayet<ref>İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 223, Harisi, 9.</ref> ve ipuçlara göre (ömrü ve vefat tarihi) Ammu’l-Fil yılından iki yıl ve birkaç ay sonra (573- hicretten 50 yıl önce) [[Mekke]]’de dünyaya geldi.<br />
Ebu Bekir, bazı rivayet<ref>İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 223, Harisi, 9.</ref> ve ipuçlara göre (ömrü ve vefat tarihi) Ammu’l-Fil yılından iki yıl ve birkaç ay sonra (573- hicretten 50 yıl önce) [[Mekke]]’de dünyaya geldi.


Babası Ebu Kuhafe Osman (ö. 14) ve annesi ise, Sahr b. Amr b. Ka’bın kızı Ümmü’l-Hayr Selmi’dir. Her ikisi de Teym kabilesindendir ve beşinci atası Mürre vasıtası ile Peygamber Efendimizle (s.a.a) bir yakınlığı olduğu söylenmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 169; İbn-i Kuteybe, s. 167, 168.</ref> Ehlisünnet'in naklettiği bazı rivayetlere göre Ebu Kuhafe, Mekke’nin fethinde<ref>Ahmed b. Hambel, c. 6, s. 349; Hakim, c. 3, s. 243, 245; İbn-i Hacer, el-İsabet, c. 4, s. 116, 117.</ref> Müslüman olmuş, ancak bazı rivayetler bunu reddetmiştir.<ref>Bkz. Zehebi, c. 1, s. 228, c. 2, s. 18, 55, 86, c. 3, s. 58, 125, 214, 345; İbn-i Hacer, Tehzib, c. 9, s. 220, c. 12, s. 46.</ref><br />
Babası Ebu Kuhafe Osman (ö. 14) ve annesi ise, Sahr b. Amr b. Ka’bın kızı Ümmü’l-Hayr Selmi’dir. Her ikisi de Teym kabilesindendir ve beşinci atası Mürre vasıtası ile Peygamber Efendimizle (s.a.a) bir yakınlığı olduğu söylenmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 169; İbn-i Kuteybe, s. 167, 168.</ref> Ehlisünnet'in naklettiği bazı rivayetlere göre Ebu Kuhafe, Mekke’nin fethinde<ref>Ahmed b. Hambel, c. 6, s. 349; Hakim, c. 3, s. 243, 245; İbn-i Hacer, el-İsabet, c. 4, s. 116, 117.</ref> Müslüman olmuş, ancak bazı rivayetler bunu reddetmiştir.<ref>Bkz. Zehebi, c. 1, s. 228, c. 2, s. 18, 55, 86, c. 3, s. 58, 125, 214, 345; İbn-i Hacer, Tehzib, c. 9, s. 220, c. 12, s. 46.</ref>


Bazı kaynaklarda nakledilen şiirlerde Ebu Bekir’e hakaret etmek için Ebu Bekir’in oğlu anlamında “Bekir”den (Bekir= genç deve) bahsedilmiştir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 3, s. 246; İbn-i Kesir, c. 6, s. 313.</ref> Ancak Ebu Bekir’in "Bekir" adlı bir oğlu olduğunu ortaya koyan hiçbir kaynak yoktur. Ebu Süfyan gibi bazı muhalifleri Bekir’i (bekir= genç deve) Ebu Sufeyl (annesinin sütünden kesilen yavru deve) olarak alay ve istihza anlamında kullanmaktaydılar.<ref>Belazuri, Ensab, c.1, s. 589; Taberi, Tarih, c. 3, s. 253, 255; Mufid, el-İrşad, s. 102.</ref><br />
Bazı kaynaklarda nakledilen şiirlerde Ebu Bekir’e hakaret etmek için Ebu Bekir’in oğlu anlamında “Bekir”den (Bekir= genç deve) bahsedilmiştir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 3, s. 246; İbn-i Kesir, c. 6, s. 313.</ref> Ancak Ebu Bekir’in "Bekir" adlı bir oğlu olduğunu ortaya koyan hiçbir kaynak yoktur. Ebu Süfyan gibi bazı muhalifleri Bekir’i (bekir= genç deve) Ebu Sufeyl (annesinin sütünden kesilen yavru deve) olarak alay ve istihza anlamında kullanmaktaydılar.<ref>Belazuri, Ensab, c.1, s. 589; Taberi, Tarih, c. 3, s. 253, 255; Mufid, el-İrşad, s. 102.</ref>


Cahiliyet Döneminde Ebu Bekir’in ismi, Abdulkabe ([[Kâbe]]’nin kulu) idi. [[İslam]] dininden sonra [[Hz. Peygamber]] Efendimiz adını Abdullah (Allah’ın kulu) koymuştur.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Bzk. Saka, c. 1, s. 127.</ref> Ehlisünnet kaynaklarının bazılarına göre, adının “Atik” olduğu ileri sürülmüş<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Esir, el-Gayet, c. 3, s. 205.</ref>, ancak Ehlisünnet kaynaklarının çoğuna göre isminin değil, lakabının "atik" olduğu belirtilmiştir. "Atik" isminin ise, Peygamber Efendimizin (s.a.a) yüzünün güzelliğinden dolayı ona verdiği iddia edilmiştir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Yakubi, c. 2, s. 127.</ref> Ebu Bekir’in kızı [[Ayşe]]’nin naklettiği bir rivayete göre, Peygamber Efendimiz (s.a.a) onu “Atikullah mine’n-Nar” olarak adlandırmıştır.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Kuteybe, s. 167.</ref> İsminin "Atik" olarak konulmasında bazı farklı görüşler de belirtilmiştir.<ref>Bkz. İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205; Nuveyri, c. 19, s. 8, 9; Suyuti, Tarih, s. 28, 29.</ref><br />
Cahiliyet Döneminde Ebu Bekir’in ismi, Abdulkabe ([[Kâbe]]’nin kulu) idi. [[İslam]] dininden sonra [[Hz. Peygamber]] Efendimiz adını Abdullah (Allah’ın kulu) koymuştur.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Bzk. Saka, c. 1, s. 127.</ref> Ehlisünnet kaynaklarının bazılarına göre, adının “Atik” olduğu ileri sürülmüş<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Esir, el-Gayet, c. 3, s. 205.</ref>, ancak Ehlisünnet kaynaklarının çoğuna göre isminin değil, lakabının "atik" olduğu belirtilmiştir. "Atik" isminin ise, Peygamber Efendimizin (s.a.a) yüzünün güzelliğinden dolayı ona verdiği iddia edilmiştir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Yakubi, c. 2, s. 127.</ref> Ebu Bekir’in kızı [[Ayşe]]’nin naklettiği bir rivayete göre, Peygamber Efendimiz (s.a.a) onu “Atikullah mine’n-Nar” olarak adlandırmıştır.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Kuteybe, s. 167.</ref> İsminin "Atik" olarak konulmasında bazı farklı görüşler de belirtilmiştir.<ref>Bkz. İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205; Nuveyri, c. 19, s. 8, 9; Suyuti, Tarih, s. 28, 29.</ref>


Sünni kaynaklarda “Sıddık” (sadık, bağlı, doğrulayıcı) lakabı Ebu Bekir’e nispet verilmektedir. Nedenini ise, Peygamber Efendimizin Miracını onayladığından ona verildiği iddia edilmektedir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Ehlisünnetin ünlü ravisi Ebu Hureyre’nin sahibinden nakledilen bir rivayette İsra gecesi Hz. Cebrail (a.s) ona bu lakabı vermiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170.</ref> Hatta bazıları daha da ileri giderek, bu lakabın Cahiliyet döneminde de onun için kullanıldığını ve "Atik" lakabının da bunun sayesinde ona verildiğini iddia etmişlerdir.<ref>Deruze, s. 26.</ref> Şefkat ve merhametinden dolayı ise “Avvah” lakabı, Hz. Peygamber Efendimizle birlikteliğinden dolayı da “Sahib-i Resulullah” lakabı da Ehlisünnet tarafından kendisine atfedilmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 171; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205.</ref><br />
Sünni kaynaklarda “Sıddık” (sadık, bağlı, doğrulayıcı) lakabı Ebu Bekir’e nispet verilmektedir. Nedenini ise, Peygamber Efendimizin Miracını onayladığından ona verildiği iddia edilmektedir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Ehlisünnetin ünlü ravisi Ebu Hureyre’nin sahibinden nakledilen bir rivayette İsra gecesi Hz. Cebrail (a.s) ona bu lakabı vermiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170.</ref> Hatta bazıları daha da ileri giderek, bu lakabın Cahiliyet döneminde de onun için kullanıldığını ve "Atik" lakabının da bunun sayesinde ona verildiğini iddia etmişlerdir.<ref>Deruze, s. 26.</ref> Şefkat ve merhametinden dolayı ise “Avvah” lakabı, Hz. Peygamber Efendimizle birlikteliğinden dolayı da “Sahib-i Resulullah” lakabı da Ehlisünnet tarafından kendisine atfedilmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 171; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205.</ref>


[[Şia]] ulemaları “sıddık” lakabının Ebu Bekir’e verildiğini reddettikleri gibi, aynı zamanda yine Ehlisünnet'in<ref>Belazuri, Ensab, c. 2, s. 146; İbn-i Kuteybe, s. 169; Taberi, s. 310; İbn-i Mace, c. 1, s. 44; Nesai, s. 21, 22; Cuveyni, c. 1, s. 140, 248; İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 13, s. 228; İbn-i Kesir, c. 3, s. 26; Suyuti, el-Cami, c. 2, s. 50.</ref> kendi kaynaklarından bu lakabın ve Sünnilerce [[Ömer]]’e atfedilen “Faruk” lakabının [[Hz. Ali]]’nin (a.s) lakaplarından olduğunu ispat etmektedirler. Şia ulemaları, bu lakapların gerçekten onlara ait olduğunun kabul edilmesi için, İslam tarihinin ilk günlerinde onlara verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ve Hz. Ali’nin (a.s) halife olduğu dönemde Basra’da bu lakapların kendisine ait olduğunu açık açık ortaya koyduğunu belirtmişlerdir.<ref>Amuli, c. 2, s. 263, 270; Emini, c. 2, s. 312, 314.</ref>
[[Şia]] ulemaları “sıddık” lakabının Ebu Bekir’e verildiğini reddettikleri gibi, aynı zamanda yine Ehlisünnet'in<ref>Belazuri, Ensab, c. 2, s. 146; İbn-i Kuteybe, s. 169; Taberi, s. 310; İbn-i Mace, c. 1, s. 44; Nesai, s. 21, 22; Cuveyni, c. 1, s. 140, 248; İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 13, s. 228; İbn-i Kesir, c. 3, s. 26; Suyuti, el-Cami, c. 2, s. 50.</ref> kendi kaynaklarından bu lakabın ve Sünnilerce [[Ömer]]’e atfedilen “Faruk” lakabının [[Hz. Ali]]’nin (a.s) lakaplarından olduğunu ispat etmektedirler. Şia ulemaları, bu lakapların gerçekten onlara ait olduğunun kabul edilmesi için, İslam tarihinin ilk günlerinde onlara verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ve Hz. Ali’nin (a.s) halife olduğu dönemde Basra’da bu lakapların kendisine ait olduğunu açık açık ortaya koyduğunu belirtmişlerdir.<ref>Amuli, c. 2, s. 263, 270; Emini, c. 2, s. 312, 314.</ref>
36. satır: 63. satır:


== Yaşamı ve İslam ==
== Yaşamı ve İslam ==
Bazı rivayetlere göre Ebu Bekir, İslam’dan önce yumuşak huylu olarak tanınmakta, Kureyş tarafından sevilmekte ve ona saygı duyulmaktaydı.<ref>İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Nakledildiğine göre ticaretle (kumaşçı) uğraşan bir gençti.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 267; Taberi, Tarih, c. 2, s. 317; İbn-i Raste, c. 7, s. 215.</ref><br />
Bazı rivayetlere göre Ebu Bekir, İslam’dan önce yumuşak huylu olarak tanınmakta, Kureyş tarafından sevilmekte ve ona saygı duyulmaktaydı.<ref>İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Nakledildiğine göre ticaretle (kumaşçı) uğraşan bir gençti.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 267; Taberi, Tarih, c. 2, s. 317; İbn-i Raste, c. 7, s. 215.</ref>


Ebu Bekir’in nasıl [[Müslüman]] olduğuna dair Ehlisünnet arasında ihtilaflar vardır. Bazı Ehlisünnet âlimleri, Ebu Bekir’i Hz. Ali (a.s), [[Hz. Hatice]] (s.a) ve Zeyd b. Harise’den sonra Müslüman olan dördüncü kişi olarak bilmektedir.<ref>Tefsiri Kurtubi, c. 5, s 307.</ref> Bundan dolayı bazı Sünniler, Ebu Bekir’in bu kişiler içinde (bunlara göre [[Hz. Ali]] (a.s) çocuk, Hz. Hatice (a.s) kadın ve Zeyd ise, köle olduğundan) [[İlk Müslüman|Müslüman olan ilk]] özgür kişi olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 264; Taberi, c. 2, s. 310; Hakim, c. 3, s. 112; İbn-i Abdulbirr, c. 3, s. 32; İbn-i Hişam, c. 1, s. 262; Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 367; İbn-i Habban, c. 1, s. 52; İbn-i Kuteybe, s. 168, 109; İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 57, 59; İbn-i Kuteybe, s. 169; Taberi, c. 2, s. 316; Yakubi, c. 2, s. 23; Mesudi, et-Tenbih, s. 198; İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 4, s. 116, 125; Kasak Vat, s. 89.</ref> Taberi’nin, Muhammed b. Said’den naklettiğine göre Ebu Bekir, 49 kişiden sonra Müslüman olmuştur. Yani 50. Müslüman olan kişidir.<ref>Tarih-i Taberi, c. 2, s. 316.</ref> Ünlü araştırmacı ve tarihçi yazar Seyyid Cafer Murtaza, bu görüşün araştırmacı ve muhakkiklerin görüşü olduğunu ileri sürmüştür.
Ebu Bekir’in nasıl [[Müslüman]] olduğuna dair Ehlisünnet arasında ihtilaflar vardır. Bazı Ehlisünnet âlimleri, Ebu Bekir’i Hz. Ali (a.s), [[Hz. Hatice]] (s.a) ve Zeyd b. Harise’den sonra Müslüman olan dördüncü kişi olarak bilmektedir.<ref>Tefsiri Kurtubi, c. 5, s 307.</ref> Bundan dolayı bazı Sünniler, Ebu Bekir’in bu kişiler içinde (bunlara göre [[Hz. Ali]] (a.s) çocuk, Hz. Hatice (a.s) kadın ve Zeyd ise, köle olduğundan) [[İlk Müslüman|Müslüman olan ilk]] özgür kişi olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 264; Taberi, c. 2, s. 310; Hakim, c. 3, s. 112; İbn-i Abdulbirr, c. 3, s. 32; İbn-i Hişam, c. 1, s. 262; Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 367; İbn-i Habban, c. 1, s. 52; İbn-i Kuteybe, s. 168, 109; İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 57, 59; İbn-i Kuteybe, s. 169; Taberi, c. 2, s. 316; Yakubi, c. 2, s. 23; Mesudi, et-Tenbih, s. 198; İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 4, s. 116, 125; Kasak Vat, s. 89.</ref> Taberi’nin, Muhammed b. Said’den naklettiğine göre Ebu Bekir, 49 kişiden sonra Müslüman olmuştur. Yani 50. Müslüman olan kişidir.<ref>Tarih-i Taberi, c. 2, s. 316.</ref> Ünlü araştırmacı ve tarihçi yazar Seyyid Cafer Murtaza, bu görüşün araştırmacı ve muhakkiklerin görüşü olduğunu ileri sürmüştür.


== Mekke’de ==
== Mekke’de ==
Bazı Sünni kaynaklara göre, Ebu Bekir’in Kureyş arasındaki toplumsal konumundan dolayı, [[Mekke]] halkından bazıları onun [[Müslüman]] olmasından sonra Müslüman olmuştur: [[Osman bin Affan]], Zubeyr b. Avam, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Talha b. Ubeydullah.<ref>İbn-i İshak, Siyre, s. 121; İbn-i Hişam, c. 1, s. 267, 268; İbn-i Habban, c. 1, s. 52, 53.</ref> Ancak bazıları bu rivayetlerde ve bu kişilerin Ebu Bekir’in tebliği ile Müslüman olmalarına kuşku duymaktadırlar. Örneğin Ebu Bekir’le [[Zübeyr]], Sa'd ve [[Talha]] arasında yaklaşık 20 yaş fark olduğu ve aralarındaki yakınlıktan dolayı, bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 2, s. 317.</ref> Ayrıca İbn-i Sa'd’in<ref>Taberi, s. 124, 400.</ref> rivayetlerinin karşılaşmasıyla, Abdurrahman b. Avf'ın, Ebu Bekir’in daveti ile değil, Osman b. Maznun’la birlikte Müslüman olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni muhtemelen bu kişilerin [[Ömer]] tarafından belirlenen [[altı kişilik şura]]da olmaları ve sonradan gelen bazı ravilerce bazı hususlar da göz önünde bulundurularak, bunun Ebu Bekir’in yönlendirmesi ile olduğunu ileri sürmelerine neden olmuştur.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 139</ref> Bu görüşü güçlü kılan neden ise, bazı kişileri (sahabeleri) bunlardan daha öncelikli kılan başka rivayetlerdir.<ref>Vat, 86-87; Bkz. EI: Zeryab, 115, 116.</ref><br />
Bazı Sünni kaynaklara göre, Ebu Bekir’in Kureyş arasındaki toplumsal konumundan dolayı, [[Mekke]] halkından bazıları onun [[Müslüman]] olmasından sonra Müslüman olmuştur: [[Osman bin Affan]], Zubeyr b. Avam, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebu Vakkas ve Talha b. Ubeydullah.<ref>İbn-i İshak, Siyre, s. 121; İbn-i Hişam, c. 1, s. 267, 268; İbn-i Habban, c. 1, s. 52, 53.</ref> Ancak bazıları bu rivayetlerde ve bu kişilerin Ebu Bekir’in tebliği ile Müslüman olmalarına kuşku duymaktadırlar. Örneğin Ebu Bekir’le [[Zübeyr]], Sa'd ve [[Talha]] arasında yaklaşık 20 yaş fark olduğu ve aralarındaki yakınlıktan dolayı, bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 2, s. 317.</ref> Ayrıca İbn-i Sa'd’in<ref>Taberi, s. 124, 400.</ref> rivayetlerinin karşılaşmasıyla, Abdurrahman b. Avf'ın, Ebu Bekir’in daveti ile değil, Osman b. Maznun’la birlikte Müslüman olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni muhtemelen bu kişilerin [[Ömer]] tarafından belirlenen [[altı kişilik şura]]da olmaları ve sonradan gelen bazı ravilerce bazı hususlar da göz önünde bulundurularak, bunun Ebu Bekir’in yönlendirmesi ile olduğunu ileri sürmelerine neden olmuştur.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 139</ref> Bu görüşü güçlü kılan neden ise, bazı kişileri (sahabeleri) bunlardan daha öncelikli kılan başka rivayetlerdir.<ref>Vat, 86-87; Bkz. EI: Zeryab, 115, 116.</ref>


Müşriklerin Müslümanlara yönelik düşmanlıkları, işkence ve baskıları başlayınca, Ebu Bekir de bu durumdan muzdarip olmuştur. Ehlisünnet'in bazı kaynaklarında, Ebu Bekir’in müşriklerce yaralandığı belirtilmiştir.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 310; Ahmed b. Hambel, c. 2, s. 204.</ref> Müşriklerce başlatılan bu işkence ve baskılar ile [[Ben-i Haşim]]’in ihraç edilmesinin ardından, Ebu Bekir, [[Hz. Peygamber]]in (s.a.a) izni ile Habeşistan'a hicret etmeye karar vermiş, ancak İbn-i Duggunne’nin (Kureyş’in etkin kişilerinden) öneri ve himayesi ile Mekke’ye geri dönerek, açıkça tebliğde bulunmuştur. Bunun üzerine baskılar yeniden başlamıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 2, s. 11, 13; İbn-i Habban, c. 1, s. 67, 69.</ref> Bazıları Ebu Bekir’in Mekke’de kalmasının ve Habeşistan'a hicret etmemesinin nedenini, Teym kabilesinin (Ebu Bekir’in kabilesi) Hilful Füdul ile işkence ve baskılardan muaf tutulmasından dolayı olduğunu ileri sürmüş, ancak Ben-i Teym kabilesi istemediğinden veya bunu yapamadığından Müslüman olmuş olan kabile üyelerini koruyamamış<ref>İbn-i Habban, c. 1, s. 95.</ref> ve Ebu Bekir de baskılara maruz kalmış ve mecburen Habeşistan'a hicret etmeye kalkışmıştır.<ref>E1, 2.</ref><br />
Müşriklerin Müslümanlara yönelik düşmanlıkları, işkence ve baskıları başlayınca, Ebu Bekir de bu durumdan muzdarip olmuştur. Ehlisünnet'in bazı kaynaklarında, Ebu Bekir’in müşriklerce yaralandığı belirtilmiştir.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 310; Ahmed b. Hambel, c. 2, s. 204.</ref> Müşriklerce başlatılan bu işkence ve baskılar ile [[Ben-i Haşim]]’in ihraç edilmesinin ardından, Ebu Bekir, [[Hz. Peygamber]]in (s.a.a) izni ile Habeşistan'a hicret etmeye karar vermiş, ancak İbn-i Duggunne’nin (Kureyş’in etkin kişilerinden) öneri ve himayesi ile Mekke’ye geri dönerek, açıkça tebliğde bulunmuştur. Bunun üzerine baskılar yeniden başlamıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 2, s. 11, 13; İbn-i Habban, c. 1, s. 67, 69.</ref> Bazıları Ebu Bekir’in Mekke’de kalmasının ve Habeşistan'a hicret etmemesinin nedenini, Teym kabilesinin (Ebu Bekir’in kabilesi) Hilful Füdul ile işkence ve baskılardan muaf tutulmasından dolayı olduğunu ileri sürmüş, ancak Ben-i Teym kabilesi istemediğinden veya bunu yapamadığından Müslüman olmuş olan kabile üyelerini koruyamamış<ref>İbn-i Habban, c. 1, s. 95.</ref> ve Ebu Bekir de baskılara maruz kalmış ve mecburen Habeşistan'a hicret etmeye kalkışmıştır.<ref>E1, 2.</ref>'


Bazı Sünni kaynaklara göre Ebu Bekir, mal varlığının bir bölümünü bağışlayarak, Müslüman olan 7 kişinin müşriklerin işkencelerinden kurtulmasını sağlamıştır. Bunu yaptığı için de babası Ebu Kuhafe tarafından kınanmıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 340, 341; İbn-i Sa’d, c. 3, s. 230, 233.</ref>
Bazı Sünni kaynaklara göre Ebu Bekir, mal varlığının bir bölümünü bağışlayarak, Müslüman olan 7 kişinin müşriklerin işkencelerinden kurtulmasını sağlamıştır. Bunu yaptığı için de babası Ebu Kuhafe tarafından kınanmıştır.<ref>İbn-i Hişam, c. 1, s. 340, 341; İbn-i Sa’d, c. 3, s. 230, 233.</ref>
confirmed, templateeditor
2.861

düzenleme