Anonim kullanıcı
Ebu Bekir: Revizyonlar arasındaki fark
→Doğumu, Soyu, Künye ve Lakapları
imported>Moghaddami Değişiklik özeti yok |
imported>Moghaddami |
||
21. satır: | 21. satır: | ||
Bazı kaynaklarda nakledilen şiirlerde Ebu Bekir’e hakaret etmek için Ebu Bekir’in oğlu anlamında “Bekir”den (Bekir= genç deve) bahsedilmiştir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 3, s. 246; İbn-i Kesir, c. 6, s. 313.</ref> Ancak Ebu Bekir’in "Bekir" adlı bir oğlu olduğunu ortaya koyan hiçbir kaynak yoktur. Ebu Süfyan gibi bazı muhalifleri Bekir’i (bekir= genç deve) Ebu Sufeyl (annesinin sütünden kesilen yavru deve) olarak alay ve istihza anlamında kullanmaktaydılar.<ref>Belazuri, Ensab, c.1, s. 589; Taberi, Tarih, c. 3, s. 253, 255; Mufid, el-İrşad, s. 102.</ref><br /> | Bazı kaynaklarda nakledilen şiirlerde Ebu Bekir’e hakaret etmek için Ebu Bekir’in oğlu anlamında “Bekir”den (Bekir= genç deve) bahsedilmiştir.<ref>Bkz. Taberi, Tarih, c. 3, s. 246; İbn-i Kesir, c. 6, s. 313.</ref> Ancak Ebu Bekir’in "Bekir" adlı bir oğlu olduğunu ortaya koyan hiçbir kaynak yoktur. Ebu Süfyan gibi bazı muhalifleri Bekir’i (bekir= genç deve) Ebu Sufeyl (annesinin sütünden kesilen yavru deve) olarak alay ve istihza anlamında kullanmaktaydılar.<ref>Belazuri, Ensab, c.1, s. 589; Taberi, Tarih, c. 3, s. 253, 255; Mufid, el-İrşad, s. 102.</ref><br /> | ||
Cahiliyet | Cahiliyet Döneminde Ebu Bekir’in ismi, Abdulkabe ([[Kâbe]]’nin kulu) idi. [[İslam]] dininden sonra [[Hz. Peygamber]] Efendimiz adını Abdullah (Allah’ın kulu) koymuştur.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Bzk. Saka, c. 1, s. 127.</ref> Ehlisünnet kaynaklarının bazılarına göre, adının “Atik” olduğu ileri sürülmüş<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Esir, el-Gayet, c. 3, s. 205.</ref>, ancak Ehlisünnet kaynaklarının çoğuna göre isminin değil, lakabının "atik" olduğu belirtilmiştir. "Atik" isminin ise, Peygamber Efendimizin (s.a.a) yüzünün güzelliğinden dolayı ona verdiği iddia edilmiştir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; Yakubi, c. 2, s. 127.</ref> Ebu Bekir’in kızı [[Ayşe]]’nin naklettiği bir rivayete göre, Peygamber Efendimiz (s.a.a) onu “Atikullah mine’n-Nar” olarak adlandırmıştır.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170; İbn-i Kuteybe, s. 167.</ref> İsminin "Atik" olarak konulmasında bazı farklı görüşler de belirtilmiştir.<ref>Bkz. İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205; Nuveyri, c. 19, s. 8, 9; Suyuti, Tarih, s. 28, 29.</ref><br /> | ||
Sünni kaynaklarda “Sıddık” (sadık, bağlı, doğrulayıcı) lakabı Ebu Bekir’e nispet verilmektedir. Nedenini ise, Peygamber Efendimizin Miracını onayladığından ona verildiği iddia edilmektedir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Ehlisünnetin ünlü ravisi Ebu Hureyre’nin sahibinden nakledilen bir rivayette İsra gecesi Hz. Cebrail (a.s) ona bu lakabı vermiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170.</ref> Hatta bazıları daha da ileri giderek, bu lakabın Cahiliyet döneminde de onun için kullanıldığını ve "Atik" lakabının da bunun sayesinde ona verildiğini iddia etmişlerdir.<ref>Deruze, s. 26.</ref> Şefkat ve merhametinden dolayı ise “Avvah” lakabı, Hz. Peygamber Efendimizle birlikteliğinden dolayı da “Sahib-i Resulullah” lakabı da Ehlisünnet tarafından kendisine atfedilmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 171; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205.</ref><br /> | Sünni kaynaklarda “Sıddık” (sadık, bağlı, doğrulayıcı) lakabı Ebu Bekir’e nispet verilmektedir. Nedenini ise, Peygamber Efendimizin Miracını onayladığından ona verildiği iddia edilmektedir.<ref>İbn-i Kuteybe, s. 167; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 206.</ref> Ehlisünnetin ünlü ravisi Ebu Hureyre’nin sahibinden nakledilen bir rivayette İsra gecesi Hz. Cebrail (a.s) ona bu lakabı vermiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 170.</ref> Hatta bazıları daha da ileri giderek, bu lakabın Cahiliyet döneminde de onun için kullanıldığını ve "Atik" lakabının da bunun sayesinde ona verildiğini iddia etmişlerdir.<ref>Deruze, s. 26.</ref> Şefkat ve merhametinden dolayı ise “Avvah” lakabı, Hz. Peygamber Efendimizle birlikteliğinden dolayı da “Sahib-i Resulullah” lakabı da Ehlisünnet tarafından kendisine atfedilmiştir.<ref>İbn-i Sa’d, c. 3, s. 171; İbn-i Esir, Usdu’l-Ğabe, c. 3, s. 205.</ref><br /> |