İçeriğe atla

Gadir Hutbesi: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
imported>Husein
Değişiklik özeti yok
imported>Husein
Değişiklik özeti yok
388. satır: 388. satır:
O halde hepiniz şöyle deyiniz: Biz işittik, itaat ettik, razı bulunmaktayız, teslim olmuşuz, rabbin ve kendi nezdinden imamımız, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) ve onun sulbünden dünyaya gelecek olan imamların imameti hususunda bizlere ulaştırdığın şeylere boyun eğmişiz. Bu konuda kalplerimizle, canlarımızla, dillerimizle ve ellerimizle sana biat etmekteyiz. Bu inanç üzere hayatta kalacağız ve onunla öleceğiz. (Kıyamet günü de) Onunla haşr olacağız. Asla değişmeyeceğiz; değiştirmeyeceğiz; kuşku duymayacağız ve inkarda bulunmayacağız. Kalbimizle şüpheye düşmeyeceğiz; bu sözden dönmeyeceğiz ve ahdimizi bozmayacağız.<br />
O halde hepiniz şöyle deyiniz: Biz işittik, itaat ettik, razı bulunmaktayız, teslim olmuşuz, rabbin ve kendi nezdinden imamımız, Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) ve onun sulbünden dünyaya gelecek olan imamların imameti hususunda bizlere ulaştırdığın şeylere boyun eğmişiz. Bu konuda kalplerimizle, canlarımızla, dillerimizle ve ellerimizle sana biat etmekteyiz. Bu inanç üzere hayatta kalacağız ve onunla öleceğiz. (Kıyamet günü de) Onunla haşr olacağız. Asla değişmeyeceğiz; değiştirmeyeceğiz; kuşku duymayacağız ve inkarda bulunmayacağız. Kalbimizle şüpheye düşmeyeceğiz; bu sözden dönmeyeceğiz ve ahdimizi bozmayacağız.<br />


Sen bizlere ilahî öğütlerde bulundun. Müminlerin Emiri Ali (a.s) ve O'ndan sonra senin neslinden ve O'nun çocukları olduğunu söylediğin imamlar, Hasan, Hüseyin ve Allah’ın o ikisinden sonra tayin ettiği kimseler hakkında öğüt verdin. O halde onlar için bizden söz ve ahit alındı. Kalplerimizden canlarımızdan, dillerimizden, içimizden ve ellerimizden söz alındı. Her kim yapabilirse eliyle biat eder. Her kim de yapamazsa diliyle ikrar eder. Asla onu değiştirme peşinde değiliz. Allah bu konuda nefislerimizde değişme görmeyecektir.<br />
Sen, bizlere ilahî öğütlerde bulundun. Müminlerin Emiri Ali (a.s) ve ondan sonra senin neslinden ve onun çocukları olduğunu söylediğin imamlar, Hasan, Hüseyin ve Allah’ın o ikisinden sonra tayin ettiği kimseler hakkında öğüt verdin. O halde onlar için bizden söz ve ahit alındı. Kalplerimizden, canlarımızdan, dillerimizden, içimizden ve ellerimizden söz alındı. Her kim yapabilirse, eliyle biat eder. Her kim de yapamazsa, diliyle ikrar eder. Asla onu değiştirme peşinde değiliz. Allah bu konuda nefislerimizde değişme görmeyecektir.<br />


Biz bu konuyu çocuklarımızdan ve akrabalarımızdan uzak ve yakın herkese ulaştıracağız. Allah’ı bu konuda şahit tutuyoruz. Allah şahadet hususunda kifayet eder ve sen de bu itirafımıza şahit bulunmaktasın.<br />
Biz bu konuyu, çocuklarımızdan ve akrabalarımızdan uzak ve yakın herkese ulaştıracağız. Allah’ı bu konuda şahit tutuyoruz. Allah şahadet hususunda kifayet eder ve sen de bu itirafımıza şahit bulunmaktasın.<br />


Ey insanlar! Ne diyorsunuz? Allah her sesi işitir ve her gizliliği bilir. O halde kim hidayet bulmuşsa kendi lehinedir ve her kim de sapmışsa kendi zararına sapmıştır. Her kim biat etmişse Allah’a biat etmiştir, Allah’ın eli onların (biat edenlerin) elinin üzerindedir. <br />
Ey insanlar! Ne diyorsunuz? Allah, her sesi işitir ve her gizliliği bilir. O halde kim hidayet bulmuşsa, kendi lehinedir ve her kim de sapmışsa, kendi zararına sapmıştır. Her kim biat etmişse, Allah’a biat etmiştir. Allah’ın eli onların (biat edenlerin) elinin üzerindedir. <br />


Ey insanlar! Allah’a biat ediniz, bana biat ediniz, Müminlerin Emiri Ali’ye (a.s) Hasan’a Hüseyin’e ve dünya ve ahirette onlardan olan imamlara soylarında baki kalan imamet makamı hasebiyle biat ediniz. Allah vefasız kimseleri (biatini bozanları) helak edecektir. Vefalı olanları ise rahmetine mazhar kılacaktır. Her kim biatinden dönerse kendi zararına dönmüştür. Her kim de Allah’a söz verdiği şeyler hususunda vefalı olursa Allah ona büyük bir ecir inayet buyuracaktır.<br />
Ey insanlar! Allah’a biat ediniz; bana biat ediniz; Müminlerin Emiri Ali’ye, Hasan’a, Hüseyin’e ve dünya ve ahirette onlardan olan soylarında baki kalan imamlara, imamet makamı hasebiyle biat ediniz. Allah vefasız kimseleri (biatini bozanları) helak edecektir. Vefalı olanları ise, rahmetine mazhar kılacaktır. Her kim biatinden dönerse, kendi zararına dönmüştür. Her kim de Allah’a söz verdiği şeyler hususunda vefalı olursa, Allah ona büyük bir ecir inayet buyuracaktır.<br />


Ey insanlar! Sizler bu dediğimizi söyleyin ve tekrar edin. Ali’yi “Müminlerin Emiri” olarak selamlayın ve şöyle deyin:<br />
Ey insanlar! Sizler bu dediğimizi söyleyin ve tekrar edin. Ali’yi “Müminlerin Emiri” olarak selamlayın ve şöyle deyin:<br />
400. satır: 400. satır:
سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ<br />
سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ<br />


“İşittik, itaat ettik, Rabbimiz, affını dileriz, dönüş sanadır.”<br />
“İşittik, itaat ettik, Rabbimiz affını dileriz, dönüş sanadır.”<br />


Hakeza şöyle deyiniz: <br />
Hakeza şöyle deyiniz: <br />
408. satır: 408. satır:
“Bizi buraya hidayet eden Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bizi hidayet etmeseydi, biz hidayeti bulamazdık.”<br />
“Bizi buraya hidayet eden Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bizi hidayet etmeseydi, biz hidayeti bulamazdık.”<br />


Ey insanlar! Kur’an’ın nazil buyurmuş olduğu Ali b. Ebi Talib’in faziletleri Allah nezdinde, tümü bir oturumda sayabilecek miktardan çok daha fazladır. O halde her kim onları size haber verir ve onları tanırsa, siz de kendisini tasdik edin.<br />
Ey insanlar! Kur’an’ın nazil buyurmuş olduğu Ali b. Ebu Talib’in Allah nezdindeki faziletlerinin tümü bir oturumda sayabilecek miktardan çok daha fazladır. O halde her kim onları size haber verir ve onları tanırsa, siz de kendisini tasdik edin.<br />


Ey insanlar! Her kim Allah’a, Peygamber’ine, Ali’ye ve bu zikrettiğim imamlara itaat ederse büyük bir kurtuluşa ulaşmış olacaktır.<br />
Ey insanlar! Her kim Allah’a, Peygamber’ine, Ali’ye ve bu zikrettiğim imamlara itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ulaşmış olacaktır.<br />


Ey insanlar! O'na biat etmek, velayetini kabul etmek ve O'nu müminlerin emiri olarak selamlamak hususunda öne geçen kimseler, kurtuluşa erenlerdir ve onlar nimet bahçelerinde olacaklardır.<br />
Ey insanlar! Ona biat etmek, velayetini kabul etmek ve onu "müminlerin emiri" olarak selamlamak hususunda öne geçen kimseler, kurtuluşa erenlerdir; onlar nimet bahçelerinde olacaklardır.<br />


Ey insanlar! Allah’ın sizden razı olacağı bir söz söyleyiniz. Eğer sizler ve yeryüzünde bulunan herkes tümüyle kâfir olsa, yine de Allah’a hiçbir zarar gelip çatmaz.<br />
Ey insanlar! Allah’ın sizden razı olacağı bir söz söyleyiniz. Eğer sizler ve yeryüzünde bulunan herkes tümüyle kâfir olsa, yine de Allah’a hiçbir zarar gelip çatmaz.<br />
684. satır: 684. satır:
{{Collapse bottom}}
{{Collapse bottom}}


== Rivayetin Senet ve Nakledilmesi ==
== Rivayetin Kaynak ve Nakledilmesi ==
=== Nakil Yolları ===
=== Nakil Yolları ===
Bu hutbenin içeriği asırlar boyu birkaç şekilde [[Şii]] ve Sünni [[hadis]] ve tarih kaynaklarında nakledilmiştir. Nakillerin hepsinin ortak noktası Müminlerin velisi unvanı ile [[Hz. Ali]]’nin Velayetinin ilan edilmesidir.
Bu hutbenin içeriği asırlar boyu birkaç şekilde [[Şii]] ve Sünni [[hadis]] ve tarih kaynaklarında nakledilmiştir. Nakillerin hepsinin ortak noktası "Müminlerin velisi" unvanı ile [[Hz. Ali]]’nin velayetinin ilan edilmesidir.


=== Doğrudan Nakiller ===
=== Doğrudan Nakiller ===
Tıpkı Allame Emini’nin naklettiğine göre bu hadisi Ahmed b. Hambel 40 yolla, İbn Cerir Taberi 72 yolla, Cezeri Mukri 80 yolla, İbn Ukde 105 yolla, Ebu Said Secistani 120 yolla, Ebu Bekir Cuabi 125 yolla<ref>Emini, c. 1, s. 349.</ref> ve Hafız Ebu’l A’la el-Attar Hamedani de 250 yolla<ref>Emini, c. 1, s. 158.</ref> nakletmişlerdir.<br />
Tıpkı Allame Emini’nin naklettiğine göre, bu hadisi Ahmed b. Hambel 40 yolla, İbn-i Cerir-i Taberi 72 yolla, Cezeri Mukri 80 yolla, İbn-i Ukde 105 yolla, Ebu Said-i Secistani 120 yolla, Ebu Bekir Cuabi 125 yolla<ref>Emini, c. 1, s. 349.</ref> ve Hafız Ebu’l A’la el-Attar Hemedani de 250 yolla<ref>Emini, c. 1, s. 158.</ref> nakletmişlerdir.<br />


Ehli sünnetin bazı [[hadis]] uzmanı ve rical âlimleri, bu hadisin senedinin oldukça fazla olduğuna inanmakta ve bunlardan bir çoğunun senedinin [[sahih]] ve hasan olduğunu açıklamaktadır.<ref>İbn Hacer, Fethu’l Bari c. 7, s. 61.</ref> Hadisi nakledenler arasında 90 kadar sahabe ve 84 tabiin de bulunmaktadır.<br />
Ehli sünnetin bazı [[hadis]] uzmanı ve rical ilmi âlimleri, bu hadisin kaynağının oldukça fazla olduğuna inanmakta; bunlardan bir çoğunun kaynağının [[sahih]] ve hasan olduğunu açıklamaktadır.<ref>İbn-i Hacer, Fethu’l Bari c. 7, s. 61.</ref> Hadisi nakledenler arasında 90 kadar sahabe ve 84 tabiin de bulunmaktadır.<br />


Gadir hutbesinin metni, Ravzatu’l Vaizin, el-İhticac, el-Yakin, Tenzihu’l Kiram, el-İkbal, el-Udedu’l Kaviye, et-Tahsin, es-Sıratu’l Mustakim ve Nehcü’l İman kitaplarında üç tarikle Hz. Resulü Ekrem’den (s.a.a) nakledilmiştir:<br />
Gadir hutbesinin metni "Ravzatu’l Vaizin", "el-İhticac", "el-Yakin", "Tenzihu’l Kiram", "el-İkbal", "el-Udedu’l Kaviye", "et-Tahsin", "es-Sıratu’l Mustakim" ve "Nehcü’l İman" kitaplarında üç tarik ve yolla Hz. Resul-ü Ekrem’den (s.a.a) nakledilmiştir:<br />


# [[İmam Muhammed Bakır]] (a.s) [[rivayet]]i ile<ref>İbn Fettal Nişaburi, c. 1, s. 9.</ref>-<ref>Tabersi, c. 1, s. 66.</ref>-<ref>İbn Tavus, el-Yakin, s. 343.</ref>-<ref>Alemu’l Huda, c. 1, s. 186.</ref>
# [[İmam Muhammed Bakır]] (a.s) [[rivayet]]i ile<ref>İbn-i FettalNişaburi, c. 1, s. 9.</ref>-<ref>Tabersi, c. 1, s. 66.</ref>-<ref>İbn-i Tavus, el-Yakin, s. 343.</ref>-<ref>Alemu’l Huda, c. 1, s. 186.</ref>
# Sahabe [[Huzeyfe b. Yeman]] rivayeti ile<ref>İbn Tavus, el-İkbal, s. 454 ve 456.</ref>
# Sahabe [[Huzeyfe b. Yeman]] rivayeti ile<ref>İbn-i Tavus, el-İkbal, s. 454 ve 456.</ref>
# Sahabe [[Zeyd b. Erkam]] rivayeti ile<ref>Ali b. Yusuf Hilli, s. 169.</ref>-<ref>İbn Tavus, et-Tahsin, s. 578.</ref>-<ref>Ali b. Yusuf Beyzavi, c. 1, s. 301.</ref>-<ref>Hüseyin b. Cebur, Varaka, 26–34.</ref>
# Sahabe [[Zeyd b. Erkam]] rivayeti ile<ref>Ali b. Yusuf Hilli, s. 169.</ref>-<ref>İbn-i Tavus, et-Tahsin, s. 578.</ref>-<ref>Ali b. Yusuf Beyzavi, c. 1, s. 301.</ref>-<ref>Hüseyin b. Cebur, Varaka, 26–34.</ref>


=== Dolaylı Nakiller ===
=== Dolaylı Nakiller ===
Doğrudan nakillerin yanı sıra Gadir-i Hum’da hazır bulunan bazı sahabelerden duyarak nakleden dolaylı nakiller de bulunmaktadır. [[İbn Tufeyl]] 30 kişiden,<ref>İbn Hambel, c. 4, s. 370.</ref> Amir b. Leyla el-Gaffari 17 kişiden,<ref>İbn Hacer, el-İsabet, c. 3, s. 484.</ref> Umeyre b. Said 12 kişiden,<ref>İbn Mağazili, c. 1, s. 66.</ref> Zeyd b. Erkam 16 kişiden,<ref>İbn Hambel, c. 5, s. 370.</ref> Ziyad b. Ebu Ziyad 12 kişiden,<ref>İbn Hambel, c. 5, s. 88.</ref> Zazan Ebu Ömer 13 kişiden,<ref>İbn Hambel, c. 5, s. 84.</ref> Abdurrahman b. Ebu Leyla 12 kişiden,<ref>İbn Hambel, c. 5, s. 119.</ref>-<ref>Hatib, c. 16, s. 348.</ref> Abdulhayr ve Amr Zimarre Vehbe el-Arani 12 kişiden,<ref>İbn Mağazili, c. 1, s. 54.</ref> Ebu Hureyre, Enes ve Ebu Said 9 kişiden,<ref>Heysemi, c. 9, s. 136.</ref> Ebu Kalabe 12 kişiden,<ref>Dulabi, c. 3, s. 928.</ref> Habbe b. Cuveyn kişiden, Zeyd b. Yasiğ 12 kişiden<ref>İbn Hambel, c. 1, s. 118.</ref> ve Said b. Veheb 5 veya 6 kişiden<ref>İbn Hambel, c. 5, s. 366.</ref> duyarak nakletmişlerdir.
Doğrudan nakillerin yanı sıra, Gadir-i Hum’da hazır bulunan bazı sahabelerden duyarak, nakleden dolaylı nakiller de bulunmaktadır. [[İbn-i Tufeyl]] 30 kişiden,<ref>İbn-i Hambel, c. 4, s. 370.</ref> Amir b. Leyla el-Gaffari 17 kişiden,<ref>İbn-i Hacer, el-İsabet, c. 3, s. 484.</ref> Umeyre b. Said 12 kişiden,<ref>İbn-i Mağazili, c. 1, s. 66.</ref> Zeyd b. Erkam 16 kişiden,<ref>İbn-i Hambel, c. 5, s. 370.</ref> Ziyad b. Ebu Ziyad 12 kişiden,<ref>İbn-i Hambel, c. 5, s. 88.</ref> Zazan Ebu Ömer 13 kişiden,<ref>İbn-i Hambel, c. 5, s. 84.</ref> Abdurrahman b. Ebu Leyla 12 kişiden,<ref>İbn-i Hambel, c. 5, s. 119.</ref>-<ref>Hatib, c. 16, s. 348.</ref> Abdulhayr ve Amr Zimarre Vehbe el-Arani 12 kişiden,<ref>İbn-i Mağazili, c. 1, s. 54.</ref> Ebu Hureyre, Enes ve Ebu Said 9 kişiden,<ref>Heysemi, c. 9, s. 136.</ref> Ebu Kalabe 12 kişiden,<ref>Dulabi, c. 3, s. 928.</ref> Habbe b. Cuveyn kişiden, Zeyd b. Yasiğ 12 kişiden<ref>İbn-i Hambel, c. 1, s. 118.</ref> ve Said b. Veheb 5 veya 6 kişiden<ref>İbn-i Hambel, c. 5, s. 366.</ref> duyarak nakletmişlerdir.


== Hutbenin Nakilleri ==
== Hutbenin Nakilleri ==
Bu hutbe ufak tefek bazı kelime ve küçük noktalar farklılığı ile Şii ve Sünni kaynaklarda nakledilmiştir.
Bu hutbe, ufak tefek bazı kelime ve küçük noktalar farklılığı ile Şia ve Sünni kaynaklarda nakledilmiştir.
== Gadir Hutbesini Rivayet Edenler ==
== Gadir Hutbesini Rivayet Edenler ==
Alleme Emini, [[el-Gadir]] kitabında bu hadisi, 110 [[sahabe]], 84 [[tabiin]] ve bu hadise işaret eden ikinci asırla on dördüncü asrın sonuna kadar yaşamış 360 Ehli sünnet âliminin adlarını yazmıştır.<ref>Emini, c. 1, s. 14-15.</ref> Bu hadisi nakleden diğer önemli sahabe, tabiin ve raviler şunlardan ibarettir:
Alleme Emini, "[[el-Gadir]]" kitabında bu hadisi, 110 [[sahabe]], 84 [[tabiin]] ve bu hadise işaret eden ikinci asırla on dördüncü asrın sonuna kadar yaşamış 360 Ehli sünnet âliminin adlarını yazmıştır.<ref>Emini, c. 1, s. 14-15.</ref> Bu hadisi nakleden diğer önemli sahabe, tabiin ve raviler şunlardan ibarettir:
{| class="wikitable sortable"
{| class="wikitable sortable"
|-
|-
! Ehlibeyt !! Sahabe !! Tabiin !! Sonrakiler
! Ehlibeyt !! Sahabe !! Tabiin !! Sonrakiler
|-
|-
| [[İmam Ali (a.s)]]<ref>İbn Mağazili, s. 112; İbn Esir, Usdu’l Gabe, c. 3, s. 307; Heysemi, c. 9, s. 107.</ref>|| [[Ebu Bekir bin Kuhafe|Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe]] || Ebu Süleyman Müezzin || [[Muhammed b. İsmail Buhari]]<ref>Buhari, c. 1, s. 375.</ref>
| [[İmam Ali (a.s)]]<ref>İbn-i Mağazili, s. 112; İbn-i Esir, Usdu’l Ğabe, c. 3, s. 307; Heysemi, c. 9, s. 107.</ref>|| [[Ebu Bekir b. Kuhafe|Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe]] || Ebu Süleyman Müezzin || [[Muhammed b. İsmail Buhari]]<ref>Buhari, c. 1, s. 375.</ref>
|-
|-
| [[Hz. Fatıma (s.a)]]<ref>İbn Cezri, s. 49.</ref> || [[Ömer b. Hattab]] || Ebu Salih Samman Zekeran Medeni || Ahmed b. Yahya [[Belazuri|Belazuri]]<ref>Belazuri, s. 108.</ref>
| [[Hz. Fatıma (s.a)]]<ref>İbn-i Cezri, s. 49.</ref> || [[Ömer b. Hattab]] || Ebu Salih Samman Zekeran Medeni || Ahmed b. Yahya [[Belazuri|Belazuri]]<ref>Belazuri, s. 108.</ref>
|-
|-
| [[İmam Hasan (a.s)]]<ref>Kunduzi, c. 3, s. 369.</ref> || [[Ayşe Bint Ebu Bekir|Ayşe bint Ebu Bekir]] || [[Esbag b. Nubate|Esbag b. Nubate Kufi]] ||Ahmed b. Şuayb [[Nesai]]<ref>Nesai, s. 93- 96- 100- 101- 103- 104- 132.</ref>
| [[İmam Hasan (a.s)]]<ref>Kunduzi, c. 3, s. 369.</ref> || [[Ayşe Binti Ebu Bekir|Ayşe binti Ebu Bekir]] || [[Esbag b. Nubate|Esbag b. Nubate Kufi]] ||Ahmed b. Şuayb [[Nesai]]<ref>Nesai, s. 93- 96- 100- 101- 103- 104- 132.</ref>
|-
|-
| [[İmam Hüseyin (a.s)]]<ref>Süleym b. Kays, s. 321.</ref> || [[Osman b. Affan]] || [[Süleym b. Kays Hilali|Süleym b. Kays Hilali]] || Hanefi Hasakani<ref>Hakim Hasakani, c. 1, s. 201, h. 211.</ref>
| [[İmam Hüseyin (a.s)]]<ref>Süleym b. Kays, s. 321.</ref> || [[Osman b. Affan]] || [[Süleym b. Kays Hilali|Süleym b. Kays Hilali]] || Hanefi Hasakani<ref>Hakim Hasakani, c. 1, s. 201, h. 211.</ref>
|-
|-
| [[İmam Bakır (a.s)]]<ref>İbn Fettal Nişaburi, c. 1, s. 89; Tabersi, c. 1, s. 66; İbn Tavus, el-Yakin, s. 343; Alemu’l Huda, c. 1, s. 186.</ref> || [[Ümmü Seleme]] || [[Tavus b. Keysan]] || [[İbn Asakir|İbn Asakir]] Dimeşki<ref>İbn Asakir Dimeşki, c. 2, s. 70.</ref>
| [[İmam Bakır (a.s)]]<ref>İbn-i Fettal Nişaburi, c. 1, s. 89; Tabersi, c. 1, s. 66; İbn-i Tavus, el-Yakin, s. 343; Alemu’l Huda, c. 1, s. 186.</ref> || [[Ümmü Seleme]] || [[Tavus b. Keysan]] || [[İbn-i Asakir|İbn-i Asakir]] Demeşki<ref>İbn-i Asakir Demeşki, c. 2, s. 70.</ref>
|-
|-
| || [[Zeyd b. Erkam]]<ref>Ali b. Yusuf Hilli, s. 169; İbn Tavus, et-Tahsin, s. 578; Ali b. Yusuf Beyazi, c. 1, s. 301; Hüsyein b. Cebur, s. 26-34.</ref> || [[Ömer b. Abdulazi]], [[Hilafet|Emevi]] [[Beni Ümeyye|Halifesi]]<ref>Emini, c. 1, s. 14-15.</ref> || Fahri Razi eş-Şafii<ref>Fahri Razi, c. 12, s. 49.</ref>
| || [[Zeyd b. Erkam]]<ref>Ali b. Yusuf Hilli, s. 169; İbn-i Tavus, et-Tahsin, s. 578; Ali b. Yusuf Beyazi, c. 1, s. 301; Hüseyin b. Cebur, s. 26-34.</ref> || [[Ömer b. Abdulazi]], [[Hilafet|Emevi]] [[Ben-i Ümeyye|Halifesi]]<ref>Emini, c. 1, s. 14-15.</ref> || Fahr-i Razi eş-Şafii<ref>Fahr-i Razi, c. 12, s. 49.</ref>
|-
|-
| || [[Enes İbn Malik]] ||[[Ebu Raşit Habrani]] || [[İbn Ebi'l Hadid|İbn Ebi'l Hadid]] Mu'tezili<ref>İbn Ebu’l Hadid, c.1, s. 13.</ref>
| || [[Enes İbn-i Malik]] ||[[Ebu Raşit Habrani]] || [[İbn-i Ebi'l Hadid|İbn-i Ebi'l Hadid]] Mu'tezili<ref>İbn-i Ebu’l Hadid, c.1, s. 13.</ref>
|-
|-
| || [[Huzeyme b. Sabit|Huzeyme b. Sabit Ensari]] ||[[Ebu Leyla Kunduzi]] || [[İbn Kesir eş-Şafii]]<ref>İbn Kesir, c. 5, s. 209.</ref>
| || [[Huzeyme b. Sabit|Huzeyme b. Sabit Ensari]] ||[[Ebu Leyla Kunduzi]] || [[İbn-i Kesir eş-Şafii]]<ref>İbn-i Kesir, c. 5, s. 209.</ref>
|-
|-
| || [[Cabir b. Abdullah Ensari]] ||[[İyas b. Nuzeyr|İyas b. Nuzeyr]] || İbn Sabbağ Maliki<ref>İbn Sabbağ Maliki, c. 1, s. 235.</ref>
| || [[Cabir b. Abdullah Ensari]] ||[[İyas b. Nuzeyr|İyas b. Nuzeyr]] || İbn-i Sabbağ Maliki<ref>İbn-i Sabbağ Maliki, c. 1, s. 235.</ref>
|-
|-
| || [[Huzeyfe b. Yeman]]<ref>İbn Tavus, el-İkbal, s. 454 ve 456.</ref> ||[[Habib b. Ebu Sabit Esedi]] || [[Muttaki Hindi]]<ref>Muttaki Hindi, c. 13, s. 104- 105- 131- 138- 157- 158 ve 168.</ref>
| || [[Huzeyfe b. Yeman]]<ref>İbn-i Tavus, el-İkbal, s. 454 ve 456.</ref> ||[[Habib b. Ebu Sabit Esedi]] || [[Muttaki Hindi]]<ref>Muttaki Hindi, c. 13, s. 104- 105- 131- 138- 157- 158 ve 168.</ref>
|-
|-
| || [[Abdullah b. Abbas]] ||[[Habib b. Uteybe Kufi]] || İbn Hamza Hüseyni Hanefi<ref>İbn Hamza Hüseyni Hanefi, s. 593.</ref>
| || [[Abdullah b. Abbas]] ||[[Habib b. Uteybe Kufi]] || İbn-i Hamza Hüseyni Hanefi<ref>İbn-i Hamza Hüseyni Hanefi, s. 593.</ref>
|-
|-
| || [[Salmanı Farisi]] ||[[Ebu Ubeyde b. Ebu Hamid el-Basri]] || Şahabaddin Alusi<ref>Alusi, c. 6, s. 194.</ref>
| || [[Salman-ı Farisi]] ||[[Ebu Ubeyde b. Ebu Hamid el-Basri]] || Şahabaddin Alusi<ref>Alusi, c. 6, s. 194.</ref>
|-
|-
| || [[Hasan b. Sabit]] ||[[Ebu Meryem Zir İbn Hubeyş el-Esedi‏]] || Şeyh [[Muhammed Abduh]] Mısri<ref>Reşit Rıza, c. 6, s. 384.</ref>
| || [[Hasan b. Sabit]] ||[[Ebu Meryem Zir İbn-i Hubeyş el-Esedi‏]] || Şeyh [[Muhammed Abduh]] Mısri<ref>Reşit Rıza, c. 6, s. 384.</ref>
|-
|-
| || [[Said İbn Ebu Vakkas|Said İbn Ebu Vakkas]] ||[[Salim İbn Abdullah İbn Ömer]] ||[[Ebu Muhammed b. Davud Hilli]]<ref>El-Gadir, c. 6, s. 11.</ref>
| || [[Said İbn-i Ebu Vakkas|Said İbn-i Ebu Vakkas]] ||[[Salim İbn-i Abdullah İbn-i Ömer]] ||[[Ebu Muhammed b. Davud Hilli]]<ref>El-Gadir, c. 6, s. 11.</ref>
|-
|-
| || [[Kays b. Sabit|Kays b. Sabit b. Şemmas]]<ref>El-Gadir, c. 1, s. 145.</ref> ||[[Said İbn Cubeyr Esedi]]<ref>El-Gadir, c. 6, s. 59.</ref> ||[[Safuyuddin Hilli]]<ref>Bkz. El-Gadir, c. 2, s. 11.</ref>
| || [[Kays b. Sabit|Kays b. Sabit b. Şemmas]]<ref>El-Gadir, c. 1, s. 145.</ref> ||[[Said İbn-i Cubeyr Esedi]]<ref>El-Gadir, c. 6, s. 59.</ref> ||[[Safuyuddin Hilli]]<ref>Bkz. El-Gadir, c. 2, s. 11.</ref>


|}
|}
744. satır: 744. satır:
== Gadir Hakkındaki Kaynaklar ==
== Gadir Hakkındaki Kaynaklar ==
[[Dosya:El-Gadir (Kitap).jpg|küçükresim|El-Gadir (Kitap)]]
[[Dosya:El-Gadir (Kitap).jpg|küçükresim|El-Gadir (Kitap)]]
* [[et-Taraif]]<ref>İbn Tavus, s. 33.</ref>
* [[et-Taraif]]<ref>İbn-i Tavus, s. 33.</ref>
* [[Abakatu’l Envar]]<ref>Hindi, Mir Hamit Hüseyin.</ref>
* [[Abakatu’l Envar]]<ref>Hindi, Mir Hamit Hüseyin.</ref>
* [[Biharu’l Envar]]<ref>Meclisi, c. 37, s. 181- 182.</ref>
* [[Biharu’l Envar]]<ref>Meclisi, c. 37, s. 181- 182.</ref>
* [[İsbatu’l Huda]]<ref>Hürrü Amuli, c. 2, s. 200- 250.</ref>
* [[İsbatu’l Huda]]<ref>Hürr-ü Amuli, c. 2, s. 200- 250.</ref>
* el-Gadir<ref>Emini, c. 1, s. 12, 151, 294 ve 322.</ref>
* el-Gadir<ref>Emini, c. 1, s. 12, 151, 294 ve 322.</ref>
* Keşfu’l Muhim fi tariki haberi Gadir-i Hum<ref>Bahrani, Seyyid Haşim.</ref>
* Keşfu’l Muhim fi Tarik-i Haber-i Gadir-i Hum<ref>Bahrani, Seyyid Haşim.</ref>
* Avalimu’l Ulum<ref>Bahrani, Abdullah, c. 3/15, s. 307 ve 327.</ref>
* Avalimu’l Ulum<ref>Bahrani, Abdullah, c. 3/15, s. 307 ve 327.</ref>
* Nefahatu’l Ezhar fi Hulaseti Abakatu’l Envar<ref>Seyyid Ali Milani, c. 6 – 9.</ref>
* Nefahatu’l Ezhar fi Hulaseti Abakatu’l Envar<ref>Seyyid Ali Milani, c. 6 – 9.</ref>


== Gadir Senedine Yöneltilen Eleştiriler ==
== Gadir Kaynağına Yöneltilen Eleştiriler ==
Bazıları bu tarihi olaya gölge düşürmek ve önemini azaltmak için bazı itirazlar ileri sürmüşlerdir. Burada bu itirazlardan önemlilerine değiniyoruz.
Bazıları bu tarihi olaya gölge düşürmek ve önemini azaltmak için, bazı itirazlar ileri sürmüşlerdir. Burada bu itirazlardan önemlilerine değiniyoruz.


=== Hadisin Zayıf Olduğu İddiası ===
=== Hadisin Zayıf Olduğu İddiası ===
Hadisin tevatür haddinde olduğu ve zikredilen senet ve tarik yollarına rağmen bazı Ehli sünnet alimleri bu hadisin tevatür haddinde olmadığı ve sahih sayılamayacağı iddiasında bulunmaktadır.<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref> Bunlara göre [[Buhari]] ve Müslim’in bu hadisi nakletmemesi ve Ebu Davut ve Ebu Hatem Razi gibi kişilerin hadisi zayıf saymasıdır.<ref>Taftazani, c. 5, s. 272.</ref>
Hadisin tevatür haddinde olduğu ve zikredilen kaynak ve tarik yollarına rağmen, bazı Ehli sünnet alimleri bu hadisin tevatür haddinde olmadığı ve sahih sayılamayacağı iddiasında bulunmaktadır.<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref> Bunlara göre [[Buhari]] ve Müslim’in bu hadisi nakletmemesi; Ebu Davut ve Ebu Hatem Razi gibi kişilerin hadisi zayıf saymasıdır.<ref>Taftazani, c. 5, s. 272.</ref>
Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir: Tirmizi (ö.k. 279),<ref>Tirmizi, c. 5, s. 563.</ref> Tahavi (ö.k. 279),<ref>Tahavi, c. 4, s. 212.</ref> Hâkim Nişaburi (ö.k. 405),<ref>Hakim Nişaburi, c. 3, s. 118.</ref> İbn Kesir (ö.k. 774),<ref>İbn Kesir, c. 5, s. 209.</ref> İbn Hacer Askalani (ö.k. 852),<ref>İbn Hacer, Fethu’l Bari, c. 7, s. 74.</ref> İbn Hacer Heytemi (ö.k. 974),<ref>İbn Hacer, es-Savaiku’l Muhrike, c. 1, s. 106.</ref> gibi Ehli Sünnetin büyük âlimleri bu hadisin sahih olduğuna tanıklıkta bulunmuşlardır. Buna ilave olarak çeşitli [[sahabe]] ve tabiin tarafından hadisin vasıtalı ve vasıtasız olarak çok sayıdaki naklinin tarih ve hadis kitaplarında nakledilmesi hadisin senedinin sıhhat ve sahihliğini ortaya koymaktadır. Buhari ve Müslim gibi [[muhaddis]]lerin bu hadisi nakletmemelerinin nedenini hadisin senedinde şüphe icat etmek için değil, başka yerlerde aramak gerekir.
Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir: Tirmizi (ö. 279 h.k.),<ref>Tirmizi, c. 5, s. 563.</ref> Tahavi (ö. 279 h.k.),<ref>Tahavi, c. 4, s. 212.</ref> Hâkim-i Nişaburi (ö. 405 h.k.),<ref>Hakim-i Nişaburi, c. 3, s. 118.</ref> İbn-i Kesir (ö. 774 h.k.),<ref>İbn-i Kesir, c. 5, s. 209.</ref> İbn-i Hacer-i Askalani (ö. 852 h.k.),<ref>İbn-i Hacer, Fethu’l Bari, c. 7, s. 74.</ref> İbn-i Hacer Heytemi (ö. 974 h.k.),<ref>İbn-i Hacer, es-Savaiku’l Muhrike, c. 1, s. 106.</ref> gibi, Ehli Sünnetin büyük âlimleri bu hadisin sahih olduğuna tanıklıkta bulunmuşlardır. Buna ilave olarak çeşitli [[sahabe]] ve tabiin tarafından hadisin vasıtalı ve vasıtasız olarak çok sayıdaki naklinin tarih ve hadis kitaplarında nakledilmesi, hadisin kaynağının sıhhat ve sahihliğini ortaya koymaktadır. Buhari ve Müslim gibi [[muhaddis]]lerin bu hadisi nakletmemelerinin nedenini, hadisin kaynağında şüphe icat etmek için değil, başka yerlerde aramak gerekir.


=== Hutbenin Sıhhatine İtiraz ===
=== Hutbenin Sıhhatine İtiraz ===
Bu hadisin muhalifleri tarafından ileri sürülen eleştirilerden biri de [[Hz. Ali]]’nin (a.s) o sırada [[Mekke]]’de değil, [[Yemen]]’de olduğu<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref>-<ref>Tahavi, c. 4, s. 212.</ref> ve dolayısıyla [[Gadir-i Hum]]’da böyle bir şeyin yaşanmadığını iddia etmişlerdir. Buna karşın hadisi kabul edenler yine Ehli sünnetin muteber kitaplarından Hz. Ali’nin (a.s) o sırada Yemen’den dönerek Mekke’ye gittiğini ve [[hac]] ibadetlerini yerine getirdiğine dair tarihi kayıtları ortaya koymaktadırlar.<ref>Vakıdi, c. 3, s. 1079 ve 1080.</ref>-<ref>Halebi, c. 3, s. 289.</ref>
Bu hadisin muhalifleri tarafından ileri sürülen eleştirilerden biri de [[Hz. Ali]]’nin (a.s) o sırada [[Mekke]]’de değil, [[Yemen]]’de olduğu<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref>-<ref>Tahavi, c. 4, s. 212.</ref> ve dolayısıyla [[Gadir-i Hum]]’da böyle bir şeyin yaşanmadığını iddia etmişlerdir. Buna karşın hadisi kabul edenler yine Ehli sünnetin muteber kitaplarından Hz. Ali’nin (a.s) o sırada Yemen’den dönerek, Mekke’ye gittiğini ve [[hac]] ibadetlerini yerine getirdiğine dair tarihi kayıtları ortaya koymaktadırlar.<ref>Vakıdi, c. 3, s. 1079 ve 1080.</ref>-<ref>Halebi, c. 3, s. 289.</ref>


=== Hadisin Delaleti ===
=== Hadisin Delaleti ===
Gadir hadisi, ilk günden itibaren geniş inançsal tartışmaların önünü açmıştır. [[Hz. Ali]] (a.s) ve [[Ehlibeyt]]in (a.s) bu hadisle delil getirmeleri hadisin ilk istifade edilme yöntemlerinden olmuştur. [[Şia]] mütekellimleri de Hz. Ali’nin (a.s) hilafet için hakkaniyet ve önceliğini bu hadise dayanarak ileri sürmüşlerdir. Şia’nın kelam kaynak kitaplarında [[Şeyh Müfid]] bu hadisi detaylı bir şekilde ele alarak delil getiren ilk mütekellimdir.<ref>Bkz. Mufid, Aksamu’l Mevla, s. 28 ve sonrası.</ref>-<ref>Mufid, el-İfsah, s. 32.</ref> [[Şeyh Tusi]]<ref>Tusi, el-İktisad, s. 345.</ref> ve [[Allame Hilli<]]ref>Hilli, Keşfu’l Murad, s. 369.</ref> de detaylı bir biçimde bu hadisi incelemiş ve delil olarak ileri sürmüşlerdir. Fahri Razi,<ref>Fahri Razi, el-Erbain, c. 2, s. 283.</ref> Kadı İyci,<ref>İyci, c. 8, s. 360 ve 365.</ref> Taftazani,<ref>Taftazani, c. 5, s. 273 – 275.</ref> Curcani<ref>İyci, c. 8, s. 360 – 365.</ref> gibi Ehli sünnet alimleri de bu istidlal ve delillere cevap vermeye kalkmış ve uzunca tartışmalar yaşanmıştır.
Gadir hadisi, ilk günden itibaren geniş inançsal tartışmaların önünü açmıştır. [[Hz. Ali]] (a.s) ve [[Ehlibeyt]]in (a.s) bu hadisle delil getirmeleri, hadisin ilk istifade edilme yöntemlerinden olmuştur. [[Şia]] mütekellimleri de Hz. Ali’nin (a.s) hilafet için hakkaniyet ve önceliğini bu hadise dayanarak ileri sürmüşlerdir. Şia’nın kelam kaynak kitaplarında [[Şeyh Müfid]] bu hadisi detaylı bir şekilde ele alarak, delil getiren ilk mütekellimdir.<ref>Bkz. Mufid, Aksamu’l Mevla, s. 28 ve sonrası.</ref>-<ref>Mufid, el-İfsah, s. 32.</ref> [[Şeyh Tusi]]<ref>Tusi, el-İktisad, s. 345.</ref> ve [[Allame Hilli<]]ref>Hilli, Keşfu’l Murad, s. 369.</ref> de detaylı bir biçimde bu hadisi incelemiş ve delil olarak ileri sürmüşlerdir. Fahr-i Razi,<ref>Fahr-i Razi, el-Erbain, c. 2, s. 283.</ref> Kadı İyci,<ref>İyci, c. 8, s. 360 ve 365.</ref> Taftazani,<ref>Taftazani, c. 5, s. 273 – 275.</ref> Curcani<ref>İyci, c. 8, s. 360 – 365.</ref> gibi, Ehli sünnet alimleri de bu istidlal ve delillere cevap vermeye kalkmış ve uzunca tartışmalar yaşanmıştır.


== Ehli Sünnetin Görüşü ==
== Ehli Sünnetin Görüşü ==
Ehli sünnetin meşhur alimleri hadiste geçen “veli” kelimesinin ihtiyar sahibi ve tasarruf hakkına sahip anlamında olmadığı, bilakis “dost” ve “yardımcı” anlamına geldiğini iddia etmişlerdir. Örneğin Taftazani,<ref>Taftazani, c. 5, s. 273 – 275.</ref> Fahri Razi,<ref>Fahri Razi, el-Erbain fi Usulu’d Din, c. 2, s. 283.</ref> Kadı İyci ve Curcani<ref>İyci, c. 8, s. 360 – 365.</ref> gibi alimler “Mevla” kelimesinin “ihtiyar sahibi” “veli” ve “tasarruf etmede evla” anlamına gelmediğini iddia etmişlerdir.
Ehli sünnetin meşhur alimleri hadiste geçen “veli” kelimesinin "ihtiyar sahibi ve tasarruf hakkına sahip" anlamında olmadığı, bilakis “dost” ve “yardımcı” anlamına geldiğini iddia etmişlerdir. Örneğin Taftazani,<ref>Taftazani, c. 5, s. 273 – 275.</ref> Fahr-i Razi,<ref>Fahr-i Razi, el-Erbain fi Usulu’d-Din, c. 2, s. 283.</ref> Kadı İyci ve Curcani<ref>İyci, c. 8, s. 360 – 365.</ref> gibi alimler “mevla” kelimesinin “ihtiyar sahibi”, “veli” ve “tasarruf etmede evla” anlamına gelmediğini iddia etmişlerdir.
Bu kişiler şu şekilde istidlalde bulunmuşlardır:<br />
Bu kişiler şu şekilde istidlalde bulunmuşlardır:<br />


'''İlk olarak:''' Arap dilinde, “Mefal” kipi “Evla” anlamında kullanılmamıştır.<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref><br />
'''İlk olarak:''' Arap dilinde, “Mefal” kipi “Evla” anlamında kullanılmamıştır.<ref>İyci, c. 8, s. 361.</ref><br />


'''İkinci olarak:''' Eğer Mevla kelimesi tasarruf hakkına sahip anlamında olmuş olsa bu ikisini birbirlerinin yerine koyabilmemiz gerekir. Halbuki bu hadiste “Men Kuntu Mevlahu” yerine “Men kuntu Evla bi-Tasarruf” diyemeyiz.<ref>Fahri Razi, et-Tefsir, c. 29, s. 459.</ref>
'''İkinci olarak:''' Eğer "Mevla" kelimesi "tasarruf hakkına sahip" anlamında olmuş olsa, bu ikisini birbirlerinin yerine koyabilmemiz gerekir. Halbuki bu hadiste “Men Kuntu Mevlahu” yerine “Men kuntu Evla bi-Tasarruf” diyemeyiz.<ref>Fahr-i Razi, et-Tefsir, c. 29, s. 459.</ref>
Buna karşı Şia ulemaları bu iddialara şu şekilde cevap vermişlerdir:<br />
Buna karşı Şia ulemaları bu iddialara şu şekilde cevap vermişlerdir:<br />


'''İlk olarak:''' Ehli sünnet ulemalarının kendisi Mevla kelimesinin tasarruf hakkına sahip (evla) ve ihtiyar sahibi anlamında da kullanıldığını açıkça beyan etmişlerdir.<ref>Taftazani, c. 5, s. 273.</ref> Ayrıca Gıyas Bergus et-Tağallubi Ehtel k. 90),<ref>Şerif Murtaza, c. 2, s. 270.</ref> Ebu eş-Şa’sa b. Rubah es-Saadi Uccac (k. 90),<ref>Şerif Murtaza, c. 2, s. 270.</ref> Ebu Zekeriya Yahya b. Ziyad Ferra (k. 207),<ref>Fahri Razi, et-Tefsiru’l Kebir, c. 29, s. 227</ref> Ebu Ubeyde (k. 209), Eğfeş (k. 215) ve Züccac (k. 311)<ref>Fahri Razi, et-Tefsir, c. 29, s. 227.</ref> gibi edebiyatçı ve dil bilimcileri bu konuyu kabul ederek açıklamada bulunmuşlardır.<br />
'''İlk olarak:''' Ehli sünnet ulemalarının kendisi "Mevla" kelimesinin "tasarruf hakkına sahip (evla) ve ihtiyar sahibi" anlamında da kullanıldığını açıkça beyan etmişlerdir.<ref>Taftazani, c. 5, s. 273.</ref> Ayrıca Gıyas Bergus et-Tağallubi Ehtel (90 h.k.),<ref>Şerif Murtaza, c. 2, s. 270.</ref> Ebu eş-Şa’sa b. Rubah es-Saadi Uccac (90 h.k.),<ref>Şerif Murtaza, c. 2, s. 270.</ref> Ebu Zekeriya Yahya b. Ziyad Ferra (207 h.k.),<ref>Fahr-i Razi, et-Tefsiru’l Kebir, c. 29, s. 227</ref> Ebu Ubeyde (209 h.k.), Eğfeş (215 h.k.) ve Züccac (311 h.k.)<ref>Fahr-i Razi, et-Tefsir, c. 29, s. 227.</ref> gibi edebiyatçı ve dil bilimcileri bu konuyu kabul ederek, açıklamada bulunmuşlardır.<br />


'''İkinci olarak:''' İkinci tenkit de doğru değildir. Zira bir sözcüğün diğerinin yerinde kullanılmaması aynı anlama ve eş anlamlı sözcükler olmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin Ehli sünnetin inancına göre Mevla anlamına gelen kelimelerden biri olan Nasır kelimesinin de Mevla kelimesinin yerinde kullanılabilmesi gerekmektedir, ancak Mevla kelimesi de nasır kelimesinin yerinde kullanılamamaktadır, dolayısıyla Mevla nasır anlamına da gelmemektedir.<br />
'''İkinci olarak:''' İkinci tenkit de doğru değildir. Zira bir sözcüğün diğerinin yerinde kullanılmaması aynı anlama ve eş anlamlı sözcükler olmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin Ehli sünnetin inancına göre "Mevla" anlamına gelen kelimelerden biri olan "Nasır" kelimesinin de "mevla" kelimesinin yerinde kullanılabilmesi gerekmektedir. Ancak "mevla" kelimesi de "nasır" kelimesinin yerinde kullanılamamaktadır. Dolayısıyla "mevla", "nasır" anlamına da gelmemektedir.<br />


'''Üçüncü olarak:''' Eş anlamlı iki kelimenin birbirinin yerinde kullanılması bir engel olmadığında geçerlidir. Çünkü burada engel söz konusu olduğu için birbirinin yerinde kullanılamamaktadır. Zira “Evla” kelimesi yalnızca “min” harfiyle tamlanabilmektedir, ancak Mevla kelimesi böyle değildir. Dolayısıyla bu iki kelimenin bir cümlede birbirinin yerinde kullanılması söz konusu değildir.<ref>Emini, c. 1, s. 624.</ref>
'''Üçüncü olarak:''' Eş anlamlı iki kelimenin birbirinin yerinde kullanılması bir engel olmadığında geçerlidir. Çünkü burada engel söz konusu olduğu için, birbirinin yerinde kullanılamamaktadır. Zira “Evla” kelimesi yalnızca “min” harfiyle tamlanabilmektedir. Ancak "Mevla" kelimesi böyle değildir. Dolayısıyla bu iki kelimenin bir cümlede birbirinin yerinde kullanılması söz konusu değildir.<ref>Emini, c. 1, s. 624.</ref>


== Şia’nın Görüşü ==
== Şia’nın Görüşü ==
Şialara göre bu hadisteki "Mevla" kelimesi tasarruf hakkına sahip ve tasarrufta öncelikli anlamına gelmektedir. [[Hz. Resulü Ekrem]]’in (s.a.a) kendisi [[Müslüman]]ların işlerinde tasarruf hakkına sahip olduğu ve öncelikli olduğu gibi [[Hz. İmam Ali]] de (a.s) bu önceliğe sahiptir. Konunun sıhhati için ilk olarak iki noktanın ispat edilmesi gerekmektedir:<br />
Şialara göre bu hadisteki "Mevla" kelimesi tasarruf hakkına sahip ve tasarrufta öncelikli anlamına gelmektedir. [[Hz. Resul-ü Ekrem]]’in (s.a.a) kendisi [[Müslüman]]ların işlerinde tasarruf hakkına sahip olduğu ve öncelikli olduğu gibi, [[Hz. İmam Ali]] de (a.s) bu önceliğe sahiptir. Konunun sıhhati için ilk olarak iki noktanın ispat edilmesi gerekmektedir:<br />


a) "Mevla" kelimesinin “tasarrufta öncelikli” anlamına gelmesi gerekmekte;<br />
a) "Mevla" kelimesinin “tasarrufta öncelikli” anlamına gelmesi gerekmekte;<br />


b) Tasarrufta öncelikli olmak, [[imamet]] ve hilafet arasında irtibat ve gereksinimi de gerekli kılmaktadır.<ref>Fahri Razi, el-Erbain fi Usulu’d Din, c. 2, s. 283.</ref><br />
b) Tasarrufta öncelikli olmak, [[imamet]] ve hilafet arasında irtibat ve gereksinimi de gerekli kılmaktadır.<ref>Fahr-i Razi, el-Erbain fi Usulu’d-Din, c. 2, s. 283.</ref><br />


c) Bu kişilere göre, hadisin içindeki ve hadisle ilgili karineler “Mevla” kelimesinin bu hadiste yalnızca tasarruf hakkına sahip anlamında olduğudur. Hadisteki evla ve öncelikliğin ispatı ile imamet olayı da sabit olacaktır. Zira Araplar, evla kelimesini insanların sorumluluklarını üstlenen ve onlara emir vermenin geçerliliğini kabul ettikleri kişilere Mevla kelimesini kullanmaktadırlar.<ref>Şerif Murtaza, eş-Şafi, c. 2, s. 277.</ref> Eğer tasarrufta evla olmak sabit olursa, onun (Mevla’nın) evla olması Müslümanların yaşamının tüm kısımlarında da sabit olacaktır. Hz. Peygamberin (s.a.a) burada buyurduğu gibi:<br />
c) Bu kişilere göre, hadisin içindeki ve hadisle ilgili karineler, “Mevla” kelimesinin bu hadiste yalnızca "tasarruf hakkına sahip" anlamında olduğudur. Hadisteki "evla" ve "öncelikliğin ispatı" ile imamet olayı da sabit olacaktır. Zira Araplar "evla" kelimesini insanların sorumluluklarını üstlenen ve onlara emir vermenin geçerliliğini kabul ettikleri kişilere "Mevla" kelimesini kullanmaktadırlar.<ref>Şerif Murtaza, eş-Şafi, c. 2, s. 277.</ref> Eğer tasarrufta "evla olmak" sabit olursa, onun (Mevla’nın) evla olması Müslümanların yaşamının tüm kısımlarında da sabit olacaktır. Hz. Peygamberin (s.a.a) burada buyurduğu gibi:<br />


“Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır."<ref>Kur’an-ı Kerim, Ahazab Suresi, 6. Ayet. </ref>…”(33-6)<br />
“Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır."<ref>Kur’an-ı Kerim, Ahzab Suresi, 6. ayet. </ref>…”(33-6)<br />


Bu konunun ispatı için Şialar hadisin anlamının tahlil ve analizini yapmışlardır. Bu hadiste birkaç kere geçen Mevla kelimesi Allah’ın adlarından biri olan Veli kelimesinden türemiştir.<ref>İbn Manzur, c. 15, s. 407, veli maddesi. </ref>-<ref>Ezheri, c. 15, s. 324 – 327.</ref> Bu kelime birkaç anlamda kullanılmıştır. Veli kelimesi fail anlamında “Feil” vezninde kullanılmıştır<ref>Fuyumi, c. 1 – 2, s. 672.</ref> ve vali, hâkim, yönetici, idare eden, işlerde tasarruf eden ve veliyi nimet anlamlarına gelmektedir.<ref>İbn Faris, c. 6, s. 141.</ref> Bu kelime ayrıca: evla, daha layık, yakın, aralıksız, fasılasız<ref>Tureyhi, c. 1, s. 462.</ref>-<ref>Bestani, s. 985.</ref>-<ref>Firuz Abadi, s. 1209.</ref> ve dosta tabi olmak anlamlarında da kullanılmıştır.<ref>İbn Manzur, c. 15, s. 411.</ref>-<ref>Ezheri, c. 15, s. 322.</ref>-<ref>Tureyhi, c. 1, s. 464 – 465.</ref>
Bu konunun ispatı için Şialar hadisin anlamının tahlil ve analizini yapmışlardır. Bu hadiste birkaç kere geçen "Mevla" kelimesi Allah’ın adlarından biri olan "Veli" kelimesinden türemiştir.<ref>İbn-i Manzur, c. 15, s. 407, "veli" maddesi. </ref>-<ref>Ezheri, c. 15, s. 324 – 327.</ref> Bu kelime birkaç anlamda kullanılmıştır. "Veli" kelimesi "fail" anlamında ve “Feil” vezninde kullanılmıştır<ref>Fuyumi, c. 1 – 2, s. 672.</ref> ve vali, hâkim, yönetici, idare eden, işlerde tasarruf eden ve veliyyi nimet anlamlarına gelmektedir.<ref>İbn-i Faris, c. 6, s. 141.</ref> Bu kelime ayrıca, "evla", "daha layık", "yakın", "aralıksız", "fasılasız"<ref>Tureyhi, c. 1, s. 462.</ref>-<ref>Bestani, s. 985.</ref>-<ref>Firuz Abadi, s. 1209.</ref> ve "dosta tabi olmak" anlamlarında da kullanılmıştır.<ref>İbn-i Manzur, c. 15, s. 411.</ref>-<ref>Ezheri, c. 15, s. 322.</ref>-<ref>Tureyhi, c. 1, s. 464 – 465.</ref>


== Şiaların İstidlallerinin Karineleri ==
== Şiaların İstidlallerinin Karineleri ==
800. satır: 800. satır:
* '''“Elestu evla bikum min enfusekum” (Peygamber Efendimizin ilk cümlesi) ve “men kuntu Mevla” cümlelerinin uyum ve simetrisi'''<br />
* '''“Elestu evla bikum min enfusekum” (Peygamber Efendimizin ilk cümlesi) ve “men kuntu Mevla” cümlelerinin uyum ve simetrisi'''<br />


Bu hadiste [[Hz. Resulü Kibriya]] Efendimiz (s.a.a) Müminlere kendisinin onların nefsinden daha evla olduğunu tasrih etmektedir. Bu söz “Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır”(En-Nebiyyu evla bil mu'minine min enfusihim)<ref>Ahzab, 6.</ref> ayeti kerimesi esasına göre sarf edilmiştir. Bu ayeti kerimede ifade edilen evla olmak, Müminlerin yaşamı ile ilgili yöneticilikte evleviyet ve aynı şekilde onların kendileri ilgili konularda hüküm vermekte öncelikli ve evla olmak anlamındadır. Evleviyet olduğu zaman, kişinin hükmünü kabul etmek ve itaat etmek bizim için öncelikli ve evleviyeti olan bir durum olur ve kabul etmek kaçınılmaz olur.<ref>Tusi, et-Tibyan, c. 8, s. 317.</ref> Tıpkı bazı müfessirlerin görüşüne göre bu ayetteki evleviyet, dinin tüm alanında ve Müslümanların dünyevi konularını da kapsamaktadır.<ref>Beyzavi, c. 4, s. 225.</ref>-<ref>Zamahşeri, c. 3, s. 523.</ref> Çünkü Hz. Resulullah (s.a.a) Müminleri sadece onların din ve dünyasına menfaati ve yararı olan şeylere yönlendirir ve emirde bulunur.<ref>Zamahşeri, c. 3, s. 525.</ref>
Bu hadiste [[Hz. Resul-ü Kibriya]] Efendimiz (s.a.a) Müminlere kendisinin onların nefsinden daha evla olduğunu tasrih etmektedir. Bu söz “Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır”(En-Nebiyyu evla bil mu'minine min enfusihim)<ref>Ahzab, 6.</ref> ayet-i kerimesi esasına göre sarf edilmiştir. Bu ayet-i kerimede ifade edilen "evla olmak", Müminlerin yaşamı ile ilgili yöneticilikte evleviyet ve aynı şekilde "onların kendileri ile ilgili konularda hüküm vermekte öncelikli ve evla olmak" anlamındadır. Evleviyet olduğu zaman, kişinin hükmünü kabul etmek ve itaat etmek bizim için öncelikli ve evleviyeti olan bir durum olur ve kabul etmek kaçınılmaz olur.<ref>Tusi, et-Tibyan, c. 8, s. 317.</ref> Tıpkı bazı müfessirlerin görüşüne göre bu ayetteki evleviyet, dinin tüm alanında ve Müslümanların dünyevi konularını da kapsamaktadır.<ref>Beyzavi, c. 4, s. 225.</ref>-<ref>Zemahşeri, c. 3, s. 523.</ref> Çünkü Hz. Resulullah (s.a.a) Müminleri sadece onların din ve dünyasına menfaati ve yararı olan şeylere yönlendirir ve emirde bulunur.<ref>Zemahşeri, c. 3, s. 525.</ref>


Dolayısıyla, bu cümlenin uyum ve simetrisi –ki tasarruf hakkında evla ve öncelikli olmak anlamındadır- [[Hz. Ali]]’nin (a.s) “Ben kimin Mevla’sı isem…” (Men Kuntu Mevlahu…) cümlesinde velayetinin ilanı ile cümlenin ikinci bölümündeki "Mevla" kelimesinin de aynı anlamda (yani Peygamber Müminler için kendi nefislerinden daha evladır) olduğunu, yani Hz. Ali’nin de [[Peygamber]] gibi Müminler için kendi nefislerinden daha evla olduğunu ortaya koymaktadır.<ref>Fahri Razi, el-Erbain, c. 2, s. 283.</ref>
Dolayısıyla, bu cümlenin uyum ve simetrisi –ki tasarruf hakkında evla ve öncelikli olmak anlamındadır- [[Hz. Ali]]’nin (a.s) “Ben kimin Mevla’sı isem…” (Men Kuntu Mevlahu…) cümlesinde velayetinin ilanı ile cümlenin ikinci bölümündeki "Mevla" kelimesinin de aynı anlamda (yani Peygamber Müminler için kendi nefislerinden daha evladır) olduğunu, yani Hz. Ali’nin (a.s) de Hz. [[Peygamber]] (s.a.a) gibi Müminler için kendi nefislerinden daha evla olduğunu ortaya koymaktadır.<ref>Fahr-i Razi, el-Erbain, c. 2, s. 283.</ref>


* '''Hutbenin İlk Cümleleri'''
* '''Hutbenin İlk Cümleleri'''
Anonim kullanıcı