İçeriğe atla

İmam Ali aleyhi selam: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
Değişiklik özeti yok
23. satır: 23. satır:
}}
}}
{{Hz. Ali}}
{{Hz. Ali}}
'''Ali bin Ebi Talip''' (Arapça: {{Arabic|علي بن أبي طالب}}) (Hicretten önce 23, [[Hicri Kameri 40. Yıl|Hicrî Kameri 40]]), [[Şia]]ların birinci imamı, [[sahabe]], rivayet eden, [[vahiy katibi]] olan İmam Ali (a.s), [[Ehlisünnet]] nezdinde Hulefa-i Raşidin’in (dört büyük halife) dördüncüsüdür.Babası [[Ebu Talib|Ebutalib]], ve annesi [[Fatime binti Esed]]’dir. İslam Peygamberi Hz. [[Muhammed bin Abdullah]]’ın (s.a.a) amcasının oğlu, damadı, Hz. [[Fatıma]]’nın (s.a) eşi, Şiaların on bir İmam’ının (a.s) ced ve babalarıdır.<br />Şia tarihçileri ve çok sayıda Ehlisünnet âliminin söylediğine göre [[Kâbe]]’nin içinde dünyaya gelmiş ve anne ile baba tarafından Haşimi olan ilk kimsedir.[[Hz. Muhammed]]'e (s.a.a) [[İlk Müslüman|ilk iman eden]] kişidir. Şia’nın görüşüne gore [[Allah]]’ın emri ve [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) tasrihi ile [[Hz. Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi)|Allah Resulü’nün (s.a.a)]] kendisinden hemen sonraki halifesidir.Onun hakkında bir çok fazilet saymışlardır. Kureyş’in, Hz. Peygamber’i (s.a.a) öldürmeğe kastettiği zaman o, düşmanların aldanması için Hz. Peygamber’in (s.a.a) [[Leyletü'l Mebit|yatağına yatmış]] ve bu yolla Hz. Peygamber (s.a.a) gizlice hicretetmiştir. Hz.Peygamber (s.a.a), [[Kardeşlik akdi|kendikardeşlik akdini]] Hz. Ali (a.s) ile okumuştur. Ali b. EbuTalib, Hz. Peygamber'in (s.a.a) emri ile katılmadığı [[Tebük Savaşı|Tebuk Savaşı]] hariç Hz. Peygamber'in (s.a.a) tüm savaşlarına katılmış ve İslam’ın en cesur ve onurduyulan komutanı olmuştur. İmam Ali (a.s) [[Bedir Savaşı|Bedir savaşında]] [[Şirk|müşriklerden]]  bir çoğunu öldürmüştür. [[Uhud Savaşı|Uhud savaşında]] Hz. Peygamber’in canını korumuştur. [[Hendek Savaşı|Hendek]] savaşında [[Amr b. Ebduved|Amr b. Ebduved’i]] öldürerek savaşı sonlandırmıştır. [[Hayber Gazvesi|Hayber]] savaşında kalenin büyükkapısını kopararak savaşı devam ettirmiştir. Onun [[Ismet|masum]] olduğuna [[Kur’an-ı Kerim]]’in ayetleri delalet etmektedir.<br />Şia kaynakları ve Ehli Sünnet’in bazı kaynaklarına gore, [[Kur’an-ı Kerim]]’den yaklaşık 300 [[ayet]] onun faziletine delalet etmektedir. <ref> Erbili, Keşf’il Ğumme, 93; Suyuti, Tarih’ul Hulefa 189.</ref> Hz. Peygamber (s.a.a) son [[hac]] farizesinden sonra Allah-u Teala’nın[[Tebliğ Ayeti|Tebliğ]] ayetindeki emri ile halkın [[Gadir-i Hum]] bölgesinde toplanmaları emrini verdi. Sonra Gadir hutbesini okuyup, İmam Ali’nin (a.s) elini kaldırarak, şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım onu sevenleri sev ve ona düşman olanlara düşman ol.”Bu hutbeden sonra [[Ömer İbn Hattab|Ömer b. Hattab]] gibi [[Sahabe|sahabeler]] İmam Ali’yi (a.s) kutladılar ve ona “[[Emir’ülmüminin|Emir’ülMüminin]]” lakabıyla hitapettiler. [[Şia]] ve bazı EhliSünnet müfessirlerine göre, [[İkmal Ayeti|İkmal]] ayeti bu günde nazil oldu. Şia inancına göre, Hz. Peygamber (s.a.a) “Men kuntu mevlahu fe Aliyyün mevlahu” sözünü Gadir-i Hum günü söylemiştir ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Bu esas gereğince Şialar, başka fırkalardan ayırt eden kendi hüviyetlerini İmam Ali’nin (a.s) [[Allah]] tarafından halifeliğe ve İmamlığa seçildiği inancını bilmektedirler. Ehlisünnet inancı ise, Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini halkın seçimi olarak bilmektedir.Hz. Peygamber (s.a.a) dünyadan göçer göçmez, bir grup [[Sakife]]’de [[Ebu Bekir]]’e halife unvanı ile biat ettiler. Hz. Ali (a.s) ise, [[Müslüman]]ların ısrarı ile Ebu Bekir, [[Ömer]] ve [[Osman]]’ın hilafetinden 25 yıl sonra hükumetin sorumluluğunu üstlenmiştir. <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.6, s.8 .</ref> O, kısa süren hükumeti döneminde üç ağır iç savaşla karşı karşıya kalmış ve sonunda [[Kufe Mescidi]]'nin mihrabında [[namaz]] kıldığı sırada Haricîlerden biri tarafından [[şehit]] edilmiş ve gizlice [[Necef]]’de toprağa verilmiştir. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.42, s.29 .</ref><br />
'''Ali bin Ebi Talip''' (Arapça: {{Arabic|علي بن أبي طالب}}) (Hicretten önce 23, [[Hicri Kameri 40. Yıl|Hicrî Kameri 40]]), [[Şia]]ların birinci imamı, [[sahabe]], rivayet eden, [[vahiy katibi]] olan İmam Ali (a.s), [[Ehlisünnet]] nezdinde Hulefa-i Raşidin’in (dört büyük halife) dördüncüsüdür.Babası [[Ebu Talib|Ebutalib]], ve annesi [[Fatime binti Esed]]’dir. İslam Peygamberi Hz. [[Muhammed bin Abdullah]]’ın (s.a.a) amcasının oğlu, damadı, Hz. [[Fatıma]]’nın (s.a) eşi, Şiaların on bir İmam’ının (a.s) ced ve babalarıdır.<br />Şia tarihçileri ve çok sayıda Ehlisünnet âliminin söylediğine göre [[Kâbe]]’nin içinde dünyaya gelmiş ve anne ile baba tarafından Haşimi olan ilk kimsedir.[[Hz. Muhammed]]'e (s.a.a) [[İlk Müslüman|ilk iman eden]] kişidir. Şia’nın görüşüne gore [[Allah]]’ın emri ve [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) tasrihi ile [[Hz. Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi)|Allah Resulü’nün (s.a.a)]] kendisinden hemen sonraki halifesidir.Onun hakkında bir çok fazilet saymışlardır. Kureyş’in, Hz. Peygamber’i (s.a.a) öldürmeğe kastettiği zaman o, düşmanların aldanması için Hz. Peygamber’in (s.a.a) [[Leyletü'l Mebit|yatağına yatmış]] ve bu yolla Hz. Peygamber (s.a.a) gizlice hicretetmiştir. Hz.Peygamber (s.a.a), [[Kardeşlik akdi|kendikardeşlik akdini]] İmam Ali (a.s) ile okumuştur. Ali b. EbuTalib, Hz. Peygamber'in (s.a.a) emri ile katılmadığı [[Tebük Savaşı|Tebuk Savaşı]] hariç Hz. Peygamber'in (s.a.a) tüm savaşlarına katılmış ve İslam’ın en cesur ve onurduyulan komutanı olmuştur. İmam Ali (a.s) [[Bedir Savaşı|Bedir savaşında]] [[Şirk|müşriklerden]]  bir çoğunu öldürmüştür. [[Uhud Savaşı|Uhud savaşında]] Hz. Peygamber’in canını korumuştur. [[Hendek Savaşı|Hendek]] savaşında [[Amr b. Ebduved|Amr b. Ebduved’i]] öldürerek savaşı sonlandırmıştır. [[Hayber Gazvesi|Hayber]] savaşında kalenin büyükkapısını kopararak savaşı devam ettirmiştir. Onun [[Ismet|masum]] olduğuna [[Kur’an-ı Kerim]]’in ayetleri delalet etmektedir.<br />Şia kaynakları ve Ehli Sünnet’in bazı kaynaklarına gore, [[Kur’an-ı Kerim]]’den yaklaşık 300 [[ayet]] onun faziletine delalet etmektedir. <ref> Erbili, Keşf’il Ğumme, 93; Suyuti, Tarih’ul Hulefa 189.</ref> Hz. Peygamber (s.a.a) son [[hac]] farizesinden sonra Allah-u Teala’nın[[Tebliğ Ayeti|Tebliğ]] ayetindeki emri ile halkın [[Gadir-i Hum]] bölgesinde toplanmaları emrini verdi. Sonra Gadir hutbesini okuyup, İmam Ali’nin (a.s) elini kaldırarak, şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım onu sevenleri sev ve ona düşman olanlara düşman ol.”Bu hutbeden sonra [[Ömer İbn Hattab|Ömer b. Hattab]] gibi [[Sahabe|sahabeler]] İmam Ali’yi (a.s) kutladılar ve ona “[[Emir’ülmüminin|Emir’ülMüminin]]” lakabıyla hitapettiler. [[Şia]] ve bazı EhliSünnet müfessirlerine göre, [[İkmal Ayeti|İkmal]] ayeti bu günde nazil oldu. Şia inancına göre, Hz. Peygamber (s.a.a) “Men kuntu mevlahu fe Aliyyün mevlahu” sözünü Gadir-i Hum günü söylemiştir ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Bu esas gereğince Şialar, başka fırkalardan ayırt eden kendi hüviyetlerini İmam Ali’nin (a.s) [[Allah]] tarafından halifeliğe ve İmamlığa seçildiği inancını bilmektedirler. Ehlisünnet inancı ise, Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini halkın seçimi olarak bilmektedir.Hz. Peygamber (s.a.a) dünyadan göçer göçmez, bir grup [[Sakife]]’de [[Ebu Bekir]]’e halife unvanı ile biat ettiler. İmam Ali (a.s) ise, [[Müslüman]]ların ısrarı ile Ebu Bekir, [[Ömer]] ve [[Osman]]’ın hilafetinden 25 yıl sonra hükumetin sorumluluğunu üstlenmiştir. <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.6, s.8 .</ref> O, kısa süren hükumeti döneminde üç ağır iç savaşla karşı karşıya kalmış ve sonunda [[Kufe Mescidi]]'nin mihrabında [[namaz]] kıldığı sırada Haricîlerden biri tarafından [[şehit]] edilmiş ve gizlice [[Necef]]’de toprağa verilmiştir. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.42, s.29 .</ref><br />
Arap Edebiyatı, kelam, [[fıkıh]], tefsir gibi İslam ilimlerinin birçoğu ona ulaştığı söylenmekte ve çeşitli fırkalar kendi senet silsilelerini ona ulaştırmaktadırlar. “[[Nehсü'l Belâğa]]” unvanıyla meşhur olan kitap, Hz. Ali’nin (a.s) seçilmiş olan konuşmaları ve mektuplarını içermektedir. Onun hakkında değişik dillerde yazılmış olan birçok eser bulunmaktadır.<br />
Arap Edebiyatı, kelam, [[fıkıh]], tefsir gibi İslam ilimlerinin birçoğu ona ulaştığı söylenmekte ve çeşitli fırkalar kendi senet silsilelerini ona ulaştırmaktadırlar. “[[Nehсü'l Belâğa]]” unvanıyla meşhur olan kitap, İmam Ali’nin (a.s) seçilmiş olan konuşmaları ve mektuplarını içermektedir. Onun hakkında değişik dillerde yazılmış olan birçok eser bulunmaktadır.<br />
İmam Ali’nin (a.s) Necef şehrinde bulunan türbeleri, [[Şia]] kültüründe mukaddes mekanlardan ve ziyaretinde dikkat edilen yerlerdendir. Bazı kaynaklarda “İmam Ali’nin hareminde defnolunanlar” unvanıyla yad edilen ileri gelen şahıslar bu mekanda defnolunmuşlardır.
İmam Ali’nin (a.s) Necef şehrinde bulunan türbeleri, [[Şia]] kültüründe mukaddes mekanlardan ve ziyaretinde dikkat edilen yerlerdendir. Bazı kaynaklarda “İmam Ali’nin hareminde defnolunanlar” unvanıyla yad edilen ileri gelen şahıslar bu mekanda defnolunmuşlardır.


==Makam ve Konumu ==
==Makam ve Konumu ==
Ali b. Ebi Talib (a.s) sürekli olarak [[Şia]]lar tarafından özel bir makam ve menzilete sahipti [[Hz. Peygamber]]  Efendimizden (s.a.a) sonra en iyi, en [[Takva|takvalı]], en âlim insan ve [[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) hak üzere olan halifesiydi. Bu esas gereğince [[sahabe]]lerden bir grubu Hz. Peygamber  Efendimizin (s.a.a) hayatta olduğu o yıllarda bile Hz. Ali’nin (a.s) takipçileri ve yaranları, yani  [[Şia]] olarak biliniyorlardı. <ref> Suyuti’nin “Durr’ul Mensur” kitabında naklettiğine göre, “Şia” kelimesi ilk olarak Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından İmam Ali’nin (a.s) bazı özel ashabı için kullanılmıştır. (Suyuti, Durr’ul Mensur, 1404 h.k, c.6, s.379) Bazıları bu rivayet ve buna benzer rivayetlerden “Şia’nın Allah Resulü (s.a.a) döneminde zahir olduğunu çıkarmaktadırlar. (Halim, Teşeyyü, 1389 h.ş, s.73-76).</ref> Şialar, İmam Ali’yi (a.s) Ehli Sünnetin “Halk tarafından seçilen [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) halifesi” inancına<ref> İyci, Şerh’ül Mevakıf, c.8, s.354 .</ref> karşı, “[[Allah]] tarafından bildirilen Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) hemen sonraki halifesi” olarak biliyorlar. <ref> Müfid, Evail’ül Makalat, s.35.</ref><br />
Ali b. Ebi Talib (a.s) sürekli olarak [[Şia]]lar tarafından özel bir makam ve menzilete sahipti [[Hz. Peygamber]]  Efendimizden (s.a.a) sonra en iyi, en [[Takva|takvalı]], en âlim insan ve [[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) hak üzere olan halifesiydi. Bu esas gereğince [[sahabe]]lerden bir grubu Hz. Peygamber  Efendimizin (s.a.a) hayatta olduğu o yıllarda bile İmam Ali’nin (a.s) takipçileri ve yaranları, yani  [[Şia]] olarak biliniyorlardı. <ref> Suyuti’nin “Durr’ul Mensur” kitabında naklettiğine göre, “Şia” kelimesi ilk olarak Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından İmam Ali’nin (a.s) bazı özel ashabı için kullanılmıştır. (Suyuti, Durr’ul Mensur, 1404 h.k, c.6, s.379) Bazıları bu rivayet ve buna benzer rivayetlerden “Şia’nın Allah Resulü (s.a.a) döneminde zahir olduğunu çıkarmaktadırlar. (Halim, Teşeyyü, 1389 h.ş, s.73-76).</ref> Şialar, İmam Ali’yi (a.s) Ehli Sünnetin “Halk tarafından seçilen [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) halifesi” inancına<ref> İyci, Şerh’ül Mevakıf, c.8, s.354 .</ref> karşı, “[[Allah]] tarafından bildirilen Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) hemen sonraki halifesi” olarak biliyorlar. <ref> Müfid, Evail’ül Makalat, s.35.</ref><br />
[[Şia]]ların inancına göre İmam Ali’nin (a.s) hilafet makamına ulaşması, [[Hicri Kameri 35. yıl]]ın [[Zilhicce]] ayının 19’unda [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) kaç defa ve özellikle [[Gadir]]’de onu “kendi halifesi ve [[İslam]] ümmetinin İmamı” unvanıyla seçtiği geç kalınmış bir kararın uygulamasıydı. Şia inancına göre Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[Gadir]]-i Hum günü söylediği “Men kuntu mevlahu fe Aliyyun mevlahu” ibareti, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Öyle ki orada hazır bulunanlar Ali b. Ebi Talib’i (a.s) tebrik etmiş ve ona “Emir’ül Müminin” lakabıyla hitap etmişlerdir. Asrımızın Alman vatandaşı olan İslam bilimcisi Hans Halim, bu inanca dayanarak, “Ali (a.s) hak olan tek halife, “Emir’ül Müminin” unvanı sadece ona layık ve onun süresi az olan hükümeti, [[Hz. Peygamber]] efendimizin (s.a.a) rihletinden sonra İslam ümmetinin tecrübe etmiş olduğu tek meşru hükümettir. <ref> Halam, Teşeyyü, s.31 .</ref>
[[Şia]]ların inancına göre İmam Ali’nin (a.s) hilafet makamına ulaşması, [[Hicri Kameri 35. yıl]]ın [[Zilhicce]] ayının 19’unda [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) kaç defa ve özellikle [[Gadir]]’de onu “kendi halifesi ve [[İslam]] ümmetinin İmamı” unvanıyla seçtiği geç kalınmış bir kararın uygulamasıydı. Şia inancına göre Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[Gadir]]-i Hum günü söylediği “Men kuntu mevlahu fe Aliyyun mevlahu” ibareti, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Öyle ki orada hazır bulunanlar Ali b. Ebi Talib’i (a.s) tebrik etmiş ve ona “Emir’ül Müminin” lakabıyla hitap etmişlerdir. Asrımızın Alman vatandaşı olan İslam bilimcisi Hans Halim, bu inanca dayanarak, “Ali (a.s) hak olan tek halife, “Emir’ül Müminin” unvanı sadece ona layık ve onun süresi az olan hükümeti, [[Hz. Peygamber]] efendimizin (s.a.a) rihletinden sonra İslam ümmetinin tecrübe etmiş olduğu tek meşru hükümettir. <ref> Halam, Teşeyyü, s.31 .</ref>


== Nesli, Lakapları ve Fiziksel Özellikleri==
== Nesli, Lakapları ve Fiziksel Özellikleri==
Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf b. Kusay b. Kilab<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.15 .</ref> “Haşimi” ve “Kureyşi” olarak meşhurdur. İmam Ali’nin (a.s) babası olan [[Ebu Talib]]  cömert, adaletli ve Arap kabileleri arasında saygı duyulan bir insan; [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) amcası, hamisi ve Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden biri olduğu bildirilmiştir. <ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.1, s.15.</ref> Annesi, Fatıma binti Esed<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve kardeşleri Talip, Akil, Cafer’dir. Kız kardeşleri ise, Hint veya Ümmü Hani, Cemane, Riyte veya Ümmü Talip ve Esma’dır. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.19, s.57 .</ref>Tarihçiler, [[Ebu Talib]] ve Fatıma binti Esed’in evliliklerini, Haşimi bir kadın ve bir erkek arasında olan ilk evlilik olarak bilmişlerdir. <ref> Kanavat, Danişname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.68 .</ref>Bu sebeple Hz. Ali (a.s) anne ve baba tarafından Haşimi olan ilk şahıstır. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.6, s.1760 .</ref>
Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf b. Kusay b. Kilab<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.15 .</ref> “Haşimi” ve “Kureyşi” olarak meşhurdur. İmam Ali’nin (a.s) babası olan [[Ebu Talib]]  cömert, adaletli ve Arap kabileleri arasında saygı duyulan bir insan; [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) amcası, hamisi ve Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden biri olduğu bildirilmiştir. <ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.1, s.15.</ref> Annesi, Fatıma binti Esed<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve kardeşleri Talip, Akil, Cafer’dir. Kız kardeşleri ise, Hint veya Ümmü Hani, Cemane, Riyte veya Ümmü Talip ve Esma’dır. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.19, s.57 .</ref>Tarihçiler, [[Ebu Talib]] ve Fatıma binti Esed’in evliliklerini, Haşimi bir kadın ve bir erkek arasında olan ilk evlilik olarak bilmişlerdir. <ref> Kanavat, Danişname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.68 .</ref>Bu sebeple İmam Ali (a.s) anne ve baba tarafından Haşimi olan ilk şahıstır. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.6, s.1760 .</ref>
=== Künye, Lakap ve Sıfatları===
=== Künye, Lakap ve Sıfatları===
Ali b. Ebi Talib’in (a.s) künyeleri şöyledir: Ebu’l Hasan<ref> Şeyh Müfid, el-İrşad, 1413 h.k, c.1, s.5 .</ref>, Ebu’l Hüseyin, [[Ebu’s-Sibteyn]], [[Ebu’r-Reyhaneteyn]], Ebu Turab ve Ebu’l Eimme ([[İmamlar]] babası). <ref> Mar’eşi Necefi, Movsuet’ul İmamet, 1430 h.k, c.6, s.197 ve 198; Muhammedi Reyşehri, Denışname-i Emir’ül Müminin (a.s) 1398 h.ş, c.14, s.308. .</ref><br />
Ali b. Ebi Talib’in (a.s) künyeleri şöyledir: Ebu’l Hasan<ref> Şeyh Müfid, el-İrşad, 1413 h.k, c.1, s.5 .</ref>, Ebu’l Hüseyin, [[Ebu’s-Sibteyn]], [[Ebu’r-Reyhaneteyn]], Ebu Turab ve Ebu’l Eimme ([[İmamlar]] babası). <ref> Mar’eşi Necefi, Movsuet’ul İmamet, 1430 h.k, c.6, s.197 ve 198; Muhammedi Reyşehri, Denışname-i Emir’ül Müminin (a.s) 1398 h.ş, c.14, s.308. .</ref><br />
38. satır: 38. satır:
“[[Müslüman]]ların emiri”, “önderi”, “komutanı” ve “lideri” manasına gelen “Emir’ülmuminin” lakabı, [[Şia]]ların inancına göre İmam Ali'ye (a.s) özgü bir lakaptır. Şiiler [[Hadis|rivayetlere]] istinaden bu lakabın [[Hz. Resul-ü Ekrem]]'in (s.a.a) döneminde Hz. Ali (a.s) için kullanıldığına ve bu lakabın sadece ona münhasır olup, başta Hulefa-i Raşidin (diğer üç halife) olmak üzere, başkaları için kullanılmasının caiz olmadığınave hatta bu lakabın Şiilerin diğer imamları için bile kullanılmasının doğru olmadığına inanmaktadırlar. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.37, s.334; Hürr-ü Amuli, Vesail’üş-Şia, c.14, s.600 .</ref>
“[[Müslüman]]ların emiri”, “önderi”, “komutanı” ve “lideri” manasına gelen “Emir’ülmuminin” lakabı, [[Şia]]ların inancına göre İmam Ali'ye (a.s) özgü bir lakaptır. Şiiler [[Hadis|rivayetlere]] istinaden bu lakabın [[Hz. Resul-ü Ekrem]]'in (s.a.a) döneminde Hz. Ali (a.s) için kullanıldığına ve bu lakabın sadece ona münhasır olup, başta Hulefa-i Raşidin (diğer üç halife) olmak üzere, başkaları için kullanılmasının caiz olmadığınave hatta bu lakabın Şiilerin diğer imamları için bile kullanılmasının doğru olmadığına inanmaktadırlar. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.37, s.334; Hürr-ü Amuli, Vesail’üş-Şia, c.14, s.600 .</ref>
===Fiziksel Özellikleri ===
===Fiziksel Özellikleri ===
İmam Ali'nin (a.s) yüz ve fiziksel özellikleri hakkında çeşitli kaynaklarda çok sayıda sözler söylenmiştir. Hz. Ali (a.s) orta boylu ve dolgun biriydi. İri siyah gözlere sahipti. Kaşları uzunca ve bitişikti. Güzel yüzlü ve. buğday tenli idi. Güler yüzlüydü.Sakalları gür ve güzeldi. Omuzları genişti. <ref> Emin, Sire-i Masuman, c.2, s.13.</ref> Bazı kaynaklara göre Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) "Betin" lakabını vermiştir ve bu da İmam Ali'nin (a.s) fiziksel açıdan şişman olarak algılanmasına neden olmuştur. Fakat bazı kaynakların naklettiğine göre, buradaki "Betin" lakabından "bilimle dolu" olması kastedilmiştir. <ref> Tusi, el-Emali, s.293 .</ref> Bu tefsiri onaylayan başka deliller de bulunmaktadır. Nitekim bazı ziyaretnamelerde İmam Ali (a.s) "Betin" sıfatıyla övülmesiyle maksadın şişman olmadığıdır. <ref> Nuri, Müstedrek’ül Vesail, c.18, s.152 .</ref><br />Ali b. Ebi Talib’in (a.s) bedeni gücü hakkında denilmiştir ki “O, her kimle dövüştüyse onu yere sermiştir. <ref> İbn-i Kuteybe, el-Maarif, 1407 h.k, s.121.</ref>” “[[Nehcü’l Belağa]]’nın Şerhi” kitabının yazarı İbn-i Ebi’l Hadid şöyle diyor: “İmam’ın fiziksel gücü, dillere destan olmuştur. Hayber kalesinin kapısını yerinden söküp bir kenara atmış, sonra bir kaç kişi bile onu kaldırıp tekrar yerine koymayı başaramamışlardır. Gerçekten büyük bir put olan Hubel putunu Kâbe’nin üstünden o yere atmıştır. Hilafet döneminde büyük bir taşı yerinden kaldırmış ve altından su akmıştır; oysaki ordunun tamamı bunu başaramamıştır.” <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.21 .</ref>
İmam Ali'nin (a.s) yüz ve fiziksel özellikleri hakkında çeşitli kaynaklarda çok sayıda sözler söylenmiştir. İmam Ali (a.s) orta boylu ve dolgun biriydi. İri siyah gözlere sahipti. Kaşları uzunca ve bitişikti. Güzel yüzlü ve. buğday tenli idi. Güler yüzlüydü.Sakalları gür ve güzeldi. Omuzları genişti. <ref> Emin, Sire-i Masuman, c.2, s.13.</ref> Bazı kaynaklara göre Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) İmam Ali'ye (a.s) "Betin" lakabını vermiştir ve bu da İmam Ali'nin (a.s) fiziksel açıdan şişman olarak algılanmasına neden olmuştur. Fakat bazı kaynakların naklettiğine göre, buradaki "Betin" lakabından "bilimle dolu" olması kastedilmiştir. <ref> Tusi, el-Emali, s.293 .</ref> Bu tefsiri onaylayan başka deliller de bulunmaktadır. Nitekim bazı ziyaretnamelerde İmam Ali (a.s) "Betin" sıfatıyla övülmesiyle maksadın şişman olmadığıdır. <ref> Nuri, Müstedrek’ül Vesail, c.18, s.152 .</ref><br />Ali b. Ebi Talib’in (a.s) bedeni gücü hakkında denilmiştir ki “O, her kimle dövüştüyse onu yere sermiştir. <ref> İbn-i Kuteybe, el-Maarif, 1407 h.k, s.121.</ref>” “[[Nehcü’l Belağa]]’nın Şerhi” kitabının yazarı İbn-i Ebi’l Hadid şöyle diyor: “İmam’ın fiziksel gücü, dillere destan olmuştur. Hayber kalesinin kapısını yerinden söküp bir kenara atmış, sonra bir kaç kişi bile onu kaldırıp tekrar yerine koymayı başaramamışlardır. Gerçekten büyük bir put olan Hubel putunu Kâbe’nin üstünden o yere atmıştır. Hilafet döneminde büyük bir taşı yerinden kaldırmış ve altından su akmıştır; oysaki ordunun tamamı bunu başaramamıştır.” <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.21 .</ref>


== Hayatı==
== Hayatı==
46. satır: 46. satır:
===Doğumundan Hicrete Kadar===
===Doğumundan Hicrete Kadar===
İmam Ali b. Ebi Talib (a.s) hicretten 23 yıl önce, Fil yılının 30. yılında [[Recep]] ayının 13’ünde [[Cuma]] günü [[Mekke]]’de [[Kâbe]]’nin içinde dünyaya geldi. <ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.5
İmam Ali b. Ebi Talib (a.s) hicretten 23 yıl önce, Fil yılının 30. yılında [[Recep]] ayının 13’ünde [[Cuma]] günü [[Mekke]]’de [[Kâbe]]’nin içinde dünyaya geldi. <ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.5
Yaddaş-1:    “Mekke’de Beyt’ül Haram’da dünyaya geldi”. Mes’udi (vefat: 346 h.k.) İmam’ın (a.s) doğum yeri hakkında şöyle yazmıştır: “Dünyaya geldiği yer Kâbeydi.” .</ref> Hz. Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişini Seyyid Murtaza, [[Şeyh Mufid]], Kutbu Ravendi, İbn-i Şehri Aşub gibi [[Şii]] âlimleri ve Hâkim Nişaburi, Hafız Genci Şafii, İbn-i Cevzi Hanefi, İbn-i Sabbağ Maliki, Halebi ve Mesudi gibi Sünni âlimleri tevatür haddinde bilmektedirler. <ref> Emini, Kitap, c.6, s.21-23 .</ref>
Yaddaş-1:    “Mekke’de Beyt’ül Haram’da dünyaya geldi”. Mes’udi (vefat: 346 h.k.) İmam’ın (a.s) doğum yeri hakkında şöyle yazmıştır: “Dünyaya geldiği yer Kâbeydi.” .</ref> İmam Ali’nin (a.s) Kâbe’de dünyaya gelişini Seyyid Murtaza, [[Şeyh Mufid]], Kutbu Ravendi, İbn-i Şehri Aşub gibi [[Şii]] âlimleri ve Hâkim Nişaburi, Hafız Genci Şafii, İbn-i Cevzi Hanefi, İbn-i Sabbağ Maliki, Halebi ve Mesudi gibi Sünni âlimleri tevatür haddinde bilmektedirler. <ref> Emini, Kitap, c.6, s.21-23 .</ref>
Hz. Ali (a.s) altı yaşında iken (Hicretten 17 yıl once) Mekke’de kıtlık baş göstermiş, [[Ebu Talib]] için kalabalık bir ailenin kıtlık döneminde geçimini sağlamak zor bir hal almıştı. <ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ül Nebeviyye, c.1, s.162 .</ref> Bundan dolayı, [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) ve iki amcası Abbas ve Hamza bu konuda Ebu Talib’e yardım etmeye karar verdiler. Bu sebeple Abbas Cafer’i, Hamza Talib’i ve Hz. Muhammed de (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) kendi evine götürdü. <br />
İmam Ali (a.s) altı yaşında iken (Hicretten 17 yıl once) Mekke’de kıtlık baş göstermiş, [[Ebu Talib]] için kalabalık bir ailenin kıtlık döneminde geçimini sağlamak zor bir hal almıştı. <ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ül Nebeviyye, c.1, s.162 .</ref> Bundan dolayı, [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) ve iki amcası Abbas ve Hamza bu konuda Ebu Talib’e yardım etmeye karar verdiler. Bu sebeple Abbas Cafer’i, Hamza Talib’i ve Hz. Muhammed de (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) kendi evine götürdü. <br />
İmam Ali (a.s) hutbelerinden birinde [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) bu sevecen davranışına değinmiştir. <ref> Şehidi, Tercüme-i Nehc’ül Belağa, s.222 .</ref>
İmam Ali (a.s) hutbelerinden birinde [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) bu sevecen davranışına değinmiştir. <ref> Şehidi, Tercüme-i Nehc’ül Belağa, s.222 .</ref>
Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[bi’set]]inden sonra (Hicretten 13 yıl önce), Hz. Peygamber’e (s.a.a) iman getiren Hz. Ali (a.s) ilk erkek ve [[Hz. Hatice]] (s.a) ilk kadındı. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref><ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.13 .</ref> O dönemde Hz. Ali (a.s) on yaşındaydı ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile birlikte [[Mekke]]’nin etrafındaki dağlarda gizlice [[namaz]] kılıyorlardı. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.64 .</ref><ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref><br />
Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[bi’set]]inden sonra (Hicretten 13 yıl önce), Hz. Peygamber’e (s.a.a) iman getiren İmam Ali (a.s) ilk erkek ve [[Hz. Hatice]] (s.a) ilk kadındı. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref><ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.13 .</ref> O dönemde İmam Ali (a.s) on yaşındaydı ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile birlikte [[Mekke]]’nin etrafındaki dağlarda gizlice [[namaz]] kılıyorlardı. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.64 .</ref><ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref><br />
Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[İslam]] dinine davetini Bi’setin üçüncü yılında açık olarak yaptıktan sonra, “Yevmud-Dar olayı” veya “İnzar-ı Eşere” diye meşhur olan yakın akrabaları davet olayında İmam Ali (a.s) Peygamber efendimizi (s.a.a) destekledi. Peygamber Efendimiz (s.a.a) cevap olarak onu kendi kardeşi, vasisi ve halifesi olarak niteledi. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.80 .</ref> Hicrette önce 6. yılda [[Müslüman]]lar, müşrikler tarafından Ebu Talib deresinde muhasara edilerek, alış-veriş ve gidiş-gelişten yasaklanmışlardı. Bu dönemde Ebu Talib, Peygamber Efendimizin (s.a.a) canını korumak için defalarca Hz. Ali’yi (a.s) onun yattığı yerde yatırmıştır. <ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14 .</ref> Muhasaranın kırılmasından bir sure sonra Hicretten 3 yıl önce, Hz. Ali (a.s) 19 yaşında babası Ebu Talib’i kaybetti. <ref> Kanavat, Danışname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.99 .</ref> Ebu Talib’in ölümünden sonra Müslümanların durumları daha da zorlaştı ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[Medine]]’ye hiret etme fikrine düştü.<br />
Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[İslam]] dinine davetini Bi’setin üçüncü yılında açık olarak yaptıktan sonra, “Yevmud-Dar olayı” veya “İnzar-ı Eşere” diye meşhur olan yakın akrabaları davet olayında İmam Ali (a.s) Peygamber efendimizi (s.a.a) destekledi. Peygamber Efendimiz (s.a.a) cevap olarak onu kendi kardeşi, vasisi ve halifesi olarak niteledi. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.80 .</ref> Hicrette önce 6. yılda [[Müslüman]]lar, müşrikler tarafından Ebu Talib deresinde muhasara edilerek, alış-veriş ve gidiş-gelişten yasaklanmışlardı. Bu dönemde Ebu Talib, Peygamber Efendimizin (s.a.a) canını korumak için defalarca İmam Ali’yi (a.s) onun yattığı yerde yatırmıştır. <ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14 .</ref> Muhasaranın kırılmasından bir sure sonra Hicretten 3 yıl önce, İmam Ali (a.s) 19 yaşında babası Ebu Talib’i kaybetti. <ref> Kanavat, Danışname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.99 .</ref> Ebu Talib’in ölümünden sonra Müslümanların durumları daha da zorlaştı ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[Medine]]’ye hiret etme fikrine düştü.<br />
Hicret gecesi ve müşriklerin [[Peygamber]] Efendimizi (s.a.a) öldürme planlarını bilerek, Hz. Ali (a.s) 23 yaşında “Leylet’ül Mebit” diye meşhur olan gecede Peygamber Efendimizin (s.a.a) yattığı yerde yattı. <ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14 .</ref> Hz. Ali (a.s) birkaç gün sonra ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) borçlarını ödedikten sonra, aralarında [[Hz. Fatıma]] (s.a) ve annesi Fatıma binti Esed’in de bulunduğu bir grupla Medine’ye gitti. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.155-158; Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref>
Hicret gecesi ve müşriklerin [[Peygamber]] Efendimizi (s.a.a) öldürme planlarını bilerek, İmam Ali (a.s) 23 yaşında “Leylet’ül Mebit” diye meşhur olan gecede Peygamber Efendimizin (s.a.a) yattığı yerde yattı. <ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14 .</ref> İmam Ali (a.s) birkaç gün sonra ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) borçlarını ödedikten sonra, aralarında [[Hz. Fatıma]] (s.a) ve annesi Fatıma binti Esed’in de bulunduğu bir grupla Medine’ye gitti. <ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.155-158; Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760 .</ref>
[[Dosya:قطعه خوشنویسی نام امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) mübarek ismi. Ali Tufaninin eseri]]
[[Dosya:قطعه خوشنویسی نام امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) mübarek ismi. Ali Tufaninin eseri]]
===Hicreten Sonra ===
===Hicreten Sonra ===
Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[Medine]]’ye hicret yolunda Giba’ya ulaştığı zaman, Hz. Ali (a.s) ve beraberindekilerin ulaşmaları için, orada yaklaşık olarak 15 gün bekledi.<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.161</ref> Medine’de Mescid’ün-Nebi’nin yapımından sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ilk hutbelerinde Muhacirler ve Ensar’ı birbilerinin kardeşi olarak akitlerini okudu ve Hz. Ali’yi (s.a) de kendi kardeşliği için seçti.<ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.188</ref><br />
Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[Medine]]’ye hicret yolunda Giba’ya ulaştığı zaman, İmam Ali (a.s) ve beraberindekilerin ulaşmaları için, orada yaklaşık olarak 15 gün bekledi.<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.161</ref> Medine’de Mescid’ün-Nebi’nin yapımından sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ilk hutbelerinde Muhacirler ve Ensar’ı birbilerinin kardeşi olarak akitlerini okudu ve İmam Ali’yi (s.a) de kendi kardeşliği için seçti.<ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.188</ref><br />
[[Hicri kameri 2. yıl]]ında müşrikler ve [[Müslüman]]lar arasında [[Bedir savaşı]] meydana geldi. Bu savaşta düşman birliklerinden ve Kureyş’in ileri gelenlerinden birçoğu Hz. Ali (a.s) tarafından öldürülmüştü.<ref> Amuli, el-Sahih, c.5, s.60; Kanavat, Danışname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.166; Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.16</ref> Bedir savaşından sonra,<ref> Ebul Ferec-i İsfahani, Mekatil’ut-Talibin, s.59</ref> Hz. Ali (a.s) 25 yaşında [[Hz. Fatıma]] (s.a) ile evlendi.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.410</ref> Hz. Fatıma’nın (s.a) başka isteyenlerinin olmasına karşın,<ref> İbn-i Sad, Tebekat’ul Kubra, c.8, s.16; Kazvini, Fatime’tüz-Zehra (s.a), s.192</ref> Peygamber Efendimizin (s.a.a) kendisi onların [[nikah]] hutbelerini okudu.<ref> İbn-i Şehraşub, Menagıb-i Âl-i Ebi Talib, c.3, s.350</ref><br />
[[Hicri kameri 2. yıl]]ında müşrikler ve [[Müslüman]]lar arasında [[Bedir savaşı]] meydana geldi. Bu savaşta düşman birliklerinden ve Kureyş’in ileri gelenlerinden birçoğu İmam Ali (a.s) tarafından öldürülmüştü.<ref> Amuli, el-Sahih, c.5, s.60; Kanavat, Danışname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.166; Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.16</ref> Bedir savaşından sonra,<ref> Ebul Ferec-i İsfahani, Mekatil’ut-Talibin, s.59</ref> İmam Ali (a.s) 25 yaşında [[Hz. Fatıma]] (s.a) ile evlendi.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.410</ref> Hz. Fatıma’nın (s.a) başka isteyenlerinin olmasına karşın,<ref> İbn-i Sad, Tebekat’ul Kubra, c.8, s.16; Kazvini, Fatime’tüz-Zehra (s.a), s.192</ref> Peygamber Efendimizin (s.a.a) kendisi onların [[nikah]] hutbelerini okudu.<ref> İbn-i Şehraşub, Menagıb-i Âl-i Ebi Talib, c.3, s.350</ref><br />


Müşrikler, [[Hicretin 3. yıl]]ında Bedir savaşı yenilgisini telafi etmek için Müslümanlar aleyhine [[Uhud savaşı]]nı açtılar.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.16</ref> İmam Ali (a.s) savaşı bırakmayan kimselerdendi ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) canını koruyordu.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14</ref> Bu savaşta 16 yara aldığı söylenmişti.<ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760</ref> [[Kuleyni]] ve Taberi şöyle dediler: “La Seyfe illa zulfigar, la feta illa Ali” cümlesini Cebrail (a.s) bu savaşta Hz. Ali’nin (a.s) methi için söylemiştir.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.3, s.1027; Kuleyni, Kâfi, s.110; İbn-i Esir el-Kamil fid-Tarih, c.2, s.107</ref> Aynı yıl İmam Ali’nin (a.s) büyük oğlu [[İmam Hasan Muçteba]] (a.s) dünyaya gelmiştir.<ref> Kuleyni, Kâfi, c.1, s.461; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.537; Müfid, el-İrşad, c.2, s.5</ref><br />
Müşrikler, [[Hicretin 3. yıl]]ında Bedir savaşı yenilgisini telafi etmek için Müslümanlar aleyhine [[Uhud savaşı]]nı açtılar.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.16</ref> İmam Ali (a.s) savaşı bırakmayan kimselerdendi ve Peygamber Efendimizin (s.a.a) canını koruyordu.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.14</ref> Bu savaşta 16 yara aldığı söylenmişti.<ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.2, s.1760</ref> [[Kuleyni]] ve Taberi şöyle dediler: “La Seyfe illa zulfigar, la feta illa Ali” cümlesini Cebrail (a.s) bu savaşta İmam Ali’nin (a.s) methi için söylemiştir.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.3, s.1027; Kuleyni, Kâfi, s.110; İbn-i Esir el-Kamil fid-Tarih, c.2, s.107</ref> Aynı yıl İmam Ali’nin (a.s) büyük oğlu [[İmam Hasan Muçteba]] (a.s) dünyaya gelmiştir.<ref> Kuleyni, Kâfi, c.1, s.461; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.537; Müfid, el-İrşad, c.2, s.5</ref><br />
İmam Ali’nin (a.s) 27 yaşında olduğu [[Hicri kameri 4. yıl]]ında annesi Fatıma binti Esed dünyadan gitti.<ref> İbn-i Cevzi, Tezkiret’ül Havas, s.6 </ref> İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) ikinci çocukları olan [[İmam Hüseyin]] (a.s) bu yılda dünyaya geldi.<ref> Yakubi, Tarih’ül Yakubi, c.2, s.246; Dulabi, el-Zeriyet’ül Tahire, s.102; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.555; Müfid, el-İrşad, c.2, s.27  </ref> <br />
İmam Ali’nin (a.s) 27 yaşında olduğu [[Hicri kameri 4. yıl]]ında annesi Fatıma binti Esed dünyadan gitti.<ref> İbn-i Cevzi, Tezkiret’ül Havas, s.6 </ref> İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) ikinci çocukları olan [[İmam Hüseyin]] (a.s) bu yılda dünyaya geldi.<ref> Yakubi, Tarih’ül Yakubi, c.2, s.246; Dulabi, el-Zeriyet’ül Tahire, s.102; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.555; Müfid, el-İrşad, c.2, s.27  </ref> <br />


[[Hicretin 5. yıl]]ında [[Hendek savaşı]] yaşandı<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, s.224; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.564</ref> ve Hz. Ali’nin (a.s) gayretleri sonucu Amr b. Abdevud’un ölümüyle sonuçlandı.<ref> Vakidi, el-Meğazi, c2, s.77-471; İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, 234-237; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.574-673; Müfid, el-İrşad, s.98-109; Tabersi, E’lam’ul Vera, c.1, s.379-382  </ref> Hz. Ali (a.s) ve [[Hz. Fatıma]]’nın (s.a) üçüncü çocukları olan [[Hz. Zeynep]] (s.a) bu yılda dünyaya geldi.<ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.6, s.132; Kehale, E’lam’un-Nisa, c.2, s.91</ref><br />
[[Hicretin 5. yıl]]ında [[Hendek savaşı]] yaşandı<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, s.224; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.564</ref> ve İmam Ali’nin (a.s) gayretleri sonucu Amr b. Abdevud’un ölümüyle sonuçlandı.<ref> Vakidi, el-Meğazi, c2, s.77-471; İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, 234-237; Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.574-673; Müfid, el-İrşad, s.98-109; Tabersi, E’lam’ul Vera, c.1, s.379-382  </ref> İmam Ali (a.s) ve [[Hz. Fatıma]]’nın (s.a) üçüncü çocukları olan [[Hz. Zeynep]] (s.a) bu yılda dünyaya geldi.<ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.6, s.132; Kehale, E’lam’un-Nisa, c.2, s.91</ref><br />
[[Hicri kameri 6. yıl]]ında kâtibi Hz. Ali (a.s) olan Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve Kureyş arasında [[Hudeybiye barış antlaşması]] imzalandı.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.2, s.776</ref> İmam Ali’nin (a.s) dördüncü çocuğu olan [[Ümmü Kulsum]] bu yılda dünyaya geldi.<ref> Zehebi, E’lam’un-Nebla, c.3, s.500; Dehil, E’lam’un-Nisa, s.238</ref> Bu yılın [[Şaban ayı]]nda [[Peygamber]] Efendimiz (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) Fedek seriyyesi ve Yahudilerin dağıtılması için görevlendirdi.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.642</ref><br />
[[Hicri kameri 6. yıl]]ında kâtibi Hz. Ali (a.s) olan Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve Kureyş arasında [[Hudeybiye barış antlaşması]] imzalandı.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.2, s.776</ref> İmam Ali’nin (a.s) dördüncü çocuğu olan [[Ümmü Kulsum]] bu yılda dünyaya geldi.<ref> Zehebi, E’lam’un-Nebla, c.3, s.500; Dehil, E’lam’un-Nisa, s.238</ref> Bu yılın [[Şaban ayı]]nda [[Peygamber]] Efendimiz (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) Fedek seriyyesi ve Yahudilerin dağıtılması için görevlendirdi.<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.2, s.642</ref><br />
[[Hicri kameri 7. yıl]]ında [[Hayber savaşı]] meydana geldi.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, s.342-355; İbn-i Habib, Kitab’ul Mahber, s.115</ref><br />
[[Hicri kameri 7. yıl]]ında [[Hayber savaşı]] meydana geldi.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.3, s.342-355; İbn-i Habib, Kitab’ul Mahber, s.115</ref><br />
68. satır: 68. satır:
Hz. Ali (a.s) bu şavaşta [[İslam]] ordusunun sancaktarı idi.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.674 </ref>  
Hz. Ali (a.s) bu şavaşta [[İslam]] ordusunun sancaktarı idi.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.674 </ref>  
İslam ordusu onun rehberliğinde Hayber’i fethetmeyi başarmıştı.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.678</ref><br />
İslam ordusu onun rehberliğinde Hayber’i fethetmeyi başarmıştı.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.678</ref><br />
[[Hicri kameri 8. yıl]]ında, 31 yaşında olan Hz. Ali (a.s), [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) ordusunun sancaktarlığında, [[Mekke’nin fethi]] zamanında<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.789</ref> ve [[Kabe]]’deki putların kırılmasında Peygamber Efendimize (s.a.a) yardımcı oldu.<ref> İbn-i Tavus, el-Teraif, c.1, s.80</ref> <br />
[[Hicri kameri 8. yıl]]ında, 31 yaşında olan İmam Ali (a.s), [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) ordusunun sancaktarlığında, [[Mekke’nin fethi]] zamanında<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.789</ref> ve [[Kabe]]’deki putların kırılmasında Peygamber Efendimize (s.a.a) yardımcı oldu.<ref> İbn-i Tavus, el-Teraif, c.1, s.80</ref> <br />
[[Tebük savaşı]] [[Hicri kameri 9. yıl]]ında yaşandı. Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) ilk olarak Hz. Ali’yi (a.s) [[Medine]]’de kendi halifesi olarak ve ailesini koruması için seçti. Bu savaş, Hz. Ali’nin (a.s) hazır bulunmadığı tek savaştı.<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.156; İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.4, s.163</ref>
[[Tebük savaşı]] [[Hicri kameri 9. yıl]]ında yaşandı. Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) ilk olarak İmam Ali’yi (a.s) [[Medine]]’de kendi halifesi olarak ve ailesini koruması için seçti. Bu savaş, İmam Ali’nin (a.s) hazır bulunmadığı tek savaştı.<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.156; İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.4, s.163</ref>
Münafıkların çıkarmış oldukları söylentilerden sonra Hz. Ali (a.s) kendisini orduya ulaştırdı ve Peygamber Efendimizi (s.a.a) Medine’de bıraktıklarından haberdar etti. Peygamber Efendimiz (s.a.a) cevabında buyurdu: “Acaba benim yanımda senin makamın, Harun’un Musa’ya olan makamı gibi olmasından mutlu değilmisin?”<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.926</ref> Bu söz “[[Menzilet hadisi]]” olarak meşhurdur.<ref> İbn-i Hambel, Müsnet, c.1, s.277; İbn-i Hambel, Müsnet, c.3, s.417; İbn-i Hambel, Müsnet, c.7, s.513; Buhari, Sahih-i Buhari, c.5, s.129; Müslim b. Hucac, Sahih-i Müslim, c.2, s.1870-1871; Tirmizi, Sünen-i Tirmizi, c.5, s.638,640-641; Nisai, Sünen-i Nisai, s.50-61; Hâkim-i Nişaburi, el-Müstedrek, c.3, s.133-134; Taberi, el-Riyaz’un-Nezret, c.3, s.117-119; İbn-i Kesir, el-Bidaye ven-Nihaye, c.5, s.7-8; Heysemi, Mecme’üz-Zevaid ve Membe’ül Fevaid, c.9, s.110; Eyni, Omdet’ul Kari, c.16, s.301; Suyuti, Tarih’ul Hulefa, s.168; Suyuti, Durr’ul Mensur, c.3, s.236,291; Muttaki, Kenz’ul Ummal, c.13, s.163,171-172; Mir Hamid Hüseyin, Ebegat’ul Envar, c.2, s.29-59; Şerefuddin, el-Muracaat, s.130; Hüseyni Milani, Nefehat’ul Ezhar, c.18, s.363-411</ref>
Münafıkların çıkarmış oldukları söylentilerden sonra İmam Ali (a.s) kendisini orduya ulaştırdı ve Peygamber Efendimizi (s.a.a) Medine’de bıraktıklarından haberdar etti. Peygamber Efendimiz (s.a.a) cevabında buyurdu: “Acaba benim yanımda senin makamın, Harun’un Musa’ya olan makamı gibi olmasından mutlu değilmisin?”<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set), s.926</ref> Bu söz “[[Menzilet hadisi]]” olarak meşhurdur.<ref> İbn-i Hambel, Müsnet, c.1, s.277; İbn-i Hambel, Müsnet, c.3, s.417; İbn-i Hambel, Müsnet, c.7, s.513; Buhari, Sahih-i Buhari, c.5, s.129; Müslim b. Hucac, Sahih-i Müslim, c.2, s.1870-1871; Tirmizi, Sünen-i Tirmizi, c.5, s.638,640-641; Nisai, Sünen-i Nisai, s.50-61; Hâkim-i Nişaburi, el-Müstedrek, c.3, s.133-134; Taberi, el-Riyaz’un-Nezret, c.3, s.117-119; İbn-i Kesir, el-Bidaye ven-Nihaye, c.5, s.7-8; Heysemi, Mecme’üz-Zevaid ve Membe’ül Fevaid, c.9, s.110; Eyni, Omdet’ul Kari, c.16, s.301; Suyuti, Tarih’ul Hulefa, s.168; Suyuti, Durr’ul Mensur, c.3, s.236,291; Muttaki, Kenz’ul Ummal, c.13, s.163,171-172; Mir Hamid Hüseyin, Ebegat’ul Envar, c.2, s.29-59; Şerefuddin, el-Muracaat, s.130; Hüseyni Milani, Nefehat’ul Ezhar, c.18, s.363-411</ref>
Hz. Ali (a.s) o yıl Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından müşriklerin [[Mekke]]’deki toplanmalarında [[Tevbe Suresi|Beraat]] ayetini açıklamakla görevlendirildi<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.209</ref> ve Hz. Ali (a.s) [[Kurban bayramı]] günü öğleden sonra bu ayeti açıkladı.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.211</ref>   
İmam Ali (a.s) o yıl Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından müşriklerin [[Mekke]]’deki toplanmalarında [[Tevbe Suresi|Beraat]] ayetini açıklamakla görevlendirildi<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.209</ref> ve İmam Ali (a.s) [[Kurban bayramı]] günü öğleden sonra bu ayeti açıkladı.<ref> Şehidi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.211</ref>   
Peygamber Efendimiz (s.a.a), [[hicri kameri 9. yıl]]ın [[Zilhicce ayı]]nın 24’ünde<ref> İbn-i Şehraşub, Menagıb, c.3, s.144</ref> Hz. Ali (a.s), [[Hz. Fatıma]] (s.a), [[İmam Hasan]] (a.s) ve [[İmam Hüseyin]] (a.s) ile birlikte Necran Hiristiyanlarıyla [[Mubahele]] olayına gitti.<ref> Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c.2, s.582; Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.213  </ref>
Peygamber Efendimiz (s.a.a), [[hicri kameri 9. yıl]]ın [[Zilhicce ayı]]nın 24’ünde<ref> İbn-i Şehraşub, Menagıb, c.3, s.144</ref> İmam Ali (a.s), [[Hz. Fatıma]] (s.a), [[İmam Hasan]] (a.s) ve [[İmam Hüseyin]] (a.s) ile birlikte Necran Hiristiyanlarıyla [[Mubahele]] olayına gitti.<ref> Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c.2, s.582; Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.213  </ref>


Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[İslam]]’a davet için Hz. Ali’yi (a.s) [[hicri kameri 10. yıl]]ında Yemen’e gönderdi.<ref> Amuli, Siret’un-Nebi, c.4, s.319</ref> Aynı yıl Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[hac]]ca gitti<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.3, s.148; İbn-i Sad, Tebegat’ul Kubra, c.2, s.131; Vakidi, el-Meğazi, c3, s.1089</ref> ve Hz. Ali (a.s) kendisini Yemen’den Peygamber Efendimize (s.a.a) ulaştırarak Mekke’de onunla buluştu.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Gosteriş-i Kalemru Hilafet-i İslami), s.7</ref>Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hac farizasından sonra “[[Gadir-i Hum olayı]]” olarak meşhur olan [[Gadir-i Hum]] bölgesinde Hz. Ali’yi (a.s) kendi halife ve vasisi olarak seçti.<ref> Ayyaşi, Kitab’ut-Tefsir, c.1, s.4</ref>  O zaman, Hz. Ali (a.s) 33 yaşındaydı.
Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[İslam]]’a davet için İmam Ali’yi (a.s) [[hicri kameri 10. yıl]]ında Yemen’e gönderdi.<ref> Amuli, Siret’un-Nebi, c.4, s.319</ref> Aynı yıl Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[hac]]ca gitti<ref> Taberi, Tarih-i Taberi, c.3, s.148; İbn-i Sad, Tebegat’ul Kubra, c.2, s.131; Vakidi, el-Meğazi, c3, s.1089</ref> ve İmam Ali (a.s) kendisini Yemen’den Peygamber Efendimize (s.a.a) ulaştırarak Mekke’de onunla buluştu.<ref> Miadihah, Tarih-i İslam (Gosteriş-i Kalemru Hilafet-i İslami), s.7</ref>Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hac farizasından sonra “[[Gadir-i Hum olayı]]” olarak meşhur olan [[Gadir-i Hum]] bölgesinde İmam Ali’yi (a.s) kendi halife ve vasisi olarak seçti.<ref> Ayyaşi, Kitab’ut-Tefsir, c.1, s.4</ref>  O zaman, Hz. Ali (a.s) 33 yaşındaydı.


===Hz. Peygamber’in (s.a.a) Rihletinden Sonra===
===Hz. Peygamber’in (s.a.a) Rihletinden Sonra===
[[Peygamber Efendimiz]] (s.a.a) [[hicri kameri 11. yıl]]ın [[Safer]] ayında dünyadan gitti. [[Şia]]ların inancına göre Hz. Ali (a.s) Peygamber Efendimizin rihletinden sonra, 34 yaşındayken [[İmamet]]’e ulaştı. Hz. Ali (a.s), Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[kefen]]leme ve [[defin]] işleriyle meşgulken [[Sakife]]’de bir grup, [[Ebu Bekir]]’i hilafete seçtiler. Ebu Bekir’in hilafetinden sonra İmam Ali (a.s) ilk olarak biat etmekten sakındı ama sonunda ona biat etti. [[Şia]]lar bu biatın mecburiyet üzerine olduğuna inanmaktadırlar. [[Şeyh Müfid]], İmam Ali’nin (a.s) kesinlikle biat etmediğine inanmaktadır. Şia’nın inancına göre halifenin adamları biat almak için [[Hz. Fatıma]]’nın (s.a) yaralandığı ve çocuğunu düşürdüğü olayda Hz. Ali’nin (a.s) evine saldırdılar.  Ebu Bekir, bu günlerde [[Fedek]]’i gasbetti ve Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma’nın (s.a) hakkını aramasını destekledi. Hz. Fatıma (s.a), eve saldırılma olayında sonra hastalanarak yatağa düştü ve kısa bir süre sonra [[hicri kameri 11. yıl]]ında [[şehadet]]e ulaştı.
[[Peygamber Efendimiz]] (s.a.a) [[hicri kameri 11. yıl]]ın [[Safer]] ayında dünyadan gitti. [[Şia]]ların inancına göre Hz. Ali (a.s) Peygamber Efendimizin rihletinden sonra, 34 yaşındayken [[İmamet]]’e ulaştı. Hz. Ali (a.s), Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[kefen]]leme ve [[defin]] işleriyle meşgulken [[Sakife]]’de bir grup, [[Ebu Bekir]]’i hilafete seçtiler. Ebu Bekir’in hilafetinden sonra İmam Ali (a.s) ilk olarak biat etmekten sakındı ama sonunda ona biat etti. [[Şia]]lar bu biatın mecburiyet üzerine olduğuna inanmaktadırlar. [[Şeyh Müfid]], İmam Ali’nin (a.s) kesinlikle biat etmediğine inanmaktadır. Şia’nın inancına göre halifenin adamları biat almak için [[Hz. Fatıma]]’nın (s.a) yaralandığı ve çocuğunu düşürdüğü olayda Hz. Ali’nin (a.s) evine saldırdılar.  Ebu Bekir, bu günlerde [[Fedek]]’i gasbetti ve İmam Ali (a.s) Hz. Fatıma’nın (s.a) hakkını aramasını destekledi. Hz. Fatıma (s.a), eve saldırılma olayında sonra hastalanarak yatağa düştü ve kısa bir süre sonra [[hicri kameri 11. yıl]]ında [[şehadet]]e ulaştı.


[[Hicri kameri 13. yıl]]ında Ebu Bekir öldü ve onu vasiyeti gereğince [[Ömer b. Hattab]] halife oldu. Ömer, [[hicri kameri 14. yıl]]ın [[Muharrem]] ayında Sasaniler ile savaşmak için [[Medine]]’den ayrıldı ve “Serar” denilen topraklarda çadır kurdu. O, kendisi orduya komuta etmek için ayrıldığında Medine’de kendi yerine İmam Ali’yi bıraktı. Ama İmam Ali (a.s) gibi bazı [[sahabe]]lerle meşveret ettikten sonra bu kararından vazgeçerek, Sa'd b. Ebi Vakkas’ı kendi yerine savaşa gönderdi. İbn-i Esir’e isnat edilen nakilde Muadihah şöyle diyor: Hz. Ali (a.s) ikinci halifenin ilk yıllarından başka olan dönemde kadılık makamındaydı. [[Hicri Kameri 16. Yıl|Hicri kameri 16.]] (ya [[Hicri Kameri 17. Yıl|17.]]) yılında Hz. Ali’nin (a.s) önerisi ve Ömer’in kabul etmesile [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) [[Mekke]]’den [[Medine]]’ye hicreti [[İslam]] Tarihinin başlangıcı unvanıyla belirlendi.
[[Hicri kameri 13. yıl]]ında Ebu Bekir öldü ve onu vasiyeti gereğince [[Ömer b. Hattab]] halife oldu. Ömer, [[hicri kameri 14. yıl]]ın [[Muharrem]] ayında Sasaniler ile savaşmak için [[Medine]]’den ayrıldı ve “Serar” denilen topraklarda çadır kurdu. O, kendisi orduya komuta etmek için ayrıldığında Medine’de kendi yerine İmam Ali’yi bıraktı. Ama İmam Ali (a.s) gibi bazı [[sahabe]]lerle meşveret ettikten sonra bu kararından vazgeçerek, Sa'd b. Ebi Vakkas’ı kendi yerine savaşa gönderdi. İbn-i Esir’e isnat edilen nakilde Muadihah şöyle diyor: İmam Ali (a.s) ikinci halifenin ilk yıllarından başka olan dönemde kadılık makamındaydı. [[Hicri Kameri 16. Yıl|Hicri kameri 16.]] (ya [[Hicri Kameri 17. Yıl|17.]]) yılında İmam Ali’nin (a.s) önerisi ve Ömer’in kabul etmesile [[Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) [[Mekke]]’den [[Medine]]’ye hicreti [[İslam]] Tarihinin başlangıcı unvanıyla belirlendi.


[[Ömer]], [[hicri kameri 17. yıl]]ında Beyt’ül Mukaddes’i fethetmek için Şam yoluna yöneldi ve İmam Ali’yi Medine’de kendi yerine bıraktı. Ömer, aynı yılda ısrar ve tehditten sonra İmam Ali’nin (a.s) kızı Ümmü Kulsum ve Fattma ile evlendi. Ömer’in [[hicri kameri 18. yıl]]daki Şam yolculuğunda Hz. Ali’nin (a.s) onun yerine bakması tekrarlandı. Ömer, kendisine süikast girişiminden sonra ve [[hicri kameri 23. yıl]]daki ölümünden önce, kendisinden sonra halifeyi tayin edecek, Hz. Ali’nin de (a.s) bulunduğu altı kişilik bir şura oluşturdu. Ömer, şurada belirleyici şahıs olarak Abdurrahman b. Avf’u belirledi. Abdurrahman ilk olarak, İmam Ali’den (a.s) [[Allah]]’ın kitabına, Peygamber Efendimizin (s.a.a) sünnetine ve [[Ebu Bekir]] ve Ömer’in ameline uyarak hilafet görevini üstlenmesini istedi. Ama İmam Ali (a.s) Şeyheyn’in (Ebu Bekir ve Ömer) amellerine uymayı kabul etmeyerek, şöyle dedi: “Kendi ilim, güç ve içtihadım doğrultusunda Allah’ın kitabına ve [[Allah Resul-ü]]’nün (s.a.a) sünnetine amel etmeği ümit ediyorum”. Daha sonra Abdurrahman söylenen şartları [[Osman b. Affan]]’dan istedi. Onun kabul etmesinden sonra, onun hilafet görevini üstlenmesini istedi.
[[Ömer]], [[hicri kameri 17. yıl]]ında Beyt’ül Mukaddes’i fethetmek için Şam yoluna yöneldi ve İmam Ali’yi Medine’de kendi yerine bıraktı. Ömer, aynı yılda ısrar ve tehditten sonra İmam Ali’nin (a.s) kızı Ümmü Kulsum ve Fattma ile evlendi. Ömer’in [[hicri kameri 18. yıl]]daki Şam yolculuğunda İmam Ali’nin (a.s) onun yerine bakması tekrarlandı. Ömer, kendisine süikast girişiminden sonra ve [[hicri kameri 23. yıl]]daki ölümünden önce, kendisinden sonra halifeyi tayin edecek, İmam Ali’nin de (a.s) bulunduğu altı kişilik bir şura oluşturdu. Ömer, şurada belirleyici şahıs olarak Abdurrahman b. Avf’u belirledi. Abdurrahman ilk olarak, İmam Ali’den (a.s) [[Allah]]’ın kitabına, Peygamber Efendimizin (s.a.a) sünnetine ve [[Ebu Bekir]] ve Ömer’in ameline uyarak hilafet görevini üstlenmesini istedi. Ama İmam Ali (a.s) Şeyheyn’in (Ebu Bekir ve Ömer) amellerine uymayı kabul etmeyerek, şöyle dedi: “Kendi ilim, güç ve içtihadım doğrultusunda Allah’ın kitabına ve [[Allah Resul-ü]]’nün (s.a.a) sünnetine amel etmeği ümit ediyorum”. Daha sonra Abdurrahman söylenen şartları [[Osman b. Affan]]’dan istedi. Onun kabul etmesinden sonra, onun hilafet görevini üstlenmesini istedi.


Muadihah, “El-Muntezem” kitabında İbn-i Cevzi’den nakledilene dayanarak şöyle diyor: Hz. Ali (a.s) [[hicri kameri 24. yıl]]ında yine kadılık görevini üstlenmişti. Osman, hicri [[kameri 25. yıl]]ında [[Kur’an]]’ın bir araya toplatılması ve yazımı emrini vermişti. Suyuti, İmam Ali’den (a.s) “Kur’an’ın bir araya toplatılması ve yazımı kendisiyle yapılan meşveretle olmuştur” şeklinde naklediyor. [[Hicri kameri 26. yıl]]ında İmam Ali’nin (a.s) beşinci oğlu olan [[Abbas b. Ali]] (a.s) dünyaya geldi. [[Hicri kameri 35. yıl]]ında [[Medine]] halkı [[Osman]]’dan razı olmamaları sonucu onun evini muhasara etmişlerdi. Hz. Ali (a.s) bu olaydan önce Medine’den çıkmıştı. Muadihah, bu Medine’den ayrılmayı Osman’ın istemesi olarak bilmektedir. Ehli Sünnet kaynaklarına göre İmam Ali (a.s) Haseneyn’i (a.s) (İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s)) halifeyi korumaları için bırakmıştı. Ama ayaklanmacılar sonunda Osman’ı öldürdüler. [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman’ın ölümü]]nden sonra halk, halifeleri olması için İmam Ali’nin (a.s) yakasını tuttular.
Muadihah, “El-Muntezem” kitabında İbn-i Cevzi’den nakledilene dayanarak şöyle diyor: İmam Ali (a.s) [[hicri kameri 24. yıl]]ında yine kadılık görevini üstlenmişti. Osman, hicri [[kameri 25. yıl]]ında [[Kur’an]]’ın bir araya toplatılması ve yazımı emrini vermişti. Suyuti, İmam Ali’den (a.s) “Kur’an’ın bir araya toplatılması ve yazımı kendisiyle yapılan meşveretle olmuştur” şeklinde naklediyor. [[Hicri kameri 26. yıl]]ında İmam Ali’nin (a.s) beşinci oğlu olan [[Abbas b. Ali]] (a.s) dünyaya geldi. [[Hicri kameri 35. yıl]]ında [[Medine]] halkı [[Osman]]’dan razı olmamaları sonucu onun evini muhasara etmişlerdi. İmam Ali (a.s) bu olaydan önce Medine’den çıkmıştı. Muadihah, bu Medine’den ayrılmayı Osman’ın istemesi olarak bilmektedir. Ehli Sünnet kaynaklarına göre İmam Ali (a.s) Haseneyn’i (a.s) (İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s)) halifeyi korumaları için bırakmıştı. Ama ayaklanmacılar sonunda Osman’ı öldürdüler. [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman’ın ölümü]]nden sonra halk, halifeleri olması için İmam Ali’nin (a.s) yakasını tuttular.


===Hükümet Dönemi===
===Hükümet Dönemi===
112. satır: 112. satır:
:''Ana Madde: [[Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın Evliliği]]''
:''Ana Madde: [[Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın Evliliği]]''


[[Hz. Fatıma]] (s.a), İmam Ali’nin (a.s) ilk eşi ve [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) kızıdır. Hz. Ali’den (a.s) önce [[Ebu Bekir]], [[Ömer İbn-i Hattap]] ve Abdurrahman b. Avf gibiler Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) kızıyla evlilik için hazır olduklarını bildirmişler, ancak Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Zehra’nın (s.a) [[nikâhı]] konusunda [[vahiy]] beklediğini ve onlara olumsuz cevap buyurmuştur.
[[Hz. Fatıma]] (s.a), İmam Ali’nin (a.s) ilk eşi ve [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) kızıdır. İmam Ali’den (a.s) önce [[Ebu Bekir]], [[Ömer İbn-i Hattap]] ve Abdurrahman b. Avf gibiler Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) kızıyla evlilik için hazır olduklarını bildirmişler, ancak Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Zehra’nın (s.a) [[nikâhı]] konusunda [[vahiy]] beklediğini ve onlara olumsuz cevap buyurmuştur.
<ref> Meclisi, c. 43, s. 125.</ref><br /> Bazı kaynaklar Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Fatıma (s.a) ile evliliğinin [[Hicretin ikinci yılı]]nda [[Zilhicce]] ayının başında<ref> Mufid, Mesaru’ş Şia, s. 17.</ref>, bazıları [[Şevval]] ayında ve bir grup ise, [[Muharrem]] ayının 21’inde olduğunu söylemiştir.<ref> Seyyid İbn Tavus, s. 584.</ref> Hz. Ali (a.s) ve [[Hz. Zehra]]’nın (s.a) evliliklerinden: [[Hasan]], [[Hüseyin]], [[Zeynep]], Ümmü Gülsüm ve doğumdan önce düşen Muhsin olmak üzere beş çocuk dünyaya gelmiştir.<ref> Mesudi, İsbatu’l Vesile, s. 153.</ref>
<ref> Meclisi, c. 43, s. 125.</ref><br /> Bazı kaynaklar Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Fatıma (s.a) ile evliliğinin [[Hicretin ikinci yılı]]nda [[Zilhicce]] ayının başında<ref> Mufid, Mesaru’ş Şia, s. 17.</ref>, bazıları [[Şevval]] ayında ve bir grup ise, [[Muharrem]] ayının 21’inde olduğunu söylemiştir.<ref> Seyyid İbn Tavus, s. 584.</ref> Hz. Ali (a.s) ve [[Hz. Zehra]]’nın (s.a) evliliklerinden: [[Hasan]], [[Hüseyin]], [[Zeynep]], Ümmü Gülsüm ve doğumdan önce düşen Muhsin olmak üzere beş çocuk dünyaya gelmiştir.<ref> Mesudi, İsbatu’l Vesile, s. 153.</ref>


120. satır: 120. satır:
*'''Ebu’l As b. Rebi'nin kızı Ümame''': Ümame’nin annesi, [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) kızı (yahut evlatlığı) Zeynep’tir.<br />
*'''Ebu’l As b. Rebi'nin kızı Ümame''': Ümame’nin annesi, [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) kızı (yahut evlatlığı) Zeynep’tir.<br />
*'''[[Ümmü’l Benin]]''': İmam Ali’nin (a.s) başka bir eşi, Hizam b. Darem Kilabiye’nin kızı Ümmü’l Benin’dir. Ümmü’l Benin’den olma Hz. Abbas (a.s), Osman, Cafer ve Abdullah adlı çocuklarının hepsi [[Kerbela]]’da [[şehit]] olmuşlardır.<br />
*'''[[Ümmü’l Benin]]''': İmam Ali’nin (a.s) başka bir eşi, Hizam b. Darem Kilabiye’nin kızı Ümmü’l Benin’dir. Ümmü’l Benin’den olma Hz. Abbas (a.s), Osman, Cafer ve Abdullah adlı çocuklarının hepsi [[Kerbela]]’da [[şehit]] olmuşlardır.<br />
*'''Leyla ve Esma binti Umeys''': Ümmü’l Benin’den sonra, Mesud b. Halid’in kızı Leyla ve Esma binti Umeys Has’ami ile evlenmiştir. Yahya ve Avn Hz. Ali’nin (a.s) bu eşinden olma çocuklarıdır.<br />
*'''Leyla ve Esma binti Umeys''': Ümmü’l Benin’den sonra, Mesud b. Halid’in kızı Leyla ve Esma binti Umeys Has’ami ile evlenmiştir. Yahya ve Avn İmam Ali’nin (a.s) bu eşinden olma çocuklarıdır.<br />
*'''Ümmü Habip''': İmam Ali’nin (a.s) bir diğer eşi de Sahba diye bilinen Rebi’i Teğlibiye’nin kızı Ümmü Habip’tir.<br />
*'''Ümmü Habip''': İmam Ali’nin (a.s) bir diğer eşi de Sahba diye bilinen Rebi’i Teğlibiye’nin kızı Ümmü Habip’tir.<br />
*'''Havle''': Cafer b. Kays Hanefi’nin kızı Hule,  Hz. Ali’nin (a.s) bir diğer eşidir. Muhammed b. Hanefiye adlı oğlu bu eşindendir.<br />
*'''Havle''': Cafer b. Kays Hanefi’nin kızı Hule,  İmam Ali’nin (a.s) bir diğer eşidir. Muhammed b. Hanefiye adlı oğlu bu eşindendir.<br />
*'''Ümmü Said ve Muhayyat''': Hz. Ali (a.s) ayrıca Urve b. Mesut Sakafi’nin kızı Ümmü Said ve Emri’l Kays b. Adiy Kelbi’nin kızı Muhayyat’la da evlenmiştir.<br />
*'''Ümmü Said ve Muhayyat''': İmam Ali (a.s) ayrıca Urve b. Mesut Sakafi’nin kızı Ümmü Said ve Emri’l Kays b. Adiy Kelbi’nin kızı Muhayyat’la da evlenmiştir.<br />


====Çocukları====
====Çocukları====
[[Şeyh Mufid]], “İrşad” kitabında Hz. Ali’nin (a.s) çocuklarından 27’sinin adlarını zikretmekte ve “Muhsin” adında bir başka çocuğunun düşmesiyle İmam Ali’nin (a.s) çocuklarının sayısı 28’dir. İmam Ali’nin (a.s) çocukları annelerine dikkatle aşağıdaki çizelgede gelmiştir:  
[[Şeyh Mufid]], “İrşad” kitabında İmam Ali’nin (a.s) çocuklarından 27’sinin adlarını zikretmekte ve “Muhsin” adında bir başka çocuğunun düşmesiyle İmam Ali’nin (a.s) çocuklarının sayısı 28’dir. İmam Ali’nin (a.s) çocukları annelerine dikkatle aşağıdaki çizelgede gelmiştir:  


::: {| class="wikitable"
::: {| class="wikitable"
166. satır: 166. satır:
:''Ana Madde: [[Uhud Savaşı]]''
:''Ana Madde: [[Uhud Savaşı]]''


Uhud Savaşında, müşriklerin savaşta zafer kazanmasından sonra [[Müslüman]]ların birçoğu savaş meydanından kaçarak, Peygamber Efendimizi (s.a.a) yalnız bıraktılar. Hz. Ali (a.s) sınırlı sayıda olan askerlerle kaçmayarak, Peygamber Efendimizi (s.a.a) korudu. İmam Ali’nin (a.s) kendisi bu olayı şöyle naklediyor: “Muhacir ve Ensar evlerine doğru kaçıyorlardı ama ben bedenimde yetmiş tane yara almama rağmen [[Allah Resul-ü]]’nü (s.a.a) koruyordum”.  
Uhud Savaşında, müşriklerin savaşta zafer kazanmasından sonra [[Müslüman]]ların birçoğu savaş meydanından kaçarak, Peygamber Efendimizi (s.a.a) yalnız bıraktılar. İmam Ali (a.s) sınırlı sayıda olan askerlerle kaçmayarak, Peygamber Efendimizi (s.a.a) korudu. İmam Ali’nin (a.s) kendisi bu olayı şöyle naklediyor: “Muhacir ve Ensar evlerine doğru kaçıyorlardı ama ben bedenimde yetmiş tane yara almama rağmen [[Allah Resul-ü]]’nü (s.a.a) koruyordum”.  


Şia ve Ehli Sünnet  kaynaklarının nakline göre, İmam Ali’nin (a.s) fedakârlıkları neticesinde Cebrail (a.s) nazil olup, Hz. Ali’nin (a.s) özveri ve fedakârlığını Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında överek, şöyle dedi: “Bu, onun gösterdiği fedakârlığın nihayetidir.” Hz. Resulullah (s.a.a) da Cebrail’i tasdik ederek, şöyle buyurdu: “Ben Ali’denim, o da bendendir.” Sonra gökyüzünde bir ses şöyle yankılandı: “Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.”<ref> İbn Esir, el-Kamil fi’t Tarih, c. 2, s. 107.</ref><br />
Şia ve Ehli Sünnet  kaynaklarının nakline göre, İmam Ali’nin (a.s) fedakârlıkları neticesinde Cebrail (a.s) nazil olup, İmam Ali’nin (a.s) özveri ve fedakârlığını Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında överek, şöyle dedi: “Bu, onun gösterdiği fedakârlığın nihayetidir.” Hz. Resulullah (s.a.a) da Cebrail’i tasdik ederek, şöyle buyurdu: “Ben Ali’denim, o da bendendir.” Sonra gökyüzünde bir ses şöyle yankılandı: “Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.”<ref> İbn Esir, el-Kamil fi’t Tarih, c. 2, s. 107.</ref><br />


===Hendek (Ahzab) Savaşı ===  
===Hendek (Ahzab) Savaşı ===  
:''Ana Madde: [[Hendek Savaşı]]''
:''Ana Madde: [[Hendek Savaşı]]''


[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’nin savunması konusunda ashabıyla istişare ettiğinde, [[Selman-ı Farisi]] düşmanlar ile aralarında engel oluşturması için Medine çevresine hendek kazılması önerisinde bulundu. İki ordu kaç gün hendeğin iki tarafında karşı karşıya kaldılar ve bazen birbirlerine taş ve ok atıyorlardı. Sonunda müşriklerin ordusundan olan Amr b. Abduved birkaç kişiyle birlikte hendeğin en dar yerinden atlamayı başardı. Amr b. Abduved’in kaç defa kendisine rakip ve Müslümanların sessiz kalmasından sonra Hz. Ali (a.s) Amr ile savaşmak için Hz. Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) istekte bulundu. Hz. Peygamber de (s.a.a) onun bu isteğini kabul etti. Hz. Ali (a.s) Amr ile savaşmaya başladıktan sonra onu yere sererek öldürdü. Bunun üzerine Allah Resul-ü şöyle buyurdu:
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’nin savunması konusunda ashabıyla istişare ettiğinde, [[Selman-ı Farisi]] düşmanlar ile aralarında engel oluşturması için Medine çevresine hendek kazılması önerisinde bulundu. İki ordu kaç gün hendeğin iki tarafında karşı karşıya kaldılar ve bazen birbirlerine taş ve ok atıyorlardı. Sonunda müşriklerin ordusundan olan Amr b. Abduved birkaç kişiyle birlikte hendeğin en dar yerinden atlamayı başardı. Amr b. Abduved’in kaç defa kendisine rakip ve Müslümanların sessiz kalmasından sonra İmam Ali (a.s) Amr ile savaşmak için Hz. Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) istekte bulundu. Hz. Peygamber de (s.a.a) onun bu isteğini kabul etti. İmam Ali (a.s) Amr ile savaşmaya başladıktan sonra onu yere sererek öldürdü. Bunun üzerine Allah Resul-ü şöyle buyurdu:
“Ali'nin (a.s) Hendek günündeki kılıç darbesi, bütün insanların ve cinlerinibadetlerinden daha üstündür”. {{enot|ضَربَةُ عَلیّ یومَ الخندقِ أفضلُ مِن عبادةِ الثقلَین}}<br />
“Ali'nin (a.s) Hendek günündeki kılıç darbesi, bütün insanların ve cinlerinibadetlerinden daha üstündür”. {{enot|ضَربَةُ عَلیّ یومَ الخندقِ أفضلُ مِن عبادةِ الثقلَین}}<br />


179. satır: 179. satır:
:''Ana Madde: [[Hayber Savaşı]]''
:''Ana Madde: [[Hayber Savaşı]]''


Hayber Savaşı, [[Hicretin 7. yıl]]ının [[Cemaziyülevvel]] ayında gerçekleşti. Hayber Yahudilerinin Hendek savaşında [[müşrik]]leri [[Müslüman]]lara karşı tahrik etmelerinden dolayı, Hz. Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) Yahudilerin kalelerine saldırı emri verdi. [[Ebu Bekir]] ve [[Ömer]] gibi kimseler Yahudilerin kalelerini fethedemeyince Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurdu: “Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki [[Allah]] ve Resul-ü onu sever, o da Allah ve Resul-ünü sever.” Sabah vakti Hz. Ali’yi (a.s) çağırarak, sancağı ona verdi.  [[Şeyh Müfid]]’in naklettiğine gore Hz. Ali (a.s) meydana çıktı. Kale kapılarından birini yerinden sökerek, savaşın sonuna kadar onu kendisine kalkan olarak kullandı.  
Hayber Savaşı, [[Hicretin 7. yıl]]ının [[Cemaziyülevvel]] ayında gerçekleşti. Hayber Yahudilerinin Hendek savaşında [[müşrik]]leri [[Müslüman]]lara karşı tahrik etmelerinden dolayı, Hz. Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) Yahudilerin kalelerine saldırı emri verdi. [[Ebu Bekir]] ve [[Ömer]] gibi kimseler Yahudilerin kalelerini fethedemeyince Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurdu: “Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki [[Allah]] ve Resul-ü onu sever, o da Allah ve Resul-ünü sever.” Sabah vakti İmam Ali’yi (a.s) çağırarak, sancağı ona verdi.  [[Şeyh Müfid]]’in naklettiğine gore İmam Ali (a.s) meydana çıktı. Kale kapılarından birini yerinden sökerek, savaşın sonuna kadar onu kendisine kalkan olarak kullandı.  


===Mekke’nin Fethi===
===Mekke’nin Fethi===
:''Ana Madde: [[Mekke'nin Fethi]]''
:''Ana Madde: [[Mekke'nin Fethi]]''


[[Allah Resul-ü]] (s.a.a) [[Hicretin sekizinci yıl]]ında [[Ramazan]] ayının başlarında [[Mekke]]’yi fethetmek için [[Medine]]’den yola çıktı. [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) başlangıçta Sa’d b. Ubade’nin elinde olan sancağı, intikam alma konulu konuşmalarından dolayı onun elinden alarak, Hz. Ali’ye (a.s) verdi. Mekke’nin fethinden sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[Kabe]]’nin içindeki putları kırdı ve daha sonra Hz. Ali’ye (a.s) omzuna çıkarak, Hazai putunu Kâbe’nin üzerinden aşağı atması için emir verdi.  
[[Allah Resul-ü]] (s.a.a) [[Hicretin sekizinci yıl]]ında [[Ramazan]] ayının başlarında [[Mekke]]’yi fethetmek için [[Medine]]’den yola çıktı. [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) başlangıçta Sa’d b. Ubade’nin elinde olan sancağı, intikam alma konulu konuşmalarından dolayı onun elinden alarak, İmam Ali’ye (a.s) verdi. Mekke’nin fethinden sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) [[Kabe]]’nin içindeki putları kırdı ve daha sonra İmam Ali’ye (a.s) omzuna çıkarak, Hazai putunu Kâbe’nin üzerinden aşağı atması için emir verdi.  


===Huneyn Savaşı===
===Huneyn Savaşı===
194. satır: 194. satır:
:''Ana Madde: [[Tebük Savaşı]]''
:''Ana Madde: [[Tebük Savaşı]]''


Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Peygamberin (s.a.a) yanında yer almayıp ve katılmadığı tek savaş Tebük Savaşıdır. Hz. Ali (a.s) [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) emri ile gıyabında münafıkların komplolarına karşı şehri korumak için [[Medine]]’de kalmıştır.  
İmam Ali’nin (a.s) Hz. Peygamberin (s.a.a) yanında yer almayıp ve katılmadığı tek savaş Tebük Savaşıdır. Hz. Ali (a.s) [[Hz. Peygamber]] Efendimiz'in (s.a.a) emri ile gıyabında münafıkların komplolarına karşı şehri korumak için [[Medine]]’de kalmıştır.  


Hz. Ali’nin (a.s) Medine’de kalmasıyla münafıklar söylenti ve dedikodu çıkardılar. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) münafıkların söylentilerini boşa çıkarmak ve fitneyi önlemek için silahını kuşanıp, hızla şehrin dışında olan Peygamber Efendimizin (s.a.a) huzuruna giderek, çıkarılan dedikoduyu haber verdi. İşte burada [[Hz. Resulullah]] (s.a.a) “[[Menzilet Hadisi]]” diye meşhur olan hadisi buyurdu: “Kardeşim Ali Medine’ye geri dön. Zira ben ve senin dışında kimse orayı idare etmek için yeterli değildir. Oysa sen [[Ehlibeyt]]im, evim ve kavmim içinde benim halifem ve temsilcimsin. Ey Ali! Senin bana olan menzilet ve konumun, Harun’un Musa’ya olan konumu gibi olmasından hoşnut değil misin? Ancak benden sonra peygamber olmayacaktır”.
Hz. Ali’nin (a.s) Medine’de kalmasıyla münafıklar söylenti ve dedikodu çıkardılar. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) münafıkların söylentilerini boşa çıkarmak ve fitneyi önlemek için silahını kuşanıp, hızla şehrin dışında olan Peygamber Efendimizin (s.a.a) huzuruna giderek, çıkarılan dedikoduyu haber verdi. İşte burada [[Hz. Resulullah]] (s.a.a) “[[Menzilet Hadisi]]” diye meşhur olan hadisi buyurdu: “Kardeşim Ali Medine’ye geri dön. Zira ben ve senin dışında kimse orayı idare etmek için yeterli değildir. Oysa sen [[Ehlibeyt]]im, evim ve kavmim içinde benim halifem ve temsilcimsin. Ey Ali! Senin bana olan menzilet ve konumun, Harun’un Musa’ya olan konumu gibi olmasından hoşnut değil misin? Ancak benden sonra peygamber olmayacaktır”.
202. satır: 202. satır:
3- Hicri kameri 10.yılın Ramazan ayındaki Ali b. Ebi Talib’in (a.s) Yemen seriyyesi.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.4, s.319; Vakidi, Kitab’ul Meğazi, 1409 h.k, c.3, s.826 ve Resuli Mehellati, Tarih-i İslam, 1374, c.1, s.141 ve 153 </ref>  
3- Hicri kameri 10.yılın Ramazan ayındaki Ali b. Ebi Talib’in (a.s) Yemen seriyyesi.<ref> İbn-i Hişam, el-Siret’ün-Nebeviyye, c.4, s.319; Vakidi, Kitab’ul Meğazi, 1409 h.k, c.3, s.826 ve Resuli Mehellati, Tarih-i İslam, 1374, c.1, s.141 ve 153 </ref>  
===Yemen’e Doğru Görevi===
===Yemen’e Doğru Görevi===
Hz. Muhammed (s.a.a) Mekke’nin fethi ve Huneyn savaşında zafere ulaştıktan sonra, hicri kameri 8. Yılda kendi davetinin yayılmasına çalıştı ve Muaz b. Cebel gibi kimseleri Yemen’e gönderdi. O bazı konuların halledilmesi için geri döndü. Daha sonra Peygamber (s.a.a) Halid b. Velid’i gönderdi.Ama o da işi ilerletemeyerek, altı ay kaldıktan sonra geri döndü. O zaman Allah Resulü (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) çağırarak, bir mektupla birlikte Yemen’e gönderdi. Hz. Ali (a.s) mektubu Yemen halkına okuyarak, onları Tevhid’e davet etti.Onun çalışmaları sonucunda Hemdan kabilesi müslüman oldu.Hz. Ali (a.s) onların müslüman oldukları haberini Hz.Peygamber’e (s.a.a) rapor etti.Hz. Peygamber (s.a.a) sevinerek, Hemdanlılara dua etti.<ref> Taberi, Tarih’ül ümem vel Muluk, (Tarih-i Taberi), c.3, s.131-132, 1387 h.k; Zehebi, Tarih’ul İslam, c.2, s.690-691, 1409 h.k; Müfid, el-İrşad, c.1, s. 26, 1413 h.k.</ref> Başka raporlarda Hz. Ali’nin (a.s) Mezhec kabilesi ile yaptığı savaştan bahsedilmektedir.Söylene raporlara göre, Hz. Ali (a.s) onların topraklarına giderek, onları İslam’a davet etmiş ve Kabul etmedikleri için savaşa kalkmışlardır.Onlarla savaşmış ve onların kaçmalarından sonra yeniden İslam’a davet etmiştir.Savaş ganimetlerini toplayarak, Necran’ın sadakaları ile birlikte Hac mevsiminde Hz. Peygambere’e (s.a.a) vermiştir.<ref> İbn-i Sad, Tebekat’ul Kubra, c.2, s.128-129, 1410 h.k; Vakidi, Muhammed b. Ömer, Kitab’ul Meğazi, c.3, s.1802-1803, 1409 h.k.</ref>  Hz. Peygamber (s.a.a) Yemen’de kadılık görevini de Hz. Ali’ye (a.s) vermiş ve başarılı olması için ona dua etmiştir. Tarih kaynakları, bu kadılık görevinde verilen kararların örneklerini sunmuşlardır.<ref> Ahmed b. Muhammed b. Hambel, Müsned-i Ahmed b. Hambel, c.2, s.225, 1421 h.k; Hâkim-i Nişaburi, el-Müstedrek elas-Sahiheyn, c.3, s.145, 1411 h.k. </ref>
Hz. Muhammed (s.a.a) Mekke’nin fethi ve Huneyn savaşında zafere ulaştıktan sonra, hicri kameri 8. Yılda kendi davetinin yayılmasına çalıştı ve Muaz b. Cebel gibi kimseleri Yemen’e gönderdi. O bazı konuların halledilmesi için geri döndü. Daha sonra Peygamber (s.a.a) Halid b. Velid’i gönderdi.Ama o da işi ilerletemeyerek, altı ay kaldıktan sonra geri döndü. O zaman Allah Resulü (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) çağırarak, bir mektupla birlikte Yemen’e gönderdi. Hz. Ali (a.s) mektubu Yemen halkına okuyarak, onları Tevhid’e davet etti.Onun çalışmaları sonucunda Hemdan kabilesi müslüman oldu.İmam Ali (a.s) onların müslüman oldukları haberini Hz.Peygamber’e (s.a.a) rapor etti.Hz. Peygamber (s.a.a) sevinerek, Hemdanlılara dua etti.<ref> Taberi, Tarih’ül ümem vel Muluk, (Tarih-i Taberi), c.3, s.131-132, 1387 h.k; Zehebi, Tarih’ul İslam, c.2, s.690-691, 1409 h.k; Müfid, el-İrşad, c.1, s. 26, 1413 h.k.</ref> Başka raporlarda İmam Ali’nin (a.s) Mezhec kabilesi ile yaptığı savaştan bahsedilmektedir.Söylene raporlara göre, İmam Ali (a.s) onların topraklarına giderek, onları İslam’a davet etmiş ve Kabul etmedikleri için savaşa kalkmışlardır.Onlarla savaşmış ve onların kaçmalarından sonra yeniden İslam’a davet etmiştir.Savaş ganimetlerini toplayarak, Necran’ın sadakaları ile birlikte Hac mevsiminde Hz. Peygambere’e (s.a.a) vermiştir.<ref> İbn-i Sad, Tebekat’ul Kubra, c.2, s.128-129, 1410 h.k; Vakidi, Muhammed b. Ömer, Kitab’ul Meğazi, c.3, s.1802-1803, 1409 h.k.</ref>  Hz. Peygamber (s.a.a) Yemen’de kadılık görevini de İmam Ali’ye (a.s) vermiş ve başarılı olması için ona dua etmiştir. Tarih kaynakları, bu kadılık görevinde verilen kararların örneklerini sunmuşlardır.<ref> Ahmed b. Muhammed b. Hambel, Müsned-i Ahmed b. Hambel, c.2, s.225, 1421 h.k; Hâkim-i Nişaburi, el-Müstedrek elas-Sahiheyn, c.3, s.145, 1411 h.k. </ref>


[[Dosya:غدیر خم فرشچیان.jpeg|küçükresim|Gadiri-hum sahnesi, Mahmud Ferşçiyan]]
[[Dosya:غدیر خم فرشچیان.jpeg|küçükresim|Gadiri-hum sahnesi, Mahmud Ferşçiyan]]
208. satır: 208. satır:
==Gadir-i Hum==
==Gadir-i Hum==
Ana Madde: Gadir-i Hum Olayı
Ana Madde: Gadir-i Hum Olayı
Hicri kameri 10.yılda İslam Peygamberi (s.a.a) hicretten sonra ilk olarak Temettü haccı yapma kararı almıştır. Bu karar müslümanlara ulaşınca birçokları Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte Hac için yola düşmüşlerdir.Yemen’e Cihat  için gitmiş olan Hz. Ali’ye (a.s) mektup yazarak, onu da hacca çağırdı.  
Hicri kameri 10.yılda İslam Peygamberi (s.a.a) hicretten sonra ilk olarak Temettü haccı yapma kararı almıştır. Bu karar müslümanlara ulaşınca birçokları Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte Hac için yola düşmüşlerdir.Yemen’e Cihat  için gitmiş olan İmam Ali’ye (a.s) mektup yazarak, onu da hacca çağırdı.  
Haccın tamamlanmasından sonra herkesin ayrılarak kendi şehrine doğru gittiği Gadir-i Hum bölgesinde Allah-u Teala peygamberine durmalarını ve kendisine verilen emri iblağ ederek bildirmeleri emrini verdi.
Haccın tamamlanmasından sonra herkesin ayrılarak kendi şehrine doğru gittiği Gadir-i Hum bölgesinde Allah-u Teala peygamberine durmalarını ve kendisine verilen emri iblağ ederek bildirmeleri emrini verdi.
{{Centered pull quote|{{Arabic|يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ}}}}
{{Centered pull quote|{{Arabic|يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ}}}}
222. satır: 222. satır:
==Sakife==
==Sakife==
:''Ana Madde: [[İslam Peygamberi]] (s.a.a) ve [[Sakife-i Beni Saide|Sakife]]''
:''Ana Madde: [[İslam Peygamberi]] (s.a.a) ve [[Sakife-i Beni Saide|Sakife]]''
İslam Peygamberi’nin (s.a.a) rihletinden sonra, Hz. Ali (a.s) Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasiyeti üzerine  ve Ben-i Haşim’in yardımlarıyla kefenleme ve defn işleriyle meşguldü.Ensar, Kureyş’in gazvelerde öldürülenlerin intikamını onlardan almak isteyeceği korkusu gibi delille ve yine şu delille ki Kureyş’in Hz. Peygamber’in (s.a.) tavsiyesiyle İmam Ali’nin halifeliği konusunda başka bir şeyi kabul etmeyeceklerini bildiklerinden,Ensar arasından Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini seçmek için Sakife-i Ben-i Saide’de bir toplantı düzenlediler.<br />
İslam Peygamberi’nin (s.a.a) rihletinden sonra, İmam Ali (a.s) Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasiyeti üzerine  ve Ben-i Haşim’in yardımlarıyla kefenleme ve defn işleriyle meşguldü.Ensar, Kureyş’in gazvelerde öldürülenlerin intikamını onlardan almak isteyeceği korkusu gibi delille ve yine şu delille ki Kureyş’in Hz. Peygamber’in (s.a.) tavsiyesiyle İmam Ali’nin halifeliği konusunda başka bir şeyi kabul etmeyeceklerini bildiklerinden,Ensar arasından Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesini seçmek için Sakife-i Ben-i Saide’de bir toplantı düzenlediler.<br />
Ebu Bekir ve Ömer bu toplantıyı haber aldıklarında, Ebu Ubeyde Cerrah, Abdurrahman b. Avf ve Osman b. Avfan ile birlikte toplantı yerine gittiler. Onlar arasında meydane gelen ihtilaflardan sonra, sonunda Gadir-i Hum olayına dikkat etmeden Ebu Bekir’i halife ünvanıyla seçtiler.
Ebu Bekir ve Ömer bu toplantıyı haber aldıklarında, Ebu Ubeyde Cerrah, Abdurrahman b. Avf ve Osman b. Avfan ile birlikte toplantı yerine gittiler. Onlar arasında meydane gelen ihtilaflardan sonra, sonunda Gadir-i Hum olayına dikkat etmeden Ebu Bekir’i halife ünvanıyla seçtiler.
===İmam Ali (a.s) ile olan muhalefetlerin geçmişi===
===İmam Ali (a.s) ile olan muhalefetlerin geçmişi===
İmam Ali’nin (a.s) yaşam dönemi çalkantılı şartlarla İslam tarihinin genelinde oldukça hassas ve etkilidir. Özellikle onun hilafete ulaşmasından sonra Müslümanlar arasında oldukça fazla ihtilaflar meydana gelmiştir. Abdurrahim Kanavat, “İmam Ali (a.s) Danışnamesi” kitabında şu inançtadır ki Hz. Peygamber (s.a.a) ve Hz. Ali (a.s) alanında birçok ihtilafın kaynağı, Abdumenaf’ın çocukları arasında ve Kureyş’in içinde olankabile ve hanedan rakabetleridir. O, Abdumenaf’ın çocukları ve torunları arasında olan ihtilaflara işaretle Mekke’deki pozisyonları elde etmek için,  Ben-i Haşim’in Ben-i Ümeyye karşısındaki zayıf konumundan Abdulmuttalip’ten sonra konuşmuş  ve açıklamıştır ki İmam Ali’ye (a.s) hilafetinin başlamasından itibaren Ben-i Ümeyye’nin (Muaviye) baskıları, Abdulmuttalip hanedanı ile Herb (Muaviye’nin büyük babası) hanedanı arasında olan aile rakabetleri en yüksek dereceye ulaşmıştır. Ben-i Ümeyye bu yolda öyle bir yere ulaşmıştır ki Hz. Ali’nin (a.s) babası Ebu Talib’in imanını şüphe altına almıştır. Bu maskılar, 100 yıl sonraya kadar ve Abbasiler’in hükümetinin başlamasına kadar devam etmiştir. Kanavat’ın deyişine göre, bu baskılar Abbasiler döneminde de başka bir yöntemle devam etmiştir. Öyle ki Abbasilerin nesebi, Hz. Peygamber’in (s.a.a) amcası olan Abbas b. Abdulmuttalib’e ulaşmaktadır. O, ilk olarak Müslüman değildi ve hatta Bedir savaşında Hz. Peygamber’in (s.a.a) eliyle esir edilmiştir. Abbasiler, Alevilerin iftihar ve faziletleri karşısında aşağılanmış hissetmekteydiler.  
İmam Ali’nin (a.s) yaşam dönemi çalkantılı şartlarla İslam tarihinin genelinde oldukça hassas ve etkilidir. Özellikle onun hilafete ulaşmasından sonra Müslümanlar arasında oldukça fazla ihtilaflar meydana gelmiştir. Abdurrahim Kanavat, “İmam Ali (a.s) Danışnamesi” kitabında şu inançtadır ki Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali (a.s) alanında birçok ihtilafın kaynağı, Abdumenaf’ın çocukları arasında ve Kureyş’in içinde olankabile ve hanedan rakabetleridir. O, Abdumenaf’ın çocukları ve torunları arasında olan ihtilaflara işaretle Mekke’deki pozisyonları elde etmek için,  Ben-i Haşim’in Ben-i Ümeyye karşısındaki zayıf konumundan Abdulmuttalip’ten sonra konuşmuş  ve açıklamıştır ki İmam Ali’ye (a.s) hilafetinin başlamasından itibaren Ben-i Ümeyye’nin (Muaviye) baskıları, Abdulmuttalip hanedanı ile Herb (Muaviye’nin büyük babası) hanedanı arasında olan aile rakabetleri en yüksek dereceye ulaşmıştır. Ben-i Ümeyye bu yolda öyle bir yere ulaşmıştır ki İmam Ali’nin (a.s) babası Ebu Talib’in imanını şüphe altına almıştır. Bu maskılar, 100 yıl sonraya kadar ve Abbasiler’in hükümetinin başlamasına kadar devam etmiştir. Kanavat’ın deyişine göre, bu baskılar Abbasiler döneminde de başka bir yöntemle devam etmiştir. Öyle ki Abbasilerin nesebi, Hz. Peygamber’in (s.a.a) amcası olan Abbas b. Abdulmuttalib’e ulaşmaktadır. O, ilk olarak Müslüman değildi ve hatta Bedir savaşında Hz. Peygamber’in (s.a.a) eliyle esir edilmiştir. Abbasiler, Alevilerin iftihar ve faziletleri karşısında aşağılanmış hissetmekteydiler.  
Bedir savaşı, İmam Ali’nin (a.s) zamanındaki bazı siyasi ve sözlü olan tartışmaların kaynağını oluşturan önemli gelişmelerden bilinmektedir.  İmam Ali (a.s) Bedir savaşında müşriklerin öldürülmesinde en fazla paya sahipti. Öyle ki Vakidi, İmam Ali’nin (a.s) eliyle öldürülenleri 22 kişi, İbn-i Ebil Hadid 35 kişi (öldürülenlerin yarısı) ve Şeyh Müfid, 36 kişi olarak zikretmişlerdir.  “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabında Hasan Tarimi, “Ebu Cehil” gibi Kureyş’in büyüklerinden 13 kişinin İmam Ali’nin (a.s) eliyle öldürüldüğüne inanmaktadır. Bu yenilgi ve tanınmış kişilerin öldürülmesi Kureyş müşrikleri için ağır bir yenilgi olduğundan onların itibar ve heybetine darbe vurmaktadır.  Tarihi şahitler gereğince Kureyşliler Bedir gününden itibaren İmam Ali’ye (a.s) kin gütmeğe başladılar ve hatta Müslüman olduktan sonra şiirler okuyarak, Kureyş halkını Hz. Ali (a.s) ile savaşa ve ona ettikleri biatı kırmağa teşvik ediyorlardı.  Hz. Peygamber’in (s.a.a) yaranlarından hiç kimseyi İmam Ali (a.s) kadar düman bilmemekteydiler.  İmam Ali’nin (a.s) safında olan bazılarının ona karşı hasadetleri de Bedirden sonra ve bu hasadetlerin düşmanları kinleriyle aynı tarafta olması, sonraları Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi ve Müslümanların geleceği konusunda etkili olduğu bilinmektedir.  
Bedir savaşı, İmam Ali’nin (a.s) zamanındaki bazı siyasi ve sözlü olan tartışmaların kaynağını oluşturan önemli gelişmelerden bilinmektedir.  İmam Ali (a.s) Bedir savaşında müşriklerin öldürülmesinde en fazla paya sahipti. Öyle ki Vakidi, İmam Ali’nin (a.s) eliyle öldürülenleri 22 kişi, İbn-i Ebil Hadid 35 kişi (öldürülenlerin yarısı) ve Şeyh Müfid, 36 kişi olarak zikretmişlerdir.  “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabında Hasan Tarimi, “Ebu Cehil” gibi Kureyş’in büyüklerinden 13 kişinin İmam Ali’nin (a.s) eliyle öldürüldüğüne inanmaktadır. Bu yenilgi ve tanınmış kişilerin öldürülmesi Kureyş müşrikleri için ağır bir yenilgi olduğundan onların itibar ve heybetine darbe vurmaktadır.  Tarihi şahitler gereğince Kureyşliler Bedir gününden itibaren İmam Ali’ye (a.s) kin gütmeğe başladılar ve hatta Müslüman olduktan sonra şiirler okuyarak, Kureyş halkını İmam Ali (a.s) ile savaşa ve ona ettikleri biatı kırmağa teşvik ediyorlardı.  Hz. Peygamber’in (s.a.a) yaranlarından hiç kimseyi İmam Ali (a.s) kadar düman bilmemekteydiler.  İmam Ali’nin (a.s) safında olan bazılarının ona karşı hasadetleri de Bedirden sonra ve bu hasadetlerin düşmanları kinleriyle aynı tarafta olması, sonraları Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi ve Müslümanların geleceği konusunda etkili olduğu bilinmektedir.  
Seyyid Hasan Fatimi “Danışname-i İmam Ali (a.s)” kitabında Hz. Peygamber’in (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) olan ilgisini de Kureyş’in hasadet ve kin gütme sebeplerinden biri olarak bilmektedir.  Fatimi’nin dediğine göre, Sakife olayı ve sonrasındaki gelişmeler, Ebu Bekir’in Hz. Peygamber’in halifesi olarak seçilmesi, Onun rihletinden önce de olduğu ve bir grubun Hz. Ali’yi (a.s) görevden almak için program yaptıklarını göstermektedir.  Fatimi’nin inancına göre, münafıkların darbe alması ile İmam Ali’nin (a.s) kılıcından hesadet edenler bir taraftan ve Kureyş muhacirlerinin Medine Ensarından yedikleri darbe diğer taraftan, Ensar’ı Hz. Peygamber’in halifesini kendi aralarından seçmeğe itmiş ve Ebu Bekir ve diğer Medineli Kureyşlilerde bu fırsattan yararlanmışlardır. Oysaki Emir’ül Müminin Ali (a.s) Hz. Peygamber’i (s.a.a) kefenleme ve defin halindeydi.
Seyyid Hasan Fatimi “Danışname-i İmam Ali (a.s)” kitabında Hz. Peygamber’in (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) olan ilgisini de Kureyş’in hasadet ve kin gütme sebeplerinden biri olarak bilmektedir.  Fatimi’nin dediğine göre, Sakife olayı ve sonrasındaki gelişmeler, Ebu Bekir’in Hz. Peygamber’in halifesi olarak seçilmesi, Onun rihletinden önce de olduğu ve bir grubun İmam Ali’yi (a.s) görevden almak için program yaptıklarını göstermektedir.  Fatimi’nin inancına göre, münafıkların darbe alması ile İmam Ali’nin (a.s) kılıcından hesadet edenler bir taraftan ve Kureyş muhacirlerinin Medine Ensarından yedikleri darbe diğer taraftan, Ensar’ı Hz. Peygamber’in halifesini kendi aralarından seçmeğe itmiş ve Ebu Bekir ve diğer Medineli Kureyşlilerde bu fırsattan yararlanmışlardır. Oysaki Emir’ül Müminin Ali (a.s) Hz. Peygamber’i (s.a.a) kefenleme ve defin halindeydi.
[[Dosya:خوشنویسی حدیث ولایت علی بن ابی‌طالب حصنی .jpg|küçükresim|Hadisi-kudsi, Vilayetu Aliyyibni Abi Talib hisni fe men dexele hisni emine min azabi(Ali ibn Abu-Talibin vilayeti benim kalemdir, her kim kaleme dahil olursa azabımdan amanda kalır. Reza Mukaddem.]]
[[Dosya:خوشنویسی حدیث ولایت علی بن ابی‌طالب حصنی .jpg|küçükresim|Hadisi-kudsi, Vilayetu Aliyyibni Abi Talib hisni fe men dexele hisni emine min azabi(Ali ibn Abu-Talibin vilayeti benim kalemdir, her kim kaleme dahil olursa azabımdan amanda kalır. Reza Mukaddem.]]
===İman Ali’nin (a.s) makamı ===
===İman Ali’nin (a.s) makamı ===
238. satır: 238. satır:
Yirmi beş yıl süren üç halife döneminde, İmam Ali (a.s) yaklaşık olarak hükümet ve siyasi işlerden uzak durarak, sadece toplumsal ve ilmi hizmetlerle meşguldü. Örneğin,“Mushaf-ı İmam Ali (a.s)” diye meşhur olan Kur’an’ı bir araya topladı, değişik konularda üç halifeye danışmanlık yaptı. Fakir ve yetimlere infakta bulundu. Yaklaşık 1000 kölenin alınarak, azat edilmesinde bulundu.Çiftçilik, fidancılık, sondaj ve kanal açma çalışmaları yaptı.Medine’de Fetih camisini yaptı. Hz. Hamza’nın kabrinin yanında bir cami, Mikat’ta bir cami, ayrıca bina ve emlaklarının yıllık kazancının kırk bin dinarının vakfedilmesi yapmıştır.  
Yirmi beş yıl süren üç halife döneminde, İmam Ali (a.s) yaklaşık olarak hükümet ve siyasi işlerden uzak durarak, sadece toplumsal ve ilmi hizmetlerle meşguldü. Örneğin,“Mushaf-ı İmam Ali (a.s)” diye meşhur olan Kur’an’ı bir araya topladı, değişik konularda üç halifeye danışmanlık yaptı. Fakir ve yetimlere infakta bulundu. Yaklaşık 1000 kölenin alınarak, azat edilmesinde bulundu.Çiftçilik, fidancılık, sondaj ve kanal açma çalışmaları yaptı.Medine’de Fetih camisini yaptı. Hz. Hamza’nın kabrinin yanında bir cami, Mikat’ta bir cami, ayrıca bina ve emlaklarının yıllık kazancının kırk bin dinarının vakfedilmesi yapmıştır.  
Devamında bu dönemde yapılan çok önemli çalışmalara değinicek.<br />
Devamında bu dönemde yapılan çok önemli çalışmalara değinicek.<br />
Ebu Bekir’in hilafete başlamasıyla Ehlibeyt (a.s) için acı olaylar yaşandı. Örneğin Hz. Ali’nin (a.s) evine saldırı düzenlenmesi ve Ebu Bekir için biat alınması, Fedek’in gasp ve tasarruf edilmesi  ve Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti gibi.
Ebu Bekir’in hilafete başlamasıyla Ehlibeyt (a.s) için acı olaylar yaşandı. Örneğin İmam Ali’nin (a.s) evine saldırı düzenlenmesi ve Ebu Bekir için biat alınması, Fedek’in gasp ve tasarruf edilmesi  ve Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti gibi.


===Mecburi Biat===  
===Mecburi Biat===  
Hz. İmam Ali’nin (a.s) biat etmeye yanaşmaması ve Ebu Bekir’in hilafetine muhalefet eden bir grup sahabenin varlığı Ebu Bekir ve Ömer için ciddi risk ve tehlikeye dönüşmüştü. Bundan dolayı Ebu Bekir ve Ömer bu tehlikeye son verme kararı aldılar.Bunu Hz. Ali b. Ebi Talib’den (a.s) Ebu Bekir’e zorla biat alarak sonlandırmak istediler. Ebu Bekir, Kunfuz’u biat alması için Hz. İmam Ali’nin (a.s) evine kaç kere gönderdiyse de İmam Ali (a.s) kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer, Ebu Bekir’e “Kendin kalk ve Ali b. Ebi Talib’e gidelim” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ömer, Osman, Halit İbn-i Velid, Muğayre b. Şu’be, Ebu Ubeyde Cerrah ve Kunfuz, Hz. Ali’nin (a.s) evine gittiler.Bu grup evin kapısına varınca,Hz. Zehra’ya (s.a) hakaret ettikten sonra evin kapısını Hz. Zehra’ya (s.a) çarptırarak, kapı ve duvar arasında olduğu sırada Hz. Zehra'ya (s.a) kırbaç ile vurdular.  İmam Ali’ye (a.s) de saldırarak, onu sürükleyerek evden Sakife’ye kadar götürdüler. İmam Ali’yi (a.s) Mescide götürdükten sonra, ondan Ebu Bekir’e biat etmesini istediler. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Ben, hilafete sizden daha layığım ve size biat etmeyeceğim. Sizin bana biat etmeniz daha uygundur.Çünkü sizler Peygamber’e (s.a.a) yakın olduğunuz iddiasıyla hilafeti Ensar’dan aldınız ve şimdi onu bizden gasp ediyorsunuz”.  
Hz. İmam Ali’nin (a.s) biat etmeye yanaşmaması ve Ebu Bekir’in hilafetine muhalefet eden bir grup sahabenin varlığı Ebu Bekir ve Ömer için ciddi risk ve tehlikeye dönüşmüştü. Bundan dolayı Ebu Bekir ve Ömer bu tehlikeye son verme kararı aldılar.Bunu İmam Ali b. Ebi Talib’den (a.s) Ebu Bekir’e zorla biat alarak sonlandırmak istediler. Ebu Bekir, Kunfuz’u biat alması için Hz. İmam Ali’nin (a.s) evine kaç kere gönderdiyse de İmam Ali (a.s) kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer, Ebu Bekir’e “Kendin kalk ve Ali b. Ebi Talib’e gidelim” dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ömer, Osman, Halit İbn-i Velid, Muğayre b. Şu’be, Ebu Ubeyde Cerrah ve Kunfuz, İmam Ali’nin (a.s) evine gittiler.Bu grup evin kapısına varınca,Hz. Zehra’ya (s.a) hakaret ettikten sonra evin kapısını Hz. Zehra’ya (s.a) çarptırarak, kapı ve duvar arasında olduğu sırada Hz. Zehra'ya (s.a) kırbaç ile vurdular.  İmam Ali’ye (a.s) de saldırarak, onu sürükleyerek evden Sakife’ye kadar götürdüler. İmam Ali’yi (a.s) Mescide götürdükten sonra, ondan Ebu Bekir’e biat etmesini istediler. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Ben, hilafete sizden daha layığım ve size biat etmeyeceğim. Sizin bana biat etmeniz daha uygundur.Çünkü sizler Peygamber’e (s.a.a) yakın olduğunuz iddiasıyla hilafeti Ensar’dan aldınız ve şimdi onu bizden gasp ediyorsunuz”.  
Bu biatın zamanı konusunda tarihçiler arasında görüş ayrılığı vardır. Bir grubu Hz. Ali’nin (a.s) biatını Hz. Fatimet’üz-Zehra’nın (s.a) şehadetinden sonra, bazıları kırk gün sonra ve başka bir grup ise, 6 ay sonra bilmektedirler. Ama şeyh Müfid, İmam Ali b. Ebi Talip (a.s) Ebu Bekir’e hiçbir zaman biat etmediğine inanmaktadır.  
Bu biatın zamanı konusunda tarihçiler arasında görüş ayrılığı vardır. Bir grubu İmam Ali’nin (a.s) biatını Hz. Fatimet’üz-Zehra’nın (s.a) şehadetinden sonra, bazıları kırk gün sonra ve başka bir grup ise, 6 ay sonra bilmektedirler. Ama şeyh Müfid, İmam Ali b. Ebi Talip (a.s) Ebu Bekir’e hiçbir zaman biat etmediğine inanmaktadır.  
===Ebu Bekir’in hilafet zamanında İmam Ali’nin (a.s) tutumu===
===Ebu Bekir’in hilafet zamanında İmam Ali’nin (a.s) tutumu===
Ebubekir'in hilafet dönemi yaklaşık iki yıl sürmüştür. İmam Ali (a.s) bu dönemde bütün sıkıntı ve problemlere rağmen hilafet işlerinde kabul edildiği miktarda yardım ve yönlendirmede bulunmuştur. Ehlisünnet alimlerinin naklettiğine gore, Ebubekir önemli meselelerde İmam Ali'ye (a.s) danışırdı. İmam (a.s) nasıl uygun görürse, genelde öyle davranırdı.İmam Ali'nin (a.s) istişaresinden mahrum kalmamak için, İmam Ali'nin (a.s) diğer müslümanlarla medineden dışarı çıkmasına izin vermezdi.  İmam Ali (a.s) her nekadar ona verilen makam ve memuriyeti kabul etmeyip çekinsede, İslam ve müslümanların maslahatı için halifeyle istişareden kaçınmazdı. Yakubi'nin bu konuyla alakalı nakline göre, Ebubekir zamanında fıkıh konularında en başta İmam Ali'ye (a.s) danışırlardı. Ebubekir zamanındaki savaş ve fetihler konusunda İmam (a.s) tarafsız kalır, enfazla yapsa müşavirlik yapardı.İmam (a.s) Ebubekir zamanındaki hiç bir savaşa katılmamıştır. Bazı tarihi nakillere göre, Ebubekir Şam’ın fethi konusunda Ashabın fikrine baş vurmuş, fakat aralarından İmam Ali'nin (a.s) görüşünü kabul etmiştir.  
Ebubekir'in hilafet dönemi yaklaşık iki yıl sürmüştür. İmam Ali (a.s) bu dönemde bütün sıkıntı ve problemlere rağmen hilafet işlerinde kabul edildiği miktarda yardım ve yönlendirmede bulunmuştur. Ehlisünnet alimlerinin naklettiğine gore, Ebubekir önemli meselelerde İmam Ali'ye (a.s) danışırdı. İmam (a.s) nasıl uygun görürse, genelde öyle davranırdı.İmam Ali'nin (a.s) istişaresinden mahrum kalmamak için, İmam Ali'nin (a.s) diğer müslümanlarla medineden dışarı çıkmasına izin vermezdi.  İmam Ali (a.s) her nekadar ona verilen makam ve memuriyeti kabul etmeyip çekinsede, İslam ve müslümanların maslahatı için halifeyle istişareden kaçınmazdı. Yakubi'nin bu konuyla alakalı nakline göre, Ebubekir zamanında fıkıh konularında en başta İmam Ali'ye (a.s) danışırlardı. Ebubekir zamanındaki savaş ve fetihler konusunda İmam (a.s) tarafsız kalır, enfazla yapsa müşavirlik yapardı.İmam (a.s) Ebubekir zamanındaki hiç bir savaşa katılmamıştır. Bazı tarihi nakillere göre, Ebubekir Şam’ın fethi konusunda Ashabın fikrine baş vurmuş, fakat aralarından İmam Ali'nin (a.s) görüşünü kabul etmiştir.  
264. satır: 264. satır:
Ana Madde: İmam Ali’nin (a.s) hilafeti
Ana Madde: İmam Ali’nin (a.s) hilafeti
Hicri kameri 35.yıldaOsman öldürüldükten sonra, ashaptan bir grup İmam Ali’nin (a.s) yanına gelerek şöyle dediler: “Bizler hilafete senden daha layık kimseyi tanımıyoruz”. İmam Ali (a.s) ilk önce hilafeti kabul etmedi ve şöyle buyurdu: “Benim size vezir olmam emir olmamdan daha hayırlıdır.” Onlar dediler ki: “Sana biat etmek dışında bir şeyi kabul etmeyiz”. Bunun üzerine İmam (a.s) onlara biatin gizlice olmayacağını, camide olması gerektiğini söyledi.  
Hicri kameri 35.yıldaOsman öldürüldükten sonra, ashaptan bir grup İmam Ali’nin (a.s) yanına gelerek şöyle dediler: “Bizler hilafete senden daha layık kimseyi tanımıyoruz”. İmam Ali (a.s) ilk önce hilafeti kabul etmedi ve şöyle buyurdu: “Benim size vezir olmam emir olmamdan daha hayırlıdır.” Onlar dediler ki: “Sana biat etmek dışında bir şeyi kabul etmeyiz”. Bunun üzerine İmam (a.s) onlara biatin gizlice olmayacağını, camide olması gerektiğini söyledi.  
Birkaç kişi dışında Ensar’ın tümü Hz. Ali’ye (a.s) biat ettiler. Muhalefet edenler şunlardı: Hassan b. Sabit, Ka’b b. Malik, Meslemet b. Muhalled, Muhammed b. Mesleme ve Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sabit ve Usame b. Zeyd gibi Osman’nın yaranlarından olan birkaç kaç kişi.  İmam Ali’nin (a.s) halkın biatine neden yanaşmadığı sorusuna gelince, Nehc’ül Belağa’nın hutbelerinden birinde gelmiştir ki İmam Ali (a.s) rehberlik edebileceği ve kendi ölçü ve maneviyatını icra edeceği mevcut olan toplumun bildiğinden daha fesat bir halde olduğudur.  
Birkaç kişi dışında Ensar’ın tümü İmam Ali’ye (a.s) biat ettiler. Muhalefet edenler şunlardı: Hassan b. Sabit, Ka’b b. Malik, Meslemet b. Muhalled, Muhammed b. Mesleme ve Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sabit ve Usame b. Zeyd gibi Osman’nın yaranlarından olan birkaç kaç kişi.  İmam Ali’nin (a.s) halkın biatine neden yanaşmadığı sorusuna gelince, Nehc’ül Belağa’nın hutbelerinden birinde gelmiştir ki İmam Ali (a.s) rehberlik edebileceği ve kendi ölçü ve maneviyatını icra edeceği mevcut olan toplumun bildiğinden daha fesat bir halde olduğudur.  
Yöneticiler
Yöneticiler
Ana Madde: İmam Ali’nin ashabının fihristi
Ana Madde: İmam Ali’nin ashabının fihristi
309. satır: 309. satır:
[[Sıffin Savaşı]], İmam Ali (a.s) ile Kasitin yani Muaviye ve ordusu<ref>Cevheri, c. 3, s. 1152.</ref>  arasında [[Safer ayı]]nın [[Hicrî]] [[otuz yedinci yıl]]ında Şam’da Fırat yakınlarında  “Sıffin” denen bir yerde gerçekleşmiştir. Bu savaş Hicrî [[otuz sekizinci yıl]]ı [[Ramazan ayı]]nda hakemlik olayı ile sona ermiştir.<ref>Yakubi, c. 2, s. 188; Halife, s. 191.</ref>
[[Sıffin Savaşı]], İmam Ali (a.s) ile Kasitin yani Muaviye ve ordusu<ref>Cevheri, c. 3, s. 1152.</ref>  arasında [[Safer ayı]]nın [[Hicrî]] [[otuz yedinci yıl]]ında Şam’da Fırat yakınlarında  “Sıffin” denen bir yerde gerçekleşmiştir. Bu savaş Hicrî [[otuz sekizinci yıl]]ı [[Ramazan ayı]]nda hakemlik olayı ile sona ermiştir.<ref>Yakubi, c. 2, s. 188; Halife, s. 191.</ref>


[[Osman]] muhasara altına alındığında Muaviye ona yardım edebileceği halde ona yardım etmemişti ve onu Şam’a götürerek işleri kendi lehine çevirmek istiyordu. Muaviye Osman öldürüldükten sonra Şamlıların gözünde Hz. Ali’yi (a.s) Osman’ın katili olarak tanıtmaya çalışıyordu. İmam Ali (a.s) işe koyulur koyulmaz Muaviye’ye mektup yazmış ve ondan kendisine biat etmesini istemiştir. Fakat Muaviye bahaneler üreterek ilk önce yanında dolaşan Osman’ın katillerini bana gönder ben onlara kısas uygulayayım, eğer böyle yaparsan sana biat ederim demiştir. İmam Ali (a.s) bu yazışmanın ve Muaviye’ye elçiler göndermesinin ardından Muaviye’nin kendisiyle savaşma niyetinde olduğunu anladı. Bunun üzerine ordusunu Şam’a doğru harekete geçirdi. Diğer taraftan ise Muaviye kendi ordusunu harekete geçirdi. Her iki ordu da Sıffin yakınlarında mevzi aldılar. İmam Ali (a.s) savaşın patlak vermemesi için mümkün olan her yola başvurdu. Dolayısıyla yeniden mektup yazışmaları yaşanmış, ancak bir sonuç alınamamıştır. Sonunda savaş Hicrî otuz altı yılında başladı.<ref>Şehidi, Ali’nin dilinden Ali kitabından telhis, s. 113–121.</ref>
[[Osman]] muhasara altına alındığında Muaviye ona yardım edebileceği halde ona yardım etmemişti ve onu Şam’a götürerek işleri kendi lehine çevirmek istiyordu. Muaviye Osman öldürüldükten sonra Şamlıların gözünde İmam Ali’yi (a.s) Osman’ın katili olarak tanıtmaya çalışıyordu. İmam Ali (a.s) işe koyulur koyulmaz Muaviye’ye mektup yazmış ve ondan kendisine biat etmesini istemiştir. Fakat Muaviye bahaneler üreterek ilk önce yanında dolaşan Osman’ın katillerini bana gönder ben onlara kısas uygulayayım, eğer böyle yaparsan sana biat ederim demiştir. İmam Ali (a.s) bu yazışmanın ve Muaviye’ye elçiler göndermesinin ardından Muaviye’nin kendisiyle savaşma niyetinde olduğunu anladı. Bunun üzerine ordusunu Şam’a doğru harekete geçirdi. Diğer taraftan ise Muaviye kendi ordusunu harekete geçirdi. Her iki ordu da Sıffin yakınlarında mevzi aldılar. İmam Ali (a.s) savaşın patlak vermemesi için mümkün olan her yola başvurdu. Dolayısıyla yeniden mektup yazışmaları yaşanmış, ancak bir sonuç alınamamıştır. Sonunda savaş Hicrî otuz altı yılında başladı.<ref>Şehidi, Ali’nin dilinden Ali kitabından telhis, s. 113–121.</ref>


Eğer son saldırı gerçekleşmiş olsaydı İmam Ali’nin (a.s) ordusu savaşı kazanmış olacaktı. Ancak Muaviye, Amr b. As’la yaptığı görüşmelerin ardından hile yoluna başvurdu. Yanlarında bulunan [[Kur’an]]ları mızrakların ucuna taktırarak Hz. Ali’nin (a.s) ordusunu Kur’an’ın hükmüne çağırmaları emrini verdi. Bu hile ve aldatmaca sonuç vermiş ve Hz. Ali’nin (a.s) ordusunda bulunan Kur’an karileri İmamın (a.s) yanına giderek: Bizler bu insanlarla savaşamayız, onların dediklerini kabul etmeliyiz, demişlerdi. Her ne kadar İmam Ali (a.s) bunun onların savaştan kaçmak için başvurdukları bir hile olduğunu söylese de fayda etmemiştir.<ref>El-Miyar ve’l Muvazine, s. 162; Şehidi’den naklen, Ali’nin dilinden Ali, s. 122.</ref>
Eğer son saldırı gerçekleşmiş olsaydı İmam Ali’nin (a.s) ordusu savaşı kazanmış olacaktı. Ancak Muaviye, Amr b. As’la yaptığı görüşmelerin ardından hile yoluna başvurdu. Yanlarında bulunan [[Kur’an]]ları mızrakların ucuna taktırarak İmam Ali’nin (a.s) ordusunu Kur’an’ın hükmüne çağırmaları emrini verdi. Bu hile ve aldatmaca sonuç vermiş ve İmam Ali’nin (a.s) ordusunda bulunan Kur’an karileri İmamın (a.s) yanına giderek: Bizler bu insanlarla savaşamayız, onların dediklerini kabul etmeliyiz, demişlerdi. Her ne kadar İmam Ali (a.s) bunun onların savaştan kaçmak için başvurdukları bir hile olduğunu söylese de fayda etmemiştir.<ref>El-Miyar ve’l Muvazine, s. 162; Şehidi’den naklen, Ali’nin dilinden Ali, s. 122.</ref>


İmam Ali (a.s), Muaviye’nin, her ne kadar Kur’an ehli olmadığını bilse de hakemliği kabul etmek zorunda olduğunu belirten bir mektup yazar.<ref>İbn Mezahim, s. 490.</ref> Bir kişinin Şam ordusundan ve bir kişinin de [[Irak ]] ordusundan oturarak Kur’an hükmüne göre bu konu hakkında görüş belirtmesi kararlaştırıldı. Şam ordusundan bu iş için Amr b. As görevlendirildi. Irak Ordusundan ise sonradan Havarici (Haricîleri) oluşturan Eş’as ve başka bir grup, Ebu Musa Eş’eri’yi önerdiler. Ancak İmam Ali (a.s) İbn Abbas veya Malik Eşter olması gerektiğini söyledi ama Eş’as ve taraftarları ise bunu kabul etmediler. Bahaneleri ise Malik Eşter’in savaşa eğilimli olduğu ve İbn Abbas’ın ise olmaması gerektiği yönündeydi. Çünkü bu gruba göre Amr b. As, Mısır’dan olduğu için karşı tarafın da [[Yemen]]li olması gerekiyordu!<ref>İbn A’sem, c. 3, s. 163.</ref> Sonunda Amr b. As, Ebu Musa Eş’eri’yi aldatarak, hakemlik olayını Muaviye’nin lehine sonuçlandırmıştır.<ref>Şehidi, Ali’nin dilinden Ali, s. 129.</ref>
İmam Ali (a.s), Muaviye’nin, her ne kadar Kur’an ehli olmadığını bilse de hakemliği kabul etmek zorunda olduğunu belirten bir mektup yazar.<ref>İbn Mezahim, s. 490.</ref> Bir kişinin Şam ordusundan ve bir kişinin de [[Irak ]] ordusundan oturarak Kur’an hükmüne göre bu konu hakkında görüş belirtmesi kararlaştırıldı. Şam ordusundan bu iş için Amr b. As görevlendirildi. Irak Ordusundan ise sonradan Havarici (Haricîleri) oluşturan Eş’as ve başka bir grup, Ebu Musa Eş’eri’yi önerdiler. Ancak İmam Ali (a.s) İbn Abbas veya Malik Eşter olması gerektiğini söyledi ama Eş’as ve taraftarları ise bunu kabul etmediler. Bahaneleri ise Malik Eşter’in savaşa eğilimli olduğu ve İbn Abbas’ın ise olmaması gerektiği yönündeydi. Çünkü bu gruba göre Amr b. As, Mısır’dan olduğu için karşı tarafın da [[Yemen]]li olması gerekiyordu!<ref>İbn A’sem, c. 3, s. 163.</ref> Sonunda Amr b. As, Ebu Musa Eş’eri’yi aldatarak, hakemlik olayını Muaviye’nin lehine sonuçlandırmıştır.<ref>Şehidi, Ali’nin dilinden Ali, s. 129.</ref>
326. satır: 326. satır:
[[Nehrevan Savaşı]]ndan sonra, İmam Ali (a.s) [[Irak]] halkını yeniden Şam’a karşı savaşması için hazırlamaya başladı, ancak az bir grup dışında kendisine katılan olmadı. Öte yandan Irak’ın durumundan ve Iraklıların iradesizliğinden haberdar olan Muaviye, İmam’ın egemenliği altında bulunan Arap yarım adasına ve hatta Irak’ın çeşitli yerlerine saldırarak onların gücünü zayıflatmaya ve Irak yolunu açmaya koyuldu.<ref>Caferiyan, Resul, Şia İmamlarının Siyasi ve Fikri Hayatı kitabının özeti, Kum, Neşr Maarif, 1391, s. 53–54.</ref>
[[Nehrevan Savaşı]]ndan sonra, İmam Ali (a.s) [[Irak]] halkını yeniden Şam’a karşı savaşması için hazırlamaya başladı, ancak az bir grup dışında kendisine katılan olmadı. Öte yandan Irak’ın durumundan ve Iraklıların iradesizliğinden haberdar olan Muaviye, İmam’ın egemenliği altında bulunan Arap yarım adasına ve hatta Irak’ın çeşitli yerlerine saldırarak onların gücünü zayıflatmaya ve Irak yolunu açmaya koyuldu.<ref>Caferiyan, Resul, Şia İmamlarının Siyasi ve Fikri Hayatı kitabının özeti, Kum, Neşr Maarif, 1391, s. 53–54.</ref>
İmam Ali (a.s) Sıffin’e gitmek için ordusunun hazırlanmaya koyulduğu zaman, [[hicri]] [[kırkıncı yıl]]ında [[Ramazan ayı]]nın on dokuzunda sabaha doğru Abdurrahman İbn Mülcem Muradi tarafından [[namaz]] kıldığı sırada saldırıya uğrayarak yaralandı ve Ramazan ayının yirmi birinde [[şehit]] oldu. İmam Ali (a.s), Muaviye ve Amr b. As’ın öldürülmesi için Haricîlerden üç kişinin iş birliği yaptığı ve Kuttam adlı bir kadının da bu işte rolü olduğu kaynaklarda geçmiştir.<ref>Caferiyan, Resul, Şia İmamlarının Siyasi ve Fikri Hayatı kitabının özeti, s. 55.</ref>
İmam Ali (a.s) Sıffin’e gitmek için ordusunun hazırlanmaya koyulduğu zaman, [[hicri]] [[kırkıncı yıl]]ında [[Ramazan ayı]]nın on dokuzunda sabaha doğru Abdurrahman İbn Mülcem Muradi tarafından [[namaz]] kıldığı sırada saldırıya uğrayarak yaralandı ve Ramazan ayının yirmi birinde [[şehit]] oldu. İmam Ali (a.s), Muaviye ve Amr b. As’ın öldürülmesi için Haricîlerden üç kişinin iş birliği yaptığı ve Kuttam adlı bir kadının da bu işte rolü olduğu kaynaklarda geçmiştir.<ref>Caferiyan, Resul, Şia İmamlarının Siyasi ve Fikri Hayatı kitabının özeti, s. 55.</ref>
Emirilmüminin [[Hz. Ali]]’nin (a.s) çocukları [[İmam Hasan]], [[İmam Hüseyin]] ve Muhammed b. Hanifiyye, Abdullah İbn Cafer’le birlikte gece vakti Gariyin (Şimdiki [[Necef]]) denen yerde İmam'ı toprağa verdiler ve kabri gizlediler.<ref>El-Mufid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-İrşad, Kum, Said b. Cubeyr, 1428 k. S. 27–28.</ref>  Çünkü Emeviler ve Hariciler eğer Hz. Ali’nin (a.s) kabri şeriflerinin yerini bilecek olsaydılar naaşını kabirden çıkarıp saygısızlık yapabilirlerdi.<ref>Abdulkerim b. Ahmed b. Tavus, Ferhetu’l Gara, s. 93; Meclisi, Bihar, c. 42, s. 222; Mukaddesi, Yadullah’tan naklen, Baz Pejuhi tarih veladet ve şahadeti Masuman (a.s), Kum, İslami Kültür ve Bilimler Araştırması, 1391, s. 239–240.</ref>
Emirilmüminin [[İmam Ali]]’nin (a.s) çocukları [[İmam Hasan]], [[İmam Hüseyin]] ve Muhammed b. Hanifiyye, Abdullah İbn Cafer’le birlikte gece vakti Gariyin (Şimdiki [[Necef]]) denen yerde İmam'ı toprağa verdiler ve kabri gizlediler.<ref>El-Mufid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-İrşad, Kum, Said b. Cubeyr, 1428 k. S. 27–28.</ref>  Çünkü Emeviler ve Hariciler eğer İmam Ali’nin (a.s) kabri şeriflerinin yerini bilecek olsaydılar naaşını kabirden çıkarıp saygısızlık yapabilirlerdi.<ref>Abdulkerim b. Ahmed b. Tavus, Ferhetu’l Gara, s. 93; Meclisi, Bihar, c. 42, s. 222; Mukaddesi, Yadullah’tan naklen, Baz Pejuhi tarih veladet ve şahadeti Masuman (a.s), Kum, İslami Kültür ve Bilimler Araştırması, 1391, s. 239–240.</ref>


===Vasiyetleri===
===Vasiyetleri===
338. satır: 338. satır:
[[Dosya:ضریح امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) zerihi]]
[[Dosya:ضریح امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) zerihi]]
===Mezar-ı Şerifleri===
===Mezar-ı Şerifleri===
İmam Ali (a.s) hicri kameri 40.yılda şehadete ulaştı ve vasiyeti gereğince gizlice defn edildi. İmam Ali’nin (a.s) kabrinin gizli kalması yaklaşık olarak bir asır devam etti. Hz. Ali’nin (a.s) kabrinin gizli kalması için vasiyet etmesinin nedeni, Havariç ve Münafıkların naaşını kabirden çıkararak ona saygısızlıkta bulunacaklarından çekiniyor olmasından dolayıdır.<ref>Meclisi, c. 42, s. 338; Kutbu Ravendi, el-Haraicu ve’l Ceraih, c. 1, s. 234; Mufid, İrşad, c. 1, s. 10.</ref>
İmam Ali (a.s) hicri kameri 40.yılda şehadete ulaştı ve vasiyeti gereğince gizlice defn edildi. İmam Ali’nin (a.s) kabrinin gizli kalması yaklaşık olarak bir asır devam etti. İmam Ali’nin (a.s) kabrinin gizli kalması için vasiyet etmesinin nedeni, Havariç ve Münafıkların naaşını kabirden çıkararak ona saygısızlıkta bulunacaklarından çekiniyor olmasından dolayıdır.<ref>Meclisi, c. 42, s. 338; Kutbu Ravendi, el-Haraicu ve’l Ceraih, c. 1, s. 234; Mufid, İrşad, c. 1, s. 10.</ref>
Emevilerin güç olarak zayıflamasından sonra, o hazretin kabr-i şeriflerinin gizli kalma sebebi ortadan kalmış oldu ve onun kabrinin bulunduğu yerin açıklanması için ortam oluştu. İmam Ali’nin (a.s) kabrinin yerini yalnızca çocukları ve has yarenleri bilmekteydi. [[İmam Cafer Sadık]] (a.s) Abbasi halifelerinden Mansur’un zamanında hicrî 135. Yılda ilk kez Hz. Ali’nin (a.s) kabri şeriflerinin yerini açıklayarak Necef’teki kabrin yerini göstermiştir.<ref>Mufid, İrşad, s. 13.</ref>
Emevilerin güç olarak zayıflamasından sonra, o hazretin kabr-i şeriflerinin gizli kalma sebebi ortadan kalmış oldu ve onun kabrinin bulunduğu yerin açıklanması için ortam oluştu. İmam Ali’nin (a.s) kabrinin yerini yalnızca çocukları ve has yarenleri bilmekteydi. [[İmam Cafer Sadık]] (a.s) Abbasi halifelerinden Mansur’un zamanında hicrî 135. Yılda ilk kez İmam Ali’nin (a.s) kabri şeriflerinin yerini açıklayarak Necef’teki kabrin yerini göstermiştir.<ref>Mufid, İrşad, s. 13.</ref>


==Faziletleri==
==Faziletleri==
363. satır: 363. satır:
Hz. Muhammed’in (s.a.a)  hicret ettiği ve Hz. Ali’nin (a.s) O'nun yatağına yattığı gece "Leyletü'l Mebit" olarak adlandırılır.
Hz. Muhammed’in (s.a.a)  hicret ettiği ve Hz. Ali’nin (a.s) O'nun yatağına yattığı gece "Leyletü'l Mebit" olarak adlandırılır.
===Allah Resulünün Kardeşi===
===Allah Resulünün Kardeşi===
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’ye girdikten sonra önce Muhacirler arasında, daha sonra Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik akdi kıydı. Her ikisinde de Hz. Ali’ye : “Sen dünya ve [[ahiret]]te benim kardeşimsin,” diyerek aralarında [[Kardeşlik Ayeti|kardeşlik akdi]] kıydı.<ref>İbn Abdulbirr, el-İstiyab, el-Emin’in nakli ile A’yanu’ş Şia, Beyrut, Daru’t Tearif Lilmetbuat, 1418 k/1998 m. C. 2, s. 27.</ref>
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’ye girdikten sonra önce Muhacirler arasında, daha sonra Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik akdi kıydı. Her ikisinde de İmam Ali’ye : “Sen dünya ve [[ahiret]]te benim kardeşimsin,” diyerek aralarında [[Kardeşlik Ayeti|kardeşlik akdi]] kıydı.<ref>İbn Abdulbirr, el-İstiyab, el-Emin’in nakli ile A’yanu’ş Şia, Beyrut, Daru’t Tearif Lilmetbuat, 1418 k/1998 m. C. 2, s. 27.</ref>


=== Reddu'ş Şems===
=== Reddu'ş Şems===
[[Hicrî yedinci yıl]]da gün</nowiki>lerden bir gün [[Hz. Peygamber]]'le (s.a.a)  Hz. Ali (a.s) öğlen [[namaz]]ını kıldılar ve [[Hz. Resulullah]] (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) bir iş için görevlendirdi, ama Hz. Ali ikindi namazını kılmamıştı. Hz. Ali (a.s) geri dönünce, Peygamber Efendimiz başını Hz. Ali’nin (a.s) kucağına koyarak uyudu. Bu sırada güneş batmıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) uykudan uyanınca “Allah’ım! Senin kulun Ali, kendisini Peygamberi için korudu, güneşi onun için geri döndür.” diye dua etti. Bu sırada güneş geri döndü. Hz. Ali (a.s) kalkarak [[abdest]] aldı ve ikindi namazını kıldı.Sonra güneş yeniden battı.<ref>Emini, c. 3, s. 140; Şuşteri, İhkaku’l Hak, c. 5, s. 522.</ref>
[[Hicrî yedinci yıl]]da gün</nowiki>lerden bir gün [[Hz. Peygamber]]'le (s.a.a)  İmam Ali (a.s) öğlen [[namaz]]ını kıldılar ve [[Hz. Resulullah]] (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) bir iş için görevlendirdi, ama İmam Ali ikindi namazını kılmamıştı. İmam Ali (a.s) geri dönünce, Peygamber Efendimiz başını İmam Ali’nin (a.s) kucağına koyarak uyudu. Bu sırada güneş batmıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) uykudan uyanınca “Allah’ım! Senin kulun Ali, kendisini Peygamberi için korudu, güneşi onun için geri döndür.” diye dua etti. Bu sırada güneş geri döndü. İmam Ali (a.s) kalkarak [[abdest]] aldı ve ikindi namazını kıldı.Sonra güneş yeniden battı.<ref>Emini, c. 3, s. 140; Şuşteri, İhkaku’l Hak, c. 5, s. 522.</ref>
===Beraat Suresinin İblağ Edilmesi===
===Beraat Suresinin İblağ Edilmesi===
[[Tövbe suresi]]nin ilk ayetleri ‘[[Müşrik]]lerin [[tevhit]] inancına inanmaları ve [[Müslüman]]ların zümresine katılmaları, ancak inat etmeleri durumunda savaşa hazırlıklı olmaları ve her nerede tutuklanırlarsa öldürüleceklerini bilmeleri gerektiğine dair kendilerine dört ay süre tanınması’ hakkında indiğinde [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[hac]] merasimine katılma düşüncesinde değildi. Bundan dolayı ilahî emir gereği: ‘Bu emri Peygamberin kendisi veya ondan olan birisi insanlara ulaştırmalı ve bu iki kişi dışında kimsenin bu iş için salahiyetinin olmadığı’  belirtilince,<ref>İbn Hişam, c. 4, s. 545.</ref> [[Hz. Muhammed Mustafa]] (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) çağırarak ondan [[Mekke]]’ye gitmesini ve Mina’da [[Kurban Bayramı]] günü [[Beraat suresi]]ni Müşriklere tebliğ ederek ulaştırmasını istedi.<ref>Taberi, c. 6, cüz, 10; İbn Hişam, c. 4, s. 188–190.</ref><br />
[[Tövbe suresi]]nin ilk ayetleri ‘[[Müşrik]]lerin [[tevhit]] inancına inanmaları ve [[Müslüman]]ların zümresine katılmaları, ancak inat etmeleri durumunda savaşa hazırlıklı olmaları ve her nerede tutuklanırlarsa öldürüleceklerini bilmeleri gerektiğine dair kendilerine dört ay süre tanınması’ hakkında indiğinde [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[hac]] merasimine katılma düşüncesinde değildi. Bundan dolayı ilahî emir gereği: ‘Bu emri Peygamberin kendisi veya ondan olan birisi insanlara ulaştırmalı ve bu iki kişi dışında kimsenin bu iş için salahiyetinin olmadığı’  belirtilince,<ref>İbn Hişam, c. 4, s. 545.</ref> [[Hz. Muhammed Mustafa]] (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) çağırarak ondan [[Mekke]]’ye gitmesini ve Mina’da [[Kurban Bayramı]] günü [[Beraat suresi]]ni Müşriklere tebliğ ederek ulaştırmasını istedi.<ref>Taberi, c. 6, cüz, 10; İbn Hişam, c. 4, s. 188–190.</ref><br />
===Hak Hadisi===
===Hak Hadisi===
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
375. satır: 375. satır:


===Seddul Ebvab===
===Seddul Ebvab===
[[Hz. Peygamber Efendimiz]] (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) kapısı dışında Mescid-i Nebi’ye bakan tüm kapıların kapatılmasını emretti. Bunun nedenini sorduklarında [[Efendimiz (s.a.a)]] şöyle buyurdu: ''“Ben Ali’nin kapısı dışında tüm kapıların kapatılması için görevlendirildim, ama bu konuda tartışmalar yaşandı. [[Allah]]’a andolsun ki hiçbir kapıyı kapatıp, açmadım, ancak bu iş için görevlendirilmiş ve ona itaat etmişimdir.”''<ref>Mutakki Hindi, c. 6, s. 155.</ref>
[[Hz. Peygamber Efendimiz]] (s.a.a) İmam Ali’nin (a.s) kapısı dışında Mescid-i Nebi’ye bakan tüm kapıların kapatılmasını emretti. Bunun nedenini sorduklarında [[Efendimiz (s.a.a)]] şöyle buyurdu: ''“Ben Ali’nin kapısı dışında tüm kapıların kapatılması için görevlendirildim, ama bu konuda tartışmalar yaşandı. [[Allah]]’a andolsun ki hiçbir kapıyı kapatıp, açmadım, ancak bu iş için görevlendirilmiş ve ona itaat etmişimdir.”''<ref>Mutakki Hindi, c. 6, s. 155.</ref>
===Kur’an’ın Bir Araya Toplanması===
===Kur’an’ın Bir Araya Toplanması===
Ana Madde: Kur’an ve İmam Ali’nin (a.s) mushafı
Ana Madde: Kur’an ve İmam Ali’nin (a.s) mushafı
390. satır: 390. satır:
De ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım. ([[Al-i İmran suresi]], 61)<br />
De ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım. ([[Al-i İmran suresi]], 61)<br />


[[Hicrî]] [[onuncu yıl]]ında [[Mübahele]] günü, [[Allah]]’ın yalancılara azap etmesi için [[Müslüman]]larla Necran Hristiyanları arasında lanetleşme yapılması kararlaştırıldı. Bu amaçla, [[Peygamber Efendimiz]] (s.a.a), [[Hz. Ali]], [[Hz. Fatıma]], [[Hz. Hasan]] ve [[Hz. Hüseyin]]’i (a.s) kendisiyle beraber sahraya götürdü. Hristiyanlar Peygamber'in (s.a.a) kendisinden çok emin bir şekilde yalnızca en yakınlarını kendisiyle getirdiğini görünce, korkarak cizye ödemeyi kabul ettiler.<ref>Suyuti, ed-Durru’l Mensur, 61. Ayetin açıklaması, Zamahşeri, Al-i İmran Suresi 61. Ayetin açıklaması, Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, Al-i İmran Suresi, 61. Ayetin açıklaması, Tabatabai, Al-i İmran Suresi, 61. Ayetin açıklaması.</ref>
[[Hicrî]] [[onuncu yıl]]ında [[Mübahele]] günü, [[Allah]]’ın yalancılara azap etmesi için [[Müslüman]]larla Necran Hristiyanları arasında lanetleşme yapılması kararlaştırıldı. Bu amaçla, [[Peygamber Efendimiz]] (s.a.a), [[İmam Ali]], [[Hz. Fatıma]], [[Hz. Hasan]] ve [[Hz. Hüseyin]]’i (a.s) kendisiyle beraber sahraya götürdü. Hristiyanlar Peygamber'in (s.a.a) kendisinden çok emin bir şekilde yalnızca en yakınlarını kendisiyle getirdiğini görünce, korkarak cizye ödemeyi kabul ettiler.<ref>Suyuti, ed-Durru’l Mensur, 61. Ayetin açıklaması, Zamahşeri, Al-i İmran Suresi 61. Ayetin açıklaması, Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, Al-i İmran Suresi, 61. Ayetin açıklaması, Tabatabai, Al-i İmran Suresi, 61. Ayetin açıklaması.</ref>


===Tathir Ayeti===
===Tathir Ayeti===
396. satır: 396. satır:
Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. ([[Ahzab suresi]], 33)<br>
Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. ([[Ahzab suresi]], 33)<br>


[[Şia]] ulemalarına göre, bu [[ayet]] [[Peygamber Efendimiz]]'in (s.a.a) eşi Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuş ve nüzul anında orada Peygamberimizin (s.a.a) yanı sıra Hz. Ali (a.s), [[Hz. Fatıma (s.a)]], [[Hz. Hasan (s.a)]] ve [[Hz. Hüseyin (s.a)]] de bulunmaktaydı. [[Tathir ayeti]] nazil olduktan sonra [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) oturduğu bir parçayı (kisa) alarak “[[Kisa]] (Aba)  kendisinin, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in üzerine örttü. Sonra ellerini göğe doğru kaldırarak şöyle [[dua]] etti: “Allah’ım! Benim [[Ehlibeyt]]im bu dört kişidir, bunları her türlü kir ve kötülükten temizle.”<ref>İbn Babeveyh, c. 2, s. 403; Seyyid Kutub, c. 6, s. 586; Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, c. 8, s. 559.</ref>
[[Şia]] ulemalarına göre, bu [[ayet]] [[Peygamber Efendimiz]]'in (s.a.a) eşi Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuş ve nüzul anında orada Peygamberimizin (s.a.a) yanı sıra İmam Ali (a.s), [[Hz. Fatıma (s.a)]], [[Hz. Hasan (s.a)]] ve [[Hz. Hüseyin (s.a)]] de bulunmaktaydı. [[Tathir ayeti]] nazil olduktan sonra [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) oturduğu bir parçayı (kisa) alarak “[[Kisa]] (Aba)  kendisinin, İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in üzerine örttü. Sonra ellerini göğe doğru kaldırarak şöyle [[dua]] etti: “Allah’ım! Benim [[Ehlibeyt]]im bu dört kişidir, bunları her türlü kir ve kötülükten temizle.”<ref>İbn Babeveyh, c. 2, s. 403; Seyyid Kutub, c. 6, s. 586; Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, c. 8, s. 559.</ref>


=== Meveddet Ayeti===
=== Meveddet Ayeti===
408. satır: 408. satır:
İbn Ebi’l Hadid, [[Hicrî]] yedinci yüzyıl mutezili Ehli Sünnet âlimlerindendir. [[Nehcü’l Belağa]]’ya yazdığı açıklamanın mukaddimesinde şöyle yazmaktadır: Düşmanlarının faziletlerini itiraf ettiği ve faziletlerini inkâr edemeyip, gizleyemedikleri kişi hakkında ne diyebilirim ki? Herkes Emevilerin, [[İslam]] ülkelerinin doğusundan batısına kadar ellerinin her yere ulaştığını biliyor, onlar her hile ve desise ile O'nun azamet nurunu söndürmeye çalışmış, O'nu kötüleyen ve kınayan çok sayıda [[hadis]]ler uydurmuş, tüm minberlerde O'na lanet okutmuş, O'nu övenleri tehdit etmek bir yana hapislere atarak öldürmüşler. O'nun faziletini anlatan yahut adını yücelten [[hadis]] ve [[rivayet]]leri hatta insanların çocuklarına Ali adını koymalarını bile yasaklamışlardı. Ama tüm bunların etki etmemesi bir yana O'nun adı daha da yücelmiş ve daha da üstün olmuştur. O, misk gibiydi, her ne kadar çok örtülürse atmosfere daha çok güzel koku yaymaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 16–17;</ref> {{enot| İbn Ebi’l Hadid’e ait cümlelerin bu bölümdeki tercümesi Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti’nin eseri olan “Maarif ve Maarif” kitabının Ali b. Ebi Talib maddesinden yararlanılmıştır.}}
İbn Ebi’l Hadid, [[Hicrî]] yedinci yüzyıl mutezili Ehli Sünnet âlimlerindendir. [[Nehcü’l Belağa]]’ya yazdığı açıklamanın mukaddimesinde şöyle yazmaktadır: Düşmanlarının faziletlerini itiraf ettiği ve faziletlerini inkâr edemeyip, gizleyemedikleri kişi hakkında ne diyebilirim ki? Herkes Emevilerin, [[İslam]] ülkelerinin doğusundan batısına kadar ellerinin her yere ulaştığını biliyor, onlar her hile ve desise ile O'nun azamet nurunu söndürmeye çalışmış, O'nu kötüleyen ve kınayan çok sayıda [[hadis]]ler uydurmuş, tüm minberlerde O'na lanet okutmuş, O'nu övenleri tehdit etmek bir yana hapislere atarak öldürmüşler. O'nun faziletini anlatan yahut adını yücelten [[hadis]] ve [[rivayet]]leri hatta insanların çocuklarına Ali adını koymalarını bile yasaklamışlardı. Ama tüm bunların etki etmemesi bir yana O'nun adı daha da yücelmiş ve daha da üstün olmuştur. O, misk gibiydi, her ne kadar çok örtülürse atmosfere daha çok güzel koku yaymaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 16–17;</ref> {{enot| İbn Ebi’l Hadid’e ait cümlelerin bu bölümdeki tercümesi Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti’nin eseri olan “Maarif ve Maarif” kitabının Ali b. Ebi Talib maddesinden yararlanılmıştır.}}


İbn Ebu’l Hadid sözünün devamında şunları yazmaktadır: Her faziletin başlangıç dizesi ve her insanlık imtiyazının kaynağı olan kişi hakkında ne diyebilirim ki? Her fırka ve grup kendisini Hz. Ali'ye (s.a) bağlamakta ve Onunla olan bağlantısıyla  övünmektedir. O, tüm imtiyaz ve seçkilerin başlangıç kaynağı idi. Bu meydanda  kimse O'nu geçememiş ve O bu mücadelenin öncüsü olmuştur.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>
İbn Ebu’l Hadid sözünün devamında şunları yazmaktadır: Her faziletin başlangıç dizesi ve her insanlık imtiyazının kaynağı olan kişi hakkında ne diyebilirim ki? Her fırka ve grup kendisini İmam Ali'ye (s.a) bağlamakta ve Onunla olan bağlantısıyla  övünmektedir. O, tüm imtiyaz ve seçkilerin başlangıç kaynağı idi. Bu meydanda  kimse O'nu geçememiş ve O bu mücadelenin öncüsü olmuştur.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>


===Kelam İlmi===
===Kelam İlmi===
İbn Ebi’l Hadid şöyle demektedir: İlahiyat ilmi ve [[Allah]] Teâlâ’nın sıfatlarını tanımak ilimlerin eşrefi ve en üstünüdür. Bu ilmin detaylı açıklaması Hz. Ali (a.s) ile başlamıştır. Bu ilimde görüş sahipleri olanlar, O'nun öğrencileridir. [[Tevhit]] ve [[Adl]] ehli olan Mutezile, onun öğrencileri ve ashabıdırlar. Zira onların öncüleri olan Vasıl b. Ata, Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. Hanefiyye’nin öğrencisidir. Ebu Haşim ise babasının öğrencisidir, babası da İmam Ali’nin (a.s) öğrencidir.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>
İbn Ebi’l Hadid şöyle demektedir: İlahiyat ilmi ve [[Allah]] Teâlâ’nın sıfatlarını tanımak ilimlerin eşrefi ve en üstünüdür. Bu ilmin detaylı açıklaması İmam Ali (a.s) ile başlamıştır. Bu ilimde görüş sahipleri olanlar, O'nun öğrencileridir. [[Tevhit]] ve [[Adl]] ehli olan Mutezile, onun öğrencileri ve ashabıdırlar. Zira onların öncüleri olan Vasıl b. Ata, Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. Hanefiyye’nin öğrencisidir. Ebu Haşim ise babasının öğrencisidir, babası da İmam Ali’nin (a.s) öğrencidir.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>


Eş’ariler de Hz. Ali’de (a.s) sonlanmaktadırlar. Şöyle ki bu fırkanın kurucusu Ebu’l Hasan Ali b. (İsmail b.) Ebu Beşer Eş’ari’dir. O, Ebu Ali Cubbai’nin öğrencisidir ve o da Mutezilenin üstatlarından birisidir. Dolayısıyla Eş’arilik de nihayetinde Mutezilenin üstadına dayanmaktadır ve O, İmam Ali’dir (a.s).<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>
Eş’ariler de İmam Ali’de (a.s) sonlanmaktadırlar. Şöyle ki bu fırkanın kurucusu Ebu’l Hasan Ali b. (İsmail b.) Ebu Beşer Eş’ari’dir. O, Ebu Ali Cubbai’nin öğrencisidir ve o da Mutezilenin üstatlarından birisidir. Dolayısıyla Eş’arilik de nihayetinde Mutezilenin üstadına dayanmaktadır ve O, İmam Ali’dir (a.s).<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>
[[İmamiye]] ve Zeydiye’nin de Hz. Ali’ye (a.s) mensup oldukları açıktır ve açıklanmaya ihtiyaç duymamaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>
[[İmamiye]] ve Zeydiye’nin de İmam Ali’ye (a.s) mensup oldukları açıktır ve açıklanmaya ihtiyaç duymamaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 17.</ref>


===Fıkıh İlmi===
===Fıkıh İlmi===
427. satır: 427. satır:


===Tefsir===
===Tefsir===
İbn Ebi’l Hadid, şöyle diyor: Hz. Ali (a.s) tefsir ilminin kurucusudur ve her kim tefsirlere müracaat edecek olursa bunu açıkça görür. İster o kısımdaki [[ayet]] doğrudan O'nun tarafından tefsir edilmiş olsun ve isterse o ayetin tefsiri İbn Abbas tarafından yapılmış olsun. Çünkü nihayetinde O da Hz. Ali’den almıştır. İbn Abbas’a senin ilmin ile amcaoğlunun (İmam Ali’nin) ilminin nispeti nedir? Diye sorulduğunda İbn Abbas şöyle cevap vermiştir: "Sonsuz bir okyanusta bir yağmur tanesi gibidir."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 19.</ref>
İbn Ebi’l Hadid, şöyle diyor: Hz. Ali (a.s) tefsir ilminin kurucusudur ve her kim tefsirlere müracaat edecek olursa bunu açıkça görür. İster o kısımdaki [[ayet]] doğrudan O'nun tarafından tefsir edilmiş olsun ve isterse o ayetin tefsiri İbn Abbas tarafından yapılmış olsun. Çünkü nihayetinde O da İmam Ali’den almıştır. İbn Abbas’a senin ilmin ile amcaoğlunun (İmam Ali’nin) ilminin nispeti nedir? Diye sorulduğunda İbn Abbas şöyle cevap vermiştir: "Sonsuz bir okyanusta bir yağmur tanesi gibidir."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 19.</ref>


===Tarikat İlmi===
===Tarikat İlmi===
437. satır: 437. satır:
[[Dosya:تصویر نسخه قرن6 نهج البلاغه.gif|küçükresim|Nehc el Belağa'nın H.k 544'te yazılmış eski versiyonunun bir görüntüsü.]]
[[Dosya:تصویر نسخه قرن6 نهج البلاغه.gif|küçükresim|Nehc el Belağa'nın H.k 544'te yazılmış eski versiyonunun bir görüntüsü.]]
===Fesahat ve Belagat===
===Fesahat ve Belagat===
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Fesahat açısından Hz. Ali (a.s), fasihlerin öncüsü ve belagatçıların başıdır. O'nun kelamı hakkında şöyle denmiştir: “O'nun kelamı [[Allah]]’ın kelamından aşağı, mahlûkun kelamından üstündür.” Ve buna en açık tanık [[Nehcü’l Belağa]]’dır. Kendi zamanının en fasihlerinden olan Abdulhamid b. Yahya, Hz. Ali’nin (s.a) yetmiş hutbesini ezberlediğini ve fesahetinin O'nun edebi kaynağından başladığını söylemiştir. İbn Nubate ise şöyle demiştir: hutbelerden hazine ezberledim, ondan her ne kadar alırsam azalmaz, aksine artar. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) vaaz ve nasihatlerinden yüz fasıl ezberledim.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref>
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Fesahat açısından İmam Ali (a.s), fasihlerin öncüsü ve belagatçıların başıdır. O'nun kelamı hakkında şöyle denmiştir: “O'nun kelamı [[Allah]]’ın kelamından aşağı, mahlûkun kelamından üstündür.” Ve buna en açık tanık [[Nehcü’l Belağa]]’dır. Kendi zamanının en fasihlerinden olan Abdulhamid b. Yahya, İmam Ali’nin (s.a) yetmiş hutbesini ezberlediğini ve fesahetinin O'nun edebi kaynağından başladığını söylemiştir. İbn Nubate ise şöyle demiştir: hutbelerden hazine ezberledim, ondan her ne kadar alırsam azalmaz, aksine artar. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) vaaz ve nasihatlerinden yüz fasıl ezberledim.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref>


===Sufi ve Tasavvuf serisi ===
===Sufi ve Tasavvuf serisi ===
448. satır: 448. satır:
Velayet ayeti; müfessirler onun şan-ı nüzulunu (nüzul sebebini) o hazreti yüzüğünü sadaka olarak vermesi olarak bilmişlerdir. Bu durum İmam’ın (a.s) rükû halinde iken gelen fakire yüzüğünü bağışlamasıdır.  Tebliğ ve ikmal ayeti; Gadir-i Hum olayında nazil olmuştur. Bunun konusunda Hz. Peygamber’in (s.a.a) halka beyan ettiği Gadir hadisi, Şiaların Emir’ül Müminin Ali’nin (a.s) imameti konusundaki en önemli delilleridir. Gadir-i Hum olayı Hz. Peygamber’in (s.a.a) ömrünün son yılında yaşanmış ve İmam Ali’nin (a.s) imametini konusunda onu tebrik etmişlerdir.
Velayet ayeti; müfessirler onun şan-ı nüzulunu (nüzul sebebini) o hazreti yüzüğünü sadaka olarak vermesi olarak bilmişlerdir. Bu durum İmam’ın (a.s) rükû halinde iken gelen fakire yüzüğünü bağışlamasıdır.  Tebliğ ve ikmal ayeti; Gadir-i Hum olayında nazil olmuştur. Bunun konusunda Hz. Peygamber’in (s.a.a) halka beyan ettiği Gadir hadisi, Şiaların Emir’ül Müminin Ali’nin (a.s) imameti konusundaki en önemli delilleridir. Gadir-i Hum olayı Hz. Peygamber’in (s.a.a) ömrünün son yılında yaşanmış ve İmam Ali’nin (a.s) imametini konusunda onu tebrik etmişlerdir.
İmam Ali’nin (a.s) imamet ve velayetine delil olan bazı ayet ve rivayetler aynı zamanda açık olarak onun imametine işaret etmez ve İmam Ali’nin (a.s) faziletlerinin göstergesidir. Bu ayet ve hadisler şöyledir: Tethir ayeti, Mübahele ayeti, Sadıkın ayeti, Hayr’ul Beriyye ayeti, Ehlez-Zikr ayeti, Şira ayeti, Necva ayeti, Salih’ul Müminin ayeti, Sakaleyn hadisi, Medinet’ül İlm hadisi, Re’yet hadisi, Kesa hadisi, Vesayet hadisi, Yevm’ud-Dar hadisi, Teyr hadisi, Muahat hadisi,  Menzilet hadisi, Velayet hadisi, Sefine hadisi, Sedd’ul Ebvab hadisi.
İmam Ali’nin (a.s) imamet ve velayetine delil olan bazı ayet ve rivayetler aynı zamanda açık olarak onun imametine işaret etmez ve İmam Ali’nin (a.s) faziletlerinin göstergesidir. Bu ayet ve hadisler şöyledir: Tethir ayeti, Mübahele ayeti, Sadıkın ayeti, Hayr’ul Beriyye ayeti, Ehlez-Zikr ayeti, Şira ayeti, Necva ayeti, Salih’ul Müminin ayeti, Sakaleyn hadisi, Medinet’ül İlm hadisi, Re’yet hadisi, Kesa hadisi, Vesayet hadisi, Yevm’ud-Dar hadisi, Teyr hadisi, Muahat hadisi,  Menzilet hadisi, Velayet hadisi, Sefine hadisi, Sedd’ul Ebvab hadisi.
==Hz. Ali'in Sire ve yaşamı==
==İmam Ali'in Sire ve yaşamı==
===Ahlaki Özellikleri===
===Ahlaki Özellikleri===
===Cömertliği===
===Cömertliği===


İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Hz. Ali’nin (a.s) cömertlik durumu aşikardır. [[Oruç]] tutar, [[iftar]]ını ise ihtiyaç sahiplerine verirdi. "Ve onlar ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve esire verirler, onları doyururlar." ([[İnsan suresi]], 8) ayeti onun hakkında nazil olmuştur. Müfessirlerin dediğine göre Hz. Ali’nin (a.s) bir gün dört dirhemi vardı. Bir dirhemini gece, bir dirhemini gündüz, üçüncü dirhemini gizli ve dördüncü dirhemini ise açıkça [[sadaka]] verdi. Bunun üzerine "Onlar mallarını gece gündüz; gizli ve açık [[Allah]] yolunda harcarlar." ([[Bakara]], 274) ayeti nazil oldu. Kendi eliyle [[Medine]]’deki hurmalıklarını suladığı söylenmiştir. Nitekim elleri nasır bağlamış ve ondan gelen ücreti ise sadaka olarak vermiş, buna rağmen kendisi yemek yerine karnına taş bağlamıştır. Diyorlar ki: hiçbir zaman hiçbir dilenciye “yok” demedi.
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: İmam Ali’nin (a.s) cömertlik durumu aşikardır. [[Oruç]] tutar, [[iftar]]ını ise ihtiyaç sahiplerine verirdi. "Ve onlar ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve esire verirler, onları doyururlar." ([[İnsan suresi]], 8) ayeti onun hakkında nazil olmuştur. Müfessirlerin dediğine göre İmam Ali’nin (a.s) bir gün dört dirhemi vardı. Bir dirhemini gece, bir dirhemini gündüz, üçüncü dirhemini gizli ve dördüncü dirhemini ise açıkça [[sadaka]] verdi. Bunun üzerine "Onlar mallarını gece gündüz; gizli ve açık [[Allah]] yolunda harcarlar." ([[Bakara]], 274) ayeti nazil oldu. Kendi eliyle [[Medine]]’deki hurmalıklarını suladığı söylenmiştir. Nitekim elleri nasır bağlamış ve ondan gelen ücreti ise sadaka olarak vermiş, buna rağmen kendisi yemek yerine karnına taş bağlamıştır. Diyorlar ki: hiçbir zaman hiçbir dilenciye “yok” demedi.


Bir gün Mahfen b. Mahfen Muaviye’nin yanına geldi. Muaviye ona nereden geliyorsun? diye sordu. Mahfen Muaviye’nin hoşuna gitsin diye, "İnsanların en cimrisinin (yani Ali’nin (a.s)) yanından geliyorum", dedi. Muaviye dedi ki, sana yazıklar olsun; eğer yanında bir depo dolusu altın ve bir depo dolusu saman olsa, altın deposunu saman deposundan daha erken ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak birisi hakkında nasıl böyle konuşabilirsin?!". Evet İmam Ali'nin (s.a) düşmanları bile onun cömertliğini itiraf etmek zorunda kalmıştır. <ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 21–22.</ref>
Bir gün Mahfen b. Mahfen Muaviye’nin yanına geldi. Muaviye ona nereden geliyorsun? diye sordu. Mahfen Muaviye’nin hoşuna gitsin diye, "İnsanların en cimrisinin (yani Ali’nin (a.s)) yanından geliyorum", dedi. Muaviye dedi ki, sana yazıklar olsun; eğer yanında bir depo dolusu altın ve bir depo dolusu saman olsa, altın deposunu saman deposundan daha erken ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak birisi hakkında nasıl böyle konuşabilirsin?!". Evet İmam Ali'nin (s.a) düşmanları bile onun cömertliğini itiraf etmek zorunda kalmıştır. <ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 21–22.</ref>
459. satır: 459. satır:
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: İmam Ali (a.s) alçakgönüllülük, bağış, büyüklük, hatayı görmezlikten gelme konularında herkesten daha toleranslı idi. Nitekim [[Cemel Vakıası]] bunun en güzel örneğidir. Şöyle ki onun en azılı düşmanlarından olan Mervan b. Hakem’i ele geçirince onu azat etmiş ve işlediği büyük hatasından geçmiştir. Abdullah ibn Zübeyr, halkın önünde İmam Ali’ye (a.s) kötü sözler sarf etmekteydi. Abdullah ibn Zübeyr, [[Ayşe]]’nin ordusu ile Basra’ya gelince bir hutbe okumuş ve hutbesinde ağzına gelen her şeyi O'nun hakkında söylemiş ve hatta, "şimdi insanların en alçağı ve düşüğü (neuzibillah) sizin şehrinize doğru geliyor" demiştir. Ancak İmam (a.s) onu ele geçirince onu bağışlamış ve ona yalnızca şöyle demiştir: "Git, seni gözüm görmesin." Nitekim düşmanlarından birisi Said b. As’ı Cemel Savaşı'ndan sonra [[Mekke]]’de ele geçirmiş, ancak ona sırtını dönmüş bir şey dememiştir.
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: İmam Ali (a.s) alçakgönüllülük, bağış, büyüklük, hatayı görmezlikten gelme konularında herkesten daha toleranslı idi. Nitekim [[Cemel Vakıası]] bunun en güzel örneğidir. Şöyle ki onun en azılı düşmanlarından olan Mervan b. Hakem’i ele geçirince onu azat etmiş ve işlediği büyük hatasından geçmiştir. Abdullah ibn Zübeyr, halkın önünde İmam Ali’ye (a.s) kötü sözler sarf etmekteydi. Abdullah ibn Zübeyr, [[Ayşe]]’nin ordusu ile Basra’ya gelince bir hutbe okumuş ve hutbesinde ağzına gelen her şeyi O'nun hakkında söylemiş ve hatta, "şimdi insanların en alçağı ve düşüğü (neuzibillah) sizin şehrinize doğru geliyor" demiştir. Ancak İmam (a.s) onu ele geçirince onu bağışlamış ve ona yalnızca şöyle demiştir: "Git, seni gözüm görmesin." Nitekim düşmanlarından birisi Said b. As’ı Cemel Savaşı'ndan sonra [[Mekke]]’de ele geçirmiş, ancak ona sırtını dönmüş bir şey dememiştir.


Hz. Ali’nin (a.s) Cemel Savaşı'ndan sonra Ayşe’ye davranışı meşhurdur. Ayşe’ye galip gelince, ona kıymet vermiş ve onu [[Medine]]’ye göndermek istediğinde Abd Kays kabilesinden yirmi kadına erkek elbisesi giydirmiş ve ellerine hamail kılıcı vererek onunla göndermiştir. Oysa Ayşe yol boyunca durmadan Hz. Ali’ye (a.s) beddua ederek hakaret etmiş ve benim saygınlığımı çiğneyerek beni erkeklerle birlikte gönderdi demiştir. Ancak Medine’ye ulaştıklarında (yüzleri örtülü) erkek elbisesi giymiş kadınlar ona dönerek: "bak gör, seninle birlikte buraya gelen bizler kadınız" demişlerdir.[[Ayşe]] ile birlikte Hz. İmam Ali’ye (a.s) karşı savaşıp İmam'ın bazı yârenlerini öldüren Basra halkının hepsini azat etmiş ve ordusuna hiç kimseye dokunmamalarını emrederek "her kim silahını yere koyarsa azattır" diye buyurmuştur. Ne onlardan esir almış ve ne de ganimet olarak onlardan mal almıştır. [[Hz. Peygamber]]in (s.a.a) [[Mekke’nin Fethi]]nde Mekkelilere yaptığının aynısını yapmıştır.
İmam Ali’nin (a.s) Cemel Savaşı'ndan sonra Ayşe’ye davranışı meşhurdur. Ayşe’ye galip gelince, ona kıymet vermiş ve onu [[Medine]]’ye göndermek istediğinde Abd Kays kabilesinden yirmi kadına erkek elbisesi giydirmiş ve ellerine hamail kılıcı vererek onunla göndermiştir. Oysa Ayşe yol boyunca durmadan İmam Ali’ye (a.s) beddua ederek hakaret etmiş ve benim saygınlığımı çiğneyerek beni erkeklerle birlikte gönderdi demiştir. Ancak Medine’ye ulaştıklarında (yüzleri örtülü) erkek elbisesi giymiş kadınlar ona dönerek: "bak gör, seninle birlikte buraya gelen bizler kadınız" demişlerdir.[[Ayşe]] ile birlikte Hz. İmam Ali’ye (a.s) karşı savaşıp İmam'ın bazı yârenlerini öldüren Basra halkının hepsini azat etmiş ve ordusuna hiç kimseye dokunmamalarını emrederek "her kim silahını yere koyarsa azattır" diye buyurmuştur. Ne onlardan esir almış ve ne de ganimet olarak onlardan mal almıştır. [[Hz. Peygamber]]in (s.a.a) [[Mekke’nin Fethi]]nde Mekkelilere yaptığının aynısını yapmıştır.


Muaviye Ordusu, [[Sıffin]]’de İmam Ali’nin (s.a) ordusunun suyunu kesmiş ve O'nun ordusu ile Fırat havzası arasında engel koymuşlardı. Muaviye’nin ordusunun ileri gelenleri şöyle diyorlardı: Ali ve ordusunu susuz bir şekilde kılıçtan geçirelim, nitekim o da [[Osman]]’ı susuz öldürmüştü! Daha sonra İmam Ali’nin (a.s) ordusu savaşarak suyu onların elinden geri aldılar. Bu esnada İmam'ın askerlerinden bazıları da "Muaviye ordusunun susuzluktan bitkin düşerek susuz ölmeleri için Muaviye’nin ordusundan kimsenin su almasına izin vermemeliyiz" demişlerdi. Ancak Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: " Biz asla böyle yapmayacağız. Fırat’ın bir kısmından yararlanmaları için onlara izin verin."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 22–24.</ref>
Muaviye Ordusu, [[Sıffin]]’de İmam Ali’nin (s.a) ordusunun suyunu kesmiş ve O'nun ordusu ile Fırat havzası arasında engel koymuşlardı. Muaviye’nin ordusunun ileri gelenleri şöyle diyorlardı: Ali ve ordusunu susuz bir şekilde kılıçtan geçirelim, nitekim o da [[Osman]]’ı susuz öldürmüştü! Daha sonra İmam Ali’nin (a.s) ordusu savaşarak suyu onların elinden geri aldılar. Bu esnada İmam'ın askerlerinden bazıları da "Muaviye ordusunun susuzluktan bitkin düşerek susuz ölmeleri için Muaviye’nin ordusundan kimsenin su almasına izin vermemeliyiz" demişlerdi. Ancak Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: " Biz asla böyle yapmayacağız. Fırat’ın bir kısmından yararlanmaları için onlara izin verin."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 22–24.</ref>


===Tebessüm ve Güler Yüzlülüğü===
===Tebessüm ve Güler Yüzlülüğü===
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Hz. Ali’nin (a.s) güler yüzlü ve tebessümlü oluşu insanlar arasında deyim olmuştu. Nitekim düşmanları Hz. Ali’nin (a.s) bu sıfatını O'nun için bir ayıp saymışlardır! Hz. İmam’ın (a.s) Sa’sa’a b. Suhan ve öteki yarenleri şöyle diyorlar: "Ali (a.s) bizim aramızda bizlerden biri gibiydi, kendisi için hiçbir ayrıcalığa sahip değildi, ancak tevazu ve alçakgönüllülüğünün yanı sıra o kadar heybetli idi ki O'nun karşısında, kendimizi elinde kılıç tutmuş bir adamın eli altında, elleri kolları bağlı bir esir gibi hissederdik."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 25.</ref>
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: İmam Ali’nin (a.s) güler yüzlü ve tebessümlü oluşu insanlar arasında deyim olmuştu. Nitekim düşmanları İmam Ali’nin (a.s) bu sıfatını O'nun için bir ayıp saymışlardır! Hz. İmam’ın (a.s) Sa’sa’a b. Suhan ve öteki yarenleri şöyle diyorlar: "Ali (a.s) bizim aramızda bizlerden biri gibiydi, kendisi için hiçbir ayrıcalığa sahip değildi, ancak tevazu ve alçakgönüllülüğünün yanı sıra o kadar heybetli idi ki O'nun karşısında, kendimizi elinde kılıç tutmuş bir adamın eli altında, elleri kolları bağlı bir esir gibi hissederdik."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 25.</ref>


===Allah Yolunda Cihadı===
===Allah Yolunda Cihadı===
İbn Ebi’l Hadid, şöyle diyor: Hz. Ali’nin (a.s) dost ve düşmanları O'nun mücahitlerin başı olduğunu itiraf etmektedirler. Onun karşısında kimse bu sıfata layık değildir. Herkes, [[İslam]]’ın [[müşrik]]lerle yaptığı en zor ve en ağır savaşın [[Bedir Savaşı]] olduğunu biliyor. Bu savaşta müşriklerden yetmiş kişi öldürülmüştür. Bunlardan yarısı Hz. Ali (a.s) tarafından öldürülmüş ve diğer yarısı ise Meleklerin yardımı ile öteki [[Müslüman]]larca öldürülmüştür. Hz. Ali’nin (a.s) [[Uhud]], [[Ahzab]], [[Hayber Savaşı|Hayber]], [[Huneyn]] ve diğer [[gazve]]lerdeki durumu da tarihte meşhurdur.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref>
İbn Ebi’l Hadid, şöyle diyor: İmam Ali’nin (a.s) dost ve düşmanları O'nun mücahitlerin başı olduğunu itiraf etmektedirler. Onun karşısında kimse bu sıfata layık değildir. Herkes, [[İslam]]’ın [[müşrik]]lerle yaptığı en zor ve en ağır savaşın [[Bedir Savaşı]] olduğunu biliyor. Bu savaşta müşriklerden yetmiş kişi öldürülmüştür. Bunlardan yarısı İmam Ali (a.s) tarafından öldürülmüş ve diğer yarısı ise Meleklerin yardımı ile öteki [[Müslüman]]larca öldürülmüştür. İmam Ali’nin (a.s) [[Uhud]], [[Ahzab]], [[Hayber Savaşı|Hayber]], [[Huneyn]] ve diğer [[gazve]]lerdeki durumu da tarihte meşhurdur.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref>


===Cesurluğu===
===Cesurluğu===
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: O, cesurluk meydanının bir numarası idi. Geçmişteki (kahramanları) insanların aklından çıkarttı ve gelecektekileri de kendisiyle yok etti. Hz. Ali’nin (a.s) savaşlardaki konum ve pozisyonu tarihte öyle meşhur olmuştur ki [[Kıyamet]]'e kadar onu misal olarak söyleyeceklerdir. Asla kaçmayan, kahraman bir yiğitti. Orduların çokluğundan korkmamış, yokluk diyarına göndermediği kimse ile tutuşmamış ve hiçbir zaman ikincisine ihtiyaç duyulan bir darbe vurmamıştır. İkisinden birisinin ölmesiyle insanların zarar görmemesi için Muaviye’yi mübarezeye (teke tek savaşmaya) çağırdığında Amr b. As, Muaviye’ye şöyle dedi: "Ali sana karşı insaflı davrandı." Muaviye ona dönerek şöyle dedi: "Benimle olduğun süre zarfında bana asla hiç bu şekilde bir kazık atmamıştın! Sen beni hiçbir zaman kimsenin pençesinden kaçamadığı kişiye karşı mı mübarezeye çağırıyorsun? Öyle sanıyorum ki benden sonra Şam’a hükmetmeyi gönlünden geçiriyorsun!"<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 20.</ref>
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: O, cesurluk meydanının bir numarası idi. Geçmişteki (kahramanları) insanların aklından çıkarttı ve gelecektekileri de kendisiyle yok etti. İmam Ali’nin (a.s) savaşlardaki konum ve pozisyonu tarihte öyle meşhur olmuştur ki [[Kıyamet]]'e kadar onu misal olarak söyleyeceklerdir. Asla kaçmayan, kahraman bir yiğitti. Orduların çokluğundan korkmamış, yokluk diyarına göndermediği kimse ile tutuşmamış ve hiçbir zaman ikincisine ihtiyaç duyulan bir darbe vurmamıştır. İkisinden birisinin ölmesiyle insanların zarar görmemesi için Muaviye’yi mübarezeye (teke tek savaşmaya) çağırdığında Amr b. As, Muaviye’ye şöyle dedi: "Ali sana karşı insaflı davrandı." Muaviye ona dönerek şöyle dedi: "Benimle olduğun süre zarfında bana asla hiç bu şekilde bir kazık atmamıştın! Sen beni hiçbir zaman kimsenin pençesinden kaçamadığı kişiye karşı mı mübarezeye çağırıyorsun? Öyle sanıyorum ki benden sonra Şam’a hükmetmeyi gönlünden geçiriyorsun!"<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 20.</ref>


Arap milleti her zaman savaşta Hz. Ali (a.s) ile karşı karşıya kaldığı veya her hangi bir akrabasının Hz. Ali’nin (a.s) eliyle öldürüldüğü için gurur duymaktaydı. Bir gün Muaviye, tahtında uyuya kalmıştı. Gözünü açınca birden Abdullah ibn Zübeyr’i karşısında gördü. Abdullah İbn Zübeyr, ona şaka yolu ile şöyle dedi: “Ey Müminlerin emiri! Eğer istersen seninle bir güreş tutalım.” Muaviye ona şöyle cevap verdi: “Kendine gel ey Abdullah! Görüyorum ki yiğitlik ve cesurluğundan dem vuruyorsun!” Abdullah dedi ki: “Yoksa sen benim cesurluğumu inkâr mı ediyorsun? Ben Ali’nin karşısına çıkmış O'na karşı savaşmış biriyim.” Muaviye dedi ki: “Asla böyle olmadı. Eğer sen bir an bile Ali’nin karşısında durmuş olsaydın sen ve babanı sol eliyle öldürür, sağ elini kullanmazdı bile."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 20–21.</ref>
Arap milleti her zaman savaşta İmam Ali (a.s) ile karşı karşıya kaldığı veya her hangi bir akrabasının İmam Ali’nin (a.s) eliyle öldürüldüğü için gurur duymaktaydı. Bir gün Muaviye, tahtında uyuya kalmıştı. Gözünü açınca birden Abdullah ibn Zübeyr’i karşısında gördü. Abdullah İbn Zübeyr, ona şaka yolu ile şöyle dedi: “Ey Müminlerin emiri! Eğer istersen seninle bir güreş tutalım.” Muaviye ona şöyle cevap verdi: “Kendine gel ey Abdullah! Görüyorum ki yiğitlik ve cesurluğundan dem vuruyorsun!” Abdullah dedi ki: “Yoksa sen benim cesurluğumu inkâr mı ediyorsun? Ben Ali’nin karşısına çıkmış O'na karşı savaşmış biriyim.” Muaviye dedi ki: “Asla böyle olmadı. Eğer sen bir an bile Ali’nin karşısında durmuş olsaydın sen ve babanı sol eliyle öldürür, sağ elini kullanmazdı bile."<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 20–21.</ref>


===İbadi Sire===
===İbadi Sire===
563. satır: 563. satır:
'''[[Ammar Yasir]]:''' [[Hz. Peygamber]]e (s.a.a) iman eden ilk kişilerdendir ve Habeş’e hicret eden ilk Müslüman kafilesi ile birlikte hicret etmiştir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) [[Medine]]’ye hicretinden sonra Ammar da oraya gitmiştir. Kendisi Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra [[Ehlibeyt]] (a.s) ve İmam Ali’yi (a.s) savunma yolunda sağlam ve ilkeli bir duruş sergilemiştir. İkinci halife [[Ömer]] İbn Hattab’ın hükumeti döneminde, bir süreliğine [[Kufe]]’nin emirliğini yapmış, ancak adil bir kişiliğe sahip oluşu ve sade yaşamından dolayı bir grup onun görevden çekilmesi ortamını hazırlamışlardır. Sonra Medine’ye geri dönerek Hz. Ali’nin (a.s) yanında yer almıştır.<ref>Kumpani, s. 412.</ref>
'''[[Ammar Yasir]]:''' [[Hz. Peygamber]]e (s.a.a) iman eden ilk kişilerdendir ve Habeş’e hicret eden ilk Müslüman kafilesi ile birlikte hicret etmiştir. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) [[Medine]]’ye hicretinden sonra Ammar da oraya gitmiştir. Kendisi Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra [[Ehlibeyt]] (a.s) ve İmam Ali’yi (a.s) savunma yolunda sağlam ve ilkeli bir duruş sergilemiştir. İkinci halife [[Ömer]] İbn Hattab’ın hükumeti döneminde, bir süreliğine [[Kufe]]’nin emirliğini yapmış, ancak adil bir kişiliğe sahip oluşu ve sade yaşamından dolayı bir grup onun görevden çekilmesi ortamını hazırlamışlardır. Sonra Medine’ye geri dönerek Hz. Ali’nin (a.s) yanında yer almıştır.<ref>Kumpani, s. 412.</ref>


'''İbn Abbas:'''  Abdullah b. Abbas Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali’nin (a.s) amcaoğludur. Peygamber'den (s.a.a) çok sayıda [[hadis]] nakletmiştir.<ref>Mufid, Emali, s. 140.</ref>  İbn Abbas halifelerin döneminde her zaman Hz. Ali’yi (a.s) hilafet makamına layık görmüş ve İmam Ali’nin (a.s) hükumeti döneminde [[Cemel]], [[Sıffin]] ve [[Nehrevan]] savaşlarında İmam'ın (a.s) yardımına koşmuş ve İmam tarafından Basra valisi olmuştur.<ref>Mufid, Cemel, s. 265; İbn Mezahim, s. 410; İbn Ebi’l Hadid, c. 2, s. 273 ve c. 6, s. 293.</ref>
'''İbn Abbas:'''  Abdullah b. Abbas Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali’nin (a.s) amcaoğludur. Peygamber'den (s.a.a) çok sayıda [[hadis]] nakletmiştir.<ref>Mufid, Emali, s. 140.</ref>  İbn Abbas halifelerin döneminde her zaman İmam Ali’yi (a.s) hilafet makamına layık görmüş ve İmam Ali’nin (a.s) hükumeti döneminde [[Cemel]], [[Sıffin]] ve [[Nehrevan]] savaşlarında İmam'ın (a.s) yardımına koşmuş ve İmam tarafından Basra valisi olmuştur.<ref>Mufid, Cemel, s. 265; İbn Mezahim, s. 410; İbn Ebi’l Hadid, c. 2, s. 273 ve c. 6, s. 293.</ref>


'''Muhammed İbn Ebu Bekir:''' [[Hicri onuncu yıl]]ında dünyaya geldi. Kendisi İmam Ali’nin (a.s) has ashabından idi ve önceki halifelerin Hz. Ali’nin (a.s) hakkını yediklerine inanmaktaydı. Şöyle diyordu: "Hilafet için Hz. Ali’den daha layık kimse yoktur."<ref>Şuşteri, Kamusu’r Rical, c. 7, s. 495.</ref> Muhammed, İmam Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde [[Cemel]], [[Sıffin]] savaşlarında İmam'ın (a.s) yanında yer almıştır. [[Hicri 36 yıl]]ında [[Ramazan ayı]]nda Mısır valisi oldu ve [[Hicri 38. Yıl]]ında [[Safer ayı]]nda Muaviye ordusu tarafından öldürüldü.<ref>İbrahim b. Muhammed, c. 1, s. 224 ve 285; Zerkuli, c. 6, s. 220.</ref>
'''Muhammed İbn Ebu Bekir:''' [[Hicri onuncu yıl]]ında dünyaya geldi. Kendisi İmam Ali’nin (a.s) has ashabından idi ve önceki halifelerin İmam Ali’nin (a.s) hakkını yediklerine inanmaktaydı. Şöyle diyordu: "Hilafet için İmam Ali’den daha layık kimse yoktur."<ref>Şuşteri, Kamusu’r Rical, c. 7, s. 495.</ref> Muhammed, İmam Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde [[Cemel]], [[Sıffin]] savaşlarında İmam'ın (a.s) yanında yer almıştır. [[Hicri 36 yıl]]ında [[Ramazan ayı]]nda Mısır valisi oldu ve [[Hicri 38. Yıl]]ında [[Safer ayı]]nda Muaviye ordusu tarafından öldürüldü.<ref>İbrahim b. Muhammed, c. 1, s. 224 ve 285; Zerkuli, c. 6, s. 220.</ref>


'''[[Meysem-i Tammar]]:''' Meysem Temmar Esedi Kûfi, İmam Ali(a.s), [[İmam Hasan (a.s)]] ve [[İmam Hüseyin]]’in (a.s) has ashabından idi. O, “[[Şortetu’l Hamis]]”ten birisiydi. Bu grup, savaşlarda son nefeslerine kadar İmam Ali’nin (a.s) yanında yer alarak O'na yardım edeceklerine dair İmam Ali (a.s) ile ahitleşmişlerdi.<ref>Berki, s. 3.</ref>
'''[[Meysem-i Tammar]]:''' Meysem Temmar Esedi Kûfi, İmam Ali(a.s), [[İmam Hasan (a.s)]] ve [[İmam Hüseyin]]’in (a.s) has ashabından idi. O, “[[Şortetu’l Hamis]]”ten birisiydi. Bu grup, savaşlarda son nefeslerine kadar İmam Ali’nin (a.s) yanında yer alarak O'na yardım edeceklerine dair İmam Ali (a.s) ile ahitleşmişlerdi.<ref>Berki, s. 3.</ref>
confirmed, movedable, templateeditor
6.098

düzenleme