İmam Ali aleyhi selam: Revizyonlar arasındaki fark
→Hicreten Sonra
Değişiklik özeti yok |
|||
26. satır: | 26. satır: | ||
İmam Ali’nin (a.s) Necef şehrinde bulunan türbeleri, [[Şia]] kültüründe mukaddes mekanlardan ve ziyaretinde dikkat edilen yerlerdendir. Bazı kaynaklarda “İmam Ali’nin hareminde defnolunanlar” unvanıyla yad edilen ileri gelen şahıslar bu mekanda defnolunmuşlardır. | İmam Ali’nin (a.s) Necef şehrinde bulunan türbeleri, [[Şia]] kültüründe mukaddes mekanlardan ve ziyaretinde dikkat edilen yerlerdendir. Bazı kaynaklarda “İmam Ali’nin hareminde defnolunanlar” unvanıyla yad edilen ileri gelen şahıslar bu mekanda defnolunmuşlardır. | ||
==Makam ve Konumu == | ==Makam ve Konumu== | ||
Ali b. Ebi Talib (a.s) sürekli olarak [[Şia]]lar tarafından özel bir makam ve menzilete sahipti [[Hz. Peygamber]] Efendimizden (s.a.a) sonra en iyi, en [[Takva|takvalı]], en âlim insan ve [[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) hak üzere olan halifesiydi. Bu esas gereğince [[sahabe]]lerden bir grubu Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) hayatta olduğu o yıllarda bile İmam Ali’nin (a.s) takipçileri ve yaranları, yani [[Şia]] olarak biliniyorlardı. <ref> Suyuti’nin “Durr’ul Mensur” kitabında naklettiğine göre, “Şia” kelimesi ilk olarak Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından İmam Ali’nin (a.s) bazı özel ashabı için kullanılmıştır. (Suyuti, Durr’ul Mensur, 1404 h.k, c.6, s.379) Bazıları bu rivayet ve buna benzer rivayetlerden “Şia’nın Allah Resulü (s.a.a) döneminde zahir olduğunu çıkarmaktadırlar. (Halim, Teşeyyü, 1389 h.ş, s.73-76).</ref> Şialar, İmam Ali’yi (a.s) Ehli Sünnetin “Halk tarafından seçilen [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) halifesi” inancına<ref> İyci, Şerh’ül Mevakıf, c.8, s.354 .</ref> karşı, “[[Allah]] tarafından bildirilen Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) hemen sonraki halifesi” olarak biliyorlar. <ref> Müfid, Evail’ül Makalat, s.35.</ref><br /> | Ali b. Ebi Talib (a.s) sürekli olarak [[Şia]]lar tarafından özel bir makam ve menzilete sahipti [[Hz. Peygamber]] Efendimizden (s.a.a) sonra en iyi, en [[Takva|takvalı]], en âlim insan ve [[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) hak üzere olan halifesiydi. Bu esas gereğince [[sahabe]]lerden bir grubu Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) hayatta olduğu o yıllarda bile İmam Ali’nin (a.s) takipçileri ve yaranları, yani [[Şia]] olarak biliniyorlardı. <ref> Suyuti’nin “Durr’ul Mensur” kitabında naklettiğine göre, “Şia” kelimesi ilk olarak Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından İmam Ali’nin (a.s) bazı özel ashabı için kullanılmıştır. (Suyuti, Durr’ul Mensur, 1404 h.k, c.6, s.379) Bazıları bu rivayet ve buna benzer rivayetlerden “Şia’nın Allah Resulü (s.a.a) döneminde zahir olduğunu çıkarmaktadırlar. (Halim, Teşeyyü, 1389 h.ş, s.73-76).</ref> Şialar, İmam Ali’yi (a.s) Ehli Sünnetin “Halk tarafından seçilen [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) halifesi” inancına<ref> İyci, Şerh’ül Mevakıf, c.8, s.354 .</ref> karşı, “[[Allah]] tarafından bildirilen Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) hemen sonraki halifesi” olarak biliyorlar. <ref> Müfid, Evail’ül Makalat, s.35.</ref><br /> | ||
[[Şia]]ların inancına göre İmam Ali’nin (a.s) hilafet makamına ulaşması, [[Hicri Kameri 35. yıl]]ın [[Zilhicce]] ayının 19’unda [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) kaç defa ve özellikle [[Gadir]]’de onu “kendi halifesi ve [[İslam]] ümmetinin İmamı” unvanıyla seçtiği geç kalınmış bir kararın uygulamasıydı. Şia inancına göre Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[Gadir]]-i Hum günü söylediği “Men kuntu mevlahu fe Aliyyun mevlahu” ibareti, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Öyle ki orada hazır bulunanlar Ali b. Ebi Talib’i (a.s) tebrik etmiş ve ona “Emir’ül Müminin” lakabıyla hitap etmişlerdir. Asrımızın Alman vatandaşı olan İslam bilimcisi Hans Halim, bu inanca dayanarak, “Ali (a.s) hak olan tek halife, “Emir’ül Müminin” unvanı sadece ona layık ve onun süresi az olan hükümeti, [[Hz. Peygamber]] efendimizin (s.a.a) rihletinden sonra İslam ümmetinin tecrübe etmiş olduğu tek meşru hükümettir. <ref> Halam, Teşeyyü, s.31 .</ref> | [[Şia]]ların inancına göre İmam Ali’nin (a.s) hilafet makamına ulaşması, [[Hicri Kameri 35. yıl]]ın [[Zilhicce]] ayının 19’unda [[Hz. Peygamber]] Efendimizin (s.a.a) kaç defa ve özellikle [[Gadir]]’de onu “kendi halifesi ve [[İslam]] ümmetinin İmamı” unvanıyla seçtiği geç kalınmış bir kararın uygulamasıydı. Şia inancına göre Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) [[Gadir]]-i Hum günü söylediği “Men kuntu mevlahu fe Aliyyun mevlahu” ibareti, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) halifesini belirlemektedir. Öyle ki orada hazır bulunanlar Ali b. Ebi Talib’i (a.s) tebrik etmiş ve ona “Emir’ül Müminin” lakabıyla hitap etmişlerdir. Asrımızın Alman vatandaşı olan İslam bilimcisi Hans Halim, bu inanca dayanarak, “Ali (a.s) hak olan tek halife, “Emir’ül Müminin” unvanı sadece ona layık ve onun süresi az olan hükümeti, [[Hz. Peygamber]] efendimizin (s.a.a) rihletinden sonra İslam ümmetinin tecrübe etmiş olduğu tek meşru hükümettir. <ref> Halam, Teşeyyü, s.31 .</ref> | ||
== Nesli, Lakapları ve Fiziksel Özellikleri== | ==Nesli, Lakapları ve Fiziksel Özellikleri== | ||
Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf b. Kusay b. Kilab<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.15 .</ref> “Haşimi” ve “Kureyşi” olarak meşhurdur. İmam Ali’nin (a.s) babası olan [[Ebu Talib]] cömert, adaletli ve Arap kabileleri arasında saygı duyulan bir insan; [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) amcası, hamisi ve Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden biri olduğu bildirilmiştir. <ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.1, s.15.</ref> Annesi, Fatıma binti Esed<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve kardeşleri Talip, Akil, Cafer’dir. Kız kardeşleri ise, Hint veya Ümmü Hani, Cemane, Riyte veya Ümmü Talip ve Esma’dır. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.19, s.57 .</ref>Tarihçiler, [[Ebu Talib]] ve Fatıma binti Esed’in evliliklerini, Haşimi bir kadın ve bir erkek arasında olan ilk evlilik olarak bilmişlerdir. <ref> Kanavat, Danişname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.68 .</ref>Bu sebeple İmam Ali (a.s) anne ve baba tarafından Haşimi olan ilk şahıstır. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.6, s.1760 .</ref> | Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf b. Kusay b. Kilab<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.15 .</ref> “Haşimi” ve “Kureyşi” olarak meşhurdur. İmam Ali’nin (a.s) babası olan [[Ebu Talib]] cömert, adaletli ve Arap kabileleri arasında saygı duyulan bir insan; [[Hz. Peygamber]]’in (s.a.a) amcası, hamisi ve Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden biri olduğu bildirilmiştir. <ref> İbn-i Esir, Usd’ul Ğabe, c.1, s.15.</ref> Annesi, Fatıma binti Esed<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve kardeşleri Talip, Akil, Cafer’dir. Kız kardeşleri ise, Hint veya Ümmü Hani, Cemane, Riyte veya Ümmü Talip ve Esma’dır. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.19, s.57 .</ref>Tarihçiler, [[Ebu Talib]] ve Fatıma binti Esed’in evliliklerini, Haşimi bir kadın ve bir erkek arasında olan ilk evlilik olarak bilmişlerdir. <ref> Kanavat, Danişname-i İmam Ali (a.s), c.8, s.68 .</ref>Bu sebeple İmam Ali (a.s) anne ve baba tarafından Haşimi olan ilk şahıstır. <ref> Mesahib, Dairet’ül Maarif-i Farsi, c.6, s.1760 .</ref> | ||
=== Künye, Lakap ve Sıfatları=== | ===Künye, Lakap ve Sıfatları=== | ||
Ali b. Ebi Talib’in (a.s) künyeleri şöyledir: Ebu’l Hasan<ref> Şeyh Müfid, el-İrşad, 1413 h.k, c.1, s.5 .</ref>, Ebu’l Hüseyin, [[Ebu’s-Sibteyn]], [[Ebu’r-Reyhaneteyn]], Ebu Turab ve Ebu’l Eimme ([[İmamlar]] babası). <ref> Mar’eşi Necefi, Movsuet’ul İmamet, 1430 h.k, c.6, s.197 ve 198; Muhammedi Reyşehri, Denışname-i Emir’ül Müminin (a.s) 1398 h.ş, c.14, s.308. .</ref><br /> | Ali b. Ebi Talib’in (a.s) künyeleri şöyledir: Ebu’l Hasan<ref> Şeyh Müfid, el-İrşad, 1413 h.k, c.1, s.5 .</ref>, Ebu’l Hüseyin, [[Ebu’s-Sibteyn]], [[Ebu’r-Reyhaneteyn]], Ebu Turab ve Ebu’l Eimme ([[İmamlar]] babası). <ref> Mar’eşi Necefi, Movsuet’ul İmamet, 1430 h.k, c.6, s.197 ve 198; Muhammedi Reyşehri, Denışname-i Emir’ül Müminin (a.s) 1398 h.ş, c.14, s.308. .</ref><br /> | ||
Yine onun için lakap ve sıfatların kaynağını şöyle saymışlardır: Emir’el Müminin [[Ya'subuddin]] ve’l Müslimin, Haydar, Murtaza, Kasimu’l Cennet ve’n Nar, Sahibu’l-Liva, Sıddıku’l Ekber, Faruk, Mubiru’ş-Şirk ve’l Müşrikin, Katilu’n Nakisin ve’l Kasitin ve’l Marikin, Mevla’l Mumin’in, Şebih-i Harun (Harun’a benzeyen), Nefsu’r-Resul (Peygamberin nefsi), Ehu’r-Resul (Peygamberin kardeşi), [[Zevcu’l Betül]], Seyfullah el-Meslul, Emiru’l Beraret, Katilu’l Fecere, Zu’l Karneyn, Hadi, Seyyidu’l Arap, Keşşafu’l Kureb, Dai, Şahid, Babu’l Medine, Vali, Vasi, Gazi-i din-i Resulullah, Munciz-i Vadeh, en-Nebeu’l Azim, Sıratu’l Müstakim ve’l Enzau’l Batin. <ref> İbn-i Şehraub, c.3, s.321-334 .</ref><br /> | Yine onun için lakap ve sıfatların kaynağını şöyle saymışlardır: Emir’el Müminin [[Ya'subuddin]] ve’l Müslimin, Haydar, Murtaza, Kasimu’l Cennet ve’n Nar, Sahibu’l-Liva, Sıddıku’l Ekber, Faruk, Mubiru’ş-Şirk ve’l Müşrikin, Katilu’n Nakisin ve’l Kasitin ve’l Marikin, Mevla’l Mumin’in, Şebih-i Harun (Harun’a benzeyen), Nefsu’r-Resul (Peygamberin nefsi), Ehu’r-Resul (Peygamberin kardeşi), [[Zevcu’l Betül]], Seyfullah el-Meslul, Emiru’l Beraret, Katilu’l Fecere, Zu’l Karneyn, Hadi, Seyyidu’l Arap, Keşşafu’l Kureb, Dai, Şahid, Babu’l Medine, Vali, Vasi, Gazi-i din-i Resulullah, Munciz-i Vadeh, en-Nebeu’l Azim, Sıratu’l Müstakim ve’l Enzau’l Batin. <ref> İbn-i Şehraub, c.3, s.321-334 .</ref><br /> | ||
“[[Müslüman]]ların emiri”, “önderi”, “komutanı” ve “lideri” manasına gelen “Emir’ülmuminin” lakabı, [[Şia]]ların inancına göre İmam Ali'ye (a.s) özgü bir lakaptır. Şiiler [[Hadis|rivayetlere]] istinaden bu lakabın [[Hz. Resul-ü Ekrem]]'in (s.a.a) döneminde Hz. Ali (a.s) için kullanıldığına ve bu lakabın sadece ona münhasır olup, başta Hulefa-i Raşidin (diğer üç halife) olmak üzere, başkaları için kullanılmasının caiz olmadığınave hatta bu lakabın Şiilerin diğer imamları için bile kullanılmasının doğru olmadığına inanmaktadırlar. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.37, s.334; Hürr-ü Amuli, Vesail’üş-Şia, c.14, s.600 .</ref> | “[[Müslüman]]ların emiri”, “önderi”, “komutanı” ve “lideri” manasına gelen “Emir’ülmuminin” lakabı, [[Şia]]ların inancına göre İmam Ali'ye (a.s) özgü bir lakaptır. Şiiler [[Hadis|rivayetlere]] istinaden bu lakabın [[Hz. Resul-ü Ekrem]]'in (s.a.a) döneminde Hz. Ali (a.s) için kullanıldığına ve bu lakabın sadece ona münhasır olup, başta Hulefa-i Raşidin (diğer üç halife) olmak üzere, başkaları için kullanılmasının caiz olmadığınave hatta bu lakabın Şiilerin diğer imamları için bile kullanılmasının doğru olmadığına inanmaktadırlar. <ref> Meclisi, Bihar’ul Envar, c.37, s.334; Hürr-ü Amuli, Vesail’üş-Şia, c.14, s.600 .</ref> | ||
===Fiziksel Özellikleri === | ===Fiziksel Özellikleri=== | ||
İmam Ali'nin (a.s) yüz ve fiziksel özellikleri hakkında çeşitli kaynaklarda çok sayıda sözler söylenmiştir. İmam Ali (a.s) orta boylu ve dolgun biriydi. İri siyah gözlere sahipti. Kaşları uzunca ve bitişikti. Güzel yüzlü ve. buğday tenli idi. Güler yüzlüydü.Sakalları gür ve güzeldi. Omuzları genişti. <ref> Emin, Sire-i Masuman, c.2, s.13.</ref> Bazı kaynaklara göre Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) İmam Ali'ye (a.s) "Betin" lakabını vermiştir ve bu da İmam Ali'nin (a.s) fiziksel açıdan şişman olarak algılanmasına neden olmuştur. Fakat bazı kaynakların naklettiğine göre, buradaki "Betin" lakabından "bilimle dolu" olması kastedilmiştir. <ref> Tusi, el-Emali, s.293 .</ref> Bu tefsiri onaylayan başka deliller de bulunmaktadır. Nitekim bazı ziyaretnamelerde İmam Ali (a.s) "Betin" sıfatıyla övülmesiyle maksadın şişman olmadığıdır. <ref> Nuri, Müstedrek’ül Vesail, c.18, s.152 .</ref><br />Ali b. Ebi Talib’in (a.s) bedeni gücü hakkında denilmiştir ki “O, her kimle dövüştüyse onu yere sermiştir. <ref> İbn-i Kuteybe, el-Maarif, 1407 h.k, s.121.</ref>” “[[Nehcü’l Belağa]]’nın Şerhi” kitabının yazarı İbn-i Ebi’l Hadid şöyle diyor: “İmam’ın fiziksel gücü, dillere destan olmuştur. Hayber kalesinin kapısını yerinden söküp bir kenara atmış, sonra bir kaç kişi bile onu kaldırıp tekrar yerine koymayı başaramamışlardır. Gerçekten büyük bir put olan Hubel putunu Kâbe’nin üstünden o yere atmıştır. Hilafet döneminde büyük bir taşı yerinden kaldırmış ve altından su akmıştır; oysaki ordunun tamamı bunu başaramamıştır.” <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.21 .</ref> | İmam Ali'nin (a.s) yüz ve fiziksel özellikleri hakkında çeşitli kaynaklarda çok sayıda sözler söylenmiştir. İmam Ali (a.s) orta boylu ve dolgun biriydi. İri siyah gözlere sahipti. Kaşları uzunca ve bitişikti. Güzel yüzlü ve. buğday tenli idi. Güler yüzlüydü.Sakalları gür ve güzeldi. Omuzları genişti. <ref> Emin, Sire-i Masuman, c.2, s.13.</ref> Bazı kaynaklara göre Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) İmam Ali'ye (a.s) "Betin" lakabını vermiştir ve bu da İmam Ali'nin (a.s) fiziksel açıdan şişman olarak algılanmasına neden olmuştur. Fakat bazı kaynakların naklettiğine göre, buradaki "Betin" lakabından "bilimle dolu" olması kastedilmiştir. <ref> Tusi, el-Emali, s.293 .</ref> Bu tefsiri onaylayan başka deliller de bulunmaktadır. Nitekim bazı ziyaretnamelerde İmam Ali (a.s) "Betin" sıfatıyla övülmesiyle maksadın şişman olmadığıdır. <ref> Nuri, Müstedrek’ül Vesail, c.18, s.152 .</ref><br />Ali b. Ebi Talib’in (a.s) bedeni gücü hakkında denilmiştir ki “O, her kimle dövüştüyse onu yere sermiştir. <ref> İbn-i Kuteybe, el-Maarif, 1407 h.k, s.121.</ref>” “[[Nehcü’l Belağa]]’nın Şerhi” kitabının yazarı İbn-i Ebi’l Hadid şöyle diyor: “İmam’ın fiziksel gücü, dillere destan olmuştur. Hayber kalesinin kapısını yerinden söküp bir kenara atmış, sonra bir kaç kişi bile onu kaldırıp tekrar yerine koymayı başaramamışlardır. Gerçekten büyük bir put olan Hubel putunu Kâbe’nin üstünden o yere atmıştır. Hilafet döneminde büyük bir taşı yerinden kaldırmış ve altından su akmıştır; oysaki ordunun tamamı bunu başaramamıştır.” <ref> İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.21 .</ref> | ||
== Hayatı== | ==Hayatı== | ||
[[Dosya:Born in Kaaba.jpg|220px|küçükresim|Hz. Ali'nin Temsili Olarak [[Kabe]]'de Dünyaya Gelişi, Muhammed Ferşçiyan eseri.]] | [[Dosya:Born in Kaaba.jpg|220px|küçükresim|Hz. Ali'nin Temsili Olarak [[Kabe]]'de Dünyaya Gelişi, Muhammed Ferşçiyan eseri.]] | ||
Hz. Ali (a.s) Peygamber [[Efendimiz]]e (a.s) iman getiren ilk erkekti. <ref> Nesai, el-Sünen’ül Kubra, c.5, s.107; İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.15; Ayeti, Tarih-i Peyamber-i İslam s.65; İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.30 .</ref> [[Şialar]]ının birinci imamı<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve Ehli Sünnete göre ise Hulefa-i Raşidin’in (dört büyük halife) dördüncüsüdür. | Hz. Ali (a.s) Peygamber [[Efendimiz]]e (a.s) iman getiren ilk erkekti. <ref> Nesai, el-Sünen’ül Kubra, c.5, s.107; İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.15; Ayeti, Tarih-i Peyamber-i İslam s.65; İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belağa, c.1, s.30 .</ref> [[Şialar]]ının birinci imamı<ref> Müfid, el-İrşad, c.1, s.2 .</ref> ve Ehli Sünnete göre ise Hulefa-i Raşidin’in (dört büyük halife) dördüncüsüdür. | ||
54. satır: | 54. satır: | ||
[[Dosya:قطعه خوشنویسی نام امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) mübarek ismi. Ali Tufaninin eseri]] | [[Dosya:قطعه خوشنویسی نام امام علی.jpg|küçükresim|Hz Ali (a.s) mübarek ismi. Ali Tufaninin eseri]] | ||
=== | ===Hicretten Sonra=== | ||
Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[Medine]]’ye hicret yolunda Giba’ya ulaştığı zaman, İmam Ali (a.s) ve beraberindekilerin ulaşmaları için, orada yaklaşık olarak 15 gün bekledi.<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.161</ref> Medine’de Mescid’ün-Nebi’nin yapımından sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ilk hutbelerinde Muhacirler ve Ensar’ı birbilerinin kardeşi olarak akitlerini okudu ve İmam Ali’yi (s.a) de kendi kardeşliği için seçti.<ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.188</ref> | Peygamber [[Efendimiz]] (s.a.a) [[Medine]]’ye hicret yolunda Giba’ya ulaştığı zaman, İmam Ali (a.s) ve beraberindekilerin ulaşmaları için, orada yaklaşık olarak 15 gün bekledi.<ref> Recebi, Danışname-i İmam Ali (a.s) c.8, s.161</ref> Medine’de Mescid’ün-Nebi’nin yapımından sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ilk hutbelerinde Muhacirler ve Ensar’ı birbilerinin kardeşi olarak akitlerini okudu ve İmam Ali’yi (s.a) de kendi kardeşliği için seçti.<ref> Muadihah, Tarih-i İslam (Asr-ı Bi’set) s.188</ref> | ||
113. satır: | 113. satır: | ||
Ama Haricilerin teslim olmalarından ümitsiz olduktan sonra 14000 kişilik bir ordusunu onların karşısına çıkardı. İmam Ali (a.s) ordusuna savaşı başlatan olmamalarını vurguladı ve sonunda Nehrevanlılar savaşı başlattı. [[Nehrevan savaşın]] başlamasıyla hızlı bir şekilde Haricilerin hepsi öldü ya da yaralandı. Yaralılardan 400 kadarı ailelerine teslim edildi. Bunlara karşı İmam Ali’nin (a.s) ordusundan 10 kişiden azı ölmüştü. Haricilerin Nehrevan’da toplanmasından 10 kişi kaçmıştı ve onlardan biri de [[Abdurrahman b. Mulcem-i Muradi]], İmam Ali’nin (a.s) katili idi. İbn-i Mülcem-i Muradi, [[Kufe]] camisinde [[hicri kameri 40. yıl]]ın [[Ramazan]] ayının 19’unda şafak vakti İmam Ali’yi (a.s) kılıç darbesiyle yaralamıştır. İmam Ali (a.s), iki gün sonra, aynı ayın 21’inde 63 yaşında [[şehadet]]e ulaşmış ve gizlice defnedilmiştir. | Ama Haricilerin teslim olmalarından ümitsiz olduktan sonra 14000 kişilik bir ordusunu onların karşısına çıkardı. İmam Ali (a.s) ordusuna savaşı başlatan olmamalarını vurguladı ve sonunda Nehrevanlılar savaşı başlattı. [[Nehrevan savaşın]] başlamasıyla hızlı bir şekilde Haricilerin hepsi öldü ya da yaralandı. Yaralılardan 400 kadarı ailelerine teslim edildi. Bunlara karşı İmam Ali’nin (a.s) ordusundan 10 kişiden azı ölmüştü. Haricilerin Nehrevan’da toplanmasından 10 kişi kaçmıştı ve onlardan biri de [[Abdurrahman b. Mulcem-i Muradi]], İmam Ali’nin (a.s) katili idi. İbn-i Mülcem-i Muradi, [[Kufe]] camisinde [[hicri kameri 40. yıl]]ın [[Ramazan]] ayının 19’unda şafak vakti İmam Ali’yi (a.s) kılıç darbesiyle yaralamıştır. İmam Ali (a.s), iki gün sonra, aynı ayın 21’inde 63 yaşında [[şehadet]]e ulaşmış ve gizlice defnedilmiştir. | ||
=== Eşleri ve Çocukları=== | ===Eşleri ve Çocukları=== | ||
==== Hz. Fatıma’tuz-Zehra (s.a) ile Evliliği==== | ====Hz. Fatıma’tuz-Zehra (s.a) ile Evliliği==== | ||
:''Ana Madde: [[Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın Evliliği]]'' | :''Ana Madde: [[Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın Evliliği]]'' | ||
133. satır: | 133. satır: | ||
[[Şeyh Mufid]], “İrşad” kitabında İmam Ali’nin (a.s) çocuklarından 27’sinin adlarını zikretmekte ve “Muhsin” adında bir başka çocuğunun düşmesiyle İmam Ali’nin (a.s) çocuklarının sayısı 28’dir. İmam Ali’nin (a.s) çocukları annelerine dikkatle aşağıdaki çizelgede gelmiştir: | [[Şeyh Mufid]], “İrşad” kitabında İmam Ali’nin (a.s) çocuklarından 27’sinin adlarını zikretmekte ve “Muhsin” adında bir başka çocuğunun düşmesiyle İmam Ali’nin (a.s) çocuklarının sayısı 28’dir. İmam Ali’nin (a.s) çocukları annelerine dikkatle aşağıdaki çizelgede gelmiştir: | ||
::: {| class="wikitable" | :::{| class="wikitable" | ||
|- | |- | ||
!Hz. Fatıma (s.a)!!Havle!!Ümmü Habib!! Ümmü'l-Benin!!Leyla!!Esma | !Hz. Fatıma (s.a)!!Havle!!Ümmü Habib!!Ümmü'l-Benin!!Leyla!!Esma | ||
!Ümmü Said | !Ümmü Said | ||
|- | |- | ||
|1. [[İmam Hasan (a.s)|Hasan]]|| 6. Muhammed (Ebu'l-Kasım)||7. Ömer|| 9. [[Hz. Abbas|Abbas]]||13. [[Muhammed Askar]]||15. Yahya ||16. Ümmü'l-Hasan | |1. [[İmam Hasan (a.s)|Hasan]]||6. Muhammed (Ebu'l-Kasım)||7. Ömer||9. [[Hz. Abbas|Abbas]]||13. [[Muhammed Askar]]||15. Yahya||16. Ümmü'l-Hasan | ||
|- | |- | ||
| 2. [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]]|| ||8. Rukayye<ref>Rukayye ve Ömer ikiz kardeşlerdi.</ref>||10. Cafer||14. Ubeydullah|| || 17. Remle | |2. [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin]]|| ||8. Rukayye<ref>Rukayye ve Ömer ikiz kardeşlerdi.</ref>||10. Cafer||14. Ubeydullah|| ||17. Remle | ||
|- | |- | ||
|3. [[Hz. Zeynep (s.a)]]|| || ||11. Osman b. Ali b. Ebi Talib|| || || | |3. [[Hz. Zeynep (s.a)]]|| || ||11. Osman b. Ali b. Ebi Talib|| || || | ||
175. satır: | 175. satır: | ||
Şia ve Ehli Sünnet kaynaklarının nakline göre, İmam Ali’nin (a.s) fedakârlıkları neticesinde Cebrail (a.s) nazil olup, İmam Ali’nin (a.s) özveri ve fedakârlığını Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında överek, şöyle dedi: “Bu, onun gösterdiği fedakârlığın nihayetidir.” Hz. Resulullah (s.a.a) da Cebrail’i tasdik ederek, şöyle buyurdu: “Ben Ali’denim, o da bendendir.” Sonra gökyüzünde bir ses şöyle yankılandı: “Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.”<ref> İbn Esir, el-Kamil fi’t Tarih, c. 2, s. 107.</ref> | Şia ve Ehli Sünnet kaynaklarının nakline göre, İmam Ali’nin (a.s) fedakârlıkları neticesinde Cebrail (a.s) nazil olup, İmam Ali’nin (a.s) özveri ve fedakârlığını Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında överek, şöyle dedi: “Bu, onun gösterdiği fedakârlığın nihayetidir.” Hz. Resulullah (s.a.a) da Cebrail’i tasdik ederek, şöyle buyurdu: “Ben Ali’denim, o da bendendir.” Sonra gökyüzünde bir ses şöyle yankılandı: “Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.”<ref> İbn Esir, el-Kamil fi’t Tarih, c. 2, s. 107.</ref> | ||
===Hendek (Ahzab) Savaşı === | ===Hendek (Ahzab) Savaşı=== | ||
:''Ana Madde: [[Hendek Savaşı]]'' | :''Ana Madde: [[Hendek Savaşı]]'' | ||
234. satır: | 234. satır: | ||
Seyyid Hasan Fatimi “Danışname-i İmam Ali (a.s)” kitabında Hz. Peygamber’in (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) olan ilgisini de Kureyş’in hasadet ve kin gütme sebeplerinden biri olarak bilmektedir. Fatimi’nin dediğine göre, Sakife olayı ve sonrasındaki gelişmeler, Ebu Bekir’in Hz. Peygamber’in halifesi olarak seçilmesi, Onun rihletinden önce de olduğu ve bir grubun İmam Ali’yi (a.s) görevden almak için program yaptıklarını göstermektedir. Fatimi’nin inancına göre, münafıkların darbe alması ile İmam Ali’nin (a.s) kılıcından hesadet edenler bir taraftan ve Kureyş muhacirlerinin Medine Ensarından yedikleri darbe diğer taraftan, Ensar’ı Hz. Peygamber’in halifesini kendi aralarından seçmeğe itmiş ve Ebu Bekir ve diğer Medineli Kureyşlilerde bu fırsattan yararlanmışlardır. Oysaki Emir’ül Müminin Ali (a.s) Hz. Peygamber’i (s.a.a) kefenleme ve defin halindeydi. | Seyyid Hasan Fatimi “Danışname-i İmam Ali (a.s)” kitabında Hz. Peygamber’in (s.a.a) İmam Ali’ye (a.s) olan ilgisini de Kureyş’in hasadet ve kin gütme sebeplerinden biri olarak bilmektedir. Fatimi’nin dediğine göre, Sakife olayı ve sonrasındaki gelişmeler, Ebu Bekir’in Hz. Peygamber’in halifesi olarak seçilmesi, Onun rihletinden önce de olduğu ve bir grubun İmam Ali’yi (a.s) görevden almak için program yaptıklarını göstermektedir. Fatimi’nin inancına göre, münafıkların darbe alması ile İmam Ali’nin (a.s) kılıcından hesadet edenler bir taraftan ve Kureyş muhacirlerinin Medine Ensarından yedikleri darbe diğer taraftan, Ensar’ı Hz. Peygamber’in halifesini kendi aralarından seçmeğe itmiş ve Ebu Bekir ve diğer Medineli Kureyşlilerde bu fırsattan yararlanmışlardır. Oysaki Emir’ül Müminin Ali (a.s) Hz. Peygamber’i (s.a.a) kefenleme ve defin halindeydi. | ||
[[Dosya:خوشنویسی حدیث ولایت علی بن ابیطالب حصنی .jpg|küçükresim|Hadisi-kudsi, Vilayetu Aliyyibni Abi Talib hisni fe men dexele hisni emine min azabi(Ali ibn Abu-Talibin vilayeti benim kalemdir, her kim kaleme dahil olursa azabımdan amanda kalır. Reza Mukaddem.]] | [[Dosya:خوشنویسی حدیث ولایت علی بن ابیطالب حصنی .jpg|küçükresim|Hadisi-kudsi, Vilayetu Aliyyibni Abi Talib hisni fe men dexele hisni emine min azabi(Ali ibn Abu-Talibin vilayeti benim kalemdir, her kim kaleme dahil olursa azabımdan amanda kalır. Reza Mukaddem.]] | ||
===İman Ali’nin (a.s) makamı === | ===İman Ali’nin (a.s) makamı=== | ||
Hz. Peygamber (s.a.a): “Şüphesiz benim halife ve varisem ki borcumu ödeyen, vadelerimi gerçekleştiren, Ali b. Ebi Talib’tir.” İbn-i Hambel, Fezail-i Emir’ül Müminin Ali b. Ebi Talib (a.s), s.225. | Hz. Peygamber (s.a.a): “Şüphesiz benim halife ve varisem ki borcumu ödeyen, vadelerimi gerçekleştiren, Ali b. Ebi Talib’tir.” İbn-i Hambel, Fezail-i Emir’ül Müminin Ali b. Ebi Talib (a.s), s.225. | ||
Sakife gününde İmam Ali (a.s) Ebu Bekir’e biat etmedi ve ondan sonra da asıl biat konusu ve yine biat zamanı hakkında tarihçiler arasında görüş ayrılığı vardır. Bazı kaynakların bildirdiğine göre, İmam Ali’nin (a.s) Ebu Bekir ile mülayim ama uzun ve açık olan bir münazeresi olmuş ve bunun sonucunda Ebu Bekir’i Sakife olayında yaptığı hile ile Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyt’inin (a.s) hakkını görmemezlikten gelmesi sebebiyle yermiştir. Ebu Bekir, Emir’ül Müminin Ali’nin (a.s) getirmiş olduğu delilleri kabul ederek, munkalip olmuş ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi unvanıyla ona biat etme sınırına kadar gitmiştir. Ama sonunda bazı dostlarıyla istişare ettiğinde bu işten vazgeçmiştir. İmam Ali (a.s) değişik münasebetlerle ve birçok konuşmalarında Sakife olayına itiraz ederek, Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi olarak kendi hakkını hatırlatmıştır. En meşhur hutbelerden olan Şıkşıkıye hutbesinde bu konuya değinmiştir. Bazı başka kaynaklara göre, İmam Ali (a.s) Sakife olayından sonra ve Hz. Zehra’nın (s.a) hayatta olduğu zaman, geceleri Hz. Peygamber’in (s.a.a) kızını bir bineğe bindirerek, Ensar’ın evlerine ve ortamlarına götürüp, yardım isteyerek, “Ey Peygamber’in kızı! Biz Ebu Bekir’e biat ettik. Eğer Ali daha önce gelmiş olsaydı, ondan geçmezdik” cevabını alıyordu. İmam Ali (a.s) cevap olarak “Acaba Peygamber’i defnetmeden hilafet konusunda tartışmaya mı girseydim?” diyordu. | Sakife gününde İmam Ali (a.s) Ebu Bekir’e biat etmedi ve ondan sonra da asıl biat konusu ve yine biat zamanı hakkında tarihçiler arasında görüş ayrılığı vardır. Bazı kaynakların bildirdiğine göre, İmam Ali’nin (a.s) Ebu Bekir ile mülayim ama uzun ve açık olan bir münazeresi olmuş ve bunun sonucunda Ebu Bekir’i Sakife olayında yaptığı hile ile Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyt’inin (a.s) hakkını görmemezlikten gelmesi sebebiyle yermiştir. Ebu Bekir, Emir’ül Müminin Ali’nin (a.s) getirmiş olduğu delilleri kabul ederek, munkalip olmuş ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi unvanıyla ona biat etme sınırına kadar gitmiştir. Ama sonunda bazı dostlarıyla istişare ettiğinde bu işten vazgeçmiştir. İmam Ali (a.s) değişik münasebetlerle ve birçok konuşmalarında Sakife olayına itiraz ederek, Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi olarak kendi hakkını hatırlatmıştır. En meşhur hutbelerden olan Şıkşıkıye hutbesinde bu konuya değinmiştir. Bazı başka kaynaklara göre, İmam Ali (a.s) Sakife olayından sonra ve Hz. Zehra’nın (s.a) hayatta olduğu zaman, geceleri Hz. Peygamber’in (s.a.a) kızını bir bineğe bindirerek, Ensar’ın evlerine ve ortamlarına götürüp, yardım isteyerek, “Ey Peygamber’in kızı! Biz Ebu Bekir’e biat ettik. Eğer Ali daha önce gelmiş olsaydı, ondan geçmezdik” cevabını alıyordu. İmam Ali (a.s) cevap olarak “Acaba Peygamber’i defnetmeden hilafet konusunda tartışmaya mı girseydim?” diyordu. | ||
255. satır: | 255. satır: | ||
Ömer'in hilafet dönemi on yıl sürmüştür ve İmam Ali (a.s) Ebubekir'in döneminde olduğu gibi, siyaset işlerinden uzak durmuş, herhangi bir makam ve memuriyeti kabul etmemiştir. Ama müşavir olarak Ömer'in yanında bulunmuş ve defalarca ona yönlendirmeleriyle yardımcı olmuştur. Tıpkı ehlisünnet tarihçilerinin nakillerine gore Ömer, İmam Ali (a.s) ile istişare etmeden bir iş yapmazdı. Zira İmam Ali'nin (a.s) üstün zekasına, dikkatine ve dindarlığına inancı vardı. İmam Ali'nin (a.s) bu dönemdeki fetihler karşısındaki duruşu, aynı Ebubekir'in zamanında olduğu gibi tarafsız kalmak ve sadece meşveret makamında yardımcı olmaktı. Ama bu dönemde fethlerin çoğalması ve daha geniş bir alana yayılması, İmam Ali'nin (a.s) bir önceki döneme nisbetle duruşu ve faliyetleri daha fazla göze batmaktaydı. Hiçbir tarihi kaynak yada hadiste İmam Ali'nin (a.s) fetihlere katıldığı nakledilmemiştir.Aynı şekilde hiç bir nakilde Ömer'in hükümet işlerinin en önemlisi olan fetihlerde İmam Ali (a.s) ile istişare etmemiş olduğu ve İmam Ali’nin (a.s) de görüş bildirmediği nakledilmemiştir. İmam Bakır’dan(a.s) gelen nakilde: Ömer’in hükümet işlerinin en önemlisi fetihlerdir ve İmam Ali 'nin(a.s) görüşlerine göre hareket ederdi. Diğer taraftan İmam Ali’nin (a.s) ashap ve takipçileri Ömer’in dönemindeki fetihlerde önemli roller üstlenmişlerdir. | Ömer'in hilafet dönemi on yıl sürmüştür ve İmam Ali (a.s) Ebubekir'in döneminde olduğu gibi, siyaset işlerinden uzak durmuş, herhangi bir makam ve memuriyeti kabul etmemiştir. Ama müşavir olarak Ömer'in yanında bulunmuş ve defalarca ona yönlendirmeleriyle yardımcı olmuştur. Tıpkı ehlisünnet tarihçilerinin nakillerine gore Ömer, İmam Ali (a.s) ile istişare etmeden bir iş yapmazdı. Zira İmam Ali'nin (a.s) üstün zekasına, dikkatine ve dindarlığına inancı vardı. İmam Ali'nin (a.s) bu dönemdeki fetihler karşısındaki duruşu, aynı Ebubekir'in zamanında olduğu gibi tarafsız kalmak ve sadece meşveret makamında yardımcı olmaktı. Ama bu dönemde fethlerin çoğalması ve daha geniş bir alana yayılması, İmam Ali'nin (a.s) bir önceki döneme nisbetle duruşu ve faliyetleri daha fazla göze batmaktaydı. Hiçbir tarihi kaynak yada hadiste İmam Ali'nin (a.s) fetihlere katıldığı nakledilmemiştir.Aynı şekilde hiç bir nakilde Ömer'in hükümet işlerinin en önemlisi olan fetihlerde İmam Ali (a.s) ile istişare etmemiş olduğu ve İmam Ali’nin (a.s) de görüş bildirmediği nakledilmemiştir. İmam Bakır’dan(a.s) gelen nakilde: Ömer’in hükümet işlerinin en önemlisi fetihlerdir ve İmam Ali 'nin(a.s) görüşlerine göre hareket ederdi. Diğer taraftan İmam Ali’nin (a.s) ashap ve takipçileri Ömer’in dönemindeki fetihlerde önemli roller üstlenmişlerdir. | ||
=== Osman=== | ===Osman=== | ||
İmam Ali (a.s) altı kişilik Şura’da | İmam Ali (a.s) altı kişilik Şura’da | ||
Ana Madde: Altı kişilik Şura | Ana Madde: Altı kişilik Şura | ||
261. satır: | 261. satır: | ||
===Osman’ın hilafet zamanında İmam Ali’nin (a.s) tutumu=== | ===Osman’ın hilafet zamanında İmam Ali’nin (a.s) tutumu=== | ||
İmam Ali (a.s) geçmiş dönemlerin aksine, hükümet işlerinde daha az bulunmuştur. Çok nadir olarak istişare makamında yardımları olmuştur.Bu sebepten dolayı, tarihi kaynaklardan İmam Ali'nin (a.s) Osman'ın hilafet dönemiyle alakalı yardımına dair ya da fetihler konusunda bir görüşü, yönlendirmesi elimize ulaşmamıştır.Önceki halifelere nisbetle bu farklılığın sebebini Osman'ın hilafet yöntemiyle önceki halifeler arasındaki yöntem farklılığı olarak değerlendirilebilinir. Osman açık bir şekilde Allah'ın cc. kitabıyla ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetiyle muhalefete kalkışmış, ilahi sınırları kapatmış, beytülmala olan arzu ve eğilimi, adaletsizlik, yakınlarına ve emevi hanedanına hesapsız ve sınırsız bağışları, önemli hükümet yerlerine Ben-i Ümeyye ve Ben-i Ebi Muid’den atamalar yapması,sonunda Hz. Peygamber'in (s.a.a) ashabına kötülükler yaparak, sürgün edilmelerine sebep olması, İmam Ali'den (a.s) uzaklaşmasına sebep olmuştur. İmam Ali (a.s) Osman'ın yaptığı açıkça Kur’an’a ve Allah Resulü’nün (s.a.a) sünnetinemuhalefeti nedeniyle,önceki halifeler ile olan tutum ve davranışını Osman’a göstermemiştir.Bütün bunlara karşın, Huzeyfe b. Yeman, Salman-ı Farsi ve bir nakile göre Bera b. Azib gibi Emir’ül Müminin Ali'nin (a.s) ashabından bazı şahsiyetlerin Osman'ın zamanındaki fetihlerde bulunduğu tarihi kaynaklardan bildirilmiştir. | İmam Ali (a.s) geçmiş dönemlerin aksine, hükümet işlerinde daha az bulunmuştur. Çok nadir olarak istişare makamında yardımları olmuştur.Bu sebepten dolayı, tarihi kaynaklardan İmam Ali'nin (a.s) Osman'ın hilafet dönemiyle alakalı yardımına dair ya da fetihler konusunda bir görüşü, yönlendirmesi elimize ulaşmamıştır.Önceki halifelere nisbetle bu farklılığın sebebini Osman'ın hilafet yöntemiyle önceki halifeler arasındaki yöntem farklılığı olarak değerlendirilebilinir. Osman açık bir şekilde Allah'ın cc. kitabıyla ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetiyle muhalefete kalkışmış, ilahi sınırları kapatmış, beytülmala olan arzu ve eğilimi, adaletsizlik, yakınlarına ve emevi hanedanına hesapsız ve sınırsız bağışları, önemli hükümet yerlerine Ben-i Ümeyye ve Ben-i Ebi Muid’den atamalar yapması,sonunda Hz. Peygamber'in (s.a.a) ashabına kötülükler yaparak, sürgün edilmelerine sebep olması, İmam Ali'den (a.s) uzaklaşmasına sebep olmuştur. İmam Ali (a.s) Osman'ın yaptığı açıkça Kur’an’a ve Allah Resulü’nün (s.a.a) sünnetinemuhalefeti nedeniyle,önceki halifeler ile olan tutum ve davranışını Osman’a göstermemiştir.Bütün bunlara karşın, Huzeyfe b. Yeman, Salman-ı Farsi ve bir nakile göre Bera b. Azib gibi Emir’ül Müminin Ali'nin (a.s) ashabından bazı şahsiyetlerin Osman'ın zamanındaki fetihlerde bulunduğu tarihi kaynaklardan bildirilmiştir. | ||
===Osman'ın öldürülmesinde İmam Ali'nin (a.s) durumu === | ===Osman'ın öldürülmesinde İmam Ali'nin (a.s) durumu=== | ||
İslam tarihi kaynaklarından elimize ulaşan bilgilere gore, İmam Ali (a.s) [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman'ın öldürülmesi]]ne karşıydı.Bu katlin önüne geçebilmek için iki evladı olan İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'i (a.s) bir kaç kişiyle birlikte Osman'ın evini korumaları için görevlendirmiştir. Bazı kaynakların nakline göre o, Osman'ın ölüm haberini aldıktan sonra ağlamış ve onu korumakla görevli olanları kınayarak, “Bu işin bahane ve mazur götürmeyeceğini” söylemiştir. Seyyit Cafer Murtaza, İmam Ali’nin (a.s) Osman’ın yaptıklarına ciddi olarak muhalif olması, Osman tarafından İmam Hasan’ın (a.s) yardım önerisinin reddedilmesi gibi haberin aksine olan tarihi karine ve belirtilere dikkatle bu durumu uzak ve kabul edilemez olarak bilmiştir. O,İmam Ali’nin (a.s) Osman’ın katledilmesinden dolayı sevinmemesi ve rahatsız olmaması ve yine onun zalimlere karşı koyması ve mazlumlara yardım etmesindeki buyruğundaki istidlaliyle, Bakır Şerif Kurşi’nin “Hayat’ul İmam’ul Hasan (a.s)” adlı kitabındaki nakliyle şöyle diyor: “Olduğu farzedilen bu olay, Osman’ın öldürülmesine katılma nisbeti verilen Hasaneyn’den (a.s) töhmetin kaldırılması sebebiyledir”. Seyyid Murtaza, Hasaneynin (a.s) Emir’ül Müminin Ali (a.s) tarafından gönderilmesi şüphesinden sonra, onun sebebini hilafetten kenara bırakmak değil, taamüden katli önlemek ve onun ailesine su ve yiyecek ulaştırma olarak bilmektedir. Çünkü Osman uygun olmayan işleri sebebiyle hilafet makamından azledilmeği hak etmekteydi. [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman’ın öldürülmesi]]nden önce de İmam Ali (a.s)defalarca arabuluculuk ederek, ona yardımları ulaştırmıştır.Örnek olarak göstericiler onu muhasara ettikleri zaman, onun suyunu kestiler.İmam Ali (a.s) ona su ve yiyecek ulaştırdı. | İslam tarihi kaynaklarından elimize ulaşan bilgilere gore, İmam Ali (a.s) [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman'ın öldürülmesi]]ne karşıydı.Bu katlin önüne geçebilmek için iki evladı olan İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'i (a.s) bir kaç kişiyle birlikte Osman'ın evini korumaları için görevlendirmiştir. Bazı kaynakların nakline göre o, Osman'ın ölüm haberini aldıktan sonra ağlamış ve onu korumakla görevli olanları kınayarak, “Bu işin bahane ve mazur götürmeyeceğini” söylemiştir. Seyyit Cafer Murtaza, İmam Ali’nin (a.s) Osman’ın yaptıklarına ciddi olarak muhalif olması, Osman tarafından İmam Hasan’ın (a.s) yardım önerisinin reddedilmesi gibi haberin aksine olan tarihi karine ve belirtilere dikkatle bu durumu uzak ve kabul edilemez olarak bilmiştir. O,İmam Ali’nin (a.s) Osman’ın katledilmesinden dolayı sevinmemesi ve rahatsız olmaması ve yine onun zalimlere karşı koyması ve mazlumlara yardım etmesindeki buyruğundaki istidlaliyle, Bakır Şerif Kurşi’nin “Hayat’ul İmam’ul Hasan (a.s)” adlı kitabındaki nakliyle şöyle diyor: “Olduğu farzedilen bu olay, Osman’ın öldürülmesine katılma nisbeti verilen Hasaneyn’den (a.s) töhmetin kaldırılması sebebiyledir”. Seyyid Murtaza, Hasaneynin (a.s) Emir’ül Müminin Ali (a.s) tarafından gönderilmesi şüphesinden sonra, onun sebebini hilafetten kenara bırakmak değil, taamüden katli önlemek ve onun ailesine su ve yiyecek ulaştırma olarak bilmektedir. Çünkü Osman uygun olmayan işleri sebebiyle hilafet makamından azledilmeği hak etmekteydi. [[Osman’ın Öldürülmesi Meselesi|Osman’ın öldürülmesi]]nden önce de İmam Ali (a.s)defalarca arabuluculuk ederek, ona yardımları ulaştırmıştır.Örnek olarak göstericiler onu muhasara ettikleri zaman, onun suyunu kestiler.İmam Ali (a.s) ona su ve yiyecek ulaştırdı. | ||
Seyyid Cafer Murtaza beyan ediyor ki Emir’ül Müminin Ali (a.s)Osman’ın hilafetini şer’i bilmiyordu, yapılan bütün usulsüz işlerden haberdardı ve defalarca Osman'a nasihat etmişti, İmam Ali as.Osman'ın öldürülmesiyle muhalifti. Zira bu iş fırsatçılar için bahane olacak ve kan isteme bahanesiyle fitne çıkarılacaktı.Bu yüzden İmam Ali’nin (a.s) bütün çabası Osman’ın hilafetten indirilmesi için ayaklananların Osman'ın hilafetten çekilmesiyle yetinmelerini sağlamaktı.Bu durumda eğer Hasaneyni (a.s) göndermişse de kendilerine atılan töhmeti önlemek maksadıylaydı. O hazretten şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah’a andolsun ki onu o kadar savundum ki günahkar hesap olacağımdan korktum”. | Seyyid Cafer Murtaza beyan ediyor ki Emir’ül Müminin Ali (a.s)Osman’ın hilafetini şer’i bilmiyordu, yapılan bütün usulsüz işlerden haberdardı ve defalarca Osman'a nasihat etmişti, İmam Ali as.Osman'ın öldürülmesiyle muhalifti. Zira bu iş fırsatçılar için bahane olacak ve kan isteme bahanesiyle fitne çıkarılacaktı.Bu yüzden İmam Ali’nin (a.s) bütün çabası Osman’ın hilafetten indirilmesi için ayaklananların Osman'ın hilafetten çekilmesiyle yetinmelerini sağlamaktı.Bu durumda eğer Hasaneyni (a.s) göndermişse de kendilerine atılan töhmeti önlemek maksadıylaydı. O hazretten şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Allah’a andolsun ki onu o kadar savundum ki günahkar hesap olacağımdan korktum”. | ||
287. satır: | 287. satır: | ||
*Abdullah b. Abbas [[Cemel Savaşı]]ndan sonra Basra valisi | *Abdullah b. Abbas [[Cemel Savaşı]]ndan sonra Basra valisi | ||
*[[Ebu Eyüp el-Ensari]] Medine valisi | *[[Ebu Eyüp el-Ensari]] Medine valisi | ||
* Ebu Musa Eş’eri, [[Osman]] tarafından [[Kufe]] valisi olarak atanmış daha sonra Malik Eşter’in önerisi ile İmam Ali (a.s) onu bir müddet görevde tutmuş, ama bir süre sonra hatalarından dolayı azletmiştir. | *Ebu Musa Eş’eri, [[Osman]] tarafından [[Kufe]] valisi olarak atanmış daha sonra Malik Eşter’in önerisi ile İmam Ali (a.s) onu bir müddet görevde tutmuş, ama bir süre sonra hatalarından dolayı azletmiştir. | ||
*Huriyet b. Raşit Ahvaz valisi | *Huriyet b. Raşit Ahvaz valisi | ||
*[[Kumeyl ibn Ziyad]] Heyt valisi | *[[Kumeyl ibn Ziyad]] Heyt valisi | ||
311. satır: | 311. satır: | ||
İmam Ali (a.s) Basra’ya ulaşınca, biatlerini bozanlara nasihat etmeye koyulmuş ve bu şekilde yaşanabilecek bir savaşı önlemeye çalışmıştır.Ancak İmam’ın (a.s) bu girişimleri sonuç vermemiş ve karşı taraf İmam’ın (a.s) yarenlerinden birini öldürerek savaşı başlatmıştır. Zübeyr, savaş başlamadan önce İmam Ali’nin (a.s) Peygamber Efendimiz’in (a.s) Zübeyr’e hitaben buyurduğu bir hadisi kendisine hatırlatması üzerine ordudan ayrılmıştır. Söylene hadis gereğince Peygamber Efendimiz (s.a.a) Zübeyr’e hitaben “Sen bir gün Ali ile savaşa tutuşacaksın” demiştir.Zübeyr sonunda Basra’nın dışında Amr b. Curmuz tarafından öldürülmüştür. Cemel ashabı, birkaç gün muharebeden sonra, çok sayıda ölü vererek yenilmiştir.Bu savaşta Talha öldürülmüş ve Ayşe ise savaş sonrası saygın bir şekilde Medine’ye gönderilmiştir. | İmam Ali (a.s) Basra’ya ulaşınca, biatlerini bozanlara nasihat etmeye koyulmuş ve bu şekilde yaşanabilecek bir savaşı önlemeye çalışmıştır.Ancak İmam’ın (a.s) bu girişimleri sonuç vermemiş ve karşı taraf İmam’ın (a.s) yarenlerinden birini öldürerek savaşı başlatmıştır. Zübeyr, savaş başlamadan önce İmam Ali’nin (a.s) Peygamber Efendimiz’in (a.s) Zübeyr’e hitaben buyurduğu bir hadisi kendisine hatırlatması üzerine ordudan ayrılmıştır. Söylene hadis gereğince Peygamber Efendimiz (s.a.a) Zübeyr’e hitaben “Sen bir gün Ali ile savaşa tutuşacaksın” demiştir.Zübeyr sonunda Basra’nın dışında Amr b. Curmuz tarafından öldürülmüştür. Cemel ashabı, birkaç gün muharebeden sonra, çok sayıda ölü vererek yenilmiştir.Bu savaşta Talha öldürülmüş ve Ayşe ise savaş sonrası saygın bir şekilde Medine’ye gönderilmiştir. | ||
=== Sıffin (Kasitin) Savaşı === | ===Sıffin (Kasitin) Savaşı=== | ||
[[Sıffin Savaşı]], İmam Ali (a.s) ile Kasitin yani Muaviye ve ordusu<ref>Cevheri, c. 3, s. 1152.</ref> arasında [[Safer ayı]]nın [[Hicrî]] [[otuz yedinci yıl]]ında Şam’da Fırat yakınlarında “Sıffin” denen bir yerde gerçekleşmiştir. Bu savaş Hicrî [[otuz sekizinci yıl]]ı [[Ramazan ayı]]nda hakemlik olayı ile sona ermiştir.<ref>Yakubi, c. 2, s. 188; Halife, s. 191.</ref> | [[Sıffin Savaşı]], İmam Ali (a.s) ile Kasitin yani Muaviye ve ordusu<ref>Cevheri, c. 3, s. 1152.</ref> arasında [[Safer ayı]]nın [[Hicrî]] [[otuz yedinci yıl]]ında Şam’da Fırat yakınlarında “Sıffin” denen bir yerde gerçekleşmiştir. Bu savaş Hicrî [[otuz sekizinci yıl]]ı [[Ramazan ayı]]nda hakemlik olayı ile sona ermiştir.<ref>Yakubi, c. 2, s. 188; Halife, s. 191.</ref> | ||
370. satır: | 370. satır: | ||
[[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’ye girdikten sonra önce Muhacirler arasında, daha sonra Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik akdi kıydı. Her ikisinde de İmam Ali’ye : “Sen dünya ve [[ahiret]]te benim kardeşimsin,” diyerek aralarında [[Kardeşlik Ayeti|kardeşlik akdi]] kıydı.<ref>İbn Abdulbirr, el-İstiyab, el-Emin’in nakli ile A’yanu’ş Şia, Beyrut, Daru’t Tearif Lilmetbuat, 1418 k/1998 m. C. 2, s. 27.</ref> | [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[Medine]]’ye girdikten sonra önce Muhacirler arasında, daha sonra Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik akdi kıydı. Her ikisinde de İmam Ali’ye : “Sen dünya ve [[ahiret]]te benim kardeşimsin,” diyerek aralarında [[Kardeşlik Ayeti|kardeşlik akdi]] kıydı.<ref>İbn Abdulbirr, el-İstiyab, el-Emin’in nakli ile A’yanu’ş Şia, Beyrut, Daru’t Tearif Lilmetbuat, 1418 k/1998 m. C. 2, s. 27.</ref> | ||
=== Reddu'ş Şems=== | ===Reddu'ş Şems=== | ||
[[Hicrî yedinci yıl]]da gün | [[Hicrî yedinci yıl]]da gün</nowiki>lerden bir gün [[Hz. Peygamber]]'le (s.a.a) İmam Ali (a.s) öğlen [[namaz]]ını kıldılar ve [[Hz. Resulullah]] (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) bir iş için görevlendirdi, ama İmam Ali ikindi namazını kılmamıştı. İmam Ali (a.s) geri dönünce, Peygamber Efendimiz başını İmam Ali’nin (a.s) kucağına koyarak uyudu. Bu sırada güneş batmıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) uykudan uyanınca “Allah’ım! Senin kulun Ali, kendisini Peygamberi için korudu, güneşi onun için geri döndür.” diye dua etti. Bu sırada güneş geri döndü. İmam Ali (a.s) kalkarak [[abdest]] aldı ve ikindi namazını kıldı.Sonra güneş yeniden battı.<ref>Emini, c. 3, s. 140; Şuşteri, İhkaku’l Hak, c. 5, s. 522.</ref> | ||
===Beraat Suresinin İblağ Edilmesi=== | ===Beraat Suresinin İblağ Edilmesi=== | ||
[[Tövbe suresi]]nin ilk ayetleri ‘[[Müşrik]]lerin [[tevhit]] inancına inanmaları ve [[Müslüman]]ların zümresine katılmaları, ancak inat etmeleri durumunda savaşa hazırlıklı olmaları ve her nerede tutuklanırlarsa öldürüleceklerini bilmeleri gerektiğine dair kendilerine dört ay süre tanınması’ hakkında indiğinde [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[hac]] merasimine katılma düşüncesinde değildi. Bundan dolayı ilahî emir gereği: ‘Bu emri Peygamberin kendisi veya ondan olan birisi insanlara ulaştırmalı ve bu iki kişi dışında kimsenin bu iş için salahiyetinin olmadığı’ belirtilince,<ref>İbn Hişam, c. 4, s. 545.</ref> [[Hz. Muhammed Mustafa]] (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) çağırarak ondan [[Mekke]]’ye gitmesini ve Mina’da [[Kurban Bayramı]] günü [[Beraat suresi]]ni Müşriklere tebliğ ederek ulaştırmasını istedi.<ref>Taberi, c. 6, cüz, 10; İbn Hişam, c. 4, s. 188–190.</ref><br /> | [[Tövbe suresi]]nin ilk ayetleri ‘[[Müşrik]]lerin [[tevhit]] inancına inanmaları ve [[Müslüman]]ların zümresine katılmaları, ancak inat etmeleri durumunda savaşa hazırlıklı olmaları ve her nerede tutuklanırlarsa öldürüleceklerini bilmeleri gerektiğine dair kendilerine dört ay süre tanınması’ hakkında indiğinde [[Hz. Peygamber]] (s.a.a) [[hac]] merasimine katılma düşüncesinde değildi. Bundan dolayı ilahî emir gereği: ‘Bu emri Peygamberin kendisi veya ondan olan birisi insanlara ulaştırmalı ve bu iki kişi dışında kimsenin bu iş için salahiyetinin olmadığı’ belirtilince,<ref>İbn Hişam, c. 4, s. 545.</ref> [[Hz. Muhammed Mustafa]] (s.a.a) İmam Ali’yi (a.s) çağırarak ondan [[Mekke]]’ye gitmesini ve Mina’da [[Kurban Bayramı]] günü [[Beraat suresi]]ni Müşriklere tebliğ ederek ulaştırmasını istedi.<ref>Taberi, c. 6, cüz, 10; İbn Hişam, c. 4, s. 188–190.</ref><br /> | ||
403. satır: | 403. satır: | ||
[[Şia]] ulemalarına göre, bu [[ayet]] [[Peygamber Efendimiz]]'in (s.a.a) eşi Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuş ve nüzul anında orada Peygamberimizin (s.a.a) yanı sıra İmam Ali (a.s), [[Hz. Fatıma (s.a)]], [[Hz. Hasan (s.a)]] ve [[Hz. Hüseyin (s.a)]] de bulunmaktaydı. [[Tathir ayeti]] nazil olduktan sonra [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) oturduğu bir parçayı (kisa) alarak “[[Kisa]] (Aba) kendisinin, İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in üzerine örttü. Sonra ellerini göğe doğru kaldırarak şöyle [[dua]] etti: “Allah’ım! Benim [[Ehlibeyt]]im bu dört kişidir, bunları her türlü kir ve kötülükten temizle.”<ref>İbn Babeveyh, c. 2, s. 403; Seyyid Kutub, c. 6, s. 586; Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, c. 8, s. 559.</ref> | [[Şia]] ulemalarına göre, bu [[ayet]] [[Peygamber Efendimiz]]'in (s.a.a) eşi Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmuş ve nüzul anında orada Peygamberimizin (s.a.a) yanı sıra İmam Ali (a.s), [[Hz. Fatıma (s.a)]], [[Hz. Hasan (s.a)]] ve [[Hz. Hüseyin (s.a)]] de bulunmaktaydı. [[Tathir ayeti]] nazil olduktan sonra [[Hz. Muhammed]] (s.a.a) oturduğu bir parçayı (kisa) alarak “[[Kisa]] (Aba) kendisinin, İmam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in üzerine örttü. Sonra ellerini göğe doğru kaldırarak şöyle [[dua]] etti: “Allah’ım! Benim [[Ehlibeyt]]im bu dört kişidir, bunları her türlü kir ve kötülükten temizle.”<ref>İbn Babeveyh, c. 2, s. 403; Seyyid Kutub, c. 6, s. 586; Tabarsi, Mecmeu’l Beyan, c. 8, s. 559.</ref> | ||
=== Meveddet Ayeti=== | ===Meveddet Ayeti=== | ||
{{Centered pull quote|{{Arabic|قُلْ لَا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى}}}} | {{Centered pull quote|{{Arabic|قُلْ لَا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبٰى}}}} | ||
De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden yakın akrabalarımı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum. ([[Şura suresi]], 23) | De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden yakın akrabalarımı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum. ([[Şura suresi]], 23) | ||
410. satır: | 410. satır: | ||
==Diğer faziletler== | ==Diğer faziletler== | ||
===Bilimlerinin Kaynağı === | ===Bilimlerinin Kaynağı=== | ||
İbn Ebi’l Hadid, [[Hicrî]] yedinci yüzyıl mutezili Ehli Sünnet âlimlerindendir. [[Nehcü’l Belağa]]’ya yazdığı açıklamanın mukaddimesinde şöyle yazmaktadır: Düşmanlarının faziletlerini itiraf ettiği ve faziletlerini inkâr edemeyip, gizleyemedikleri kişi hakkında ne diyebilirim ki? Herkes Emevilerin, [[İslam]] ülkelerinin doğusundan batısına kadar ellerinin her yere ulaştığını biliyor, onlar her hile ve desise ile O'nun azamet nurunu söndürmeye çalışmış, O'nu kötüleyen ve kınayan çok sayıda [[hadis]]ler uydurmuş, tüm minberlerde O'na lanet okutmuş, O'nu övenleri tehdit etmek bir yana hapislere atarak öldürmüşler. O'nun faziletini anlatan yahut adını yücelten [[hadis]] ve [[rivayet]]leri hatta insanların çocuklarına Ali adını koymalarını bile yasaklamışlardı. Ama tüm bunların etki etmemesi bir yana O'nun adı daha da yücelmiş ve daha da üstün olmuştur. O, misk gibiydi, her ne kadar çok örtülürse atmosfere daha çok güzel koku yaymaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 16–17;</ref> {{enot| İbn Ebi’l Hadid’e ait cümlelerin bu bölümdeki tercümesi Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti’nin eseri olan “Maarif ve Maarif” kitabının Ali b. Ebi Talib maddesinden yararlanılmıştır.}} | İbn Ebi’l Hadid, [[Hicrî]] yedinci yüzyıl mutezili Ehli Sünnet âlimlerindendir. [[Nehcü’l Belağa]]’ya yazdığı açıklamanın mukaddimesinde şöyle yazmaktadır: Düşmanlarının faziletlerini itiraf ettiği ve faziletlerini inkâr edemeyip, gizleyemedikleri kişi hakkında ne diyebilirim ki? Herkes Emevilerin, [[İslam]] ülkelerinin doğusundan batısına kadar ellerinin her yere ulaştığını biliyor, onlar her hile ve desise ile O'nun azamet nurunu söndürmeye çalışmış, O'nu kötüleyen ve kınayan çok sayıda [[hadis]]ler uydurmuş, tüm minberlerde O'na lanet okutmuş, O'nu övenleri tehdit etmek bir yana hapislere atarak öldürmüşler. O'nun faziletini anlatan yahut adını yücelten [[hadis]] ve [[rivayet]]leri hatta insanların çocuklarına Ali adını koymalarını bile yasaklamışlardı. Ama tüm bunların etki etmemesi bir yana O'nun adı daha da yücelmiş ve daha da üstün olmuştur. O, misk gibiydi, her ne kadar çok örtülürse atmosfere daha çok güzel koku yaymaktadır.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 16–17;</ref> {{enot| İbn Ebi’l Hadid’e ait cümlelerin bu bölümdeki tercümesi Seyyid Mustafa Hüseyni Deşti’nin eseri olan “Maarif ve Maarif” kitabının Ali b. Ebi Talib maddesinden yararlanılmıştır.}} | ||
444. satır: | 444. satır: | ||
İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Fesahat açısından İmam Ali (a.s), fasihlerin öncüsü ve belagatçıların başıdır. O'nun kelamı hakkında şöyle denmiştir: “O'nun kelamı [[Allah]]’ın kelamından aşağı, mahlûkun kelamından üstündür.” Ve buna en açık tanık [[Nehcü’l Belağa]]’dır. Kendi zamanının en fasihlerinden olan Abdulhamid b. Yahya, İmam Ali’nin (s.a) yetmiş hutbesini ezberlediğini ve fesahetinin O'nun edebi kaynağından başladığını söylemiştir. İbn Nubate ise şöyle demiştir: hutbelerden hazine ezberledim, ondan her ne kadar alırsam azalmaz, aksine artar. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) vaaz ve nasihatlerinden yüz fasıl ezberledim.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref> | İbn Ebi’l Hadid şöyle diyor: Fesahat açısından İmam Ali (a.s), fasihlerin öncüsü ve belagatçıların başıdır. O'nun kelamı hakkında şöyle denmiştir: “O'nun kelamı [[Allah]]’ın kelamından aşağı, mahlûkun kelamından üstündür.” Ve buna en açık tanık [[Nehcü’l Belağa]]’dır. Kendi zamanının en fasihlerinden olan Abdulhamid b. Yahya, İmam Ali’nin (s.a) yetmiş hutbesini ezberlediğini ve fesahetinin O'nun edebi kaynağından başladığını söylemiştir. İbn Nubate ise şöyle demiştir: hutbelerden hazine ezberledim, ondan her ne kadar alırsam azalmaz, aksine artar. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) vaaz ve nasihatlerinden yüz fasıl ezberledim.<ref>İbn Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.</ref> | ||
===Sufi ve Tasavvuf serisi === | ===Sufi ve Tasavvuf serisi=== | ||
Yaklaşık olarak İslam tasavvuf silsilelerinin geneli, kendi silsilelerini İmam Ali’ye (a.s) nispet vermektedirler. “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabında Nasrullah Purcevadi şöyle yazmaktadır: Şeyh Ahmed Ğazali (ölümü: 520 h.k)tasavvuf silsilelerinin oluşmasında etkiliydi ve silsilelerinin kaynağını ona ulaştırmaktadırlar. Bu silsile düzenlemeler (güçlü bir esas ve temelleri olmadığından) nesebi olarak bir şecere düzenlemeğe ve geçmişte yaşamış olan tasavvufçu ve Sufiler vasıtasıyla bu silsilelerini Sahabeye ve Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştırmağa çalışmaktadırlar. “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabındaki Şehram Pazuki’nin sözüyle, bütün tasavvuf ve Sufi silsileleri, kendi şeyh ve pirlerinin icazenamelerini (irşad ve terbiyete şamil olan icaze) Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) bağlamakta ve bu silsileleri daha çok İmam Ali (a.s) yoluyla Hz. Peygamber’e (s.a.a) ulaştırmaktadırlar. İbn-i Ebil Hadid’in sözüne göre, Sufilerin şiar ve sloganı olan “Hırka” bu konuya dalalet etmektedir. | Yaklaşık olarak İslam tasavvuf silsilelerinin geneli, kendi silsilelerini İmam Ali’ye (a.s) nispet vermektedirler. “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabında Nasrullah Purcevadi şöyle yazmaktadır: Şeyh Ahmed Ğazali (ölümü: 520 h.k)tasavvuf silsilelerinin oluşmasında etkiliydi ve silsilelerinin kaynağını ona ulaştırmaktadırlar. Bu silsile düzenlemeler (güçlü bir esas ve temelleri olmadığından) nesebi olarak bir şecere düzenlemeğe ve geçmişte yaşamış olan tasavvufçu ve Sufiler vasıtasıyla bu silsilelerini Sahabeye ve Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştırmağa çalışmaktadırlar. “Danışname-i Cihan-ı İslam” kitabındaki Şehram Pazuki’nin sözüyle, bütün tasavvuf ve Sufi silsileleri, kendi şeyh ve pirlerinin icazenamelerini (irşad ve terbiyete şamil olan icaze) Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) bağlamakta ve bu silsileleri daha çok İmam Ali (a.s) yoluyla Hz. Peygamber’e (s.a.a) ulaştırmaktadırlar. İbn-i Ebil Hadid’in sözüne göre, Sufilerin şiar ve sloganı olan “Hırka” bu konuya dalalet etmektedir. | ||
545. satır: | 545. satır: | ||
Ana Madde: Divan-ı İmam Ali (a.s) | Ana Madde: Divan-ı İmam Ali (a.s) | ||
İmam Ali’ye (a.s) mensup olan şiirler bir divanda toplanarak, defalarca değişik yayınevleri tarafından yayımlanmıştır. | İmam Ali’ye (a.s) mensup olan şiirler bir divanda toplanarak, defalarca değişik yayınevleri tarafından yayımlanmıştır. | ||
=== Yazılar === | ===Yazılar=== | ||
Şia ve Ehlisünnetin bazı kaynaklarında İmam Ali’nin (a.s) yazılarına işaret edilmiştir: | Şia ve Ehlisünnetin bazı kaynaklarında İmam Ali’nin (a.s) yazılarına işaret edilmiştir: | ||
===Cefr ve Camia=== | ===Cefr ve Camia=== |