İçeriğe atla

Nübüvvet: Revizyonlar arasındaki fark

düzenleme özeti yok
Değişiklik özeti yok
13. satır: 13. satır:
}}</onlyinclude>
}}</onlyinclude>
{{Şia inançları}}
{{Şia inançları}}
'''Nübüvvet''' (Arapça: '''النبوة'''), insanların hidayeti için [[Allah]] tarafından görevlendirilen haberci ve elçi anlamına gelir. Yaratılışın hedefine ulaşması ve insanın istenilen noktaya ulaşması için peygamberlerin gönderilmesi zorunludur. Peygamberlerin en önemli özelliği [[vahiy]], mucize ve ismet sıfatına sahip olmalarıdır.<br />
'''Nübüvvet''' (Arapça: '''النبوة'''), insanların hidayeti için [[Allah]] tarafından görevlendirilen haberci ve elçi anlamına gelir. Yaratılışın hedefine ulaşması ve insanın istenilen noktaya ulaşması için peygamberlerin gönderilmesi zorunludur. Peygamberlerin en önemli özelliği [[vahiy]], mucize ve ismet sıfatına sahip olmalarıdır.


Nübüvvet öğretileri dinin ilke ve usullerinden sayılmaktadır ve [[Müslüman]] olmak için ona inanmak şarttır. [[Kur’an]] ve nebevi sünnette isimleri belirtilen peygamberler ile İslam dininin peygamberi [[Hz. Muhammed (s.a.a)]] bu anlamda Allah tarafından görevlendirilen peygamberlerdendir. Nübüvvet, [[Hz. Âdem (a.s)]] ile başlamış ve Kur’an ayetlerinin tasrihi ile Hz. Muhammed Efendimizle (s.a.a) sona ermiştir. [[Şia]]lar ve Sünniler bu konuda aynı görüşe sahiptirler.<br />
Nübüvvet öğretileri dinin ilke ve usullerinden sayılmaktadır ve [[Müslüman]] olmak için ona inanmak şarttır. [[Kur’an]] ve nebevi sünnette isimleri belirtilen peygamberler ile İslam dininin peygamberi [[Hz. Muhammed (s.a.a)]] bu anlamda Allah tarafından görevlendirilen peygamberlerdendir. Nübüvvet, [[Hz. Âdem (a.s)]] ile başlamış ve Kur’an ayetlerinin tasrihi ile Hz. Muhammed Efendimizle (s.a.a) sona ermiştir. [[Şia]]lar ve Sünniler bu konuda aynı görüşe sahiptirler.
==Etimoloji==
==Etimoloji==
===Sözlük Anlamı===
===Sözlük Anlamı===
'''Nübüvvet:''' “n-b-e” veya “n-b-v” kökündendir. Bu sözcük Arapçada birkaç anlamda kullanılmıştır. Haberci<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 162.</ref>, yüksek makam<ref>Tureyhi, c. 1, s. 405.</ref>, mekândan çıkış<ref>Feyumi, c. 2, s. 591.</ref>, aydın yol<ref>Halil b. Ahmed, c. 8, s. 382.</ref> ve gizli ses<ref>Cevheri, c. 1, s. 74.</ref> bu manalardandır.<br />
'''Nübüvvet:''' “n-b-e” veya “n-b-v” kökündendir. Bu sözcük Arapçada birkaç anlamda kullanılmıştır. Haberci<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 162.</ref>, yüksek makam<ref>Tureyhi, c. 1, s. 405.</ref>, mekândan çıkış<ref>Feyumi, c. 2, s. 591.</ref>, aydın yol<ref>Halil b. Ahmed, c. 8, s. 382.</ref> ve gizli ses<ref>Cevheri, c. 1, s. 74.</ref> bu manalardandır.


'''Risalet:''' “r-s-l” kökünden ve mesaj, haber, kitap, peygamberlik, memuriyet ve gönderilmiş<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 283.</ref> anlamlarına gelen mastar isimdir.<ref>Dehhuda, c. 7, s. 84, 105.</ref> Çoğulu, “resail”<ref>Halil b. Ahmed, c. 7, s. 341.</ref> ve “risalat”tır.<ref>Hatemi, c. 1, s. 121.</ref><br />
'''Risalet:''' “r-s-l” kökünden ve mesaj, haber, kitap, peygamberlik, memuriyet ve gönderilmiş<ref>İbn-i Manzur, c. 1, s. 283.</ref> anlamlarına gelen mastar isimdir.<ref>Dehhuda, c. 7, s. 84, 105.</ref> Çoğulu, “resail”<ref>Halil b. Ahmed, c. 7, s. 341.</ref> ve “risalat”tır.<ref>Hatemi, c. 1, s. 121.</ref>


'''Resul:''' bu kelime de “r-s-l” maddesinden olup, huzurla kalkmak anlamında bir mastardır. Dini terminolojide [[inanç]] ve [[ahkâm]]<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 49.</ref> tebliği için gönderilmiş, elçi, haberci ve kendisine vahyolunan demektir.<ref>Telif kurulu, s. 159.</ref>
'''Resul:''' bu kelime de “r-s-l” maddesinden olup, huzurla kalkmak anlamında bir mastardır. Dini terminolojide [[inanç]] ve [[ahkâm]]<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 49.</ref> tebliği için gönderilmiş, elçi, haberci ve kendisine vahyolunan demektir.<ref>Telif kurulu, s. 159.</ref>
38. satır: 38. satır:


==Nebi ve Resul==
==Nebi ve Resul==
“Nebi” ve “resul” kelimesi arasındaki farklar ve ilişkiler konusu kelam ilminin kapsamlı tartışmalarındandır. [[Ahzab suresi]] 40. ayet gibi, Kur’an’ın bazı ayeti kerimelerinde Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) için hem “resul” ve hem de “nebi” kelimeleri birlikte kullanılmıştır. [[Müfessir]] ve [[mütekellimler]] arasında bu iki kelime arasındaki farklar ve ilişkiler ayrıntılı bir biçimde tartışılarak ele alınmıştır.<br />
“Nebi” ve “resul” kelimesi arasındaki farklar ve ilişkiler konusu kelam ilminin kapsamlı tartışmalarındandır. [[Ahzab suresi]] 40. ayet gibi, Kur’an’ın bazı ayeti kerimelerinde Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) için hem “resul” ve hem de “nebi” kelimeleri birlikte kullanılmıştır. [[Müfessir]] ve [[mütekellimler]] arasında bu iki kelime arasındaki farklar ve ilişkiler ayrıntılı bir biçimde tartışılarak ele alınmıştır.


Bunlardan bazıları “resul” ve “nebi” kelimelerinin anlam yönünden müteradif ve mısdak yönünden de bir olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre nebi, resuldür ve resul de nebidir.<ref>Maverdi, s. 184.</ref> Buna karşın ünlü görüşe göre nebi ve resul, mısdak açısından umumi ve hususi mutlaktırlar. Yani her resul, nebidir; ancak her nebi resul değildir. Dolayısıyla bu görüşe göre, nübüvvet makamı insanların ulaşamayacağı derecede yer alan yüce bir makamdır ve bu makam, bazı enbiyaların risalet makamına ulaşmalarına ortam hazırlayıcıdır.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
Bunlardan bazıları “resul” ve “nebi” kelimelerinin anlam yönünden müteradif ve mısdak yönünden de bir olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre nebi, resuldür ve resul de nebidir.<ref>Maverdi, s. 184.</ref> Buna karşın ünlü görüşe göre nebi ve resul, mısdak açısından umumi ve hususi mutlaktırlar. Yani her resul, nebidir; ancak her nebi resul değildir. Dolayısıyla bu görüşe göre, nübüvvet makamı insanların ulaşamayacağı derecede yer alan yüce bir makamdır ve bu makam, bazı enbiyaların risalet makamına ulaşmalarına ortam hazırlayıcıdır.<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
49. satır: 49. satır:
*Resule vahiy, nebiye vahiyden daha yücedir. Resule vahiy, Hz. Cebrail (a.s) eliyle gerçekleşir. Buna karşın nebiye vahiy, başka bir melek, kalbi ilham veya sadık rüyalar yoluyla gerçekleşir.<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 105.</ref><br />
*Resule vahiy, nebiye vahiyden daha yücedir. Resule vahiy, Hz. Cebrail (a.s) eliyle gerçekleşir. Buna karşın nebiye vahiy, başka bir melek, kalbi ilham veya sadık rüyalar yoluyla gerçekleşir.<ref>Curcani, et-Tarifat, s. 105.</ref><br />


Elbette tüm bu farklar bir delille doğru değildir; zira bu iki sözcük bir peygambere ıtlak olmuştur. Örneğin “resul” ve “nebi” kelimeleri Hz. İsa Mesih (a.s) veya Hz. Muhammed Mustafa’ya<ref>Meryem, 51.</ref> (s.a.a) ıtlak olmuştur.<br />
Elbette tüm bu farklar bir delille doğru değildir; zira bu iki sözcük bir peygambere ıtlak olmuştur. Örneğin “resul” ve “nebi” kelimeleri Hz. İsa Mesih (a.s) veya Hz. Muhammed Mustafa’ya<ref>Meryem, 51.</ref> (s.a.a) ıtlak olmuştur.


Bazı hadislerde, bu itirazların yanıtında şöyle denmiştir: Hz. Peygamberin (s.a.a) kişisel meseleleriyle ilintili konularda hitap “nebi” diye gerçekleşmektedir. Örneğin: '''“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle…”'''<ref>Ahzab, 28.</ref> ve “resul” hitabı ise, risalet yüküyle yüklenmesi ve umumi risaletin içeriği ile ilgili olduğu konulardadır. Örneğin: '''“Ey Resul! tebliğ et.”'''<ref>Maide, 67.</ref>-<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>
Bazı hadislerde, bu itirazların yanıtında şöyle denmiştir: Hz. Peygamberin (s.a.a) kişisel meseleleriyle ilintili konularda hitap “nebi” diye gerçekleşmektedir. Örneğin: '''“Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle…”'''<ref>Ahzab, 28.</ref> ve “resul” hitabı ise, risalet yüküyle yüklenmesi ve umumi risaletin içeriği ile ilgili olduğu konulardadır. Örneğin: '''“Ey Resul! tebliğ et.”'''<ref>Maide, 67.</ref>-<ref>Mustafavi, c. 3, s. 116.</ref>


==Peygamberlerin Gönderilmesinin Gerekliliği==
==Peygamberlerin Gönderilmesinin Gerekliliği==
İnsanın dine olan ihtiyacı ve peygamberlerin gerekliliği konusu kelam ilminin en önemli konularındandır ve her zaman mütekellim ve filozofların ilgisini çekmiştir. Bu konu eski zamanlardan beri farklı ekollerdeki düşünürlerin tartışmalarına neden olmuştur. Bu meyanda yalnızca [[Hinduizm]]’de [[Brahmanlar]], ilahî peygamberlerin gönderilişine ve semavi şeriatın nazil olmasını gerekli bilmemektedir. Buna karşın diğer düşünce sahipleri peygamberlik ve nübüvvetin matlup ve istenilen bir şey ve hikmet üzere olduğu, gerekli ve gerekli olmadığı konularında tartışmalar yapmışlardır. Son asırlarda da batılı bazı filozoflar, dinin afyon olduğunu iddia etmiş ve dinler ve ilahî peygamberlerin varlığını gerekli görmedikleri gibi, zararlı, gelişmeye engel, insan özgürlüğü ve milletlerin afyonu olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>Rabbani Gulpeygani, s. 19, 20.</ref>  Ve kendilerince bazı deliller ileri sürmüşlerdir.<br />
İnsanın dine olan ihtiyacı ve peygamberlerin gerekliliği konusu kelam ilminin en önemli konularındandır ve her zaman mütekellim ve filozofların ilgisini çekmiştir. Bu konu eski zamanlardan beri farklı ekollerdeki düşünürlerin tartışmalarına neden olmuştur. Bu meyanda yalnızca [[Hinduizm]]’de [[Brahmanlar]], ilahî peygamberlerin gönderilişine ve semavi şeriatın nazil olmasını gerekli bilmemektedir. Buna karşın diğer düşünce sahipleri peygamberlik ve nübüvvetin matlup ve istenilen bir şey ve hikmet üzere olduğu, gerekli ve gerekli olmadığı konularında tartışmalar yapmışlardır. Son asırlarda da batılı bazı filozoflar, dinin afyon olduğunu iddia etmiş ve dinler ve ilahî peygamberlerin varlığını gerekli görmedikleri gibi, zararlı, gelişmeye engel, insan özgürlüğü ve milletlerin afyonu olduğunu ileri sürmüşlerdir.<ref>Rabbani Gulpeygani, s. 19, 20.</ref>  Ve kendilerince bazı deliller ileri sürmüşlerdir.


Onlardan bazıları dinin dış yönlerine, bazıları ise yalnızca dini ilke ve tartışmalara yöneliktir.
Onlardan bazıları dinin dış yönlerine, bazıları ise yalnızca dini ilke ve tartışmalara yöneliktir.
83. satır: 83. satır:
Bazıları, Allah’ı tanımak ve semavi öğretileri anlamak için nübüvvete ve peygamberlerin gönderilmesine ihtiyaç olmadığını ileri sürmüş ve insanın kendi aklına dayanarak mutluluk yolunu yakalayabileceğini ve Allah’ı tanıyabileceğini iddia etmişlerdir. Eski zamanlarda Brahmanlar<ref>Fahri Razi, Mefatihu’l Gayb, c. 19, s. 157.</ref>, Sabiin, [[Reenkarnasyon]]a<ref>Curcani, Şerhu’l Mevakif, c. 8, s. 234.</ref> inananlar ve Sumniyeler<ref>Taftazani, Şerhu’l Akaidu’n-Nesefiye, s. 85.</ref>, son zamanlarda ise, deistler bu görüşe sahiptirler. Onlar bu görüşleri için kendilerince birkaç delil ileri sürmüşlerdir. Bu görüş, Brahmanlar dışında, Ahmed b. Tayyip Sorhi ve Kutbuddin-i Ravendi gibi Müslüman düşünürlere de atfedilmiştir.<ref>Fahuri ve Halil el-Cer, Tarih-i Felsefe der Cihan-ı İslam, s. 343.</ref> Deistlerin ileri sürdükleri en önemli delilleri şunlardan ibarettir:
Bazıları, Allah’ı tanımak ve semavi öğretileri anlamak için nübüvvete ve peygamberlerin gönderilmesine ihtiyaç olmadığını ileri sürmüş ve insanın kendi aklına dayanarak mutluluk yolunu yakalayabileceğini ve Allah’ı tanıyabileceğini iddia etmişlerdir. Eski zamanlarda Brahmanlar<ref>Fahri Razi, Mefatihu’l Gayb, c. 19, s. 157.</ref>, Sabiin, [[Reenkarnasyon]]a<ref>Curcani, Şerhu’l Mevakif, c. 8, s. 234.</ref> inananlar ve Sumniyeler<ref>Taftazani, Şerhu’l Akaidu’n-Nesefiye, s. 85.</ref>, son zamanlarda ise, deistler bu görüşe sahiptirler. Onlar bu görüşleri için kendilerince birkaç delil ileri sürmüşlerdir. Bu görüş, Brahmanlar dışında, Ahmed b. Tayyip Sorhi ve Kutbuddin-i Ravendi gibi Müslüman düşünürlere de atfedilmiştir.<ref>Fahuri ve Halil el-Cer, Tarih-i Felsefe der Cihan-ı İslam, s. 343.</ref> Deistlerin ileri sürdükleri en önemli delilleri şunlardan ibarettir:
:“Peygamberlerin mesajları ya aklın dedikleri ile aynıdır; bu durumda [[akıl]] varken peygambere ve onun mesajına ihtiyaç yoktur; ya da akla aykırıdır, bu durumda akıl o mesajı kabul etmekten kaçınmaktadır.<ref>Hilli, Keşfu’l Murada fi Şerh-i Tecridi’l İ’tikad, s. 345.</ref> Ve dolayısıyla akli ve rasyonel olarak (akıl kabul etmediği için) onu reddetmek gerekir.”<ref>Lahici, Şerhu’l Usulu’l Hamse, s. 380.</ref>
:“Peygamberlerin mesajları ya aklın dedikleri ile aynıdır; bu durumda [[akıl]] varken peygambere ve onun mesajına ihtiyaç yoktur; ya da akla aykırıdır, bu durumda akıl o mesajı kabul etmekten kaçınmaktadır.<ref>Hilli, Keşfu’l Murada fi Şerh-i Tecridi’l İ’tikad, s. 345.</ref> Ve dolayısıyla akli ve rasyonel olarak (akıl kabul etmediği için) onu reddetmek gerekir.”<ref>Lahici, Şerhu’l Usulu’l Hamse, s. 380.</ref>
Ancak bu iddia doğru değildir, zira:<br />
Ancak bu iddia doğru değildir, zira:


Aklın kabul ettiği ve reddettiği şeyler dışında üçüncü bir şık daha vardır. O da aklın reddetmediği, buna karşın aklın idrak etmekten aciz olduğu bazı öğretilerdir. Şöyle ki vahyi öğretiler iki türlüdür: Ya akıl onları idrak etme gücüne sahiptir (örneğin [[usul-u din]] gibi) ya da o öğretileri doğru bir şekilde idrak etme gücünden acizdir. Böyle bir yerde akıl sessizliğe bürünmekte ve görüş bildirmemektedir.<br />
Aklın kabul ettiği ve reddettiği şeyler dışında üçüncü bir şık daha vardır. O da aklın reddetmediği, buna karşın aklın idrak etmekten aciz olduğu bazı öğretilerdir. Şöyle ki vahyi öğretiler iki türlüdür: Ya akıl onları idrak etme gücüne sahiptir (örneğin [[usul-u din]] gibi) ya da o öğretileri doğru bir şekilde idrak etme gücünden acizdir. Böyle bir yerde akıl sessizliğe bürünmekte ve görüş bildirmemektedir.


Beşer aklının bağımsız olarak idrak etmekten aciz olduğu yerlerde [[akıl]] bir şey söylememekte ve sessizliğe bürünmektedir. Örneğin mebde ve [[mead]]’ın bilinmesi, Allah’ın sıfatları, doğru bir yaşamın yolu<ref>Petersun ve Başkaları, s. 48.</ref> ve bunun gibi yerlerde vahiy bize doğru yolu gösterebilir. Ancak aklın tek başına ulaşabileceği ve öğrenebileceği şeylerde vahiy, o konuda tekit konumunda olmakta ve dindar insanların ona olan itimadını ortaya koymaktadır.<ref>Şerif Murtaza, ez-Zehire fi İlmi’l Kelam, s. 324; Hilli, el-Elfeyn, s. 345.</ref>
Beşer aklının bağımsız olarak idrak etmekten aciz olduğu yerlerde [[akıl]] bir şey söylememekte ve sessizliğe bürünmektedir. Örneğin mebde ve [[mead]]’ın bilinmesi, Allah’ın sıfatları, doğru bir yaşamın yolu<ref>Petersun ve Başkaları, s. 48.</ref> ve bunun gibi yerlerde vahiy bize doğru yolu gösterebilir. Ancak aklın tek başına ulaşabileceği ve öğrenebileceği şeylerde vahiy, o konuda tekit konumunda olmakta ve dindar insanların ona olan itimadını ortaya koymaktadır.<ref>Şerif Murtaza, ez-Zehire fi İlmi’l Kelam, s. 324; Hilli, el-Elfeyn, s. 345.</ref>
99. satır: 99. satır:
“Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.” ([[Cuma]], 2)
“Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.” ([[Cuma]], 2)
*'''Adalet ve Eşitliğin Sağlanması'''
*'''Adalet ve Eşitliğin Sağlanması'''
Peygamberlerin amaçlarından biri, zorbaların karşısında zayıf düşmüş insanları desteklemektir:<br />
Peygamberlerin amaçlarından biri, zorbaların karşısında zayıf düşmüş insanları desteklemektir:


'''“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”''' ([[Hadid]], 25)<br />
'''“Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.”''' ([[Hadid]], 25)


Bu ayet-i kerimeye göre, peygamberler mucize ve açık delillerle insanları hakka davet etmek,  aralarında adaleti sağlamak ve zalimler karşısında onları uyandırıp kıyam etmeleri için gönderilmiştir.
Bu ayet-i kerimeye göre, peygamberler mucize ve açık delillerle insanları hakka davet etmek,  aralarında adaleti sağlamak ve zalimler karşısında onları uyandırıp kıyam etmeleri için gönderilmiştir.
*'''İnsanların Özgürlüğü'''
*'''İnsanların Özgürlüğü'''
İnsanın [[şeytan]] ve nefsi emarenin boyunduruğundan kurtularak, tekamül ve maneviyata doğru yol alması, hak ve batıl yolu bilmesine bağlıdır. Peygamberler, vahiy yoluyla elde ettikleri hidayet ve saadet programını dünya ve ahiret yönünde ihtiyaç duyulan tüm marifetleri insanlara göstermektedirler. Şu ayet-i kerime bu meseleye işaret etmektedir:<br />
İnsanın [[şeytan]] ve nefsi emarenin boyunduruğundan kurtularak, tekamül ve maneviyata doğru yol alması, hak ve batıl yolu bilmesine bağlıdır. Peygamberler, vahiy yoluyla elde ettikleri hidayet ve saadet programını dünya ve ahiret yönünde ihtiyaç duyulan tüm marifetleri insanlara göstermektedirler. Şu ayet-i kerime bu meseleye işaret etmektedir:


'''“Yanlarındaki [[Tevrat]] ve [[İncil]]'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”''' ([[A’raf]], 157)<br />
'''“Yanlarındaki [[Tevrat]] ve [[İncil]]'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”''' ([[A’raf]], 157)


Bu açıklama ile insanlar için gerçek özgürlük peygamberlerin varlığına bağlıdır.
Bu açıklama ile insanlar için gerçek özgürlük peygamberlerin varlığına bağlıdır.
*'''Zulmetten Kurtuluş'''
*'''Zulmetten Kurtuluş'''
İnsanların fikirsel, inançsal, ahlaki ve ameli zulmet ve karanlıklardan kurtulması ve hayat ve yaşantının nur ve aydınlık yönüne doğru hareket etmesi de nübüvvetin amaçlarındandır:<br />
İnsanların fikirsel, inançsal, ahlaki ve ameli zulmet ve karanlıklardan kurtulması ve hayat ve yaşantının nur ve aydınlık yönüne doğru hareket etmesi de nübüvvetin amaçlarındandır:


'''“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”''' ([[İbrahim Suresi|İbrahim]], 1)
'''“Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”''' ([[İbrahim Suresi|İbrahim]], 1)
122. satır: 122. satır:
'''“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.”''' ([[Nisa]], 165)
'''“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.”''' ([[Nisa]], 165)
*'''• Anlaşmazlıkların Giderilmesi İçin Hakemlik''
*'''• Anlaşmazlıkların Giderilmesi İçin Hakemlik''
İnsan toplumları her zaman anlaşmazlık ateşinde yanmış ve yanmaktadır. Kendileri de aralarındaki anlaşmazlığın giderilmesinde başarılı olamamaktadırlar. Çünkü bilgi ve bilimleri her yönden sınırlıdır. Öte yandan kendini beğenmişlik ve bencillik genelde başkalarına itaat etmelerine izin vermemektedir. Ancak Allah’ın sonsuz ve sınırsız ilim deryasından ve okyanusundan ilimlerini alan peygamberler, diğer insanlardan daha üst bir düzeyde yer almaktadır. Dolayısıyla peygamberler anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli bir role sahiptirler. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır:<br />
İnsan toplumları her zaman anlaşmazlık ateşinde yanmış ve yanmaktadır. Kendileri de aralarındaki anlaşmazlığın giderilmesinde başarılı olamamaktadırlar. Çünkü bilgi ve bilimleri her yönden sınırlıdır. Öte yandan kendini beğenmişlik ve bencillik genelde başkalarına itaat etmelerine izin vermemektedir. Ancak Allah’ın sonsuz ve sınırsız ilim deryasından ve okyanusundan ilimlerini alan peygamberler, diğer insanlardan daha üst bir düzeyde yer almaktadır. Dolayısıyla peygamberler anlaşmazlıkların giderilmesinde önemli bir role sahiptirler. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır:


'''“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde anlaşmazlığa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.”''' ([[Bakara]], 213)
'''“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde anlaşmazlığa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir.”''' ([[Bakara]], 213)
*'''Tam ve Eksiksiz Yaşam ve Hayata Davet'''
*'''Tam ve Eksiksiz Yaşam ve Hayata Davet'''
'''“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”''' ([[Enfal]], 24)<br />
'''“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.”''' ([[Enfal]], 24)


Yukarıdaki ayet [[bi’set]]in amaçlarından biri olarak, maddi, manevi, kültürel, ekonomik, siyasi, ahlaki ve sosyal yaşam olmak üzere yaşantı ve hayatın tüm yönlerine değinmektedir.<ref>Misbah Yezdi, s. 23, 56.</ref>
Yukarıdaki ayet [[bi’set]]in amaçlarından biri olarak, maddi, manevi, kültürel, ekonomik, siyasi, ahlaki ve sosyal yaşam olmak üzere yaşantı ve hayatın tüm yönlerine değinmektedir.<ref>Misbah Yezdi, s. 23, 56.</ref>
134. satır: 134. satır:
Peygamberlerin en önemli ve temel özelliği, gaybi ilimleri ile olan ilişkileri ve vahiy aracılığı ile ilahî mesajları almalarıdır. [[Vahiy]], dini terminolojide özel öğretiler ve kati bilgilerdir; Allah katında seçilen bazı insanlara indirilmektedir. Bunun sonucunda gayp âleminden bir kapı ve mana âleminden yeni ufuklar enbiyanın üzerine açılır.<ref>Tabatabai, Vahiy ya Şuur-u Mermuz, s. 104.</ref>
Peygamberlerin en önemli ve temel özelliği, gaybi ilimleri ile olan ilişkileri ve vahiy aracılığı ile ilahî mesajları almalarıdır. [[Vahiy]], dini terminolojide özel öğretiler ve kati bilgilerdir; Allah katında seçilen bazı insanlara indirilmektedir. Bunun sonucunda gayp âleminden bir kapı ve mana âleminden yeni ufuklar enbiyanın üzerine açılır.<ref>Tabatabai, Vahiy ya Şuur-u Mermuz, s. 104.</ref>
===Mucize Kudretine Sahip Olmaları===         
===Mucize Kudretine Sahip Olmaları===         
Allah tarafından gönderilen her peygamberin olağanüstü güç ve kudreti bulunmaktadır. Peygamberler insanoğlunun yapmaktan aciz olduğu ve insanüstü olan bu güçle bir veya birkaç şey yapabilmektedirler. Bu olağanüstü işleri yapmak, onların ilahi yardımlarla donatıldığını ve Ondan yararlandıklarını göstermektedir. Bu olağanüstü işler, peygamberlerin davetlerinin ve sözlerinin ilahî olduğunun bir kanıtıdır.<br />
Allah tarafından gönderilen her peygamberin olağanüstü güç ve kudreti bulunmaktadır. Peygamberler insanoğlunun yapmaktan aciz olduğu ve insanüstü olan bu güçle bir veya birkaç şey yapabilmektedirler. Bu olağanüstü işleri yapmak, onların ilahi yardımlarla donatıldığını ve Ondan yararlandıklarını göstermektedir. Bu olağanüstü işler, peygamberlerin davetlerinin ve sözlerinin ilahî olduğunun bir kanıtıdır.


Bu olağanüstü işleri yapmak [[mucize]] olarak adlandırılmaktadır. Kısacası mucizeden maksat, nübüvvet (peygamberlik) iddiası ve meydan okuma ile birlikte karşısında kimsenin bir şey yapamayacağı ve önünü alamayacağı olağanüstü işlerin yapılmasıdır.<ref>Mufid, en-Nuketu’l İ’tikadiye, s. 35.</ref>
Bu olağanüstü işleri yapmak [[mucize]] olarak adlandırılmaktadır. Kısacası mucizeden maksat, nübüvvet (peygamberlik) iddiası ve meydan okuma ile birlikte karşısında kimsenin bir şey yapamayacağı ve önünü alamayacağı olağanüstü işlerin yapılmasıdır.<ref>Mufid, en-Nuketu’l İ’tikadiye, s. 35.</ref>
152. satır: 152. satır:
**'''Tefsiri velayet:''' Kur’an-ı Kerim’in içinde hata olmayacak şekilde [[tefsir]] ve yorum hakkına sahip olunması.
**'''Tefsiri velayet:''' Kur’an-ı Kerim’in içinde hata olmayacak şekilde [[tefsir]] ve yorum hakkına sahip olunması.
**'''İçtimai velayet:''' Allah tarafından bazı insanlara özel olarak verilen liderlik ve başka insanlara yöneticilik hakkı.
**'''İçtimai velayet:''' Allah tarafından bazı insanlara özel olarak verilen liderlik ve başka insanlara yöneticilik hakkı.
**'''Hükümlerin teşriinde velayet:''' Şer’i hükümlerin teşri edilmesi ve kanun koyma hakkıdır.<ref>Cevadi Amuli, Velayet-i Fakih, s. 124</ref><br />
**'''Hükümlerin teşriinde velayet:''' Şer’i hükümlerin teşri edilmesi ve kanun koyma hakkıdır.<ref>Cevadi Amuli, Velayet-i Fakih, s. 124</ref>


Velayet tüm kısımlarıyla birlikte Allah’a özgüdür. Bazı durumlarda peygamberlere ve bazı insanlara velayet hakkı verilmiştir. Peygamberler tekvini ve içtimai velayete sahiptirler. Yeni din getirmeyen peygamberler, tefsiri velayete de sahiptir.<br />
Velayet tüm kısımlarıyla birlikte Allah’a özgüdür. Bazı durumlarda peygamberlere ve bazı insanlara velayet hakkı verilmiştir. Peygamberler tekvini ve içtimai velayete sahiptirler. Yeni din getirmeyen peygamberler, tefsiri velayete de sahiptir.


Hükümlerin teşrii velayeti konusunda, İmamiyyenin meşhur görüşü şudur: Yalnızca İslam Peygamberi [[Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)]] o da yalnızca birkaç özel hükümde, böyle bir hakka sahip olmuştur ve Allah’tan başka hiç kimsenin ilk şer’i hükümleri teşri etmeye hakkı yoktur. Bu birkaç özel hüküm şunlardan ibarettir: Dört rekâtlı namazlara iki rekât namazın eklenmesi, akşam namazına üçüncü rekâtın eklenmesi, her ay üç gün istihbab ve sarhoş edici her şeyin haram oluşu.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 265.</ref>
Hükümlerin teşrii velayeti konusunda, İmamiyyenin meşhur görüşü şudur: Yalnızca İslam Peygamberi [[Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)]] o da yalnızca birkaç özel hükümde, böyle bir hakka sahip olmuştur ve Allah’tan başka hiç kimsenin ilk şer’i hükümleri teşri etmeye hakkı yoktur. Bu birkaç özel hüküm şunlardan ibarettir: Dört rekâtlı namazlara iki rekât namazın eklenmesi, akşam namazına üçüncü rekâtın eklenmesi, her ay üç gün istihbab ve sarhoş edici her şeyin haram oluşu.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 265.</ref>
===Sözlerinin Hüccet Oluşu ve İtaatinin Gerekliliği===
===Sözlerinin Hüccet Oluşu ve İtaatinin Gerekliliği===
Peygamberlerin bir diğer özelliği, sözlerinin başka insanlara [[hüccet]] ve kanıt oluşudur. Peygamberlerin günah ve hatadan masumiyet ve velayetlerinden dolayı sahip oldukları bu özellikten maksat, peygamberlerin sözlerindeki delil ve kanıtlardan dolayı değil, resulün zati kişiliği ve kişisel haklarından dolayıdır. Bu onların sözlerinin sıhhatini tazmin etmekte ve halkın onlara bağlılıklarına neden olmaktadır. Yani insanlar, peygamberin nübüvvetini kabul ettikten sonra, artık onların diğer söz ve mesajları için onlardan delil ve kanıt istememektedirler.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref><br />
Peygamberlerin bir diğer özelliği, sözlerinin başka insanlara [[hüccet]] ve kanıt oluşudur. Peygamberlerin günah ve hatadan masumiyet ve velayetlerinden dolayı sahip oldukları bu özellikten maksat, peygamberlerin sözlerindeki delil ve kanıtlardan dolayı değil, resulün zati kişiliği ve kişisel haklarından dolayıdır. Bu onların sözlerinin sıhhatini tazmin etmekte ve halkın onlara bağlılıklarına neden olmaktadır. Yani insanlar, peygamberin nübüvvetini kabul ettikten sonra, artık onların diğer söz ve mesajları için onlardan delil ve kanıt istememektedirler.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref>


Sözlerinin dayanağı, ortaya koydukları delilden dolayı değil, kendi kişilikleridir. Elbette peygamberlerin sözlerinden maksat, onların sözlerinin istidlal içerikli ve makul olmadığı anlamında değildir. Bilakis kendi sözleri için delil getirmeye ihtiyaç duyulmamasıdır.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref> Bu özellikten dolayı ilahî peygamberlerin itaatleri, Allah’a itaatle aynı ayardadır ve insanların onlara uymaları lazım ve farzdır.<ref>Nisa, 59.</ref> İnsanlara Allah’a itaat ettikleri gibi peygamberlere itaat etmeleri emredildi.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 4, s. 388, 389.</ref>
Sözlerinin dayanağı, ortaya koydukları delilden dolayı değil, kendi kişilikleridir. Elbette peygamberlerin sözlerinden maksat, onların sözlerinin istidlal içerikli ve makul olmadığı anlamında değildir. Bilakis kendi sözleri için delil getirmeye ihtiyaç duyulmamasıdır.<ref>Suruş, Best-i Tecrübe-i Nebevi, s. 135.</ref> Bu özellikten dolayı ilahî peygamberlerin itaatleri, Allah’a itaatle aynı ayardadır ve insanların onlara uymaları lazım ve farzdır.<ref>Nisa, 59.</ref> İnsanlara Allah’a itaat ettikleri gibi peygamberlere itaat etmeleri emredildi.<ref>Tabatabai, el-Mizan, c. 4, s. 388, 389.</ref>
189. satır: 189. satır:
Hz. Âdem (a.s), ilk insan ve tüm insanların babasıdır. Allah, kendi ruhundan ona üflemiş<ref>Hicr, 29.</ref> ve sonra Hz. Âdem’in (a.s) yaratılışından dolayı kendisini övmüştür.<ref>Muminun, 14.</ref> Ona secde etmeleri meleklere emredilmiştir.<ref>Bakara, 34.</ref> Hz. Âdem’in (a.s) eşi [[Hz. Havva]]’dır.<ref>Nisa, 1.</ref> Yasaklanmış meyveden yedikleri için cennetten kovulmuşlardır. O, Allah’ın yeryüzündeki ilk halifesi ve ilahî peygamberlerin ilkidir.  
Hz. Âdem (a.s), ilk insan ve tüm insanların babasıdır. Allah, kendi ruhundan ona üflemiş<ref>Hicr, 29.</ref> ve sonra Hz. Âdem’in (a.s) yaratılışından dolayı kendisini övmüştür.<ref>Muminun, 14.</ref> Ona secde etmeleri meleklere emredilmiştir.<ref>Bakara, 34.</ref> Hz. Âdem’in (a.s) eşi [[Hz. Havva]]’dır.<ref>Nisa, 1.</ref> Yasaklanmış meyveden yedikleri için cennetten kovulmuşlardır. O, Allah’ın yeryüzündeki ilk halifesi ve ilahî peygamberlerin ilkidir.  
==Son Peygamber==
==Son Peygamber==
Hz. Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (s.a.a), (fil yılı/570 m. Mekke – [[Hicrî]] 11/632 m. Medine) İslam Peygamberidir. Ulu’l Azm Peygamberlerinden ve Allah’ın son elçisidir. [[Kur’an]] en önemli mucizesidir. Tek tanrıcılık ([[Tevhit]]) inancının münadisi ve güzel ahlaka davetçi idi. Ayrıca hükümetin başı, yasa koyucu, sosyal reformcu ve savaş komutanı idi. Müşrik Arabistan toplumunda dünyaya gelmesine rağmen, yaşamı boyunca putlara tapmaktan uzak durmuş, toplumda yaygın olan çirkin davranışlardan sakınmıştır. Kırk yaşında Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. En önemli mesajı “tevhide davet” idi ve gönderilişinin nedenini “güzel ahlakı tamamlamak” olarak açıklamıştır.<br />
Hz. Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (s.a.a), (fil yılı/570 m. Mekke – [[Hicrî]] 11/632 m. Medine) İslam Peygamberidir. Ulu’l Azm Peygamberlerinden ve Allah’ın son elçisidir. [[Kur’an]] en önemli mucizesidir. Tek tanrıcılık ([[Tevhit]]) inancının münadisi ve güzel ahlaka davetçi idi. Ayrıca hükümetin başı, yasa koyucu, sosyal reformcu ve savaş komutanı idi. Müşrik Arabistan toplumunda dünyaya gelmesine rağmen, yaşamı boyunca putlara tapmaktan uzak durmuş, toplumda yaygın olan çirkin davranışlardan sakınmıştır. Kırk yaşında Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. En önemli mesajı “tevhide davet” idi ve gönderilişinin nedenini “güzel ahlakı tamamlamak” olarak açıklamıştır.


Hz. Peygamber (s.a.a) kendisinden sonra Kur’an ve [[Ehlibeyt]]e (a.s) sarılmalarını ve onlardan ayrılmamalarını Müslümanlardan istemiş ve [[Gadir vakası]] gibi, çeşitli etkinlik ve ortamlarda İmam Ali’yi (a.s) kendi yerine halef ve ardıl olarak atamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.a) kendisinden sonra Kur’an ve [[Ehlibeyt]]e (a.s) sarılmalarını ve onlardan ayrılmamalarını Müslümanlardan istemiş ve [[Gadir vakası]] gibi, çeşitli etkinlik ve ortamlarda İmam Ali’yi (a.s) kendi yerine halef ve ardıl olarak atamıştır.
202. satır: 202. satır:
*[[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) Kur’an-ı Kerim’i.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 240.</ref>
*[[Hz. Muhammed]]’in (s.a.a) Kur’an-ı Kerim’i.<ref>Kuleyni, c. 1, s. 240.</ref>
==Tebliğ ve Teşri Peygamberleri==       
==Tebliğ ve Teşri Peygamberleri==       
İnsanların yaşantısı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar sade ve toplumsal yaşamın zorluklarından uzak bir halde seyretmekteydi. Sosyal ihtiyaçlar ve toplu etkileşimler için sosyal hükümler ve yasa koymaya ihtiyaç hissedilmemekteydi. Zorba ve diktalar henüz ortaya çıkmamıştı. Bundan dolayı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar yalnızca vahyani öğretilerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmaktaydı. O döneme kadarki peygamberler arasındaki tek fark, dini talimlerin ölçüsü ve niteliği idi. Hz. Nuh’un (a.s) dönemine kadar süredeki nübüvvet için şöyle demek mümkündür: Hz. Adem’den (a.s) [[Hz. Şit|Hz. Şeys]] (a.s) ve [[Hz. İdris]]’e (a.s) kadar olan peygamberlerin peygamberliği, tanıtım amaçlıydı. Tek görevleri Allah’ın varlığı, sıfatları ve [[Mead]] gibi dini inanç öğretilerini tanıtmak ve açıklamaktı.<br />
İnsanların yaşantısı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar sade ve toplumsal yaşamın zorluklarından uzak bir halde seyretmekteydi. Sosyal ihtiyaçlar ve toplu etkileşimler için sosyal hükümler ve yasa koymaya ihtiyaç hissedilmemekteydi. Zorba ve diktalar henüz ortaya çıkmamıştı. Bundan dolayı Hz. Nuh’un (a.s) çağına kadar yalnızca vahyani öğretilerin açıklanmasına ihtiyaç duyulmaktaydı. O döneme kadarki peygamberler arasındaki tek fark, dini talimlerin ölçüsü ve niteliği idi. Hz. Nuh’un (a.s) dönemine kadar süredeki nübüvvet için şöyle demek mümkündür: Hz. Adem’den (a.s) [[Hz. Şit|Hz. Şeys]] (a.s) ve [[Hz. İdris]]’e (a.s) kadar olan peygamberlerin peygamberliği, tanıtım amaçlıydı. Tek görevleri Allah’ın varlığı, sıfatları ve [[Mead]] gibi dini inanç öğretilerini tanıtmak ve açıklamaktı.


Ancak beşerin ilerleyen çağlarda gelişmesi ve toplumsal bağların teşkil edilerek yayılması ile toplumlar arasında yaşanan çatışma ve çekişmeler, zengin ve zorba tabakanın ortaya çıkması ve dinin konumlarını tehlikeye soktuğu kişilerce her gün saldırıya uğraması ve karşı konulması ile birlikte, o günden sonraki peygamberlerin tanıtım ve tebliğ görevleri dışında vahiyden aldıkları ilham ile ahkamın tebliği, ahlaki öğretilerin insanlar arasında yaygınlaştırılarak, terbiye görmesi, ibadi, siyasi ve sosyal yasa ve kanunlar konulmasını da gerekli kılmıştır. Kısacası Allah tarafından insanlar için yasa ve kanunlar getirmelerini zorunlu kılmıştır.<ref>Sebzevari, Şerhu’l Esmau’l Hüsna, s. 552, 553.</ref> Ulu’l-Azm peygamberlerine özgü olan bu tür nübüvvete “Teşrii nübüvvet” denir.
Ancak beşerin ilerleyen çağlarda gelişmesi ve toplumsal bağların teşkil edilerek yayılması ile toplumlar arasında yaşanan çatışma ve çekişmeler, zengin ve zorba tabakanın ortaya çıkması ve dinin konumlarını tehlikeye soktuğu kişilerce her gün saldırıya uğraması ve karşı konulması ile birlikte, o günden sonraki peygamberlerin tanıtım ve tebliğ görevleri dışında vahiyden aldıkları ilham ile ahkamın tebliği, ahlaki öğretilerin insanlar arasında yaygınlaştırılarak, terbiye görmesi, ibadi, siyasi ve sosyal yasa ve kanunlar konulmasını da gerekli kılmıştır. Kısacası Allah tarafından insanlar için yasa ve kanunlar getirmelerini zorunlu kılmıştır.<ref>Sebzevari, Şerhu’l Esmau’l Hüsna, s. 552, 553.</ref> Ulu’l-Azm peygamberlerine özgü olan bu tür nübüvvete “Teşrii nübüvvet” denir.
confirmed, templateeditor
2.757

düzenleme