Teklif-i Mâlâ Yutak

Önceliksiz, kalitesi olmayan: c
linksiz
kategorisiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Şia İnançları
Teoloji
TevhidZati TevhidSıfati TevhidEfali Tevhidİbadette Tevhid
FüruuTevessülŞefaatTeberrük
Adalet (İlahi Fiiler)
Hüsn ve KubhBedaEmru'n Beyne'l Emreyn
Nübüvvet
Peygamberlerin İsmetiİslam Peygamberinin HatemiyetiGaybet İlmiMucizeKur’an’ın Tahrif Olmadığı
İmamet
İnançlarİmam'ın Tayin Edilmesinin Gerekliliğiİmamların İsmetiTekvini Velayetİmamların Gayb İlmiGaybet (Küçük Gaybet, Büyük Gaybet), İntizar, ZuhurRic'at
İmamlar
Mead
BerzahCismani MeadHaşirSıratAmel DefteriMizan
Belirgin Konular
EhlibeytOn Dört MasumTakiyeMerceiyyet

Teklif-i mâ lâ yutak (Arapça: تَکْلیفِ مالایطاق), Allah’ın kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemesi anlamındaki kelami bir terimdir. Eş’arilere göre bu teklif mümkündür. Buna karşın Şii-İmamiye ve Mutezile böyle bir teklifin aklen mümkün olmadığını ileri sürmüştür.

Etimoloji

Teklif, sözlükte yorgunluk ve meşakkati beraberinde getiren güçlük, zorluk ve zahmet da acaba o işin yapılmasından önce mi yoksa o iş yapılırken mi Allah tarafından o fiilin gerçekleşmesi için o kişiye o güç verilmektedir, konusunda ihtilaf etmektedirler.

anlamlarına gelir. Ayrıca “bir şeye düşkün olmak, bir işi güçlüğüne rağmen üstlenmek” anlamındaki kelef kökünden türeyen teklif “birine yapılması zor bir işi yüklemek” demektir.[1]

Istılahta ise; Allah tarafından kullarına yöneltilen emir ve nehiyle ilişkilidir. Buna göre teklif, emir ve nehyin mükellefe yönelmesidir. Kelâm ilminde teklif konusu, Allah Teâlâ’nın güç yetiremeyeceği bir şeyle kulunu yükümlü tutmasının (teklîf-i mâ lâ yutâk) aklen mümkün olup olmaması bakımından ele alınır. Şer’i hitapla yükümlü tutulan, söz ve davranışlarına şer’i sonuçlar bağlanan akıl ve baliğ insana mükellef denir. Kişinin teklife ehil sayılabilmesi için kendisine yöneltilen hitabı anlayabilecek ve gereğini yerine getirebilecek güçte bulunması gerekir. Mükellef tutmadaki amaç yükümlülüğün mükellef tarafından imtihan şartları içinde yerine getirilmesidir. Mükellefiyetin şartı kişinin temyiz kudretine sahip olarak bulûğa ermesidir.

Ana Teması

Acaba Allah, kullarına yüklenemeyeceği bir teklifte bulunur mu? Sorusu kelam ilminde konuşulan konulardandır. Konu, ilahi ilim ve adalet, hüsün ve kubuh, teklif, insanın kudreti konularıyla ilintili olduğundan her bir grup kendi kelami görüşünü belirtmiştir.

Teklif-i ma la yutak konusu, İslam kelamında her konudan daha çok insanın kudretiyle ilintilidir ve ilahi adalet meselesi ile oldukça fazla irtibatı vardır. Tüm mütekellimler her ne kadar bir şeyi yapmada insanın gücünün olduğuna inansa da o işin yapılmasından önce mi yoksa o iş yapılırken mi Allah tarafından o fiilin gerçekleşmesi için o kişiye o güç verildiği, konusunda ihtilaf etmektedirler. İslam fırkaları içinde Eş’aire, mutezile ve imamiye, başkalarından daha çok bu konu hakkında tartışmıştır.

Eş’arilerin Görüşü

Eş’ariyye, bu tür teklifin Allah tarafından yüklenmesinin caiz olduğunun görüşündedir ve Allah’ın, insanın üstesinden gelemeyeceği ve kudretinin yetiremeyeceği şeylerin insana yükleyebildiğinin görüşündedir. Bu kişilerin delili, insanın kendi fiil ve eylemleri yaptığı esnada bu kişilere Allah tarafından verildiği, buna karşın insanda fiilden önce o işi yapma gücü olmadığı görüşündedir. Dolayısıyla, Allah, insana güç yetiremeyeceği yükü yükler, ancak o işi yapmaya kast ettiği zaman insana o işi yapma gücü verir.[2]-[3]-[4]-[5]-[6]-[7]-[8]-[9] Eş’ariyye, “teklif-i ma la yutak” görüşünü ispat etmek için akli ve nakli olmak üzere iki çeşit delil sunmuştur:

Nakli Delil

Eş’ari ekole göre, Allah Kur’an-ı Kerim’de kâfirlere iman etmeleri için emretmektedir. Bunun kendisi “teklif-i ma la yutak’tır. Zira kâfir iman etmeden önce, Hak Teâlâ’nın sözünü dinleyemez ve onu kabul edemez. Kâfirin Hak Teâlâ’nın sözünü dinlemesi için de önce iman etmesi gerekir.[10]-[11] Buna karşın, Kur’an-ı Kerim’de onların (kâfirlerin) Hak Teâlâ’nın sözünü dinleyemeyeceği beyan edilmiştir:

- “… Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri) ne görebiliyorlar ne de kulak veriyorlardı.” (Hud Suresi, 20)

- “… Dinlemeye katlanamazlardı.” (Kehf Suresi, 101)

Ayrıca onların iman edemeyecekleri de beyan edilmiştir:

- “Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar.” (Bakara Suresi, 6)

Eş’ariyye’ye göre, her ne kadar Allah kâfirleri iman etmeleri için mükellef kılmışsa da ayeti kerimelerde onların iman etmeye güçlerinin olmadığı açıklanmıştır.

Dolayısıyla, onların iman etmeye mükellef kılınmaları, bir çeşit “teklif-i ma la yutak”tır.

Akli Delil

Fahrettin Razi, teklif-i ma la yutak’ın caiz olduğunu ispat etmek için akli bir delil sunmuştur. Bu delil, Allah’ın mutlak ilmi esasına göredir. Şöyle ki:

  1. Allah, Kur’an-ı Kerim’de kâfilerin iman edemeyeceğini açıklamıştır;[12]
  2. Kâfirlerin iman etmeleri mümkün olsaydı, Allah, bu meseleyi bilmemiş ve yanlış haber vermiş olurdu;
  3. Allah’ın ilminin bir sınırı yoktur ve her şeyden haberdardır;
  4. Allah, kâfirlere iman etmelerini emretmiştir;

Sonuç: Allah, insana güç kaldıramayacağı ve teklif-i ma la yutak olacak şeylere emirde bulunabilir.[13]

Adliye’nin Görüşü

Şii-İmamiyye ve Mutezile’nin olduğu Adliye ekolü ise kâfirlerin iman etmeleri mümkün olduğu gibi, aynı zamanda gerçekleşmiştir de görüşündedir. Yani kâfirler iman edebilir ve etmişlerdir de. Dolayısıyla Allah’ın teklif ve emirde bulunmasının anlamı, kişinin bundan önce, onu yapabilme gücüne sahip olmasıdır. Dolayısıyla kâfirin de iman etmeden önce iman edebilecek gücünün olması gerekir. Sonuç olarak, kâfirlerin iman etmelerinin istenmesi teklif-i ma la yutak değildir. Şia ve Mutezile mütekellimleri, görüşlerini ispatlamak için akli ve nakli deliller ortaya koymuşlardır. Onlardan bazıları şu şekildedir:

Nakli Delil

Adliye grubu, kendi görüşlerini ispatlamak için Kur’an-ı Kerim’den birkaç ayete istinat etmişlerdir. Bunlar, insanın bir işi yapmadan önce, o şeyi yapabilecek gücünün olduğunu ortaya koyan ayetlerdir. Dolayısıyla Allah tarafından insan için teklif-i ma la yutak söz konusu değildir ve Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez.

  1. “Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez…” (Bakara Suresi, 286)
  2. “Kendilerine hidayet geldiğinde insanları iman etmekten ve Rablerinden mağfiret talep etmekten alıkoyan şey, sadece, öncekilerinin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesini yahut azabın göz göre göre kendilerine gelmesini beklemeleridir!” (Kehf Suresi, 55)

Akli Delil

Bu mütekellimlere göre, kudret, güç, eğilim, ihtiyar ve teklifi gerektiren her şey, fiil ve eylem yapılmadan önce kâfirler ve müminler için eşit olarak verilmiştir.[14] Bu grup, görüşlerini ispatlamak için birkaç tane akli delil de ortaya koymuştur.

Birinci Delil

  1. Teklif, kişinin bir şeyi yapmadan önce o şeyi yapabilecek gücünün olması durumunda doğru olur;
  2. Teklif-i ma la yutak, kişinin o şeyi yapabilme güç ve kudretinin olmaması anlamındadır ve bu da Allah’ın adaleti ile örtüşmemektedir;
  3. Allah, akli açıdan, adildir ve kimseye zulmetmez;
  4. Teklif, insanın bir şeyi yapması veya yapmaması içindir;
  5. Allah’ın adaleti esasına göre; teklifi yerine getiren kişiye sevap ve karşılık verilmesi, yerine getirmeyenin de sorgulanarak azap edilmesi gerekmektedir;

Sonuç olarak; Eğer Allah Teâlâ, birisine yüklenemeyeceği bir yük yükler ve bu teklif gereği, o kişiyi sorgular ve sonunda (kişi üstesinden gelemeyeceği bir yük yüklendiğinden ve dolayısıyla bunun üstesinden gelemeyeceğinden) azap ederse bu, Allah’ın adaletinin sorgulanmasına ve ayaklar altına alınmasına neden olur.

İkinci Delil

Bu tür teklif, kabih ve çirkindir:

  1. Teklif-i ma la yutak, akli olarak çirkin ve kötüdür;
  2. Hekim birisi, kötü ve çirkin şeyler yapmaz;
  3. Allah Teâlâ, hekimdir;

Sonuç olarak: Böyle bir emir, Allah’ın hikmetine ters düştüğünden ve örtüşmediğinden, Allah böyle bir emirde bulunmaz.[15]-[16]-[17]-[18]-[19]-[20]-[21]

Üçüncü Delil

Bu tür teklifler, boş, abes ve saçmadır.

  1. Allah, hekimdir;
  2. Hekim, boş ve anlamsız şeyler yapmaz;
  3. Birisine üstesinden gelemeyeceği ve yapamayacağı bir teklifte bulunmak, boş, anlamsız ve saçmadır;

Sonuç olarak: Kâfirin iman etmesi mümkün olmadığı halde Allah ona iman etmesi için emirde bulunursa, Allah, anlamsız ve saçma bir iş yapmış olur. Öte yandan anlamsız ve boş şeyler Allah hakkında mümkün olmadığı için Allah böyle bir teklifte bulunmaz.[22]-[23]

Eş’ariyye’nin Delillerine Eleştiri

Eş’ariyye’nin delilleri şu şekilde eleştirilerek reddedilmiştir:

  • Eş’ariyye’nin nakli deliline eleştiri

Adliye, Eş’ariyye’nin aksine kâfirlerin iman etmesinin mümkün olduğunu ileri sürmektedir. İman etmemelerinin nedeni, Allah’ın onların imanının önünü kestiğinden değil, kendilerinin iman etmek istememesindendir.[24]-[25]

  • Akli delillerinin eleştiri ve reddi:

Fahri Razi tarafından nakledilen ve Allah’ın ilmi ile ilintili olan delilin bu konuyla hiçbir ilgisi yoktur.

  1. İlim ve bilginin dış âlemdeki olaylara bir etkisi yoktur, bilakis yalnızca onu göstermektedir;
  2. İman etmeyen kâfirlerin kendileri iman etmediklerinden iman etmemektedirler;

Sonuç olarak: Allah’ın kâfirlerin iman edip etmeyeceklerini bilmesinin anlamı, Allah’ın kâfirlerin kendi irade, güç ve istekleriyle iman getireceklerini veya kâfirlikte baki kalacaklarını bilmesidir. (Tam tersi Allah, tüm insanların iman etmesini ve hakka yönelmesini istemekte ve bu doğrultuda hidayetçiler göndermektedir).

Dolayısıyla Allah’ın ilmi, hiçbir zaman cehalete dönüşmez, bilakis Allah ezelden beri kimin kendi iradesi ile iman edeceğini veya etmeyeceğini bilmektedir.[26]

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Râgıb el-İsfahâni, el-Müfredat, “k-l-f” maddesi.
  2. El-İnabet, s. 50, 51.
  3. İbn Faruk, s. 111.
  4. Baklani, s. 294.
  5. Taftazani, Şerh Makasid, c. 4, s. 296.
  6. İzzettin, s. 330.
  7. Fahri Razi, et-Tefsir, c. 7, s. 140.
  8. Fahri Razi, et-Tefsir, c. 7, s. 305.
  9. Şehristani, c. 1, s. 68.
  10. El-İnabet, Eş’ari, s. 58.
  11. Baklani, s. 294.
  12. Bakara, 6.
  13. Taftazani, Şerh Makasid, c. 4, s. 300.
  14. Mankdim, s. 419; Tusi, s. 121, 123.
  15. Mankdim, s. 301.
  16. İzzettin, s. 331.
  17. Taftazani, Şerh Makasid, c. 4, s. 149.
  18. İbn Meysem, s. 115.
  19. Humsi, c. 1, s. 203.
  20. Allame Hilli, s. 152.
  21. Tusi, s. 105.
  22. Mankdim, s. 510.
  23. Allame Hilli, s. 150.
  24. Mankdim, s. 419.
  25. Tusi, s. 121, 123.
  26. Mankdim, s. 513, 514.

Bibliyografi

  • el-İnabet an Usul-i-Diyanet, mensub Ebu’l-Hasan Ali Eş’ari, Medine, m. 1975.
  • İbn Faruk, Muhammed, Mücerred Makalat Şeyh Ebu’l-Hasan el-Eş’ari, Beyrut, m. 1986.
  • İbn Meysem, Meysem, Kavaidu’l-Meram fi İlmi’l-Kelam, Kum, k. 1398.
  • Eş’ari, Ali, el-Lüm’e, Mekarati baskısı, Beyrut, m. 1952.
  • Baklani, Muhammed, et-Temhid, Mekarati baskısı, Beyrut, m. 1957.
  • Taftazani, Mesud, Şerhu’l-Akaidu’n-Nesefiye, Muhammed Adnan Derviş baskısı, Beyrut, m. 2005.
  • Taftazani, Şerhu’l-Makasid, Abdurrahman Amire baskısı, Beyrut, m. 1989.
  • Humsi, Mahmut, et-Munkiz mine’t-Taklid, Kum, m. 1412.
  • Şehristani, Muhammed, el-Milel ve’n-Nihel, Viliam Kirutin, m. 1923.
  • İzzettin İyci, el-Mevakif, Beyrut, Alemu’l-Kutub.
  • Allame Hilli, Hasan, Envaru’l-Melakut, Muhammed Necmi Zencani baskısı, Kum, ş. 1363.
  • Fahrettin Razi, et-Tefsiru’l-Kebir, beyryt, Daru ihya et-Turas el-Arabi.
  • Fahrettin Razi, el-Matalibu’l-Aliye, Ahmed Hicazi Saka baskısı, Beyrut, m. 1987.
  • Mankdim, Ahmed, Şerhu’l-Usulu’l-Hamse, Abdulkerim Osman baskısı, Kahire, m. 1965.