Sahife-i Seccadiye’nin 3. Duası

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
kaynaksız
wikishia sitesinden
Yakarış
Dosya:Hürremşehr Camisi.jpg

Sahife-i Seccadiye’nin 3. duası, İmam Zeynel Abidin’e (a.s) mensup Sahife-i Seccadiye’de yer alan bu dua, 26 metinden oluşmaktadır. Temel konusu, arşın taşıyıcıları ve Allah’ın mukarreb melekleri için rahmet talebinde bulunmaktır.

Öğretileri

  • Allah’ı tesbih etmekten bıkmayan; kutsamaktan usanmayan; ibadet etmekten yorulmayan; emrini yerine getirmekte ihmalkârlık etmeyen Arşı taşıyıcı meleklerdir.
  • Sur’a üfleyerek, kabirdekileri ayıltacak Sur sahibi İsrafil’dir.
  • Allah indinde şan-şeref sahibi olan ve Allah’a itaat ederek, yüksek bir yere ulaşan Mikail’dir.
  • Vahyin emini, gökler ehlinin yanında kendisine itaat edilen, nezdinde saygın olan, mukarreb melek Cebrail’dir.
  • Meleklerin şehvet ve gafleti yoktur; Allah’ın azametinden başları ve bakışları aşağıdadır.
  • Melekler, günah ehline karşı cehennemin uğultusunu görünce: “Her türlü eksiklikten münezzehsin sen, sana hakkıyla ibadet etmedik” derler.
  • Melekler, gaybetle peygamberler arasındaki rabıtadırlar.
  • Diğer melekler: yağmur hazinelerinin bekçileri; bulutları sevkedenler, sevketmesiyle yıldırım seslerinin duyulup, şimşeklerin çakmasına vesile olanlar; kar ve doluyu uğurlayanlar; yağmur damlalarıyla birlikte inenler; rüzgârların hazineleriyle ilgilenenler; “Yerinden oynamasın” diye dağları tutmakla görevli olanlar; suları ölçenler, şiddetli ve sağanak yağmurların ölçeğiyle tanıştırdıkları; istenmeyen belalarla veya sevilen bollukla yeryüzüne gönderdiği melekler.
  • İnsanların amellerini hıfzeden ve yazan melekler.
  • Diğer melekler: Ölüm meleği ve yardımcıları; (kabir sorgulayıcıları) Münker ve Nekir; kabir ehlini sınava tabi tutan Ruman; Beyt-i Ma’mur etrafında tavaf edenler; cehennemin malik ve bekçileri; Rıdvan ve cennetlerin hizmetçileri.
  • Kıyamet günü, biri insanı kovalayacak ve biri de şahitlik edecek, iki melek insana eşlik edecektir.
  • Meleklere salat ve selam gönderenlerin selamı onların şereflerine şeref katmakta, temizliklerini artırmaktadır.

Şerhler

Bu dua, şu eserlerde şerh edilmiştir:

Farsça Şerhler

  • Hüseyin Ensariyan’ın kaleme aldığı “Diyar-ı Aşikan” kitabının 3. cildinin, 19. sayfasından 149. sayfasına kadar (detaylı bir şekilde şerh edilmiştir).
  • Muhammed Hasan Memduhi Kirmanşahi’nin kaleme aldığı “Şuhut ve Şinaht” kitabının, 1. cilt, 292. sayfası (kısaca).
  • Seyyid Ahmed Fehri’nin yazdığı “Şerh ve Tercüme-i Sahife-i Seccadiye” kitabında.
  • Muhammed Taki Heleci’nin kaleme aldığı “Esrar-ı Hamuşan” kitabının 2. cildinin, 131. sayfasından 235. sayfasına kadar.

Arapça Şerhler

  • Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah’ın yazdığı “Afaku’r-Ruh” kitabı.
  • Muhammed Cevad Muğniye’nin yazdığı “Fi Zilali’s-Sahifeti’s-Seccadiye” kitabının 83. sayfasından 95. sayfasına kadar.
  • Seyyid Alihan Hüseyni’nin yazdığı “Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin” kitabının 2. cildinin, 3. sayfasından 78. sayfasına kadar.

Lügat İçerikli Şerhler

Duaların sözlük anlamını açıklamış ve mana eden eserler:

  • Muhammed b. Murtaza Feyzi Kaşani’nin yazdığı “Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye.
  • Muhammed Bakır Şefii Hüseyni’nin yazdığı “Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye”.
  • İzzettin Cezairi’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye” kitabı.

Arapça ve Türkçesi

Duanın Arapçası

وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیه‌السلام فِی الصَّلَاةِ عَلَی حَمَلَةِ الْعَرْشِ وَ کلِّ مَلَک مُقَرَّبٍ:

بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ وَ حَمَلَةُ عَرْشِک الَّذِینَ‏ لا یفْتُرُونَ‏ مِنْ تَسْبِیحِک، وَ لا یسْأَمُونَ‏ مِنْ تَقْدِیسِک، وَ لا یسْتَحْسِرُونَ‏ مِنْ عِبَادَتِک، وَ لَا یؤْثِرُونَ التَّقْصِیرَ عَلَی الْجِدِّ فِی أَمْرِک، وَ لَا یغْفُلُونَ عَنِ الْوَلَهِ إِلَیک (۲) وَ إِسْرَافِیلُ صَاحِبُ الصُّورِ، الشَّاخِصُ الَّذِی ینْتَظِرُ مِنْک الْإِذْنَ، وَ حُلُولَ الْأَمْرِ، فَینَبِّهُ بِالنَّفْخَةِ صَرْعَی رَهَائِنِ الْقُبُورِ. (۳) وَ مِیکائِیلُ ذُو الْجَاهِ عِنْدَک، وَ الْمَکانِ الرَّفِیعِ مِنْ طَاعَتِک.

(۴) وَ جِبْرِیلُ الْأَمِینُ عَلَی وَحْیک، الْمُطَاعُ فِی أَهْلِ سَمَاوَاتِک، الْمَکینُ لَدَیک، الْمُقَرَّبُ عِنْدَک‏ (۵) وَ الرُّوحُ الَّذِی هُوَ عَلَی مَلَائِکةِ الْحُجُبِ. (۶) وَ الرُّوحُ الَّذِی هُوَ مِنْ أَمْرِک، فَصَلِّ عَلَیهِمْ، وَ عَلَی الْمَلَائِکةِ الَّذِینَ مِنْ دُونِهِمْ: مِنْ سُکانِ سَمَاوَاتِک، وَ أَهْلِ الْأَمَانَةِ عَلَی رِسَالاتِک (۷) وَ الَّذِینَ لَا تَدْخُلُهُمْ سَأْمَةٌ مِنْ دُءُوبٍ، وَ لَا إِعْیاءٌ مِنْ لُغُوبٍ وَ لَا فُتُورٌ، وَ لَا تَشْغَلُهُمْ عَنْ تَسْبِیحِک الشَّهَوَاتُ، وَ لَا یقْطَعُهُمْ عَنْ تَعْظِیمِک سَهْوُ الْغَفَلَاتِ. (۸) الْخُشَّعُ الْأَبْصَارِ فَلَا یرُومُونَ النَّظَرَ إِلَیک، النَّوَاکسُ الْأَذْقَانِ، الَّذِینَ قَدْ طَالَتْ رَغْبَتُهُمْ فِیمَا لَدَیک، الْمُسْتَهْتَرُونَ بِذِکرِ آلَائِک، وَ الْمُتَوَاضِعُونَ دُونَ عَظَمَتِک وَ جَلَالِ کبْرِیائِک (۹) وَ الَّذِینَ یقُولُونَ إِذَا نَظَرُوا إِلَی جَهَنَّمَ تَزْفِرُ عَلَی أَهْلِ مَعْصِیتِک: سُبْحَانَک مَا عَبَدْنَاک حَقَّ عِبَادَتِک.

(۱۰) فَصَلِّ عَلَیهِمْ وَ عَلَی الرَّوْحَانِیینَ مِنْ مَلَائِکتِک، وَ أَهْلِ الزُّلْفَةِ عِنْدَک، وَ حُمَّالِ الْغَیبِ إِلَی رُسُلِک، وَ الْمُؤْتَمَنِینَ عَلَی وَحْیک (۱۱) وَ قَبَائِلِ الْمَلَائِکةِ الَّذِینَ اخْتَصَصْتَهُمْ لِنَفْسِک، وَ أَغْنَیتَهُمْ عَنِ الطَّعَامِ وَ الشَّرَابِ بِتَقْدِیسِک، وَ أَسْکنْتَهُمْ بُطُونَ أَطْبَاقِ سَمَاوَاتِک. (۱۲) وَ الَّذِینَ عَلَی أَرْجَائِهَا إِذَا نَزَلَ الْأَمْرُ بِتَمَامِ وَعْدِک (۱۳) وَ خُزَّانِ الْمَطَرِ وَ زَوَاجِرِ السَّحَابِ (۱۴) وَ الَّذِی بِصَوْتِ زَجْرِهِ یسْمَعُ زَجَلُ الرُّعُودِ، وَ إِذَا سَبَحَتْ بِهِ حَفِیفَةُ السَّحَابِ الْتَمَعَتْ صَوَاعِقُ الْبُرُوقِ. (۱۵) وَ مُشَیعِی الثَّلْجِ وَ الْبَرَدِ، وَ الْهَابِطِینَ مَعَ قَطْرِ الْمَطَرِ إِذَا نَزَلَ، وَ الْقُوَّامِ عَلَی خَزَائِنِ الرِّیاحِ، وَ الْمُوَکلِینَ بِالْجِبَالِ فَلَا تَزُولُ (۱۶) وَ الَّذِینَ عَرَّفْتَهُمْ مَثَاقِیلَ الْمِیاهِ، وَ کیلَ مَا تَحْوِیهِ لَوَاعِجُ الْأَمْطَارِ وَ عَوَالِجُهَا (۱۷) وَ رُسُلِک مِنَ الْمَلَائِکةِ إِلَی أَهْلِ الْأَرْضِ بِمَکرُوهِ مَا ینْزِلُ مِنَ الْبَلَاءِ وَ مَحْبُوبِ الرَّخَاءِ (۱۸) وَ السَّفَرَةِ الْکرَامِ الْبَرَرَةِ، وَ الْحَفَظَةِ الْکرَامِ الْکاتِبِینَ، وَ مَلَک الْمَوْتِ وَ أَعْوَانِهِ، وَ مُنْکرٍ وَ نَکیرٍ، وَ رُومَانَ فَتَّانِ الْقُبُورِ، وَ الطَّائِفِینَ بِالْبَیتِ الْمَعْمُورِ، وَ مَالِک، وَ الْخَزَنَةِ، وَ رِضْوَانَ، وَ سَدَنَةِ الْجِنَانِ.

(۱۹) وَ الَّذِینَ‏ «لا یعْصُونَ اللَّهَ ما أَمَرَهُمْ، وَ یفْعَلُونَ ما یؤْمَرُونَ»[۲]‏ (۲۰) وَ الَّذِینَ یقُولُونَ: «سَلامٌ عَلَیکمْ بِما صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَی الدَّارِ»[۳] (۲۱) وَ الزَّبَانِیةِ الَّذِینَ إِذَا قِیلَ لَهُمْ: «خُذُوهُ فَغُلُّوهُ ثُمَّ الْجَحِیمَ صَلُّوهُ»[۴]‏ ابْتَدَرُوهُ سِرَاعاً، وَ لَمْ ینْظِرُوهُ. (۲۲) وَ مَنْ أَوْهَمْنَا ذِکرَهُ، وَ لَمْ نَعْلَمْ مَکانَهُ مِنْک، و بِأَی أَمْرٍ وَکلْتَهُ. (۲۳) وَ سُکانِ الْهَوَاءِ وَ الْأَرْضِ وَ الْمَاءِ وَ مَنْ مِنْهُمْ عَلَی الْخَلْقِ (۲۴) فَصَلِّ عَلَیهِمْ یومَ یأْتِی‏ «کلُّ نَفْسٍ مَعَها سائِقٌ وَ شَهِیدٌ»[۵] (۲۵) وَ صَلِّ عَلَیهِمْ صَلَاةً تَزِیدُهُمْ کرَامَةً عَلَی کرَامَتِهِمْ وَ طَهَارَةً عَلَی طَهَارَتِهِمْ (۲۶) اللَّهُمَّ وَ إِذَا صَلَّیتَ عَلَی مَلَائِکتِک وَ رُسُلِک وَ بَلَّغْتَهُمْ صَلَاتَنَا عَلَیهِمْ فَصَلِّ عَلَینَا بِمَا فَتَحْتَ لَنَا مِنْ حُسْنِ الْقَوْلِ فِیهِمْ، إِنَّک جَوَادٌ کرِیمٌ.

Duanın Türkçe Anlamı

“Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
Arşı Taşıyan ve Tüm Mukarreb Meleklere Salat İle İlgili Duası

Allah’ım! Seni tesbih etmekten bıkmayan, seni kutsamaktan usanmayan, sana ibadet etmekten yorulmayan, emrini imtisalde ciddiyetle çalışıp ihmalkârlık etmeyen, sana olan iştiyaklarından asla gaflete düşmeyen arşının taşıyıcılarına; kirpik kırpmadan izninin ve emrinin gelmesini bekleyen, (emrin gelince de) Sur’a üfleyerek kabir rehinleri olan baygınları ayıltacak Sur sahibi İsrafil’e; indinde şan-şeref sahibi olan, sana itaat ederek yüksek bir yere ulaşan Mikail’e; vahyinin emini, gökler ehlinin yanında kendisine itaat edilen, yanında saygın olan, katında mukarreb (yakınlaştırılmış) olan Cebrail’e; perdeler meleklerine müvekkel olan Ruh’a (bir melek) ve senin emrinden olan Ruh’a (bir başka melek) salat eyle.

Onlardan alttaki, göklerinin sakinleri, elçiliğin hususunda güvenilir olan; çalışmaktan bıkkınlık duymayan; zor işlerden yorulup yılmayan; nefsani istekleri kendilerini seni tesbih etmekten alıkoymayan; gafletler unutkanlığıyla seni ululamaktan geri kalmayan; yere bakan gözleriyle sana doğru bakmaya kasdetmeyen; çenelerini aşağı indirmiş, katındakine büyük rağbet duyan; nimetlerini anmaya aşırı derecede düşkün olan; azametinin, büyüklüğünün yüceliği karşısında alçalan; günah ehline karşı cehennemin uğultusunu görünce: “Her türlü eksiklikten münezzehsin sen; sana hakkıyla ibadet etmedik” diyen meleklerine de (Allah’ım! Salat eyle).

Bütün bunlara salat ettiğin gibi, rahmet meleklerine; katında yakınlık sahibi olanlara; gaybı peygamberlerine taşıyanlara; vahyinin eminleri olanlara; kendin için ayırdığın kutsamanla kendilerini yiyip içmekten müstağni kıldığın ve gök tabakalarına yerleştirdiğin melekler kabilelerine; göklerin uçlarında vaadinin sona ermesiyle emrinin (kıyametin) gerçekleşmesini bekleyenlere; yağmur hazinelerinin bekçilerine; bulutları sevkedenlere ve sevketmesiyle yıldırım seslerinin duyulup, şimşeklerin çakmasına vesile olanlara; kar ve doluyu uğurlayanlara; yağmur damlalarıyla birlikte inenlere; rüzgarların hazineleriyle ilgilenenlere; “yerinden oynamasın” diye dağları tutmakla görevli olanlara; suların ölçüleri, şiddetli ve sağanak yağmurların ölçeğiyle tanıştırdıklarına; istenmeyen belalarla veya sevilen bollukla yeryüzüne gönderdiğin meleklerine; çok kıymetli, iyilik sever elçilerine; çok değerli, (amelleri) yazan koruyuculara; ölüm meleği ve yardımcılarına; (kabir sorgulayıcıları) Münker ve Nekir’e; kabir ehlini sınava tabi tutan Ruman’a; Beyt-i Ma’mur etrafında tavaf edenlere; Malik’e ve (cehennem) bekçilerine; Rızvan’a ve cennetlerin hizmetçilerine; “kendilerine emir verildiği konuda Allah’a isyan etmeyen ve emredildikleri şeyi yapan” (Tahrim/6) meleklere; (cennet ehline:) “Selam size, sabrettiğiniz için; (dünya) yurdun(un) sonu ne güzel!” (Ra’d/24) diyenlere; kendilerine: “Tutun onu, derhal bağlayın onu; sonra cehenneme atın onu.” (Hâkka/30-31) dendiği zaman bekletmeden hemen emri yerine getiren zebanilere; anmadığımız, katındaki yerini, ne işle memur ettiğini bilmediğimiz diğerlerine; havadakilere, yerdekilere, sudakilere ve yaratıklar üzerindeki denetleyicilere; bütün bunlara her nefsin bir sürücü (melek) ve bir tanık (melek) eşliğinde geleceği gün salat eyle.

Şereflerine şeref katacak, temizliklerini artıracak bir salatla onlara salat eyle. Allah’ım! Meleklerine ve elçilerine salat ettiğin, bizim salatımızı da onlara ilettiğin zaman, senden gelen başarıyla onları güzellikle anmamızdan dolayı, bize de salat eyle. Hiç kuşkusuz sen, çok cömertsin; üstün kerem sahibisin.

Kaynakça

Bibliyografi

  • Ensariyan, Hüseyin, Diyar-i Aşikan, Tefsir-i Cami-i Sahife-i Seccadiye, ikinci baskı, Tahran, Peyam-ı Azadi baskısı, 1373 h.ş.
  • Cezairi, İzzettin, Şerh-i Sahife-i Seccadiye, Beyrut, Daru’t-Taarif lil-Matbuaat, 1402 h.k.
  • Hüseyni Medeni, Seyyid Alihan, Riyazu’s-Salikin fi Şerh-i Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin, Kum, Müessese en-Neşri İslami, 1409 h.k.
  • Heleci, Muhammed Taki, Esrar-ı Hamuşan, Kum, Pertov-u Horşit yayınları, 1383 h.ş.
  • Şefii Hüseyni, Muhammed Bakır, Hellu Lügat-i Sahife-i Seccadiye, Meşhed, Tasua, 1420 h.k.
  • Fazlullah, Seyyid Muhammed Hüseyin, Afaku’r-Ruh, c. 2, Beyrut, Daru’l Malik, 1420 h.k.
  • Fehri, Seyyid Ahmed, Şerh ve Tercüme-i Sahife-i Seccadiye, Tahran, Usve yayınları.
  • Feyzi Kaşani, Muhammed b. Murtaza, Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye, Tahran, Müessese el-Buhus ve’t-Tahkikati’s-Sikafiyet, 1407 h.k.
  • Muğniye, Muhammed Cevad, Fi Zilali’s-Sahife-i Seccadiye, dördüncü baskı, Kum, Daru’l Kitab-ı İslami, 1428 h.k.
  • Memduhi Kirmanşahi, Hasan, Şuhut ve Şinaht, Tercüme ve Şerh-i Sahife-i Saccadiye, Ayetullah Cevadi Amuli’nin mukaddimesi ile, ikinci baskı, Kum, Bostan-ı Kitap, 1385 h.ş.


Dış Bağlantılar