Nehсü'l Belâğa (kitap)

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
wikishia sitesinden
(Nahcül-balaga sayfasından yönlendirildi)
Nehcü'l Belağa
Nehcü'l Belağa
Nehcü'l Belağa


YazarSeyyid Razi
YayıneviFarklı yayınevleri
DiliArapça
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kendisinden kaçtığı yoksulluğa doğru koşan cimriye şaşarım! Talep ettiği zenginlik elinden çıkıp gider; dünyada fakirler gibi yaşar; ahirette zenginler gibi hesaba çekilir. Dün bir meni parçasıyken yarın leş olacak kibirlenen kişiye şaşarım! Allah’ın yaratıklarını gördüğü halde, O’nun hakkında şüpheye düşen kişiye şaşarım! Ölüleri gördüğü halde, ölümü unutan kişiye şaşarım! İlk yaratılışı gördüğü halde, ikinci kez yaratılmayı inkar edene şaşarım! Beka (ahiret) yurdunu terk edip fani dünyayı imar edene şaşarım!”
Gureru'l Hikem, s. 219.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Dünya kalmak yurdu değil, geçiş yurdudur. Orada iki tip insan vardır: Biri özünü (nefsi isteklere) satarak, kendisini helak eder; diğeri de özünü (Allah’a) satarak, kendini (azaptan) kurtarmış olur.”
Nihayet’ul Ereb, c. 7, s. 66.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

“İnsan dünyada ölüm oklarının hedefidir; belaların yöneldiği talan edilmiş biridir. Her yudumda boğaza kaçma, her lokmada boğaza tıkanma vardır. İnsan bir nimetten ayrılmadıkça, başka bir nimete kavuşamaz. Ömründen bir günden ayrılmadıkça, yeni bir güne kavuşamaz. O halde biz ölümün yardımcılarıyız. Vücudumuz ölüm oklarının hedefidir. O halde nasıl ebedi kalmayı ümit edebiliriz? Gece ve gündüz, yaptıklarını bozmadan ve topladıklarını dağıtmadan hiç bir şeyi yüceltmemişlerdir.”
Ensab’ul Eşraf, s. 188.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Konuştuğunuzda duyan ve gizlediğinizde bilen Allah’tan korkun. Kaçtığınızda size yetişen, durduğunuzda sizi yakalayan ve unuttuğunuzda sizi unutmayan ölüme hazırlanın.”
Mişkat’ul Envar, s. 274.

Nehсü'l Belâğa (Arapça: نَهْجُ الْبَلاَغَة ‎ / belagatin açık yolu) Hz. Ali'nin (a.s) sözlerinden ve mektuplarından derlenmiştir. Seyyid Razi dördüncü yüzyıl sonlarına doğru, İmam Ali’nin (aleyhi selam) konuşmaları ve mektuplarından edebi belagat yönünden üstün olan bölümleri seçmiş ve “Nehcü’l Belağa” adı altında toplamıştır. Kendisi de tanınmış ünlü bir edip ve şair olan Seyyid Razi, sahip olduğu eserleri arasında “Nehcü’l Belağa” kitabının özel bir yeri olduğunu söylemiştir.

Nehcü'l Belağa üç bölüme ayrılmıştır: Hutbeler, Mektuplar, Hikmetli Sözler. İmam Ali (a.s) konuşmalarında insanları ilahi emirlere ve haramların terk edilmesine çağırmakta ve mektuplarında devlet görevlilerine, halkın haklarına riayet etmeleri tavsiyesinde bulunmaktadır. Nehcü’l Belağa’nın kısa sözleri, nasihat içerikli ve hikmetli konuşmalardan oluşuyor. Bu sözler edebi belagatın zirve noktasında beyan edilmiştir.

Bu kitap, çeşitli dillere tercüme edilmiş ve hakkında Şii ve Sünni akademisyen ve alimler tarafından çok sayıda şerh (açıklama) yazılmıştır.

Hz. Ali’nin Sözlerinin Toplanmasının Nedeni

Seyyid Razi, Nehcü’l Belağa’nın önsöz kısmında şöyle yazmaktadır:

“Ömrümün baharındayken ve ömür dalım henüz tazeyken İmamların (a.s) özellikleri ve hususiyetleri hakkında bir kitap yazmaya başladım. Bu kitapta o zatların güzel ve değerli sözleri vardı. Elbette bu kitabın başında da belirttiğim gibi, bu işe belli bir hedef ve niyetle giriştim. Hz. Ali’nin (a.s) özgün hususiyetlerini yazdıktan sonra bu kitabı devam ettirmedim. Bu kitabı bölümlere ve kısımlara ayırdım. Son bölümünde uzun hutbeler yerine, öğütlerini hikmetlerini, örneklemelerini ve kısa edebi sözlerini bir araya topladım.
Bazı dostlarım bu kitabı okuyunca çok beğenip övdüler, fesahat ve belagatının yanı sıra, eşsizlik ve özgünlüğüne hayran oldular. Bu yüzden benden Hz. Ali’nin (a.s) çeşitli dallarda ve hususlardaki seçkin sözlerini bir araya getirmemi istediler. Hz. Ali’nin (a.s) öğüt, yazı, hutbe ve hikmetli sözlerini toplamamı talep ettiler. Zira onlar Hz. Ali’nin (a.s) bu sözlerinin fesahat ve belagatını, Arapça’nın incileri, dini-dünyevi sözlerin nuru olduğunu çok iyi biliyorlardı. Zira böylesi özellikler hiç bir beşeri söz ve kitapta bir araya gelmemiştir. Hz. Ali (a.s), fesahatin kapısı, belagatın kökü konumundadır. Fesahat ve belagatın gizlilikleri onun sözlerinde tecelli etmiş ve onunla bir düzene girmiştir. Her hatip onun örneklendirmelerini almış, her vaiz onun sözlerinden yardım görmüştür. Buna rağmen o herkesten ilerdedir ve onlar Hz. Ali’den (a.s) geri kalmışlardır. Zira onun sözlerinde ilahi ilmin izi ve Peygamberin (s.a.a) kokusu vardır.
Sonunda istediklerine uydum. Zira bunun bir çok faydalarının olduğunu, hızla şöhret kazanacağını ve bana ahirette sevap kazandıracağını biliyordum. Hz. Ali’nin (a.s) bir çok bilinen faziletlerinin yanı sıra, bu faziletinin de bilinmesini istedim. Zira Hz. Ali (a.s) bu sahada da kendinden öncekilerden daha üstün ve eşsiz bir konumdadır. Hz. Ali’nin (a.s) sözleri; ucu bucağı, kıyısı, dibi olmayan engin bir deniz gibidir.”[1]

Nehcü’l Belağa’nın İsminin Konulması

“Nehc” açık yol, demektir.[2] Dolayısıyla “Nehcü’l Belağa” belagatin açık yol ve tariki demektir. Seyyid Razi, kitabın önsöz kısmında şöyle yazmaktadır:

Bu kitaba “Nehc'ul Belağa” adını verdim; zira bu kitap fesahat ve belagat kapılarını açan bir kitaptır. Hem öğretmenin ve hem de öğrencinin bu kitaba ihtiyacı vardır. Belagat ve fesahat alimleri de, züht ve riyazet erbabı da bu kitabı arzu eder. Bu kitapta Hz. Ali’nin (a.s) tevhid, adalet ve Allah’ın yaratıklarına benzemekten münezzeh olduğuna dair çok ilginç sözleri vardır. Bu sözler dileyenlerin susuzluğunu gideren, dertlere şifa veren ve şüpheleri aydınlatan sözlerdir.[3]

Ehlisünnet alimlerinden Mısır eski müftüsü Şeyh Muhammed Abduh, Nehcü’l Belağa’ya yazdığı şerhin önsözünde şöyle yazmaktadır:

“Anlamına delalet eden bu kadar güzel bir isim daha bilmiyorum. Kitabın anlamına delalet eden bu isimden daha fazlasını açıklamak benim gücümün dışındadır…”[4]
İmam Ali (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur:
“Allah, imanı, şirki temizlemek; namazı, kibirden uzak tutmak; zekatı, rızka bir sebep; orucu, yaratıkların ihlasını denemek; haccı, inananların din için yakınlaşmalarını sağlamak; cihadı, İslam'ı yüceltmek; iyiliği emretmeyi, cahil halkın maslahatı; kötülükten nehyetmeyi (sakındırmayı), akılsızların engellenmesi; sıla-i rahimi, akraba sayılarının artması; kısası, kanların korunması; haddi (şer’i cezayı) uygulamayı, haramların küçük görülmemesi; şarabın içilmemesini, aklın korunması; hırsızlıktan uzak durmayı, iffetin gerekliliği; zinanın terk edilmesini, soyu korumak; eşcinselliğin terkini, nesli çoğaltmak; tanıklığı, inkar edilen hakların elde edilmesi; yalan konuşmaktan sakınmayı, doğruluğu şereflendirmek; selamı, korkulardan güvende olmak; imameti, ümmetin düzene girmesi; itaati de imamet makamını ululamak için farz kıldı.”
İhticac, s. 133, Tabersi.

Nehcü’l Belağa’nın İçeriği

Seyyid Razi (r.a), Nehcü’l Belağa’nın önsözünde kitabı nasıl düzenlediği hakkında şöyle yazmaktadır: Hz. Ali’nin (a.s) sözlerinin üç önemli nokta etrafında döndüğünü gördüm.

  • Hutbe ve emirler,
  • Mektup ve yazılar,
  • Hikmetli sözler ve öğütlerdir.

İlk önce Allah’ın yardımıyla güzel hutbelerini, sonra mektuplarını, daha sonra da hikmetli sözlerini bir araya getirdim. Bunların her biri için bir bölüm ayırdım. O bölüme ait olup da o ana kadar elime geçmeyen, ama zamanla elde etme ihtimali bulunan sözleri de yazmak için birkaç sayfayı boş bıraktım. Bunlar dışında bir şey elime geçince de uygun ve benzer yerlere koydum. Bu yüzden belli bir düzen sağlayamadıysam da Hz. Ali’nin (a.s) güzel sözlerini buldukça yazdım. Zira ben sözlerin düzen ve uyumunu gözetlemeğe değil, güzel ve önemli noktalar içeren sözlerini toplamağa çalıştım.
Hz. Ali’nin (a.s) züht, öğüt, hatırlatma ve sakındırma hususlarındaki sözleri çok ilginçtir. Düşünen insan bu sözlerin sahibinin züht dışında bir nasibinin ve ibadet dışında bir işinin olmadığını sanır.

Bazen de bu sözlerin sahibinin inzivaya çekilmiş veya bir dağın eteğine sığınmış birisi olduğunu sanır. Öyle ki bu kimse kendi hisleri dışında bir şey hissetmez ve sadece nefsini düşündüğünü zanneder. Ama bazen de bu sözlerin sahibinin savaş meydanlarında kılıcını çekmiş, boyunları vuran, ünlü kahramanları yere seren ve kılıcından kanlar damlayan birisi olduğu kanısına varır. Ama bu haliyle o zahitlerin zahidi ve kahramanların kahramanıdır. Bu özellik Hz. Ali’nin (a.s) eşsiz faziletlerinden biridir. Hz. Ali (a.s) bu güzel özelliğiyle zıtları birleştirmiş, dağınıklıkları bir araya getirmiştir.

Bu sözleri seçerken insanı tereddüde düşüren ve mana bakımından tekrarlanmış olanlarına çok rastladım. Bunun nedeni de Hz. Ali’nin (a.s) rivayetlerindeki farklılıklardır. Bazen bir rivayet başka bir rivayetten farklı bir tarzda nakledilmiştir. Bazılarında fazla bir cümle yer almıştır. Bazılarında daha güzel bir tabir mevcuttur. Bu yüzden ihtiyat etmeği bırakmadım. Seçilen sözlerde bir şeyin eksik kalmamasına dikkat ettim. Zira zamanla ilk rivayetin unutulması veya bilinmemesi yüzünden kasıt olmaksızın aynı anlamın başka tarzda rivayet edilmiş olması da mümkündü.

Bütün bu özene rağmen “Hz. Ali’nin (a.s) sözlerinin tümünü yazdım” diyemem. Bana ulaşan sözlerin ulaşmayanlardan çok daha az olması da mümkündür. Ben sadece gücümün yettiği kadar çalıştım, çabaladım. Gerçeği görüp doğru yolu açıkça göstermek, ancak Allah’ın sonsuz lütfuyla mümkündür.[5] Dolayısıyla “Nehcü’l Belağa” üç kategoriye ayrılmaktadır: Hutbeler, mektuplar ve hikmetli sözler. Kitabın kopyalarında farklılıklar olduğu için bunların sayısı hakkında da küçük farklılıklar bulunmaktadır. “el-Mu’cemu’l Mufehres li-Elfaz Nehcü’l Belağa” kitabı esasına göre hutbe sayısı: 241, mektup sayısı: 79 ve hikmetli sözler sayısı: 480’dir.[6]

İmam Ali'ye (a.s) akıllıyı bize tarif et” dediklerinde;

“Akıllı, her şeyi layık olduğu yere koyandır” buyurdu. “Cahili de tarif et” dediklerinde; “Akıllıyı tarif etmekle cahili de tarif ettim!” buyurdular.
Gureru'l Hikem, s. 48, Amedi.

Hutbeler

Nehcü’l Belağa, İslam öğretilerinin bir ansiklopedisi hükmündedir: Teoloji, melekler alemi, alemin yaratılışı, insan doğası, ümmetler, salih ve zalim hükumetler. Ancak buradaki temel nokta şudur ki bu sözlerin sarf edildiği tüm konuşmalarda İmam Ali’nin (a.s) amacı doğa bilimleri, hayvan bilimi yahut felsefi ve tarihi noktaları öğretip açıklamak değildir.[7]

Hz. Ali’nin (a.s) bu tür konuları işlemesi, Kur’an-ı Kerim gibi, öğüt diliyle mahsus ve makul her türlü olgudan yararlanarak dinleyicilerin gözleri önüne açık ve idrak edilebilir örnekler sunmaktadır. Daha sonra yavaş yavaş onu kendisiyle birlikte ulaşması gereken Allah’ın eşik ve menziline ulaştırmaktadır.

Orada göklerin ve yerin, güneş ve ayın, yıldızlar ve dağların yaratılışı hakkında konuşmağa başladığında, nasihat diliyle yaratanın yaratılanlara bahşettiği her şeyin mutlak hayır olduğunu söylemekte, ancak şükretmeyen nankör insan tüm bu nimetlerin hakkını vermemekte ve Allah yolundan şeytanın yoluna yüz çevirmektedir. İlahi bağışı, şer yolunda ve fitne icat etme yolunda harcamaktadır; ama eğer geçmiş ümmetlerin hikayelerini insanlara anlattığında; bakınız geçmiş ümmetler bu dünyadan göçtüler ve şu anda toprak altındalar; ne yaptılar ve ne gördüler? Onların iyi işlerini takip edin ve onların yok olmasına neden olan kötü işlerinden sakının. Gün ibret aynasıdır ve geçmişi onda görmek mümkündür ama ibret alan kim ve kimlerdir?[8]

Tüm bu nasihat ve öğütler içinde bazen de ashabına bakmakta ve onların durumları hakkında endişe etmektedir. Ansızın dağ gibi büyük bir hüzün ve üzüntü kalbine çökmekte ve minberinde oturan hakikat taraftarlarına bakmakta ve onları geçmişe Hz. Muhammed (s.a.a) ve başkasını kendisine tercih eden, Allah ve diriliş gününe inanan ashabın zamanına götürmektedir. Sonra yeniden orada hazır olanlara bakarak şöyle devam etmektedir: Aradan henüz otuz yıl geçmemesine ragmen, ne oldu da bu kısacık zaman diliminde Müslüman görünümlüler gerçek Müslümanların yerini aldılar? Dünyanın yüzlerine güldüğü insanlar Allah’ı unutmuş ve kendi imamlarına itaatsizlik etmişlerdir. Allah yolunda şehit vermiş ve bu yolda şehit vermeği arzulayanlar nereye gittiler? Sadr-ı İslam’daki Müslümanlara bakmakta ve başkalarını kendilerine nasıl da tercih ettiklerini ve dünya malının kendilerini kirletmemesi için nasıl da çabaladıklarını vurgulamaktadır. Şimdi bunlar, neden böyle dünyaperest oldular ve servet peşinde koşmaktalar? Bu ve bunun gibi örnekler, İmam Ali’nin (a.s) hutbelerini süslemektedir.[9]

Mektuplar

Mektuplar daha çok vali ve yöneticilerin vazifeleri hakkındadır. Örneğin, farklı insan sınıflarına karşı nasıl davranmaları, halkın hazinesini nasıl korumaları gerektiği, hazinede toplumun maslahat ve çıkarını gözetmeleri gibi konular bulunmaktadır. Ancak bu mektupların içeriğinde o zamanın yöneticilerinin elleri altındakilere davrandıkları gibi bir davranış tarzı bulunmamakta; dünyanın acı ve tatlı günlerini tecrübe etmiş şefkatli ve yaşlı bir babanın çocuğuna, yaşam savaşının zorluklarına karşı nasıl aydınlığa çıkabileceği öğütlerini içeren mektupları şeklindedir.[10]

Kısa ve Hikmetli Sözler

Bu bölümde Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) hikmetli sözleri, öğütleri ve ayrıca kısa sözler ve sorulara verdiği yanıtları yer almaktadır.[11]

Tercümeler

Nehcü’l Belağa için çok sayıda tercüme yapılmıştır. Onlardan bazıları şunlardır:

  1. Nehcü’l Belağa Farsça tercümesi ile birlikte kelimelerin şerhi ve tashihi beşinci ve altıncı yüzyıl. Azizullah Cuveyni.[12]
  2. Nehcü’l Belağa: Tercüme: Seyyid Cafer Şehidi.[13]
  3. Nehcü’l Belağa, Emiru’l Müminin Ali aleyhi selam, Tercüme: Abdul Muhammed Ayeti.[14]
  4. Nehcü’l Belağa’nın tercüme ve şerhi: tercüme ve şerh: Ali Naki Feyzulislam.[15]
  5. İmam Ali’nin (aleyhi selam) Nehcü’l Belağası, tercüme: Muhammed Mehdi Fuladvend.[16]
  6. Nehcü’l Belağa, Mevlana Ali b. Ebu Talib Emiru’l Müminin (a.s) tercüme: Esedullah Mubaşşiri.[17]

Açıklamaları

Dosya:İbn-i Ebil Hadid'in Şerhi.jpg
İbn-i Ebil Hadid'in Şerhi

Nehcü’l Belağa’ya çok sayıda açıklama ve şerh yazılmıştır ve bunların bir çoğu günümüzde bulunmamaktadır. Fihrist yazarları bunlardan bir çoğunun adını yazmıştır. Örneğin, “Kitapname-i Nehcü’l Belağa” kitabı, Nehcü’l Belağa hakkında 300’ün üzerinde farklı dillerde yazılmış kitaplardan bahsetmekte, buna rağmen bunun kapsayıcı bir sayı olmadığını düşünmektedir.[18] Aşağıda belirtilen kitap isimleri günümüzde mevcut olan önemli açıklamaların bazılarını içermektedir. Kitaplar, Arapça ve Farsça dillerinde yazılmıştır.

Farsça Olanlar

  1. İbn-i Ebu’l Hadid Mu’tezili’nin yazdığı Nehcü’l Belağa’nın tercüme ve şerhi. Tercüme: Gulam Rıza Laiki.[19]
  2. Altıncı yüzyılda yaşamış olan İbn-i Meysem’in (Kemalettin Meysem Ali b. Meysem Bahrani’nin) yazdığı Nehcü’l Belağa’nın tercüme ve şerhi. Çevirmenler: Kurban Ali Muhammedi Mukaddem, Ali Asker Nevai Yahya Zahid.[20]
  3. Tercüme ve Tefsir-i Nehcü’l Belağa, Muhammed Taki Caferi.[21]

Arapça Olanlar

  1. Maaric-i Nehcü’l Belağa, Zuheyruddin Ebu’l Hasan Ali b. Zeyd el-Beyhaki… (ölümü: 565); Muhammed Taki Danış Pejuh.[22]
  2. Minhacu’l Baraat fi Şerh-i Nehcü’l Belağa, Kutbuddin Razi (ölümü: 573), Azizullah el-Attaradi.[23]
  3. Hadaiku’l Hakaik fi Şerh-i Nehcü’l Belağa, Kutbuddin el-Keyzeri el-Beyhaki, tahkik: Azizullah el-Attaradi.[24] Bu şerhin yazımı hicri 576’da sona ermiştir.[25]
  4. İ’lamu Nehcü’l Belağa, Ali b. Nasir es-Sarahsi (6. Yüzyıl), Azizullah Attaradi.[26]
  5. Şerh-i Nehcü’l Belağa, Li-İbn-i Ebu’l Hadid, Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim.[27]
  6. Şerh-i Nehcü’l Belağa, Kemalattin Meysem b. Ali Meysem Bahrani.[28]
  7. İhtiyar’u Misbahu’s-Salikin, min Kelami Mevlana ve İmamuna Emiru’l Müminin Ali b. Ebu Talip (a.s), Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, tahkik, talik ve takdim: Muhammed Hadi el-Emini.[29]
  8. Minhacu’l Beraat fi Şerh-i Nehcü’l Belağa, Habibullah el-Haşimi el-Hoi (1268 h.k.)[30]
  9. Behcü’s-Sabaga fi Şerh-i Nehcü’l Belağa, Muhammed Taki et-Tusteri (1374 h.ş.)[31]
  10. Nuhbetu’ş-Şerheyn fi Şerh-i Nehcü’l Belağa, Abdullah Şubber (m. 1774- 1826), İbn-i Meysem ve İbn-i Ebu’l Hadid’in şerhlerinden seçmeler.[32]
  11. Nehcü’l Belağa, Şerh Muhammed Abduh (m. 1849 – 1905), tahkik: Eşref Ali, baskı: Abdul Aziz Seyyidu’l Ehl.[33]
İmam Ali (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur:

“Dünya için üzülen, Allah'ın kaza ve kaderine öfkelenmiş olur. Kendine inen bir beladan şikayet eden, Allah'ı şikayet etmiş sayılır. Kim bir zenginin yanına gelir de zenginliği için ona tevazu gösterirse, dininin üçte ikisi gider. Kur'an okuyup da öldükten sonra ateşe giren kimse, Allah'ın ayetleriyle alay eden kimselerdendir. Dünya sevgisine kapılanın kalbi üç şeye tutulur: Kendini bırakmayan bir hüzne, ondan ayrılmayan bir hırsa ve ulaşamayacağı bir arzuya.”

Nehcü’l Belağa’nın Senetleri

Dosya:Nehc'ül Belağa’nın 544 h.k. yılında yazılmış eski nüshası.gif
Nehc'ül Belağa’nın 544 h.k. yılında yazılmış eski nüshası

Bazı Ehlisünnet ulemaları Nehcü’l Belağa’nın senedinde kuşkuya düşmüşlerdir. Örneğin İbn-i Hallakan (ölümü: 681) şöyle demektedir: İnsanlar, İmam Ali b. Ebu Talib’in (radiyallahu anh) sözlerinden oluşan “Nehcü’l Belağa” adlı kitap hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Acaba Seyyid Murtaza mı onu bir araya getirmiştir, yoksa kardeşi Razi mi? Ve demişlerdir ki bu Ali’nin (a.s) sözleri değildir ve bunları derleyenlerin sözleridir. Allah daha doğrusunu bilir.[34]

Ondan sonra Zehebi (ölümü: 748) kati bir şekilde şöyle demiştir:

Seyyid Murtaza, İmam Ali’nin (a.s) sözlerinin nispet verildiği “Nehcü’l Belağa” kitabını bir araya getiren kişidir. Bu nispet hakkında bir senet yoktur. Onlardan bazıları batıldır ve bazıları ise, doğru. Lakin bunu bir araya getiren kişinin kardeşi Razi olduğu da söylenmiştir.[35]

Yine İbn-i Hallakan, insanların tereddüt ettiklerinden bahsetmekte, İbn-i Ebi’l Hadid (ölümü: 656) de Şıkşıkiye hutbesinde bunlardan bazılarına değinmektedir. Elbette kendisi buna kati bir şekilde cevap verip ve şöyle yazmıştır:

“603 yılında şeyhim Musaddık b. Şubeyyib Vasıti’nin şöyle dediğini duydum: ‘Bu hutbeyi (Şıkşıkiye hutbesi) “İbn-i Haşşab” diye ünlü olan Abdullah b. Ahmed’e okudum… Sonra ona şöyle dedim: Bu hutbenin (Hz. Ali’ye (a.s) olan) nispeti doğru mudur?’ Dedi ki: “Allah’a andolsun ki senin Musaddık olduğunu bildiğim gibi, onun da (hutbenin) Hz. Ali’nin (a.s) sözü olduğu biliyorum.” Sonra ona dedim ki: “İnsanlardan bir çoğu bu hutbenin Razi’nin (r.a) olduğunu söylemekte.” Dedi ki: “Razi ve ondan başkaları nere, bu konuşmanın üslubu nere? Biz, Razi’nin Resail’ini gördük ve onun nesirdeki yöntem ve tarzını biliyoruz; o bu hutbeye iyilik ve kötülük katmamıştır.” Sonra şöyle dedi: “Allah’a andolsun ki bu hutbeyi Razi dünyaya gelmeden 200 yıl kadar önce yazılan kitaplarda gördüm ve yazarların hatlarını tanıyorum. Daha Razi’nin babası Ebu Ahmed dünyaya gelmeden önce hangi alimler ve edipler tarafından yazıldığını biliyorum.[36]

İbn-i Ebi’l Hadid devamında şöyle demektedir:

“Ben bu hutbelerin bir çoğunu Bağdat’ın Mutezile imamı, şeyhimiz Ebu’l Kasım Belhi’nin yazılarında gördüm. O, Razi dünyaya gelmeden önce güçlü bir devlette yaşamaktaydı. Yine ayrıca onun bir çoğunu “el-İnsaf” adlı kitabıyla ünlü olan İmamiye mütekellimlerinden Ebu Cafer b. Kubbe’nin kitabında gördüm. Ebu Cafer, Şeyh Ebu’l Kasım Belhi’nin (r.a) öğrencilerindendi. Daha Razi (r.a) dünyaya gelmeden önce dünyaya gözlerini yummuştu.”[37]

İbn-i Ebi’l Hadid gibi Nehcü’l Belağa’ya açıklama yazan yazarlar, şerhlerinde yer yer itirazlara ve senetleri hakkında kati cevaplar ortaya koymuşlardır. Bunun yanı sıra çok sayıda araştırmacı yazar bu kitabın tüm konularının senetleri hakkında bağımsız kitaplar yazmışlardır. Bu kitaplarda İmam Ali’nin (aleyhi selam) sözleri, Seyyid Razi ve Seyyid Murtaza’dan önce ya aynı dönemde veya onlardan sonra yazılan kitaplardan ortaya konulmuş, ancak onların yol ve yönteminden başka yol ve yöntemler kullanılarak kanıtlanmıştır. Bu şekilde iddiaların yersiz olduğu ve ayrıca İmam Ali’nin (a.s) sözlerini toplayan kişinin Seyyid Murtaza değil, kardeşi Seyyid Razi olduğu ispat edilmiştir. Aşağıda Nehcü’l Belağa’nın senetlerini bir araya getiren kitaplardan bazılarına değineceğiz:

  1. İstinad-ı Nehcü’l Belağa, telif: İmtiyaz Alihan Arşi; tercüme, talikat ve havaşi: Murtaza Ayetullah Zade Şirazi.[38]
  2. Mesadir-i Nehcü’l Belağa ve Esanidihi, Seyyid Abduzehra el-Hüseyni el-Hatib.[39]

Nehcü’l Belağa’nın Müstedrekleri

“Nehcü’l Belağa” kitabının İmam Ali’nin (aleyhi selam) bazı sözlerinden seçmeler olduğu göz önüne alınarak, bazı araştırmacı yazarlar İmam Ali’nin (a.s) tüm sözlerini toplamaya koyulmuşlardır. Bu eserlerden bazıları şunlardan ibarettir:

  1. Temam-ı Nehcü’l Belağa mimma Evredehu eş-Şerif er-Razi eser Mevlana’l İmam Emiru’l Müminin Ali b. Ebu Talib aleyhi selam, tahkik, tetmim ve tansik: Sadık el-Musavi, Kame bi-Tavsiki’l Kitab Muhammed Assaf, Raceehu ve Sahhahe Nususehu Ferdi es-Seyyid.[40]
  2. Nehcü’s-Saadet fi Müstedrek-i Nehcü’l Belağa Babu’l Kutub ve’r-Resail, Telif: Muhammed Bakır el-Mahmudi, Tashih: Aziz Al-i Talib.[41]
  3. Nehcü’s-Saadet fi Müstedrek-i Nehcü’l Belağa Babu’l Huteb ve’l Kelim, Telif: Muhammed Bakır el-Mahmudi, Tashih: Aziz Al-i Talib.[42]
  4. Müstedrek-i Nehcü’l Belağa… el-Hadi Kaşifu’l Gıta.[43]

İmam Ali’nin (a.s) Arap Edebiyatına Etkileri

Hicretin ilk yıllarından günümüze kadar Arapça konuşan insanlar, sözlerinin sağlamlaşması, güzelleşmesi ve pekişmesi için defalarca İmam Ali’nin (aleyhi selam) konuşmalarını okur ve sözcüklerini tek tek kullanırlardı. Bu şekilde sözleri meleke olur veya yazdıklarını ortaya koyar ve başkaları tarafından konuşmaları kabul görürdü.[44] Araştırmacılar, İslam’dan sonraki hutbeler, edebiyat risaleleri ve hatta Arap şairlerin şiirlerini inceleyecek olurlarsa, İmam Ali’nin (a.s) sözlerindeki manayı almayan veya sözlerinden ve yazılarından yararlanmayan veya okuduğu şiirlerden istifade etmeyen çok az sayıda kişinin olduğunu göreceklerdir.[45]

Abdul Hamit

Abdul Hamit b. Yahya Amiri, hicretin 132. yılında öldürülmüştür. Mervan hükümetinin son halifesi Mervan b. Muhammed’in kâtibidir. Onun hakkında ‘kitabet sanat ve hüneri Abdul Hamit’le başladı’ demektedirler. Abdul Hamit ise, şöyle demektedir:

“Esla’nın (başının ön tarafındaki saçları dökülen kişi, yani İmam Ali’nin (a.s)) hutbelerinden yetmiş hutbe ezberledim ve hutbeler zihnimde durmadan çeşme gibi kaynadı.”[46]

Cahiz

Ebu Osman Cahiz (ö. 255 h.k.), Arap edebiyatının imamı olarak tanınmakta ve Mesudi onu selefin en fasih yazarı olarak anmaktadır. Cahiz, İmam Ali’nin (aleyhi selam) bu sözünü

قیمة کلّ امریء ما یحسن‌(Kıymetu Kulli İmriin ma Yahsunu)[47] naklettikten sonra şöyle demektedir:

“Eğer bu kitapta (muhtemelen “el-Beyan ve’t-Tibyan” kitabıdır) bu cümle dışında bir şey dahi olmasaydı, onu şafi, kâfi, yeterli, doyurucu ve ihtiyacı karşılayıcı olarak bulurduk. Bilakis kifayet ötesi ve gaye sonu olarak görürdük. En güzel söz, azı seni tam olarak ihtiyaçsız kılan ve manası zahirde onun lafzı olandır.”[48]

el-Beyan ve’t-Tibyan” kitabında Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (aleyhi selam) çok sayıda hutbesini nakletmektedir.[49] Cahiz, Seyyid Razi’den önce İmam Ali’nin (a.s) sözlerinden yüz tanesini seçmiş ve bu sözler Raşit Vatvat ve İbn-i Meysem Bahrani ve başkaları tarafından açıklanmıştır. Bu sözlerin vasfı hakkında şöyle demektedir:

“Bu sözlerin her biri Arapların en güzel sözlerinden bin katına bedeldir.[50] Öyle anlaşılıyor ki Cahiz’in telif ettiği kitaplar arasında yer alan “Mietun min Emsali Ali (a.s)” kitabından bahsetmektedir.[51]

İbn-i Nübate

İbn-i Nübate Abdurrahim b. Muhammed b. İsmail (ö. 374 h.k.), Arap edebiyatının ünlü ediplerinden ve meşhur Arap hatiplerindendir. Halep’te Seyfu’d-Devle zamanında vaaz ve hutbeler vermekteydi. İbn-i Nübate şöyle demektedir:

“Hutbelerden adeta birer hazine ezberledim ve her ne kadar ondan alırsam azalmamakta ve artmaktadır. Ezberlediğim şeyler Ali b. Ebu Talib’in (a.s) nasihatlerinden yüz fasıldır.”[52]

Ebu İshak Sabi

Zeki Mübarek, “En-Nesru’l Fenni” kitabında Ebu İshak Sabi’nin tarzından bahsetmekte ve onun yazdıklarının bir kısmını naklederek, şöyle yazmaktadır:

“Eğer bizler bu ifadeleri Şerif Razi’nin, İmam Ali’nin (a.s) sözlerinden aktardığı sözlerle değerlendirirsek, Sabi ve Şerif Razi’nin her ikisinin de aynı tekneden içtiklerini görürüz.”[53]

İbn-i Ebi’l Hadid’in Sözleri

İbn-i Ebi’l Hadid, İmam Ali’nin (aleyhi selam) sözlerinin fesahati hakkında şöyle demektedir:

“O, (aleyhi selam) fasihlerin imamı ve baliğlerin baş tacıdır. Onun sözleri hakkında ‘yaratıcının kelamının altında, beşer kelamının üstündedir’ demişlerdir. İnsanlar, konuşma ve yazmayı onunla öğrenmişlerdir.”[54]

İmam Ali’nin (a.s) Sözlerinin Fars Edebiyatına Etkileri

Tam bir güven ile söylenebilir ki Kur’an-ı Kerim’den sonra İranlı konuşmacı ve yazarlar, Hz. Ali’nin (aleyhi selam) sözlerinden yararlandıkları gibi hiçbir kimseden yararlanmamışlar; onun sözlerinden daha süslü ve üstün bir söz bulamamışlardır. Hiçbir taassup olmadan itiraf etmek gerekir ki İmam Ali’nin (aleyhi selam) hutbe ve mektupları, Kur’an-ı Kerim’den sonraki en üstün ve yapıcı Arapça nesridir. Bu konu 1000 yıldır Arap konuşmacı ve ediplerinin süregelen itiraflarıdır. İmam Ali’nin (a.s) kelamının lafız ve manevi güzelliği, hicretin üçüncü asrından itibaren İmam Ali’nin (a.s) sözlerinin Arap edipleri tarafından toplamasına neden olmuştur.[55]

Şu kesindir ki İmam Ali’nin (aleyhi selam) konuşma ve sözlerinin senet ve belgelerinin bir çoğu, daha Nehcü’l Belağa yazılmadan yüzlerce yıl önce mevcuttu ve Arap edipleri ve yazarları doğrudan veya dolaylı olarak söz ve yazılarının güzellik ve inceliğinde ondan yararlanmaktaydı. Bu yararlanmalar yüzyıllar boyunca Arap ve Fars edipleri tarafından ya iktibas edilme yoluyla ya da anlamından yararlanılarak ortaya konulmuştur. İslam dininin İran’a sirayet etmesi ile birlikte, ilk yüzyıldan itibaren İranlı edipler yazılarının çoğunu Arapça olarak yazmaktaydılar. Arapçanın Kur’an ve dinin dili olması hasebiyle ve ayrıca başka milletlerin de onlardan yararlanması için Arapça kullanılmaktaydı.[56]

Darice Farsçası yaygınlık kazandıktan sonra yazarlar ve şairler şiir ve yazılarını onunla yazmaya başladıktan sonra, yazı ve şiirlerinde İmam Ali’nin (aleyhi selam) sözlerinden yararlanmayan çok az sayıda yazar ve şair bulunmaktadır.[57]

Firdevsi

Farsça konuşan büyük şairler arasında Nehcü’l Belağa ve diğer kitaplar olsun İmam Ali’nin (a.s) sözlerinden ilham alan şairlerden birisi de Firdevsi’dir.[58]

Nasır Husrev Kubadiyani

Nasır Husrev Kubadiyani (394 – 481 h.k.), İsmaili mezhebinin büyük mütekellim, şair ve yazarlarından biridir. Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeytine (a.s) has sevgisi olan birisidir. Bu yazarın divanlarında İmam Ali’nin (aleyhi selam) sözleri ve kelamından oldukça fazla yararlandığı görülmektedir.[59]

Doktor Seyyid Cafer Şehidi şöyle yazmaktadır: “Nasır Husrev Kubadiyani’nin divanında benim araştırdığım kadarıyla altmıştan çok olmak üzere İmam Ali’nin (a.s) kelamının aynısı nezm kalıbında kullanılmıştır. Sinan Gaznevi, Attar Nişaburi, Mevlana Celalettin Belhi gibi irfani-tasavvufi yazarlar da bu şekildedir.”[60]

Kalila ve Dimna

Kalila ve Dimna Behremşahi, Hace Nasrallah İbn-i Muhammed b. Abdul Hamit tarafından hicri 538 – 540 tarihleri arasında yazılmış temsil tarzında hikayelerden oluşan bir kitaptır. Merhum Müçteba Miynevi “Kalila” kitabının önsözünde Nasrallah’tan sonra yaşamış yirminin üzerinde yazarın bu eserden etkilenerek onu taklit ettiğini yazmıştır. Ancak bu kitabın ve yazarının marifeti insanları etkilemek için Kur’an-ı Kerim ve Hz. Ali’nin (a.s) sözlerinden deliller getirerek ortaya koymasından kaynaklanmaktadır.[61] İran’da Şia mezhebinin yayılmasının ardından, Nehcü’l Belağa ve Hz. Ali’nin (aleyhi selam) sözlerinden etkilenmeyen hiçbir şair ve yazar yoktur.[62]

Hazırlanan CD’ler

  1. Danışname-i Cami-i Nehcü’l Belağa, Tahran, Merkez-i Tahkikat-ı Rayane-i Havza-ı İlmiyeyi İsfahan.[63]
  2. Minhecu’n-Nur: Danışname-i Alevi, Kum: Merkez-i Tahkikat-ı Kampiyoteri Ulum-u İslami.[64]

Ayrıca bakınız

Dipnot

  1. Mukaddime-i Seyyid Razi ber Nehcü’l Belağa, Tercüme: Ayeti.
  2. Mukaddime-i Seyyid Razi Ber Nehcü’l Belağa, Tercüme: Ayeti.
  3. Mukaddime-i Seyyid Razi ber Nehcü’l Belağa, Tercüme: Ayeti.
  4. Abduh, Şerh-i Nehcü’l Belağa, s. 10.
  5. Mukaddime-i Seyyid Razi ber Nehcü’l Belağa, Tercüme: Ayeti.
  6. Bkz. Muhammedi, Seyyid Kazım, Deşti, Muhammed, el-Mu’cemu’l Mufehres li-Elfaz Nehcü’l Belağa, Kum, Neşr-i İmam Ali, 1369.
  7. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  8. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  9. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  10. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  11. Şehidi, Nehcü’l Belağa, s. 361
  12. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/ff1ii5590
  13. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1828261
  14. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1207008
  15. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/675567
  16. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1582020
  17. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/575562
  18. Üstadi, Rıza, Kitabname-i Nehcü’l Belağa, s. 3-4.
  19. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1512746
  20. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/976684
  21. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1737942
  22. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/545488
  23. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/2965984
  24. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/2975819
  25. El-Hüseyni Hatib, Mesadiru Nehcü’l Belağa ve Esaniduhu, c. 1, s. 226.
  26. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/2965983
  27. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/506593
  28. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/928760
  29. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/560089
  30. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/2428468
  31. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/569381
  32. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/748217
  33. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1925260
  34. İbn-i Hallakan, Vefayatu’l A’yan ve Enbai Ebnai’z-Zaman, c. 3, s. 313.
  35. Zehebi, Seyu A’lamu’n-Nubela, c. 17, s. 589.
  36. İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 205.
  37. İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 205-206.
  38. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/526351
  39. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/885620
  40. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/619025
  41. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/488844
  42. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/2964112
  43. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/928193
  44. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  45. Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa. Daha çok bilgi edinmek için Nehcü’l Belağa ve Eseruhu ale’l Edebi’l Arabi” makalesinin 119. sayfasına bakınız. Muhammed Hadi Emini, İntişar-ı Nehcü’l Belağa.
  46. İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24; Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  47. Bu cümle başka şekillerde de zikredilmiştir.
  48. Cahiz, el-Beyan ve’t-Tibyan, Tashih: Abdusselam Harun, c. 1, s. 83, Nehcü’l Belağa’nın mukaddimesi, Şehidi.
  49. Cahiz, el-Beyan ve’t-Tibyan (Nüshası, Ehlibeyt kütüphanesinin bastığı CD’de mevcuttur. İkinci nüsha), s. 237 – 240.
  50. Şerh-i İbn-i Meysem ale’l Mietu Kelimeti li-Emiri’l Müminin Ali İbn-i Ebi Talib aleyhi selam, el-Musahhih: Mir Celalattin el-Hüseyni el-Ermevi el-Muhaddis, Tahran, Tahran Üniversitesi baskısı, 1349 h.ş, s. 2. Ayrıca Bkz. Vatvat Raşit, Matlubu Kulli Talib min Kelami Emiri’l Müminin Ali b. Ebi Talib aleyhi selam, musahhih: Mir Celalettin Hüseyni Ermevi Muhaddis, Tahran, Tahran Üniversitesi, s. 2, 1342 h.ş.
  51. Bkz. Danışneme-i Cihan-ı İslam, “Cahiz, Ebu Osman Amr b. Bahr” maddesi.
  52. İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24; Şehidi, Mukaddime-i Nehcü’l Belağa.
  53. En-Nesru’l Fenni, c. 2, s. 196; Mukaddime-i Nehcü’l Belağa’dan naklen, Şehidi.
  54. İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, s. 24.
  55. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 202.
  56. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 205.
  57. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 205.
  58. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 206-209.
  59. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 209.
  60. Şehidi, Seyyid Cafer, Behregiriyi Edebiyat Farsi ez Nehcü’l Belağa, s. 185.
  61. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 210.
  62. Şehidi, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, s. 214.
  63. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1890310
  64. http://opac.nlai.ir/opac-prod/bibliographic/1983833

Kaynakça

  • Nehcü’l Belağa, tercüme: Seyyid Cafer Şehidi, Tahran, İlmi ve Ferhengi, 1377 h.ş.
  • Nehcü’l Belağa, tercüme: Abdul Muhammed Ayeti, Defter-i Neşr-i Ferhengi İslami, 1377 h.ş. (Nüshası, Ehlibeyt kütüphanesinin bastığı CD’de mevcuttur. İkinci nüsha)
  • İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 1, tahkik: Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim, Daru İhyau’l Kutubu’l Arabi, İsa el-Bani el-Halebi ve Şureka, m. 1959.
  • Üstadi, Rıza, Kitabname-i Nehcü’l Belağa, Tahra, Bonyad-ı Nehcü’l Belağa, 1359 h.ş.
  • el-Hüseyni el-Hatib, es-Seyyid Abdu’z-Zehra, Mesadir-i Nehcü’l Belağa ve Esaniduhu, c. 1, Beyrut, Daru’z-Zehra, m. 1988.
  • İbn-i Hallakan, Vefayatu’l A’yan ve Enbau Ebnai Zaman, c. 3, tahkik: İhsan Abbas, Lübnan, Daru’s-Sakafat.
  • Zehebi, Seyru A’lamu’n-Nübela, c. 17, tahkik, tahric ve talik: Şuayb el-Erneut, Muhammed Naim el-Arksuvesi, Beyrut, Müessese er-Risalet, m. 1986.
  • Şehidi, Seyyid Cafer, Behre-i Edebiyat ez Sohanani Ali aleyhi selam, der Yadname-i Konkre-i Hazare Nehcü’l Belağa, Bonyad-ı Nehcü’l Belağa, 1363 h.ş.
  • Şehidi, Seyyid Cafer, Behregiriyi Edebiyat-ı Farsi ez Nehcü’l Belağa, der Yadname-i Dovvumin Kongre-i Nehcü’l Belağa, Tahran, Vezaret-i İrşad-ı İslami ve Bonyad-ı Nehcü’l Belağa, 1363 h.ş.
  • el-Cahiz, el-Beyan ve’t-Tibyan, Mısır, el-Mektebetu’t-Ticariye el-Kubra Li-Sahibiha Mustafa Muhammed, m. 1936 (Nüshası, Ehlibeyt kütüphanesinin bastığı CD’de mevcuttur. İkinci nüsha)
  • Abduh, Muhammed, Şerh-i Nehcü’l Belağa, tashih: Muhammed Muhyiddin Abdul Hamid, Kahire, Matbaatu’l İstikamet (Nüshası, Alevi Danışnamesinin CD’inde mevcuttur. Minhecu’n-Nur).
  • Muhammed, Seyyid Kazım, Deşti, Muhammed, el-Mu’cemu’l Mufehres li-Elfazi Nehcü’l Belağa, Kum, Neşr-i İmam Ali (a.s), 1369 h.ş.