Meysem-i Tammar

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
kategorisiz
infobox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Meysem Tammar sayfasından yönlendirildi)

Meysem et-Temmar el-Esedî Kufî (Arapça: میثَم تمّار اَسَدی کوفی), İmam Ali’nin (a.s) seçkin ashabındandır. Kerbela Vakıasından önce İbn-i Ziyad’ın emri ile Kufe’de darağacına asılmış ve şehit olmuştur. Hayatı hakkında çok aydınlatıcı bilgiler bulunmamaktadır. Kufe'de hurma sattığı, keramet sahibi olduğu ve gelecekte yaşanacak bazı olaylardan haber verdiği rivayet edilmiştir.

Nesebi

Dediklerine göre Meysem-i Temmar, Acem (Araplar’ın Arap olmayanlara ve özellikle İranlılar’a verdikleri isim) asıllıdır. Günümüz yazarlarından bazıları, onun İranlı olduğunu belirtmişlerdir;[1] ancak Ben-i Esed kabilesinden bir kadının kölesi olduğu için, bu kabileye müntesiptir.[2] Hz. Ali (a.s) Meysem’i kadından satın almış ve azat etmiştir. Hz. Ali (a.s) Meysem’e adını sorunca “Salim” der. Sonra Hz. Ali (a.s): “Allah Resulü (s.a.a) Acem diyarında babanın senin adını “Meysem” koyduğunu bana haber vermiştir” der. Meysem: “Allah Resulü ve Müminlerin Emiri doğru buyuruyorlar. Allah adına yemin ederim ki Acem diyarında benim adım öyleydi.” Bunun üzerine Hz. Ali (s.a): “Salim ismini bırak, Resulullah’ın (s.a.a) seni andığı önceki adına dön” diye buyurur. Böylelikle Salim, “Meysem” adını alır ve künyesi “Ebu Salim” olur. Bir başka künyesi ise Ebu Salih’tir.[3]

Mesleği

Meysem, Kufe pazarında hurma sattığından kendisine “Temmar” (hurmacı) lakabını vermişlerdir.[4] Bir başka rivayete göre “Darül Rızk” denilen yerde kavun satarmış.[5]

Meysem’in İmamların Ashabı Arasındaki Yeri

Meysem’i Hz. Ali (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) ashabından saymışlardır,[6] ancak Hz. Ali’nin (a.s) öğrencisi olduğu için, daha çok Hz. Ali (a.s) ile anılmıştır.[7] Meysem, Peygamber Ehlibeytine (a.s) oldukça düşkünlüğü ile tanınırdı.[8] Onlarda Karşılıklı olarak Meysem’e has ilgi duyarlardı. Peygamber Efendimizin eşi Ümmü Seleme’nin dediğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.a), Meysem’i her zaman iyilikle anmış ve onun hakkında Hz. Ali’ye (a.s) tavsiyelerde bulunmuştur.[9] Meysem, Hz. Ali’nin (a.s) has ilgisine sahipti. Ondan dersler almış ve aralarında çok sayıda söyleşiler olmuştur.[10] Meysem, kaynakların yazdığına göre Hz. Ali’den (a.s) çok sayıda ilim ve sırlar öğrenmiştir. Hz. Ali (a.s) ona gaybi ilimleri de öğretmiş[11] ve onu denenmiş müminler kategorisine sokarak[12] Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt’in yüce makamını idrak edecek mevkiye çıkarmıştır.[13]

Meysem-i Temmar’ın İlmi

Meysem, Muaviye’nin ölümünü önceden bilmiş[14] ve İmam Hüseyin’in (a.s) şehadet haberini de “Cuble” adında Mekkeli bir kadına haber vermiştir.[15] Meysem, ayrıca kendi taifesinin elebaşı tarafından tutuklanacağını, İbn-i Ziyad’ın[16] emri ile şehit edileceğini ve Muhtar b. Ebî Ubeyd b. Mesud es-Sekafî’nin hapisten çıkacağını da önceden haber vermiştir.[17]

Meysem-i Temmar’da bulunan bu özellikler, onu İmam Ali’nin (a.s) seçkin yaranlarından,[18] havarilerinden ve değerli ashabından saymalarına neden olmuştur.[19] Nitekim bazı kayıtlarda Meysem-i Temmar, “Şortetu’l Hamis”ten sayılmıştır. Bu grup, Hz. Ali (a.s) ile savaşlarda son nefeslerine kadar Hz. Ali’ye (a.s) destek vereceklerine dair antlaşmışlardı.[20]

İmamla (a.s) Tanıştıkları Dönem

Meysem’in Hz. Ali’nin (a.s) hükumet dönemindeki savaşlarında yer aldığına dair bir rivayet yoktur. Bundan da Meysem’in Hz. Ali (a.s) ile son dönemlerde tanıştığı ihtimali doğmaktadır. Meysem’den nakledilen rivayetlerde de İmam Ali’nin (a.s) hükumetinin son dönemleri geçmiştir. Örneğin Muvaiye’nin adamlarının “Hit” ve “Ambar” bölgelerine saldırdıkları ve orada bir grup kadın ve çocukları öldürdükleri rivayetleri geçmiştir.[21]

Muaviye, Hz. Ali (a.s) ve yaranlarına sövdüğü ve sebbettiğinde Meysem’e de hakaret etmiş ve küfretmiştir.[22] Meysem, İmam Ali’den (a.s) sonra Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) vefalı yaranlarından olmuştur.[23] İmam Hüseyin (a.s) Meysem’e has ilgi duymakta ve onu iyilikle anmaktaydı.[24] Meysem, Hicretin 60. yılında İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamından hemen önce umre yapmak için Mekke’nin yolunu tutar. İmamı (a.s) göremeyince, İmamı (a.s) bulmak için Ümmü Seleme’yi arar ve ondan İmam’ın (a.s) durumu hakkında bilgi alır. Meysem, Ümmü Seleme annemizin yanından ayrılmadan önce İmam’a (a.s) selamlarını iletmesini ve onunla Allah katında buluşacaklarını söylemesini ister.[25]

İmam’ın (a.s) Meysem’in Şehadetinden Haberdar Olması

İmam Ali (a.s) Meysem’in nasıl şehit edileceğini, katilinin kim olduğunu ve hangi hurma ağacına asılacağını haber vermiş ve ona Ubeydullah b. Ziyad’ın (Kufe valisi) yaptıklarına karşı direnmesi karşılığında kıyamette kendisine İmamın yanında layık bir makam verileceğinin müjdesini vermiştir. Dediklerine göre Meysem, o ağacın yanında namaz kılar ve onunla konuşurdu.[26] Meysem, İmam Ali’den (a.s) duyduğu şehadet haberini başkalarına da söylemiştir.[27] Örneğin bir rivayete göre o ve Habib b. Muzahir bir topluluk içinde nasıl şehit olacaklarını söylemiş, ancak orada olanlar onları alaya almış ve dalga geçmişlerdir.[28]

Meysem’in Tutuklanması ve Katledilmesi

Birinci Rivayet

Meysem’in tutuklanması ve şehadeti hakkında iki rivayet bulunmaktadır. Birinci rivayette İbn-i Ziyad, Yezid b. Muaviye’nin emri ile –Ehlibeytin ciddi taraftarlarından olduğunu biliyordu- Meysem’i tutuklatarak darağacına astırır.[29]
Meysem, umre dönüşü, Mekke’den Kufe’ye dönerken yolda İbn-i Ziyad’ın adamları tarafından tutuklanır. Zindanda Muhtar Sakafi ile karşılaşır ve ona yakında zindandan çıkacağı haberini verir. İbn-i Ziyad, Ureyfi’den (kavmin lideri) Meysem’i ona teslim etmesini aksi takdirde onu öldüreceğini söyler. Anlaşıldığı kadarıyla İbn-i Ziyad süvari birliğinden yüz kişiyi onunla birlikte gönderir ve Meysem’i Kadisiye’de (Kufe’ye on beş kilometre mesafede) tutuklatır ve Kufe’ye götürerek darağacına astırır.[30]

İkinci Rivayet

İkinci rivayete göre, Meysem bir grup pazarcının isteği üzerine, Kufe Pazar müdürünü şikâyet etmek için pazarcılarla birlikte İbn-i Ziyad’ın yanına gider ve ondan Pazar müdürünü görevden almalarını ister. Meysem orada çok beliğ bir konuşma yapar. Ubeydullah İbn-i Ziyad tarafından Kufe emiri olan Amr b. Hureys ki kendisi Osman taraftarı ve Ehlibeyt düşmanlığı ile bilinirdi, o da orada hazır bulunmaktaydı. Meysem’i yalancı ve yalancıların dostu olarak tanır. Ancak Meysem kendisinin doğru sözlü ve doğru sözlülerin (Hz. Ali ve Ehlibeyt) dostu olarak tanıtır. İbn-i Ziyad, Meysem’den Hz. Ali’den (a.s) usanıp bıktığını ve uzak olduğunu belirtmesini, ona küfürler etmesini ve onun yerine Osman’ın (ki kendisi de Emevilerdendir) dostu olduğunu ve onu iyilikle anmasını ister. İbn-i Ziyad, Meysem’in dediklerini yapmaması durumunda kol ve bacaklarını keseceğini ve darağacına asacağı tehdidinde bulunur. Ancak Meysem, takiye yapabileceği yerde şehadeti seçer ve Hz. Ali’nin (a.s) İbn-i Ziyad’ın o şekilde yapacağını ve dilinin kesileceğini söylediğini söyler. İbn-i Ziyad kendince bu gaybi haberi yalan çıkarmak için Meysem’in yalnızca el ve ayaklarının kesilmesini ve Amr b. Hureys’in evinin yanında darağacına asılmasını emreder.

Meysem’in Dilinin Kesilmesi

Meysem, darağacında yüksek sesle insanlardan toplanmalarını ve Hz. Ali’den (a.s) duyduğu gizemli hadisleri dinlemelerini ister. Daha sonra Emevilerin fitnelerini ve Haşimoğlullarının faziletlerini anlatır. Amr b. Hureys, Meysem’in insanları etkilediğini ve birçok şeyi ifşa ettiğini görünce, hemen İbn-i Ziyad’ın yanına gider ve durumu ona anlatır. İbn-i Ziyad, rezil ve rüsva olacağı korkusundan Meysem’in ağzına gem ve dizgin vurulmasını emreder. Denildiğine göre Meysem İslam’da ağzına dizgin vurulan ilk kişidir.[31]

Başka bir rivayete göre Amr b. Hureys –ki insanların Meysem’in sözünden etkilenerek hükûmete karşı isyan edeceklerinden korkmaktaydı- İbn-i Ziyad’dan Meysem’in dilinin kesilme emrini vermesini ister. İbn-i Ziyad kabul eder ve korumalarından birini bu iş için gönderir. Meysem, İbn-i Ziyad’ın Hz. Ali’nin (a.s) onun hakkında buyurmuş olduğu el ve ayaklarının kesileceği ve sonra dilinin kesilerek darağacına asılacağına dair öngörüsünü yalanlayamadığını orada herkese haykırır ve dili kesildikten sonra şehit olur.[32]

Şehadeti

Nakledilen bir rivayete göre Meysem, üç gün darağacında asılı kaldıktan sonra hançerle karnına aldığı darbeyle ağır yaralanır. Meysem tekbir getirir; aynı gün ağzından ve burnundan kanlar akar ve şehit olur.[33] Yazılanlara göre Emevilerin aleyhine ve Haşimoğullarının lehine konuştuktan bir gün sonra ağzına dizgin vurulmuş, ağzından ve burnundan kanlar akmış ve üçüncü gün aldığı hançer yaraları ile şehit olmuştur. Meysem’in şehadeti, hicretin 60. yılında, Zilhicce ayında ve İmam Hüseyin’in Irak’a girişinden on gün önce gerçekleşmiştir.[34] İbn-i Ziyad, Şehit Meysem-i Temmar’ın defnedilmesine karşı çıkmış, ancak hurma satıcılarından birkaçı gece vakti Şehit Meysem’in naaşını darağacından alarak, Murat kabilesine ait topraklarda bir su çukurunda toprağa vermişlerdir.[35]

Meysem-i Tammar'ın Türbesi,Kufe

Eserleri

Tefsir

Meysem’in kitap ve telifleri bulunmaktadır. Eserlerinden birisi Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (a.s) öğrenerek yazdığı tefsirdir.[36] Meysem’den nakledilen bir rivayete göre Abdullah b. Abbas’a hitaben, Meysem Kur’an’ın tenzilini İmam Ali’nin (a.s) yanında öğrenmiş ve İmam (a.s) da ona tevilini öğretmiştir. Dolayısıyla Meysem, umreye gitmiş ve Abdullah b. Abbas’a tefsir hakkında öğrenmek istediği ne varsa kendisine sormasını ister. İbn-i Abbas öneriyi kabul eder; kâğıt ve hokka (kalem) istedikten sonra Meysem’in dediklerini yazar. Meysem, İbn-i Ziyad tarafından şehit edileceğini İbn-i Abbas’a söyler. İbn-i Abbas, Meysem’in bu sözü kehanetle söylediğini sanır ve yazdıklarını yırtmak ister. Bunun üzerine Meysem, onu bu işten sakındırır ve tefsiri korumasını ister. Dediklerinin doğru çıkmaması halinde onu yırtabileceğini söyler. İbn-i Abbas öneriyi kabul eder ve bir süre sonra Meysem’in söylediği her şey çıkar.[37]

Hadis

Anlaşıldığı kadarıyla şehit Meysem’in hadis alanında da bir kitabı bulunmaktadır. Oğlu ondan rivayetler nakletmiş ve naklettiği rivayetlerin bir kısmı kaynaklarda mevcuttur.[38] Meysem’in naklettiği hadislerden bazıları şu konuları içermektedir: Ehlibeyt’e (a.s) buğz (Kin beslemek, nefret etmek) ve sevgi; Kufe Mescidinin Beytu’l Mukaddes’ten daha üstün olduğu; münafık ve fasıkların Hz. Ali’ye (a.s) buğz ve kinleri ve Hz. Ali’nin (a.s) de onlara karşı buğzu; Muhsen birisinin zina ettiğinin dört kez ikrar edilmesi ve haddi; Hz. Ali’nin (a.s) genç bir Arap’ın katilini yakınlarına belirtmesi…[39]

Konuşmacılığı

Meysem hazır cevap,[40] cesur ve yetenekli bir hatipti. Kufe pazarcılarının temsilcisi unvanı ile İbn-i Ziyad’ın sarayında yaptığı konuşmada fesahat, belagat ve mantığı ile İbn-i Ziyad’ı hayretlere düşürmüştür.[41] Emevi hükümetine karşı beliğ hitabeleri onu hükümetin açık düşmanları sınıfına sokmuştu.

Çocukları

Salih, Şuayb, İmran ve Hamza Şehit Meysem-i Temmar’ın çocuklarıdır. Babalarından velayet ve Ehlibeyt’e (a.s) dostluğu öğrenmişlerdir. Meysem’in çocukları da Şia İmamlarının (Ehlibeyt İmamları) (a.s) ashap ve ravilerindendir.[42] Ali b. İsmail b. Şuayb b. Meysem, İmamiye Şia’sının en büyük mütekellimlerinden ve ilk kelam kitaplarını telif edenlerdendir.[43]

Meysem’in Türbesi

Şehit Meysem-i Temmar’ın (r.a) kabri şerifleri Kufe Mescidine birkaç yüz metre yakınlıkta Kufe’nin ana caddesi üzerindedir. Dördüncü yüzyılda İzdudavle Deylemi, Meysem için ihtişamlı bir kümbet yaptırmıştır. On üçüncü yüzyılda Necef-i Eşref’in büyük müçtehitlerinden Seyyid Ataullah Rumi (ö. 1321) Meysem için bir türbe ve büyük bir kubbe yaptırır ve yanında bir avlu tesis eder.[44] hicri 1382’de tüm bina tahrip olur ve Hacı Muhammed Reşşad tarafından yeniden güzel ve görkemli bir türbe yaptırılır. Şehit Meysem-i Temmar’ın (r.a) kabri şeriflerinin üzerinde küçük bir zerih ve üstünde yeşil bir kubbe bulunmaktadır.

Kaynakça

  1. Dinin İhyasında İmamların (a.s) Rolü, c. 1, s. 131.
  2. Keşşî, er-Rical, s. 9; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 323; Necaşî, er-Rical, s. 14; Tusî, er-Rical, s. 81, 224, k. 1415.
  3. Keşşî, er-Rical, s. 9; Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 323; Tabersî, İlamü’l Verâ bi-Alami’l Hüda', c. 1, s. 323; Kas Şazan Kummî, el-Fezail, s. 2-3, Meysem’in künyesini “Ebu Cafer” olarak yazmıştır.
  4. Bkz. İbn-i Şehraşub, Menakıb-u Âl-i Ebî Talib, c. 2, s. 329.
  5. Keşşî, er-Rical, s. 78.
  6. Tusî, er-Rical, 1415, s. 81, 96, 105; Ebü'l Kasım el-Musevî el-Hoî, Mu'cemü Ricali'l Hadis, c. 20, s. 103.
  7. Müfîd, el-İhtisas, s. 3.
  8. Keşşî, s. 78.
  9. İbn-i Hacer el-Askalanî, el-İsabe fî Temyizi’s-Sahabe, c.5, s.1317
  10. Yakubî, Tarihu’l Yakubi,, c. 2, s. 213 -214.
  11. Kas Şazan Kummî, el-Fezail, s. 103.
  12. İbn-i Ebü’l-Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 2, s. 291.
  13. Taberî, Beşaretü'l Mustafa (Mustafa'nın mucizeleri), s. 236- 237.
  14. Bkz. Keşşî, er-Rical, s. 80.
  15. İbn-i Babeveyh, Emalî, s. 189 – 190.
  16. Bkz. Keşşi, er-Rical, s. 81- 82; Şerif er-Razî, Hasaisü’l Eimme, s. 54 – 55.
  17. Müfîd, el-İrşad, c. 1, s. 324 – 325; İbn-i Ebü’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 2, s. 293.
  18. İbn-i Nedim, el-Fihrist, s. 223; Tusî, el-Fihrist, 1417, s. 150.
  19. Keşşî, er-Rical, s. 9; Müfîd, el-İhtisas, s. 3; Ağa Bozorg-uTahranî, c. 2, s. 18, 164.
  20. Berki, el-Mehasin 1342; s. 3- 4; Müfid, İhtisas, s. 2 – 3.
  21. Bkz. el- Hasibi, el-Hidayetü'l Kübra, s. 125; Deylemî, İrşâdü'l Kulub, s. 272–273.
  22. İbn-i Tavus, s. 51- 52.
  23. Tusî, Rical, 1415, s. 64- 105.
  24. Keşşî, Rical, s. 80.
  25. Keşşî, Ricâl s. 80 – 81; Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 324; İbn-i Ebü’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 2, s. 292; İbn-i Hacer el-Askalanî, el-İsabe, c. 6, s. 317.
  26. Keşşî, Rical, s. 83 – 84; Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 323–324; Fettal Nişaburî, Ravzatü'l Vaizin, c. 2, s. 288; İbn-i Ebü’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 2, s. 291 – 292.
  27. Bkz. Keşşî, Rical, s. 81 – 84.
  28. Bkz. Keşşî, Rical, s. 81 – 84.
  29. Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 324 – 325.
  30. Huseybi, el-Hidayetu'l Kubra, s. 133; Keşşî, Rical, s. 82–84; Şerif er-Razî, Hasaisu'l Eimme, s. 54 – 55.
  31. Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 220; Keşşî, Rical, s. 84–87; Şerif er-Radî, Hasaisu'l Eimme, s. 55; Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 304, 324, 356; Fettal Nişaburî, Ravzatü'l Vaizin, c. 2, s. 288 -289.
  32. Keşşî, Rical, s. 87.
  33. Keşşî, Rical, s. 78 – 81; Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 325; İbn Ebü’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c. 2, s. 293–294.
  34. Müfid, el-İrşad, c. 1, s. 325; Tabersî, İ'lamu'l Verâ bi-A'lami'l Hüda, c. 1, s. 343.
  35. Keşşî, Rical, s. 83.
  36. Ağa Bozorg-i Tahrani, c. 4, s. 317.
  37. Keşşî, Rical, s. 81.
  38. Bkz. Tusi, el-Emali, 1414, s. 148; A. Ekber Gaffari, el-Küleyni ve el-Kâfi s. 28.
  39. Berki, el-Mehasin, 1330, s. 309–310; Sakafî, el-Garat, c. 2, s. 413- 415; Tusi, el-Emali, 1414, s. 148, 246, 405, 406; Şazan el-Kummi el-Fezail, s. 3 -5.
  40. Bkz. Müfid, c. 1, s. 324.
  41. Keşşi, s. 86.
  42. Bkz. Keşşi, s. 80; Tusi, 1415, s. 118, 138, 149, 157, 160, 162, 224, 225; Kuleyni, c. 3, s. 132 – 133, c. 7, s. 186, 187, 383, c. 8, s. 200; Muvahhit Ebtahi, s. 208 – 212.
  43. Bkz. İbn-i Nedim, s. 223; Tusi, 1417, s. 150; Zehebi, Havadis, h. 210 – 211, s. 316.
  44. Dairetu’l Maarif-i Teşeyyü, c. 1, s. 112.

Bibliyografi

  • İbn-i Ebi’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belağa, Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim baskısı, Kahire, 1378 – 1382.
  • Muhammed b. Ali b. Babaveyh, el-Emali, 1417 h.k, Kum.
  • Ahmed b. Hacer-i Askalani, el-İsabet fi Temyizi’s-Sahabe, Ali Muhammed Becevi baskısı, Beyrut, 1412/ 1992.
  • Muhammed İbn-i Şehraşub, Menakibu Al-i Ebi Talib, Muhammed Hüseyin Danış-ı Aştiyani ve Haşim Resul Mehallati baskısı, Kum, 1379 h.ş.
  • Abdul Kerim İbn-i Tavus, Ferhetu’l Gura fi Tayini Kabr-i Emirilmüminin, Tahsin Al-i Şebib Musevi baskısı, Kum, 1419 / 1998.
  • İbn-i Nedim.
  • El-İhtisas, Muhammed b. Muhammed Mufid’e mensup, Ali Ekber Gaffari baskısı, Beyrut, 1414/ 1993.
  • Ahmed b. Muhammed Berki, Kitabu’r-Rical, Celalettin Muhaddis Ermevi baskısı, Tahran, 1342 h.ş.
  • Ahmed b. Muhammed Berki, Kitabu’l Mahasin, Celalettin Muhaddis Ermevi baskısı, Tahran, 1330 h.ş.
  • İbrahim b. Muhammed Sakafi, el-Garat, Celalettin Muhaddis Ermevi baskısı, Tahran, 1355 h.ş.
  • Hüseyin İbn-i Hamdan el- Hasibi, el-Hidayetü'l Kübra, Beyrut, 1411/ 1991.
  • Hoi.
  • Hasan b. Muhammed Deylemi, İrşadu’l Kulub, Beyrut, 1398 / 1978.
  • Muhammed b. Ahmed Zehebi, Tarihu’l İslam ve Vefayatu’l Meşahir ve’l A’lam, Havadis, 211 – 220 h., Ömer Abdu’s-Selam Tedbiri baskısı, Beyrut, 1414 / 1993.
  • Abdurrahman Suyuti, Lübbu’l-Lüban fi Tahriri’l Ensab, Beyrut, Daru Sadır.
  • Seyyid Murtaza Askeri, Nakşi Eimme der İhya-i Din, İntişar-ı Allame Askeri, Usul-u Din Fakültesi, ikinci baskı, 1389.
  • Şazan Kummi, el-Fezail, Necef, 1381 / 1962; Şerif Razi, Hasaisu’l Eimme aleyhimu’s-selam, Muhammed Hadi Emini baskısı, Meşhed, 1406 h.k.
  • Fazıl b. Hasan Tabersi, İ’lamu’l Vera bi İ’lamu’l Huda, Kum, 1417 h.k.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, El-Emali, Kum, 1414 h.k.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, Ricalu’t-Tusi, Cevad Kayyumi İsfahani baskısı, Kum, 1415 h.k.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, el-Fihrist, Cevad Kayyumi İsfahani baskısı, Kum, 1417 h.k.
  • İmaduddin Taberi, Beşaretu’l Mustaf Li-Şiatu’l Murtaza, Cevad Kayyumi İsfahani baskısı, Kum, 1420 h.k.
  • Abdurresil Gaffar, el-Kuleyni ve’l Kâfi, Kum, 1416 h.k.
  • Muhammed Fettal Nişaburi, Ravzatu’l Vaizin, Muhammed Mehdi Horasan baskısı, Necef, 1386 h.k.
  • Muhammed b. Ömer Keşşi, İhtiyaru Marifeti’r-Ricali’l Maruf bi Ricalu’l Keşşi, Hasan Mustafavi baskısı, Meşhed, 1348 h.ş.
  • Kuleyni.
  • Muhammed b. Muhammed Müfid, el-İrşat, Kum, 1413 h.k.
  • Ahmed b. Ali Neccaşi, Fihrist Esmau Musannefi eş-Şiatu’l Müşteher bi Ricalu’n-Neccaşi, Kum, 1416 h.k.
  • Yakubi, Tarih.