İmam Seccad’ın Arefe Duası

Öncelik: c, kalite: c
resimsiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Arefe Günü Okuduğu Dua sayfasından yönlendirildi)
Yakarış
Dosya:Hürremşehr Camisi.jpg

İmam Seccad’ın Arefe duası (Arapça: دعاء الإمام السجاد يوم عرفة) Sahife-i Seccadiye’nin kırk yedinci ve en uzun duasıdır. Sahife-i Seccadiye’de yer alan bu dua, 133 metinden oluşmaktadır. Bu dua, İmam Hüseyin’in (a.s) Arefe günü okuduğu duadan sonra Arefe günü okunan en ünlü duadır. Sahife-i Seccadiye’de yer alan bu dua, çok önemli bir yere sahiptir, öyle ki bazı kaynaklar fakat bu duanın açıklamasını ele almıştır.

Duanın öğretileri birkaç mevzuda toplanabilir: Teoloji, imamı tanıma, Peygamber ve Ehlibeytine salat ve selam, hata ve günahların itiraf edilmesi ve hacetlerin talep edilmesi. İmam Zeynel Abidin (a.s) bu duada imamları tanıtmakta ve özelliklerini ele alarak imamların seçildiklerini, ilahî ilmin hazinedarları, dinin hafızları, ilahî halifeler ve insanların kurtuluş vesilesi olduklarını vurgulamaktadır.

Arefe Duasının Önemi

Arefe duası, Sahife-i Seccadiye’nin en önemli ve ünlü dualarındandır. Sahife-i Seccadiye’ye yazılan şerhlerin dışında da bu dua için doğrudan ve bağımsız şerhler yazılmıştır.

Duanın İçeriği

İmam Zeynel Abidin’in (aleyhi selam) Arefe duasını birkaç temel eksende ele alabiliriz:

Teoloji

İmam Zeynel Abidin (a.s) duanın ilk metninde Allah’a hamd ve sena etmekte, ilahî sıfatları açıklamakta, Allah’ın birliğini ikrar etmekte, yüce ve münezzeh bilmektedir. Bu duada Allah’ın bazı isimlerine yer verilmiştir: “el-Ehad, el-Müteferrid, el-Ferd, el-Kerim, el-Mütekerrim, el-Azim, el-Mutaazim, el-Kebir, el-Mutekebbir, el-Ali, el-Şedid, el-Mihal, er-Rahman, er-Rahîm, el-Hekim, es-Semi, el-Basir, el-Habir, el-Ekrem, ed-Daim, el-Edvem, el-Evvel ve el-Ahir.”

  • Allah’ın birliği: «أنت الله لا إله إلا أنت»; "Entellahu la ilahe illa ente" (bu ifade 10 metinde tekrar edilmiştir).
  • İlahî sıfatların açıklanması: «...أنت الذی»; "Entellezi…" (bu ifade 9 metinde tekrar edilmiştir).
  • Allah’ın tenzih edilmesi: «...سبحانک»; "Subhaneke…" (bu ifade 10 metinde tekrar edilmiştir).
  • «...لک الحمد حمداً»; "Leke’l-Hamdu hamden…" (bu ifade 18 metinde tekrar edilmiştir).

Hz. Muhammed ve Ailesine Salat

İmam Seccad (a.s) duanın 10 metninde Hz. Muhammed ve ailesine salat ve selam göndermekte ve bu salat ve selamlar için vasıflar saymaktadır. En üstün ve kâmil salatlar bu vasıflar için kullanılmaktadır: «رب صل علی محمد و آله»; “Rabbi Salli ale Muhammed ve Alihi” (bu ifade duada 10 metinde tekrar edilmiştir).

İmamı Tanıma

İmam Seccad’ın (a.s) bu duasında üzerinde durulan en önemli noktalardan biri imamların özellikleri konusudur.

  1. Seçilmişler: Kendi emir ve buyrukların için onları seçtin. [Not 1]
  2. İlahî ilmin hazinedarları: Onları kendi ilimlerinin hazinedarları karar kıldı. [Not 2]
  3. Dinin hafızları: Dinin hafızlarıdırlar. [Not 3]
  4. Allah’ın halifeleridirler: Senin yeryüzündeki halifelerindirler. [Not 4]
  5. İlahî hüccettirler: Kulları için kendi hüccetleridirler. [Not 5]
  6. {{İsmet ve taharet: Onları kendi isteği ile kirlerden ve çirkinliklerden temiz kıldı. [Not 6]
  7. Kurtuluş vesilesidirler: Onları kendisine yol bulma kılavuzları ve kendi cennetinin yolu olarak karar kıldı. [Not 7]
  8. İnsanların sığınakları: Sığınanların koruyucusu Odur.[Not 8]
  9. İman edenlerin sığınakları: O, iman edenlerin sığınağıdır. [Not 9]
  10. Hablullah: Yapışıp, tutunanların kulpudur. [Not 10]
  11. İlahî cemalin mısdakı: Âlemlerin cemal ve bahasıdır. [Not 11] [1]

Ehlibeytin (a.s) baskı altında olduğu o dönemlerde İmam Seccad (a.s) bu duasında çok önemli konulara değinmiştir. Örneğin:

  • İmamet ve liderlik makamı Ehlibeyte (a.s) aittir.
  • İmamlar (a.s) her türlü kirden (günah ve hatadan) temiz; mahlûk (kul) ve halik (Allah) arasında en uygun vasıtadır.
  • Din, Allah tarafından atanmış imam tarafından güçlenebilir.
  • Allah, imamlara itaati vacip kılmıştır.[2]

Hata ve Yanlışı İkrar

İmam Seccad (a.s) duanın bu bölümünde Allah karşısında hatalı olduğunu açıklamaktadır:

  • «أنا الذی» ,«أنا» “Ena…” veya “Enallezi…” (10 pasajda tekrarlanmıştır)

Hacetlerin İstenmesi

İmam Seccad (a.s) duanın son bölümünde, Allah’a sevdiği kulları aracılığı ile and içmekte ve hacetlerini sıralamaktadır. Bu isteklerden bazıları şunlardır:

  1. Velayet nimeti: «وَتَوَلَّنی بِما تَتَوَلّی بِهِ اَهلَ طاعَتِک»
  2. Tövbe ve temizlenmek için süre talebinde bulunmak: «وَ لا تَستَدرِجنی بِاِملائِک لِی استِدراجَ مَن مَنَعَنی خَیرَما عِندَهُ»
  3. Uyanma isteği: «وَ نَبّهنی مِن رَقدَةِ الغافلینَ، وَ سِنَةِ المُسرفِینَ، وَ نَعسَةِ المَخذُولِین»
  4. Huzur ve dikkat: «وَ خُذ بِقَلبی اِلی مَا استَعمَلتَ بِهِ القانِتِینَ»
  5. Yakınlık isteği: «وَ اَعِذنِی مِمّا یباعِدُنی عَنک»
  6. Hayır, işlerini tanımak ve onları yerine getirme isteği: «وَ سَهِّل لِی مَسلَک الخَیراتِ اِلَیک»
  7. Fitneden kurtuluş: «وَ نَجِّنِی مِن غَمَراتِ الفِتنَةِ»
  8. Kalbin korunması: «وَ اَشعِر قَلبِی الاِزدِجارَ عَن قَبائِحِ السَّیئاتِ»
  9. Kalbin dünya sevgisinden arındırılması: «وَ انزِع مِن قَلبِی حُبَّ دُنیا دَنِیةٍ تَنهی عَمَّا عِندَک»
  10. Allah’la buluşulduğunda kurtuluş isteği: «وَ لا تُخزِنی یومَ تَبعَثُنِی لِلِقائِک»
  11. Görüşme istemi: «وَ اجعَل رَغبَتی اِلَیک فَوقَ رَغبَةِ الرّاغِبِینَ»
  12. Tayyibe hayat: «فَاَحینی حَیوةً طًیبَةً تَنتَظِمُ بِما اُریدُ»

Açıklamalar

Farsça Açıklamalar

1. Bağımsız Açıklamalar

Sahife-i Seccadiye kitabından sadece bu duayı şerh eden kitaplar şunlardır:

  • Seyyid Ahmed Seccadi’nin yazdığı “Necvay-i Arifane” kitabı.
  • Kadir Fazili’nin yazdığı “İrfan-ı Arefe” kitabı. Kitapta İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Seccad’ın (a.s) Arefe duaları şerh edilmiştir.

2. Bağımsız Olmayan Açıklamalar

Sahife-i Seccadiye’nin diğer dualarının da şerh edildiği şerh kitapları:

  • Hüseyin Ensariyan’ın kaleme aldığı “Diyar-ı Aşikan” kitabının 7. cildinin, 517. Sayfasından 555. Sayfasına kadar (detaylı bir şekilde şerh edilmiştir).
  • Muhammed Hasan Memduhi Kirmanşahi’nin kaleme aldığı “Şuhut ve Şinakht” kitabının, 4. Cilt, 69. Sayfası (kısaca).
  • Ayetullah Abdullah Cevadi Amuli’nin kaleme aldığı “Hikmeti İbadet” kitabının 166. Sayfasından 180. Sayfasına kadar.
  • Muhammed b. Süleyman Tenkabani’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye.”
  • Muhammed Ali Müderrisi Çahardehi’nin yazdığı Sahife-i Seccadiye’nin şerhi.

Arapça Açıklamalar

  • Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah’ın yazdığı “Afaku’-Ruh” kitabı.
  • Seyyid Alihan Hüseyni’nin yazdığı “Riyazu’s-Salikin fi Şerhi Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin” kitabının 6. Cildinin, 251. Sayfasından 423. Sayfasına kadar. Ve yine 7. Cildinin, 3. Sayfasından 161. Sayfasına kadar.
  • Muhammed Cevad Muğniye’nin yazdığı “Fi Zilali’s-Sahifeti’s-Seccadiye” kitabının 551. Sayfasından 611. Sayfasına kadar.

Lügat İçerikli Açıklamalar

Duaların sözlük anlamını yazıp ve açıklayan eserler:

  • Muhammed b. Murtaza Feyz Kaşani’nin yazdığı “Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye.
  • Muhammed Bakır Şefii Hüseyni’nin yazdığı “Hell-i Lügat-i Sahife-i Seccadiye”.
  • İzzettin Cezairi’nin yazdığı “Şerh-i Sahife-i Seccadiye” kitabı.

Duanın Arapça ve Türkçe Metni

دعاء الإمام السجاد يوم عرفة

وَ كَانَ مِنْ دُعَائِهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ فِي يَوْمِ عَرَفَةَ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعالَمِينَ‏ (۲) اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ بَدِيعَ السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ، ذَا الْجَلَالِ وَ الْإِكْرَامِ، رَبَّ الْأَرْبَابِ، وَ إِلَهَ كُلِّ مَأْلُوهٍ، وَ خَالِقَ كُلِّ مَخْلُوقٍ، وَ وَارِثَ كُلِّ شَيْ‏ءٍ، لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْ‏ءٌ، وَ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ عِلْمُ شَيْ‏ءٍ، وَ هُوَ بِكُلِّ شَيْ‏ءٍ مُحِيطٌ، وَ هُوَ عَلَى كُلِّ شَيْ‏ءٍ رَقِيبٌ. (۳) أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْأَحَدُ الْمُتَوَحِّدُ الْفَرْدُ الْمُتَفَرِّدُ (۴) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْكَرِيمُ الْمُتَكَرِّمُ، الْعَظِيمُ الْمُتَعَظِّمُ، الْكَبِيرُ الْمُتَكَبِّرُ (۵) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْعَلِيُّ الْمُتَعَالِ، الشَّدِيدُ الْمِحَالِ (۶) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ، الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ. (۷) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، السَّمِيعُ الْبَصِيرُ، الْقَدِيمُ الْخَبِيرُ (۸) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْكَرِيمُ الْأَكْرَمُ، الدَّائِمُ الْأَدْوَمُ، (۹) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الْأَوَّلُ قَبْلَ كُلِّ أَحَدٍ، وَ الْآخِرُ بَعْدَ كُلِّ عَدَدٍ (۱۰) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الدَّانِي فِي عُلُوِّهِ، وَ الْعَالِي فِي دُنُوِّهِ (۱۱) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، ذُو الْبَهَاءِ وَ الْمَجْدِ، وَ الْكِبْرِيَاءِ وَ الْحَمْدِ (۱۲) وَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، الَّذِي أَنْشَأْتَ الْأَشْيَاءَ مِنْ غَيْرِ سِنْخٍ، وَ صَوَّرْتَ مَا صَوَّرْتَ مِنْ غَيْرِ مِثَالٍ، وَ ابْتَدَعْتَ الْمُبْتَدَعَاتِ بِلَا احْتِذَاءٍ. (۱۳) أَنْتَ الَّذِي قَدَّرْتَ كُلَّ شَيْ‏ءٍ تَقْدِيراً، وَ يَسَّرْتَ كُلَّ شَيْ‏ءٍ تَيْسِيراً، وَ دَبَّرْتَ مَا دُونَكَ تَدْبِيراً (۱۴) أَنْتَ الَّذِي لَمْ يُعِنْكَ عَلَى خَلْقِكَ شَرِيكٌ، وَ لَمْ يُوَازِرْكَ فِي أَمْرِكَ وَزِيرٌ، وَ لَمْ يَكُنْ لَكَ مُشَاهِدٌ وَ لَا نَظِيرٌ. (۱۵) أَنْتَ الَّذِي أَرَدْتَ فَكَانَ حَتْماً مَا أَرَدْتَ، وَ قَضَيْتَ فَكَانَ عَدْلًا مَا قَضَيْتَ، وَ حَكَمْتَ فَكَانَ نِصْفاً مَا حَكَمْتَ. (۱۶) أَنْتَ الَّذِي لَا يَحْوِيكَ مَكَانٌ، وَ لَمْ يَقُمْ لِسُلْطَانِكَ سُلْطَانٌ، وَ لَمْ يُعْيِكَ بُرْهَانٌ وَ لَا بَيَانٌ. (۱۷) أَنْتَ الَّذِي أَحْصَيْتَ‏ كُلَّ شَيْ‏ءٍ عَدَداً، وَ جَعَلْتَ لِكُلِّ شَيْ‏ءٍ أَمَداً، وَ قَدَّرْتَ كُلَّ شَيْ‏ءٍ تَقْدِيراً. (۱۸) أَنْتَ الَّذِي قَصُرَتِ الْأَوْهَامُ عَنْ ذَاتِيَّتِكَ، وَ عَجَزَتِ الْأَفْهَامُ عَنْ كَيْفِيَّتِكَ، وَ لَمْ تُدْرِكِ الْأَبْصَارُ مَوْضِعَ أَيْنِيَّتِكَ. (۱۹) أَنْتَ الَّذِي لَا تُحَدُّ فَتَكُونَ مَحْدُوداً، وَ لَمْ تُمَثَّلْ فَتَكُونَ مَوْجُوداً، وَ لَمْ تَلِدْ فَتَكُونَ مَوْلُوداً. (۲۰) أَنْتَ الَّذِي لَا ضِدَّ مَعَكَ فَيُعَانِدَكَ، وَ لَا عِدْلَ لَكَ فَيُكَاثِرَكَ، وَ لَا نِدَّ لَكَ فَيُعَارِضَكَ. (۲۱) أَنْتَ الَّذِي ابْتَدَأَ، وَ اخْتَرَعَ، وَ اسْتَحْدَثَ، وَ ابْتَدَعَ، وَ أَحْسَنَ صُنْعَ مَا صَنَعَ. (۲۲) سُبْحَانَكَ! مَا أَجَلَّ شَأْنَكَ، وَ أَسْنَى فِي الْأَمَاكِنِ مَكَانَكَ، وَ أَصْدَعَ بِالْحَقِّ فُرْقَانَكَ! (۲۳) سُبْحَانَكَ! مِنْ لَطِيفٍ مَا أَلْطَفَكَ، وَ رَءُوفٍ مَا أَرْأَفَكَ، وَ حَكِيمٍ مَا أَعْرَفَكَ! (۲۴) سُبْحَانَكَ! مِنْ مَلِيكٍ مَا أَمْنَعَكَ، وَ جَوَادٍ مَا أَوْسَعَكَ، وَ رَفِيعٍ مَا أَرْفَعَكَ! ذُو الْبَهَاءِ وَ الْمَجْدِ وَ الْكِبْرِيَاءِ وَ الْحَمْدِ. (۲۵) سُبْحَانَكَ! بَسَطْتَ بِالْخَيْرَاتِ يَدَكَ، وَ عُرِفَتِ الْهِدَايَةُ مِنْ عِنْدِكَ، فَمَنِ الْتَمَسَكَ لِدِينٍ أَوْ دُنْيَا وَجَدَكَ! (۲۶) سُبْحَانَكَ! خَضَعَ لَكَ مَنْ جَرَى فِي عِلْمِكَ، وَ خَشَعَ لِعَظَمَتِكَ مَا دُونَ عَرْشِكَ، وَ انْقَادَ لِلتَّسْلِيمِ لَكَ كُلُّ خَلْقِكَ! (۲۷) سُبْحَانَكَ! لَا تُحَسُّ وَ لَا تُجَسُّ وَ لَا تُمَسُّ وَ لَا تُكَادُ وَ لَا تُمَاطُ وَ لَا تُنَازَعُ وَ لَا تُجَارَى وَ لَا تُمَارَى وَ لَا تُخَادَعُ وَ لَا تُمَاكَرُ! (۲۸) سُبْحَانَكَ! سَبِيلُكَ جَدَدٌ. وَ أَمْرُكَ رَشَدٌ، وَ أَنْتَ حَيٌّ صَمَدٌ. (۲۹) سُبْحَانَكَ! قَولُكَ حُكْمٌ، وَ قَضَاؤُكَ حَتْمٌ، وَ إِرَادَتُكَ عَزْمٌ! (۳۰) سُبْحَانَكَ! لَا رَادَّ لِمَشِيَّتِكَ، وَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِكَ!. (۳۱) سُبْحَانَكَ! بَاهِرَ الْآيَاتِ، فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ، بَارِئَ النَّسَمَاتِ! (۳۲) لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً يَدُومُ بِدَوَامِكَ (۳۳) وَ لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً خَالِداً بِنِعْمَتِكَ. (۳۴) وَ لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً يُوَازِي صُنْعَكَ (۳۵) وَ لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً يَزِيدُ عَلَى رِضَاكَ. (۳۶) وَ لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً مَعَ حَمْدِ كُلِّ حَامِدٍ، وَ شُكْراً يَقْصُرُ عَنْهُ شُكْرُ كُلِّ شَاكِرٍ (۳۷) حَمْداً لَا يَنْبَغِي إِلَّا لَكَ، وَ لَا يُتَقَرَّبُ بِهِ إِلَّا إِلَيْكَ (۳۸) حَمْداً يُسْتَدَامُ بِهِ الْأَوَّلُ، وَ يُسْتَدْعَى بِهِ دَوَامُ الْآخِرِ. (۳۹) حَمْداً يَتَضَاعَفُ عَلَى كُرُورِ الْأَزْمِنَةِ، وَ يَتَزَايَدُ أَضْعَافاً مُتَرَادِفَةً. (۴۰) حَمْداً يَعْجِزُ عَنْ إِحْصَائِهِ الْحَفَظَةُ، وَ يَزِيدُ عَلَى مَا أَحْصَتْهُ فِي كِتَابِكَ الْكَتَبَةُ (۴۱) حَمْداً يُوازِنُ عَرْشَكَ الْمَجِيدَ وَ يُعَادِلُ كُرْسِيَّكَ الرَّفِيعَ. (۴۲) حَمْداً يَكْمُلُ لَدَيْكَ ثَوَابُهُ، وَ يَسْتَغْرِقُ كُلَّ جَزَاءٍ جَزَاؤُهُ (۴۳) حَمْداً ظَاهِرُهُ وَفْقٌ لِبَاطِنِهِ، وَ بَاطِنُهُ وَفْقٌ لِصِدْقِ النِّيَّةِ (۴۴) حَمْداً لَمْ يَحْمَدْكَ خَلْقٌ مِثْلَهُ، وَ لَا يَعْرِفُ أَحَدٌ سِوَاكَ فَضْلَهُ (۴۵) حَمْداً يُعَانُ مَنِ اجْتَهَدَ فِي تَعْدِيدِهِ، وَ يُؤَيَّدُ مَنْ أَغْرَقَ نَزْعاً فِي تَوْفِيَتِهِ. (۴۶) حَمْداً يَجْمَعُ مَا خَلَقْتَ مِنَ الْحَمْدِ، وَ يَنْتَظِمُ مَا أَنْتَ خَالِقُهُ مِنْ بَعْدُ. (۴۷) حَمْداً لَا حَمْدَ أَقْرَبُ إِلَى قَوْلِكَ مِنْهُ، وَ لَا أَحْمَدَ مِمَّنْ يَحْمَدُكَ بِهِ. (۴۸) حَمْداً يُوجِبُ بِكَرَمِكَ الْمَزِيدَ بِوُفُورِهِ، وَ تَصِلُهُ بِمَزِيدٍ بَعْدَ مَزِيدٍ طَوْلًا مِنْكَ‏ (۴۹) حَمْداً يَجِبُ لِكَرَمِ وَجْهِكَ، وَ يُقَابِلُ عِزَّ جَلَالِكَ. (۵۰) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، الْمُنْتَجَبِ الْمُصْطَفَى الْمُكَرَّمِ الْمُقَرَّبِ، أَفْضَلَ صَلَوَاتِكَ، وَ بَارِكْ عَلَيْهِ أَتَمَّ بَرَكَاتِكَ، وَ تَرَحَّمْ عَلَيْهِ أَمْتَعَ رَحَمَاتِكَ. (۵۱) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَاةً زَاكِيَةً لَا تَكُونُ صَلَاةٌ أَزْكَى مِنْهَا، وَ صَلِّ عَلَيْهِ صَلَاةً نَامِيَةً لَا تَكُونُ صَلَاةٌ أَنْمَى مِنْهَا، وَ صَلِّ عَلَيْهِ صَلَاةً رَاضِيَةً لَا تَكُونُ صَلَاةٌ فَوْقَهَا. (۵۲) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَاةً تُرْضِيهِ وَ تَزِيدُ عَلَى رِضَاهُ، وَ صَلِّ عَلَيْهِ صَلَاةً تُرْضِيكَ و تَزِيدُ عَلَى رِضَاكَ لَهُ وَ صَلِّ عَلَيْهِ صَلَاةً لَا تَرْضَى لَهُ إِلَّا بِهَا، وَ لَا تَرَى غَيْرَهُ لَهَا أَهْلًا. (۵۳) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ صَلَاةً تُجَاوِزُ رِضْوَانَكَ، وَ يَتَّصِلُ اتِّصَالُهَا بِبَقَائِكَ، وَ لَا يَنْفَدُ كَمَا لَا تَنْفَدُ كَلِمَاتُكَ. (۵۴) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَاةً تَنْتَظِمُ صَلَوَاتِ مَلَائِكَتِكَ وَ أَنْبِيَائِكَ وَ رُسُلِكَ وَ أَهْلِ طَاعَتِكَ، وَ تَشْتَمِلُ عَلَى صَلَوَاتِ عِبَادِكَ مِنْ جِنِّكَ وَ إِنْسِكَ وَ أَهْلِ إِجَابَتِكَ، وَ تَجْتَمِعُ عَلَى صَلَاةِ كُلِّ مَنْ ذَرَأْتَ وَ بَرَأْتَ مِنْ أَصْنَافِ خَلْقِكَ. (۵۵) رَبِّ صَلِّ عَلَيْهِ وَ آلِهِ، صَلَاةً تُحِيطُ بِكُلِّ صَلَاةٍ سَالِفَةٍ وَ مُسْتَأْنَفَةٍ، وَ صَلِّ عَلَيْهِ وَ عَلَى آلِهِ، صَلَاةً مَرْضِيَّةً لَكَ وَ لِمَنْ دُونَكَ، وَ تُنْشِئُ مَعَ ذَلِكَ صَلَوَاتٍ تُضَاعِفُ مَعَهَا تِلْكَ الصَّلَوَاتِ عِنْدَهَا، وَ تَزِيدُهَا عَلَى كُرُورِ الْأَيَّامِ زِيَادَةً فِي تَضَاعِيفَ لَا يَعُدُّهَا غَيْرُكَ. (۵۶) رَبِّ صَلِّ عَلَى أَطَايِبِ أَهْلِ بَيْتِهِ الَّذِينَ اخْتَرْتَهُمْ لِأَمْرِكَ، وَ جَعَلْتَهُمْ خَزَنَةَ عِلْمِكَ، وَ حَفَظَةَ دِينِكَ، وَ خُلَفَاءَكَ فِي أَرْضِكَ، وَ حُجَجَكَ عَلَى عِبَادِكَ، وَ طَهَّرْتَهُمْ مِنَ الرِّجْسِ وَ الدَّنَسِ تَطْهِيراً بِإِرَادَتِكَ، وَ جَعَلْتَهُمُ الْوَسِيلَةَ إِلَيْكَ، وَ الْمَسْلَكَ إِلَى جَنَّتِكَ‏ (۵۷) رَبِّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَاةً تُجْزِلُ لَهُمْ بِهَا مِنْ نِحَلِكَ وَ كَرَامَتِكَ، وَ تُكْمِلُ لَهُمُ الْأَشْيَاءَ مِنْ عَطَايَاكَ وَ نَوَافِلِكَ، وَ تُوَفِّرُ عَلَيْهِمُ الْحَظَّ مِنْ عَوَائِدِكَ وَ فَوَائِدِكَ. (۵۸) رَبِّ صَلِّ عَلَيْهِ وَ عَلَيْهِمْ صَلَاةً لَا أَمَدَ فِي أَوَّلِهَا، وَ لَا غَايَةَ لِأَمَدِهَا، وَ لَا نِهَايَةَ لِآخِرِهَا. (۵۹) رَبِّ صَلِّ عَلَيْهِمْ زِنَةَ عَرْشِكَ وَ مَا دُونَهُ، وَ مِلْ‏ءَ سَمَاوَاتِكَ وَ مَا فَوْقَهُنَّ، وَ عَدَدَ أَرَضِيكَ وَ مَا تَحْتَهُنَّ وَ مَا بَيْنَهُنَّ، صَلَاةً تُقَرِّبُهُمْ مِنْكَ زُلْفَى، وَ تَكُونُ لَكَ وَ لَهُمْ رِضًى، وَ مُتَّصِلَةً بِنَظَائِرِهِنَّ أَبَداً. (۶۰) اللَّهُمَّ إِنَّكَ أَيَّدْتَ دِينَكَ فِي كُلِّ أَوَانٍ بِإِمَامٍ أَقَمْتَهُ عَلَماً لِعِبَادِكَ، وَ مَنَاراً فِي بِلَادِكَ بَعْدَ أَنْ وَصَلْتَ حَبْلَهُ بِحَبْلِكَ، وَ جَعَلْتَهُ الذَّرِيعَةَ إِلَى رِضْوَانِكَ، وَ افْتَرَضْتَ طَاعَتَهُ، وَ حَذَّرْتَ مَعْصِيَتَهُ، وَ أَمَرْتَ بِامْتِثَالِ أَوَامِرِهِ، وَ الِانْتِهَاءِ عِنْدَ نَهْيِهِ، وَ أَلَّا يَتَقَدَّمَهُ مُتَقَدِّمٌ، وَ لَا يَتَأَخَّرَ عَنْهُ مُتَأَخِّرٌ فَهُوَ عِصْمَةُ اللَّائِذِينَ، وَ كَهْفُ الْمُؤْمِنِينَ وَ عُرْوَةُ الْمُتَمَسِّكِينَ، وَ بَهَاءُ الْعَالَمِينَ. (۶۱) اللَّهُمَّ فَأَوْزِعْ لِوَلِيِّكَ شُكْرَ مَا أَنْعَمْتَ بِهِ عَلَيْهِ، وَ أَوْزِعْنَا مِثْلَهُ فِيهِ، وَ آتِهِ‏ مِنْ لَدُنْكَ سُلْطاناً نَصِيراً، وَ افْتَحْ لَهُ فَتْحاً يَسِيراً، وَ أَعِنْهُ بِرُكْنِكَ الْأَعَزِّ، وَ اشْدُدْ أَزْرَهُ، وَ قَوِّ عَضُدَهُ، وَ رَاعِهِ بِعَيْنِكَ، وَ احْمِهِ بِحِفْظِكَ وَ انْصُرْهُ بِمَلَائِكَتِكَ، وَ امْدُدْهُ بِجُنْدِكَ الْأَغْلَبِ. (۶۲) وَ أَقِمْ بِهِ كِتَابَكَ وَ حُدُودَكَ وَ شَرَائِعَكَ وَ سُنَنَ رَسُولِكَ،- صَلَوَاتُكَ اللَّهُمَّ عَلَيْهِ وَ آلِهِ-، وَ أَحْيِ بِهِ مَا أَمَاتَهُ الظَّالِمُونَ مِنْ مَعَالِمِ دِينِكَ، وَ اجْلُ بِهِ صَدَاءَ الْجَوْرِ عَنْ طَرِيقَتِكَ، وَ أَبِنْ بِهِ الضَّرَّاءَ مِنْ سَبِيلِكَ، وَ أَزِلْ بِهِ النَّاكِبِينَ عَنْ صِرَاطِكَ، وَ امْحَقْ بِهِ بُغَاةَ قَصْدِكَ عِوَجاً (۶۳) وَ أَلِنْ جَانِبَهُ لِأَوْلِيَائِكَ، وَ ابْسُطْ يَدَهُ عَلَى أَعْدَائِكَ، وَ هَبْ لَنَا رَأْفَتَهُ، وَ رَحْمَتَهُ وَ تَعَطُّفَهُ وَ تَحَنُّنَهُ، وَ اجْعَلْنَا لَهُ سَامِعِينَ مُطِيعِينَ، وَ فِي رِضَاهُ سَاعِينَ، وَ إِلَى نُصْرَتِهِ وَ الْمُدَافَعَةِ عَنْهُ مُكْنِفِينَ، وَ إِلَيْكَ وَ إِلَى رَسُولِكَ- صَلَوَاتُكَ اللَّهُمَّ عَلَيْهِ وَ آلِهِ- بِذَلِكَ مُتَقَرِّبِينَ. (۶۴) اللَّهُمَّ وَ صَلِّ عَلَى أَوْلِيَائِهِمُ الْمُعْتَرِفِينَ بِمَقَامِهِمُ، الْمُتَّبِعِينَ مَنْهَجَهُمُ، الْمُقْتَفِينَ آثَارَهُمُ، الْمُسْتَمْسِكِينَ بِعُرْوَتِهِمُ، الْمُتَمَسِّكِينَ بِوِلَايَتِهِمُ، الْمُؤْتَمِّينَ بِإِمَامَتِهِمُ، الْمُسَلِّمِينَ لِأَمْرِهِمُ، الْمُجْتَهِدِينَ فِي طَاعَتِهِمُ، الْمُنْتَظِرِينَ أَيَّامَهُمُ، الْمَادِّينَ إِلَيْهِمْ أَعْيُنَهُمُ، الصَّلَوَاتِ الْمُبَارَكَاتِ الزَّاكِيَاتِ النَّامِيَاتِ الْغَادِيَاتِ الرَّائِحَاتِ. (۶۵) وَ سَلِّمْ عَلَيْهِمْ وَ عَلَى أَرْوَاحِهِمْ، وَ اجْمَعْ عَلَى التَّقْوَى أَمْرَهُمْ، وَ أَصْلِحْ لَهُمْ شُئُونَهُمْ، وَ تُبْ عَلَيْهِمْ، إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ‏، وَ خَيْرُ الْغافِرِينَ‏، وَ اجْعَلْنَا مَعَهُمْ فِي دَارِ السَّلَامِ بِرَحْمَتِكَ، يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ. (۶۶) اللَّهُمَّ هَذَا يَوْمُ عَرَفَةَ يَوْمٌ شَرَّفْتَهُ وَ كَرَّمْتَهُ وَ عَظَّمْتَهُ، نَشَرْتَ فِيهِ رَحْمَتَكَ، وَ مَنَنْتَ فِيهِ بِعَفْوِكَ، وَ أَجْزَلْتَ فِيهِ عَطِيَّتَكَ، وَ تَفَضَّلْتَ بِهِ عَلَى عِبَادِكَ. (۶۷) اللَّهُمَّ وَ أَنَا عَبْدُكَ الَّذِي أَنْعَمْتَ عَلَيْهِ قَبْلَ خَلْقِكَ لَهُ وَ بَعْدَ خَلْقِكَ إِيَّاهُ، فَجَعَلْتَهُ مِمَّنْ هَدَيْتَهُ لِدِينِكَ، وَ وَفَّقْتَهُ لِحَقِّكَ، وَ عَصَمْتَهُ بِحَبْلِكَ، وَ أَدْخَلْتَهُ فِي حِزْبِكَ، وَ أَرْشَدْتَهُ لِمُوَالاةِ أَوْلِيَائِكَ، وَ مُعَادَاةِ أَعْدَائِكَ. (۶۸) ثُمَّ أَمَرْتَهُ فَلَمْ يَأْتَمِرْ، وَ زَجَرْتَهُ فَلَمْ يَنْزَجِرْ، وَ نَهَيْتَهُ عَنْ مَعْصِيَتِكَ، فَخَالَفَ أَمْرَكَ إِلَى نَهْيِكَ، لَا مُعَانَدَةً لَكَ، وَ لَا اسْتِكْبَاراً عَلَيْكَ، بَلْ دَعَاهُ هَوَاهُ إِلَى مَا زَيَّلْتَهُ وَ إِلَى مَا حَذَّرْتَهُ، وَ أَعَانَهُ عَلَى ذَلِكَ عَدُوُّكَ وَ عَدُوُّهُ، فَأَقْدَمَ عَلَيْهِ عَارِفاً بِوَعِيدِكَ، رَاجِياً لِعَفْوِكَ، وَاثِقاً بِتَجَاوُزِكَ، وَ كَانَ أَحَقَّ عِبَادِكَ مَعَ مَا مَنَنْتَ عَلَيْهِ أَلَّا يَفْعَلَ. (۶۹) وَ هَا أَنَا ذَا بَيْنَ يَدَيْكَ صَاغِراً ذَلِيلًا خَاضِعاً خَاشِعاً خَائِفاً، مُعْتَرِفاً بِعَظِيمٍ مِنَ الذُّنُوبِ تَحَمَّلْتُهُ، وَ جَلِيلٍ مِنَ الْخَطَايَا اجْتَرَمْتُهُ، مُسْتَجِيراً بِصَفْحِكَ، لَائِذاً بِرَحْمَتِكَ، مُوقِناً أَنَّهُ لَا يُجِيرُنِي مِنْكَ مُجِيرٌ، وَ لَا يَمْنَعُنِي مِنْكَ مَانِعٌ. (۷۰) فَعُدْ عَلَيَّ بِمَا تَعُودُ بِهِ عَلَى مَنِ اقْتَرَفَ مِنْ تَغَمُّدِكَ، وَ جُدْ عَلَيَّ بِمَا تَجُودُ بِهِ عَلَى مَنْ أَلْقَى بِيَدِهِ إِلَيْكَ مِنْ عَفْوِكَ، وَ امْنُنْ عَلَيَّ بِمَا لَا يَتَعَاظَمُكَ أَنْ تَمُنَّ بِهِ عَلَى مَنْ أَمَّلَكَ مِنْ غُفْرَانِكَ، (۷۱) وَ اجْعَلْ لِي فِي هَذَا الْيَوْمِ نَصِيباً أَنَالُ بِهِ حَظّاً مِنْ رِضْوَانِكَ، وَ لَا تَرُدَّنِي صِفْراً مِمَّا يَنْقَلِبُ بِهِ الْمُتَعَبِّدُونَ لَكَ مِنْ عِبَادِكَ (۷۲) وَ إِنِّي وَ إِنْ لَمْ أُقَدِّمْ مَا قَدَّمُوهُ مِنَ الصَّالِحَاتِ فَقَدْ قَدَّمْتُ تَوْحِيدَكَ وَ نَفْيَ الْأَضْدَادِ وَ الْأَنْدَادِ وَ الْأَشْبَاهِ عَنْكَ، وَ أَتَيْتُكَ مِنَ الْأَبْوَابِ الَّتِي أَمَرْتَ أَنْ تُؤْتَى مِنْهَا، وَ تَقَرَّبْتُ إِلَيْكَ بِمَا لَا يَقْرُبُ أَحَدٌ مِنْكَ إِلَّا بالتَّقَرُّبِ بِهِ. (۷۳) ثُمَّ أَتْبَعْتُ ذَلِكَ بِالْإِنَابَةِ إِلَيْكَ، وَ التَّذَلُّلِ وَ الِاسْتِكَانَةِ لَكَ، وَ حُسْنِ الظَّنِّ بِكَ، وَ الثِّقَةِ بِمَا عِنْدَكَ، وَ شَفَعْتُهُ بِرَجَائِكَ الَّذِي قَلَّ مَا يَخِيبُ عَلَيْهِ رَاجِيكَ. (۷۴) وَ سَأَلْتُكَ مَسْأَلَةَ الْحَقِيرِ الذَّلِيلِ الْبَائِسِ الْفَقِيرِ الْخَائِفِ الْمُسْتَجِيرِ، وَ مَعَ ذَلِكَ خِيفَةً وَ تَضَرُّعاً وَ تَعَوُّذاً وَ تَلَوُّذاً، لَا مُسْتَطِيلًا بِتَكَبُّرِ الْمُتَكَبِّرِينَ، وَ لَا مُتَعَالِياً بِدَالَّةِ الْمُطِيعِينَ، وَ لَا مُسْتَطِيلًا بِشَفَاعَةِ الشَّافِعِينَ. (۷۵) وَ أَنَا بَعْدُ أَقَلُّ الْأَقَلِّينَ، وَ أَذَلُّ الْأَذَلِّينَ، وَ مِثْلُ الذَّرَّةِ أَوْ دُونَهَا، فَيَا مَنْ لَمْ يُعَاجِلِ الْمُسِيئِينَ، وَ لَا يَنْدَهُ الْمُتْرَفِينَ، وَ يَا مَنْ يَمُنُّ بِإِقَالَةِ الْعَاثِرِينَ، وَ يَتَفَضَّلُ بِإِنْظَارِ الْخَاطِئِينَ. (۷۶) أَنَا الْمُسِي‏ءُ الْمُعْتَرِفُ الْخَاطِئُ الْعَاثِرُ. (۷۷) أَنَا الَّذِي أَقْدَمَ عَلَيْكَ مُجْتَرِئاً. (۷۸) أَنَا الَّذِي عَصَاكَ مُتَعَمِّداً. (۷۹) أَنَا الَّذِي اسْتَخْفَى مِنْ عِبَادِكَ وَ بَارَزَكَ. (۸۰) أَنَا الَّذِي هَابَ عِبَادَكَ وَ أَمِنَكَ. (۸۱) أَنَا الَّذِي لَمْ يَرْهَبْ سَطْوَتَكَ، وَ لَمْ يَخَفْ بَأْسَكَ. (۸۲) أَنَا الْجَانِي عَلَى نَفْسِهِ (۸۳) أَنَا الْمُرْتَهَنُ بِبَلِيَّتِهِ. (۸۴) أَنَا القَلِيلُ الْحَيَاءِ. (۸۵) أَنَا الطَّوِيلُ الْعَنَاءِ. (۸۶) بِحَقِّ مَنِ انْتَجَبْتَ مِنْ خَلْقِكَ، وَ بِمَنِ اصْطَفَيْتَهُ لِنَفْسِكَ، بِحَقِّ مَنِ اخْتَرْتَ مِنْ بَرِيَّتِكَ، وَ مَنِ اجْتَبَيْتَ لِشَأْنِكَ، بِحَقِّ مَنْ وَصَلْتَ طَاعَتَهُ بِطَاعَتِكَ، وَ مَنْ جَعَلْتَ مَعْصِيَتَهُ كَمَعْصِيَتِكَ، بِحَقِّ مَنْ قَرَنْتَ مُوَالاتَهُ بِمُوَالاتِكَ، وَ مَنْ نُطْتَ مُعَادَاتَهُ بِمُعَادَاتِكَ، تَغَمَّدْنِي فِي يَوْمِي هَذَا بِمَا تَتَغَمَّدُ بِهِ مَنْ جَارَ إِلَيْكَ مُتَنَصِّلًا، وَ عَاذَ بِاسْتِغْفَارِكَ تَائِباً. (۸۷) وَ تَوَلَّنِي بِمَا تَتَوَلَّى بِهِ أَهْلَ طَاعَتِكَ وَ الزُّلْفَى لَدَيْكَ وَ الْمَكَانَةِ مِنْكَ. (۸۸) وَ تَوَحَّدْنِي بِمَا تَتَوَحَّدُ بِهِ مَنْ وَفَى بِعَهْدِكَ، وَ أَتْعَبَ نَفْسَهُ فِي ذَاتِكَ، وَ أَجْهَدَهَا فِي مَرْضَاتِكَ. (۸۹) وَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِتَفْرِيطِي فِي جَنْبِكَ، وَ تَعَدِّي طَوْرِي فِي حُدُودِكَ، وَ مُجَاوَزَةِ أَحْكَامِكَ. (۹۰) وَ لَا تَسْتَدْرِجْنِي بِإِمْلَائِكَ لِي اسْتِدْرَاجَ مَنْ مَنَعَنِي خَيْرَ مَا عِنْدَهُ وَ لَمْ يَشْرَكْكَ فِي حُلُولِ نِعْمَتِهِ بِي. (۹۱) وَ نَبِّهْنِي مِنْ رَقْدَةِ الْغَافِلِينَ، وَ سِنَةِ الْمُسْرِفِينَ، وَ نَعْسَةِ الْمَخْذُولِينَ (۹۲) وَ خُذْ بِقَلْبِي إِلَى مَا اسْتَعْمَلْتَ بِهِ الْقَانِتِينَ، وَ اسْتَعْبَدْتَ بِهِ الْمُتَعَبِّدِينَ، وَ اسْتَنْقَذْتَ بِهِ الْمُتَهَاوِنِينَ. (۹۳) وَ أَعِذْنِي مِمَّا يُبَاعِدُنِي عَنْكَ، وَ يَحُولُ بَيْنِي وَ بَيْنَ حَظِّي مِنْكَ، وَ يَصُدُّنِي عَمَّا أُحَاوِلُ لَدَيْكَ (۹۴) وَ سَهِّلْ لِي مَسْلَكَ الْخَيْرَاتِ إِلَيْكَ، وَ الْمُسَابَقَةَ إِلَيْهَا مِنْ حَيْثُ أَمَرْتَ، وَ الْمُشَاحَّةَ فِيهَا عَلَى مَا أَرَدْتَ. (۹۵) وَ لَا تَمْحَقْنِي فِيمَن تَمْحَقُ مِنَ الْمُسْتَخِفِّينَ بِمَا أَوْعَدْتَ (۹۶) وَ لَا تُهْلِكْنِي مَعَ مَنْ تُهْلِكُ مِنَ الْمُتَعَرِّضِينَ لِمَقْتِكَ (۹۷) وَ لَا تُتَبِّرْنِي فِيمَنْ تُتَبِّرُ مِنَ الْمُنْحَرِفِينَ عَنْ سُبُلِكَ‏ (۹۸) وَ نَجِّنِي مِنْ غَمَرَاتِ الْفِتْنَةِ، وَ خَلِّصْنِي مِنْ لَهَوَاتِ الْبَلْوَى، وَ أَجِرْنِي مِنْ أَخْذِ الْإِمْلَاءِ. (۹۹) وَ حُلْ بَيْنِي وَ بَيْنَ عَدُوٍّ يُضِلُّنِي، وَ هَوًى يُوبِقُنِي، وَ مَنْقَصَةٍ تَرْهَقُنِي (۱۰۰) وَ لَا تُعْرِضْ عَنِّي إِعْرَاضَ مَنْ لَا تَرْضَى عَنْهُ بَعْدَ غَضَبِكَ (۱۰۱) وَ لَا تُؤْيِسْنِي مِنَ الْأَمَلِ فِيكَ فَيَغْلِبَ عَلَيَّ الْقُنُوطُ مِنْ رَحْمَتِكَ (۱۰۲) وَ لَا تَمْنَحْنِي بِمَا لَا طَاقَةَ لِي بِهِ فَتَبْهَظَنِي مِمَّا تُحَمِّلُنِيهِ مِنْ فَضْلِ مَحَبَّتِكَ. (۱۰۳) وَ لَا تُرْسِلْنِي مِنْ يَدِكَ إِرْسَالَ مَنْ لَا خَيْرَ فِيهِ، وَ لَا حَاجَةَ بِكَ إِلَيْهِ، وَ لَا إِنَابَةَ لَهُ (۱۰۴) وَ لَا تَرْمِ بِي رَمْيَ مَنْ سَقَطَ مِنْ عَيْنِ رِعَايَتِكَ، وَ مَنِ اشْتَمَلَ عَلَيْهِ الْخِزْيُ مِنْ عِنْدِكَ، بَلْ خُذْ بِيَدِي مِنْ سَقْطَةِ الْمُتَرَدِّينَ، وَ وَهْلَةِ الْمُتَعَسِّفِينَ، وَ زَلَّةِ الْمَغْرُورِينَ، وَ وَرْطَةِ الْهَالِكِينَ. (۱۰۵) وَ عَافِنِي مِمَّا ابْتَلَيْتَ بِهِ طَبَقَاتِ عَبِيدِكَ وَ إِمَائِكَ، وَ بَلِّغْنِي مَبَالِغَ مَنْ عُنِيتَ بِهِ، وَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِ، وَ رَضِيتَ عَنْهُ، فَأَعَشْتَهُ حَمِيداً، وَ تَوَفَّيْتَهُ سَعِيداً (۱۰۶) وَ طَوِّقْنِي طَوْقَ الْإِقْلَاعِ عَمَّا يُحْبِطُ الْحَسَنَاتِ، وَ يَذْهَبُ بِالْبَرَكَاتِ (۱۰۷) وَ أَشْعِرْ قَلْبِيَ الِازْدِجَارَ عَنْ قَبَائِحِ السَّيِّئَاتِ، وَ فَوَاضِحِ الْحَوْبَاتِ. (۱۰۸) وَ لَا تَشْغَلْنِي بِمَا لَا أُدْرِكُهُ إِلَّا بِكَ عَمَّا لَا يُرْضِيكَ عَنِّي غَيْرُهُ (۱۰۹) وَ انْزِعْ مِنْ قَلْبِي حُبَّ دُنْيَا دَنِيَّةٍ تَنْهَى عَمَّا عِنْدَكَ، وَ تَصُدُّ عَنِ ابْتِغَاءِ الْوَسِيلَةِ إِلَيْكَ، وَ تُذْهِلُ عَنِ التَّقَرُّبِ مِنْكَ. (۱۱۰) وَ زَيِّنْ لِيَ التَّفَرُّدَ بِمُنَاجَاتِكَ بِاللَّيْلِ وَ النَّهَارِ (۱۱۱) وَ هَبْ لِي عِصْمَةً تُدْنِينِي مِنْ خَشْيَتِكَ، وَ تَقْطَعُنِي عَنْ رُكُوبِ مَحَارِمِكَ، وَ تَفُكَّنِي مِنْ أَسْرِ الْعَظَائِمِ. (۱۱۲) وَ هَبْ لِيَ التَّطْهِيرَ مِنْ دَنَسِ الْعِصْيَانِ، وَ أَذْهِبْ عَنِّي دَرَنَ الْخَطَايَا، وَ سَرْبِلْنِي بِسِرْبَالِ عَافِيَتِكَ، وَ رَدِّنِي رِدَاءَ مُعَافَاتِكَ، وَ جَلِّلْنِي سَوَابِغَ نَعْمَائِكَ، وَ ظَاهِرْ لَدَيَّ فَضْلَكَ وَ طَوْلَكَ‏ (۱۱۳) وَ أَيِّدْنِي بِتَوْفِيقِكَ وَ تَسْدِيدِكَ، وَ أَعِنِّي عَلَى صَالِحِ النِّيَّةِ، وَ مَرْضِيِّ الْقَوْلِ، وَ مُسْتَحْسَنِ الْعَمَلِ، وَ لَا تَكِلْنِي إِلَى حَوْلِي وَ قُوَّتِي دُونَ حَوْلِكَ وَ قُوَّتِكَ. (۱۱۴) وَ لَا تُخْزِنِي يَوْمَ تَبْعَثُنِي لِلِقَائِكَ، وَ لَا تَفْضَحْنِي بَيْنَ يَدَيْ أَوْلِيَائِكَ، وَ لَا تُنْسِنِي ذِكْرَكَ، وَ لَا تُذْهِبْ عَنِّي شُكْرَكَ، بَلْ أَلْزِمْنِيهِ فِي أَحْوَالِ السَّهْوِ عِنْدَ غَفَلَاتِ الْجَاهِلِينَ لِآلْائِكَ، وَ أَوْزِعْنِي أَنْ أُثْنِيَ بِمَا أَوْلَيْتَنِيهِ، وَ أَعْتَرِفَ بِمَا أَسْدَيْتَهُ إِلَيَّ. (۱۱۵) وَ اجْعَلْ رَغْبَتِي إِلَيْكَ فَوْقَ رَغْبَةِ الرَّاغِبِينَ، وَ حَمْدِي إِيَّاكَ فَوْقَ حَمْدِ الْحَامِدِينَ (۱۱۶) وَ لَا تَخْذُلْنِي عِنْدَ فَاقَتِي إِلَيْكَ، وَ لَا تُهْلِكْنِي بِمَا. أَسْدَيْتُهُ إِلَيْكَ، وَ لَا تَجْبَهْنِي بِمَا جَبَهْتَ بِهِ الْمُعَانِدِينَ لَكَ، فَإِنِّي لَكَ مُسَلِّمٌ، أَعْلَمُ أَنَّ الْحُجَّةَ لَكَ، وَ أَنَّكَ أَوْلَى بِالْفَضْلِ، وَ أَعْوَدُ بِالْإِحْسَانِ، وَ أَهْلُ التَّقْوى‏، وَ أَهْلُ الْمَغْفِرَةِ، وَ أَنَّكَ بِأَنْ تَعْفُوَ أَوْلَى مِنْكَ بِأَنْ تُعَاقِبَ، وَ أَنَّكَ بِأَنْ تَسْتُرَ أَقْرَبُ مِنْكَ إِلَى أَنْ تَشْهَرَ. (۱۱۷) فَأَحْيِنِي حَيَاةً طَيِّبَةً تَنْتَظِمُ بِمَا أُرِيدُ، وَ تَبْلُغُ مَا أُحِبُّ مِنْ حَيْثُ لَا آتِي مَا تَكْرَهُ، وَ لَا أَرْتَكِبُ مَا نَهَيْتَ عَنْهُ، وَ أَمِتْنِي مِيتَةَ مَنْ يَسْعَى نُورُهُ بَيْنَ يَدَيْهِ وَ عَنْ يَمِينِهِ. (۱۱۸) وَ ذَلِّلْنِي بَيْنَ يَدَيْكَ، وَ أَعِزَّنِي عِنْدَ خَلْقِكَ، وَ ضَعْنِي إِذَا خَلَوْتُ بِكَ، وَ ارْفَعْنِي بَيْنَ عِبَادِكَ، وَ أَغْنِنِي عَمَّنْ هُوَ غَنِيٌّ عَنِّي، وَ زِدْنِي إِلَيْكَ فَاقَةً وَ فَقْراً. (۱۱۹) وَ أَعِذْنِي مِنْ شَمَاتَةِ الْأَعْدَاءِ، وَ مِنْ حُلُولِ الْبَلَاءِ، وَ مِنَ الذُّلِّ وَ الْعَنَاءِ، تَغَمَّدْنِي فِيمَا اطَّلَعْتَ عَلَيْهِ مِنِّي بِمَا يَتَغَمَّدُ بِهِ الْقَادِرُ عَلَى الْبَطْشِ لَوْ لَا حِلْمُهُ، وَ الْآخِذُ عَلَى الْجَرِيرَةِ لَوْ لَا أَنَاتُهُ (۱۲۰) وَ إِذَا أَرَدْتَ بِقَوْمٍ فِتْنَةً أَوْ سُوءاً فَنَجِّنِي مِنْهَا لِوَاذاً بِكَ، وَ إِذْ لَمْ تُقِمْنِي مَقَامَ فَضِيحَةٍ فِي دُنْيَاكَ فَلَا تُقِمْنِي مِثْلَهُ فِي آخِرَتِكَ‏ (۱۲۱) وَ اشْفَعْ لِي أَوَائِلَ مِنَنِكَ بِأَوَاخِرِهَا، وَ قَدِيمَ فَوَائِدِكَ بِحَوَادِثِهَا، وَ لَا تَمْدُدْ لِي مَدّاً يَقْسُو مَعَهُ قَلْبِي، وَ لَا تَقْرَعْنِي قَارِعَةً يَذْهَبُ لَهَا بَهَائِي، وَ لَا تَسُمْنِي خَسِيسَةً يَصْغُرُ لَهَا قَدْرِي وَ لَا نَقِيصَةً يُجْهَلُ مِنْ أَجْلِهَا مَكَانِي. (۱۲۲) وَ لَا تَرُعْنِي رَوْعَةً أُبْلِسُ بِهَا، وَ لَا خِيفَةً أُوجِسُ دُونَهَا، اجْعَلْ هَيْبَتِي فِي وَعِيدِكَ، وَ حَذَرِي مِنْ إِعْذَارِكَ وَ إِنْذَارِكَ، وَ رَهْبَتِي عِنْد تِلَاوَةِ آيَاتِكَ. (۱۲۳) وَ اعْمُرْ لَيْلِي بِإِيقَاظِي فِيهِ لِعِبَادَتِكَ، وَ تَفَرُّدِي بِالتَّهَجُّدِ لَكَ، وَ تَجَرُّدِي بِسُكُونِي إِلَيْكَ، وَ إِنْزَالِ حَوَائِجِي بِكَ، وَ مُنَازَلَتِي إِيَّاكَ فِي فَكَاكِ رَقَبَتِي مِنْ نَارِكَ، وَ إِجَارَتِي مِمَّا فِيهِ أَهْلُهَا مِنْ عَذَابِكَ. (۱۲۴) وَ لَا تَذَرْنِي فِي طُغْيَانِي عَامِهاً، وَ لَا فِي غَمْرَتِي سَاهِياً حَتَّى حِينٍ، وَ لَا تَجْعَلْنِي عِظَةً لِمَنِ اتَّعَظَ، وَ لَا نَكَالًا لِمَنِ اعْتَبَرَ، وَ لَا فِتْنَةً لِمَنْ نَظَرَ، وَ لَا تَمْكُرْ بِي فِيمَنْ تَمْكُرُ بِهِ، وَ لَا تَسْتَبْدِلْ بِي غَيْرِي، وَ لَا تُغَيِّرْ لِي اسْماً، وَ لَا تُبَدِّلْ لِي جِسْماً، وَ لَا تَتَّخِذْنِي هُزُواً لِخَلْقِكَ، وَ لَا سُخْرِيّاً لَكَ، وَ لَا تَبَعاً إِلَّا لِمَرْضَاتِكَ، وَ لَا مُمْتَهَناً إِلَّا بِالانْتِقَامِ لَكَ. (۱۲۵) وَ أَوْجِدْنِي بَرْدَ عَفْوِكَ، وَ حَلَاوَةَ رَحْمَتِكَ وَ رَوْحِكَ وَ رَيْحَانِكَ، وَ جَنَّةِ نَعِيمِكَ، وَ أَذِقْنِي طَعْمَ الْفَرَاغِ لِمَا تُحِبُّ بِسَعَةٍ مِنْ سَعَتِكَ، وَ الِاجْتِهَادِ فِيمَا يُزْلِفُ لَدَيْكَ وَ عِنْدَكَ، وَ أَتْحِفْنِي بِتُحْفَةٍ مِنْ تُحَفَاتِكَ. (۱۲۶) وَ اجْعَلْ تِجَارَتِي رَابِحَةً، وَ كَرَّتِي غَيْرَ خَاسِرَةٍ، وَ أَخِفْنِي مَقَامَكَ، وَ شَوِّقْنِي لِقَاءَكَ، وَ تُبْ عَلَيَ‏ تَوْبَةً نَصُوحاً لَا تُبْقِ مَعَهَا ذُنُوباً صَغِيرَةً وَ لَا كَبِيرَةً، وَ لَا تَذَرْ مَعَهَا عَلَانِيَةً وَ لَا سَرِيرَةً. (۱۲۷) وَ انْزِعِ الْغِلَّ مِنْ صَدْرِي لِلْمُؤْمِنِينَ، وَ اعْطِفْ بِقَلْبِي عَلَى الْخَاشِعِينَ، وَ كُنْ لِي كَمَا تَكُونُ لِلصَّالِحِينَ، وَ حَلِّنِي حِلْيَةَ الْمُتَّقِينَ، وَ اجْعَلْ لِي لِسانَ صِدْقٍ‏ فِي الْغَابِرِينَ، وَ ذِكْراً نَامِياً فِي الْآخِرِينَ، وَ وَافِ بِي عَرْصَةَ الْأَوَّلِينَ. (۱۲۸) وَ تَمِّمْ سُبُوغَ نِعْمَتِكَ، عَلَيَّ، وَ ظَاهِرْ كَرَامَاتِهَا لَدَيَّ، امْلَأْ مِنْ فَوَائِدِكَ يَدِي، وَ سُقْ كَرَائِمَ مَوَاهِبِكَ إِلَيَّ، وَ جَاوِرْ بِيَ الْأَطْيَبِينَ مِنْ أَوْلِيَائِكَ فِي الْجِنَانِ الَّتِي زَيَّنْتَهَا لِأَصْفِيَائِكَ، وَ جَلِّلْنِي شَرَائِفَ نِحَلِكَ فِي الْمَقَامَاتِ الْمُعَدَّةِ لِأَحِبَّائِكَ. (۱۲۹) وَ اجْعَلْ لِي عِنْدَكَ مَقِيلًا آوِي إِلَيْهِ مُطْمَئِنّاً، وَ مَثَابَةً أَتَبَوَّؤُهَا، وَ أَقَرُّ عَيْناً، وَ لَا تُقَايِسْنِي بِعَظِيمَاتِ الْجَرَائِرِ، وَ لَا تُهْلِكْنِي‏ يَوْمَ تُبْلَى السَّرائِرُ، وَ أَزِلْ عَنِّي كُلَّ شَكٍّ وَ شُبْهَةٍ، وَ اجْعَلْ لِي فِي الْحَقِّ طَرِيقاً مِنْ كُلِّ رَحْمَةٍ، وَ أَجْزِلْ لِي قِسَمَ الْمَوَاهِبِ مِنْ نَوَالِكَ، وَ وَفِّرْ عَلَيَّ حُظُوظَ الْإِحْسَانِ مِنْ إِفْضَالِكَ. (۱۳۰) وَ اجْعَلْ قَلْبِي وَاثِقاً بِمَا عِنْدَكَ، وَ هَمِّي مُسْتَفْرَغاً لِمَا هُوَ لَكَ، وَ اسْتَعْمِلْنِي بِمَا تَسْتَعْمِلُ بِهِ خَالِصَتَكَ، وَ أَشْرِبْ قَلْبِي عِنْدَ ذُهُولِ الْعُقُولِ طَاعَتَكَ، وَ اجْمَعْ لِيَ الْغِنَى وَ الْعَفَافَ وَ الدَّعَةَ وَ الْمُعَافَاةَ وَ الصِّحَّةَ وَ السَّعَةَ وَ الطُّمَأْنِينَةَ وَ الْعَافِيَةَ. (۱۳۱) وَ لَا تُحْبِطْ حَسَنَاتِي بِمَا يَشُوبُهَا مِنْ مَعْصِيَتِكَ، وَ لَا خَلَوَاتِي بِمَا يَعْرِضُ لِي مِنْ نَزَغَاتِ فِتْنَتِكَ، وَ صُنْ وَجْهِي عَنِ الطَّلَبِ إِلَى أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ، وَ ذُبَّنِي عَنِ الْتِمَاسِ مَا عِنْدَ الْفَاسِقِينَ. (۱۳۲) وَ لَا تَجْعَلْنِي لِلظَّالِمِينَ ظَهِيراً، وَ لَا لَهُمْ عَلَى مَحْوِ كِتَابِكَ يَداً وَ نَصِيراً، وَ حُطْنِي مِنْ حَيْثُ لَا أَعْلَمُ حِيَاطَةً تَقِينِي بِهَا، وَ افْتَحْ لِي أَبْوَابَ تَوْبَتِكَ وَ رَحْمَتِكَ وَ رَأْفَتِكَ وَ رِزْقِكَ الْوَاسِعِ، إِنِّي إِلَيْكَ مِنَ الرَّاغِبِينَ، وَ أَتْمِمْ لِي إِنْعَامَكَ، إِنَّكَ خَيْرُ الْمُنْعِمِينَ (۱۳۳) وَ اجْعَلْ بَاقِيَ عُمُرِي فِي الْحَجِّ وَ الْعُمْرَةِ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ، يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، وَ صَلَّى اللَّهُ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ، وَ السَّلَامُ عَلَيْهِ وَ عَلَيْهِمْ أَبَدَ الْآبِدِينَ.

Türkçe Anlamı

Arefe Günü Okuduğu Dua
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hamd, âlemlerin rabbi Allah’ındır. Allah’ım, hamd senindir; ey gökleri ve geri yaratan; ululuk ve ikram sahibi; rablerin Rabbi; her tapılanın Tanrısı; her yaratılanın yaratıcısı ve her şeyin varisi. Hiçbir şey O’nun gibi değildir; hiçbir şeyin bilgisi O’na gizli kalmaz; O her şeyi kuşatmış, her şey üzerinde gözeticidir.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Teksin, benzerin yok; birsin, eşin yok.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Cömertsin, cömertlik sana yakışır; ulusun, ululanmak senin hakkın; büyüksün, büyüklenmek sana ait.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Yücesin; yüceden de yücesin. Cezalandırman pek şiddetlidir.

Sensin Allah; Rahman’sın, rahîmsin; ilim ve hikmet sahibisin.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. İşitensin, görensin; kadîmsin, her şeyden haberin var.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. En kerim kerimsin; en sürekli süreklisin.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Herkesten önce ilksin; her sayıdan sonra sonsun.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Yüceliğinle birlikte yakınsın; yakınlığınla birlikte yücesin.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Zarifsin, güzelsin; ululuk, büyüklük ve övgü sahibisin.

Sensin Allah; senden başka ilah yok. Nesneleri, aslı esası olmaksızın yarattın; şekillendirdiklerini örneksiz şekillendirdin; var ettiklerini birinin işine bakarak var etmedin.

Sensin ki, her şey için bir ölçü koydun; her şeyi kolaylaştırdın ve her şeyi belli bir düzene soktun.

Sensin ki, yaratmanda kimse sana yardım etmedi; işinde kimseye danışmadın; ne gözlemcin, ne benzerin olmamıştır.

Sensin ki, irade ettin, irade ettiğin kesinleşti; yargıladın, yargın adalet üzere oldu; hükmettin, hükmün tam yerini buldu.

Sensin ki, hiçbir mekân seni içine alamaz; saltanatın karşısında hiçbir sultan dayanamaz ve hiçbir kanıt ve açıklama seni susturamaz.

Sensin ki, her şeyin sayısını bilirsin; her şey için bir son öngörmüşsün ve her şeyi belli bir ölçüyle yaratmışsın.

Sensin ki, benliğin tahayyüllere sığamaz; düşünceler niteliğini kavrayamaz ve gözler bulunduğun yeri göremez.

Sensin ki, sınırlandırılmazsın ki, sınırlı olasın; temessül etmemişsin ki, bulunasın; ve doğurmamışsın ki, doğrulmuş olasın.

Sensin ki, karşıtın yok ki, sana karşı gelsin; dengin yok ki, sana üst olmaya yeltensin ve benzerin yok ki, seninle yarışmaya kalkışsın.

Sensin başlayan, icat eden, oluşturan, yepyeni bir şey ortaya çıkaran ve yaptığını güzel yapan.

Münezzehsin sen! Şanın ne kadar yüce; yerin ne kadar yüksek ve hakkı batıldan ayırışın ne kadar net!

Münezzehsin sen! Ne kadar da lütfu bol bir latifsin; ne kadar da merhametli bir şefkatlisin ve ne kadar da bilgili bir hikmet sahibisin!

Münezzehsin sen! Ne de güçlü bir meliksin; ne de eli açık bir cömertsin ve ne de makamı yüksek bir makam sahibisin. Güzellik, büyüklük, ululuk ve övgü sahibisin sen.

Münezzehsin sen! Elini iyiliğe açmışsın; hidayet senin katından bilinmiştir. Seni din için de, dünya için de arayan bulur.

Münezzehsin sen! İlminde geçen herkes sana boyun eğmiş; Arşının altında olan her şey büyüklüğünün karşısında küçüklüğünü itiraf etmiş ve tüm yaratıkların sana teslim olmuştur.

Münezzehsin sen! Sezilmez, duyulmaz, dokunulmazsın. Kimse sana hile yapamaz; seni azarlayıp kovamaz; seninle çekişemez; seninle yarışamaz; seninle tartışamaz; seni aldatamaz.

Münezzehsin sen! Yolun düz, emrin doğru ve sen ihtiyaçlar için başvurulan yegane dirisin.

Münezzehsin sen! Sözün hikmet, yargın son karar ve iraden kesindir.

Münezzehsin sen! Dilediğini kimse geri döndüremez; kelimelerini kimse değiştiremez.

Münezzehsin sen! Ey, ayetleri akılları durduran, gökleri meydana getiren, canları yaratan.

Hamd senindir; sürekliliğinle sürecek bir hamd.

Hamd senindir; nimetinle devam edecek bir hamd.

Hamd senindir; ihsanına paralellik arz edecek bir hamd.

Hamd senindir; hoşnutluğunu artıracak bir hamd.

Hamd senindir; bir hamd ki, her hamd edenin hamdiyle birlikte olsun ve hiçbir şükredenin şükrü ona ulaşmasın. Bir hamd ki, başkasına değil, yalnızca sana yaraşsın; onunla başkasına değil, yalnızca sana yaklaşılsın. Bir hamd ki, ilki (önceki nimetleri) sürdürsün; sonu (sonraki nimetleri) kalıcı kılsın. Bir hamd ki, gün geçtikçe kat kat artsın, durmadan çoğalsın. Bir hamd ki, koruyucu melekler onu sayamasın; yazıcı meleklerin kaydettiğinden çok çok fazla olsun. Bir hamd ki, yüce Arşına ve yüksek Kürsüne denk olsun. Bir hamd ki, sevabı katında tam olsun; mükâfatı her mükâfatı kapsasın. Bir hamd ki, dışı içiyle tutsun; içi samimiyet dolu olsun. Bir hamd ki, daha önce kimse öyle bir hamd etmemiş olsun; değerini senden başkası bilmesin. Bir hamd ki, sayısını çoğaltmaya çalışana yardımcı, hakkıyla yerine getirmek isteyene destekçi olsun. Bir hamd ki, yarattığın tüm hamdleri bir araya toplasın; daha sonra yaratacaklarını bir ipe dizsin. Bir hamd ki, sözüne ondan daha yakın bir hamd olmasın; onunla hamd edenden daha iyi hamd edici bulunmasın. Bir hamd ki, kereminle bolluğa sebep olsun, ihsanını kat kat artırsın. Bir hamd ki, büyüklüğüne, cömertliğine yakışsın; izzet ve celaline uygun olsun.

Rabbim, soylular soylusu, seçkinler seçkini, değerliler değerlisi, mukarreb kulun Muhammed’e ve Muhammed’in âline salatlarının en üstünüyle salat eyle; bereketlerinin en kâmiliyle ona bereket ver; rahmetlerinin en yararlısıyla ona rahmet et.

Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, durmadan artsın; artışı ondan çok olan bir salat olmasın. Ona salat eyle; bir salat ki, sürekli büyüsün; ondan daha çok büyüyen bir salat olmasın. Ve, ona salat eyle; hoşnut olacak bir salat ki, onun üstünde bir salat olmasın.

Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, onu hoşnut etsin; hoşnutluğunu artırsın. Ona salat eyle; bir salat ki seni hoşnut etsin; hoşnutluğunu artırsın. Ve ona salat eyle; bir salat ki, onun (Muhammed) için ondan başkasına razı olmaz, ondan (Muhammed) başkasını da ona ehil görmezsin.

Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, hoşnutluğundan öteye geçsin; varlığın devam ettikçe ardı arkası kesilmesin; kelimelerinin bitmediği gibi asla bitmesin.

Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki; meleklerinin, nebilerinin, resullerinin ve itaat edenlerinin salatlarını derleyip toplasın; cinlerden ve insanlardan davetine icabet eden kullarının salatlarını kapsasın; yarattığın tüm yaratık türlerinin salatlarını bir araya getirsin.

Rabbim, ona ve âline salat eyle; bir salat ki, geçmiş gelecek tüm salatları kuşatsın. Ona ve âline salat eyle; senin ve herkesin beğeneceği bir salat ki, onunla birlikte diğer salatlar meydana getiresin; onu kaç katına katladıkça o salatları da öyle yapasın; günler geçtikçe onları senden başka kimsenin sayamayacağı bir şekilde kat kat artırasın.

Rabbim, onun tertemiz Ehl-i Beytine de (ayrıca) salat eyle. Onlar ki, işin (insanları doğru yola hidayet etmek) için onları seçtin; onları ilminin bekçileri, dinin koruyucuları, yeryüzündeki halifelerin ve kullarının üzerindeki hüccetlerin kıldın. İradenle onları pislik ve kirden tam anlamıyla temizledin. Onları, sana ileten vesile, cennetine götüren yol kıldın.

Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, onlar hakkındaki bağışlarını ve onurlandırmanı artırsın; onlara olan ihsan ve nimetlerini tamamlasın; senden edinilecek kâr ve yararlardan nasiplerini bol etsin.

Rabbim, ona (Muhammed) ve onlara (Ehl-i Beytine) salat eyle; bir salat ki, başlangıcının süresi, süresinin sonu, sonunun bitimi olmasın.

Rabbim, Arşının ve onun altındakilerin ağırlığıca, göklerinin ve onların üstündekilerin tuttuğuca, yerlerinin ve onların altındakilerin sayısıca onlara salat eyle; bir salat ki, onları sana daha bir yakınlaştırsın; senin ve onların hoşnutluğuna vesile olsun ve benzeri salatlar hep devam etsin.

Allah’ım, sen her zamanda dinini, kulların için hakkın bayrağı ve şehirlerde hidayet ışığı olarak diktiğin bir imamla güçlendirmişsin. Onun ipini kendi ipine bağlamış; onu hoşnutluğuna ulaşma vesilesi kılmış; ona itaati farz etmiş; ona karşı gelmekten sakındırmış; onun emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarına uymayı, ondan öne geçmemeyi, ondan geri kalmamayı emretmişsin. O, sığınanların koruyucusu, inananların sığınağı, tutunanların sağlam kulpu ve âlemlerin güzelliğidir.

Allah’ım, velin olan o imamı, kendisine verdiğin nimetlerin şükrünü yerine getirmeye muvaffak et. Bizi de aynı şeye muvaffak eyle. Ona, kendi katından yardımcı bir güç ver. Ona kolay bir fetih nasip et. En güçlü desteğinle ona yardım et. Gücünü artır; pazısını kuvvetlendir; onu sürekli gözet; koruman altında bulundur; meleklerinin yardımıyla onu başarıya ulaştır; her zaman galip olan ordunu ona yardıma sevket; onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını ve Resulünün -salavatın ona ve âline olsun Allah’ım- sünnetlerini ayakta tut; dininin zalimlerce öldürülen nişanelerini dirilt; yolundaki zulüm paslarını, zorlukları gider; yolundan ayrılanları ortadan kaldır; dosdoğru yolunda eğrilik meydana getirmek isteyenleri mahv-u nabud eyle. Onu dostlarına karşı yumuşat; düşmanlarına karşı elini açık et; şefkatini, merhametini ve sevgisini halimize şamil eyle; bizi sözünü dinleyip itaat edenlerden, hoşnutluğunu kazanmaya çalışanlardan, yardımına koşanlardan, onu savunanlardan, bununla sana ve Resulüne -salavatın ona ve âline olsun Allah’ım- yakınlaşmak isteyenlerden kıl.

Allah’ım, onların makamlarını itiraf eden, takip ettikleri yolu takip eden, izlerinde yürüyen, kulplarından yapışan, velayetlerine sarılan, imametlerini kabul eden, emirlerine teslim olan, var güçleriyle onlara itaat etmeye çalışan, (ferec) günlerini bekleyen ve gözlerini onlara diken dostlarına da, büyüyüp artan, bereket dolu salatlarla sabah akşam salat eyle. Ve selam eyle onlara ve ruhlarına. Onların işlerini takva üzere bir araya topla; durumlarını düzelt; tövbelerini kabul buyur. Hiç kuşkusuz, sen, pek merhametlisin, tövbeleri kabul edensin ve bağışlayanların en iyisisin. Bizi de rahmetinle esenlik yurdunda onlarla birlikte kıl, ey merhametlilerin en merhametlisi.

Allah’ım, bu, Arefe günüdür. Şerefli, değerli ve büyük bir gündür. Bu günde rahmetini yaymış, affını yaygınlaştırmış, bağışını çoğaltmış ve onunla kullarına lütufta bulunmuşsun.

Allah’ım, ben ise, senin o (naçiz) kulunum ki, daha yaratmadan önce ve de yarattıktan sonra ona nimet verdin; onu dinine ilettiğin, hakkını ödemeye muvaffak ettiğin, (sağlam) ipinle koruduğun, hizbine (grubuna) aldığın, dostlarını sevmeye, düşmanlarına düşman kesilmeye hidayet ettiğin kimselerden kıldın. Daha sonra ona emrettin, emrini tutmadı; sakındırdın, sakınmadı; karşı gelmemesini öğütledin, karşı geldi. Ancak bunları, sana inat ederek ve sana karşı büyüklük taslayarak yapmadı. Tutkusu onu bu işlere sürükledi; düşmanın ve düşmanı (olan şeytan) da bu hususta ona yardımcı oldu. Yasaklarını irtikâp ederken tehdit ve korkutmalarını bildiği halde, affını ümit edip bağışlamana güveniyordu. Oysa kendisine verdiğin nimetlerle o işleri yapmamaya en çok layık olan kullarındandı.

Şimdiyse; hor, hakir, zelil, alçak ve azabından korkan biri olarak karşında durmuş, taşıdığım büyük günahları, işlediğim koca hataları itiraf ederek affına sığınıyor, rahmetini umuyorum. Kimsenin, beni senden koruyamayacağını, hakkımda verdiğin karara engel olamayacağını biliyorum.

O halde, suçlulara döndüğün rahmetinle bana dön; ellerini sana doğru uzatanlara verdiğin affını bana ver ve sana ümidi olanlardan esirgemediğin mağfiretini benden esirgeme. Bu günde benim için bir nasip ayır ki, onunla hoşnutluğundan bir pay elde edeyim.

Beni bu günde, sana kulluk sunan kullarının elde ettikleri şeylerden mahrum etme. Gerçi ben, onların sundukları iyi işleri sunmuş değilim ama, tevhidini sunmuş; zıddın, benzerin, ortağın olmaktan seni tenzih etmişim; emrettiğin kapılardan sana gelmiş, öyle bir vesileyle yakınlığını aramışım ki, kimse onun dışında başka bir vesileyle sana yaklaşamaz. Daha sonra bunu; tövbeyle sana dönüşüm, yüceliğin karşısında alçalıp küçülmem, hakkında iyi şeyler düşünmem ve katındakine güvenmem izlemiş; sana olan ümidim de -ki sana ümidi olup da ümidi boşa çıkan az olur- arkadan bunları desteklemiştir. Ve ben, böbürlenenlerin böbürlendiği gibi böbürlenerek, itaatleriyle övünenlerin övündüğü gibi övünerek, şefaat edenlerin şefaat edeceklerine güvenerek değil; hor, hakir, muhtaç, fakir, korkan, sığınak arayan biri olarak rahmetini dileniyorum. Bununla birlikte ben, azdan da az, alçaktan da alçak, zerre gibi veya zerreden de aşağıyım.

Şimdi, ey kötü işler yapanları hemen cezalandırmayan; şımarık zenginlere hadlerini bildirmekte acele etmeyen; ey lütfuyla sürçenleri affeden, fazlıyla suçlulara mühlet veren (yüce Allah)! Ben de sürçmüş, hata etmiş, kötü işler yapmışım ve suçumu itiraf etmekteyim. Sana karşı cüretkâr davranmış, bilerek karşı gelmişim; kullarından gizletmeye çalıştığım kötülükleri senin gözünün önünde yapmışım. Kullarından korkmuş, senden yana kendimi güvencede hissetmişim. Kahrından çekinmemiş, şiddet göstereceğinden korkmamışım. Aslında, kendime karşı cinayet işlemiş, kendi belama düşmüşüm. Utanmam yok; uzun sürecek bir zilletle karşı karşıyayım.

(Allah’ım,) Mahlukatından seçtiğin, kendin için ayırdığın, yaratıklarından beğendiğin, işin için uygun bulduğun kimsenin (Muhammed Mustafa’nın) hakkına ve ona itaati sana itaat, ona muhalefeti sana muhalefet, onu sevmeyi seni sevmek, ona düşmanlık etmeyi sana düşmanlık etmek olarak kabul ettiğin kimsenin (Hz. Ali’nin) hakkına, bu günde beni, günahlardan sıyrılarak sana sığınan, tövbe ederek mağfiretini dileyen kimseyi bürüdüğün rahmetinle bürü; sana itaat edenlerin, katında kurb ve menzilet sahibi olanların işlerini idare ettiğin gibi benim de işlerimi idare et; ahdine vefa edip uğrunda zorluklara katlanan, hoşnutluğunu elde etmek için çalışıp çabalayan kimseye yettiğin gibi bana da yet.

Huzurunda ihmalkâr davrandığım, sınırlarını aşıp hükümlerini çiğnediğim için beni hesaba çekme. Yanındaki hayrı benden esirgeyip nimetinin bana ulaşmasında seni ortak etmeyen (zengin) kimsenin yavaş yavaş helake doğru ilerlediği gibi beni yavaş yavaş helake doğru götürme.

Gafillerin uykusundan, israfkârların uyuklamasından ve kendi haline terkedilenlerin esneyip durmasından beni uyandır. Kalbimi, tevazu ile sana itaat edenlerin, içtenlikle sana kulluk sunanların yaptığı şeylere yönelt; ihmalkârların düştüğü durumdan kurtar. Beni, senden uzaklaştıracak, senden alacağım payla arama girecek ve katında aradığım şeyden alıkoyacak şeylerden koru. Sana götüren hayırların yolunu, emrettiğin yönden hayırlarda yarışmayı ve istediğin gibi hayırlara düşkün olmayı benim için kolaylaştır.

Azap vaadini hafife alanlarla birlikte beni helak etme. Gazabını talep edenlerle birlikte beni yok etme. Yollarından sapanlarla birlikte beni mahvetme. Saptırıcı fitnelerden, eğlendirici belalardan beni kurtar ve aniden yakalayıvermek üzere bana mühlet verme. Benimle beni saptıracak düşmanın, helak edecek tutkunun ve benliğimi bürüyecek hüsranın arasına gir. Gazabından sonra kendisinden razı olmayacağın kimseden yüz çevirdiğin gibi benden yüz çevirme. Sana olan ümidimi boşa çıkarıp da rahmetin hakkında ümitsizliğe düşürme beni. Sevginden kaynaklanan yükümlülüklerden gücümü aşanı bana yükleyip de zor durumda bırakma beni.

Kendisinden hayır umulmayan, kendisine ihtiyaç duyulmayan ve bir daha dönüşü (tövbesi) olmayan kimse gibi beni elinden salıverme. Gözünden düşen, benliğini horluk bürüyen kimse gibi beni atma. Elimden tutarak alçalanların düştüğü duruma düşmekten, yoldan sapanların duçar olduğu korkuya duçar olmaktan, aldananların sürçtüğü yerlerde sürçmekten ve helak olanların düştüğü vartaya düşmekten koru beni. Köle ve cariyelerinin (kullarının) çeşitli sınıflarını müptela ettiğin şeylere karşı bağışıklık kazandır bana. Özen gösterdiğin, nimet verdiğin, hoşnut olduğun, övgüyle yaşattığın ve mutlu olarak öldürdüğün kimselerin ulaştığı yerlere ulaştır beni.

İyilikleri yok edecek, bereketleri götürecek amellerden uzaklaştır beni. Çirkin kötülüklerden ve rüsva edici günahlardan sakınmayı kalbime ilham eyle. Beni, ancak senin yardımınla elde edebileceğim şeyle uğraştırarak hoşnutluğunu kazanabileceğim şeylerden alıkoyma. Katındakinden mahrum eden, sana kavuşturacak vesileyi aramaya engel olan ve sana yakınlaşmayı unutturan alçak dünyanın sevgisini kalbimden sök at. Gece ve gündüz seninle baş başa kalıp râz-u niyaz etmeyi benim için süsle (bu işin güzelliğini benim için aşikâr eyle). Bana, beni azabından korkmaya yaklaştıracak, yasaklarını irtikâp etmekten alıkoyacak ve büyük günahların esaretinden kurtaracak bir koruyucu güç ver.

Sana karşı gelme pisliğinden temizle beni; suçlar pasını gider benden; afiyet gömleğini eğnime giydir; bağışıklık ridasını üzerime çek; bol nimetlerinle beni bürü ve lütuf ve fazlını benim için aşikâr eyle. İşlerimi yoluna koyarak, yönümü doğrultarak bana yardımcı ol. Beni iyi niyetli olmaya, beğenilen sözler söylemeye ve güzel işler yapmaya muvaffak eyle.

Senin güç ve kudretin olmaksızın hiçbir şey yapamayacağımdan beni kendi güç ve kudretimle baş başa bırakma. Huzuruna çıkmak için diriltileceğim gün beni utandırma; dostlarının önünde beni rüsva etme. Seni anmayı unutturma bana; şükrünü giderme benden; yanlma zamanlarında, nimetlerine cahil olanlar gafletteyken, şükründen ayırma beni; verdiğin nimetlere karşı seni övmeyi, yaptığın iyilikleri itiraf etmeyi ilham et bana.

Sana yalvarıp yakarmamı, yalvarıp yakaranların yakarmasından ve sana hamd etmemi, hamd edenlerin hamdinden üstün kıl. Sana ihtiyaç duyduğum zamanlarda beni yardımsız bırakma. (İyi olduğunu zannederek) Sana sunduğum amellerim sebebiyle beni helak etme. Sana inat edenleri, alınlarına vurarak geri çevirdiğin gibi beni geri çevirme. Çünkü ben, (onların aksine) sana teslim olmuş; elinde aleyhime kanıtlar olduğunu bildiğim halde lütufta bulunmaya daha layık, ihsan etmeye daha alışık, takva ve mağfiret ehli, affetmeye cezalandırmaktan daha layık ve (suçları) örtmeye (onları) açmaktan daha yakın olduğunu da biliyorum.

Şu halde, bana; istediğimi elde edebileceğim, sevdiğime kavuşabileceğim, hoşlanmadığını yapmayacağım ve sakındırdığına yaklaşmayacağım tertemiz bir hayat ver. Ölümümü, nuru önünde ve sağında giden kimsenin ölümü gibi kıl. Senin önünde zelil, yaratıklarının yanında aziz kıl beni. Seninle baş başa kaldığım zaman beni alçalt; kullarının arasında yücelt. Beni, bana muhtaç olmayan kimseye muhtaç etme; sana muhtaçlığımı arttır. Beni, düşmanlarımı sevindirecek duruma düşmekten, belaya duçar olmaktan, zillet ve zahmetten koru. Benden bildiğin kötülükleri, hilmi olmasaydı yakalamaya gücü yeten, teennisi olmasaydı hemen cezalandırabilecek durumda olan biri gibi, rahmetinle ört.

Bir kavme bir fitne veya bir kötülük dilediğin zaman, beni sana sığındığım için, ondan kurtar. Beni sahibi olduğun dünyada rüsva etmediğin gibi, maliki olduğun ahirette de o duruma düşürme. Nimetlerinin evvellerini de, sonlarını da; yararlarının eskilerini de, yenilerini de bir arada bana ver. Yüreğimin taşlaşmasına sebep olacak bir mühlet verme bana. Güzelliğimi götürecek bir musibet indirme bana. Kadrimi küçültecek bir hakirliğe düşürme beni. Değerimin bilinmemesine sebep olacak bir eksiklik verme bana. Ümitsizliğe düşürecek, yüreğimi hoplatacak bir şekilde korkutma beni.

Azap vaadinden korkmamı, mühlet vermen ve korkutmandan sakınmamı ve ayetlerini tilavet ederken titrememi sağla. Gecemi sana ibadet etmek için beni uyandırmakla, yalnızlığımı senin için teheccüd etmekle, tenhalığımı sana ünsiyet, ihtiyaçlarımı sana açmak, ateşten kurtuluşumu dilemek ve azabından sana sığınmakla mâmur kıl.

Bir süreye (ölüm vaktine) kadar taşkınlığımda bocalayıp durmama, gaflet içerisinde sapıklığımı sürdürüp gitmeme müsaade etme. Beni, öğüt kabul edenler için öğüt, ibret alanlar için ibret ve bakanlar için fitne kılma. (Hilelerine karşı) Kendilerine hile yaptığın kimseler arasında bana hile yapma. Beni başkasıyla değiştirme; ismimde bir değişiklik yapma; bedenimi değişime uğratma. Beni, halkın gözünde gülünç bir duruma düşürme; kendin için alay konusu edinme; hoşnutluğundan başkasına uymaz ve senin için öç almaktan başka bir şey için zorluklara katlanmaz kıl.

Affının serinliğini, rahmetinin, merhametinin, katından olan rahatlığın ve nimetlerle dolu cennetinin tatlılığını bana hissettir. Bol lütfunla tüm zamanımı senin sevdiğin şeye ayırmanın ve var gücümle beni sana yaklaştıracak şeyler için çalışmanın tadını tattır bana; ve bana, armağanlarından birini armağan et.

Ticaretimi kârlı, dönüşümü zararsız kıl. Makamından korkut beni. Seninle görüşmeye istekli kıl beni. Küçük büyük, açık gizli hiçbir günah bırakmayacak halis bir tövbeyle bana dön (tövbemi kabul ederek tüm günahlarımı bağışla).

Mü’minlere karşı kin beslemeyi gönlümden sök at. Sana karşı mütevazı olanlara kalbimi şefkatli kıl. İyilere nasılsan bana da öyle ol. Takvalıların süsüyle süsle beni. Gelecekler arasında benim için doğru bir dil (güzel bir ad), sonlar arasında büyüyüp gelişen bir anı bırak ve beni ilklerle aynı sahada buluştur.

Bol nimetlerini benim için tamamla. En değerli nimetlerini bana aşikâr eyle. Elimi yararlarınla doldur. En değerli bağışlarını bana doğru sevket. Seçkin kulların için süslediğin cennetlerinde beni temiz dostlarına komşu eyle. Dostların için hazırlanmış olan yüksek yerlerde kıymetli armağanlarınla beni bürü. Kendi katında benim için, güvenle sığınabileceğim bir sığınak, yerleşebileceğim ve gözümün aydınlanmasına sebep olacak bir mekân ver.

Büyük suçlarıma kıyasla bana muamele etme. Her türlü şek ve şüpheyi benden gider. Hak yolda her rahmetten bir kapı aç yüzüme. Bağışlarından olan payımı bol, ihsan ve fazlından olan nasibimi çok eyle.

Kalbimi katındakine güvenir kıl. Çabamı senin için olana ayır. Halis kullarına yaptırdığın şeyleri bana yaptır. Akıllar gaflette olduğu zaman kalbime sana itaat etmenin sevgisini içir.

Zenginlik ve afifliği, refah ve sağlığı, rahatlık ve bolluğu, güven ve afiyeti benim için bir araya topla. İyi işlerimi, onlara karışmış olan günahlar sebebiyle boşa çıkarma. Yalnız kaldığım zamanları deneme dürtüleriyle harap etme. Âlemlerden kimseye ağız açtırmayarak yüzümün suyunu koru. Fasıkların yanında olanı istememe engel ol.

Beni, zalimlerin destekçisi, Kitabını yok etmek üzere onların yardımcısı kılma. Bilmediğim bir yönden koruyucu bir kuşatmayla kuşat beni.

Tövbe, rahmet, şefkat ve bol rızkının kapılarını benim için aç. Çünkü ben, sana yönelenlerdenim. Benim hakkımda nimet vermeni tamamla. Hiç kuşku yok, sen, nimet verenlerin en iyisisin.

Ömrümün geri kalanını rızanı kazanmak için hac ve umrede geçirmemi kararlaştır, ey âlemlerin Rabbi.

Allah, Muhammed’e ve onun tertemiz âline salat eylesin. Ve, ebediyete kadar selam olsun ona (Muhammed’e) ve onlara (âline).

Kaynakça

  1. Erdişiri Lacimi, “Nigahi be Dua-yı Arefe İmam Seccad aleyhi selam.”
  2. A’rabi, “Çera İmam Seccad (a.s) be mübarezat siyasi neperdakht?”
  1. «...الَّذینَ اختَرتَهم لامرِک»
  2. «...وَ جَعلتَهم خَزَنةَعِلمک»
  3. «...و حَفَظَةَ دِینک»
  4. «...و خُلَفاءَک فی اَرضِک»
  5. «...وَ حُجَجَک عَلی عبادِک»
  6. «...وَ طَهَّرتَهُم مِنَ الرِّجسِ و الدَّنَسِ تَطهیراً بِاِرادَتک»
  7. «...و جعَلتَهُم الوَسیلَةَ اِلیک و المَسلَک اِلی جَنَّتِک»
  8. «...فَهُو عِصمَةُ اللاّئِذینَ»
  9. «وَ کهفُ المؤُمِنینَ»
  10. «...وَ عروَةُ المُتَمَسِّکین»
  11. «...وَ بَهاءُ العالمینَ»

Bibliyografi

  • Erdişiri Lacimi, “Nikahi be Duayı Arefe İmam Seccad aleyhi selam”, işarat dergisi, sayı: 156, sonbahar, 1393.
  • A’rabi, “Çıra İmam Seccad (a.s) be mübarezat siyasi neperdağt?” Mahname-i Kevser, s. 34.
  • Ensariyan, Hüseyin, Diyar-i Aşikan, Tefsir Cami Sahife-i Seccadiye, ikinci baskı, Tahran, Peyamı Azadi baskısı, ş. 1373.
  • Cezairi, İzzettin, Şerh Sahife-i Seccadiye, Beyrut, Daru’t-Taarif lil-Matbuaat, k. 1402.
  • Hüseyni Medeni, Seyyid Alihan, Riyadu’s-Salikin fi Şerhi Sahife-i Seyyidi’s-Sacidin, Kum, Müessese en-Neşri İslami, k. 1409.
  • Halci, Muhammed Taki, Esrar-ı Hamuşan, Kum, Pertov Horşit yayınları, ş. 1383.
  • Şefii Hüseyni, Muhammed Bakır, Hel Lügat-i Sahife-i Seccadiye, Meşhed, Tasua, k. 1420.
  • Fazlullah, Seyyid Muhammed Hüseyin, Afaku’r-Ruh, c. 2, Beyrut, Daru’l-Malik, k. 1420.
  • Fehri, Seyyid Ahmed, Şerh ve Tercüme Sahife-i Seccadiye, Tahran, Usve yayınları, ş. 137.
  • Feyz Kaşani, Muhammed bin Murtaza, Talikat ale’s-Sahife-i Seccadiye, Tahran, müessese el-Buhus ve’t-Tahkikati’s-Sikafiyet, k. 1407.
  • Muğniye, Muhammed Cevad, Fi Zilali’s-Sahife-i Seccadiye, dördüncü baskı, Kum, Daru’l-Kitab İslami, k. 1428.
  • Memduhi Kirmanşahi, Hasan, Şuhut ve Şinaht, Tercüme ve şerh Sahife-i Saccadiye, Ayetullah Cevad Amuli’nin mukaddimesi ile, ikinci baskı, Kum, Bostan Kitap, ş. 1385.

Dış Bağlantılar