Âl-İ İmran Suresi

wikishia sitesinden
Âl-İ İmran Suresi
Âl-İ İmran
Diğer İsimlerTayyibe
Sure Numarası3
Cüz3 ve 4
Nüzul
Nüzul Sırası89
Mekki/MedeniMedeni
İstatistiksel Bilgiler
Ayet Sayısı200
Kelime Sayısı3508
Harf Sayısı14984


Âl-i İmrân Suresi (Arapça: سورة ال عمران), üçüncü ve dördüncü cüzde yer almak üzere Kur'an-ı Kerim'in üçüncü suresi ve Medeni surelerinden biridir. Bu sureye Meryem'in babası İmran ve ailesinden bahsedildiği için Al-i İmran adı verilmiştir. Al-i İmran Suresi'nin ana içeriği, müminleri İslam düşmanlarına karşı birliğe ve sabra davet etmektir. Tevhid, Allah'ın sıfatları, Mead, Cihad, iyiliği emredip kötülükten sakındırma, Tevelli, Teberri ve Hac bu surede incelenmekte, Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa gibi peygamberlerin tarihi ve kıssaları anlatılmaktadır. Bu surede Meryem'in kıssası ve dersleri anlatılmaktadır. Ayrıca Uhud ve Bedir savaşlarından da söz etmekdedir.

Al-i İmran Suresi'nin ünlü ayetleri “İtisam”, “Kezm-i Gayz”, “Mübahele” ve “Rabbena” ayetleridir. Bu surenin birçok ayeti de fıkıh hükümlerini içermektedir. Bu sureyi okumanın faziletine gelince, Al-i İmran Suresini okuyan kimseye Allah, her ayeti için ona Cehennem köprüsünü geçme güvenliği verir.

Âl-İ İmrân Suresi

Âl-i İmrân sözcüğü, iki defa bu surede zikredilmiştir. Bir kere -33. Ayeti kerimede- “Âl-i İmrân” şeklinde bir kerede -35. Ayeti kerimede- İmrân şeklinde. Anlamı ise "İmran Ailesi" demektir.

Müfessirlere göre İmrân’dan maksat; Hz. Meryem’in babasıdır. Bazı rivayetlerde bu sureye (Hz. Meryem’in=kir ve ithamlardan uzak olduğu anlamında) pak ve temiz anlamına gelen “tayyibe” de denilmiştir.[1]

Âl-i İmrân Suresi, Medeni'dir ve Kur’an’daki resmi sırasına göre üçüncü sırada yer almaktadır, nüzul sırasına göre ise seksen dokuzuncu suredir. Medeni surelerin üçüncüsü ve mukatta harflerle (elif, lam, mim) başlayan ikinci suredir.

Âl-i İmrân Suresi, Bakara ve Nisa Suresinden sonraki en büyük sure ve tıval surelerin ikincisidir. Kur’an-ı Kerim cüzlerinden 5/1’ini kapsamaktadır.[2] Sure 200 ayettir, ancak bazıları 199 ayet olduğunu söylemiştir. Birinci görüş daha doğru ve meşhurdur. 3.508 kelime ve 14.984 harften oluşmaktadır.

Bazı meşhur müfessirlerin görüşüne göre; bu sure, Bedir ve Uhud savaşları arasında, yani Hicretin ikinci veya üçüncü yıllarında nazil olmuştur. Sure, özellikle Müslümanların yaşantılarının en hassas dönemi olan asrısaadeti gözler önüne sermektedir.[3]

Konuları

Allah bilir, siz bilmezsiniz« Âli İmrân Suresi’nin, Sülüs hattıyla yazılmış 66. ayeti

Allame Tababtabai, Ali İmran Suresi’nin asıl hedefinin; İslam düşmanları karşısında müminleri birliğe, beraberliğe, sabır ve istikamete davet etmek olduğuna inanmaktadır. [4]

Allame’nin yazdıklarına göre; bu sure, Müslümanları sabırlı olmaya davet ediyor ve Müslümanlardan birbirlerine karşı sabrı tavsiye etmelerini istiyor. Daha sonra Müslümanların şeytanın vesveselerinden, dini şek ve şüphelerden kurtulmaları için dinin hakikatini Müslümanlara hatırlatıyor.

Bu surenin bazı konuları şunlardan ibarettir:

  • Hz. Meryem’in (s.a) veladetinin ayrıntıları,
  • Uhud Savaşı'nın açıklanması, Bedir ve Hamrau'l-Esed Savaşlarına değinilmesi, bu savaşlarda Müslümanlara ilahî ve gaybî yardımların ve şehitlerin faziletlerinin açıklanması,
  • Müslümanların Allah yolunda sebat ve istikrarlı olmaya davet edilmeleri,
  • Tevhit ve Allah’ın sıfatlarının açıklanması ve Allah’tan başka kimseye gönül vermenin doğru olmadığı,
  • İslam ümmetinin vahdete daveti ve onların anlalmazlık ve uyuşmazlıktan sakındırılması ve ayrıca semavi dinlerin vahdeti,
  • Kur’an ayetlerindeki muhkem ve müteşabih ayetler,
  • İbtila ve Kur’ani denemler,
  • Kâfir ve Allah düşmanları ile ilişkilerin kesilmesi ve onlardan uzak durulması, dostluğun hürmeti ve aynı şekilde Müminlerle ilişkilerin önemi,
  • Surenin sonunda çok önemli dualar yer almaktadır.[5]
  • Hz. Musa (a.s) ve Hz. İsa’nın (a.s) asi takipçilerinin, İslam dini karşısında kurmuş oldukları komplolar.[6]

Meşhur Ayetler

Muhkem ve Müteşabih Ayetler

Ana Madde: Muhkem ve Müteşabih
"Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, mânası-apaçık âyetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli mânalara benzerlik gösterir âyetlerdir."[7][Not 1]

Bu ayet-i kerime, Kur’an’ı Kerim’deki Müteşabih adlı ayetler hakkında bahsetmektedir. Bu ayetlerin manası açık olmadığından, bazı münharif (yoldan çıkmış, çarpık) kişiler tarafından suistifade edilerek, kötüye kullanılmaktadır.

Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi’ye göre; Kuran’ı Kerim’deki bu tür ayetlerin varlık nedeni, işlenilen ve ele alınan konuların çok yüksek mana içermesinden dolayı kaynaklanmakta veya Allah’ın sıfatları, ölümden sonra tekrar diriliş ve gayb âlemi gibi beşerin ve insanlığın elinin ulaşamayacağı diğer âlemlerden bahsettiği içindir. [8]

Eskiden beri, Kuran ilimlerinde ve tefsir konularında, bu ayet-i kerimedeki müteşabihler hakkında ve mısdakları noktasında, birçok söz söylenmiştir, hatta bu konu hakkında birçok kitap ve tez müstakil olarak kaleme alınmıştır. [9]

Hak Din Ayeti

"Allah katında din, ancak İslâm dinidir."[10][Not 2]

El-Mizan Tefsiri yazarı, Muhammed Hüseyin Tabatabai, Mübahele Ayeti hakkında şu şekilde söylemiştir: Ayet-i kerime de geçen İslam kelimesinden maksat, kelimenin lügat anlamıdır ve buda tüm semavi dinlerin hakikatinin aynı şey olduğunun göstergesidir yani; Allah karşısında teslim olarak itaat etmek.

Tefsir-i Numune’deyse şu şekilde beyan edilmiştir: Ayet-i kerime de geçen İslam kelimesinden maksat; Allah’a teslim olmak ve Allah katında ki hakiki din ve ayindir yani Allah’ın emir ve buyrukları karşısında teslim olmak. İslam peygamberinin (s.a.a) getirmiş olduğu din ve ayine, en son ve en üstün din ve ayin olduğu için İslam denilmiştir. Elbette bu açıdan bakacak olursak tüm semavi dinler İslam demektir.

Mübahele Ayeti

Ana Madde: Mübahele Ayeti
"Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta seninle tartışan olursa de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara havale edelim."[11][Not 3]

Mübahele Ayeti, Kuran’ı Kerim’in en meşhur ayetlerinden biridir. İslam fırkalarına mensup birçok din adamı ve âlim, bu ayet-i kerime üzerinde önemle durmuş ve Kelam, Tefsir, Fıkıh ve Tarih alanlarındaki tüm yazılarında Mübahele ayetine değinmişlerdir. [12]

Şii müfessir ve tefsircilerin yanı sıra bazı Ehlisünnet tefsirciler, bu ayet-i kerimeyi Kisa Ashabı’nın, özelliklede İmam Ali’nin (a.s) faziletlerinden biri olarak saymışlardır. [13]

İmam Ali (a.s) Mübahele ayetinde Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) canı ve nefsi olarak tanıtılmıştır. İmam Rıza (a.s) Mübahele Ayetini, İmam Ali’nin (a.s) Kuran’ı Kerim’deki en büyük fazileti olarak bilmiştir. [14]

Şehitler Ayeti

"Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Onlar diridir ve Rableri katında rızıklanırlar."[15][Not 4]

Ayet-i kerime şehitlerin yüce makamını yâd ederek ölümden sonra onların diri olduğuna ve Rableri katındaki fevkalade yaşantılarına değinmektedir. [16]

Bu ayet-i kerime, Hz. Ebu’l-Fazl Abbas’ın (a.s) h.ş 1395 yılında yapılarak monta edilen zarihinin üzerine işlenmiştir. [17]

Fazilet ve Özellikleri

Tabersi, Mecmau’l-Beyan Tefsiri’nde Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle bir rivayet nakletmektedir: Ali İmran Suresi’ni her kim okursa, okumuş olduğu her ayet-i kerime için Allah Teâlâ okuyan şahsa sırat köprüsünden geçmesi için aman verir.

Yine aynı şekilde Mecmau’l-Beyan Tefsiri’nde Peygamber Efendimizden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Her kim, Ali İmran Suresi’ni Cuma günü okuyacak olursa, güneş batıncaya dek Allah ve melekleri okuyan şahsa selam gönderiverir. [18]

Tarihi Olaylar ve Hikayeler

  • Hz. Meryem (s.a) ve Hz. İsa’nın (a.s) öyküsü
  • Hz. Meryem’in (s.a) annesinin adak adaması ve Hz. Meryem’in (s.a) doğumu; Ayet 35-37
  • Hz. Zekerya’nın (a.s) evlat sahibi olmak için etmiş olduğu dua ve Hz. Yahya’nın (a.s) doğumu; Ayet 38-41
  • Hz. Meryem’in (s.a) seçilmesi; Ayet 41-44
  • Hz. İsa’nın (a.s) doğumu; Ayet 45-47
  • Risalet, Mucizeler, Havariler ve Hz. İsa’nın (a.s) göğe çekilmesi; Ayet 48-55
  • Mubahele ayeti; Ayet 61
  • Kâbe’nin Mekke’de inşası; Ayet 96 ve 97
  • Uhud savaşı; Ayet 121 ve 122 ve 152-154 ve 166-168 ve 172
  • Bedir savaşı ve meleklerin yardımı; Ayet 123-126


Kaynakça

  1. Hürremşahi, Danişnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, h.k 1377, c. 2, s. 1236.
  2. Hürremşahi, Danişnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, h.k 1377, c. 2, s. 1236.
  3. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, h.ş 1374, c 2, s 408.
  4. Allame Tabatabai, el-Mizan, h.k 1417, c 3, s 5 ve 6.
  5. Danişnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236-1237.
  6. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, h.ş 1374, c 2, s 408 ve 409.
  7. Âl-i İmrân, 7.
  8. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, h.ş 1374, c 2, s 432 ve 433.
  9. Rüstemi Zade, Hazai, Müteşabih ve Muhkem ve Rasıhan der İlm ez Didgahi İmam Ali (a.s), h.ş 1390, s 74.
  10. Âl-i İmrân, 19.
  11. Âl-i İmrân, 61.
  12. El-Gafuri, Halid, Haneş-i Fıkh-i Cedid-i ez Aye-i Mübahele, Tercüme: Mahmut Rıza Tevekküli Muhammedi, s 48.
  13. Bkz: Kuran’ı Kerim, Tercüme, Tevzihat ve Vajename ez Bahauddin Hürremşahi, h.ş 1376, Mübahele ayeti altında, s 57; Zamahşeri, Tefsir-i el-Keşşaf, Âl-i İmrân Sûresi ayet 61; Fahri Razi, et-Tefsirü’l-Kebir, Âl-i İmrân Sûresi ayet 61; Beyzavi, Envaru't Tenzîl ve Esraru't Te'vil, Âl-i İmrân Sûresi ayet 61.
  14. Şeyh Müfit, el-Fusûlü'l-Muhtâra, h.k 1414, s 38.
  15. Al-i İmran, 169.
  16. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, h.ş 1374, c 3, s 168-170.
  17. شبکه جهانی الکفیل.
  18. Tabersi, Mecmau’l-Beyan, h.ş 1372, c 2, s 693.
  1. "هُوَ الَّذِي أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ‌ مُتَشَابِهَاتٌ"
  2. "إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللَّـهِ الْإِسْلَامُ"
  3. "فَمَنْ حَاجَّكَ فِیهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل‌لَّعْنَتَ اللَّـهِ عَلَی الْكَاذِبِینَ"
  4. "وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّـهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَ‌بِّهِمْ يُرْ‌زَقُونَ"